3 Haziran 2024 Pazartesi

T24 KÖŞEBAŞI - 3 Haziran 2024 -

 

Peşin vergi mi geliyor? (Murat Batı)

Şimşek, kurumlar vergisi için asgari kurumlar vergisi hedefinin yanında gelir vergisi mükelleflerini de kapsayacak bir düzenleme planlamakta ancak bunu Cumhurbaşkanına sunup onu da ikna ederek hayata geçirebilecektir

İktidarın vergi sistemini değiştireceğine yönelik basında fazlasıyla haber dolaşıyor. Bunlardan bir tanesi ise doktor, avukat ve mühendislerin peşin vergi ödeyecekleri haberidir.

Bu konunun ilk çıkış yeri aslında 6 Eylül 2023 tarihli Resmi Gazete’de yer alan 7591 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı eki olan 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program'ın Kamu Maliyesi hedefleri başlığı altında yer alan Politika ve Tedbirler kısmının 13 ve 15’inci maddeleridir.

Politika ve Tedbirler kısmının 15'inci maddesi "Gelir, kurumlar, katma değer vergileri kanunları ile vergi usul kanununun, vergilemede adalet, eşitlik, öngörülebilirlik ve şeffaflık ilkeleri temelinde, vergi tabanının genişletilmesine ve gönüllü uyumun artırılmasına destek veren, sade ve kolay uygulanabilir bir yapı oluşturulmak amacıyla güncellenmesi yönünde düzenlemeler hayata geçirilecek, orta vadede doğrudan vergilerin payı artırılacaktır" şeklindedir.

Politika ve Tedbirler kısmının 13'üncü maddesi ise "Vergi harcamaları gözden geçirilecek, etkin olmayan istisna, muafiyet ve indirimler kaldırılacaktır." şeklindedir.

Bu kapsamda Şimşek, dolaylı vergi tutarlarına dokunmadan özellikle gelir ve kurumlar vergilerinin tahsilat tutarını artırıp vergi tabanını genişletmek (kripto varlıklardan vergi almak gibi) istemektedir. Ve dolayısıyla da dolaysız vergilerin toplam vergi hasılatı içindeki payını artırarak dolaylı vergilerin nispeten payını azaltmayı hedeflemektedir. Daha basit bir ifadeyle dolaysız vergi kapsamını genişleterek vergi hasılatını artırıp toplam vergi gelirleri içindeki dolaysız vergilerin payını bu yöntemle artırıp dolayısıyla da dolaylı vergilerin payını da matematiksel olarak düşürmek istemektedir.

Şimşek’in yapmak istediği
Şimşek, ısrarla verimsiz muafiyet ve istisnaları azaltmak istediğini her seferinde dile getirmekte ama bunu nasıl yapacağını da ısrarla söylememektedir.

Nasıl yapacağını ise gelin ben size söyleyeyim: Muafiyet ve istisnalar yani vergi harcamalarını törpülemek yerine ekseriyetle bunu kullanan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinden kullanmadan önce bir vergi alınacak, daha sonra muafiyet ve istisnaları kullandıktan sonra bir vergi hesabı daha yapılacak ve bu yeni bulunan tutar ilk belirlenen vergi tutarının altında ise ilk tutar vergi olarak alınacaktır.

Örneğin mükellefler yıllık beyannamelerini verdiklerinde kanunen kabul edilen giderlerini düşüp kanunen kabul edilmeyen giderlerini (düşmüşse) ekledikten sonra ulaşacakları tutara asgari bir vergi oranını uygulayacaklar. Ardından normal süreç uygulanacak yani istisnalar muafiyetler, bağışlar vs. düşülecek. Kalan tutar üzerinden normal vergi oranı uygulanacak ve çıkacak bu tutar ilk önce bulunan tutardan düşük ise ilk bulunan tutar ödenecek. Fazla ise zaten bu tutar ödenecek.

Şimşek, bu şekilde muafiyet ve istisnaları devre dışı bırakmayı planlamaktadır. Ve bu planı, kurumlar vergisi mükellefleri için uygulamak düşünmektedir. Buna da asgari kurumlar vergisi denilmekte ve bunu geçen gün yazmıştım.

Gelir vergisi mükellefleri için peşin vergi planı nedir?
Şimşek, kurumlar vergisi için asgari kurumlar vergisi hedefinin yanında gelir vergisi mükelleflerini de kapsayacak bir düzenleme planlamakta ancak bunu Cumhurbaşkanına sunup onu da ikna ederek hayata geçirebilecektir. O yüzden malumunuz bunların hepsi birer tahmin boyutundadır.

Şimşek, en başından beridir gelir vergisi mükellefleri için hayat standardı esasını getirmeyi planlamaktaydı. Hayat standardı esası bazı meslek gruplarının düşük gelir elde etseler dahi çeşitli kriterlere göre belirlenen bir üst tutarın altında gelir elde etmedikleri varsayımına dayanan bir uygulamadır. Örneğin bir avukat o yıl zarar etse bile hayat standardı esasına göre belirlenen tutar üzerinden gelir vergisini ödemek zorunda kalacaktır. Daha basit bir ifadeyle hayat standardı esasında olan mükellefler zarar dahi etseler o yıl vergi ödeyecekler. Bu düzenlemenin amacı tamamen kayıt dışılığı önlemektir.

Daha basit bir ifadeyle şöyle izah etmeye çalışayım: getirilecek uygulama, ev, personel, araba sayısı gibi bazı kriterler dikkate alınarak o meslek grubunun asgari bir geliri vardır, vergi vermiyorsa bizden saklıyordur o nedenle de gelir vergisi ödemesi gerekecektir varsayımına dayanmaktadır. Örneğin kendi muayenehanesi olan bir doktorun geliri kadar gideri varsa o yıl hiç vergi ödemeyecektir. Maliye, bu doktorun kesinlikle bizden sakladığı bir geliri vardır varsayımıyla yukarıda bahsettiğim kriterlere bağlı olarak bir miktar vergi alır ki buna hayat standardı esası denir. Yani yok muafiyetim, yok efendim istisnam vardı gibi şeyler ağırlıklı olarak rafa kalkacak…

Bu, 1982’de uygulandı
Hayat standardı esası, 31.12.1982 tarih ve 2772 sayılı Kanun ile Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 116’ncı maddesine eklenerek ilk defa vergi sistemimize girmiştir. Hatta bu düzenleme 13 Aralık 1982’de yürürlüğe girmesine rağmen 1982 yılı gelirlerine de uygulanmıştır.

Bu düzenleme ile hayat standardı esası, lokantalar, oto galeriler, marketler gibi ticari kazanç sahiplerine, gerçek usulde zirai kazanç sahipleri ile avukat, doktor, mühendis, mali müşavir gibi mesleklerin tabi olduğu serbest meslek kazanç sahiplerine, turistik amaçlı yurt dışı seyahatlerde seyahate katılan mükellefin kendisine, yarış atı yetiştirenlere, özel hizmetlerde devamlı ve ücret karşılığı çalıştırılanlara uygulanmıştır.

Ancak 1 Ocak 1990-31 Aralık 1999 tarihleri arası geçerli olmak üzere zirai kazanç sahipleri hayat standardı esasından çıkartılmıştır. 22.07.1998 tarihli 4369 sayılı Kanun ile de 1 Ocak 1999’dan itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. 1998 yılı gelirlerine uygulanmıştır.

Daha sonra 1 Ocak 2000-31 Aralık 2001 tarihleri arasında yeniden uygulanmış ancak tekrar yürürlükten kaldırılmış ve 1 Ocak 2002 tarihinden itibaren günümüze kadar da vergi sistemimizde hiç uygulanmamıştır.

Hayat standardı esası o dönem nasıl uygulandı?
Hayat standardı esası uygulamasında, ticari kazanç ve serbest meslek grubuna dâhil mükellefler yıl içindeki faaliyetlerinden dolayı belli bir kazanç elde edilmiş sayılarak asgari bir tutar üzerinden gelir vergisine tabi tutulurlar. Bu tutar mükelleflerin faaliyet gelirleri, sahip oldukları gayrimenkuller, araçlar (otomobiller) ve mükelleflerin yaşam koşulları dikkate alınarak hesaplanmıştı.

Buna göre sahip olunan her bir araç için (motor gücü farklılıklarında farklı tutar) belli bir tutar, mükellefin kendisi, eşi, çocukları ve bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler tarafından bizzat kullanılan birden fazla binaların emsal tutarları gibi kriterler baz alınarak asgari hayat standardı belirlenmekte ve vergisi buna göre alınmaktaydı.

Şimdi nasıl olacak?
Basında dolaşan haberlere göre 1982’li yıllardakine benzer bir şekilde uygulanacak ve doktor, avukat gibi mükelleflerden her yılın başında peşin olarak bu vergi alınacak. Açıkçası bu şekilde nasıl uygulanacağına pek anlam veremedim. Detayları Şimşek açıklama yaptıkça öğreneceğiz.

Ancak konuşulan ve gelmesi muhtemel olan uygulama hayat standardı esasıdır. Diğer detaylar için Şimşek’in açıklamalarını ve/veya kanun taslak metnini beklemekte fayda var. Çünkü en nihayetinde Erdoğan’ın ne diyeceği çok önemli.
/././

2002’de Kürtçe yasağı kalktı, yirmi iki yıl sonra Kürtçe’ye hapis!..(Yalçın Doğan)

Sayısız konu ve alanda insanlar adalete ulaşamıyor. Ülkede hukuk altüst olmuş, Erdoğan “hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir” diye nutuk atıyor.

Bitaraf olan, bertaraf olur” diye bir zamanlar diskur çekerek, her kesimi kendisine destek vermeye zorlarken...

Tayyip Erdoğan iki gün önce partisinin Kızılcahamam toplantısında:

“Bilim adamlarımızla, gençlerimizle, hanım kardeşlerimizle, sanayicilerimizle, üreticilerimizle, emekçi kardeşlerimizle istişare ettik.”

İstişare ediyor ama, farklı bir düşünceye ya “sürtük” ya “çapulcu” ya “terörist” diye hakaret yağdırıyor, “istişare” gözaltılar ve tutuklamalarla devam ediyor.

Aynı konuşmasında insana “pes” dedirten bölüm şu:

“Siyasette hep hukuku referans aldık.

Bizim hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir.”

Neeee?

Yanlış duymuyoruz, aynen öyle söylüyor.

Bu söz Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasını engelleyen Erdoğan’a ait.

Ayrıca, yerel mahkemelerin kararları öyle hale geliyor ki...

Örneğin, mahkeme çevre ile ilgili bir girişime durdurma ve iptal kararı verdiğinde, o karara hiç kimse uymuyor ne sıradan bir şirket, ne de kamu yönetimi.

Sayısız konu ve alanda insanlar adalete ulaşamıyor.

Ülkede hukuk altüst olmuş, Erdoğan “hukuk karşısında boynumuz kıldan incedir” diye nutuk atıyor.

Sinan Oğan parantezi

Bir başka ibretlik nutuk sahibi, geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda adaylıktan çekilerek, Erdoğan’a destek veren Sinan Oğan.

Nedense, artık ne olduysa, bugün herkesin ağzı açık kalıyor, Oğan:

“Özellikle son üç sene yanlış ekonomi politikasının ceremesini şu an hep beraber çekiyoruz. Bütün Türk Milleti olarak, bugün biz yanlış ekonomi politikasının kurbanlarıyız.”

 Madem “üç senedir yanış ekonomik politikası”, geçen yıl cafcaflı laflarla Erdoğan’a destek veren Sinan Oğan değil mi?..

Erdoğan’a desteğini açıklarken, gerekçesi şu:

“Cumhuriyet’le hesaplaşma tezi çöplüğe atılmıştır. Atatürkçü ve milliyetçi ilkelerimiz çerçevesinde, aldığımız bu kararın Türk Milletine hayırlı olmasını diliyorum.”

Palavranın dik alası!..

Her yerden Atatürk adı silinmeye çalışılırken...

Şeriat mitingleri düzenlenirken...

Tarikatlar ve cemaatler cirit atarken...

Onlar ilkokullara kadar inmişken...

Eğitim akıl ve mantıktan saptırılmak istenirken...

Ne o günkü ne bugünkü açıklaması hiç bir biçimde inandırıcı değil.

Oğan bize pek yabancı olmayan, tipik bir “siyasetçi portresi” çiziyor. Kendisinin Türk siyasetinde ne kadar yeri var bilmiyorum ama, birbirinden 180 derece farklı manevralara alışkın olduğu belli.

En iyisi Sinan Oğan parantezini kapatmak.

Diyarbakır’da farklı fikir

Erdoğan Kızılcahamam’da demokrasi nutku atarken, Diyarbakır’da Ramazan Şimşek adında bir yurttaş ev hapsine alınıyor.

Erdoğan’ın konuşmasında bir bölüm şöyle:

“Ne kendimizi ne çalışma arkadaşlarımızı ne partimizi sürekli aynı seslerin duyulduğu farklı fikirlere kapalı, yankı odalarına hapsetmedik.

Demokrasimizin güçlenmesi için her görüşe kapımızı ve gönlümüzü açtık.”

O “farklı fikirlerden” biri on beş gün kadar önce Diyarbakır’dan yükseliyor.

Kafede Kürtçe hizmet

Ramazan Şimşek Diyarbakır’da kentin merkezinde “işlettiği kafede sadece Kürtçe hizmet vereceğini” açıklıyor, birkaç gün sonra polis kafeyi basıyor.

Erdoğan Kızılcahamam’da “her görüşe kapımızı ve gönlümüzü açtık” derken...

Sadece Kürtçe hizmet vereceğini açıklayan Ramazan Şimşek...

“Terör örgütü propagandası, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, nefret suçu” iddialarıyla gözaltına alınıyor. Yurt dışına çıkış yasağı getiriliyor, ev hapsi cezası veriliyor.

Yasağı AKP kaldırdı

Kürtçe konuşmak...

Kürtçe hizmet vermek...

Kürtçe kurs açmak...

Ramazan Şimşek’e verilen cezayı, kafesinin basılmasını duyduğumda...

2002-2003 yıllarına, AKP’nin iktidara geldiği ilk döneme dönüyorum.

12 Eylül askeri darbesinin yaptırımlardan biri, Kürtçe konuşmayı yasaklamak.

Evinde, iş yerinde, yaşadığı her yerde Kürtlere Kürtçe konuşmak yasak!..

Yani, ana dilleri yasak!..

AKP iktidara geldiğinde, bu saçma sapan yasağı kaldırıyor.

Bölge insanı tam yirmi iki yıl sonra ilk kez kendi dilini korkusuzca konuşuyor. Bazı il ve ilçelerde Kürtçe kursları açılıyor.

Bunun en büyük tanıklarından ve uygulayıcılarından biri o dönem Batman ve Diyarbakır’da vali, daha sonra İçişleri Bakanı, çözüm sürecine aktif olarak katılan Efkan Ala.

Söylediği ne yaptığı ne

Erdoğan ikide bir, “eski Türkiye-yeni Türkiye” tanımlarıyla, kendi iktidarını geçmiş iktidarlarla karşılaştırıyor, kendine büyük pay çıkartıyor:

“Neredeeeen nereye!..”

Tam da öyle.

Kürtçe konuşma yasağını kaldırmaktan...

Kürtçe hizmet vermek isteyenlere ev hapsi vermeye, yurt dışına çıkışlarını yasaklamaya!..

Ne de olsa...

“Farklı fikirlere kapısı ve gönlü açık!..”

(T24)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder