24 Temmuz 2024 Çarşamba

T24 "KÖŞEBAŞI"-24 Temmuz 2024-

10 soruda 'ötanazi' düzenlemesi: Tartışmalı düzenleme ne getiriyor, sokak köpekleri öldürülecek mi, uygulamayan belediyelere ne yapılacak? -Gökçer Tahincioğlu-

Muhalefet, önergenin katliamı gizleme amacı taşıdığını, barınağa alınan köpeklerin hemen öldürüleceğini iddia ediyor. Teklifte böyle bir kelimelendirme yer almasa da bu iddiayı boşa düşürecek, sınırlayıcı bir düzenleme de yer almıyor ve köpeklerin kaderini tamamen uygulayıcıların kaderine bırakıyor.

Yüzbinlerce sokak köpeğinin öldürülmesine neden olacağı gerekçesiyle eleştirilen, kamuoyunda “köpeklere ötanazi düzenlemesi” olarak bilinen teklif, TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda, uzun ve sert tartışmalardan sonra kabul edildi. Komisyon görüşmeleri sırasında verilen önergelerle teklifin yumuşatılmasına çalışıldı. Teklif metninde, önergelerle yapılan değişikliklerde, açıkça sokak köpeklerinin tamamının öldürüleceği gibi bir ifade yer almıyor ve ötanazi için çeşitli kriterler getiriyor ancak muğlak hükümler, uygulamadaki belirsizlikler, tanımlardaki açıklar yüzbinlerce köpeğin öldürülmesi sonucunu doğurabilecek. TBMM Genel Kurulu, düzenlemeyi bu şekliyle yasalaştırırsa barınak kurmaları için 2028’e kadar süre tanınan belediyeler hemen harekete geçebilecek. Bu nedenle gerekli kriterlerin sağlanıp sağlanmadığına bakılmadan köpeklerin öldürülmesine başlanma ihtimali de bulunuyor.

10 soruda, tartışılan teklifte yer alan düzenlemeler şöyle:

1- Tartışılan düzenleme nasıl gündeme geldi?

Kamuoyuna, “sokak hayvanlarına ötanazi” düzenlemesi olarak yansıyan, Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, gündeme yerel seçimlerin hemen ardından geldi. Aslında uzun yıllardır özellikle köpek saldırıları tartışılıyor ancak bu konuda harekete geçilmiyordu. Sokak köpekleriyle ilgili bazı derneklerin usulsüzlükler yaptıkları, para toplayıp zimmetlerine geçirdikleri iddiaları da sıkça gündeme geliyordu. Bu konuda oluşan karşı dernekler, özellikle sokak köpeklerinin saldırılarını konu etti. AKP, düzenlemeyi konuşmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen aralık ayında Ankara Keçiören’de 4’üncü sınıf öğrencisi Tunahan Yılmaz’ın boş arazide köpeklerin saldırısına uğrayarak ağır yaralanmasının ardından, “Sokak köpeklerinin zarar verdiği insanların haklarını da koruma görevleri” olduğunu belirterek, bu sorunu çözüme kavuşturacaklarını açıklamıştı. Yerel seçimden sonra, mevcut yasanın yetersiz olduğu konuşuldu. Ancak köpeklerin öldürülmesine dair bir düzenleme yapılacağının gündeme gelmesiyle tepkiler arttı. AKP, mayıs ayı başında TBMM’ye getirmeyi tasarladığı teklif üzerinde çalışmaya devam etti. Temmuz ayında yeni teklif AKP’li vekillerin imzasıyla TBMM’ye sunuldu ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’na havale edildi.

2 - Yerel seçimden sonra gündeme gelmesi nasıl yorumlandı?

Teklifin, AKP’nin ilk kez ikinci parti olarak çıktığı, birçok belediyeyi kaybettiği 31 Mart yerel seçiminden sonra gündeme gelmesi, sokak köpeklerinin toplanması konusunda belediyelerin yetkili olması nedeniyle siyasi bir adım olarak değerlendirildi. CHP’li seçmenin düzenlemeye karşı olması, buna karşılık teklifin ve mevcut yasaların konuyla ilgili olarak belediyeleri görevlendirmesi, “AKP, CHP’yi zor durumda bırakmak istiyor” yorumlarına yol açtı. Belediyelerin yasayı uygulamaması durumunda İçişleri Bakanlığı’nın harekete geçebileceği de iddia edildi. Bununla birlikte, özellikle köpeklerin uyutulmasının pahalı bir işlem olması nedeniyle teklifin gündeme getirildiği, birilerine rant sağlanacağı iddiaları da muhalefet tarafından dillendirildi.

3 - Teklif, neden “ötanazi düzenlemesi” olarak nitelendirildi?

AKP’nin TBMM’ye getirdiği teklifte, sokak köpeklerinin öldürülmesi seçeneği için, “ötanazi” kavramı kullanıldı. Mevcut bazı düzenlemelerde de hayvanların öldürülmesi konusunda bu ifade kullanılıyor. “Ötanazi”, aslında hasta kişilerin yaşamlarını kendi istekleriyle ve tıbbi müdahaleyle sonlandırılmasını istemeleri için kullanılan bir kavram. Bazı batı ülkeleri, vatandaşlarına belli kriterlerle ötanazi hakkı tanıyor. Hayvanların bu konuda karar verme yetisi bulunmadığı için teklifte bu kavramın kullanılması eleştirildi. Buna karşılık, teklif bu kavram kullanılarak komisyona havale edildi ve dolaylı olarak kullanılarak kabul edildi.

4 - Teklif, AKP tarafından nasıl gerekçelendirildi?

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Vahit Kirişci başkanlığında toplanan komisyonda konuşan teklife imza atan isimlerden Harun Mertoğlu, kanunların ihtiyaçtan doğduğunu, bu teklifle "Önce insan" dediklerini belirtti. Mevcut düzenlemelerin günümüzdeki ihtiyaçlara cevap vermediğinin anlaşıldığını vurgulayan Harun Mertoğlu, şöyle konuştu:

“Yaşanan olaylar, kanun değişikliğine gidilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. ‘Hayvanları yakala, kısırlaştır, aşısını yap, tekrar sokaklara bırak’ anlayışı ihtiyaçlarımıza cevap vermemiş, onlarca insanımızın, çocuklarımızın ölmesine sebep olmuştur. Geldiğimiz bu noktada gerek AİHM kararları gerek Danıştay kararları sokaklarda yaşanan ve hayvanlardan kaynaklı meydana gelen trafik kazalarının sorumluluğunu idarelere vermiştir. Dolayısıyla sokaklar hayvanlar için bir yaşam alanı olamaz. Sokaklar değil hayvanlar için insanlar için bile güvenli bir yaşam alanı değildir. Sokaklarda açlık, susuzluk, bulaşıcı hastalıklar var. Sokaklar tekin değil.”

Teklifin gerekçe kısmında da benzer bir yaklaşım sergileniyor. Sokak köpeklerinin saldırıları sonucu yaşanan olayların istatistiklerine yer verilen gerekçede, mevcut yasanın “yakala-kısırlaştır-sal” ilkesini temel aldığı ancak bunun uygulanamadığı belirtiliyor. Batı ülkelerinden örneklere yer verilen gerekçede, teklifle yeni bir yöntem geliştirildiği savunuluyor.

5 - Teklif, hangi uygulamayı esas alıyor?

Teklifte yer alan düzenlemeye göre, kedi ve köpekler, Tarım ve Orman Bakanlığı veri tabanına kaydedilmesi zorunluluğu bulunduğundan "sahipli hayvan" ve "sahipsiz hayvan" olarak sınıflandırılacak. Mevcut Hayvanları Koruma Kanunu'ndaki "yakala-kısırlaştır-sal" metodunun kaldırılması nedeniyle hayvan bakımevi tanımında uyum değişikliği yapıldı. Hayvan bakımevinin tanımı, "Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların sahiplendirilinceye kadar barındırıldığı ve rehabilite edildiği bir tesis" şeklinde değiştirildi. Buna göre, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların hayvan bakımevlerine toplanması ve buralarda rehabilite edilerek sahiplendirilinceye kadar bakılacak olması sebebiyle bakımevleri dışında bir hayvana bakmak için onun yasal sorumluluğunun alınması gerekiyor.

“Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir" ifadesi yürürlükten kaldırılıyor. Buna göre, hayvan bakımevlerine alınan hayvanlardan rehabilite edilen köpekler sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılacak. Doğru ve güncel veri sağlanabilmesi amacıyla hayvan bakımevlerine alınan hayvanlar Tarım ve Orman Bakanlığı veri sistemine kaydedilecek.

6 - Barınağa alınan hayvanlar öldürülecek mi?

Komisyon çalışmalarının ikinci gününde, önerge ile “ötanazi” maddesi adı verilen maddede değişikliğe gidildi. Teklifin tartışılan beşinci maddesi, saldırgan olan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan hayvanlara yerel yönetimlerce ötanazi yapılacağı düzenlemesini içeriyordu. Önergeyle bu hüküm tekliften çıkartıldı.

Önergeyle teklife, "Bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlarına Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun 9. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır. Yerel yönetimler, sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkilidir." hükmü eklendi.

AKP’liler, böylece bütün köpeklere ötanazi uygulanmasının söz konusu olmayacağını savundu. Ancak önergeyle getirilen düzenlemede atıf yapılan hüküm, şu düzenlemeyi içeriyor:

"Hayvanlara ötanazi yapmak yasaktır. Ancak, hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda, veteriner hekim tarafından ötanazi yapılmasına karar verilebilecek. Ötenazi işlemi veteriner hekim tarafından veya veteriner hekim gözetiminde yapılır."

7 - Bu hükme göre sokak hayvanları öldürülecek mi?

Önerge ile kedilerin kapsam dışı bırakıldığı belirtildi. Ancak yine teklife göre kedilerin de “sahipli” hayvan statüsüne alınması söz konusu olacak. Fakat asıl risk sokak köpekleri konusunda devam ediyor. Yeni düzenlemede de ötanazinin olumsuz davranışları kontrol edilemeyen köpeklere yapılacağı belirtiliyor. Bunun da veteriner hekim tarafından ve gözetiminde yapılacağı belirtiliyor. Ancak olumsuz davranışı kimin belirleyeceği bütünüyle belirsiz. Davranışların ne kadar süreyle takip edileceği, kararın kimin tarafından ne aşamada verileceği de muğlak.

Muhalefet, önergenin katliamı gizleme amacı taşıdığını, barınağa alınan köpeklerin hemen öldürüleceğini iddia etti. Teklifte böyle bir kelimelendirme yer almasa da bu iddiayı boşa düşürecek, sınırlayıcı bir düzenleme de yer almıyor. Teklif, köpeklerin kaderini tamamen uygulayıcıların kaderine bırakıyor. Teklife göre ayrıca, köpeklere müdahalenin sadece tıbbi gerekçelerle değil, Kanunda yer alan diğer istisnai durumlarda da yapılabilmesine olanak sağlanıyor. Bu düzenleme de tıbbi zorunluluk bulunmasa da köpeklerin öldürülmesine olanak sağlıyor.

Teklife göre, yerel yönetimler adına sahipsiz hayvanları toplayarak bir yere terk eden ya da köpeği bakımevi dışında bir alana bırakanlar cezalarla karşılaşacak. İlk aşamada öldürülmeyen köpekler, sisteme kaydedilecek ve sahiplendirilinceye kadar barınakta tutulacak. Bu aşamada bu köpeklerin öldürülüp öldürülmeyeceği de tamamen muğlak.

Teklif metninde ve önergede sahipsiz sokak köpeklerinin öldürüleceği, tamamına ötanazi yapılacağı gibi bir ifade bulunmuyor. Köpeklerin öldürülmesi, önergeyle atıf yapılan yasada yer alan “insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda…” koşullarıyla sınırlı tutulmakla birlikte yine teklifte gönderme yapılan mevzuattaki belirsizlikler ve sayıları milyonları bulan köpeklerin toplanması için işaret edilen barınakların yetersizliğinin uygulamada katliamla sonuçlanacağı endişesi yaşanıyor.

8 - Muğlaklık sadece tekliften mi kaynaklı?

Teklifte, sokak köpeklerinin sayısı 4 milyon olarak açıklanıyor. Muhalefetin verdiği bilgiye göre, Türkiye’deki barınakların toplam kapasitesi 110 bin civarında. Muhalefet, bu durumda toplanan köpeklerin hemen öldürülmesi seçeneğinin devreye gireceğine işaret ediyor. Teklifte de bunu engelleyici bir hüküm bulunmadığı belirtiliyor. Teklifteki muğlaklığın, uygulamada köpeklerin topluca öldürülmesi sonucunu doğuracağı ifade ediliyor.

9 - Kanunla görevlendirilen belediyelerin düzenlemeyi uygulamama seçenekleri var mı?

CHP’liler, hiçbir kentte bu kadar barınak bulunmadığını, bu kadar barınağın yapılmasının mümkün olmadığını, pahalı bir işlem olan ötanazinin uygulanması için de yeterli bütçe bulunmadığını, belediyelerin fiilen bu kanunu uygulayamayacaklarını savunuyor. AKP’liler ise kanunla, belediyelere barınak yapımı ve diğer işlemler için, gerekli kaynağın yüzde 40’ının bakanlık tarafından sağlanacağına dikkati çekiyor. Buna rağmen CHP’lilere göre kanunu uygulamak imkânsız. İmkân olsa bile CHP’li belediyelerin fiilen bunu uygulamayacakları komisyonda defalarca söylendi.

Ancak teklifte, barınak için kaynak ayırmayan, gönderilen kaynağı farklı amaçlarla kullanan belediye başkanlarına 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verileceği düzenleniyor. Belediye meclis üyeleri de aynı şekilde cezalandırılacak. Büyükşehir, il belediyeleri ve nüfusu 25 binden fazla olan belediyeler yasayı uygulamak zorunda kalacak. Belediyelere bakımevlerini kurmaları için 31 Aralık 2028’e kadar süre tanındı. Ancak bu süreye kadar yasanın uygulanmayacağına yönelik bir hüküm düzenlemede yer almadı. Bu nedenle yasanın, ayrı bir yürürlük hükmü konulmazsa hemen uygulanması söz konusu olabilecek. Ancak barınağa alınarak kısırlaştırılıp yaşatılacak köpek sayısı, barınak sayısından çok fazla olduğu için yasanın nasıl uygulanacağı meçhul. Köpeklerin hemen öldürüleceği iddiası da buradan kaynaklanıyor.

10 - Sokak hayvanlarını sahiplenerek kurtarmak mümkün mü?

Evet, ancak bakım yükümlülüğünü yerine getirmezse, sahiplenen köpek geri alınacak. Bakım yükümlülüğünün kapsamı ise belirsiz. Köpeği sokağa terk edenlere de 60 bin liraya kadar ceza verilecek. Hayvan sahiplerine, hayvanlarını sisteme kaydetmeleri için 31 Aralık 2025’e kadar da süre tanındı.

                                                            /././

Ölmüşüz de ağlayanımız yok! -Mustafa Durmuş-

UBS'in Küresel Servet Raporuna göre, ülkedeki servet sahiplerinin servetleri geçen yıl ABD Doları cinsinden yüzde 63 artarak diğer ülkelere fark atmış

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bir süredir uygulamaya soktuğu ekonomi programı son derece açık ve net:

"TL mevduat faizlerini yüksek tut, döviz kurunu sabitle. Gerektiğinde kamu bankalarını devreye sok ki piyasaya dolar ve Euro satıp kuru sabit tutabilsinler. Maaş ve ücretleri de geçmiş enflasyona göre değil, beklenen enflasyona göre ayarla ki asgari ücrete, emekli maaşlarına zam yapmamanın gerekçesi oluşabilsin."

Tefecilerin ağzı kulaklarında

Programın asıl ayağını oluşturan ve bir zamanlar kendilerine, iktidar sözcüleri tarafından, "dış güçler", Londra tefecileri" gibi lakaplar da takılan "taşımalı döviz ticareti" (carry trade) yapanların ve yaptıranların ağızları ise kulaklarına varıyor.

Çünkü bu program sayesinde müthiş paralar kazanıyorlar. Öyle ki UBS'in Küresel Servet Raporuna göre, ülkedeki servet sahiplerinin servetleri geçen yıl ABD Doları cinsinden yüzde 63 artarak diğer ülkelere fark atmış.

Yani halk çok ciddi ekonomik sıkıntı içinde ve açlıkla ve yoksullukla boğuşurken bu büyük miktarda döviz sahibi zenginler geçen yıl inanılmaz servetler kazanmışlar. İzlenen mevcut programla bu yıl daha da semirecekleri kesin.

Yine canımızı acıtan tuhaf bir "başarı öyküsü"

Bu taşımalı döviz tüccarı küresel finans kapitalin taşeronluğunu yapan Moody's ise bu gelişmeden memnun ki ülke puanını yükseltti.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek de ülke ekonomisinin küresel finans kapitale olan bu teslimiyetini "büyük bir başarı" olarak anlatıyor. Bu tür anlatılar onun en iyi bildiği işlerden biri. Bunun için eğitimi ve tecrübesi ve daha da önemlisi finans kapital ile organik bağları olsa gerek.

İşi bilmeyen gariban halksa, "program iyi gidiyor" diye sabrediyor, bazıları ise iktidar medyasının gazıyla hala bu programı alkışlıyor.

Özcesi, izlenen Şimşek programıyla yerli ve yabancı servet sahiplerinin servetleri daha da artırılırken, içine girilen ekonomik durgunluğa ek olarak, ciddi bir finansal krizin temelleri de adım adım atılıyor.

Emek örgütleri göreve!

Bundan asıl zararı görecek olan kesimlerin emekçiler, işçi sınıfı, yoksullar, emek ve meslek örgütleri olacağına hiç kuşku yok.

Bu yüzden de başta bir süredir uykuda olan ve bu programla birlikte giderek artacak olan işsizlik yüzünden üye ve güç kaybedecek olan işçi sendikaları olmak üzere, emek ve demokrasiden yana tüm toplumsal güçler ayağa kalkmak zorunda.

Bu ülkenin emperyalizm kıskacından kurtulabilmesi için, halklarımızın refahı için, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceği için bu programa karşı çıkılmalı ve onun daha fazla hayata geçirilmesini önlenmelidir.

                                                             /././

154 kişiden 1'i olarak -Yalçın Doğan-

MHP'yi eleştirmenin suç sayıldığı günler... Eleştirenlerin listeye döküldüğü  günler...

"- Aydınlar Dilekçesi Listesi,

- Barış Akademisyenleri Listesi,

- 101 Amiral Listesi"...

Bunlar ilk anda aklıma gelen "listeler", insanları suçlayan, düşüncelerinden dolayı cezalandırmak isteyen, bazen mahkemelere düşen, toplumda yankı uyandıran eskiden kalma listeler.

İnsan haklarını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını, toplumda herhangi bir olumsuzluğu dile getirenleri damgalayan listeler. Türkiye'nin geçmişte pek çok kez tanık olduğu listeler.

Buna şimdi "MHP'nin 154 kişiden oluşan listesi" ekleniyor. İçinde siyasi parti liderleri, muhalif milletvekilleri, akademisyenler, hukukçular ve gazeteciler var.

Listede yer alan 63 gazeteciden biri de benim.

Nedir o liste?

İki gün önce Cumhuriyet'te Barış Terkoğlu'nun yazısıyla kamuoyuna yansıyan listeyle ilgili olarak, dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli konuştu:

"Bazı çevreler 2024 yılında MHP'ye karşı çok büyük haksızlıklar, iftiralar, yalanlar, hakir görmeler, suçlamalarda bulunmuştur. Bunların toplamı 154 kişidir.

(...) Şu görmüş olduğunuz liste, kimin, hangi gün, hangi saatte, hangi programda nasıl ve kimlerle konuştuklarının, MHP'ye hangi hakaretleri yaptıklarının toplamıdır. Bu dosya elimizdededir, günü geldiğinde, bu dosya eyleme geçecek, eylem hukuki nitelikte olacaktır.

(...) Hukuk zemininde mutlaka hesaplaşacağız".

Devlet Bahçeli MHP'nin eleştirilmesinden rahatsız. Olabilir, günlük hayatta eleştirilerden zaman zaman herkes rahatsızlık duyabilir. Buna siyasi partiler, özellikle de siyasi liderler dahil.

Diyalog kopmuş

Ancak, bu rahatsızlığı bir listeye dönüştürerek, "bunlarla mutlaka hesaplaşacağız" diye insanlara ayar çekmenin hiçbir demokraside yeri yok.

Bu ancak...

"Korku İmparatorluğu yaratmak isteyen, demokrasiye taban tabana zıt bir zihniyetin ürünüdür".

MHP hiç kimsenin kendilerini eleştirmesini istemiyor, 154 kişilik liste oluşturarak, bundan sonra MHP'ye yönelebilecek eleştirilerin de önünü kesmeye çalışıyor.

Demokrasilerde iktidarların, hele de ideolojisi ne olursa olsun, siyasi partilerin kendisini eleştirenlerden liste oluşturarak, "bunlardan hesap soracağız" dediğini tarihte en katı rejimlerde okuyan, günümüzde buna rastlayan, bilen biri var mı?..

Listeler hazırlamak, grup konuşmalarında her önüne gelene ağır sözlerle seslenmek, bir süredir Bahçeli'nin geçmişte hiç görmediğim üslubuna dönüşmüş bulunuyor.

Geride kalan yıllarda birkaç kez birebir görüştüğüm Bahçeli, hatta bazen bir yazı nedeniyle kendisi arayıp, konu ne ise, açıklama yapan Bahçeli'den bugün öfke dolu Bahçeli'ye...

Bahçeli ve MHP'nin önde gelen bazıları, seçimlerde mitinglerin dışında, toplumla ve bu arada gazetecilerle her türlü diyaloğu koparmış durumda. O kopuş listeler hazırlamaya kadar uzanıyor.

Listeyle karşılık vermek

Üstelik, garip bir liste.

Listede siyasi parti liderleri ve diğer partilerin siyasetçileri var. Bahçeli "onlar da eleştirmesin bizi" demeye getiriyor. Bir muhalif siyasetçinin en doğal tavrına "listeyle" karşılık veriyor.

Ya da akademisyenler, hukukçular, onların da belli olaylar karşısında hukuki yorumlarını duymak istemiyor.

Ve de gazetecilerin MHP eleştirilerini yazmalarını, dile getirmelerini hiç sevmiyor. Bahçeli aslında gazetecileri sevmiyor.

Siz hiç bunca yıl Bahçeli'nin herhangi bir TV programında tek bir gazeteci ya da birkaç gazeteciyle karşı karşıya geldiğini, tartıştığını gördünüz mü?..

Ben böyle bir örnek hatırlamıyorum.

TGC'nin tepkisi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Bahçeli'nin listesi üzerine dün açıklama yapıyor.

"Bugüne kadar gazetecileri tehdit ederek, hedef göstererek, yaralayarak, öldürerek kimse bir yere varamamıştır.

TGC Basın Müzesi'nde Türkiye'de siyasetçiler tarafından hedef gösterilerek öldürülmüş 67 gazetecinin adı ve fotoğrafı bulunmaktadır.

(...) Gazeteci gerçeğe ve halka karşı sorumludur.

(...) Gazeteci bilgiyi yok edemez, görmezlikten gelemez, metinleri ve belgeleri değiştiremez.

(...) İktidara ve muhalefete basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün korunması için sağduyu çağrısında bulunuyoruz. Gazetecilik suç değildir".

Basın Konseyi ve 24 Temmuz

Bahçeli o açıklamasını öyle talihsiz bir günde yapıyor ki... Yanından ayırmadığı kişiler de, anlaşılan kendisini uyarmıyor ya da farkında değiller.

Bugün 24 Temmuz, basında 24 Temmuz 1908'de sansürün kaldırılışının yıldönümü. Yani, Gazeteciler ve Basın Bayramı bugün.

Basın Konseyi dün bu yıldönümüne işaret ediyor:

"İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte özgürlüğüne kavuşan Türk Basını 116 yıl sonra istibdat dönemini anımsatan uygulamalara maruz kalıyor.

Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 158. sıraya gerileyen Türkiye utanç tablosunda yer alıyor.

Bu koşullar altında 24 Temmuz'u geçmişte bir dönem olduğu gibi, ‘Gazeteciler ve Basın Bayramı' olarak değil, ifade ve basın özgürlüğü için ‘Mücadele Günü' biliyoruz".

Bahçeli 1908'den beri kutlanan, bugün artık sadece adı kalan Basın Bayramı gününden bir gün önce içinde 63 gazetecinin yer aldığı 154 kişilik listeden söz ediyor.

Aslında 154 değil

MHP'yi eleştirmenin suç sayıldığı günler...

Eleştirenlerin listeye döküldüğü günler...

Aslında o liste 154 kişiden oluşmuyor.

MHP seçim sonuçlarına baksın, o listede kaç milyon insan olduğunu görür.

O zaman sürekli öfke ve hakaret yerine, belki diyalog kurmayı tercih edebilir.

(T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder