7 Ağustos 2024 Çarşamba

Birgün "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM" -7 Ağustos 2024 -

 

Neden olamıyoruz? -Kaan Sezyum-

Hayatın herkes için bir kişinin kafasının içindeki safsatalar ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyatları kadar anlamsız geçtiği bir haftayı daha geride bıraktık. Önümüzde daha iyi haftalar var. Şimşek Bey öyle diyor. Sürekli “Enflasyon artış hızı azaldı, şu oldu, bu oldu” deyip sonrasında da adeta bir vampir avcısına dönüşüp, bizim gibi vampire dönüşmüş vatandaşların yüreğine zam kazıklarını teker teker çakıyor. Sanki mezardayız ve her gün bir kazık daha saplanıyor kalbimize. Yeryüzünde cehennemi yaşayıp gideceğiz bu hayattan. O zamana kadar neden dert, tasa, tatsızlık, adaletsizlik dolu bir hayatlar yaşadığımızı sorgulayıp duracağız sanırım.

Neden olmuyor, neden işlerimiz yolunda gitmiyor? Neden herkes üzerimizde oyunlar oynuyor? Dış güçlerin bir düğmeye basmasıyla ezan susacak, bayrak inecek, vatan bölünecek mi? Kimlerin maşaları kimlere hizmet ediyor? Oyun büyük mü yoksa biz mi küçücüğüz hayat ve gerçekler karşısında?

Benim gördüğüm durum şu: Gerçeklikten kopuk bir kafanın içindeki bir simülasyonda yaşıyormuş gibi gerçeklerle karşılaştığımızda ister istemez ters mıknatıslanma oluyor. Bilimden, adaletten uzak “Yaptım oldu”cu zihniyetin vatandaşları ailece soktuğu harikalar diyarında, biz mekandayız ama bizi yönetenler halüsinasyon görüyor. Gerçeklere çarpan vatandaşlara ise kimse bakmıyor. Dev şirket filan olsaydık keşke, vergilerimiz de alınmazdı. Zengine hayat rahatken, fakire her gün daha fakir bir ihtimal daha olduğunu gösteren muhteşem bir düzenin, ses çıkartmayan, tıkır tıkır işleyen parçalarıyız artık. Çarkların içinde yerimizi alıp “Emir kulu” olarak kulluğa devam etmek de bir alternatif tabii ki. Simit yiyip onurlu yaşamak da.

Gerçeklikle teması kopmuş bir zihnin hayal dünyasında yaşayan “gerçek” insanlar olduğumuzdan bu perspektif değişimi çoğu zaman gündelik yaşamımızı bile etkiliyor. Hal böyle olunca her konuda hayaller gerçeklere kaybediyor ama hayal kuran hala “kazandığını” düşünüp rüyalarına bizleri de dahil ederek devam ediyor.

Birkaç gün önce yine sansür dedik. Sansür bizim son 20 yılımızın neredeyse ata sporu oldu. Yayın yasağına getirilen yayın yasağına getirilen yayın yasağını da görmüş, yasaksepşın kavramına aşina, 2006’dan 2022’ye 712 bin 558 siteyi engellemiş bir gücüz biz. Son iki yıl hariç, 712 bin site… Güzel sayı. İstediğimiz şeyi istediğimiz an yasaklama imkanımız da var, Anayasa’ya uymama gibi bir lüksümüz de var, sana yasak bana yasal şeklinde, geleceğin internet ve bilgi çağında biz tüm dünyaya ders verirmişcesine, kendi vatandaşımıza yüzbinlerce siteyi yasaklıyoruz. Beğenmediğimiz bir video mu var, hoppacık kapatın YouTube’u. Hakkımızda yalan yanlış bilgiler mi var? Düzeltmeye çalışmayalım, ne gerek var, kapatalım gitsin Wikipedia’yı. Hem her şeyin fazlası fazla bilirsiniz. Baklavayı da bilgi gibi görmek lazım. Çok baklava yerseniz hastalanırsınız, bilginin de fazlası zararlı. Ne gerek var?

                                                        ***

Bu hafta bir örgütün liderinin ölümü için hemen bizde yas ilan edildi. Filistinliler bile bu kadar sahip çıkmadı örgüt liderine oysa ki. Biz ise Avrupa Birliği’nin, Amerika’nın Japonya’nın terör örgütü olarak gördüğü bir örgütün lideri için yas ilan ettik. Tabii bu husus millete yani bize sorulmuş. Ben bilmem millet bilir. Bir yandan da herhangi bir devlet adamı da değil, düz örgüt lideri yani terörist olarak görmüyoruz diyelim, yine biraz abartılı geldi bana bu yas işi ama tabii ki ben bilmem, alanım da ekonomi değil zaten.

Web siteleriyle inatlaşan bir yaklaşım için çok da şeyetmemek lazım. Sonuçta yıllardır kullandığımız bir teknik olan kafayı kuma gömme sistemiyle, sansür sayesinde gerçeklerden korunacağız nasılsa… Zaten yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları yasakladık mı, bakın önümüzdeki ay nasıl da şahlanacağız, nasıl da kişneyeceğiz?

                                                      ***

Mehmet Bey’in sürekli “Önümüzdeki ay o iş tamam” tarzını da ailedeki kumarbaz dayı 7 enişteye çok benzetiyorum. Her seferinde gelip “Abi senin borcu yatıracağım” deyip, sizden para alıp ortalıkta görünmeyen sevimli bir akraba adeta. Neyse canım, koskoca adam, ülkesini sevmese bu noktada, hakkında bu kadar laftan sonra geri dönmezdi diye düşünüyorum.

Yazımı Mehmet Bey’in ekonomiyle fiziği harman ettiği muhteşem bir sözüyle kapatıyorum: “Enflasyon yerçekimi gücüne karşı mücadele edemez, düşecek.”... Evet anlıyoruz ki enflasyonun bir kütlesi, bir ağırlığı var. Bilim böyle bir şey işte.

                                                                 /././

İktidara kendi rakamlarıyla suçüstü -Nurcan Bilge Gökdemir-

İktidarın altı aylık harcama rakamları hem enflasyon rakamlarının gerçek olmadığını hem de tasarruf iddiasının lafta kaldığını ortaya koydu. 2024 yılı Ocak-Haziran döneminde bütçe giderleri geçen yıla göre yüzde 93,7 oranında artarak 4.5 trilyon lira oldu.

Söylemlerindeki tasarruf sözcüğünün sadece arada açıkladıkları tasarruf paketleri ile sınırlı olduğunu dünya âlemin bildiği iktidarın 2024’ün ilk altı aylık döneminde harcamaları yine zirve yaptı. Geçen yıla göre yüzde 93,7 oranında artan harcamaların resmi enflasyon rakamı ile açıklanması mümkün değil. Bu durumda,  “Ya enflasyon rakamı yalancısısınız ya da tasarrufu sadece maaşı ile geçinmek zorunda olan milyonlara yaptırıyorsunuz?” demek haklı bir soru olarak orta yerde duruyor.

Yanıtı çok belli bu soruyu tekrar sorma nedeni Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın açıkladığı 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri ve Beklentiler Raporu… Rapordaki rakamlar, hiç yorumsuz iktidarın ülkeyi felakete sürükleyen ekonomi politikasını bir kez daha teşhir eden nitelikte.

CUMHURBAŞKANI ‘TASARRUF’ DEDİ

İktidarın açıklamakla yetinip gereğini yerine getirmediği tasarruf paketlerinin sekizincisi geçtiğimiz aylarda açıklandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, rejimin ruhuna uygun olarak bunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a atıfta bulunmayı ihmal etmeden şu sözlerle duyurdu:

“Cumhurbaşkanımız kamuda taşıtlar, binalar, haberleşme giderleri, cari harcamalar, hizmet içi eğitim, yurt dışı seyahat, kamu istihdamı gibi alanlarda tasarruf kültürünü güçlendirileceğini belirtmişlerdir.”

İnandırıcılıklarının kalmadığının farkında olduklarından bu kez genelgedeki bazı hükümleri göstermelik de olsa yasal yaptırımlara da bağladılar. Ancak iktidarın açlık sınırının altında bir ücrete mahkûm ettiği milyonlar başta olmak üzere neredeyse tüm ülkedeki yaygın kanı şu oldu:

“İktidar bunu yine uygulamaz…”

RAKAMLAR NİYETİ GÖSTERDİ

Genelgenin hazırlanmaya başlanması ile yayımlanması arasında geçen kısa sürede tavan yapan bütçe harcamaları niyeti gösterdi, sonraki ayki harcama rakamları da bildikleri gibi devam edecekleri beklentisini pekiştirdi. Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan 2024 yılı Ocak-Haziran dönemi bütçe gerçekleşmelerine bakarak devam edelim.

2024 yılı Ocak-Haziran döneminde bütçe giderleri, 2023 yılının aynı dönemindeki 2 trilyon 363 milyar 577 milyon TL, gerçekleşmeye göre yüzde 93,7 oranında artış göstererek 4 trilyon 578 milyar 549 milyon TL oldu. Aralarında TBMM, Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar, Diyanet İşleri Başkanlığı, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve yüksek yargı organlarının bulunduğu genel bütçeli idareler altı ayda  4 trilyon 467 milyar 538 milyon TL harcadı.

2023 yılının aynı dönemine göre genel bütçeli kamu idarelerinin harcamalarındaki artış yüzde 91,5…

Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri gibi önemli icracı genel müdürlüklerden oluşan özel bütçeli idareler ise 464 milyar 649 milyon TL harcadı. Bu kurumların harcamalarındaki artış oranı ise 136,4 olarak hesaplandı.

BTK HARCAMA ŞAMPİYONU

Bir diğer harcama yapan grup ise “Düzenleyici ve Denetleyici” olarak isimlendirilenler… Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ve Instagram yasağı ile gündeme gelen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun aralarında bulunduğu bu kurumların altı ayda harcadıkları rakam ise yüzde 77.5’luk artışla 21 milyar 563 milyon TL…

Genel bütçeli idareler arasında en yüksek harcamayı Milli Eğitim Bakanlığı, özel bütçeliler de KÖİ projelerinin garanti ödemelerini gerçekleştiren Karayolları Genel Müdürlüğü yaparken düzenleyici ve denetleyici kurumların rekortmeni 16 milyar TL ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu… BTK’nın altı ayda harcadığı tutar tüm benzeri kuruluşların 21 milyar TL’lik harcamasının 16 milyarı…

TASARRUF ÜCRETLİLERDEN

AKP iktidarının tasarruf, kamu kaynaklarının verimli ve ülke gerçeklerine uygun kullanımı, israf harcamalarından kaçınılması iddiasının en fazla tasarruf denilen dönemde bile hayata geçmediğini rakamlar gösteriyor. Tasarruf maaşı bir yılda bir kez artırılan asgari ücretlinin ve maaş artışı yüzde 19-20 dolayında kalan memurlar ile emeklilerin cebinden, sofrasından yapıldı.

TÜİK’İN HARCAMASI ENFLASYONU KATLADI

Kamu kurumları arasında TÜİK’in Haziran ayında yüzde 71,6, Temmuz ayında ise 61,7 olarak açıkladığı enflasyon oranı dolayında ya da altında harcama yapan kamu kurumu yok denecek kadar az. Çoğunluğunun harcamasındaki artış oranı yüzde 100’ün üzerinde rakamlarla ifade ediliyor. Bunların başında her zamanki gibi Cumhurbaşkanlığı geliyor. 2023 Ocak Haziran döneminde 2.1 milyar TL harcayan Saray bu yılın aynı döneminde harcamasını yüzde 177 oranında artırarak 6 milyar liraya çıkartmış. TBMM’nin harcamaları yüzde 110’luk artışla 2.2 milyar TL’den 4.7 milyar TL’ye milyar TL’ye, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yüzde 137,3’lük artışla 19.6 milyar TL’den 46.7 milyar TL’ye İletişim Başkanlığı’nınki yüzde 99.4 artarak 1.2 milyar TL’den 2.5 milyar TL’ye  fırlamış.

Açıkladığı enflasyon rakamları ile tartışılan TÜİK bile 2023 Ocak-Haziran döneminde 708.8 milyon TL olan harcama miktarını yüzde 108 arttırarak 1.4 milyar TL harcamış. Bu rakamlar ortada iken TÜİK'in sonuncusunu önceki gün açıkladığı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığını söyleyenlere, “Kötü niyetli, ezeli muhalif” denilemeyeceği ortada. Rakamların gerçek olduğunu ısrar ediyorlarsa o zaman da “Kaynakları yağmalıyorsunuz, tasarruf aklınızdan bile geçmiyor” denildiğinde itiraz hakları kalmıyor.

                                                                  /././

‘Hayırsever devlet’ -Şükrü Aslan-

‘Hayırsever insan’ ifadesinin gündelik dile ne zaman girdiğini bilmiyoruz ama ‘hayırsever devlet’, görece yeni bir terimdir ve hayırsever kişinin kurumsal karşılığı gibidir. Küreselleşme ile iyice görünür hale gelen bu yeni özellik, modern dünyanın devlete dair kurduğu çerçeveyi derin şekilde sarsmıştır.

20. yüzyıl siyasal dünyasındaki en ilgi çekici olgu, sosyalist devletlerin ortaya çıkmasıydı. 1917 Ekim Devrimi ile başlayan süreç, bilhassa 1949’daki Çin halk devrimi ile daha büyük bir güce dönüşmüş ve dünyanın geri kalanını ciddi biçimde etkilemişti. Bu yeni ortam yurttaşları ile ilişkilerinde kapitalist devletlerin görevlerini yeniden tanımlayan yeni siyasal hamlelerin ortaya çımasını sağlamıştı. Çünkü sosyalist devletler, herkes için yakıcı olan sağlık, barınma ve eğitim gibi sorunları çözmenin ‘devletin görevi’ olduğunu deklare etmişlerdi, bunun için yurttaşlardan bir mali bedel de almayacaklardı.

                                                       ***

Sosyalist devletlerin yurttaşlarına yönelik koruyucu politikası, kapitalist devletleri bazı yeni kamucu politikalar inşa etmeye zorlamıştı. Kapitalizmin etkilediği dünyada ‘sosyal refah devleti’ siyasal modeli işte bu süreçte ortaya çıkmıştı. Bu yeni modelde eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi pek çok alan, devletlerin birer kamusal görevi olarak tanımlanmıştı. Bu eğilim Türkiye gibi iktisaden batı kapitalizmini ve siyasetini takip eden bir ülkede bile, bir ölçüde karşılık bulabilmişti. Nitekim 1961 Anayasası’na giren bazı kamusal düzenlemeler bu eğilimin yansımasıydı.

1990’lı yıllarda sosyalist sistemin çökmeye başlamasının en çarpıcı etkileri tam bu alanlarda ortaya çıktı. Bu yeni durumla birlikte kapitalist devletler, ‘sosyal refah devleti’nde anlam bulan kamusal yükümlülüklerinden vazgeçmek için adeta sıraya girmişlerdi. Bauman’ın ifadesiyle ‘devlet, şeref kürsüsünden inmişti’ ve ‘ulusal yükümlülükler’ artık o kadar da zorunlu değildi. ‘Her şeyi devletten beklememek gerektiği’ söylemi bu dönemde ortaya çıktı. Önceki dönemde kamu görevi olarak tanımlanmış ne varsa sermayenin yeni yatırım alanları haline geldi ve özelleştirme denilen talan hareketi bu şekilde gelişti. Artık sağlık, eğitim ve barınma sadece devletin görevi olamazdı, vatandaş da ‘elini taşın altına koymalıydı’. Bu yeni dönemde yurttaşların temel sorunlarının güvencesi olarak kabul edilmiş devlet, olsa olsa vatandaşına yardım edebilirdi. Muhafazakâr söylemle sosyal devletin, ‘hayırsever devlet’e dönüşmesi süreci de böyle başladı.

                                                    ***

Türkiye bu süreci en sert ve yıkıcı şekilde yaşayan ülkelerden biri oldu. Hiçbir zaman gerçek anlamda bir ‘sosyal refah devleti’ olamayan Türkiye, yine de zaman içinde bu alanda inşa ettiği ne varsa sermaye gruplarına terk etti ve sözcüğün gerçek anlamında bir ‘hayırsever devlete’ dönüştü. Üstelik bu ‘hayırlar’ın büyük bölümü de yine sermaye gruplarına yapıldı. Özelleştirme furyası pervasızca işledi. Bu durum kitlelerde yaygın işsizlik, yoksullaşma ve güvencesizliğin en ağır biçimde yaşanmasına yol açtı.

Türkiye’de aileler-bireyler, giderek daha fazla bu dönüşümden etkilenerek yardıma muhtaç hale geldi. Bu durum “Nerede bu devlet?” çığlıklarının sürekli artmasına yol açtı. Devlet ise bu çığlıklar karşısında, yurttaşının eğitimini, sağlığını ve hatta güvenliğini sermaye gruplarına terk ederek yeni ‘hayırseverlik’ alanları kurarak yanıt verdi. “Eşi vefat etmiş kadınlara düzenli nakit  yardım, terör zararı yardımları, afet acil durum yardımları, vefat yardımı, öksüz ve yetim yardımları, asker ailelerine düzenli nakit yardım, işe yönlendirme yardımı, gıda yardımları, eşi vefat etmiş kadınlara konut destek, yakacak yardımları, doğalgaz tüketim destekleri, elektrik tüketim desteği, sosyal uyum yardımı, engelli aylığı, engelli yakını aylığı, 65 yaşını doldurmuş muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşlarına aylık bağlanması” gibi uzayıp giden bir ‘hayırseverlik alanı’ işte bu süreçte oluştu.

Özetle bu yeni durum vatandaşı için var olan devletten, devletine bile muhtaç hale getirilmiş vatandaşa dönüşümün bir fotoğrafı oldu. Hâkim siyaset ‘yerlilik’ ve ‘millilik’ gibi söylemlerle örtmeye çalışsa da Türkiye’nin sosyolojik fotoğrafının temel karelerinden birisi budur.

                                                               /././

                                            Birgün - GÜNDEM

Dokuz ay okulda, üç ay tarlada: Mevsimlik öğretmen olduk -Deniz Güngör-

AKP’nin “modern kölelik” sistemi olan ücretli öğretmenler, yaz aylarında geçim sıkıntısı ile karşı karşıya bırakılıyor. Ücret alamayan birçok ücretli öğretmen ya garsonluk yapıyor ya da tarlada meyve topluyor.(https://www.birgun.net/haber/dokuz-ay-okulda-uc-ay-tarlada-mevsimlik-ogretmen-olduk-550297)
                                                              ***

Yalnızca adı ‘çiftçi bankası’ -Havva Gümüşkaya-

Ambleminde yer alan buğday başağı ile tarımı desteklemeyi simgeleyen Ziraat Bankası son yıllarda ticari banka gibi faaliyet gösteriyor. Faaliyet alanı "tarım sektörünün  finansman  ihtiyacını karşılamak" olarak açıklanan bankanın bitkisel ve hayvansal üretim, su ürünleri ve tarımsal mekanizasyon konularında doğrudan üreticilere kendi kaynaklarından tarımsal işletme ve yatırım kredileri kullandırdığı belirtiliyor. Bankanın ayırca Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’ne kullandırdığı krediler aracılığıyla tarım sektöründe faaliyet gösteren kişi ve kurumlara mali destek sağlamayı amaçladığı ifade ediliyor. Bankanın finansal tablolarında ise çiftçiye destek hedefinden uzaklaşıldığı bir kez daha görüldü. Bankanın 31 Haziran'da sona eren döneme ilişkin mali raporunda toplam kredi hacminin 2 trilyon 134 milyar TL’ye ulaştığı görüldü. Bu kredilerin yalnızca 556 milyar 666 milyon TL’sini tarımsal nitelikli çiftçi destek kredilerinin yer aldığı ihtisas kredileri oluşturdu. Tarıma finansman yaratmak için kurulan bankanın sağladığı her 100 liralık kredinin sadece 26’sı ihtisas kredisi olarak sektöre ulaştı.  Bankanın açıklamasına göre tarım kredilerini kullananların sayısı 1 milyon kişiye yaklaştı. Bankanın kredi hacminin yüzde 73,9’u ihtisas dışı kredilerden kaynaklandı. 1 trilyon 577 milyar liralık ihtisas dışı kredi sağlayan banka, bu tutarın 809,2 milyar lirasını işletme kredisi, 251,9 milyar lirasını ise ihracat kredisi olarak sağladı. Tüketici kredilerinin toplamı ise 182,8 milyar TL oldu.(181 MİLYAR TL YAKIN İZLEMEDE)  Bankanın 181 milyar 6 milyon TL’lik kredisi ise yakın izlemede takip ediliyor. Bu kredilerin 18,9 milyar TL’sini ihtisas kredileri oluştururken 132,7 milyar TL’si işletme kredilerinden kaynaklandı. Ayrıca son günlerde zarar ettiği yönünde haberlerin çıktığı Ziraat Bankası, yılın ilk yarısında 30,6 Milyar TL net kâr elde ettiğini açıkladı.

                                                               ***

İktidar ‘bırakın üretmeyin’ diyor -Ada Sude ATAK -

Hasat zamanı başlayan fındıkta üretici, beklenenden düşük açıklanan taban alım fiyatları nedeniyle mağdur oldu. Üreticiler, serbest piyasada tüccarların da  fiyat düşürmesinden dolayı fındığını zararına satmak zorunda bırakılıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) bu yıl levant kalite fındık için 130 TL, Giresun kalite fındık için 132 TL olarak açıkladığı taban fiyatlara tepkiler gelmeye devam ediyor. Taban fiyatlarından şikâyetçi olan fındık üreticileri geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de katıldığı fındık mitinginde seslerini duyurmaya çalışmıştı.(https://www.birgun.net/haber/iktidar-birakin-uretmeyin-diyor-550298)

                                                             ***

Kira fiyatlarındaki yıllık artış, enflasyonu katladı!

TCMB Temmuz Ayı Fiyat Gelişmeleri Raporu'nu yayımladı. Yıllık enflasyon, baz etkisiyle tüm ana gruplarda düşüş sergilerken kira alt grubunda aylık artış yüzde 7,04’e yükseldi. Kira fiyatlarındaki yıllık artış ise yüzde 122,33 olarak gerçekleşti. TÜİK verilerine göre, temmuz ayında yıllık enflasyon yüzde 61,78 olmuştu.(https://www.birgun.net/haber/kira-fiyatlarindaki-yillik-artis-enflasyonu-katladi-550167)
                                                                 ***

Göndeliç Dağı tehdit altında

Ordu’daki Göndeliç Dağı’na yapılmak istenen kayak merkezi, bölgedeki yaylaları ve meraları yok etme riski taşıyor. Bölge halkı tepkili: Kayak merkezini asla istemiyoruz.(https://www.birgun.net/haber/gondelic-dagi-tehdit-altinda-550310)
                                                                ***

Depremzededen ‘feragat’ istediler -İlayda Kaya-

Rezerv sorunuyla mücadele eden Hataylılar şimdi de TOKİ kuralarından çıkan konutları istememesi halinde imzalayacağı feragatname ile hak kaybı yaşayacak. Avukatlar, feragatnamenin belirsizlikle dolu olduğunu söyledi.(https://www.birgun.net/haber/depremzededen-feragat-istediler-550307)

                                                                 ***

Emeklinin yüzyılı sefaletle sürüyor -Mustafa Bildircin-
Sefalet ücretine mahkûm edilen emeklilerin sayısı her geçen ay daha da artıyor. Ankara’da 10 bin TL’nin altında ücret aldığı belirlenen ve Eylül 2023’te 6 bin 100 olan emekli sayısı, Temmuz 2024’te 41 bin 795’e fırladı.

Emekliler, Türkiye'de giderek derinleşen ekonomik krizden en çok etkilenen kesimlerin arasında yer aldı.

Aylık 10 bin TL’nin altında aylığa mahkûm edilen emeklilere yapılan 2 bin 500 TL’lik zammın, "Müjde” olarak duyurulması da emeklilerin tepkisini çekti. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin sosyal yardım verileri de emeklilerin içinde bulunduğu tabloyu gözler önüne serdi.

ABB’nin 10 bin TL altında emekli maaşı alan yurttaşları dâhil ettiği yardım programından yararlandırılan emekli sayısında çarpıcı artış kaydedildi. Veriler, ekonomik krizin altında ezilen emekli sayısının giderek arttığını ortaya koydu.

REKOR SAYIYA ULAŞILDI

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce, "Ekonomik sorun yaşayan emeklilerin yanında olmak” amacıyla Eylül 2023’te başlatılan, "Emeklilere Destek Kampanyası” kapsamına alınan kişi sayısı rekor seviyeye ulaştı.

2023’ün eylül ayında Ankara’da ikamet eden ve 10 bin TL'nin altında emekli maaşı alan toplam 6 bin 100 emekli ABB’nin destek kampanyasından yararlandırıldı. Kampanyadan yararlanan emekli sayısı aylar itibarıyla katlanarak arttı. Ekim 2023’te emekli desteğinden toplam 10 bin 597 kişinin faydalandığı bildirildi. Kasım ayında emekli desteğinden yararlanan kişi sayısı 15 bin 329’a Aralık ayında ise 18 bin 854’e yükseldi. Artış 2024 yılında da sürdü. Buna göre, 2024’ün ilk ayında toplam 22 bin 567 emekli ABB’nin desteğinden faydalanırken Mayıs itibarıyla sayı 35 bini aşarken Haziran ayında ise 40 bine dayandı. ABB, Temmuz ayında bin 500’er TL destek ödemesinden yararlanan emekli sayısını da açıkladı. Buna göre, temmuz ayında toplam 41 bin 795 emekli destek kampanyasından faydalandı.

SAYI HER AY KATLANDI

Sefalet ücretine mahkûm edilen ve ABB’nin yardımlarından yararlanan emekli sayısı bazı aylara göre şöyle sıralandı:

• Eylül 2023: 6 bin 100

• Ekim 2023: 10 bin 597

• Kasım 2023: 15 bin 329

• Aralık 2023: 18 bin 854

• Ocak 2024: 22 bin 567

• Nisan 2024: 36 bin 592

• Haziran: 39 bin 954

• Temmuz: 41 bin 795

                                                            ***

YAŞAM MALİYETİ 4 ASGARİ ÜCRET

Memur, emekli ve memur emeklilerine geçtiğimiz ay yapılan maaş zammı için haziran enflasyonunu düşük tutmak amacıyla zamları öteleyen iktidar, yurttaşın cebinden çalmaya devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı  enflasyon oranlarının aksine yurttaş, gıdaya bile erişemez hale geldi. İstanbul’da yaşama maliyeti ise asgari ücreti de en düşük emekli maaşını da katladı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) temmuz ayı verilerine göre İstanbul’da yaşam  maliyeti asgari ücretin tam 4 katına ulaştı. Yaşam maliyeti, haziran ayına göre yüzde 4,76 geçen yılın aynı ayına göre ise 71,40 oranında arttı. Buna göre geçtiğimiz ay 62 bin 524 lira olan İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 3 bin 26 lira artarak 66 bin 550 lira oldu.

Temel tüketim maddelerindeki fiyat artışlarında ise zeytinyağı zirveyi gördü. Zeytinyağı, 2023 Temmuz’a göre yüzde 112,87 arttı. Zeytinyağında aylık fiyat artışı ise yüzde 8,53 oldu. Temel tüketim maddelerinden tuvalet kâğıdının fiyatı da bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 106,23 arttı. Beyaz peynirdeki yıllık fiyat artışı da yüzde 89,61 oldu.

TÜİK, temmuz ayında aylık enflasyonu yüzde 3,23, yıllık enflasyonu ise yüzde 61,78 olarak açıklamıştı. Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu'nun (ENAG) hesaplamalarına göre ise, temmuzda enflasyon aylık yüzde 5,91 arttı. Yıllık enflasyon ise yüzde 100,88 olarak hesaplandı.

Bu yıl ara zam yapılmayan 17 bin 2 liralık asgari ücretin 4 katına çıkan yaşam maliyeti, emekli maaşının da pul olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Yaşam maliyeti, emekli maaşının 5 katının da üstüne çıktı. Yılbaşında 10 bin lira olan en düşük emekli aylığına yapılan 2 bin 500 liralık zam, İstanbul’da aylık yaşam maliyeti artışının da altında kaldı.

(BİRGÜN)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder