Mülkiye'deki hocaları Ercan Uygur, öğrencileri Mehmet Şimşek ve Yalçın Karatepe'yi anlattı; nasıl öğrencilerdi, hangisinin görüşlerine yakın, ortak yönleri neler? -Candan Yıldız-
"Normalleşme kelimeleri beni çok ilgilendirmiyor. Beni asıl ilgilendiren bu iki kişinin kurumların ve ekonominin daha iyi işlemesi, ekonomideki bazı aksaklıkların giderilmesi yönünde fikir alışverişinde bulunması…"
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi; 1859 yılında kuruluşundaki adıyla Mekteb-i Mülkiye'den aynı yıllarda mezun iki isim; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin gölge kabinesinde Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Yalçın Karatepe, siyasi yelpazenin sağ ve solunda bulunan iki ayrı görüş olarak aynı masada dört saatten uzun bir süre ekonomi politikalarını konuştular. Hem Mehmet Şimşek'in hem de Yalçın Karatepe'nin hocası olan, öğrencilikleri sonrası da ilişkileri süren, akademik hayatlarıyla ilgili referans mektupları yazan Türkiye'nin önde gelen kıdemli iktisatçılarından Prof. Dr. Ercan Uygur'dan; yine öğrencilerinin kurup yönettiği, kendisinin de her hafta ekonomiye ilişkin analizler kaleme aldığı T24 için görüşmeyi ve öğrencilerini değerlendirmesini istedik.
Mehmet Şimşek 1988'de, Yalçın Karatepe 1986'da Mülkiye'den mezun oluyor. Prof. Ercan Uygur, bugün Türkiye ekonomisinin başındaki isim olan Mehmet Şimşek ile gölge bakan Yalçın Karatepe'nin eğitim hayatları için referans mektupları yazıyor üniversitelere kabul edilmeleri için… Ercan Hoca'dan dinleyelim:
"İkisini de yakından tanıdım hem öğrenciyken hem de mezuniyetlerinden sonra… Yalçın Karatepe Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile ABD'ye giderken konuştuğumuzu, referans mektubu yazdığımı biliyorum üniversitelere kabul için. Her ikisi de, gerçekten başarılı öğrencilerdi. Daha ileri bir eğitim almalarını çok istedim bir hoca olarak. Mehmet Şimşek de İngiltere'ye gitmişti. Ona da referans mektubu yazdım. Hep haberleştik ikisiyle de bağımız hiç kopmadı."
Farklı ekonomi politikaları savunan iki Mülkiyeli öğrencisinin ortak noktalarını da anlattı Prof. Ercan Uygur:
"Mehmet Şimşek mezun olduktan sonra bizim fakülteye asistan olarak döndü. Bizlerin asistanlığını yaptı. Sanıyorum bir buçuk yıl falan sürdü. Aynı şey Yalçın için de olacaktı ama yurt dışına gittiği için dönüşte fakülteye girdi doktorasını yapmış olarak. Hatta o süreçte de kendisine önerilerde bulundum. Her ikisi de öğrencim olmasının ötesinde, akademik hayatlarına devam ederken de bilgim ve ilgim vardı. İnşallah olumlu etkilerim olmuştur."
Mezun olduğu SBF'de 2012-2014 yılları arasında dekanlık da yapan Yalçın Karatepe, tarihin bir cilvesi olsa gerek, Gezi eylemleri sürecinde iktidarın tutumunu sert eleştirmiş, bu nedenle de hakkında soruşturma açılmış bir akademisyen olarak bugün iktidarın ekonomi politikalarından sorumlu bakanla Türkiye'yi konuştu. Prof. Ercan Uygur öğrencisi Mehmet Şimşek'in ekonomi politikalarını beğeniyor mu, eleştiriyor mu, öğrencisi Yalçın Karatepe'nin savunduğu ekonomi politikalarına daha mı yakın hissediyor kendisini? Bunu da sorduk kendisine.
"Mehmet Şimşek'in kararlarını, yaptığı şeyleri yakından izliyorum. Tabii bazı şeylerde farklı düşünüyorum. Baştan şunu söylemek isterim; kişisel olarak hiçbir eleştirim yoktur Mehmet Şimşek'e. Gayet düzgün, çok aklı başında, çok dengeli ve çok da kadirşinas birisidir. Bayramlarda yılbaşı dönemlerinde haberleşiriz. T24'teki yazılarımda bazı uygulamalarını yazdım. Belki de mecburen getirilen bazı politikaları tam desteklemiyorum. Ama belli bir bakış açısıyla doğrusunu yapmaya çalışıyor. Onu takdir etmemiz gerekiyor. Aynı görüşte değilim. Diğer yandan Yalçın Karatepe ile yoksulluk, gelir dağılımı, açlık konuları, uygulamada görünen bazı aksaklıklar konusunda benzer görüşlerim olabilir. Ama belki bazı konularda da farklı düşünüyoruz bilmiyorum. Ama yaptıkları şeyleri takdir ediyorum. Üstlendikleri görev yorucu ve sorumluluk isteyen şeyler."
Zaman zaman görüş alışverişinde bulunduğunu da öğreniyoruz Ercan Hoca'dan. Söz tabii ki Mehmet Şimşek'e vergi adaletiyle ilgili gelen eleştirilere geliyor. Ercan Uygur hem sözünü söyledi hem de incitmeyecek bir dille yapıcı eleştirilerde bulundu:
"Türkiye'deki vergi düzeninin maalesef sabit gelirli, maaşıyla, ücretiyle geçinenlere dayanan bir tarafı var. Çünkü vergi gelirlerinin önemli bir bölümü dolaylı vergi; KDV, ÖTV gibi. Düşük gelirli de o malı tükettiğinde aynı vergiyi ödüyor çok yüksek geliri olan da aynı vergiyi ödüyor. Dolayısıyla dolaylı vergilere dayanmak büyük ölçüde zaten vergi adaletsizliği yaratıyor. Ve şimdi getirilen bazı şeyler işte bazı KDV ve ÖTV düzenlemeleri aynı şeyin devamı anlamına geliyor. Türkiye'de niye daha çok dolaylı vergi dayanıyor vergi sistemimiz. Çünkü doğrudan vergileri, özellikle yüksek gelirlilerden toplayamıyor yeterince. Yani kaçak çok. Zenginlerin ödediği vergiyi duyuyorsunuz, oransal olarak çok düşük gerçekten. Bunun gelen yeni vergilerle pekiştirilmesi bir eleştiriyi getiriyor doğrusu. Şöyle bir izlenim aldım sanki yüksek gelirlilere de vergi gelecek gibi… Vergi düzeninin düşük gelirlileri ve sabit gelirlileri daha fazla gözetmesi gerektiğine katılıyorum. Yüksek gelirlilerden hem yeterince vergi alınamıyor hem de aflar oluyor. Böylece yine vergi alınmamış oluyor."
Ercan Uygur; 31 Mart yerel seçimleri sonrası Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "siyasette yumuşama", CHP lideri Özgür Özel'in "siyasette normalleşme" olarak tarif ettiği görüşme trafiğinin AKP ve CHP'nin politika yapıcıları düzeyinde de sürmesini kurumların iyileşmesi açısından olumlu buluyor:
"Gurur duydum. Böyle bir şey her zaman olmaz. Biri icraatçı bakan birisi gölge bakan. Bu iki kişinin benim öğrencim olması bana gurur veriyor, Mülkiye için de gurur vesilesidir. Her ikisiyle de öncesinde görüşeyim mi diye de düşündüm. Yalçın'la biraz daha öncesinde görüşmüştük. Mehmet'le çok yoğun olduğu için görüşemedik. Her ikisinin de amacı Türkiye'deki ekonomi yönetiminin ve ekonomi kurumlarının daha iyi çalışmasını sağlamak. Ekonomi görevini yürüten Mehmet Şimşek'e, belki ileride o görevi yürütecek Yalçın Karatepe'nin önerilerde bulunması, saptamalar yapması, gözlemlerini aktarması sistemin daha iyi çalışması için. Görüş farklılıkları olabilir ama Türkiye'nin öncelikle kurumlarının daha iyi çalışması, hedefe böyle bakınca çok güzel bir şey görüşmeleri. Mesela TÜİK konusunda Mehmet Şimşek'in de rahatsızlıkları olduğunu biliyorum. O toplantıda olsaydım ‘ne güzel oldu bir araya geldiniz' derdim. Belki sonra arayıp söylerim. Normalleşme kelimeleri beni çok ilgilendirmiyor. Beni asıl ilgilendiren bu iki kişinin kurumların ve ekonominin daha iyi işlemesi, ekonomideki bazı aksaklıkların giderilmesi yönünde fikir alışverişinde bulunması… Ben de bunun için eleştiriyorum. Bu daha iyi olsun diye… "
Mehmet Şimşek ve Yalçın Karapete için "Kadirşinastırlar, yüksek yerlere geldim, geçmişi unuttum diyecek insanlar değildir, mütevazıdırlar, uyumludurlar, karşı tarafı dinlerler " diyen Prof. Uygur'un Batman Gercüş ve Malatya Doğanşehir'de doğan iki öğrencisinin Türkiye'de siyasi aktör olabilmesini Cumhuriyet'in eğitim politikalarıyla açıkladı.
"Mehmet Şimşek, Türkçenin konuşulmadığı bir köyde doğup lisede burslarla okuyor. Bu bölgelerden üniversiteye giriş oranları çok yüksek değil o yıllarda. Sıralamada yükseklerde olduğunu zannettiğim SBF'den dereceyle mezun oluyor. Yurt dışına gidiyor burs kazanarak. Sonra Cumhuriyet hükümetlerinde görevler üstleniyor. Bu Cumhuriyet idaresinin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Öncelikle kişiyi takdir etmemiz gerekir ki o azmi, o iradeyi göstermiş. Aynı şeyleri Yalçın için de söyleyeceğim. Doğanşehir de Türkiye'nin en ileri yerlerinden birisi değil. O da SBF'den başarıyla mezun oluyor. Burs sınavında başarılı oluyor. O da yurt dışına gidiyor. Her ikisini de takdir ediyorum, ama öncelikle Cumhuriyet'i takdir etmek gerekiyor. Onun için eğitime daha çok değer ve önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Düşünün 50 sene önceki eğitim bu iki ismi çıkarmış. Eğitimi daha iyi yapmalıyız ki daha fazla Mehmet Şimşekler, daha fazla Yalçın Karatepeler çıksın."
/././
Vergi taslak metninde gözden kaçan bazı hususlar -Murat Batı-
Geçen günlerde vergi düzenlemelerini içeren 104 sayfalık bir sunum metni basına sızdı. Metinde yer alan bazı düzenlemelerin gelen tepkiler nedeniyle taslaktan çıkarıldığı yönünde haberler de dolaşmaya başladı. Değişiklikleri içeren bu taslak metne ilişkin kanun teklifi bu aralar Meclise sunulacak ki o zaman nelerin çıkarıldığını net bir şekilde görmüş oluruz.
Bu taslak metnin hazırlanmasına ne zaman başlandığı da pek net değil. Ancak 21 Mayıs 2024’ten çok önce başlandığını söyleyebilirim. Çünkü taslak metnin 95’inci sayfasında gecikme zammı oranı yüzde 3,5 olarak yazılmış. 21 Mayıs 2024 tarihli Resmi Gazete’de yer alan 8484 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile gecikme zammı oranı aylık yüzde 3,5’ten yüzde 4,5’e yükseltildi.
Kuvvetle muhtemel taslak metinde yer alan 95’inci sayfadaki önerileri Gelir İdaresi Başkanlığı’nın ilgili birimleri yaptı ve yakın tarihte olası oran artışını bilmemeleri pek mümkün değildi. O nedenle bu tarihten çok önce bu taslak metnin hazırlıklarına başlandığını sanıyorum.
Basında bu taslak metinle alakalı çok şey konuşuldu ama bazı hususlar hiç masaya yatırılmadı. Bu yazıda bu hususların bir kısmını izah etmeye çalışayım.
Gecikme zammının kapsamı genişletiliyor
Vergi, SGK prim borcu dâhil birçok amme alacağı için uygulanan gecikme zammı, 6183 sayılı Yasa m.51’de düzenlenmiştir. Maddeye göre amme alacağının kanuni süresinde ödenmemesi durumunda ödenmeyen kısmına her ay için yüzde 4,5 gecikme zammı uygulanacak. Buna göre, ödenmemiş vergi borçları, SGK prim borçları gibi envai çeşit kamu borcunun ödenmemesi durumunda ödenmeyen kısmına bugünden itibaren aylık yüzde 4,5 gecikme zammı uygulanacak.
Gecikme zammı, kural olarak vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için uygulanmakla beraber kanun maddesinde ceza mahiyetinde olan kamu alacaklarına gecikme zammının uygulanmayacağı kurala bağlanmıştır.
Bu kuralın iki istisnası vardır; vergi ziyaı cezalarında aylık yüzde 4,5 ve mahkemeler tarafından verilen ceza mahiyetinde olan kamu alacaklarında ise bu oranın yarısı kadar yani yüzde 2,25 (%4,5/2=%2,25) uygulanacaktır. Bunların dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı uygulanmayacaktır[1].
Ancak taslak metinde 6183 sayılı Kanun’un 51’nci maddesinde yapılacak düzenlemeyle; ceza mahiyetindeki amme alacaklarının tamamına gecikme zammı uygulanması, adli para cezalarına ise gecikme zammının yarısı oranında uygulamasına devam edilmesi, ayrıca, Kabahatler Kanunu’nda da düzenleme yapılarak, İcra ve İflas Kanunu’na göre takip edilen idari para cezalarını da kapsayacak şekilde tüm idari para cezalarına gecikme zammı uygulanacağına yönelik hüküm eklenmesi önerilmektedir.
Buna göre özellikle usulsüzlük cezalarının da vadesinde ödenmemesi durumunda bunlara da aylık yüzde 4,5 gecikme zammı uygulanması önerilmektedir.
İtfaiye öncü araçlardan da ÖTV alınacak
ÖTV Kanunu’nda normal koşullarda binek otomobillerden ÖTV alınmaktadır. Ancak bu binek otomobil olur da itfaiye öncü aracı olarak kullanılırsa bunlardan ÖTV alınmamaktadır.
Hatırlarsanız Temmuz 2021’de MHP’li Rize Çayeli belediyesi Audi marka bir aracı satın almış ve itfaiye öncü araç olarak kullanıldığı belirtilmiş ama makam aracı olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştı. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın taslak metni sayfa 70’te“Türkiye Noterler Birliği tarafından, Şubat 2018- Nisan 2021 arasında itfaiye öncü aracı olarak tescil edilen araç sayısının 867 olduğu bildirilmiş, bu araçlardan belediyeler tarafından satın alınanlarının itfaiye öncü aracı olarak kullanılmadığı, hatta makam aracı olarak kullanıldığı” tespit edilmiş.
Bu nedenle ÖTV’den kaçmak için aldıkları makam araçlarını itfaiye öncü aracı olarak kullanıp vergiyi peçelemeye çalışan bu kamu kurumlarından dolayı itfaiye öncü araçlarından ÖTV alınması önerilmektedir ki oldukça yerinde bir öneridir.
İhbar ikramiyesinin kapsamı genişletilecek
Mevzuatımızda ihbar ikramiyesi ödenmesiyle alakalı usul ve esaslar 26.12.1931 tarih ve 1905 Sayılı Menkul ve Gayrimenkul Emval ile Bunların İntifa Hakları ve Daimi Vergilerin Mektumatı Muhbirlerine Verilecek İkramiye Hakkında Kanun uyarınca uygulanmaktadır. İhbar ikramiyesi sadece devamlılık arz eden vergiler ile bu vergilerin kaybı nedeniyle kesilen vergi ziyaı cezaları üzerinden ödenir. Onun dışında usulsüzlük cezaları, özel usulsüzlük cezaları, gecikme faizi, gecikme zammı üzerinden ödeme olmayacaktır.
Taslak metnin 77’nci sayfasında VUK m.353/1 ve 2. bentlerindeki fillerden dolayı kesilecek özel usulsüzlük cezalarının da ödüle konu edilmesi önerilmektedir.
Buna göre VUK m.353/1 ve 2. bentlerindeki filleri (fatura, ÖKC fişi vb. belgelerin düzenlenmemesi) haber verenlere tahakkuk ettirilen cezanın yüzde 5’i tutarında ihbar ikramiyesi ödenmesi önerilmektedir.
Ayrıca ikramiye tutarı, ihbar edilen konuyla alakalı yapılan inceleme vs’den sonra tespit edilen ve mükellefe bildirilme (tahakkuk) şartıyla öncesinde hesaplanan yüzde 10’un 1/3’ü, sonra bu tutar mükelleften tahsil edildikten sonra da kalan 2/3’ü ödenir. Ancak ihbarın konusunu oluşturan vergi aslı ve vergi ziyaı cezasının kesinleşmesi sonucu tahsil edilen tutarın yüzde 15’i oranında ihbar ikramiyesi ödenmesi önerilmektedir.
[1] Mustafa Balcı, Kamu İcra Hukuku ve 6183 sayılı Kanun Uygulaması, On İki Levha Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 2023, s.994.
/././
Başsavcı Uçar'ın mektubunda son durum: Hangi hâkime ihraç istendi? -Tolga Şardan-
Yargı kaynaklarından edindiğim bilgilere göre; hakkında hazırlanan müfettiş raporunda Hâkim Sidar Demiroğlu hakkında iki ayrı dosyadan "meslekten ihraç" teklifinde bulunuldu. Demiroğlu'na yönelik meslekten ihraç teklifinde "rüşvet" iddiasına yönelik bir tespit bulunmamakla birlikte mesleğin saygınlığı küçük düşürme gerekçesinin bulunduğu kaynaklarca ifade edildi.
Hakimler ve Savcılar Kurulu'nca (HSK) yürütülen idari soruşturma sırasında hâkimenin gerek özel yaşamı, gerekse mesleki kariyeriyle ilgili yapılan tespitler durak uçuklatan cinsten.
Burada tekrarlamak istememekle birlikte yargı sisteminde su yüzüne çıkan olaylar ve gelişmeler, karar alma ve uygulama mekanizmasında bulunanların müdahale etmesini gerektirir hale evrildi, maalesef.
Bu ortam geceden sabaha oluşmadı, şüphesiz.
Kaldı ki, yargıda yaşanan böylesi travmaların, çoğunlukla söylendiği şekliyle "kişisel" gibi görünse de zaman içinde sistematik hale dönüştüğünü görmek ülkenin geleceği adına fazlasıyla üzücü.
İki kez ihraç istenilen hâkim
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar, yargıda yaşanan yolsuzluk ve usulsüzlüklerle ilgili HSK'ya özel bir yazı göndermişti, hatırlarsınız.
Şimdilerde Yargıtay üyesi olarak yargıda görevine devam eden Uçar'ın, Ekim 2023 tarihini taşıyan dört sayfalık yazısını o günlerde Gazeteci Timur Soykan duyurmuştu kamuoyuna.
Muhataplarıyla ilgili ağır iddialar vardı yazıda. Dönemin Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Uçar, bizzat kendi adliyesinde olanı biteni tespitleriyle beraber Ankara'ya gönderdi.
Uçar'ın, hakkında şikayette bulunduğu yargı mensupları arasında Anadolu Adliyesi'nde görev yapan Hâkim Sidar Demiroğlu var.
Adliye'de sulh ceza hakimliklerinden, erişimin engellenmesi konusunda para karşılığında kararlar verildiği ve usulsüz tahliyelerin yapıldığı bilgisinin alındığını vurguladı.
Yazısında Başsavcı Uçar, gelişmelerle birlikte komisyon üyesi Nihat Zincirli ile yaptığı değerlendirmeler sırasında, aynı zamanda Zincirli'nin 4. Sulh Ceza Hakimliği müdiresi olan eşinden gelen bilgiler doğrultusunda 4. Sulh Ceza Hâkimi olarak görev yapan Demiroğlu hakkında tespitlerde bulunduğunu açıkladı.
Demiroğlu'nun nöbetçi olmadığı günlerde dosyaları incelediği ve bazı dosyaların kendi mahkemesine gönderilmesi konusunda katiplere baskı yaptığı iddiasına yer verdi.
Hatta Uçar, eşinden gelen bilgileri Zincirli'nin önceki Anadolu Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanı'na iletmesine karşın, Başkan'ın durumu önemsemediğini, buna karşın Demiroğlu'nun Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı yapılmak istendiği bilgisini paylaştı.
Peki, mektubun ulaşması sonrasında HSK ne yaptı?
İddialarla ilgili müfettiş soruşturması başlatıldı. Müfettişler, bilgileri ve belgeleri topladı.
Yargı kaynaklarından edindiğim bilgilere göre; HSK müfettişleri, Hâkim Sidar Demiroğlu ile ilgili bölümü tamamladı.
Hakkında hazırlanan müfettiş raporunda Demiroğlu hakkında iki ayrı dosyadan "meslekten ihraç" teklifinde bulunuldu.
Demiroğlu'na yönelik meslekten ihraç teklifinde "rüşvet" iddiasına yönelik bir tespit bulunmamakla birlikte mesleğin saygınlığı küçük düşürme gerekçesinin bulunduğu kaynaklarca ifade edildi.
Tabi, süreç Demiroğlu hakkında hazırlanan müfettiş raporuyla bitmeyecek. Müfettiş raporu, HSK'nın İkinci Dairesi'nde görüşülecek. Bu görüşme büyük olasılıkla adli tatil sonrasında gerçekleşecek.
Sonrasında; İkinci Daire'nin vereceği görüş, Adalet Bakanı'nın başkanlığındaki genel kurulda görüşülüp karara bağlanacak. Bu süreç için kısıtlayıcı takvim yok.
Takvime bir örnek vereyim; geçen hafta gündeme gelen Adana Adliyesi Hâkimesi Gül. A.'nın dosyası 2022 tarihini taşıyor. İki yıldır bekleyen dosya, "hangi dengeler" sebebiyle iki yıl bekledi? Ya da ihraç kararı geçen hafta uygulama konuldu?
Dolayısıyla, Demiroğlu'nun dosyanın hazırlanıp karara bağlanması aylar veya yıllar bile sürebilir. Siyaset ve bürokrasideki dengeye bağlı olarak!
Bu konuda yeni bilgiler edindikçe aktaracağım.
HSK kararnamesinde dikkat çekmeyen atamalar!
HSK, yaz kararnamesini geçen hafta yayımladı. Ülke genelinde adli ve idari yargıda 4 bin 500'e yakın hâkim ve savcı kararname çerçevesinde yer değiştirdi.
Kararnamenin yayımlanmasıyla beraber önemli dosyalara imza koyan savcılar ile yargılamalara bakan hâkimler haber oldu.
Buna karşın aynı kararnamede basit gibi görünse de dikkat çekici tayinler var kuşkusuz.
İsim üzerinden gitmek yerine tayinlerin adreslerini ortaya koymanın daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Örneğin; İstanbul Çağlayan Adliyesi'ne yönelik tayinlerde 98 hâkim ve savcı karşılıklı yer değiştirdi.
Bir başka örnek, Eski Başsavcı Uçar'ın yazısına konu olan İstanbul Anadolu Adliyesi'nde gelenler ve gidenlerle toplam 118 hâkim ve savcı yer değiştirdi.
Eleştiri iddialarının odağındaki Bakırköy Adliyesi'nde 31 hâkim ile 24 savcının yer değiştirdiği kararnamede görülüyor.
Yine İstanbul Gaziosman Paşa Adliyesi'nde toplam 22 hâkim ve savcı, Küçükçekmece Adliyesi'nde 12 hâkim ve 27 savcı olmak üzere 39 yargı mensubu, Büyükçekmece Adliyesi'nde ise 17 savcı tayine konu oldu.
Ankara'daki durum da İstanbul'a benzer. Ankara Adliyesi'ne yönelik 36 hâkim ve 48 savcı olmak üzere toplam 84 atama yapıldı. Batı Adliyesi olarak bilinen Sincan Adliyesi'nde ise toplam 20 hâkim ve savcının kararnamede olduğunu görmek mümkün.
Bu arada biraz da su kenarı olan ünlü turizm beldelerine bakalım.
HSK, gelişler ve gidişler çerçevesinde Bodrum Adliyesi'nde 45, Fethiye Adliyesi'nde 54, Marmaris Adliyesi'nde ise 17 hâkim ve savcıyı kararnameye aldı. Buna karşın Muğla Adliyesi'ne gelen ve kentten ayrılan hâkim ile savcı sayısı sadece 8 oldu!
İzmir'in Çeşme Adliyesi'nde değişen yargı mensubu 18, Aydın'ın Kuşadası Adliyesi'nde ise 18 hakim ve savcının tayin işlemi kararnamede yer aldı. Antalya'nın Alanya ilçesindeki adliyede toplam 66, Mersin Adliyesi'nde toplam 70 hâkim ve savcı kararnamede yer aldı.
Ankara Adliyesi'nde dikkat çeken durum
Bu arada tayin edilmesine kesin gözüyle bakılan Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz'ın kararname dışında kalması dikkati çekti.
Kaçmaz'la Başsavcı Gökhan Karaköse arasında yaşanan sıkıntıyı TİP Milletvekili Ahmet Şık, TBMM'de yaptığı konuşmada konu etti geçtiğimiz günlerde.
Başsavcı ve yardımcısı arasında yaşandığı öne sürülen sıkıntıya rağmen Kaçmaz'ın yerinde kalmayı başarması yargı kulislerinde konuşulan konular arasında.
(T24)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder