14 Mayıs 2024 Salı

Ankara Emniyeti'ndeki "gizli tanık skandalı"nda son gelişmeler: Doktor raporundaki şüphe ve kamerasız odada olanlar + Çürümenin vardığı yer + Çürümenin vardığı yer -T24

 

Ankara Emniyeti'ndeki "gizli tanık skandalı"nda son gelişmeler: Doktor raporundaki şüphe ve kamerasız odada olanlar (Tolga Şardan)

Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yaşananlarla ilgili MİT Başkanlığı'nın devreye girdiğini duyurdu kişisel sosyal medya hesabından. İşin içine MİT'in girmesi demek, yaşananların basit bir gelişme olmadığını, ulusal güvenlik merkezinde değerlendirildiğinin işareti aynı zamanda.

Suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan dosyasında ortaya dökülenler tek kelimeyle rezalet. Bir soruşturma dosyası ancak bu kadar perişan edilebilir.

Polisin gizli tanık yaptığı, aynı zamanda suç örgütü yöneticisi olarak adli soruşturmada yer alan Serdar Sertçelik'in açıklamaları, memleketin geleceğine faydası olması beklenen bir adli soruşturmanın, kişisel hırslar ve menfaatler ile siyasette güçlenmeyi amaçlayan kimi dini grup ve cemaatlerce nasıl istismar edildiğinin örneği olarak kayıtlara girdi.

Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yaşananlarla ilgili MİT Başkanlığı'nın devreye girdiğini duyurdu kişisel sosyal medya hesabından.

İşin içine MİT'in girmesi demek, yaşananların basit bir gelişme olmadığını, ulusal güvenlik merkezinde değerlendirildiğinin işareti aynı zamanda.

Kaldı ki, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da diğer yandan adli soruşturma yürütüyor.

Ankara Emniyeti'nde geçen hafta patlak veren olaylar zincirini takip ederken, ister istemez , "AKP'ye yönelik çekildiği iddia edilen operasyondaki üst akıl kim / kimler?", "soruşturmayı yürüten polislerin, gizli tanığa ifadesinde geçirmek için telkinde bulundukları isimleri kim / kimler belirledi?", "bu süreç sadece polisin yürüttüğü bir süreç mi, başka kim / kimler bu süreçte var?" soruları kafaları kurcalıyor kuşkusuz.

İçişleri Bakanlığı müfettişleri, umarım bu konuda da kamuoyunu tatmin edici bir tespitte bulunurlar. Aksi takdirde benzer süreçlerden farkı kalmayacak yaşananların.

Bir günde değişen gözaltı talimatı

Gizli tanık Serdar Sertçelik'in her açıklaması, yeni tartışmaları beraberinde getiriyor.

Bir dönem organize suç örgütü hükümlüsü ve firari Sedat Peker'in ardından, şimdiler de yine kırmızı bültenle aranan firari Muhammed Yakut'la birlikte yurt dışında olduğu belirtilen Serdar Sertçelik'in açıklamaları, ne acı ki ülkenin idaresini ve siyasetini doğrudan etkiliyor.

Sertçelik'in görüntülü açıklamalarıyla beraber, gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyorum.

Bu arada, aynı konu çerçevesinde çokça dezenformatik bilgiler dolaşıyor ortalıkta. Bunları değerlendirip doğruya ulaşmak epeyce zorlaştı.

Sıra süreçle ilgili edindiğim yeni bilgileri paylaşmaya geldi.

Aktardıklarımı okuyunca, sürecin aslında daha geniş alanda yürütülmeye çalışıldığına tanık olacaksınız.

Önce, gizli tanık Serdar Sertçelik'in konumu hakkında bilgi vereyim.

Sertçelik, geçen Kasım'da Ankara'da bir lokantada vuruldu. Artık hemen herkesin bildiği bu yaralama öncesinde Sertçelik, Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nce (OSMŞ) yürütülen Ayhan Bora Kaplan dosyasında "örgüt yöneticisi" konumundaydı. Zaten ilk iddianamede bu durum mevcut.

Sertçelik, yine vurulmadan önce Kaplan soruşturmasında gizli tanık yapıldı.

Fakat kritik olan durum, vurulduktan bir gün sonra gizli tanık olmasına karşın soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Serdar Sertçelik'in gözaltına alma kararı verilmesi.

Kararın gerekçesi, Sertçelik'in, Mahfuz Tatar cinayetindeki konumu.

Bir ek bilgi vereyim: Mevcut yasalara göre, bir dosyada gizli tanık olan bir kişi, başka bir dosya çerçevesinde şüpheli olarak gözaltına alınabiliyor.

Sertçelik hakkında savcılığın gözaltına alınma kararı verilirken, kurşun isabet eden Sertçelik için hastanedeki tedavisi sonrasında hazırlanan doktor raporunda "gözaltına alınmasında sakınca vardır" görüşü verildi.

Buna gerekçe ise, Sertçelik'in "iki ayağına birden kurşun isabet etmesi ve yürüyemeyecek olması".

Gerekçeyi bir kenara not edin, çünkü birazdan ihtiyaç olacak.

Her iki ayağı alçıya alınan Sertçelik, evine taburcu edildi. Gelişme üzerine; polise, gözaltına alınma talimatını veren savcılık bu kez, "adli kontrol ve elektronik kelepçe takılması koşuluyla evinde avukat gözetiminde ifadesinin alınması" talimatını verdi.

Talimatı yerine getiren Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi polisleri, avukatı nezaretinde evinde Sertçelik'in "şüpheli" konumunda ifadesini aldı.

Şimdi dikkat: Sertçelik'le ilgili bu talimatı veren savcılık, evinde iki ayağı alçıda ve elektronik kelepçe takıldığı bilinen Sertçelik'in ertesi gün "mevcutlu" olarak yani gözaltına alınarak adliyeye getirilmesi talimatını polise gönderdi!

Normalde, Sertçelik örgüt yöneticisi konumundayken, eğer vurulmamış olsaydı ertesi gün götürüleceği adliyede savcılık tarafından tutuklanacaktı.

Tutuklanacak suç örgütü yöneticisi cezaevi yerine evine gitti.

Sertçelik hakkında iki günlük süreçte bir gariplik olduğunu söylememe sanırım gerek yok.

Dolayısıyla, "Savcı ile kim görüştü ki, savcının görüşü bir gün içinde değişti?" sorusu ortaya çıktı.

Savcı, neden adli kontrol verip elektronik kelepçe kararı verdiği bir kişi hakkında ertesi gün gözaltı kararı verdi?

Ve, Sertçelik iki ayağı alçıdayken ve adliyeye gidemezken yurt dışına nasıl ve kim / kimler tarafından kaçırılıyor?

Bu birinci fotoğraf.

Tanık koruma birimi de sürecin içinde

İkinci fotoğraf da en az ilki kadar ilginç. Devam edeyim.

Bu aşamada, "gizli tanık" uygulaması hakkında kısa bilgilendirme yapmam gerekecek.

Gizli tanık ya da tanıklar, adli soruşturma çerçevesinde bilgi verdikten sonra gizli tanık olmayı kabul etmelerinin ardından özel olarak uygulanan "tanık koruma programı"na alınır. Bu iş ve işlemler için Emniyet içinde il emniyet müdürlükleri bünyesinde "Tanık Koruma Şube Müdürlükleri", merkez teşkilatında ise, "Tanık Koruma Dairesi Başkanlığı" çalışma yürütür.

Söz konusu tanık koruma programına alınan gizli tanık bu aşamadan sonra hiçbir şekilde adli kolluk ile görüşmez. Sadece kendisinden sorumlu kişi üzerinden devletle irtibat kurar.

Bir kişinin gizli tanık olduktan sonra güvenli bir evde bulundurulması, kimlik değişimi ya da üçüncü kişiler tarafından hayati tehlikeye maruz kalacak olayların önlenmesi tanık koruma biriminin görev ve sorumluluğunda.

Bu noktada, kamuoyuna yansıyan ses kayıtlarına göre, açığa alınan OSMŞ Müdür Yardımcısı Şevket Demircan ve ekibinin, Sertçelik'le irtibata geçip "duruşmaya kadar ülkeye gelmesi" konusunu görüşmesi, gizli tanık uygulamasına aykırı.

Böylece, sadece Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi değil, hem Ankara Emniyeti Tanık Koruma Şubesi, hem de Emniyet Genel Müdürlüğü Tanık Koruma Dairesi Başkanlığı'nı süreçteki rolüne bakmak gerekecek!

Kaldı ki, Serdar Sertçelik'in kullandığı GSM hattına yönelik yapılacak basit bir araştırma, firari sanığın irtibatlarını net biçimde ortaya çıkarmaya yetecek.

Doktor raporundaki şüphe

Bir diğer başlık, Sertçelik hakkında hazırlanan doktor raporunun gerçek olup olmadığı.

Az önce not ettirmiştim size.

Sertçelik, paylaşımlarında elektronik kelepçe olduğu süreçte kendisinin evden rahatça çıktığını, elektronik kelepçeyi evde bıraktığını ve kelepçesiz biçimde yurt dışına çıktığını açıklaması üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

Şöyle ki, ülke genelinde tüm elektronik kelepçe takılanlar, doğrudan Adalet Bakanlığı'ndaki özel bir merkez tarafından anı anına takip ediliyor. En küçük bir müdahalede Ankara'daki merkezde sistem uyarı veriyor.

Diğer yandan, elektronik kelepçe, kişilerin ayak bileklerine takılan bir cihaz. Fiziki olarak kolay çıkarılabilecek bir aparat değil.

Şimdi, şeytanın avukatlığını yapmak gerekirse; Sertçelik gerçekten iki ayağından da vurulup her iki bacağı alçıya alındı mı? Alçılı ayaklara fiziki bakımdan kelepçe takılması pek görülen uygulama değil.

Yoksa, Sertçelik'in işini kolaylaştırmak amacıyla tek bacak yerine iki bacağı da alçıya mı alındı?

Ayrıca raporu hazırlayan doktorla "birilerince" görüşülüp görüşülmediği de bu noktada önemli! "Raporu iki bacağın alçıya alınmasını sağlayacak" şekilde hazırlanması konusunda yönlendirme var mı yok mu bakılması lazım.

Ya da Adalet Bakanlığı'ndan birileri sistem üzerinde devreye mi girdi?

Bu soruların yanıtları ortaya çıkarsa kimseyi şaşırtmasın. Ülkenin yabancı olmadığı yanıtları almak mümkün büyük olasılıkla.

Nezarethaneden çıkarılan Sertçelik nereye götürüldü?

Bir de Serdar Sertçelik'le Ankara Emniyeti'nde yapılan görüşme konusunun detayları da önemli kanımca.

Şöyle ki, Sertçelik'le yüz yüze görüşenler, şube müdür yardımcısı Şevket Demircan, Komiser Ufuk ve Yılmaz ile Celal adlı polisler.

Burada ilginç bir detay var.

Aldığım bilgiye göre; Sertçelik, Ankara Emniyeti OSMŞ'ya ait özel nezarethanedeyken gece yarısı bulunduğu yerden alındı ve kamerası olmayan bir odaya götürüldü.

Bu konuda da uygulama şöyle işler:

Gözaltında bulunan her şüpheli için şube nezarethane defterinde kayıt açılır. Nezarethanede kalan kişi ya da kişilerin bulundukları yerden tuvalet, ifade alma, duş, doktora gidiş gibi gerekçelerle tüm çıkışları nezarethane defterine gün, saat ve beraberindeki polis olarak kaydedilir.

Sertçelik'in, söz konusu kamerasız odaya ne şekilde nezarethaneden çıkartılıp götürüldüğünün ortaya çıkarılması önemli. Hangi gerekçe ve kim tarafından, hangi saatte bulunduğu yerden götürüldüğünün belirlenmesi sürecin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak.

Bu kayıtlar araştırıldığında işin içinde olan sürpriz bir isimle karşılaşmak olası.

* * *

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın görevlendirdiği müfettişler çalışmalarına devam ediyor.

Hazırlayacakları raporun bitişinin eli kulağında.

Hafta bitmeden yeni gelişmelere hazır olun derim.

                                                        /././

Çürümenin vardığı yer (Mehmet Y. Yılmaz)

Devletin kurumlarının ne hale geldiğini görüyor musunuz? Suç örgütleri, polisin içinde neredeyse cirit atıyor. Polisler tarikatlarına bağlılık derecesine göre terfi ediyor, akıl almayacak paralar havada uçuşuyor. Öte yandan savcılar katilleri koruyor, siyasal bir cinayetin derinlemesine araştırılmasının önüne geçiliyor.

                                                Ayhan Bora Kaplan - Serdar Sertçelik

Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan ile ilgili soruşturma ortaya koyuyor ki AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumlarının altına bir kez daha bomba döşemiş.

Geçmişte tıpkı Fetullahçıların yaptığı gibi şimdi de başka tarikatlar, cemaatler, suç örgütleri devlet kurumları içinde kendi borularını öttürüyorlar.

Ayhan Bora Kaplan suç örgütü ile ilgili operasyonun başlaması, bu örgüt ile ilgili soruşturmada 2 numaralı sanık olan Serdar Sertçelik isimli suç örgütü üyesinin itiraflarıyla mümkün olabildi.

Sertçelik, ifadesini verdi ve elektronik kelepçe takılarak serbest bırakıldı. Bu kelepçe takılanlar evlerinden ancak 100 metreye kadar uzaklaşabiliyorlar.

Nasıl olduysa Sertçelik, bu kelepçeyle Ankara gecelerinin müdavimi olmayı da başardı ve sonunda da yurt dışına kaçtı.

Bazı polislerin kendisine bu işte yardımcı oldukları da iddialar arasında.

Sertçelik, yurt dışına kaçmadan önce gece alemlerinde akarken, nasıl olduysa kavga eden iki grup arasında kaldı ve iki bacağından vuruldu.

İşin ilginç yönü, o gün orada vurulan tek kişinin Sertçelik olması. Silahların da kullanıldığı kavgada başka yaralanan yok.

Belli ki Sertçelik'e bir uyarı yapmak istenilmiş, kavga görüntüsü bu nedenle yaratılıp, Sertçelik ayağından vurulmuş.

Bunun ayrıntılı olarak soruşturulduğu ile ilgili bir haber görmedim.

Sertçelik'in şimdi aldığı pozisyonu almasına zorlamak isteyen bir grubun işi olmalı bu. İçlerinde politikacıların da bulunma ihtimalini göz ardı etmemek gerek çünkü Sertçelik'in şimdi çizdiği senaryo, AKP içinde örtülü olarak yürüyen iktidar mücadelesinde belli bir tarafın elini güçlendirmeyi hedefliyor.

Öyle anlaşılıyor ki İçişleri Bakanı'nı hedef alan bir plan yürürlüğe konulmuş.

Olağan şüphelinin Süleyman Soylu olduğunu iddia edenler de var.

Derinlemesine bir soruşturma yapılmadan gerçeğe ulaşabilmenin çok zor olacağı bir dosya bu.

Tahminim şu ki herhangi bir savcı bu işi kurcalamaya da kalkışmayacak.

Kimse dertsiz başına dert almak istemez, Sertçelik'in iki bacağından vurulması da bu derdin neler olabileceğinin ip ucunu veriyor zaten.

Şu anda yurt dışında bulunan Sertçelik, polisteki ifadesinde bazı AKP'lileri de işin içine katmaya zorlandığını iddia ediyor.

Ankara Emniyet Müdürü, Nurcuların Yazıcılar koluna mensupmuş, böylece AKP'ye karşı bir Nurcu darbesi hazırlanmış, iddia bu.

Emniyet yetkilileri ise ifadenin savcılıkta alındığını, 19 sayfalık gizli tanık ifadesinde herhangi bir politikacının adının geçmediğini açıkladılar.

Bu iddialardan hangisinin doğru olduğunu dava açılıp, ifade ortaya çıktığında öğreniriz. Tabii "üç harfliler" işin içine girip, her şeyi örtbas etmezse!

Öte yandan Ayhan Bora Kaplan, müdür seviyesindeki bir emniyet görevlisine rüşvet verdiğini iddia eden bir ek ifade verdi.

Buna göre rüşvet, emniyet müdürünün sevgilisine bir Rolex saat şeklinde verilmiş. Saatin faturasının avukatı tarafından soruşturmada görevli dört polise verileceğini söylemiş.

Polisler, söz konusu avukatla bir yemekte buluşmuşlar, yemeğin bedelini avukat ödemiş, bununla da kalmamış bu polislerden birine 300 bin dolar verilmiş. (Bugünün parasıyla yaklaşık 1 milyon lira.)

Söz konusu polis, bu parayı rüşvet olarak almadığını, Menzil Tarikatı'na bağış olarak aldığını iddia ediyor.

Devletin kurumlarının ne hale geldiğini görüyor musunuz?

Suç örgütleri, polisin içinde neredeyse cirit atıyor. Polisler tarikatlarına bağlılık derecesine göre terfi ediyor, akıl almayacak paralar havada uçuşuyor.

Öte yandan savcılar katilleri koruyor, siyasal bir cinayetin derinlemesine araştırılmasının önüne geçiliyor.

Cumhurbaşkanı da "sivil Anayasa" istiyor.

Bütün bu rezilliklerin sorumlusu Anayasa'ymış gibi!

* * *

"Tek adam rejimi" bile yetmiyor!

Cumhurbaşkanı'nın dilinin altındaki bakla açık: Anayasa Mahkemesi, kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemesin

Cumhurbaşkanı ve onun bir dediğini ikiletmeyen AKP yöneticileri iddia ediyorlar ki Anayasa'yı yazanlar takım elbise – kravatla dolaşan siviller olursa, Anayasa da "sivil" olacak.

O iş ne yazık ki bu kadar basit değil.

Askerin, siyaset kurumu tarafından kontrolü, yönetimin sivilleşmesinin bir küçük adımı olabilir sadece.

"Sivilleşmek", esasen hesap verebilirlikle ilgilidir.

Sınırsız gücün sınırlanması, kontrol edilmesi ve yönetimin her aşamasının şeffaf olarak hesap verebilir olmasıdır.

Cumhurbaşkanı'nın hiç hoşlanmadığı bir durum bu.

Nitekim Danıştay'ın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada şöyle bir cümle kullandı:

"Yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi nasıl yanlışsa, yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesi de o denli hatalıdır."

Cumhurbaşkanı'nın dilinin altındaki bakla açık: Anayasa Mahkemesi, kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemesin.

Danıştay, idarenin işlemlerini denetlemesin.

Sayıştay, bütçeyi nasıl harcadığımıza karışmasın.

Hatırlarsınız belki AKP'nin daha önce hazırladığı bir Anayasa taslağı "yürütmeyle uyumlu bir yargı" getirmeyi hedefliyordu.

O tasarıda, yargı, millet adına egemenlik kullanan kurumlar olmaktan çıkarılıyor, "görevli" hale getiriliyordu.

Öyle görünüyor ki bir kez daha "madem Recep Tayyip Erdoğan Anayasa'ya uymuyor, Anayasa'yı Recep Tayyip Erdoğan'a uyduralım" planı ile karşılaşacağız.

Erdoğan'a mevcut tek adam rejimi bile yetmiyor belli ki!

Muhalefet partileri, ellerinde hazır bir Anayasa taslağı yokmuş gibi davranarak bu plana zemin hazırladıklarının farkındalar mı?

                                                         /././

Ankara Emniyeti’nde açığa alınan polislerin evlerinde arama (T24)

Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan soruşturması çerçevesinde yaşanan gelişmeler üzerine Mülkiye Başmüfettişlerinin raporu doğrultusunda açığa alınan üç polis müdürünün evinde savcılık talimatıyla arama yapıldı.

T24’ün aldığı bilgiye göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında akşam saatlerinde, daha önce açığa alınan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner ve yardımcısı Şevket Demircan ile gizli tanık Serdar Sertçelik’in “Ufuk komiser” adıyla açıkladığı personelin evlerine polis ekipleri geldi. 

Ankara Emniyeti Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı polisler, saat 20.30 sıralarında polis müdürlerinin evlerine gelerek savcılık talimatı üzerine arama başlattı.

Üç polis müdürüne yönelik ev aramasına neden olan soruşturmanın Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı isyan başlığı altındaki 316. madde hükmü olan “suç için anlaşma”, TCK 258. maddedeki “göreve ilişkin sırrın açıklanması”, TCK 277. madde hükmündeki “yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs”, TCK 283. Madde hükmündeki “suçluyu kayırma” ve TCK 285. Madde hükmündeki “gizliliğin ihlali” suçlarına yönelik gerçekleştirildiği öğrenildi. 

Savcılık tarafından dosya için kısıtlama kararı verildiği belirtildi. Arama gece yarısı son buldu.

(T24) 

T24'ün Ayhan Bora Kaplan dosyası

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Ayhan Bora Kaplan ve 5 örgüt yöneticisi hakkında ''suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurmak ve yönetmek'', ''kasten adam öldürme'', ''nitelikli kasten adam öldürme'', 'kasten yaralama'', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'', ''nitelikli yağma'', ''eziyet', ''suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme'', ''suç üstlenme'' ve ''suçluyu kayırma'' suçlarından 1'i ağırlaştırılmış 2'şer kez müebbet ve 169 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istendi. Diğer 55 sanık için de çeşitli sürelerde hapis cezası talep edildi.

TIKLAYIN | Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında yeni detaylar: Geliri 1 milyon, arabası 40 milyon TL

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan dosyasına İyi Partili isim de girdi

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan’ın yakın adamlarından Tansel Aktan tutuklandı

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan’a cinayet soruşturması: “Mahfuz Tatar cinayeti” dosyası yeniden açıldı, 13 kişi gözaltında

TIKLAYIN - Meral Akşener’in iddia ettiği otel, Ayhan Bora Kaplan’ın ifadesinden mi çıktı?

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan ve eski polis müdürlerinden şikâyetçi olan kişinin arabası kurşunlandı: “Asayiş müdürüne 30 bin dolar teslim ettim”

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan soruşturmasında yeni gelişme: Firari Barış Kurt, saklandığı yerde yakalandı

TIKLAYIN-Ayhan Bora Kaplan iddianamesinde yok yok: 61 kişiye "silahlı suç örgütü, öldürme, yaralama, eziyet, yağma, şantaj, rüşvet" suçlaması!

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan davası sümen altı edilen soruşturmalardan açıldı: Dosyalar delillere rağmen kapatılmış, takipsizlik kararından sonra fezleke gelmiş

TIKLAYIN - Kaplan davası | Dişleri sökülen Erkan Doğan’ın eski patronu Barış Kurt, AKP Ankara İl Başkan Yardımcılığı yapmış

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan’dan “kara para aklama” savunması: Mal varlığımdaki artışın sebebi enflasyondur

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan’a bir dava daha

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan’ın savunması: “Emniyette bana Süleyman Soylu’yu sordular, Etçi Umut’un ortağı ben değil, Cumhurbaşkanı Yardımcısıydı”

TIKLAYIN - Ayhan Bora Kaplan suç örgütüne yönelik iddialar nedeniyle 3 emniyet görevlisine soruşturma


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder