ABD başkanlık seçimleri-madalyonun öbür yüzü -Ergin Yıldızoğlu-
Demokratik Parti Ulusal Kongresi yapıldı, Biden başkanlık adaylığını resmen Harris’e teslim etti. Önce Biden Trump arasında daha sonra, Harris-Walz ile Trump-Vance arasında giderek keskinleşen başkanlık yarışında, adayların hâlâ ayrıntılı bir program/ platform sunmadıkları görülüyor.
LİBERAL-DEMOKRATİK-ANAYASAL DEVLET
Aslında, ABD devletinin yapısı gereği “normal” dönemlerde, adayların ayrıntılı program sunması ile sunmaması arasında, sonuçları itibarıyla bir fark olmuyor. Madalyonun bir yüzünde adaylar ve programları var, öbür yüzünde de ABD devletinin, daha genel konuşmak gerekirse liberal-demokratik-anayasal devletin ikili yapısı var: Seçilmişlerden oluşan hükümet (törensel, görüntüsel, meşrulaştırıcı yanında güvenlik ve idari bürokrasinin seçkinleri, güç odaklarının/ egemen sermayenin ve medyanın seçkinleriyle doğrudan temas halinde, kimi zaman, o kesimlere gidip, kimi zaman oradan gelen güvenlik-yargı ve idari bürokrasinin seçkinleri (zaman zaman dramatik biçimde “derin devlet” denen şey) var.
Kim hangi programla seçilirse seçilsin: a) Bu program zaten, büyük ölçüde bu devletin ve medyanın “eleştirel bakışları” altında hazırlanıyor; b) Seçilmiş hükümetin programı ikili yapı tarafından, anayasa, ulusal güvenlik, kapitalist gerçeklik temel alınarak biteviye denetleniyor, anayasal çerçeve içinde kalarak uygulanması sağlanıyor.
Konuyla biraz daha yakından ilgilenmek isteyenler için: Kapitalistdemokratik-anayasal devletin bu yanını ilk kez sergileyen sanırım C. Wright Mills’in 1956’da yayımlanan, ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın ünlü askeri sınai kompleks konuşmasına(1961) ilham verdiği düşünülen “Power Elite” (İktidar Seçkinleri) yapıtıdır. Daha yakın zamanda, benim de zaman zaman yararlandığım “National Security and Double Government” (ulusal Güvenlik ve İkili Hükümet- Michael J. Glennon, 2014) ve Aaron Phillips’in “American Exception : Empire and the Deep State” (Amerikan Özgünlüğü: İmparatorluk ve Derin Devlet, 2022) başlıklı çalışmalar da var. Ancak not etmek isterim ki bu ikili yapı ABD’ye özgün değil; ilk önce Kraliçe Viktorya döneminde İngiltere’de geliştirilmiş. Bu yapı daha sonra kapitalist-anayasal demokrasinin klasik biçimi oldu. Kapitalist demokrasiyi bir türlü kavrayamayan (ya da meşrulaştırıcı ideolojisinin tutsağı) liberal entelijensiyanın zaman zaman gündeme getirdiği “seçilmiş-atanmış” ikilemi, her yerde hızla, anayasal sınırlamalardan kurtulmak isteyen diktatör adaylarının, “süreç olarak faşizmin” favori argümanına dönüşüyor.
BU SEÇİMLERİN ÖZGÜNLÜĞÜ
ABD devletinin bir kapitalist demokrasi olarak yapısı özgün değil ama bu seçimlerin o devlet yapısının, ABD’de anayasal-kapitalistdemokrasinin geleceği açısından çok kritik bir özgünlüğü var: Seçimler, Demokrat Parti’den Harris-Walz ikilisi şekillenmeye başlayan bir sosyal demokrat program ile kazanırsa, kapitalist-anayasal-demokratik devletin ikili yapısı varlığını koruyacak. Sosyal demokrat program, bu ikili yapı içinde karşılıklı pazarlıklar, denetlemeler ve egemen sermayenin seçenekleri içinde uygulanmaya çalışılacak.
Buna karşılık, Trump-Vance ikilisi kazanırsa anayasal demokrasiyi tasviye eden bir “süreç olarak faşizm” hızlanacak. Trump-Vance rejimi, “Proje 2025” kapsamında yapılan programatik ve kadrolaşma hazırlıklarıyla, daha şimdiden anayasal denetlemeyi yapan Yüksek Mahkeme’de çoğunluğu sağlamış, devlet başkanının uygulamalarını yargı karşısında korumaya almış olarak güvenlik ve idari bürokrasinin seçkinlerini kendi kadrolarıyla değiştirerek başkanın iradesine tabi, anayasal denetimden arındırılmış bir “bütünsellik” oluşturarak anayasal-demokrasinin ikili yapısını çözecekler.
Bu seçimlerin özgünlüğü burada yatıyor. Evet Harris-Walz kazanırsa pek bir şey değişmeyecek, en fazla sınırlı bir sosyal demokrat programı uygulama ve “süreç olarak faşizme” karşı, ne kadar kalıcı olacağı belirsiz de olsa bir zafer kazanma fırsatı doğacak. Trump -Vance kazanırsa yalnıza ABD’de rejim değişmeye ülkeyi sivil haklar hareketi öncesine, beyaz ve erkek üstünlüğü adeta “coverture” (Koca/ erkek kardeş/baba, hatta oğul vesayeti) uygulamalarına geri götürmeyi arzulayan bir faşizm yerleşmeye başlayacak!
/././
AKP’nin iki yüzü -Mehmet Ali Güller-
Son örnek, TCG Anadolu gemisinin, İsrail’i koruyan ABD savaş gemisiyle 13- 17 Ağustos tarihleri arasında tatbikat yapması oldu. Aydınlık haberi manşetten, “AK Parti hükümetinin gizlediği faaliyeti ABD açık etti: TCG Anadolu İsrail’i koruyan tatbikatta” şeklinde verdi (Aydınlık, 24.8.2024).
Her konuda açıklama yapan, her faaliyetini duyuran Milli Savunma Bakanlığı “nedense” bu tatbikatı duyurmadı. Türkiye tatbikatı ABD Denizcilik Enstitüsü’nün yayımladığı faaliyet notlarından öğrendi.
Güya AKP Hükümeti, ABD’nin Doğu Akdeniz’e savaş gemisi göndermesine karşı çıkıyor, ABD savaş gemilerinin İsrail’i destekleyerek Gazze’deki soykırımı büyüttüğünü savunuyordu. Taban da iktidarın “ABD’ye meydan okuyan” bu tavrıyla mutlu oluyordu. Meğer Türk savaş gemileri, AKP hükümetinin onayıyla İsrail’i koruyan ABD gemileriyle tatbikat yapıyormuş!
TİCARET VE MÜDAHİLLİK KONUSU
Benzerini ticaret konusunda da yaptılar biliyorsunuz. 7 Ekim 2023’ten itibaren kamuoyu AKP hükümetinden İsrail’le ticareti kesmesini istedi. Kesmediler, “Siyaset başka ticaret başka” dediler. Ne zaman ki 31 Mart 2024 seçiminde İsrail’le ticareti sürdürmenin AKP oylarını erittiğini gördüler, “ticareti kesme” kararı aldılar. Ancak bazen “önceden yapılan anlaşma” diyerek bazen de dolaylı yollardan ticareti sürdürdüler.
Bu köşede konu etmiştik. Erdoğan, Washington’da yapılan NATO zirvesi sırasında basın toplantısında aynen şöyle demişti: “İsrail’i Lahey Adalet Divanı’na Güney Afrika ile şikâyet ettik.” (AA, 12.7.2024).
Oysa doğru değildi. Güney Afrika tek başına şikâyet etmiş, Ocak 2024’te ilk ara karar açıklanmış, AKP mayıs ayında “Davaya müdahil olacağız” demiş, haziran ve temmuz ayları boyunca “Müdahil oluyoruz” diyerek propagandayı sürdürmüş, ancak 7 Ağustos’ta müdahil olmak için resmi başvuru yapabilmişti!
ONE MİNUTE
Bu tezatlıkları perdeleyebilmek için başka tezatlıklara imza attılar. Örneğin Erdoğan, 31 Mart 2024 seçiminden önce İsrail’le ticaretin sürmesine tepki gösterenlere şöyle dedi: “Hiçbir siyasetçinin cesaret edemediği duruşu ‘one minute’ diyerek ortaya koyduk.” Halbuki Erdoğan İsrail’le normalleşme sürecini başlatırken, “one minute” çıkışı için şöyle demişti: “Benim tepkim moderatöreydi. İsrail’e, Peres’e veya Musevilere değildi.”
Kısacası kime “one minute” denildiği, siyasi ihtiyaca göre değişiyordu. Zaten İsrail Cumhurbaşkanı Peres’i 12 Kasım 2007’de TBMM’de konuşturup, ayakta alkışlamışlar; yaklaşık bir yıl sonra 29 Ocak 2009’da ise Davos’ta Peres’le yaptıkları oturumda ünlü “one minute” çıkışını sahnelemişlerdi!
NEO-ABDÜLHAMİTÇİLİK
Sonuç olarak AKP hükümeti Haniye için yas ilan ediyor ama Haniye’yi öldüren İsrail’i koruyan ABD savaş gemileriyle ortak tatbikata onay veriyor; İsrail’i Gazze’de soykırım yapmakla suçluyor ama İncirlik’ten İsrail’e askeri mühimmat taşıyan ABD uçaklarının uçuşlarını engellemiyor; Netanyahu için Hitler benzetmesi yapıyor ama ABD’nin Netanyahu’ya istihbarat sağladığı Kürecik Radarını kapatmıyor.
Temmuz ayında Washington’da yapılan NATO zirvesinden bu yana ise ABD’yle işbirliğini artırmış durumdalar ve AB’nin gayri resmi dışişleri bakanları toplantısına davet edilmekten de son derece mutlular!
Çünkü Erdoğan, yıllardır belirttiğim gibi Neo-Abdülhamitçidir; Rusya’yla anlaşarak kendisine bölgede alan açmaya çalışıyor, bunu ABD’yle pazarlığında kullanıyor, iki büyük gücü de AB’yle dengelemeye çalışıyor.
Problem şu ki Neo-Abdülhamit de Abdülhamit gibi üç tarafa taviz vermek zorunda kalıyor! /././
Cumhuriyet - GÜNDEM
Tarım nasıl çöktü: GSYH’deki payı 1980: Yüzde 26.1; 2002: Yüzde 10.2, 2023: Yüzde 6.2 -Orhan Bursalı-
Vali 'içkili işletme' istemiyor: Amasya'da içkili restoranlar bir bir kapanıyor
Amasya'da turizmciler son yıllarda içki ruhsatı alamamaktan ve içkili işletmelerin bir bir kapanmasından şikayetçi. Kentte son yıllarda birçok tekel bayii ruhsat alamazken, içkili hizmet veren Grand Pasha, Strabon Bar gibi turistik tesislerin ruhsatları iptal edildi. Bunun son örneği de 70 yıldır hizmet veren, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası Ali Kaya Restoran oldu.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/vali-ickili-isletme-istemiyor-amasyada-ickili-restoranlar-bir-bir-2241415) ***
AfyonKarahisar Valiliği, Başkan Burcu Köksal'ı protokolde plastik sandalyeye oturtmaya çalıştı -Can Uğur-
CHP’li Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, Afyonkarahisar Valiliği'nin Kocatepe’de düzenlediği 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinliğine katıldı. Köksal, etkinlik için hazırlanan protokolde plastik sandalyeye oturtulmak istendi. Duruma tepki gösteren Köksal, valiliğe ''Makamın ağırlığını taşımak zorundasınız. Bu mu yani? Afyonkarahisar Belediye Başkanı'na bu mu?'' dedi. Burcu Köksal, sonrasında plastik sandalyeye oturmayı reddederek protokoldeki metal ayaklı sandalyelerden birine oturdu. (https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/afyonkarahisar-belediye-baskani-burcu-koksal-protokolde-plastik-2241475)
***
Kiracılar dikkat! Ev sahiplerinin yeni oyunu belli olduSon dönemde bazı mülk sahipleri, tahliye taahhütnamesi uygulamasını suistimal ederek kiracıların imzasını taklit ediyor. Bu durum, belgede sahtecilik suçu oluşturmasına rağmen, itiraz süresinin sadece 7 gün olması nedeniyle birçok kiracı için büyük bir tehdit oluşturuyor. (https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/galeri-kiracilar-dikkat-ev-sahiplerinin-yeni-oyunu-belli-oldu-2241427)
Elon Musk'ın X'i ve Rusya: Oligarkların oğulları hissedarlar arasında
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder