4 Temmuz 2024 Perşembe

‘Kanuni Sultan’ın karşısında sorumlu bir halk önderi’ - Birtürk ÖZKAVAK / EVRENSEL

 "Kalender Çelebi direnişi, bu toprakların hak ve özgürlük mücadelesi tarihinin en kıymetli öğelerinden birini oluşturmaktadır."

Nevşehir’de Hacıbektaş Belediyesinin 23 Haziran’da gerçekleştirdiği “Kalender Çelebi anma etkinliği” kapsamında bir de panel yapıldı. Bu panelde dikkat çekici bir konuşma yapan Tarihçi/Yazar Erdoğan Aydın ile Kalender Çelebi İsyanı ve dönemi hakkında konuştuk.

Kalender Çelebi kimdir? Tarihsel önemi nedir?

Kalender Çelebi, Balım Sultan’ın 1516 yılındaki ölümü sonrasında, Bektaşi Dergâhının, aşağıdan seçilerek gelen başkanı, geleneksel deyimle postnişinidir. Alevi toplumunun tıpkı Baba İlyas, Hacı Bektaş, Abdal Musa gibi önde gelen tarihsel önderlerinden biridir.

Soy kütüğü çok net değildir. Bektaşi Dergahı içinde bile net bir soy kütüğünün tutulmamış olması kuşkusuz ciddi bir sorun olmakla birlikte, Kalender Çelebi’nin tarihsel önemi açısından işin bu yanı bir önem taşımaz.

Kalender Çelebi, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü ve en zalim olduğu dönemde gerçekleşen en büyük halk ayaklanmasının önderidir. Haberleşme, yol, taşınma, beslenme açılarından oldukça geri koşullarda, 30 binin üzerinde insanı Osmanlı’ya karşı direnişe seferber edebilmiş bir toplum önderinden söz ediyoruz. Kendi etrafında topladığı insanlar arasında sadece en alttakiler, yoksullar ve Aleviler değil, o dönemde artık Osmanlı Devleti’nin Beylerbeyi, Sancakbeyi, Sipahi, Alaybeyleri olarak görev yapan Dulkadiroğlu şehzadelerini de toplayabilen bir siyasal cazibe üretebilmiş bir önder profilidir Kalender. 

Düşünün ki çağının en ezici kudretine sahip olan, Bağdat’tan Belgrad’a hakimiyet kuran Osmanlı’nın ordularını defaatle yenmiş bir kişilikten söz ediyoruz. Dolayısıyla sadece bir toplum önderi, inanç önder değil, aynı zamanda olağanüstü bir askeri performans gösteren bir komutan karşısındayız. Düşünün ki onun önderliğindeki halk güçleri Sivas Beylerbeyi Yakup Paşa’yı yenmiş, ardından Hüsrev Paşa kuvvetleriyle girdiği savaş tarafların geri çekilmesiyle sonuçlanmış, ardından Anadolu Beylerbeyi Behram Paşayı, iki sefer üst üste yenmiştir. Karaman Beylerbeyi Mahmut Paşa dahil pek çok Osmanlı paşası bu savaşlarda ölmüştür. Nihayet bundan sonradır ki Osmanlı’nın kudretli veziriazamı Pargalı İbrahim Paşa tarafından ezilebilecekti.

Bu ezme de kolay olmayacaktı tabii. Osmanlı Dulkadiroğlu şehzadelerinin Kalender’den koparılmasına yönelik 2 Mayıs 1527’de çıkartılan hükümle, el konulmuş ve Saray çevresindekilere dağıtılmış olan mülklerinin kendilerine geri verilmesi sağlanacaktır. Bu karar, Veli Dündar Bey hariç diğer Dulkadiroğlu aristokratlarının Kalender Çelebi’ye ihanet edip yanından çekilmesini sağlayacaktır. Yani Dulkadirli Beyler, tıpkı Trakya-Balkan tımar sahiplerinin Bedrettin’i yalnız bırakması gibi Kalender’i yalnız bırakacaktır. Bu ise zaten yorgun, beslenme zorlukları çeken Kalender Çelebi kuvvetlerinin sayısında radikal bir düşmeye neden olacak ve yenilmesini sağlayacaktır.

Hacıbektaş’ta başlayıp Anadolu’nun bir dizi bölgesinde meydan savaşlarıyla devam eden direniş nihayet Nurhak Dağları Başsaz Yaylası’nda Pargalı’nın zinde, zırhlı, atlı, tüfekli güçleri karşısında ezilir. 22 Haziran 1527’de gerçekleşen bu son savaşı kazanan Pargalı, başta Kalender Çelebi ve Veli Dündar olmak üzere sağ kalanların başını kestirecektir.

BÜROKRASİNİN SONU GELMEZ İHTİYAÇLARI

Yaşadığı dönemin özelliklerini, isyanının sebep ve sonuçlarını anlatır mısınız?

Ayaklanma Faruk Sümer’in ifadesiyle “Kanuni’nin Avrupa içlerinde ilerlerken Anadolu’da oluk oluk kan aktığı” bir dönemdedir. 1500’lerin başından, II. Beyazıt iktidarı döneminden beri Anadolu büyük acılar yaşamaktadır. Artırılan vergiler, vergi almak için gerçekleşen zulümler yanı sıra Osmanlı’nın halka yönelik gerçekleştirdiği dinsel asimilasyon halkın hayatını dayanılmaz hale getirmişti. Yani Osmanlı’nın, başka halkların topraklarına el koymak üzerinden övünç ürettiği dönem, gerçekte kendi halkına yönelik baskı ve sömürünün arttığı dönemdi. Devasa bürokrasinin sonu gelmez ihtiyaçları, başka halklardan toplanan ganimetlerle doyurulamayınca içeride de görece adalet hali yerini zulme bırakıyordu.

Bu anlamda durup dururken ayaklanan bir asi değil Kalender. Aksine 1517’den beri halkın sorunlarına çare aramaya çalışan bir sorumlu bir halk önderi… Ama yine Faruk Sümer’den öğrendiğimiz o önemli halk deyişinde olduğu gibi, “Şalvarı şaltak Osmanlı / eğeri kaltak Osmanlı / ekende yok biçende yok / yiyende ortak Osmanlı” geri adım atmayacaktı. Osmanlı’nın adaletle uzlaşmaması, halkın haklarına ve inançlarına saygısızlıkta ısrar etmesi Kalender Çelebi’yi bir ayaklanma önderine dönüştürdü. Egemenliklerine el konulmuş Dulkadiroğlu prensleri de belki eski bağımsızlığımıza kavuşuruz umuduyla onun etrafında toplandı.

Ne yazık ki bu direniş yenilgiyle sonuçlandı. Tabii herhangi bir tarih öyküsünden söz ettiğimiz düşünülmesin; çünkü Kalender’in, keza kendinden önceki ve sonraki halk direnişlerinin yenilmesi demek, sonraki nesillerin hayatının da hak ve özgürlük karşıtı bir yerden şekillenmesi demek. Devlete karşı sivil toplumun oluşamaması, yurttaşlaşabilme potansiyellerinin ezilmesi, devletin kadir-i mutlak, halkın ise kul-tebaa konumuna indirgenmesinin gelenekselleşmesi demek. Bizim topraklarımızın demokratikleşememesinin temel nedenlerinden biri de işte bu yenilgilerin sonucu olarak halkın devleti dengeleyememesi, egemenlerin dayatmalarını durduramaması olacaktı. Yani Kalender’i değerlendirirken, aynı zamanda günümüzü konuşuyoruz.

DERGAHTA SİYASAL AYRIŞMALAR

Konuşmanızda Bektaşi Dergahı içinde o dönem yaşanan bir ayrışmadan da söz ettiniz. Kalender Çelebi Bektaşi gelenek içinde neyi temsil ediyor?

Konuya dair konuşan ve yazanlarda gördüğüm temel eksiklik, bu sorundan özellikle kaçınmalarıdır. Oysa Kalender Çelebi’yi hakikate uygun konuşmak, aynı zamanda Bektaşi tarihini de yeniden konuşmak, onun içindeki saflaşmaları da bilince çıkarmak demek. Düşünün ki bu inanç örgütlenmesinin tarihi, Baba İlyas’ın has halifesi Hacı Bektaş’ın adeta bir yeniçeri ağası olarak tahrif edenleri de içeren bir tarih. ‘72 millete/inanca bir gözle bakmayan yoldan çıkmıştır’ diyen bu bilge adına kurulan Dergahın, daha sonra Yeniçeri’nin bağlandığı kolonizatör ve fetihçi bir araca dönüştürüldüğü bir deformasyona uğratılacaktır. Bu gelenekte Osmanlı’yla uzlaşmayan Abdal Musalar da çıkacaktır, Yeniçeri ağalığı yapan Timurtaş Efendiler de…

Bu bağlamda Kalender Çelebi’ye ön gelen postnişin Balım Sultan’ın, II. Beyazıt döneminde, Dimetoka’dan getirilip Dergahın başına geçirildiğini anımsayalım. Yine anımsayalım ki bu dönem Anadolu’da kan gövdeyi götürürken, yoksulluk derin bir yaraya dönüşmüşken Balım Sultan’ın başında olduğu Dergah Osmanlı’nın yanında tutum alacak, haklarında fetvalar çıkarılan Anadolu Alevilerine sırtını dönecektir. Orda da hatırlatmıştım, Pir Sultan Abdal’ın, bu dönem dizeleri olan, “Hacı Bektaşoğlun günahkar gördüm /Aradım isyanı özümde buldum / Yüzümün karasın elime aldım / Aman Şahım mürüvvet deyu geldim” deyişi çok önemlidir.

Balım Sultan’ın Osmanlı’ya muti ve bu bağlamda reorganizatör kimliğine karşılık, Kalender Çelebi, haksızlıklara direnen, Dergahın yüzünü Anadolu’nun Alevi ocaklarına döndüren ve o yolun Hacı Bektaş’ta, Abdal Musa’da yansıyan erdemlerini hatırlatıcı bir niteliği var. Halkın Osmanlı baskısı altında yaşadığı travma, Dergaha da yansıyacak ve bunun sonucundadır ki Kalender Çelebi Balım Sultan sonrası postnişin seçilecektir. Yine bundan dolayıdır ki dönemin koşulları aynı olduğu halde Dergahtan iki zıt siyasal yansıyacaktır. Yine bundandır ki bir kanadın son dönem temsilcilerinden biri olmuş olan Bedri Noyan, Kalender’den, “Vatan bütünlüğünü bozan, asi” diye söz edebilecektir.

‘HAK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ TARİHİNİN ÖĞELERİNDEN’

Kalender Çelebi ve eylemini bugün nasıl görmeliyiz?

Tarih, Marx’ın da hatırlattığı gibi bir sınıflar mücadelesidir aynı zamanda. Kalender Çelebi’yi bu tarihsel bağlamda da görmezsek eksik bir bakış açısı içinde olmaktan kurtulamayız. Diğer yandan Engels’in Almanya’daki köylü hareketini ve onun büyük önderi Münzer’i, “feodalizme karşı devrimci muhalefet” olarak değerlendirişini anımsayalım. Bu hareketlerin mistik, inançsal formda ortaya çıkışı, eşitlik ve özgürlük arayışının o koşullardaki ifadesidir.

Bu açıdan Türkiye sosyalist hareketinin, örneğin Avrupa tarihi bilgisi kadar kendi tarihine vakıf olamadığından ve bu tarihle doğru ilişkilenemediğinden söz edersem haksızlık yapmış olmam. Bu eksiklik ise kendi toplumsal tarihimizden gereğince güç alamamamıza neden oluyor.

Bu çerçevede Kalender Çelebi direnişi, bu toprakların hak ve özgürlük mücadelesi tarihinin en kıymetli öğelerinden birini oluşturmaktadır. Ondan çıkaracağımız sonuç ise devleti, halkın haklarına karşısında geri adım atmaya ve inançları karşısında eşit mesafeye çekilmeye zorlamaktır. Bu bağlamda halkın demokrasi, laiklik, hukuk ve sosyal devlet bilincini geliştirmekte Kalender Çelebilerin aziz hatırasına güncelleme ihtiyacı karşısındayız. Unutulmasın ki tarihten seçeceğimiz kahramanlar, bizim hayat karşısındaki duruşumuz ve ahlakımızı da belirleyen motivasyon kaynaklarımızdır.

Bu tür bir etkinlik düzenlenmesini nasıl buluyorsunuz?

Çok kıymetli buluyorum. Bu açıdan size, Hacıbektaş Belediyesine, onun bu çok zor koşullarda seçilmiş başkanı ve bu etkinliğe katkıda bulunan meclis üyelerine, Kalender Çelebi’nin, bu çok kıymetli hatırasını güncellemeye çalıştığınız için teşekkür etmeyi borç bilirim.

Birtürk ÖZKAVAK / EVRENSEL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder