TÜRK-İŞ mitinginde Atalay'a istifa çağrısı: Destekçilerinden 'Vur de vuralım' sloganı
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Atalay, Çerkezköy'deki mitingde işçiler tarafından protesto edildi. Atalay destekçileri ise istifa çağrısına "Vur de vuralım, öl de ölelim" sloganıyla karşılık verdi.Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), ekonomik kriz ve işçilerin yaşadığı geçim sorununa dikkat çekmek iddiasıyla bugün Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde "Zordayız, Geçinemiyoruz" isimli bir miting düzenledi.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, mitinge gelen işçiler tarafından istifaya çağrıldı. Konuşma yapmak için sahneye çıkan Atalay, işçiler tarafından “Ergün istifa” sloganıyla protesto edildi.
"İstifa" sloganlarına sahneden müdahale eden sunucu, "Arkadaşlar lütfen. TÜRK-İŞ'in gururu, Türkiye işçi sınıfının lideri, genel başkanımız Ergün Atalay burada. Haksızlığa dur diyor. Vergide adalet diyen, taşerona kadro olan, kamu toplu sözleşmesini son kuruşuna kadar imzalayan Ergün Atalay burada" ifadelerini kullandı.
Üzerinde TÜRK-İŞ önlüğü olan sahnedeki Atalay destekçileri işçilerin istifa çağrısına "Vur de vuralım, öl de ölelim" sloganıyla karşılık verdi.
İstifa sloganlarına tepki gösteren Atalay ise yalnızca 398 delegenin oy kullandığı son genel kurulda yüzde 94 oy ile genel başkan seçildiğini anımsatarak şöyle konuştu:
"İşverenlerle mücadele edersin, sermayeyle mücadele edersin, siyasetçiyle mücadele edersin, ama evin içinde bir avuç kardeşimiz evini taşlamaya kalkarsa inanın ayıp ediyor, günah işliyor. Seçtiğiniz adamın başında sonuna kadar durmak mecburiyetindesiniz. Durmazsanız sizi parça parça ederler. Sizi bu ülkede nefes alamayacak duruma getirdiler. TÜRK-İŞ sizin eviniz. Ben emanetçisiyim. Buradaki arkadaşlar emanetçisi. Kimi istiyorsanız onu seçin. Yanımda, aileniz gibi, kardeşiniz gibi, kapı gibi durursanız nefes alırsınız. Ama kapı gibi durmazsanız, evinizi taşlarsanız, 3-5 arkadaşa fırsat verirseniz, onları konuşturursanız bu sorunları aşamazsınız."
İktidarın can simidi, patronun dostu: TÜRK-İŞ
AKP'ye yakınlığıyla bilinen TÜRK-İŞ sadece son bir yılda patronların asgari ücret teklifini pazarlıksız kabul etti, kamuda ek zam yapmayan bakana övgüler düzdü...
2023'ün Aralık ayında toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda iktidar, işçi kesimini sadece TÜRK-İŞ'in temsil etmesine izin vermişti. Komisyon iki defa toplandı ama kamuoyuna bir rakam söylemedi. Taraflar daha sonra Erdoğan'ın davetiyle Saray'a gitti. Asgari ücret için 18 bin lira öneren Türk-İş "uzlaşamadık" dese de masaya oturdu. Ardından yeni asgari ücretin 17 bin 2 lira olduğu açıklandı. TÜRK-İŞ'in uzlaşıya vardığı meblağ, birkaç ay sonra sendikanın yayımladığı araştırmaya göre bile açlık sınırının altında kaldı.
Bu yılın başında kamuda çalışan 700 binin üzerinde işçinin ek zam talebi TÜRK-İŞ, Hak-İş ve hükümetin elbirliğiyle imzalanan ek protokolle görmezden gelindi. İmzalanan ek protokolde kamu işçilerine ek zam yapılmadı, yalnızca 200 bin işçiyi ilgilendiren yüzde 10 civarında bir ücret artışı yapıldı. Ek protokolün ardından TÜRK-İŞ yönetimine tepki gösteren işyeri temsilcilerinin ve işçilerin istifaları başladı. İşçiler tepkiliyken, TÜRK-İŞ Başkanıysa dönemin Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan'a övgü düzerek "Sayın Bakanımız, bu yaptığınız azımsanacak bir iş değil" dedi.
***
Asgari ücret masasında işçiyi temsil edecek! Ergün Atalay: Bir sarı sendikacının portresi -Orhan Gökdemir (07/12/2022)
Yol açtığı son skandal komik bir rakamı 'kırmızı çizgimiz' diye açıklaması. İktidarla asgari ücret pazarlığını iktidarın has adamı yapacak. İşte bir sarı sendikacının portresi…
“Sarı sendika”, işçiden çok işverenin menfaatlerini kollayan, sermaye çevreleriyle iş tutan, işçinin direnmesini, mücadele etmesini engelleyen sendikacılık anlayışını karşılayan bir deyim. Kaynağı Fransa. 1899’da bir fabrikada grevi engellemek isteyen patron, grevi kırmak amacıyla anlaştığı bir sendikayı desteklemiş iş yerinde örgütlenmesi için. İşverenin desteklediği grev kırıcı sendikanın bürosu cephesi sarı boyalı bir binadaymış. İşçiler, grevi yürüten sendikayla, işverenin emri ile grevi kırmaya çalışan sendikayı ayırmak için, sarı renkli binadan gelenlere “sarı sendika” demeye başlamış. İşveren sendikasının canına minnet, “Sarı” adıyla haftalık bir gazete de çıkarmaya başlamış. Sarı sendikacılarda utanma yoktur.
Sarı’ların ülkemizde de köklü bir geçmişleri var. İktidar yanaşması-patron sevici bu renk sendikalar devlet-patron desteğiyle sahayı elinde tutmayı sürdürüyor. 20 yıllık AKP iktidarında ise daha bir palazlandılar, daha bir utanmazlaştılar. Sarıların başını Türk-iş çekiyor. Arkasından “muhafazakar” Hak-İş geliyor. Bunların cümlesi için işçi hakkını savunmak diğer kimliklerinin ardından geliyor. Son ve en görünüş temsilcisi ise Türk-İş’in yıllanmış Başkanı Ergün Atalay.
Mikrofon mağduru
Yıl 2019. Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sırasında mikrofonun açık olduğunu unutup “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” dedi. İşçinin hakkını savunmaktan vaz geçip görüşmeleri işler karışmadan kesmişti. Türk-İş Başkanı, yüzde 15 zam talebiyle oturduğu masada yüzde 8'e imza atmayı “uzasa iş karışacaktı” diye gerekçelendiriyordu.
Yol açtığı son skandal derin ekonomik krizin ortasında komik bir rakamı “kırmızı çizgimiz” diye açıklaması. Bu açıklamadan birkaç gün önce başkanı olduğu sendikanın açıkladığı açlık rakamı başkanın kırmızı çizgisini küsuratla geçiyordu. Başkan rakamı yukarı yuvarlamak yerine aşağı yuvarlamıştı. Fıtratına uygundu bu da, sarı sendikacılığın işi işçiyi sürekli aşağı yuvarlamaktı.
Ergün Atalay'ın daha pazarlıklar başlamadan asgari ücret için 7.785 lirayı “kırmızı çizgi” göstermesi çalışanların tepkilerine neden oldu. İşçiler, “Başkan gel bu para bile bir ay sen geçin” diye isyan etti. Haliyle başkanı maaşını sordular. Yoksulluktan ölüyordu o da. Türk-İş'in kendisine tahsis ettiği şoförlü Audi 6 marka makam aracı ve 25 bin TL maaşı vardı. “Çok düşük bir maaş alıyorum” dedi ama işçi için istediği maaşın dört katıydı maaşı.
İktidarla akrabalığı işçiden daha ileri
Sendikacı, STK Yöneticisi, Türk-İş Genel Başkanı, Demiryol-İş Genel Başkanı. 1954 yılında Adapazarı'nda doğdu. 1967 yılında Donatım İlkokulundan mezun oldu. 1968 yılında TCDD Çıraklık Okuluna girdi ve buradan 1972 yılında mezun oldu. Aynı yıl Adapazarı Vagon Fabrikası'nda işbaşı yaptı. “Bir tarafım Kafkas, diğer tarafım Balkan kökenli. Fabrikaya giriş sebebim 2 ton kömür. Annem 'buraya gir ısınırız' dedi” diye açıkladı çıraklık okulu macerasını. 1978 yılında TÜVASAŞ işyeri sendika temsilciliğine getirildi. 1982 yılında yapılan seçimlerde Demiryol-İş Sendikası Adapazarı Şube Mali Sekreterliğine ve 1992 yılında Şube Başkanlığına seçildi. 1999 yılında Demiryol-İş Sendikası 6. Olağan Genel Kurulunda yapılan seçimlerde Genel Başkanlığa seçildi. 2002'de yedekten girdiği TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu'nda Genel Eğitim Sekreterliği görevine getirildi. İstifa eden önceki Başkan Mustafa Kumlu'nun yerine 2013’te Yönetim Kurulu Kararı ile Türk-İş Genel Başkanlığına getirildi. O gün bugündür o koltukta oturmaya devam ediyor.
Bu başarısını sendikacılığından çok iktidarla ilişkisini yakın tutmasına borçlu. 2016’da oğlu Mehmet Fatih’in düğünü vardı. Adapazarı’nda yapılan düğün töreninde iktidar neredeyse hazır bulunmuştu. Zamanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş, Sakarya Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu oradaydı. Haberlere göre eski Başbakan Binali Yıldırım ile de aralarında su sızmıyordu. Hatta bir ara havuz medyası bir sözü nedeniyle Ergun Atalay’a yüklenince bizzat ziyaret etti, yakınlığı gösterdi. Saldırılar bir anda durdu.
Tayyip Erdoğan'la yediği içtiği ayrı gitmiyor
İktidar beslemesi basının yazarlarından Yalçın Akdoğan, Türk İş Başkanının iktidara bu yakınlığının sırrını, “Atalay’ın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la da samimi bir dostluğu, çok eskilere dayanan bir hukuku vardır” diye açıkladı bir yazısında. Bu dostluk Atalay’ın Demiryol-İş Genel Başkanlığı dönemine dayanıyordu. Atalay, o dönemde parti kurma çalışmaları içindeki Erdoğan ile sık sık görüşüyor, hatta Demiryol-İş Sendikası misafirhanesinde ağırlıyordu. Erdoğan da Adapazarı ziyaretlerinde önce ona uğramayı ihmal etmiyor. Hem dostluğu hem de işçi sınıfını uyuttuğu için ihtiyacı vardı ona. İşçiyi sürekli aşağıya yuvarlama ustasıydı o.
Bu ustalık zaman zaman yol kazalarına da uğruyor. Birkaç yıl önce Tekgıda-İş Sendikası Başkanlar Kurulu, kuruluşunda aktif rol üstlendiği Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu üyeliğinden ayrılma yönünde tavsiye kararı aldı. Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, Türkiye’deki hiçbir işçi konfederasyonunun sınıftan, emekten yana özgür ve bağımsız bir sendikacılık yaptığına inanmadıklarını söyledi. Ayrılma kararının nedenlerinden biri de bu inançtı. Türk-İş ile görüş ayrılıkları derindi. Sendika yönetimi Türk-İş’e bağlı 32 sendikaya da eklerle birlikte 35 sayfalık bir mektup gönderdi. Nihayetinde Tekgıda-İş Türk-İş’te kaldı ama sendikanın konfederasyondan ayrılma yönündeki tavsiye kararının gerekçeleri ibretlikti:
-Türk-İş Başkanlar Kurulu, Türk-İş Yönetim Kurulu’nun önerisiyle 2008 yılında 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü, diğer emek örgütleri ile İstanbul Taksim’de kutlamayı kararlaştırmıştı. Ancak dönemin siyasi iktidarı Taksim mitinginin gerçekleşmemesi için, dönemin Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ile bugünün Genel Başkanı Ergün Atalay’a bakı yapmış ve mitinge katılmamalarını sağlamıştı.
- Türk-İş yönetimi Tek Gıda İş’in kendi kararlarını almasına da engel olmaya çalışıyordu.
-Tekgıda-İş, 2010 yılı Tekel’in özelleştirilmesi, dönemin siyasi iktidarı marifetiyle Çaykur’da yetki ihtilafıyla aidat gelirinin yüzde 80’ini kaybetmişti. Türk-İş aidatını da ödemeyen sendikaya derhal icra takibi başlatmıştı.
-Dönemin Türk-İş Yönetimi, Tekel’in özelleştirilmesine karşı verilen mücadeleye destek olmamıştı.
“Açık mikrofon” skandalı patlak verince Mustafa Türkel o tartışmayı hatırlattı ve şunları söyledi: “Sayın Atalay’ı yaklaşık 20 yıldan bu yana tanıyorum. Bu sözler malumun ilanından başka bir şey değil. Türk-İş Başkanı Sayın Atalay AKP’ye karşı borcunu yerine getiriyor. Sözleşme öncesinde grev ve eylem lafını konuşmaktan korkan bir Türk- İş başkanı vardı. Böyle düşünen bir sendikacının Türk-İş’in başında olması, işçi sınıfı ve emek mücadelesi açısından bir talihsizliktir… Türkiye işçi sınıfı Türk-İş’in bu yetersiz yöneticileri yüzünden ağır bedeller ödüyor.”
'İşçiler öldü ama sistem iyiydi'
O bedel ödetmek için o koltukta oturuyor zaten. Öyle kanıksamış ki bu görevini, 41 madencinin yaşamını yitirdiği TTK’nin Amasra'daki madenini övdü işçilerin gözünün içine bakarak. Amasra Müessesesindeki sistemin bütün maden ocaklarına kurulmasını istedi.
Ama ödettiği bedel giderek ağırlaşıyor. Bu yıl işi biraz daha ileri götürdü, asgari ücretin erkenden konuşulmasının marketleri zam yapmaya teşvik ettiğini iddia etti. İktidarın ve patronların söz birliği ettiği gibi enflasyonun nedeni marketler ve emekçiye verilen yüksek ücretlerdi. Konuşmadı, “Askeri Ücret Tespit Komisyonu toplanır ben de orada ne istediğimi söylerim” dedi, kulağının üzerine yattı. Tepkiler yükselince “Asgari ücretin 7 bin 785 TL’nin altında olması durumunda o masada olmayız” dedi. Halbuki sendikasının açıkladığı açlık rakamı bu rakamın birkaç TL üzerindeydi. Onu bile aşağı yuvarlamayı ihmal etmemişti.
1978 yılından bu yana hep aşağıya yuvarladığı o işçiler ödüyor maaşını. Hem de açlık sınırındaki ücretlerinden ödedikleri sendika aidatlarıyla. Sarı boyalı, kapısını devletin tuttuğu sendikasında mutlu olan birkaç ayrıcalıklıdan biri o. Sırtındaki sarı yelek onun gerçek safını temsil ediyor.
(soL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder