22 Nisan 2024 Pazartesi

T24 KÖŞEBAŞI - 22 NİSAN 2024 -

 

Sosyal medya fenomenleri maliyenin takibinde (Murat Batı)

Şimşek, özellikle sosyal medya fenomenleri ve Polat’lar gibilerin servetinin denetlenmesi, kaynağının tespiti adına talimat verdi.

Merkezi yönetim bütçesi yılın ilk üç ayında 513 milyar 482 milyon TL açık verdiMaliye, 2024 yılında 2023 yılı vergi tahsilatına oranla hedefini yüzde 85 artırarak 8 trilyon 336 milyar liraya çıkarmış durumdadır. Yani 2024 yılının ilk çeyreğinde 2024 yılında hedeflediği vergi hasılatının sadece yüzde 16,12’si gerçekleştirmiş durumdadır.

Bu nedenle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hedeflenen vergi tahsilatını toplamak üzere vergi tahsilatına olumlu katkı sağlayacak her türlü fikre açık olduğu sinyalini vermektedir. Gelen fikirler ağırlıklı olarak kayıt dışılıkla mücadele etmek üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Kayıt dışılıkla mücadele etme fikrini düşünüp bulmak ülkemiz açısından çok da zor olmasa gerek. Zira sosyal medya kazandığını cömertçe ifşa edenlerle dolup taşmaktadır.

Şimşek, özellikle sosyal medya fenomenleri ve Polat’lar gibilerin servetinin denetlenmesi, kaynağının tespiti adına talimat verdi.

Fenomenler denetimde

Sosyal medyada beğenilen, örnek alınan ve çok sayıda takipçisi bulunan kişiler sosyal medya fenomeni olarak tanımlanmaktadır. Bu kişiler kendi sosyal medya hesaplarında yayın açıp, içerik paylaşıp ve/veya reklam yaparak kazanç elde etmektedirler. Elde edilen bu kazanç banka hesabından bu kişilerin hesabına geldiğinden Maliye’nin eli güçlenmekte ve bu kişilerin elde ettikleri kazançları vergilendirebilmektedir.

Tam da bu noktada Şimşek’in verdiği talimat doğrultusunda vergi müfettişleri tarafından sosyal medya içerik üreticileri (sosyal medya fenomenleri) olarak tabir edilen kişilerin kazançları, harcama durumları ve beyanları herhangi bir vergi kayıp ve kaçağı şüphesiyle araştırılmaktadır ve incelemektedir. Fenomenlerle alakalı yapılan tespitlere bağlı olarak herhangi bir kara para aklama suçu şüphesi bulunması durumunda bu husus ilgili personeller tarafından MASAK’a (Mali Suçları Araştırma Kurulu) da bildirilmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesinde Gelir İdaresi Başkanlığı, Vergi Denetim Kurulu ve Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı personellerinden kurulan özel bir ekip bu konuda çalışmaktadır. Bu ekip, şüpheli kişileri finans sistemi üzerinden veya “web kazıma” yöntemi diye tabir edilen sosyal ağdan bilgi ve veri temin etmek suretiyle de tespit etmektedir.

Bu bağlamda sosyal ağlar üzerinden yayın açmak, içerik paylaşmak ve reklam yapmak suretiyle kazanç elde eden birçok kişi takibe alınmaktadır. Takip sonucunda ilgili kişiler bu şekilde elde ettikleri kazançlarının kayıt ve beyan dışı bırakıldığının tespit edilmesi halinde vergi ve ceza kesilmektedir. Ayrıca kara para aklama şüphesi bulunması halinde adli süreçlere maruz kalabilmektedir.

Örneğin, bir sosyal medya fenomeni yayın açıp ve bu yayının izlenmesi sonucunda elde ettiği kazanç, izleyiciler tarafından gönderilen hediyeler ve/veya bu yayında alınan reklam dolayısıyla elde ettiği kazançlarını vergi idaresine beyan etmemesi durumunda önceki yıllar da dikkate alınarak (geriye yönelik en çok 5 yıl) geçmişe yönelik vergi ve cezaları kesilmektedir.

Kara para mevzu

Kara para, genel olarak kaynağı uyuşturucu ve/veya silah ticareti gibi yasak faaliyet elde edilen gelir olarak düşünülmelidir. Örneğin yurt dışında uyuşturucu ticareti yapan bir kişi bu parayı Türkiye’ye getirip sisteme dahil etmek isterse ya bir şirketin şubesinin isim hakkını (franchise) almakta ya büyük ödül kazanmış bir piyango biletini satın alıp kendi kazanmış gibi göstermekte ya açtığı işletmeye normalinin üstünde fiyatla mal alış-satışı yapmakta ya da muhtelif yöntemleri kullanabilmektedir. Burada temel amaç yasa dışı işlemden elde edilen kazancın ülke içinde yasal bir faaliyetten elde edildiği izlenimi vermektir.

Ancak kazancın kaynağını oluşturulan iş ve işlemlerin kara para aklama şüphesi barındırması durumunda bu husus MASAK’a bildirilmekte ve iş adli boyut kazanmaktadır. Bu süreç bazen de tam tersi şeklinde ilerleyebilmektedir. MASAK tarafından kara para aklama organizasyonuna yönelik tespit edilen hususların Vergi Denetim Kurulu’na bildirilmek suretiyle ilgili kişiler vergi ve cezalarıyla karşı karşıya kalabilmektedir.

Destek alınmalı

Bu şekilde incelemeye alınmış herkese masumiyet karinesi gereği suçlu gözüyle bakılması doğru değildir. Konu devletin ilgili birimlerince değerlendirmesi ve/veya yargıya intikali sonucunda verilen kesinleşmiş kararlarla neticesinde değerlendirilmelidir.

Bu nedenle bu kişiler, vergi incelemesine alındıkları zaman hem inceleme sürecinin doğru yönetilmesi hem de inceleme sonucunda kesilen vergi ve cezalarının süresinde ve doğru şekilde itirazlarının yapılması için konunun uzmanlarından destek almalarını öneriyorum. Özellikle yapılacak itirazların süresinde yapılmamış olması çoğu zaman hak kaybı doğurabilmektedir[1].


[1] Bu konu hakkında fikirleri ve deneyimlerini benimle paylaşan vergi müfettişi Sayın Samet Yücel’e teşekkür ederim.

                                                             /././

Halkın enflasyonun düşeceğine inandırılması çabası iktidar blokunun çaresizliğinin göstergesi (Mustafa Durmuş)

Bakan Şimşek, “ halkı enflasyonun düşeceğine ikna etmemiz gerektiğini” söylüyor. Oysa ikna edilmesi gerekenler halk değil. İktidarın asıl ikna etmesi gerektiği kesim, aşırı fiyatlamalarla yüksek kârlar elde ederek enflasyonu da fırlatan sermaye kesimi, enflasyon fırsatçıları...

Geçen haftalarda yayımlanan IMF ve Dünya Bankası raporları enflasyonun küresel olarak düşmeye devam edeceğini ileri sürerken, Türkiye tam bir negatif ayrışma yaşayarak, hem bu yılı hem de önümüzdeki iki yılı çift haneli enflasyon rakamları altında geçirecek gibi görünüyor.

Enflasyonda dünya beşincisi ve OECD birincisi

Dünya Bankası’nın raporunda Türkiye’de önümüzdeki üç yıllık süre için enflasyon oranları şöyle tahmin ediliyor: 2024’te yüzde 57,8; 2025’te yüzde 28,9 ve 2026’da yüzde 16,4. (1) IMF ise Türkiye’de bu yıl enflasyonun yüzde 64,8; seneye yüzde 45,0 ve 2026’da yüzde 28,3 olacağını öngörüyor. (2)

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi, Türkiye’deki enflasyon dünyanın geri kalanı ile kıyaslanamayacak kadar yüksek. Ülke enflasyonda dünya beşincisi ve OECD birincisi konumunda.

Gıda enflasyonu Avrupa’da düşerken Türkiye’de artıyor!

Enflasyon içinde kuşkusuz gıda enflasyonu geniş kitleleri en fazla etkilen bir enflasyon. İstatistikler Avrupa’da gıda enflasyonunun en son Ukrayna savaşından önce görülen seviyelere gerilediğini gösteriyor. Bu durum hammadde fiyatları için de geçerli.

Başka bir deyişle, büyük ölçüde savaşın başlamasıyla, ancak aynı zamanda Covid-19 pandemisi sonrası yeniden açılmaya tepki olarak uluslararası fiyatları yükselten gereksiz bir piyasa tepkisine neden olan fiyat şoklarının hemen hepsi şimdi ortadan kalktı veya çok yakında çok fazla etkisi kalmayacak.

Türkiye’de ise gıda enflasyonu ENAG’ a göre mart ayında aylık yüzde 10,06 ve TÜİK’ e göre yüzde 3,40 oldu. TÜİK’ e göre genel olarak TÜFE’deki aylık artış ise yüzde 3,16 olarak gerçekleşti. (3)

Yani Türkiye’de emekçilerin bütçesi içinde en az yüzde 25 oranında bir yer kaplayan gıda ve alkolsüz içecekler hem genel enflasyondan hem de Avrupa ülkelerindeki gıda enflasyonundan yüksek seyrediyor. Üstelik Avrupa’da gıda enflasyonu düşerken Türkiye’de artmaya devam ediyor.

Bu arada, TÜİK’ in açıkladığı enflasyonun bağımsız iktisatçılar grubu ENAG’ ın hesapladığı enflasyonun ancak yarısı kadar olduğunun altını bir kez daha çizelim.

Resmi TÜİK enflasyonunun bile yüzde 65’e yaklaşması, her türden parasal sıkılaştırma ve politika faizi oranlarının yüzde 50’ye kadar yükseltilmesine rağmen enflasyonda bir iniş gerçekleşmediğini gösteriyor. Kısaca, iktidar blokunun ekonomi yönetimi açısından da son derece başarısız olduğu gün gibi ortada.

“İniş yok” senaryosu gerçekleşir mi?

Böyle olunca, Türkiye’de olduğu gibi, ekonomi büyümeyi sürdürürken, alınan her türlü tedbire rağmen enflasyonu düşürme konusunda başarısız kalınma haline  “iniş yok” senaryosu (no landing) adı veriliyor.

Yani ‘yumuşak iniş’ ve ekonomik faaliyette keskin bir düşüş ve işsizlikte önemli bir artış pahasına enflasyonu düşürmeyi tanımlayan ‘sert iniş’ in aksine, ‘iniş yok’ senaryosu, ekonomik büyümenin, merkez bankasının enflasyonu düşürme çabalarına rağmen enflasyonu düşürmede başarısızlığıyla çakıştığı bir sonucu tanımlıyor. (4) Türkiye ekonomisi şu anda bu senaryoyu yaşıyor. Yavaşlayan hızda da olsa büyüme devam ediyor ama enflasyon düşmüyor.

Şimşek: “Enflasyonun tek haneye indirilmesi en önemli önceliğimiz”

Maliye Bakanı Şimşek, IMF ve Dünya Bankası Bahar Toplantıları için bulunduğu ABD’de IMF’nin Avrupa departmanından sorumlu direktörü A. Kammer ile yaptığı basına açık görüşmede, “Türkiye'nin en acil ekonomik önceliğinin fiyat istikrarını yeniden sağlamak olduğunu, ancak ülkenin deprem harcamalarının neden olduğu bütçe açığından ve bölgedeki çatışmalardan kaynaklanan zorluklarla da karşı karşıya olduğunu” söyledi.

Şimşek ülkedeki reformların uluslararası yatırımcıların güvenini yeniden kazandığını ve bunun da tahvil spreadlerinin daralmasıyla kanıtlandığını, ancak şu anda yüzde 60’ın üzerinde seyreden enflasyonun kontrol altına alınmasında Merkez Bankası’na daha fazla destek sağlamak için hükümetin mali duruşunu da sıkılaştırması gerektiğini de sözlerine ekledi. (5)

“Halk inanırsa enflasyon düşecekmiş!”

Bu konuşmada daha çok jeopolitik olumsuzlukların enflasyonun aşağıya çekilmesinde engel oluşturduğunu söyleyen Şimşek konuşmasında, sorunun halkta olduğunu belirtti ve yüksek enflasyondan halkı sorumlu tuttu. Kendi sözleriyle “halkın enflasyonun ineceğine inanması gerektiğini” söyledi. Yani toplam talebin aşağıya çekilerek enflasyonun düşürülebilmesi için halkın sabretmesi, iktidara olan inancını yitirmemesi ve daha az harcaması gerektiğini söyledi.

Oysa IMF ve Dünya Bankası’nın yukarıda verdiğimiz enflasyon tahminleri daha bu iki kuruluşun bile Türkiye’de yürütülen politikalarla enflasyonun düşürüleceğine pek inanmadıklarını gösteriyor.  Bu durumda yüksek enflasyon artık hayatının önemli bir parçası haline gelmiş olan halk, enflasyonun düşeceğine nasıl inandırılacaktır?

"İnanç odaları" mı?

Bu noktada herhalde, önce TÜİK resmi enflasyon verilerini düşük göstermeye devam edecek ve hala enflasyonun düşeceğine inanmayan varsa onlar için ülkenin her yerinde, bir zamanlar kurulan ikna odaları benzeri inanç odaları oluşturulacak, camilerde imamlar da “Ey iman edenler, inanın ki enflasyon düşecektir” mealinde vaazlar verecek.

İşin şakası bir yana, toplumun inandırılmasını esas alan ancak kendi zaten son derece tartışmalı olan ‘Enflasyon Beklentileri Yaklaşımı’ ülkede çok yanlış anlaşılıyor ve anlatılıyor.  Öz itibarıyla da “iyi düşünelim iyi olsun” gibi metafizik bir yaklaşıma indirgeniyor. Ancak enflasyon artışına neden olan bunca maddi sorun ortada iken ve bunlara değinilmezken enflasyonun düşeceğine inanmak saflık, inandırılmak ise bir tür aptallık olabilir.

Bu yüzden de siyasal İslamcı iktidarın son yıllarda her sıkıştığında ya da seçim dönemlerinde, hem camiye hem de kışlaya başvurduğu gibi, nesnel olarak bu iktidarın uluslararası finans kapitalin sözcülüğünü yapan bir bakanının da modaya uymaması için bir neden yok.

Bu arada eğer olur da halkımız inandırılarak enflasyon düşürülürse (!), bu durum iktisat literatürüne, Türkiye’deki neo liberal siyasal İslamcı iktidarın bilimsel katkısı olarak geçer ve ders kitaplarında yerini alır. Üniversitelerde makro iktisat derslerine de artık dönüşümlü olarak psikologlar ve imamlar girerler. Giderek dini bir ideolojiye dönüşmekte olan burjuva iktisadı da böylece evrimini tamamlamış olur.

Sonuç olarak...

Önce NAS denilerek çok yanlış bir zamanda ısrarla politika faizleri düşürüldü. Böylece bizlere dünyanın en pahalı iktisadi deneyimlerinden biri yaşatıldı. Böylece kucağımıza bir enflasyon bombası bırakıldı. Yaklaşık iki yıl sonra mecburen Ortodoks para politikalarına geri dönüldü ve faizler artırılmaya başladı. Buna rağmen enflasyon düşmedi ama örneğin Merkez Bankası başkanlarından H. Gaye Erkan iktidardan düştü.

Şimdi Bakan Şimşek, “ halkı enflasyonun düşeceğine ikna etmemiz gerektiğini” söylüyor. Oysa ikna edilmesi gerekenler halk değil. Halk her gün artan fiyatlar karşısında kendini korumaya, yaşamını sürdürmeye çalışıyor. İktidarın asıl ikna etmesi gerektiği kesim, aşırı fiyatlamalarla yüksek kârlar elde ederek enflasyonu da fırlatan sermaye kesimi, enflasyon fırsatçıları, halk yoksulluk ve açlıkla boğuşurken, Monaco’da yediği karidesi paylaşanlar, kolunda yarım milyon liralık Rolex saati ile millet edebiyatı yapanlar ve devletin uçağı ile ailesi ile birlikte özel tatile gidenler olmalı.

Aslında Bakan Şimşek’in bu sözleri, bir yandan enflasyonun sorumlusu olarak dolaylı bir biçimde halkı gösterirken, diğer yandan da iktidar blokunun enflasyon konusunda ne yapacağını bilmediğinin ve tam bir çaresizlik içinde olduğunun bir göstergesi.

Özetle, bu ülkede sadece enflasyonun, değil, hayat pahalılığının, yoksulluğun ve işsizliğin de indirilebilmesi ve ülkede halk demokrasisinin inşa edilmesi için, tüm emek, demokrasi ve barış güçlerince öncelikle iktidar blokunun demokratik yollardan iktidardan indirilmesi ve bu hedeflere yeni bir ekonomik ve politik paradigmanın hayata geçirilmesi gerekiyor.

Dip notlar:

  • World Bank, Unleashing the power of the private sector, Europe and Central Asia Economic Update, Spring 2024, s. 108.
  • IMF, World Economic Outlook, Steady but Slow: Resilience amid Divergence, April 2024, s.10, 138, 142.
  • ENAG Aylık Enflasyon Haber Bülteni (3 Nisan 2024); TÜİK Tüketici Fiyat Endeksi Mart 2024 (3 Nisan 2024).
  • https://www.statista.com/chart/32121/likely-outcome-in-global-inflation-crisis (18 April 2024).
  • Türkiye: Moving Forward in a Volatile Global Economy, https://www.youtube.com (18 Thursday 2024).
(T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder