Özelleştirme sebep, karanlık sonuç: Yurttaş canının, enerji şirketleri kârının derdinde
Çınartepe ve Darıca'da yüz binlerce kişi günlerdir soğuk ve karanlıkla mücadele ediyor. Enerji dağıtım firmalarıysa halka "az tüketin" demekle yetinip yeni kâr olanaklarının peşinde koşuyor.Enerjide özelleştirmenin faturası bir kez daha halka çıktı. İzmir ve Kocaeli’de günler süren kesintiler nedeniyle yüz binlerce kişi karanlıkta ve soğukta kaldı. Kesintilere neden olan patlamalarda onlarca kişi yaralandı.
İzmir'in Konak ilçesine bağlı Çınartepe Mahallesi’nde yaşanan elektrik kesintileri bölgede hayatı durma noktasına getirdi.
Yaklaşık dört yıldır mahallenin temel problemlerinden biri olan elektrik kesintileri son aylarda günde 8-10 saati bulmaya, bazen de tüm gün sürmeye başladı.
soL’a konuşan Çınartepe Mahalle Muhtarı Garip Karatay, birçok kez sorumlu elektrik dağıtım şirketi Gediz Elektrik’e başvurduklarını, mağduriyetlerinin giderileceğine dair sözler verildiğini fakat herhangi bir somut adım atılmadığını belirtti.
Karatay, “Her gün aynı sıkıntıyı, çileyi yaşıyoruz. Mahallede solunum cihazlarıyla yaşayan, elektrikle ısınanlar kişiler var. Birçok kez Gediz Elektrik’e başvurduk. Mahalleli arıza bildirimi için aradıklarında yetkililer ‘çözeceğiz’ diyor. Arıza bildirimi yaptıktan sonra birkaç saatlik geçici çözümler bulunuyor, sonra yine aynı sorun devam ediyor. Bugüne kadar somut herhangi bir adım atılmadı” dedi.
Şirketten kapısına dayanan mahalleliye: 'Az elektrik tüketin'
Şikayetleri sonuçsuz kalan mahalleli, Pazartesi günü Gediz Elektrik’in Manavkuyu şubesi önünde eylem düzenledi.
Eylem için toplanan mahalle sakinleriyle konuşan şirketin Manavkuyu şube müdürü “Isıtıcılarınızı daha az çalıştırın ve daha az elektrik tüketin” tavsiyesinde bulundu.
Görüşmeden net bir zaman ve çözüm önerisi çıkmadığını belirten mahalle halkı, sürecin takipçisi olacaklarını ve gerektiğinde eylemlerine devam edeceklerini belirttiler.
Mahallenin eyleminin ardından şirket Çınartepe'ye takviye trafo gönderdi.İZSU ve Gediz el ele: Trafo patladı
Çınartepe sakinleri çözüm beklerken, dün gece yeni bir sorun patlak verdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi iştiraki İZSU’ya bağlı ekiplerin çalışma yaptığı sırada elektrik kabloları koptu ve mahalledeki ana trafolardan biri patladı.
İzmir Alsancak’ta 12 Temmuz’da Gediz Elektrik ve İZSU’nun ihmalleri nedeniyle yaşanan elektrik kaçağı faciasında iki yurttaş hayatını kaybetmişti.
Faciaya rağmen İZSU’nun çalışma yaptığı birçok noktada hâlâ Gediz Elektrik’e ait kabloların açıkta bırakıldığı görülüyor.
Darıca'da enerji krizi çözülemiyor
Enerjide özelleştirmenin halkın canına kastettiği bir diğer yer Kocaeli’nin Darıca ilçesi.
28 Aralık’ta Bayramoğlu Mahallesi'nde bir patlama meydana geldi. Patlamanın nedeni Rams İnşaat'ın izinsiz kazısı nedeniyle Palgaz'a ait doğalgaz ana hat borusunun delinmiş olmasıydı.
İlerleyen saatlerde iki ayrı mahalledeki iki binada iki saat arayla doğalgaz patlamaları yaşandı.Toplam 14 kişi yaralandı.
Patlamanın nedeni hatalı şekilde yapılan gaz kesme ve açma işlemiydi. Tesisatlarda maliyet nedeniyle kullanılan kalitesiz ve teknik yeterliliği olmayan ekipman hava boşluğu ve tesisatta kaçak oluşmasına yol açmıştı.
Palgaz’ın sorumluluk alanındaki Gebze Mevlana Mahallesi’nde de geçtiğimiz Ekim ayında yine patlama yaşanmış ve iki yurttaş hayatını kaybetmişti.
Şirket yeni patlamalar yaşanmaması için Darıca’da gaz akışı kesildi. Hava sıcaklığının gece saatlerinde sıfırın altına düştüğü kentte halk elektrikle ısınmaya yöneldi.
Ancak SEDAŞ isimli şirkete ait elektrik altyapısı ihtiyacı karşılamaya yetmedi ve bu defa da ilçede elektrik kesintileri başladı.
Bir gecede iki yangın
Gaz akışı yeniden sağlansa da Darıca’da elektrik krizi 5 gündür devam ediyor.
Dün akşam saatlerinde Emek Mahallesi’nde bir trafoda yangın çıktı. Elektrik kablolarındaki patlamayla sokak karanlığa gömüldü. Yangın, itfaiyenin müdahalesiyle söndürüldü.
Saat 22.25 sıralarında Osman Gazi Mahallesi İstiklal Caddesi’nde bir elektrik panosu patladı. Patlama sırasında elektrik panosundaki arızayı gidermeye çalışan Palgaz personeli iki teknisyen yaralandı. Vücudunda yanıklar oluşan işçiler hastaneye kaldırıldı.
Halk karanlıkta, şirket kârında
Darıca'da yaşanan doğal gaz patlamaları ve elektrik sorunlarına dair açıklama yapan Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Kocaeli Şubesi Gebze Temsilcisi Baycan Aküzüm, trafo kapasitelerinin yetersiz kaldığına dikkat çekerek, elektrik dağıtım şirketi Sedaş’ın bu sorunu çözmek yerine yeni kârlar elde edebileceği pazarlara yöneldiğini aktardı:
“Bazı işveren ve üyelerimizden gelen iddialara göre, dağıtım şirketinin firma elektriksel bakım ve müşavirlik alanlarına yöneldiği ve bu alanda çalışmalar başlattığı ifade edilmiştir. Bu bağlamda, elektrik dağıtım şirketinin görev tanımına sadık kalması, iddia edilen konulardan uzak durması ve önceliği bölgemizdeki altyapı çalışmalarına vermesi gerektiğini düşünüyoruz.”
'Devlet kontrolünde olmalı'
Aküzüm ayrıca, "Elektrik ve doğal gaz gibi temel hizmetlerin, halkın güvenliği ve ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabilmesi için devlet kontrolünde olması gerektiğini” vurguladı.
Elektrik dağıtımı 10 yıldır bütünüyle özel sektörün elinde. Doğal gaz dağıtımı da büyük oranda şirketlere ait. Ülkenin dört bir yanında enerji hatlarını parselleyen holdinglerin gözü kârdan başka bir şey görmüyor. Altyapı yatırımları buna göre planlanıyor, maliyetler düşürülüyor, ne bakım ne de onarım yapılıyor.
Enerjide özelleştirmenin faturası yalnızca şişirilen faturalarla ödenmiyor. Kimi günler süren kesinti sonunda donarak, kimi elektrik hattından çıkan yangında, kimi de yağmurlu bir günde açıkta bırakılan kablolar nedeniyle hayatını kaybediyor. Holdingler halkın canına kastediyor.
***
TKİ, 3 milyarı aşan borcuna rağmen Soma Termik Santrali'ne kömür vermiş
TKİ ile 2015'te özelleştirilen Soma Termik Santrali İşletmesi arasındaki kömür satış fiyatları anlaşmazlıkları nedeniyle 19 Nisan 2023'ten beri tahsilat yapılamadığı ortaya çıktı.(https://haber.sol.org.tr/haber/tki-3-milyari-asan-borcuna-ragmen-soma-termik-santraline-komur-vermis-397180)***
HTŞ’nin Adalet Bakanı: Halkın yüzde 90’ı müslüman, parlamentoda şeriat kararı çıkabilir.
HTŞ’nin Adalet Bakanı Şadi VeysiSuriye’de HTŞ’nin Adalet Bakanı Şadi Veysi ülkenin yüzde 90’ının müslüman olduğunu savunarak parlamentodan şeriat yasası kararı çıkabileceğini söyledi.
Suriye’de Beşar Esad yönetimini deviren cihatçı silahlı grupların başındaki Heyet Tahrir’uş Şam (HTŞ) yönetiminden yargı sisteminin şeriat kurallarına göre düzenleneceğine ilişkin ilk resmi açıklama geldi.
HTŞ’nin Adalet Bakanı olarak atadığı Şadi Veysi, Dubai merkezli Akhbar Al Aan kanalına konuştu, Suriye halkının yüzde 90’ının müslüman olduğunu, bu yüzden parlamentoda çoğunluk kararıyla şeriat kurallarının benimsenebileceğini söyledi.
Göreve atanmasından sonra yaptığı ilk açıklamada “Allah’ın yasasını uygulayacakları”nı söyleyen Veysi’ye bu sözlerinin anlamı soruldu. Bu sözlerinin Suriye’deki Hıristiyan nüfustan “cizye” benzeri bir vergi alınacağı şeklinde yorumlandığı da anımsatıldı.
Bu soru üzerine Veysi “Suriye halkının şu anda yüzde 90’ının müslüman olduğuna dair kuşku yok. Ve 'biz parlamento halk tarafından oluşturulacak, halkın istedikleri parlamentoda kararlaştırılacak' dediğimizde bu, halkın arzularını yansıtıyor” dedi.
“Bu yüzden şeriatın uygulaması, bir sonraki aşamada özellikle İslam hukukunu temsil edenler açısından büyük bir rol oynayacak” diyen Veysi özetle şu ifadeleri kullandı:
“Eğer Suriye halkının yüzde 90’ı inançlarının merkezinde olan bir şeye oy vermek istiyorsa o zaman bu halkın seçimidir. Bu çerçevede biz şeriatın uygulanmasının devletin halka dayatması olmayacağını söylüyoruz.”
Suriye’de farklı din ve mezheplerin varlığının da ayrı mahkemelerle hesaba katılacağını söyleyen Veysi “Suriye’nin uzun bir yasa tarihi var ve hiç kuşku yok ki önceki Suriye yasalarının kökeni İslami şeriata dayanıyor. Örneğin medeni hukuk Hanefi fıkhına dayanıyor, bu yüzden şu aşamada yasal değişikliklerin durumu bu halkın çoğunluğunun müslüman olduğu, aynı zamanda diğer mezheplerin de bulunduğu, Suriye hukukunun buna saygı duyduğu ve mezhep mahkemelerinin de bulunduğu gerçeğini hesaba katacaktır” diye konuştu.
Suriye’de yargı sisteminin “mezhep mahkemelerinin varlığını” şart koştuğunu kaydeden Veysi burada kastedilenin Dürzi toplumu olduğunu ve aile işleriyle ilgili mahkemeler olduğunu, bunu onayladıklarını ve İslam ile çelişkili bulmadıklarını anlattı.
Suriye’de önümüzdeki günlerde yapılması planlanan genel diyalog konferansına işaret eden Veysi önceliklerinin önceki rejimden sonra askıya aldıkları ve toplumun geneline uygulanacak yasaların belirlenmesi olduğunu söyledi.
***
Türkiye'nin terör listesindeki isim Suriye'de general olunca listeden çıktı
İçişleri Bakanlığı, Culani'nin Tuğgeneral olarak atadığı Muhtar Türki kod adlı Ömer Çiftçi'yi bir günde mahkeme kararı olmadan Türkiye'nin "Aranan Teröristler" listesinden çıkardı.(https://haber.sol.org.tr/haber/turkiyenin-teror-listesindeki-isim-suriyede-general-olunca-listeden-cikti-397159)***
TOKİ ve Hazine'ye ait denize sıfır parseller damadın şirketine -Yusuf Yavuz-
Gazipaşa’daki Koru sahilinde TOKİ’ye ait parsellerde üç ayrı otel yapmak isteyen şirketin yöneticisi Mücahit Hamza Ekşi, TOKİ’nin eski Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik’in damadı çıktı.Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde bulunan doğal sit alanı niteliğindeki Koru sahili, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından otel yapılması için geçtiğimiz yıl Rizeli Ekşi ailesinin şirketi olan AHES Gayrimenkul’e tahsis edildi. TOKİ ve Hazine'ye ait olan parseller birleştirilerek 5 yıldızlı 3 ayrı otel yapımı için hazırlandı. Yerel halkın ‘Fidanlık’ olarak andığı bölgede yer alan denize sıfır arazide toplam 2100 yatak kapasitesine sahip üç otel ve 12 lüks villa yapılması planlanıyor. İki kilometrelik Koru sahilini büyük ölçüde işgal edecek olan otel projeleri için geçtiğimiz hafta ÇED süreci başlatıldı. TOKİ’ye ait parsellerde otel yapmak isteyen şirketin yöneticisi olan Mücahit Hamza Ekşi’nin, TOKİ’nin eski Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik’in damadı olması dikkat çekiyor.
Antalya’nın Gazipaşa ilçesindeki Koru sahilinde bulunan TOKİ ve Hazine'ye ait araziler, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Temmuz 2023’te turizm amaçlı yatırım yapmak üzere Rizeli Ekşi Ailesi'ne ait şirkete tahsis edildi. Süleyman Ekşi’ye ait şirket, son yıllarda aldığı kamu ihaleleriyle dikkat çekiyor.
Şirket yöneticisi TOKİ’nin eski Başkan Yardımcısının damadı
AHES şirketi yöneticilerinden Mücahit Hamza Ekşi, TOKİ’nin eski Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik’in damadı. Halen AKP’li Fatih Belediye Başkan Yardımcısı olan Özçelik, 2014-2019 yılları arasında TOKİ’nin ikinci adamıydı. Özçelik, 2003-2014 arasında ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde çeşitli birimlerde yöneticilik yaptı.
Mehmet Özçelik, 2014-2019 döneminde TOKİ Başkan Yardımcılığı yapmıştı.Nikâhı Alanyalı İBB Başkanı Uysal kıydı
Mehmet Özçelik’in kızı Büşra Özçelik ile Süleyman Ekşi’nin oğlu Mücahit Hamza Ekşi, Aralık 2017’de evlendi. Hilton Bomonti’de yapılan düğün töreninde çiftin nikâhını dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Alanya kökenli Mevlüt Uysal kıydı. Uysal’ın yeni evli çifte nasihati, “İtaat et, rahat et” oldu. Düğünün sonunda ise Rizeli Ekşi ailesine izafeten Horon, Burdurlu Özçelik ailesine izafeten ise Teke zeybeği gösterisi yapıldı.
Ekşi ve Özçelik ailelerini birleştiren düğün, Aralık 2017'de yapılmış, nikahı ise Alanyalı Mevlüt Uysal kıymıştı.Kayınpeder Özçelik TOKİ’den sonra Fatih Belediyesi'ne geçti
TOKİ’de 5 yıl Başkan Yardımcısı olarak yöneticilik yapan, Fatih Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik’e damat olan Mücahit Hamza Ekşi, aile şirketi AHES’i baba Süleyman Ekşi ve kardeşi Ebubekir Ekşi ile birlikte yönetiyor. AHES Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, daha önce İstanbul ve değişik illerde aldığı kamu ihaleleri ile gündeme gelmişti.
Gazipaşa’da otel yapmak isteyen üç şirket de aynı aileye ait
Ekşi ailesinin Antalya Gazipaşa’da yapmak istediği üç ayrı otel projesi için geçtiğimiz hafta ÇED süreçlerinin başladığı duyuruldu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Koru sahilindeki Hazine ve TOKİ’ye ait parsellerin birleştirilmesiyle oluşturulan arazide yapılması planlanan üç ayrı otel için ÇED süreçlerinin başlatıldığını duyurdu. AHES, Çağrankaya ve Sour adıyla üç ayrı şirket adına yapılan ÇED başvurularının üçü de aslında aynı aileye ait olduğu görülüyor.
Ön izin süresi dolunca Gazipaşa Belediyesi'ne başvurdular
Doğal sit alanı olarak koruma altına alınan ve Caretta caretta türü deniz kaplumbağaları için yuvalama kumsalı olan Koru sahili, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Temmuz 2023’te AHES İnşaat’a tahsis edilmişti. Bakanlık, şirkete 7 Temmuz 2023 tarihinde 1 yıllık ön izin belgesi verdi. Ancak süresi içinde yetiştirilemeyeceği anlaşılan işlemlerin, şirketin 8 Ağustos 2023 tarihinde Gazipaşa Belediyesi’ne yaptığı başvuru ile imar planlarının kesinleşeceği tarihe kadar dondurulduğu belirtiliyor.
Otel yapılmak istenen Koru sahili deniz kaplumbağaları için yuvalama alanı.'Kişiye özel imar planı yapılıyor iddiası'
Gazipaşa Hepimizin Platformu, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, söz konusu alanda kişiye özel imar düzenlemesi yapıldığı eleştirisinde bulunmuştu: “İlçemizin tümünü kapsayan imar planında, sosyal, kültürel, sağlık gibi ortak kullanım alanları zaten çok çok yetersiz, hatta sembolik değerlerde bile değildir. Bu ilçemiz için hazırlanan bilimsel raporlarda da açıklanmıştır. Örneğin ilçemizde yer olmadığı için fen lisesi bir ilkokulun bahçesine, Devlet hastanesi dik bir tepenin yamacına yapılmak durumunda kalınmıştır. Hal böyle iken, özel şirketlerin kazancı uğruna, eldeki kamu alanlarını da çıkarmak akıl işi değildir. Aynı zamanda, bu hazine arazisi dağ köylerimiz de dâhil olmak üzere, 50.000 nüfuslu bir ilçenin önünde, kumsal kıyılarda kamuya ait tek nefes alma noktasıdır.
'Günübirlik alanlar otellerin ön bahçesi olacak'
Adı ‘Koruma Amaçlı’ olan kıyı planları, 2019 yılında sadece yatırımcıyı koruyacak şekilde evrilmiş, halkın günübirlik alanlarına 2019’da bu revizyonla oteller el koymuştur. Önceki plan notlarında, günübirlik alan tanımı ‘Toplumun yararlanmasına açık olmak kaydıyla’ diye başlarken, 2019’daki plan notlarında bu kaldırılmış, ‘konaklama tesisinin devamı, tesisin tamamlayıcı niteliğinde’ olduğu yazılmıştır. Yani sıra sıra bütün oteller, halkın kullanım alanı olması gereken günübirlik alanlara havuzlarını, barlarını yapabilecekler, günübirlik alanlarımızı otellerinin ön bahçesi olarak kullanabileceklerdir.”
TOKİ ve Hazine’ye ait sahil 49 yıllığına Ekşi Ailesi'nin oldu
Yapılan parselasyon ve toplulaştırma çalışması sonrasında Koru sahilindeki TOKİ ve Hazine’nin mülkiyetindeki araziler 2308 Ada 1 Parsel, 2310 Ada, 1 Parsel ve 2312 Ada 1 Parselde toplandı. Oteller için ayrılan parseller, 53 bin 801, 55 bin 451 ve 54 bin 152 olmak üzere toplam 163 bin metrekareden büyük bir araziyi kaplıyor. Şirket, 49 yıllığına bu arazilerin üst kullanım hakkını elde etmiş oldu.
Koru sahilinde üç ayrı otelin yapılacağı hazine arazileri.Otel uğruna koruma alanları yok sayılıyor
Koru sahilinin deniz kaplumbağaları için yuvalama ve üreme alanı, proje alanının yakın çevresinin ise Akdeniz fokları için yaşam alanı olduğu biliniyor ancak otel projeleri için hazırlanan ÇED başvuru dosyasında “Proje alanı ve etki alanında ‘Önemli Deniz Kaplumbağası Üreme Alanları’nda belirtilen I. ve II. Koruma Bölgeleri, ‘Akdeniz Foku Yaşama ve Üreme Alanları’ bulunmamaktadır” ifadelerine yer verilmesi dikkat çekiyor.
ÇED başvurusunda ‘kültürel ve doğal miras yok’ dediler
Doğrudan doğal sit alanı olan Koru sahili ile sahilin batısındaki Selinus Kalesi’nin eteklerinin arkeolojik sit alanı olmasına karşı otel projeleri için hazırlanan ÇED başvuru dosyasında “Proje alanı ve etki alanında ‘Kültürel Miras’ ve ‘Doğal Miras’ statüsü verilen kültürel, tarihi ve doğal alanlar bulunmamaktadır” deniliyor.
Tarımsal üretimi de yok saydılar
Otel projelerinin daha kazma vurulmadan yok saydığı bir başka konu ise bölgenin tarımsal üretimi. Koru sahilinin olduğu bölgede önemli bir tarımsal üretim yapılırken ÇED başvuru dosyasında “Tarımsal kalkınma alanları, sulanan, sulanması mümkün ve arazi kullanma kabiliyet sınıfları I, II, III ve IV olan alanlar, yağışa bağlı tarımda kullanılan I. ve II. sınıf ile özel mahsul plantasyon alanlarının tamamı, Proje alanı ve etki alanında Tarım Alanları bulunmamaktadır” görüşü savunuluyor.
‘Arsa olduğu için burada flora da fauna da yok’
Oteller için tahsis edilen parsellerin ‘arsa’ vasıflı olduğu vurgulanan ÇED dosyasında, “2308 ada 1 parselde, 54.152,78 m2 büyüklüğündeki alan arsa niteliğinde tapulu olduğundan herhangi bir flora ve fauna bulunmamaktadır” deniliyor.
Kıyıdaki yeraltı suları risk altında
Toplam 2100 yatak kapasiteli 3 ayrı 5 yıldızlı otel ile 12 lüks villa yapılması planlanan Koru sahili, Gazipaşa Kıyı Ovası’nın bir parçası konumunda. Bu bölge, denize doğru akan yeraltı sularını barındırıyor. Bir tarım kenti olan Gazipaşa için yaşamsal önemdeki su kaynaklarının devasa kazı alanları yaratacak olan otel inşaatlarından olumsuz etkilenmesi bekleniyor. Son yıllarda yoğun su çekimine konu olan yeraltı sularının kot seviyesi düştükçe, kıyı alanının tuzlu suya maruz kalmasının da artacağı belirtiliyor.
Koru sahilindeki hazine arazisinin tahsisini alan Ekşi ailesi burada 3 ayrı otel ve 12 lüks villa inşa etmek istiyor.Sahildeki arazide 6 metre derinliğinde kazı yapılacak
Ancak otel projeleri için hazırlanan ÇED başvuru dosyalarında kıyı alanındaki yeraltı sularıyla ilgili ne tür bir önlem alınacağına dair bilgi bulunmuyor. Buna karşılık inşaat sırasında 6 metre derinliğinde kazı yapılacağı belirtilerek şu bilgilere yer veriliyor: “Faaliyet alanında 6 metre kazı yapılacaktır. Kazı işlemlerinden oluşacak hafriyat malzemesi Gazipaşa Belediyesi’nden gerekli izinler alınarak Gazipaşa Belediyesi tarafından belirlenen alana gönderilecektir. Hafriyat çalışmaları 6 ay (180 gün)’da günde 16 saat çalışılarak tamamlanacaktır.”
Sadece bir otel inşaatında günlük 762 ton hafriyat malzemesi çıkacak
Sadece bir otel için toplam 6 ay süreceği belirtilen inşaat çalışması sırasında günde 762,93 ton hafriyat malzemesi çıkacağı, çıkan hafriyatın ise 30 ton kapasiteli kamyonlara yüklenerek taşınacağı belirtiliyor.
Gazipaşa Selinus sahilindeki Hazine arazisinde yapılmak istene projenin görseli/././
2025’ten ne istenir?-Rıfat Okçabol-
Barış içinde yaşamak ve emekçilerin sömürülmesinin önüne geçmek için, eğitim sistemlerinin piyasacı, gerici ve ırkçı birey yetiştirmemesi ile bu tür anlayış sahiplerinin iktidar olmaması gerekiyor.
Dünyada 8 küsur milyar insan yaşadığına göre, insanların yeni bir yılda gerçekleşmesini isteyeceklerinin sayısı da herhalde milyonları bulacaktır. Bu yazı çerçevesinde konuyu genelleştirmek için, insanların yeni yıldan beklentilerini, tanınmış psikolog Abraham Maslow’un yıllar önce belirlediği insanların genel gereksinimleri üzerinden ele alabiliriz. Maslow’a göre insanın yaşamını sürdürmesi için en temel gereksinimlerin başında hava, su, beslenme, barınma, giyinme, ısınma ve uyuma gibi fiziksel/biyolojik gereksinimler gelmektedir.
Yaşamın sürdürülmesi için gereksinim duyulan hava (nefes almak), yakında vergilendirilebileceği söylense de, şimdilik bedava. Barınma gereksinimini halletmiş kişiler için, uyuma da bedava sayılabilir. Diğer gereksinimler ise parayla karşılanıyor. İnsanlar şebeke suyuna bile para ödüyor, içme suyu ise çok daha pahalı. Yaşamını sürdürmesi için insanın suya, beslenmeye, barınmaya, giyinmeye ve ısınmaya para ödemesi gerekiyor. Kişi evliyse ve de eşi çalışmıyorsa, en azından suya, beslenmeye ve giyinmeye harcanacak para artıyor. Eşi çalışmayan bir kişinin bir-iki çocuğu varsa, bir de bu çocuklar okula gidiyorsa, harcamanın ne kadar artacağını tahmin etmek bile zor oluyor. Bir de lokantaya, sinemaya, tiyatroya, çay bahçesine ya da gezilere gidemeyip ev dışında zaman geçirme olanağı bulamayan evlilerin, ikiden fazla çocuk sahibi olduğunu düşünün!
Bilindiği gibi insanlar, bu temel gereksinimlerini genelde çalışarak aldığı maaşla, emekliyse çalıştığı yıllar üzerinden hak ettiği emekli aylığıyla karşılıyor. Ülkemizde 8 milyon kişinin asgari ücretle çalıştığı ve 8 milyondan fazla emeklinin de asgari ücretten çok daha az emekli aylığı aldığı açıklanıyor. Bu durumda 2024 yılının ikinci yarısında, çocuklarıyla birlikte 15-20 milyon insanın 17 bin lira olan asgari ücretle, çocuklarının ayrı evlerde oturduğu düşünülen 8 milyon emeklinin de 17 binin çok altında olan bir ücretle yaşamsal gereksinimlerini karşılamaya çalıştığı biliniyor.
17 bin liranın epey üstünde aylık alan emekçiler de, temel yaşamsal gereksinimlerini zar zor karşıladığından, asgari ücretle çalışanların ne denli zorluk çektiklerini, yakından biliyor.
Dolayısıyla 2024 yılında, aldıkları aylıklarla yaşamlarını zorlukla sürdüren emekçilerin 2025 yılından öncelikli beklentisinin, yaşamsal gereksinimlerini rahatlıkla karşılayacak bir ücret olacağını düşünmek herhalde yanlış olmuyor. Ancak iktidar, bu tür beklenti içinde olanları umursamadığını gösteriyor: Emekçilerin beklentilerini karşılamayıp asgari ücrete enflasyonun altında zam yaptığı gibi, yaptığı zammın ardından dolaylı vergileri de artırıyor; yıllardır yaptığını yapıp onlardan sabır ve anlayış bekliyor!
Günümüzde savaş olan ülkelerde yaşananlara bakınca, Maslow’un temel gereksinimlerle ilgili betimlemeyi normal koşullarda-barış içinde yaşayan insanlar için yaptığı anlaşılıyor. Örneğin bir yıldır, Gazze’de yaşayanların en temel gereksiniminin yaşamak/ölmemek olduğu gerçeğini yaşıyoruz. 2025 yılının onlara bir umut olmadığı gibi, İsrail’in tutumu nedeniyle Suriye, İran, Lübnan ve Yemen de yaşayanlara da, emperyalist devletler nedeniyle, Ukrayna’da ve hatta 3. Dünya Savaşı çıkması olasılığından söz edilmesine bakılırsa, dünyanın pek çok yöresinde yaşayanlara da umut olmadığı görülüyor. Bu arada,
- komşu ülkenin toprağına göz dikenler,
- komşu ülkede savaş çıktığında, “Bize yeni iş alanları açılacak” diye sevinenler,
- kendi ırkından başka ırkları ırk ya da kendi dininden başka dinleri din saymayanlar,
- cihatçılar ve
- IŞİD'liler gibi başka inançta olan kadınların ırzına geçenler ve onları köle olarak satanlar ile bu tür davranışları benimseyenler
var oldukça, yaşama güvencesini sağlamanın kolay olmadığı görülüyor.
Yaşama güvencesini sağlamak, barış içinde yaşamak ve emekçilerin sömürülmesinin önüne geçmek için, eğitim sistemlerinin piyasacı, gerici ve ırkçı birey yetiştirmemesi ile bu tür anlayış sahiplerinin iktidar olmaması gerekiyor.
/././
Adana’da ilçe milli eğitimden bakanlığa uzanan skandal: 'Hibeyi veririm ama malları benden alacaksın'-Özkan Öztaş-
Adana’da bir okul müdürü, kamu kaynaklarını yağmalamak isteyenlere direnince yağma ortaya çıktı: Bakanlıkta bir ekip hibe verdikleri okulları kıskacına alarak paraya çöküyormuş!
Bir mahalle-köy okulu düşünün.
Öğrenci sayısı 40-50 kadar. Okulda klima ihtiyacı var ama bütçe yok.
Sonra okula bir telefon geliyor ve eğer okul müdürü kabul ederse bir milyon liradan daha fazla hibe sağlayabileceğini söylüyor. Hem de böylesi bir zamanda. Okullar ödenek, öğrenciler tek öğün yemek bulamıyorken.
Ama telefondakilerin bazı şartları var tabii.
Adana’nın Ceyhan ilçesinde yaşanan olay, Milli Eğitim Bakanlığı’na çöreklenen bir ekibin, kamu kaynaklarını nasıl yağmaladığını ve bu kaynakları halkın ihtiyaçlarından nasıl uzaklaştırdığını gözler önüne seriyor. Bir yanda tek öğün yemekle yetinen öğrenciler ve temizlik personeli eksikliği çeken okullar, diğer yanda devletin milyonlarca liralık ödeneğini kendi ceplerine indirmeye çalışanların düzeni…
Hibeye şart: 'Bizden almazsan ödeneği geri çekeriz'
Ceyhan Birkent İlk-Ortaokulu Müdürü, okulunun klima ve güvenlik kamerası ihtiyacını karşılamak için başvuruda bulunuyor. Malum, Adana çok sıcak ve eğitimin devam etmesi için klimalar çoğu okulda tercih değil zorunluluk haline geliyor. Okul müdürü de çalışmalara başlıyor, okula klima bulmak için.
Okul müdürü sorunu ekonomik olarak çözmek için ilçedeki bir başka okuldan klima devralıyor, ancak montaj süreci tamamlanmadan devreye birileri giriyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden arayan G. A.'nın devreye girmesiyle süreç karmaşık bir hal alıyor. Eski klimaları almak isteyen müdürden haberdar olan ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden arayan görevliler müdüre bir “teklif” ile geliyor.
Gelen teklifi heyecanla bekleyen okul müdürü ise hayal kırıklığıyla karşılaşıyor: İlgili kişiler, bu “yardımın” ihtiyaçların belirli firmalardan alınması şartıyla yapabileceğini söylüyor. Ama karşılığında ihtiyaç duyulan birkaç klimanın çok çok ötesinde bir hibe alabileceklerini de ifade ediyorlar.
Ardından bir telefon daha geliyor okul müdürüne. Kendisini "Bakanın sağ kolu" olarak tanıtan A.K. okul müdürüne, “Ödeneği karşılarım, ama klimaları benden alacaksınız” diyor. Aynı kişi, işler yürüsün diye başka bir ismi sürece dahil ederek fahiş fiyatlı proforma (alıcı tarafından teslim alınacak mal veya hizmet hakkında bilgilerin yer aldığı) faturalar gönderiyor. Bakanın "sağ kolundan" gelen faturalar ise mevcut klima fiyatlarından neredeyse iki kat daha pahalı.
İhaleyi usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirmek isteyen okul yönetimi ise direniyor ve bu sistematik baskıya karşı harekete geçiyor.
Bakanlık görevlilerinden yüzde 20 komisyon şartı ve mafyatik tehditler
Ödeneğin onaylanmasının ardından, okul müdürü açıkça şu tehditle karşılaşıyor: “Eğer klimaları dediğimiz yerden almazsanız, ödeneği geri çekeriz.”
Okul müdürü, bu tehditlere karşı harekete geçiyor ve yasal süreçlere uygun olarak ihaleye çıkıyor. Komisyon tarafından belirlenen en uygun teklifi seçen okul yönetimi, hibe olanağını şantaja dönüştüren bakanlık ekibini devre dışı bırakıyor. Ancak bunun bedeli ağır oluyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın Harcama Yönetim Sistemi'ne (HYS) düşen ödenekler birkaç saat içinde bloke edilip iptal ediliyor.
İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden gelen bir telefon ise iptal gerekçesini gözler önüne seriyor: “Kimse babasının hayrına yapmaz bu işi. Yüzde 20 komisyon almadan kimse bu işi yapmaz.”
Savcılığa intikal eden süreç ve inatçı öğretmenler
Zaman içinde kimi gerçekler ortaya çıkıyor. Hibe vermek ama tedariki gösterdikleri yerden temin edilmesini sağlamak için çalışan ekip, onlarca okula bu şekilde ödenek aktarmış. Okul müdürleri bu duruma ses çıkarmayıp ödenek sağlarken, ürünlerin kat be kat fazlasına alınmasına arabuluculuk eden ekipse yolsuzluk yapmış.
Şirketler, faturayı şişirip üstünü bu ekibe devreden esnaflar ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden, Milli Eğitim Bakanlığı'na kadar uzanan koca bir liste durumun vahametini ortaya koyuyor.
İşte Bakanlık içindeki ekibin tek dayanağı ise buydu.
Ancak okul yönetiminin, kamunun kaynaklarını yağmalamak isteyen bu düzene karşı çıkışı süreci savcılığa taşıdı. Bakanlık soruşturma başlatmak zorunda kaldı ve ilgili kişiler için süreç başladı. Okul müdürü, yapılan baskıları, “Şu marka ve şu firmadan alacaksınız” talimatlarını ve bu süreçte uğradıkları mağduriyeti kayda geçirdi. Müdür ve ekibi milyonlarca liralık hibenin belirli firmalara yönlendirilmesine engel oldu.
Adana Ceyhan’da yaşananlar, kamu vicdanını sarsan nitelikte. Orada engellenen yağma ise başka pek çok ilçede yaşanmaya devam ediyor.
Ceyhan’daki bu mücadele kamu kaynaklarının korunmasının ve halkın hak ettiği hizmetlerin sağlanmasının önemini bir kez daha hatırlatıyor.
/././
IŞİD’e yardım gönderen, El-Kaide’ye iftar veren vakıf üniversitede kulüp açtı -Yekta Armanc Hatipoğlu-
Geçmişinde IŞİD’den El-Kaideye kadar pek çok gerici örgütle ilişkisi bulunan İHH, Anadolu Üniversitesi’nde kulüp açtı.Müslüman Kardeşler, diğer adıyla İhvan adlı örgütün Türkiye ağının parçası olan İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH), “Anadolu Genç İHH Kulübü” adıyla Anadolu Üniversitesi’nde kulüp açtı.
İHH, her ne kadar “yardım vakfı” gibi görünse de geçmişinde IŞİD’den El-Kaide’ye kadar pek çok dinci örgütle ilişki içine girdi.
Vakıf, okulda düzenlediği çoğu etkinliği sadece kadınlara ya da erkeklere özel yapıyor.
THTM Eskişehir Öğrenci İnisiyatifi ve Anadolu Dayanışma Ağı’ndan ortak açıklama
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi (THTM) Eskişehir Öğrenci İnisiyatifi ve Anadolu Dayanışma Ağı, İHH’nın geçmişini anlattıkları ortak bir açıklama yaparak “Anadolu Üniversitesi öğrencileri olarak yardım kuruluşu adı altında faaliyet gösteren gericilere üniversitemizde geçit vermeyeceğiz!” dedi.
Açıklamanın yazılı olduğu bildiriler Türkiye Komünist Partili öğrenciler tarafından Açık Öğretim Fakültesi önünde öğrencilerle buluşturuldu.
'AKP’nin siyasi ajandasının bir parçası'
THTM Eskişehir Öğrenci İnisiyatifi Anadolu Dayanışma Ağı Temsilcisi Bartu Can ile İHH’nin Anadolu Üniversitesi’nde kulüp açması hakkında konuştuk.
Bartu Can, her sene gericiliğin dozunun artırıldığını ve bunun üniversitelere de yansıdığını söyledi.
“ÇEDES projesiyle MEB’e bağlı okullara imam girmesi ve İHH gibi gerici vakıfların üniversitelere girmesi arasında hiçbir fark yok” diyen Can, bunların AKP’nin siyasi ajandasının bir parçası olduğunu ifade etti.
İHH’nin IŞİD’e silah gönderilmesinde rol oynadığına dair iddaların mahkeme kayıtlarına yansıdığını ve geçtiğimiz sene de Anadolu Üniversitesi’nde iftar verdiğini hatırlatan Can, şimdi kulüp aracılığıyla kendilerini okulda kalıcılaştırmaya çalıştıklarını söyledi.
Anadolu Genç İHH Kulübü’nün "harem selamlık" etkinliklerine değinen Can, bu konseptle gericiliklerinin dozajını gösterdiklerini söyledi.
“Biz Anadolu Dayanışma Ağı, THTM Eskişehir Öğrenci İnisiyatifi ve Türkiye Komünist Gençliği olarak bu gericilerin karşısında olacağız. Örgütlü gericiliğin karşısına daha fazla örgütlenerek çıkacağız” diyerek sözlerine devam eden Can, kendileri okulda olduğu müddetçe gericilerin okulda rahat rahat hareket edemeyeceğini belirtti.
İHH’nin Bosna Savaşı’yla başlayan hikayesi…
Adını Bosna Savaşı’nda duyuran örgüt, kısa süre sonra vakfa dönüştü. Bosna Savaşı’nın ardından Çeçenistan, Filistin, Kosova, Suriye gibi İslamcı hareketlerin etkin olduğu savaş bölgelerinde faaliyet gösterdi.
Vakfın temel motivasyonu ise cihatçı çetelere yardım.
El-Kaide’ye iftar verdi
Suriye’de savaşın yoğun olarak yaşandığı dönemde Türkiye’den Suriyeli cihatçı örgütleri destekleyen vakıfların başını İHH çekti. İHH, 2013 yılında El Kaide uzantılı Nusra Cephesi’nin kontrolünde olan Rakka’da iftar yemeği verdi.
O tarihlerde kentte Nusra Cephesi’nin yanı sıra Ahrar üş-Şam ve IŞİD’ın o dönem kullandığı adıyla Irak-Levant İslam Devleti grupları da bulunuyordu.
Anadolu Ajansı ise bu olayı haberleştirirken Rakka’nın, Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu’nda (ÖSO) olduğunu yazmıştı. Ancak bahsi geçen örgütlerin hiçbiri ÖSO’ya bağlı değildi.
El-Kaideci isim: İHH yardım eder, TIR’ları geçiririz
2016’da görülen Ankara El Kaide davasının iddianamesinde bir numaralı sanık olan Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun Suriye’deki IŞİD yapılanmasına eleman ve malzeme götürme işini yaptığı belirlendi. İddianameye giren ve 2013 yılında yapılan telefon görüşmelerine göre Gözlemecioğlu, bu iş için İHH’yi kullanabileceğini söyledi.
Gözlemecioğlu, iddianameye giren kayıtlara göre şunları söyledi:
“Bir tır veya üç büyük kamyonluk yardım malzemesinin geçişi için yolu hazırlayabilirim, gerekirse İHH yardımı ile malzemeleri geçirebilirim.”
2016 yılında IŞİD için savaştığı bilinen Oğuzhan Gözlemecioğlu’nun şu an yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor.
IŞİD bölgesinde kalan tanık: Yardımlar İHH’dan geliyordu
İHH’nin cihatçı çetelerle ilişkisi bununla da sınırlı değil. 9 Haziran 2021’de 11. duruşması görülen, firari sanıklarının yargılandığı 10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasında tanık olarak dinlenen IŞİD’li sanığın eşi Merve Dündar, IŞİD kampında kaldığı süre boyunca yardımların İHH’den geldiğini kaydetti.
10 Ekim 2015’te Suriye’de olduğunu söyleyen Dündar, Suriye’de bulunduğu sürece İHH üzerinden gelen yardımları kocasıyla birlikte dağıttıklarını ve 2020 yılında kaçakçılara 12 bin dolar ödeyerek Türkiye’ye döndüğünü anlattı.
MEB ile İHH iş birliği protokolü imzaladı
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), 2023 yılında İHH ile iş birliği protokolü imzaladı.
Protokolün amacının, “ülkedeki çocuklarla dünyanın çocuklarını bir araya getirmek, bir çocuk dayanışması temin edebilmek ve değerler eğitimi çerçevesinde küçük yaşlardan itibaren iyiliklerle büyüyen bir nesil yetiştirebilmek amacıyla Türkiye’deki ve dünyadaki yetim çocukların desteklenmesine ilişkin gönüllülükle yürütülecek faaliyetleri içeren usul ve esasları belirlemek” olduğu ileri sürüldü.
Protokolün, MEB’e bağlı resmi ilkokul, ortaokul ve lise kademesindeki okulları kapsayacağı ifade edildi.
/././
AKP'li eski vekiller arasında 'Süleymancılar' davası: 'Sayende hain AKP’liler de yargılanacak'
Eski AKP milletvekili Ali İhsan Arslan, Süleymancılar tarikatının kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan'ın torunu ve eski AKP milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun'a dava açtı.(https://haber.sol.org.tr/haber/akpli-eski-vekiller-arasinda-suleymancilar-davasi-sayende-hain-akpliler-de-yargilanacak)***
İsrail, Suriye’nin askeri ve bilimsel birikimini yok etmeye devam ediyor: Halep’te büyük patlamalar
İsrail ordusu dün gece Halep’teki bir askeri fabrika ile bilimsel araştırma merkezini havadan vurdu. AA’ya göre İsrail askerleri havadan indirme operasyonu da yaparak bölgedeki güçlerle çatıştı.(https://haber.sol.org.tr/haber/israil-suriyenin-askeri-ve-bilimsel-birikimini-yok-etmeye-devam-ediyor-halepte-buyuk)***
(soL)