GÜNDEM SURİYE -8 Aralık 2024-

Suriye'de Esad yönetimi devrildi: Cihatçılar Şam'da -soL-

Suriye'de cihatçı grupların başkent Şam'ın merkezine girdiği söyleniyor. Suriye Başbakanı Muhammed Gazi El-Celali, halkın seçeceği herhangi bir yönetimle işbirliğine hazır olduğunu söyledi.

Suriye’de Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) bünyesindeki cihatçı grupların, Suriye Ordusuna karşı 27 Kasım'da başlattıkları saldırılar sürüyor.

Cihatçıların Şam'ın güney banliyölerine girmesinin ardından Suriye Ordusu pek çok noktadan çekilmeye başladı.

Öte yandan Cihatçıların Telegram hesabından yapılan açıklamada, "Baas yönetiminde 50 yıllık baskının, 13 yıllık suçların, tiranlığın ve zorla yerinden edilmenin ardından bugün, 8 Aralık 2024'te, bu karanlık dönemin bittiğini ve Suriye'de yeni bir dönemin başladığını ilan ediyoruz" denildi.

Suriye devlet televizyonunda yayınlanan videoda ise, "Beşar Esad'ın devrildiği ve cezaevlerindeki tüm tutsakların serbest bırakıldığı" duyuruldu.

Suriye Başbakanı: Geçiş hükümetiyle işbirliğine hazırım

Öte yandan Suriye Başbakanı Muhammed Gazi Celali, bir video paylaşarak geçiş hükümeti ile işbirliği yapmaya istekli olduğunu açıkladı.

Celali açıklamada, "hükümetin muhalefete elini uzatmaya ve işlevlerini geçiş hükümetine devretmeye hazır olduğunu söyledi. Celali, "Ben evimdeyim ve gitmedim. Bunun sebebi, bu ülkeye ait olmam" dedi.

Sabah saatlerinde ofisine gideceğini ve çalışmaya devam edeceğini belirten Celali, Suriye vatandaşlarına kamu mallarına zarar vermeme çağrısında da bulundu. Esad'ın ülkeyi terk ettiği yönündeki haberlere ise değinmedi.

Colani kamu kurumlarına yaklaşmayı 'yasakladı' 

HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani de, Başbakan'ın açıklamasıyla paralel bir duyuru yaptı.

Colani, Telegram'dan yaptığı açıklamada "askeri güçlerinin Şam'da kamu kurumlarına yaklaşmasının yasak olduğunu" duyurdu.

Cihatçı lider, "Kamu kurumlarına yaklaşmak kesinlikle yasaktır. Bu kurumlar, resmen devredilene kadar eski Başbakanın gözetimi altında kalacaktır. Havaya ateş açılması da yasaktır" ifadelerini kullandı.

                                                                ***

Cihatçılar Şam'a girerken İsrail Suriye topraklarına saldırdı -soL-

Cihatçıların Şam'a girmesinin ardından İsrail ordusu Golan Tepeleri’nin güneyindeki silahsızlandırılmış bölgeye asker konuşlandırdı.

İsrail, uluslararası hukuku bir kez daha ihlal ederek Suriye’nin Kuneytra bölgesine tanklar eşliğinde sızdı. İsrail medyasının aktardığı haberlere göre, işgal güçleri, Golan Tepeleri’nin güneyindeki silahsızlandırılmış bölgeye asker konuşlandırdı. Bu hareket, cihatçıların Şam'a girmesinin ardından Suriye Arap Ordusu'nun bölgeden çekilmesinin akabinde gerçekleşti.

İsrail'in bu saldırgan adımı, Suriye’nin toprak bütünlüğünü açıkça tehdit ediyor. Silahsızlandırılmış bölge statüsü, BM'nin 1974 tarihli Ateşkes Anlaşması kapsamında korunması gereken bir alan olmasına rağmen, İsrail bu anlaşmayı hiçe sayarak işgalci politikasını sürdürüyor.

Kuneytra bölgesi, Suriye’nin güneybatısında yer alan ve stratejik bir öneme sahip olan bir bölge. İsrail, yıllardır işgal altındaki Golan Tepeleri'nden Suriye topraklarına yönelik provokatif saldırılarını artırarak, bölgede gerilimi tırmandırmaya devam ediyor.

Golan Tepeleri ve Kuneytra, yalnızca Suriye halkının değil, tüm bölge halklarının geleceği için stratejik bir bölge olarak biliniyor. Aynı zamanda İsrail ile Suriye arasındaki sınır bölgesini oluşturan bu stratejik bölgeye dönük saldırıya dair İslamcı çetelerin ve Suriye'deki geçici hükümetin henüz resmi bir açıklaması bulunmuyor.

                                                               ***

Okuyan: 'Suriye bir emperyalist anlaşma doğrultusunda parçalanıyor'-soL-

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Suriye’de ana insan gücünü HTŞ’nin oluşturduğu saldırılara ilişkin "Şimdi sonuna kadar bu sürece karşı durulmalı, bu kepazeliğin meşrulaşması engellenmeli" dedi.
Suriye’de 27 Kasım’da saldırı başlatan Heyet Tahrir’uş Şam (HTŞ) ve AKP destekli Suriye Milli Ordusu’na bağlı cihatçı grupların ilerleyişi sürüyor.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Suriye’de yaşananlara ilişkin sosyal medya hesabı X’ten değerlendirme yaptı.

Okuyan, Suriye’nin emperyalist bir anlaşma doğrultusunda parçalandığını dile getirdi. TKP Genel Sekreteri, “Emperyalist savaşın öngörülemedik sonuçları olur, emperyalist barışın da. Daha süreç devam ediyor. Hesaplar tutmaz, umulmadık dirençler ortaya çıkar, paylaşım kavgasında yeni boğazlaşmalar başlar. Bu nedenle henüz nokta konamaz, konmamalı” ifadelerini kullandı.

"Şimdi sonuna kadar bu sürece karşı durulmalı, bu kepazeliğin meşrulaşması engellenmeli. Sonra? Mücadele sürecek. Bu kavga emperyalizme karşı, gericiliğe karşı, sömürüye karşıdır. Bitmez!" diyen Okuyan'ın açıklamasının tamamı şöyle:

'ABD emperyalizmi ile cihatçı koalisyonu bütün bölgeyi istedikleri gibi tasarlamıştı'

“Suriye’de yaşananlarda bilinmedik bir yan yok. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte adına “Yeni Dünya Düzeni” denerek parlatılmak istenen emperyalist saldırganlığın en önemli enstrümanlarından biri ülkeleri parçalamak, dünyayı küçük birimlere bölmekti. Kimileri bunu “her ulusun devlet olma hakkı vardır” diye karşıladı, kimileri ise “ulus devletlere saldırılıyor” diye basitleştirmeye kalktı. O zamandan bu yana, konunun tamamen sınıfsal olduğunu, çokuluslu tekellerin sermaye hareketlerine, emekçileri sömürme ve doğal zenginliklere el koyma konusunda hiçbir sınırlama istemediklerini anlatmaya çalıştık. Konu aslında ulusal değil, sınıfsaldı. 

Emperyalist müdahale ve savaşların yardımıyla ortaya çıkan yeni birimlerin emperyalizme hizmet edeceği ortadaydı. Balkanların hali görülüyor. “Arap Baharı” adı verilen operasyon, yoksul halkların haklı tepkilerinden yararlanarak Balkanlarda başlayan operasyonu Ortadoğu’ya taşıma projesiydi. Suriye, yoksul halkların tepkisini çeken liberal uygulamalarla batıyla anlaşacağını sanıp baskı mekanizmalarının konforuna yaslanan Esad yönetiminde girdi Arap Baharı’na. Ancak Suriyelilerin bir bölümü cihatçıların ve bölgedeki gerici iktidarları kullanan emperyalist saldırganlığın yarattığı tehlikeyi fark ederek direnmeye başladığında Esad bu direnişin liderliğini üstlendi. 

AKP’nin ve bölgenin diğer gerici iktidarlarının Esad’dan nefret etmesinin nedeni açıktı: Esad’ın kararlı tutumu olmasaydı ABD emperyalizmi ile cihatçı koalisyonu bütün bölgeyi istedikleri gibi tasarlamıştı. Bu direnci İran ve Rusya, kuşkusuz kendi çıkarları doğrultusunda, kuvvetlendirdi ve Suriye’yi düşüremediler.

'İsrail’i desteklemesinin ardında sınıfsal nedenlerin olduğunu bal gibi biliyorlar'

Ancak meselenin özü ulusal değil sınıfsal olduğu için, kapitalizmin yasaları işlemeye devam etti. Savaş yorgunu Suriye’de emekçi halkın arkasında duracağı ekonomi politikalar uygulanmadığı gibi “tehlikenin geçtiği”ni sanan Esad yönetimi yeni liberal politikalarla halkın karamsarlığını artımaya başladı. Öte yandan “direniş cephesi” denen ya da daha genel anlamıyla ABD’nin başına çektiği ittifak sisteminin alternatifi olarak lanse edilen BRICS de ABD ve müttefikleri gibi kapitalist sömürü sistemini baz alıyordu. Kapitalizmde ilkeler olmaz, rekabet, çatışma olur, çıkar ortaklığı olur. 

Filistin halkının başına gelen neydi? Şimdi ortaya çıkan tablodan Filistin direnişini sorumlu tutanlar, “İsrail’i azdırmasalardı” diyenler, ABD ve müttefiklerinin açık, dünyanın geri kalanının ise utangaç bir biçimde İsrail’i desteklemesinin ardında sınıfsal nedenlerin olduğunu bal gibi biliyorlar. İsrail ve genel olarak Yahudi sermayesi çok güçlü, Gazze halkı ise yoksul, az sayıdaki Filistinli patron ise çoklukla gemisini yüzdüren işbirlikçilere dönüşmüş durumda.

'Paylaşım kavgasında yeni boğazlaşmalar başlar'

Şimdi Suriye de kaderine terk ediliyor. Daha doğrusu, bir anlaşma doğrultusunda parçalanıyor. Bu bir emperyalist anlaşmadır. Bu anlaşmanın gelmekte olduğunu üç aydır söylüyoruz. Şimdi Suriye’de emperyalizmin himayesinde bir bir ortaya dökülen ve tekelci medya tarafından cilalanan “lider”lerin ağzında sıradan bir şeymiş gibi dillendiriliyor “anlaşma”. Üsler karşılığında deniyor, Ukrayna karşılığında deniyor. Zaten “İran ile Rusya da anlaşamıyordu” deniyor. Deniyor da deniyor.

Emperyalist savaşın öngörülemedik sonuçları olur, emperyalist barışın da. Daha süreç devam ediyor. Hesaplar tutmaz, umulmadık dirençler ortaya çıkar, paylaşım kavgasında yeni boğazlaşmalar başlar. Bu nedenle henüz nokta konamaz, konmamalı.

Ancak şu bilinmeli: Sınıfsal bakmadan emperyalizme karşı durmak, sınıfsal bakmadan yurt savunması yapmak olanaksızdır. Kapitalist ülkeler arasındaki çıkar çatışmalarından, şu ya da bu ulusa ya da mezhebe karşı geliştirilmiş “güvenlikçi” politikalarla varılacak nokta budur.

'Cihatçı komutanlar 'Türkler bizim dostumuz' dese derin bir oh mu çekeceksiniz?'

Türkiye’ye gelince… Sürece “Kürt devleti kuruluyor”, “HTŞ ile PYD işbirliği yapıyor” diye yaygara koparanlar yıllarca Erdoğan’ın Yeni Osmanlıcı politikalarına hizmet ettiler, şimdi de öyle. HTŞ PYD ile işbirliği yapmasa ne olur? Suriye’de bugün olanlar içinde “Kürt devletinin kurulması” mıdır her şeyin başı ve sonu?

Veya soru şu: HTŞ, Nusra, El Kaide, Işid, ÖSO ya da türevleri, Fırat’ın doğusundan girip Golan tepelerinden çıksa, bütün Suriye’yi kanlı bir halifeliğin içine alsa, arada cihatçı komutanlar “Türkler bizim dostumuz” dese derin bir oh mu çekeceksiniz?

Çekenler olur… İnşaat, gıda, enerji, tekstil, otomotiv tekelleri, bankalar… Bunlar Türkiye değildir, bunlar Türkiye’nin iliğini sömürenlerdir.

Sermaye sınıfı ulus mulus takmaz, sömürü ister, talan ister, kolay hareket ister, emekçileri bölmek ister, ulus yetmez, ulusçuklar türetir, aşiretleri kızıştırır, parlatır. Suriye’de bunlardan çok var.

Şimdi sonuna kadar bu sürece karşı durulmalı, bu kepazeliğin meşrulaşması engellenmeli. Sonra? Mücadele sürecek.

Bu kavga emperyalizme karşı, gericiliğe karşı, sömürüye karşıdır. Bitmez!”

                                                             ***

Suriye’de Orta Çağ’a açılan kapı -Birgün-

Suriye’de iç savaş dengeleri, cihatçıların İdlib sınırlarından Halep’e, Hama ve Humus’tan şimdi Şam’a ilerledikleri hızlı genişleme ile derinden sarsıldı. Esad’ın ayakta kalmasının her geçen an daha zorlaştığı bu beklenmedik gelişme, bölge için de daha karanlık yeni bir dönemin kapısını aralayacak.

Suriye, ABD’nin Ortadoğu üzerindeki hakimiyetini pekiştirmek üzere geliştirdiği Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, bölgenin etnik ve mezhepsel temelde parçalanma politikasına bağlı olarak iç savaşa sürüklendi.

Afganistan işgalinden Irak’a uzanan müdahalenin bir parçası olarak kışkırtılan bu iç savaş, İran’ı kuşatarak “Şii hilali” olarak ifade edilen direniş eksenini kırma hedefinin de bir parçasıydı.

Rusya’nın ve İran’ın da destekleriyle rejim on üç yılı bulan iç savaş boyunca ayakta kalmayı başardı. Fiilen üçe bölünmekle birlikte, önemli bir alanın kontrolünün Suriye rejiminin kontrolünde kaldığı denge, HTŞ’nin son saldırılarıyla birlikte şaşırtıcı bir hızla dağıldı.

Bunun en önemli nedenlerinden birisi Rusya ve İran’ın da savunma hattında etkin bir güç olmaktan çıkması oldu. Ukrayna’da açılan savaş cephesinden ve İsrail’in İran’ı kuşatmaya yönelen saldırı hattına ABD emperyalizminin merkezinde olduğu bu müdahale zincirinin bir ucu da HTŞ aracılığıyla Suriye’ye uzatılarak, bu sonucu ulaşıldı.

Suriye artık rejimin dar bir alana sıkışarak inisiyatifini kaybettiği, cihatçıların merkezine yerleştiği bir geçiş sürecinde, Kürtlerin fiili özerk yönetiminin kalıcılaştırılmaya çalışıldığı bir siyasi geçiş mücadelesine sahne olacak. Büyük Ortadoğu Projesi, bu hamleyle şimdi İsrail’in merkezinde olduğu yeni bir evresiyle karşımıza çıkıyor.

ABD’nin başına 10 milyon dolar koyduğu HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed el-Colani, cübbeleri ve sarıkları çıkarıp yenilediği imajıyla Batı medyasında “ılımlı cihatçı” olarak vitrine çıkarılıyor. IŞİD ve El-Kaide kalıntısı cihatçı bir katilden bir “özgürlük savaşçısı” ve “demokrat” yaratma yarışı içinde, Suriye 21.yüzyılda yeni bir Orta Çağ karanlığına kapı aralıyor.

Türkiye’de bu cihatçılarla ittifakı üzerinden Suriye ve bölgede daha etkin bir güç olmanın yeni hesapları içinde. Mezhepçi bir motivasyonla dahil oldukları iç savaşta, şimdi Şam’ın düşme ihtimalinden duydukları heyecanları gizlenmiyor.

BOP Eş Başkanlığı göreviyle iktidara taşınmış siyasal İslamcı rejim için açılan bu yeni kapı, içerde de iktidarını sürdürmek için bulunmaz bir fırsat olarak görülüyor. Bunun için ABD’nin bu yeni Ortadoğu düzeninde bir rol üstlenilmeye çalışılıyor.

ABD ve İsrail hattına dizilmiş politikalarını perdelemek üzere şimdi mehter marşları eşliğinde, cihatçı çetelerin kirli ellerinde Halep’e çekilen “bayraklarla” ve Tel Rıfat gibi kimi noktalar üzerinden Kürt özerk alanlarının fethine dayanan gösterilerin hiçbir anlamı olmadığı ortada. İçerde gücünü tüketmiş rejim, Suriye’de SMO üzerinden belli bir inisiyatif almaya çalışsa da böyle bir oyun kurucu aktör olma özelliğine sahip olmadığı da ortada. HTŞ’nin Türkiye’den daha çok, ABD ve Batılı güçlerin desteğini alarak, Suriye’nin bütününde etkin olmaya yönelik bir strateji ile hareket etmesi bunun göstergelerinden birisi. Öte yandan, HTŞ ile YPG arasındaki uyumla birlikte, ABD’nin Kürt özerk alanına ilişkin net tutumu da bir başka AKP ve MHP’nin -kabul etmek zorunda kalacağı- bir başka açmazı.

AKP ve MHP, ABD’nin desteğini almak için onun koyduğu bütün bu sınırları kabul ederek, oyunda kendine yer açmaya çalışıyor. Son dönemde Kürt kardeşliği üzerinden ileri sürülen açılımlar da bu arayışın bir ifadesinden başka bir şey değil.

***

Kimin hesabı ne kadar tutacak, Suriye toprakları hangi renkler arasında paylaşılacak herkes bunu bir süre daha bir film izler gibi izleyerek sonucu görecek…

Ama sonuç da belki herkes kendi hesabına kazanım yazsa da sonunda etnik ve mezhepsel temelde bölünmüş coğrafya, sonrasında da bitmez bilmez çatışmalarının harlamaya devam edecek.

Bu da şimdilerde söylendiği üzere Ortadoğu’da bir kardeşlik zemininin değil, Türkiye’yi her geçen gün daha içine alacak ateş çemberinde, ayrışmaların derinleşmesi anlamına gelecektir.  Bütün bu yaşananlardan sonra Büyük Ortadoğu Projesi neydi diye sorulursa, son sahnesi Suriye’de kurulan, Basra’nın harap edilme projesiydi…  Bölgenin etnik ve mezhepsel olarak parçalara ayrılarak sonu gelmeyecek savaşlar içinde Amerikan çıkarlarının daimi kılınması… Türkiye bu ateş çemberinin ortasına atılırken, sınırlarımızda CIA tezgahlarında yetiştirilmiş cihatçılara teslim edilerek, adeta geleceğimize mayın döşeniyor. Bu açılan yeni Orta Çağ kapısından ülkemizi çıkarmak ise, şimdi mezhepçilikle bir kez daha kanı kaynayan çürümüş rejime son vermekten başlayacak.

                                                               ***

Esad devrildi, Rojava'da olağanüstü hal ilan edildi -Birgün-

Cihatçı çetelerin Şam'ı ele geçirmesinin ardından Rojava'da olağanüstü hal ilan edildi. Yapılan açıklamada, "provokasyona gelmeme, kent ve köyleri savunma konusunda en üst seviyede dikkatli olma" uyarısı yapıldı.

Suriye’de Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) bünyesindeki cihatçı gruplar, başkent Şam'da kontrolü ele geçirmesi ve Beşar Esad'ın ülkeyi terk ettiği yönündeki iddiaların ardından SDG'nin egemen olduğu Rojava'da olağanüstü hal ilan edildi.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nden yapılan açıklamada, ülke genelinde yaşanan krize dikkat çekilerek; halka, güvenlik güçlerine ve tüm kurumlara "provokasyona gelmeme, kent ve köyleri savunma konusunda en üst seviyede dikkatli olma" çağrısı yapıldı.

                                                           ***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Birgün "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM" -23 Aralık 2024-

Kızılay 10 milyon avroya fabrika aldı -İsmail Arı-                                           Rafet Doğanay Kızılay’ın 10 milyon avroya Doğan...