Yeni rejim inşası darbesi -Mehmet Ali Güller-
Gezi üzerinden “anayasal düzeni ortadan kaldırmak”, kent uzlaşısı üzerinden “terör” ve İBB şirketleri üzerinden “yolsuzluk” iddiasıyla Ekrem İmamoğlu başta 106 kişiye yapılan 19 Mart operasyonu, gerçekte yeni rejim inşası darbesidir.
Bunu çeşitli muhalefet çevreleri içinde hâlâ anlamayanlar var; hâlâ yatay geçiş diyorlar, hâlâ şu harcama diyorlar, hâlâ şu isim diyorlar. Ergenekon-Balyoz kumpaslarında da yaşadık; orada da hukuk dediler, şu isim dediler, bu dosya dediler, AKP’nin oltasına düştüler.
Mesele diploma, hukuk, yolsuzluk, terör, anayasal düzeni değiştirme vs. değildir, mesele bunlarla suçlayıp toplumu körleştirerek muhalefeti dönüştürerek yeni rejim inşası için yeni anayasa ve sınırsız başkanlık yolunu açmaktır.
TERÖR VE ANAYASAL DÜZEN KONUSU
AKP’nin “yaptığının tersini söyleyen, söylediğinin tersini yapan” çizgisi ve yasa torbasına “iyiyi”, operasyon torbasına “kötüyü” koyan taktik tuzağı, bir muhalif avlama yöntemidir, ne acı ki hâlâ yutulabilmektedir.
106 kişiye operasyon torbasında, Gezi ile anayasal düzeni ortadan kaldırma suçlaması var. Tersine, Gezi, anayasal düzeni savunuyordu; nitekim Gezi’yi aşan AKP anayasayı değiştirdi, parlamenter sistemi yıktı, anayasal düzeni değiştirdi ve yeni rejim inşa etmeye çalışıyor.
106 kişiye operasyon torbasında terör suçlaması var; CHP’nin İstanbul’da DEM ile yaptığı “kent uzlaşısı” ittifakını terörle işbirliği ve “PKK’ye yardım” sayıyorlar. Tersine, İstanbul belediye seçiminde “Kürtler CHP’ye oy vermesin” diye PKK’nin başı Öcalan’ı konuşturarak kendileri terörle işbirliği yaptılar. Tersine, şu anda “kurucu önder” ilan ettikleri Öcalan ile DEM’i “dönüştürüp” yeni anayasa-sınırsız başkanlık operasyonunda kullanmaya çalışıyorlar.
TUZAK REÇETELER
Bu operasyonlar ve Erdoğan-Bahçeli-Öcalan açılımı aynı hedefin gereğidir: Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek, muhalefeti zayıflatmak ve dönüştürmek, Öcalan’a taviz verip iç siyaseti dizayn etmek, yeni anayasa yapabilme sayısını bulmakta DEM’i kullanabilmek, DEM seçmeninin oyuyla sınırsız başkanlık kazanarak yeni rejim inşasını başarmak...
Meselenin bu olduğunu göremeyip hâlâ hukuk diyenler, hâlâ yatay geçiş ve diploma diyenler, hâlâ yolsuzluk diyenler, bari sunulan “çare” tuzaklarından öğrensinler; CHP’nin AKP ile anayasa değişikliğinde uzlaşarak operasyonlardan kurtulabileceğini tavsiye eden kumpas aparatlarına dikkat etsinler.
NE YAPMALI?
AKP’yi normal bir siyasi parti olarak değerlendirerek, onunla helalleşme ve normalleşme yöntemleriyle yarışabileceğini sanmanın faturası ödeniyor aslında.
Hadi önceki aşamaları geçelim ama bu son aşamayı, yani Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i tutuklayarak başlatılan aşamayı bile tam olarak kavrayamadılar. Saray, tepkinin ölçüsünün zayıflığını görerek adım adım devam etti. Beşiktaş, Beykoz diyerek ilerledi ve sonuçta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kadar uzandı. Ve ne yazık ki CHP’nin tepkisinin ölçüsüne göre tıpkı Ergenekon-Balyoz kumpaslarındaki gibi yeni dalgalar da olası...
CHP’nin bu operasyonlara karşı izlediği sistem içi mücadele yönteminin başarısızlığı ortada. Sadece televizyonlara çıkıp konuşarak, parti binasında basın toplantısı düzenleyerek, TBMM grup toplantısında şikâyet ederek, bu operasyonlar durdurulamaz. Kafanın önce sistemin dışına çıkarılması gerekir; demokratik kitle örgütleriyle birleşme, halkla bütünleşme, alanlarda demokrasi mevzisi inşa etme hedeflenmelidir.
Bazı CHP’li yöneticilerin 19 Mart darbesinden sonra bu yönde mesajlar vermesi umut vericidir, bakalım...
Ve bitirirken önemle belirteyim: Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu operasyon, aynı zamanda iktidarın onu (ya da Mansur Yavaş’ı) yenemeyeceğini anlamasının ve korktuğunun göstergesidir. İş, ana muhalefetin bu krizi iyi yönetebilmesine bağlıdır artık. /././
Sivil darbe ve akla ziyan 5 çelişki -Emre Kongar-
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu’nun, içlerinde belediye başkanları, politikacılar, bürokratlar ve bir de ünlü gazetecinin bulunduğu yüz kadar kişiyle birlikte gözaltına alınmasını “19 Mart Darbesi” olarak niteledi. Bu gözaltıdan önce, İmamoğlu’nun yaklaşık 35 yıl önce o zamanki usullere uygun bir yatay geçiyle aldığı üniversite diploması da iptal edilmişti!
Peki, bu darbeyle ilgili olan çelişkiler nelerdir?
1) Birinci çelişki, Ekrem İmamoğlu’na karşı yapılan bütün bu engellemelerin, onun seçmen nezdindeki itibarını artırmakta, seçim şansını yükseltmekte oluşudur. Bu açıdan İktidar göz göre göre siyaseten kendi seçim şansını azaltan büyük bir yanlış yapmaktadır.
2) İkinci çelişki, İktidarın “Yeni Süreç” bağlamında doğrudan PKK lideri Öcalan ile görüşmeye başlamış olmasına rağmen, muhalefeti PKK ile ilişkili diye suçlaması ve belediye başkanlarını gözaltına almasıdır.
İktidar, doğrudan PKK terör örgütü lideri ile temastayken CHP’yi, “Kent uzlaşısı” adı altında meşru bir örgüt olan DEM Parti ile işbirliği yaptığını öne sürerek PKK ile ilişkilendirip teröristlikle suçlayabilir mi?
Buna kimse inanır mı?
Kamuoyu ve yargı mekanizması, bunu suç olarak kabul eder mi?
3) Üçüncü çelişki, Cumhurbaşkanı’nın kendi diploması hakkında çok ciddi iddialar varken İmamoğlu’nun zamanın usullerine uygun diploması üzerinden haksız ve hukuksuz görünümlü bir saldırı yapılmasıdır.
Bu haksız saldırı, dikkatleri Cumhurbaşkanı’nın tartışmalı diploması üzerine çekeceği için hem siyaseten hem de hukuken stratejik ve taktik bir yanlış değil midir?
4) Dördüncü çelişki, ülkede büyük bir kaynak yetersizliği, yüksek bir enflasyon ve geçim sıkıntısı yaşanırken, yurtiçinden ve dışından ekonomik ve mali destek aranırken, belediye başkanlarının görevden alınarak bu aranan desteğin ön koşulu olan Hukuk Devleti güvencelerinin zedelenmesidir.
Hukuk Devleti ve bağımsız yargı güvencelerinin zedelenmeleri, iç ve dış kaynakların gelmesini engelleyeceği için ekonomik ve mali sorunları daha da derinleştirmez ve yoğunlaştırmaz mı? (Nitekim, döviz ve borsa göstergeleri hemen çıldırmış, denge zar zor sağlanabilmiştir.)
5) Beşinci çelişki, bölgede yaratılan istikrarsızlık ve bunun sonucu olarak dökülen kanlar, yerlerinden yurtlarından edilen sığınmacılar, artık Türkiye’yi de tehdit etmeye başlamışken ülkedeki istikrarı bozmaktır.
Böyle bir ortamda meşru muhalefeti baskılamak, dışlamak ve düşmanlaştırmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısını zedelemek, bir Milli Güvenlik sorunu yaratmaz mı?
Bu çelişkileri ne kişisel bir mantık ne de bir devlet mantığı kaldırabilir: Görünen manzara odur ki “Şahsım Devleti Rejimi” bütün tutarlılığını, mantığını, hukukunu, meşruiyetini ve güvenilirliğini yitirmiştir!
/././
Faşizm ve dil -Ergin Yıldızoğlu-
Faşist hareketler, rejimler ülkelerinin diline savaş açarlar. Hitler’in propaganda bakanı Goebbels, “Kültür sözcüğünü duyunca silahıma sarılırım” diyordu.
TRUMP REJİMİ DE AYNI YOLDA
ABD’de süreç olarak faşizm de bu yönde hızla ilerliyor. Başkan yardımcısı JD Vance, “Üniversiteler savaş alanımızdır profesörler düşmanımız” diyor, büyük alkış topluyordu. Trump rejimi, ilk ve ortaöğretimde, üniversitelerde, ABD tarihinin köleci, soykırımcı dönemlerinin öğretilmesini yasaklamaya çalışıyor. Eğitim bakanlığını ortadan kaldırmayı ve yoksul öğrencileri etkileyecek şekilde programlardan fonları kesmeyi amaçlıyor. Üniversitelerdeki özgür tartışma ortamını, antisemitizmle mücadele kisvesi altında hedef alıyor; eğitim bakanlığı, 60 üniversiteyi soruşturarak akademide ifade özgürlüğüne yönelik baskıyı güçlendiriyor. Trump, CNN ve MSNBC haber kanallarının yasadışı olduğunu iddia ediyor. Trump rejimi devlet dairelerinde, yazışmalarda, web sitelerinde yüzden fazla sözcüğün kullanılmasını yasakladı: Bazıları Türkçeye çevrilince birden fazla sözcük oluyor:
Erişilebilir-aktivizm-aktivistler-savunuculuk-savunucu-savunucular-onaylayıcı bakım-kapsayıcı-müttefiklik-ırkçılık karşıtlığı-doğumla belirlenen-doğumda kadın olarak belirlenen-doğumda erkek olarak belirlenen-risk altında-engel-engeller-ait olmakönyargı-önyargılı-... konusunda önyargılı-önyargılar-... hakkında önyargılar-biyolojik olarak kadın-biyolojik olarak erkek-siyah, yerli ve renkli insanlar-siyah-süt annesi-emziren kişiler-emziren-temiz enerji-iklim krizi-iklim bilimi-ticari seks işçisi-topluluk çeşitliliği-topluluk eşitliği-doğrulama önyargısı-kültürel yeterlilik-kültürel farklılıklar-kültürel miras-kültürel hassasiyet-kültürel olarak uygun kültürel olarak duyarlı-çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık-çeşitlilik, kapsayıcılık ve erişilebilirlik- çeşitlilik, eşitlik, kapsayıcılık, erişilebilirlik ve aidiyet-çeşitlilik, eşitlik, kapsayıcılık ve adalet-engellilikler-engellilik-ayrımcılığa uğramış-ayrımcılık-ayrımcı-eşitsizlik-çeşitli-çeşitli geçmişler-çeşitli topluluklar-çeşitli topluluk-çeşitli grup-çeşitlendirilmiş-çeşitlendirmek-çeşitlendirme-çeşitlilikçeşitliliği artırmak-çeşitliliği artırma-çevresel kalite-eşit fırsat-eşit-likadil-adillik-hakkaniyet-etnisite-dışlanmış-dışlama-ifade-kadınkadınlar-feminizm-kapsayıcılığı teşvik etme-toplumsal cinsiyete dayalı şiddet-cinsiyet-cinsiyete dayalı-cinsiyete dayalı şiddet-cinsiyet çeşitliliği-cinsiyet kimliği-cinsiyet ideolojisi-cinsiyet onaylayıcı bakımcinsiyetler-Meksika Körfezi-nefret söylemi-sağlık eşitsizliği-sağlık hakkaniyeti-Hispanik azınlık-tarihsel olarak-kimlik-göçmenler-ön-yargı-örtük önyargılar-kapsayıcılık-kapsayıcı-kapsayıcı liderlik-yerli toplulukeşitsizlikler-eşitsizlik-adaletsiz-adaletsizlikler-adaletsiz-likadaletsizlik-kurumsal-kesişimsel-kesişimsellik-kilit gruplar-kilit kişilerkilit nüfuslar-Latin-LGBT-LGBTQ dışlamak-dışlanmış-ruh sağlığı-azınlıklar-azınlık-en yüksek riskerkeklerle seks yapan erkeklerçok kültürlü -yerli Amerikalı-ikili cinsiyet sistemine uymayan-baskıbaskıcı-yönelim-ayrıcalık-ırkçılık-cinsellik-sosyal adalet-onlar/onlaratrans-transgender-savunmasız topluluklar-kadınlar. (The New York Times)
MANN VE KLEMPERER
Almanya’da Nazilerin dili bir iletişim aracı olmaktan çıkarıp bir propaganda, manipülasyon, baskı silahına dönüştürmelerini, bunlar yaşanırken irdeleyenler arasında Thomas Mann ve Victor Klemperer’in katkıları özellikle önemlidir.
Thomas Mann, Nazi rejiminin Almancayı nasıl bozduğunu, yozlaştırdığını sıkça dile getirmiştir. Mann, bu süreci ahlaki ve kültürel bir çöküş olarak ele alırken Klemperer dilbilimsel ve ideolojik bir analiz yapıyordu. Nazi rejiminin, dili gerçekleri gizlemeye yönelik bir düşünce kontrol aracı olarak kullandığını, dilin bizzat halkın ve medyanın katılımıyla nasıl dönüştürüldüğünü gösteriyordu.
/././
(Cumhuriyet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder