6 Nisan 2024 Cumartesi

T24 KÖŞEBAŞI - 6 NİSAN 2024 -

 

Sinan Ateş'e yakın isimlerden Çağrı Ünel'in yargılandığı davada eski MHP milletvekilini suçlayan sloganlar atıldı (Candan Yıldız)

Çağrı Ünel - Sinan Ateş

Ünel, süreç boyunca neden sessiz kalmayı tercih etti?

Eski Ülkü Ocakları Başkanı ve öldürülen Sinan Ateş'e yakın bir isim olan eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel, iki yıl önce 11 kişinin kendisine saldırdığı olayda, Kadirli Ülkü Ocakları Başkanı Hüseyin Coşkun Akgüllü'nün korumalığını yapan Emrullah Kaplan'ı öldürdüğü gerekçesiyle yargılandığı davada Sinan Ateş cinayetiyle ilgili bildiklerini anlattığı mahkemeye sundu

Mersin 5. Ağır Ceza'da görülen duruşmaya Çağrı Ünel'in yakınları da katıldı. Ünel 15 sayfalık savunmasını mahkeme heyetine sundu. Adliyeye Çağrı Ünel'e saldırıdan bir gün önce "Ülkü Ocakları Genel Başkanımız Sn. Ahmet Yiğit Yıldırım'ın ve genel merkezimizin emrinde FETÖ'çü hainlerin başına 'YILDIRIM' gibi çakacağız" paylaşımı yapan Adana Ülkü Ocakları Başkanı Cem Tutsoy da adamlarıyla birlikte geldi.

Kalabalık bir ekip olarak gelen Çağrı Ünel'in arkadaşları Adana Ülkü Ocakları Başkanı Cem Tutsoy ve ekibine tepki göstererek Olcay Kılavuz'u suçlayan sloganlar attı.

Olcay Kılavuz eski MHP Mersin Milletvekili ve Sinan Ateş cinayetinden tutuklu Tolga Demirbaş'a kalkan olmakla gündeme gelmişti.

Cağrı Ünel'in avukatları duruşmada Cem Tutsoy'un telefonunun olay yerine yakın bir yerde sinyal verdiğini ama buna rağmen sorgulanmadığını, Ünel ve Sinan Ateş'in eş zamanlı takip edildiğini, müvekkillerinin silahlı olmaması durumunda belki de öldürüleceğini belirtti.

11 kişinin yargılandığı duruşmaya, saldırganlar arasında olan ancak başka suçtan tutuklu bulunan Nurullah Saraç da SEGBİS'le katıldı. Saraç'ın ifadesini değiştirerek, Çağrı Ünel'in Emrullah Kaplan'ı hedef alıp almadığını görmediğini, arbede sırasında Ünel'in silahını almaya çalıştıklarını söyledi. Çağrı Ünel son duruşmaya fiziki olarak katıldı

Eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel, 15 Mart 2022'de Mersin-Toroslar ilçesindeki bir bankamatikten para çekerken dört kişinin saldırısına uğradı. 

Olay yerine bıçakla geldiği belirtilen saldırganlara Ünel, taşıdığı silahla karşılık verdi. Ünal nefsi müdafaa iddiasında bulunurken, saldırganlar Ünel'in hedef alarak ateş ettiğini öne sürdü. Bu saldırıda Kadirli Ülkü Ocakları'ndan Emrullah Kaplan hayatını kaybetti.

Olay sonrası polise gidip teslim olan ve tutuklanan Çağrı Ünel son duruşmaya kadar duruşmalara Konya-Ereğli Cezaevi'nden SEGBİS'le katıldı. Yargılama sonucu 10 yıl ceza aldı.

Dosya istinaf mahkemesine gitti ve mahkeme Ünel'e verilen cezayı az bularak yeniden yargılanmasını istedi. Mersin 5. Ağır Ceza'da görülen davanın ilk duruşmasına Çağrı Ünel bu kez fiziki olarak katıldı.

Çağrı Ünel, kendisine yönelik saldırının Ülkü Ocakları Genel Merkezi tarafından organize edildiğini savundu. Çağrı Ünel savunmasının ana hattı şu: İddianamede iddia edildiği gibi, sosyal medya üzerinden gelişen husumet sonucu birilerinin kendisine saldırmadığı, içinde Ülkü Ocakları ve MHP'li yöneticilerin de olduğu bir organizasyon sonucu saldırıya uğradığı… Saldıran kişilerin hemen hepsinin de iddia edildiği gibi Ülkü Ocakları ya da MHP ile bir bağı var. Neden saldırıya uğradığı yönündeki iddiası da şu Çağrı Ünel'in: Kendisine yapılan saldırıdan yaklaşık 2 hafta önce 02.03.2022'de eski MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ı ziyaret etmesinden sonra 04.03.2022'de Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Kadir Ensar Ejder, Mert Kerim Ejder ve kardeşleri Servet Ejder sahibi ve yöneticileri oldukları Orhun Haber sitesinde "Bir ihanet ateşi" başlıklı bir haber yayımlandı.

Söz konusu haberde Sinan Ateş'in FETÖ'cü olduğuna dair bilgiler paylaşıldı. Çağrı Ünel de bu içerikteki paylaşımlara karşı tavır alarak Facebook ve Twitter'da paylaşımlar yaptı. Sinan Ateş cinayeti dosyasına bakan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça ve savcı Ayhan Ay'ı "Kripto FETÖ'cü" olarak yaftalayan Orhun Haber sitesinin sahibi Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Mert Kerim Ejder ve kardeşi Servet Ejder Kasım 2023'te tutuklandı. Ocak 2024'te ise her iki isim tahliye edildi. Zaten T24 yazarı Tolga Şardan, Mersin'de ülkücülerin silahlı hesaplaşması başlıklı yazısında olay öncesi ve sonrası Ünel'e saldıran kişilerle Ülkü Ocakları yöneticileri arasındaki HTS kayıtlarındaki dikkat çeken noktaları belirtmişti.

Tutukluluğun devamına karar verildi

5. Ağır Ceza heyeti Çağrı Ünel'in tutukluluğunun devamına hükmetti. Duruşmayı da 10 Mayıs'a erteledi. Duruşma sonrası Çağrı Ünel'in annesi de "Artık bittim. Adalet üç maymunu oynuyor. Adalete tecavüz edilmiş" diye konuştu. Çağrı Ünel'in kardeşi de "Cahit'e saldırın, Sinan'a saldırın. Abimi öldürünce mi haklı olacaktık? Sinan öldü de ne oldu? Adam hâlâ mezarında dövüşüyor" sözleriyle mahkeme kararına tepki gösterdi. 

Sinan Ateş cinayetiyle ilgili tanıklığına başvurulmuştu

Çağrı Ünel bugüne kadar basına hiç konuşmadı. Sinan Ateş cinayeti dosyası kapsamında Nisan 2023'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na tanık olarak ifade verdi.

Peki Ünel, süreç boyunca neden sessiz kalmayı tercih etti?  Ünel'in avukatları kendisine ve yakın dostu olan Sinan Ateş'e karşı yapılan saldırıların organizatörlerinin kimler olduğunu bilse de bu şahısların siyasi kimliklerinden ötürü içinden yetiştiği camianın topluca sorumlu tutulmasını istememesi tahmininde bulunuyor.

Çağrı Ünel 10 yıl hapis cezasının verildiği son duruşmada Emrullah Kaplan'ın ailesine yönelik "Allah rahmet eylesin, keşke böyle bir olay olmasaydı ve genç bir insan ölmeseydi. Ben 40 yaşını geçmiş işinde gücünde bir adamım neden bile isteye bir gencin ölümüne sebep olmak isteyeyim. Şunu bilin ki Emrullah' ın katili ben değilim, Emrullah'ın katili onu benim üzerime yollayanlardır" demişti.

                                                                   /././

Van'da yaşananların perde arkası ve olası senaryolar: Her yere uzanan bu el kimin?(Gökçer Tahincioğlu)

Adalet Bakanlığı, Van'a ve DEM Parti'nin Van adayına özel bir özen göstererek, özel bir takvimle nasıl hareket edebildi? Bunu kim talep etti, süreç nasıl gelişti?

Mazbatayı, Van Adliye binasında birlikte alan Eş Belediye Başkanları Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal

Coplar iniyor kalkıyor…

Yere düşmüş, savunmasız kişinin başına dört beş kişi üşüşmüş, tekmeler tokatlar sallıyor.

Uzun namlulu silahlarla ateş açılıyor.

Tekmeler, sopalar, yumruklar…

Yasal bir siyasi partinin bayrağını taşıdığı için genç bir çocuk tokatlanıyor…

Hepsi, kendilerine dokunulmayacağından emin. Ne yaparlarsa yapsınlar, "elinize sağlık" denileceğinden emin…

İşkence, kötü muamele serbest bu ülkede, adı da "terör ve teröriste müdahale."

* * *

Boğaziçi Üniversitesi'nde, Prof. Dr. Cem Say, anabilim dalı başkanlığı görevinden, "işini iyi yaptığı" için alınırken, ülkenin diğer yanında ismini bilmediğimiz bir genç tokat yiyor.

Hilvan'da gerekçesi anlaşılmaz biçimde seçim tekrarı kararı verilirken, Diyarbakır, Mardin, Van havaalanlarında yüzlerce genç asker, oyunu kullanmanın "huzuruyla" dönüş uçağını bekliyor.

O askerlerin usulsüz biçimde sandığa getirildiğini iddia ederek karşı çıkanlar, ülkenin bir kesimine, "askerlerimize hakaret ediyorlar" diye sunularak, açıkça "Dezenformasyon" suçu işlenirken, sokakta taşıma seçmen haberlerini yapan gazetecilere soruşturma açılıyor.

* * *

Ülke adına, halk adına düşünüyor gibi yapan, antiemperyalist geçinen ancak tam da emperyalizme göbeğinden bağlı, demokrasiyi baştan sona yanlış anlamış ancak teorik sözlerle işine geldiğini mantığa bürüyen, hep kazanmayı, sürekli kazanmayı isteyen birileri, bir el, birkaç el, birkaç yüz el, aynı anda her yeri karıştırıyor.

* * *

Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'ne her ay yüzlerce karar geliyor. Kimi memnu hakların iadesi, kimi infaz kararları…

Ne hikmetse seçime iki gün kala… Abdullah Zeydan hakkındaki memnu hakların iadesi kararı Nisan 2023'te verilmişken üstelik, neredeyse tam bir yıl beklenip iki gün kala, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz ediliyor.

Aslında Adalet Bakanlığı'nın farklı tarihlerde savcılığa gönderdiği iki yazı var. Ancak ikisi de seçime çeyrek kala yazılmış…

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, ne hikmetse bekleyip, bir yıl önce kendi verdiği kararı, kendi kaldırmış.

Yanıt arayan sorulardan biri şu:

Adalet Bakanlığı, Van'a ve DEM Parti'nin Van adayına özel bir özen göstererek, özel bir takvimle nasıl hareket edebildi?

Bunu kim talep etti, süreç nasıl gelişti?

Adalet Bakanlığı'nın organizasyon şemasına bakıp, son günlerde, hukuk talep edenleri "neoliberal" ilan edenleri görünce anlamak güç değil.

* * *

Peki, tartışma nerede düğümleniyor

Aslında siyasi bir süreç yürüdüğü için belki de çok önemli değil ancak düğüm noktası, memnu hakların iadesine hangi tarihte hak kazanıldığı…

Zeydan, 2016'dan 2022'ye kadar cezaevinde tutuklu kaldı.

Bu süreçte propaganda suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası aldı ve bu ceza kesinleşti.

Ve daha önce tutuklu kaldığı için, cezasının yattığı süreden mahsup edilmesini istedi. Doğal olarak bu talep yerine getirildi.

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, ceza mahsup edildikten sonra memnu hakların iadesi başvurusunu karara bağladı. Bunun için de 2016'da tutuklanan Zeydan için, 2019'dan itibaren hakların iade edilmesini kararlaştırdı. Savcı, bu karara itiraz etmedi ve karar kesinleşti.

* * *

Düğüm noktası burası… Birincisi savcının neden itiraz etmediği… Bu konudaki tez, savcıya evrakın tebliğ edilmediği yönünde… Bakanlık bunu savunuyor.

Antitez, UYAP'a yüklenen kararın tebliğ edilmiş sayıldığı şeklinde. Zira sistemde savcının "görüldü" diyebileceği bir kutu, bir imza bölümü yok. Bütün kararlar için sistem böyle yürüyor.

Esasa dair düğüm noktası ise memnu hakların iadesi için cezanın bittiği günden itibaren 3 yıl geçmesi zorunluluğuna dayanıyor. Bu süre nereden başlayacak?

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, süreyi 2019'dan başlatmış. 2022'de süre dolmuş…

Ancak Zeydan'ın tahliye tarihi 2022… İtiraz noktası, bu tarihin geçmişten başlatılamayacağı, 2022'den başlatılacağı şeklinde…

DEM Parti'nin YSK'daki temsilcisi, hukukçu Mehmet Rüştü Tiryaki, bu konuyu şöyle değerlendiriyor:

"Adli Sicil İstatistik 13/A maddesi. Memnu hakların iadesi kararı verilmiş olması için bir cezanın infazının üzerinden 3 yıl geçmesi ve bu sürenin iyi halli geçilmesi lazım. YSK da memnu hakların iadesi kararı aldıysa başvuruyu kabul ediyor. Abdullah Zeydan, 2022'de cezaevinden çıktıktan sonra Aralık ayında başvuru yapıyor ve haklarının iadesini istiyor. Nisan 2023'te memnu haklarının iadesine karar veriyor. Bunu yapmadan savcının da görüşünü istiyor. Savcı, 3 yıl süre dolmamıştır, cezaevinden çıktıktan sonra hesaplanması gerekir diyor. 2022'den sonrasını hesap etmeniz gerekir. Mahkeme buna rağmen, cezasını çektiğini belirterek, bu kararı veriyor. Savcı itiraz etmiyor ve karar kesinleşiyor. Adalet Bakanlığı, iki kez mahkemeye başvuruyor. Savcılığa yazıyor. Savcılık, mahkemeye iletiyor. Savcının yapacağı bir şey yok. 29 Mart'ta mahkeme, kendi kendine yeni bir karar alıyor. 'Ben bu kararı aldım ama yanlıştı' diyor 'kararı kaldırdım' diyor. 'İstersen bunu temyiz edebilirsin' diye karar veriyor.

YSK'ya itiraz ettik. Kesinleşmiş bir mahkeme kararı var. Kesin bir mahkeme kararını kendi kendine ortadan kaldıramaz.  YSK da 'kesin bir mahkeme kararı var. İkinci mahkeme kararı tartışmalı bir karar. Diğer tartışma bizim işimiz değil. Yeni karar kesinleşmemiş bir karar' diyor ve mazbatayı veriyor. Bu arada bizim ikinci karara itiraz etmemiz gerekir. Temyiz edilmezse kesinleşecek. Bu durumda Yargıtay'a gidecek. Vereceği karar muhtemelen esasa ilişkin olmayacak. Mahkeme, kendi kararını kaldırabilir mi buna ilişkin olacak… Eğer bu yönde karar verirse, mazbata, belediye meclisindeki DEM Partili bir isme verilecek. Böyle olmalı…"

* * *

Bu nokta önemli…

Zira Adalet Bakanlığı da itiraz edilmemesi halinde kesinleşecek kararı kanun yararına bozma yoluyla Yargıtay'a getirebilir. Bu yönde düşünceler mevcut.

Ancak bu hakkı kullanmama yoluna da gidilebilir. Bakanlığı zorlayan bir kanun yok…

Zira temyiz halinde, dosyaya muhtemelen, Can Atalay kararından anımsadığımız Yargıtay 3. Ceza Dairesi bakacak. Dairenin kararı sonrasında YSK'nın, "ortaya yeni durum çıktı" diyerek, mazbatayı ikinci isme vermesi halen olası. Bunun ortaya çıkmış yeni bir durum olmadığına karar vererek, memnu hakların iadesi kararı geri alınsa da mazbatanın DEM Partili bir isme verilmesi de mümkün… İçtihat geliştirmek her zaman mümkün… İstenirse…

Ve ikinci bir seçenek. En kötü ihtimaller söz konusu olursa, AKP adayının mazbata verilse bile almaması, sonraki adayların da kabul etmemesi mümkün. Halkın iradesine saygı da böyle gerçekleşebilir…

Sonuç olarak sürecin hukuki değil siyasi gelişeceğini söyleyebiliriz. Tercihler aslolan…

* * *

Bütün bunlar istenirse çözülür. Türkiye'nin, normalleşmiş bir ülke olması arzulanırsa çözülür. Demokratikleşme isteniyorsa çözülür. Seçenek yaratmak, şiddeti dışlayarak, siyaset kapılarını açmak isteniyorsa çözülür.

Çözülmesini istemeyenlerin arzuladığı dünya belli…

"Halkın iradesi sizin iradenizdir, yargı da yasama da bundan muaf değil" görüşünü savunup, bunu teorize edenler, kuralsızlığı kural gibi anlatanlar, tepeden tepeden cümlelerle önüne gelene bir sıfat yükleyenler başka yolları arzuluyor.

Hangi yolun seçileceği bu yüzden önemli…

(T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder