BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -7 Mayıs 2025-

Ticaret erbabı vekile yeni çuval ihalesi -İsmail Arı-

“Ticaret erbabıyım” diyen AKP Antep Milletvekili Mehmet Eyup Özkeçeci, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’ndan 9,2 milyon TL’lik kömür çuvalı ihalesi aldı. Çuvallarda “Para ile satılamaz” ibaresinin yer alacağı belirtildi.

İktidar partisi mensupları kamudan milyonlarca liralık ihaleler almaya devam ediyor. AKP Antep Milletvekili Mehmet Eyup Özkeçeci’nin kamudan bir ihale daha aldığı anlaşıldı.

Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kurumu Genel Müdürlüğü 25 Şubat 2025’te “Kömür torbası alımı” ihalesi düzenledi.

Çuvallarda “Para ile satılamaz” ibaresinin yer alması istenilen ihaleyi 9 milyon 256 bin TL teklif veren Antep merkezli Ünal Sentetik Dokuma Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi aldı. Milyonlarca liralık ihaleyi alan şirketin sahiplerinin AKP Antep Milletvekili Özkeçeçi ile aile üyeleri olduğu biliniyor.

              Bugünün BirGün'ü

KAMUDAN 20 İHALE ALDI

Özkeçeci’nin şirketi 2011 ile 2025 yılları arasında kamudan 20 ayrı ihale aldı. Bu ihalelerin toplam bedeli ise 177 milyon 500 bin TL’yi aşıyor. Özkeçeci’nin en fazla ihale aldığı kurumların başında Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kurumu Genel Müdürlüğü, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur) geliyor.

AKP’li Mehmet Eyup Özkeçeci daha önce yaptığı açıklamada ise milyonlarca liralık ihale aldığını doğrulayarak “Ben ticaret erbabıyım” ifadelerini kullanmıştı.

SKANDALA İMZA ATMIŞTI

Özkeçeci, 6 Şubat 2023’te deprem felaketinde de bir skandala imza atmıştı. Yurttaşlar, topladıkları yardımları deprem bölgesine gönderdi. Ancak Antep’e gönderilen jeneratör, elektrikli ısıtıcı ve cep telefonu şarjı gibi birçok yardım malzemesinin, dönemin AKP Antep İl Başkanı olan Mehmet Eyup Özkeçeci’nin “Ünal Sentetik Dokuma” isimli fabrikasına götürüldüğü ortaya çıktı.

Depremden sonra İl Başkanlığı görevinden ayrılarak Antep Milletvekili olarak Meclis’e giren AKP’li Özkeçeci ise “Evet, yardımları fabrikamıza götürdük. Sivil vatandaşların yardımları hepsi. O dönemde herkes yardımları depolamak için hanesini açtı. Bizim fuar merkezimiz yardımla doldu sonra biz de hanemizi (fabrika) açtık. Artık bir tane yardım yok hepsini ihtiyaç sahiplerine gönderdik” demişti.

                                                             ***

Belediye başkanından AKP’lilere yemek kıyağı -İsmail Arı-

AKP’li Ahmet Cin’in yönettiği Pendik Belediyesi’nin defalarca AKP İlçe Başkanlığı için yemek siparişi verdiği ortaya çıktı. TÜGVA’nın kirasını ödeyen ve beş danışmanı olan Cin, belediye kasasından bir ton baklava almış.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon tartışılmaya devam ederken bir AKP’li belediyenin daha dikkati çeken harcamaları ortaya çıktı.

İstanbul’daki AKP’li Pendik Belediyesi’nin Denetim Komisyonu Raporu, Nisan ayı Belediye Meclis oturumunda görüşüldü. Denetim komisyonunun CHP’li meclis üyeleri Denetim Raporu’na şerh koydu.

CHP’li meclis üyeleri, Pendik Belediyesi’nin 2024’te TÜGVA’ya ait öğrenci yurdunun 241 bin 612 TL’lik kirasını ödediğini belirledi. Belediye, Yedi Hilal Derneği’ne ait yurdun da 38 bin 422 TL’lik kirasını ödedi.

BEŞ DANIŞMANI VAR

Şerhin en dikkati çeken kısmı ise özel kalem harcamalarıyla ilgili bölüm oldu. Pendik Belediye Başkanı AKP’li Ahmet Cin’in beş danışmanı olduğu ve 2024’te danışmanlara toplam 6 milyon TL maaş ödendiği belirlendi.

BİR TON BAKLAVA ALDI

Ayrıca Cin’in belediye bütçesinden düğünlerde takılmak üzere 1 milyon 870 bin TL’lik takı aldığı, misafir ağırlama restoran ve market giderleri olarak 2 milyon 500 bin TL harcandığı ayrıca Gazi Burma isimli tatlıcıdan 332 bin TL’lik baklava alındığı öğrenildi. CHP’li meclis üyeleri bu harcama ile bir ton baklava alındığını ifade etti.

Belediyenin yemek siparişlerini de inceleyen CHP’li meclis üyeleri, “Belediyemizin özel kaleminden defalarca AKP İlçe Merkezi’ne gönderilmek üzere yemek siparişleri verildiği tespit edilmiştir” dedi.

328 BİN TL ÇÖPE ATILDI

Pendik Belediyesi, Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü’nden hayvan barınağı yapmak için arazi kiraladı. Ancak iki yıldır kiralanan alanda çivi dahi çakılmadı. Meclis üyelerinin şerhinde bu durum şöyle anlatıldı:

“Kurna Mahallesi’nde bulunan ve hayvan barınağı yapılmak üzere Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü’nden 2023’ün Ocak ayında kiralanan, o dönemden beri kira ödediğimiz ama üzerine bir çivi dahi çakmadığınız yer için 2024 yılında da boşuna 328 bin 437 TL kira ödenmiş ve paramız çöpe atılmıştır. Hayvanlarımız bu yıl da bakımsız, evsiz ve sahipsiz kalmıştır.”

                                                         ***

Konak sevdası paraları yuttu -Mustafa Bildircin-

2023’te 73,6 milyon TL harcama ile yapımına başlanan hükümet konağı, AKP heyetinin ziyareti ve “En kısa sürede bitirilecek” açıklamasından sonra yarım kaldı. İnşaatın tamamlanabilmesi için konağın maliyeti 102,2 milyon TL’ye fırladı.

Aydın Söke’de inşa edilecek Hükümet Konağı için çalışmalar, Mayıs 2023’te başladı. Aydın Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın 4 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirdiği ihale kapsamında 73 milyon 650 bin TL’lik anlaşma yapıldı. Valilikten 73,6 milyon TL’lik ihale alan yüklenici firmaya 26 Mayıs 2023 tarihinde, konağın inşa edileceği yerin teslimi gerçekleştirildi.

Yüklenici firma, ihale sözleşmesi gereği projeyi 480 günde bitirmeyi taahhüt etti. Bu kapsamda Aydın Söke Hükümet Konağı’nın 17 Eylül 2024 tarihinde teslim edilmesi planlandı.

AKP’LİLERDEN ZİYARET

AKP heyeti, konağın taahhüt edilen teslim tarihine 11 gün kala inşaat sahasına gitti. Heyete, TBMM KİT Komisyonu Başkanı ve AKP Milletvekili Mustafa Savaş ile AKP milletvekilleri Seda Sarıbaş, Ömer Özmen ile AKP MKYK Üyesi Mehmet Umut Tuncer yer aldı. AKP Aydın milletvekilleri ziyaretin ardından, konağın en kısa sürede bitirileceğini açıkladı. AKP’li Özmen, konakla ilgili açıklama yaparak, “Söke Hükümet Konağı yeni hizmet binası hemşerilerimize hayırlı uğurlu olsun” dedi. Aydın Söke Hükümet Konağı, AKP'lilerin iddia ettiği gibi, “Kısa süre içinde” tamamlanamadı. Müteahhidin inşaatı yarım bıraktığı öğrenildi.

PARA YUTAN KONAK

Aydın Valiliği, yarım bırakılan konağın inşaatı için ikmal ihalesi düzenlemek zorunda kaldı. 26 Mart 2025 tarihinde düzenlenen ikmal ihalesi kapsamında bir inşaat şirketiyle 28 milyon 550 bin TL’lik sözleşme imzalandı. Konak için harcanan toplam para, 102 milyon 200 bin TL’ye yükseldi.

                                                                   ***

TRT’nin gelirinin yüzde 69’u halktan -Mustafa Bildircin-

TRT’nin Sayıştay raporunun görüşüldüğü Komisyon toplantısı, kurumun gelirinin yüzde 69’unun vergilerden oluştuğunu ortaya koydu.

                            Huzur hakkı alan Hilal Kaplan toplantıya katılmadı.

TBMM KİT Komisyonu, TRT’nin Sayıştay raporu ve mali tablolarını görüşmek amacıyla toplandı. Hilal Kaplan’ın, komisyon toplantısına katılmaması tepki çekti. Tarafsız yayıncılık ilkesine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle eleştirilen TRT’nin muhalefete yönelik yanlı yayın politikası da komisyonda tartışıldı. Toplantı, TRT’nin yurttaşlardan elde etiği dev geliri ve fahiş harcamalarını da gözler önüne serdi.

TBMM KİT Komisyonu Üyesi ve CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Hilal Kaplan’ın komisyon toplantısına katılmamasına tepki gösterdi. Kaplan’ın göreve geldiği günden beri hiçbir toplantıya katılmadığının altını çizen Yavuzyılmaz, “Mazeretini öğrenmek istiyoruz. Neden denetim aşamasında buraya gelip denetime tabi olmuyor?” ifadesini kullandı. Kaplan’ın annesinin rahatsızlığından dolayı Medipol Hastanesi’nden iki günlük rapor aldığı için komisyona gelmediği bildirildi.

TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, komisyonda yaptığı konuşmada, TRT’nin gelirlerindeki artış ile övündü. Sobacı, TRT’nin 2024 yılı gelirinin 2021 yılına göre yüzde 692 oranında arttığını söyledi. TRT’nin gelirlerinin yüzde 69’unun, yurttaşın vergilerini de kapsayan, “Kamusal katkı geliri” kaleminden oluştuğu öğrenildi.

CHP’li Yavuzyılmaz, TRT’nin Tabii isimli dijital platformuna yönelik eleştirilerde bulundu. Platforma para karşılığı üye olan yurttaşların kişisel verilerinin İsrail menşeli bir şirkete aktarılma riskinin bulunduğunun altını çizen Yavuzyılmaz, “İsrail’e veri akışını durdurmak yerine, şirketlerin isimlerini internet sitesinden çıkararak olayı çözmeye çalıştılar” dedi. AKP’nin İsrail’e yönelik söylemlerini anımsatan Yavuzyılmaz, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyerek iktidarın çelişkili tutumunu vurguladı.

REKOR BANDROL GELİRİ

TRT TV kanallarının 2023 yılındaki toplam reklam geliri de kayıtlara, 2 milyar 49 milyon 399 bin TL olarak geçti. TRT’nin, yurttaşın cep telefonu, akıllı saat, tablet ve bilgisayar gibi satın aldığı ürünlerden 2021-2023 döneminde elde ettiği bandrol geliri de 30 milyar TL’ye dayanıyor.

Kurumun bandrol geliri, yıllara göre şöyle sıralanıyor:

• 2021: 3 milyar 362 milyon 642 bin TL

• 2022: 7 milyar 947 milyon 169 bin TL

• 2023: 18 milyar 235 milyon 898 bin TL

FAHİŞ KİRA HARCAMASI

TRT, kurum dışı konukların konaklaması için de milyonlarca lira kaynak kullanıyor. Kurumun, “Personel konaklama gideri” adı altında kurum dışı konuklar için 2023 yılında harcadığı para kayıtlarda, 14,4 milyon TL olarak yer aldı. Kurumun kiralama giderlerinin büyüklüğü de dikkati çekiyor. Sayıştay raporuna göre TRT’nin bazı kiralama giderleri şöyle:

• Mekân, stüdyo: 16 milyon 560 bin TL

• Arazi: 12 milyon 962 bin TL

• Araç: 78 milyon 649 bin TL

KURUM DIŞINA 3,5 MİLYAR LİRA

TRT’nin, “Dışarıdan sağlanan hizmetlere” harcadığı tutara da mali raporlarda yer verildi. Raporlara göre TRT, 3 milyar 420 bin 106 TL’yi kurum dışından yapılan haber ve haber programları için aktarıyor. TRT’nin görüntü, dekor, kostüm, makyaj ve aksesuarlara ödediği tutar 2023 yılında 12 milyon 172 bin TL’ye ulaşıyor.

                                                           ***

Kaderine terk edilmesin -Sibel Bahçetepe

Yalova’nın simgesi olan ve 2021’de meydana gelen fırtına sonrasında iskelesinde ciddi hasar oluşan ‘‘Yürüyen Köşk’’teki restorasyon ile onarım süreci bürokratik engeller nedeniyle başlayamadı. Bu durum tepki çekti.


Atatürk’ün doğaya verdiği önemin simgesi olan Yalova'daki Yürüyen Köşk, uzun süredir bakımsızlık nedeniyle tehlike altında. 2021 yılındaki fırtına sonrası büyük hasar gören iskelesi halen onarılmayan yapının içindeki restorasyon süreci de başlayamadı. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan tarihi yapının son hali yurttaşların tepkisine neden oldu.

Hazır olduğu açıklanan onarım projelerine rağmen henüz somut bir adım atılmayan tarihi yapıya ilişkin yurttaşlar "Yürüyen Köşk gibi tarihi ve kültürel bir miras bu şekilde kaderine terk edilemez. Yetkilileri bir an önce harekete geçmeli. Neyi bekliyorsunuz?" diye sordu.

SORUNLAR AŞILAMADI

Mustafa Kemal Atatürk'ün, bahçesinde bulunan dört yüz yıllık çınar ağacının dalının kesilmesine izin vermediği için altına döşenen raylarla 4 metre 80 cm kaydırılması nedeniyle 'Yürüyen Köşk' adını alan ve müze olarak kullanılan yapının restorasyon ve onarım sürecindeki sorunlar bir türlü aşılamadı. Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel, Nisan ayı Belediye Meclisi toplantısında iskeleyle ilgili projenin hazırlandığını ve aylar önce ihalesinin yapıldığını söylemiş "Kültür Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan onay bekliyoruz, Proje hazır. İlgili ve yetkili firmaların katıldığı ihale süreci tamamlandı. Türkiye’de bu tür restorasyon işleriyle ilgilenen tescilli firmalar projeye dahil oldu. Şu an sadece kuruldan çıkacak onayı bekliyoruz” demişti.

CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, "Burası bizim için önemli bir yapı. Uzun süredir orada yapılması gereken tadilat var. Belediye projeyi hazırladı, bitirdi, onay bekleniyor. İzinler alınmadan çalışma başlatılamıyor. Turizm Bakanlığı'na bağlı olduğu için izin olmadan çivi bile çakılamaz. O izinler alınınca en kısa sürede başlanacak” dedi. Becan, hasar gören iskele dışında yapının iç ve dış kısımlarında da tadilat yapılması gereken noktalar olduğunu anımsatarak "Tüm bu işlerin bu kadar uzun sürmesi normal mi? Değil tabi. Ama maalesef bizim bürokraside her şey böyle uzun" dedi.

MİRASI KORUYUN

Yürüyen Köşk'ün son halini gören ve şaşkınlığını gizleyemediğini ifade eden çevre aktivisti Bulut Can Okuducu ‘‘Recep Tayyip Erdoğan kullanmayacağı için mi tadilat yapılmıyor?’’ diye sordu. ‘‘Bu görüntü Yalova'ya da Türkiye'ye de yakışmıyor'' diyen Okuducu, şöyle devam etti: ‘‘Atatürk'ün mirası restorasyon için onay bekliyor. Yalova Yürüyen Köşk, Atatürk'ün bir çınar ağacının dalının kesilmesi yerine binanın tramvay rayları üzerinde çınar ağacına zarar vermemesi için ileri alınması kararı ile tarihe geçmiştir. Bu köşkün kaydırılması Mustafa Kemal'in çevre bilincine verdiği önemi göstermesi açısından tarihi bir olaydır. Köşkün yürütülmesine sebep olan çınar ağacı hakkında 2015 yılında hazırlanan rapor neticesinde Doğu Çınarı türündeki ağaç 390 yaşında ve sağlıklı olarak raporlanmıştır. 2006 yılında restorasyonu yapılan köşkü yılda yaklaşık 50 bin kişi ziyaret etmektedir. Yalova Belediye meclisinde Nisan ayında gündeme gelen köşk restorasyonu ile ilgili Kültür Tabiat Varlıkları Koruma Kuruluna başvuruların yapıldığı, projenin hazırlandığı ve onay beklendiği söyleniyor. Atatürk'ün son günlerini geçirdiği Florya Deniz Köşkü de 2022 yılında tadilat kararı alınarak kapatıldığı halde ihalesi 2024 Eylül ayında yapılmış tadilatına yeni başlanmıştır. Atatürk'ün mirasını Türk milletine bırakmıştır. Bu mirasa sahip çıkmak boynumuzun borcudur. Yetkililere buradan sesleniyoruz, Atatürk'ün mirasının korunmasını talep ediyoruz.’’

                                                                ***

Mülakat sonuçları mahkemelik oldu: 65 dava Adalet Bakanlığı aleyhine sonuçlandı

CHP Antep Milletvekili Hasan Öztürkmen, mülakat mağduru hâkim adayları ile adliye personellerinin açtıkları davalarla Adalet Bakanlığı'nı mahkûm ettiğini duyurdu. Uygulanan mülakat düzeninin haksız ve hukuksuz olduğunun 65 mahkeme kararıyla tescillendiğini belirten Öztürkmen, “Ancak hukuk yerine AKP hukuku galip geldi ve mahkeme kararlarıyla yeniden mülakata girme hakkı kazanan Adalet Bakanlığı personellerinin tamamı ikinci mülakatta da elendi” dedi.

CHP Antep Milletvekili Hasan Öztürkmen, mülakat mağduru hâkim adayları ile adliye personellerinin açtıkları davalarla Adalet Bakanlığı'nı mahkûm ettiğini duyurdu. Buna göre, uygulanan mülakat düzeninin haksız ve hukuksuz olduğu 65 mahkeme kararıyla tescillendi.

Belgelerle desteklenen şikâyetlerde, mülakat mağdurlarının örnekleri de çarpıcı: Buna göre bir ilde yazılı sınavdan 94 alan aday elenirken 70 puanlı kişi müdür yapıldı.

Bir başka adliyede 92 puanlı aday liste dışı bırakılırken, 71 puanlı personel kadro aldı. Sivas Adliyesi’nde 51 kişi barajı geçmesine rağmen sadece 5 kişi yüksek puanla müdür olabildi; kalan 12 müdürlük düşük puanlılara verildi.

Samsun'da 19 yıldır çalışan bir personel, beş farklı sınavda 85 ile 91 arasında puan almasına rağmen her seferinde elendi.

65 MAHKEME KARARI ADALETSİZLİĞİ BELGELERLE TESCİLLEDİ

Mülakatlardaki haksızlığa karşı yargıya başvuran onlarca aday, Adalet Bakanlığı’na karşı açtıkları davaları kazandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un imzasıyla verilen resmi cevaba göre, sadece son bir yılda 65 dava mülakat mağdurları lehine sonuçlandı. Mahkemeler, Bakanlığın uyguladığı mülakat sistemini hukuka aykırı buldu.

Kararlarda öne çıkan gerekçeler şöyle sıralandı:

  • Mülakat yanıtları kayıt altına alınmadı.
  • Düşük puanların gerekçesi açıklanmadı.
  • Değerlendirme objektif, ölçülebilir ve denetlenebilir değildi.
  • Anayasa ve İdari Yargılama Usulü Kanunu'na aykırılık vardı.

Konuyu gündeme taşıyan CHP'li Öztürkmen, "Peki, yüksek puanlı ve liyakatli gençler yerine kimler yükseliyor? Kuşkusuz bunun yanıtı, geçen yıl kameralara yakalanan Adalet Bakan Yardımcısı Ramazan Can'ın torpil yazışmalarında gizli. AKP'den ya da yandaş sendikalardan referansı olmayanların ne Adalet Bakanlığı'nda ne de başka bir kamu kurumunda çalışabilme hakkı yok" dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'mülakatı kaldırma vaadini' de hatırlatan Öztürkmen, "Bırakın kaldırmayı, kamuda torpil katmerleşerek devam ediyor. Ülkemizde bu haksızlığa uğrayanların sayısı yüz binlerle ifade ediliyor. Onların sesi olmaya, bu haksızlığı bitirene kadar mücadele etmeye kararlıyız" ifadelerini kullandı.

                                                                 ***

Saldırı halka ve mücadeleye -Berkant Gültekin-

Ölümü birçok insanı yasa boğan Sırrı Süreyya Önder’in AKM’de son yolculuğuna uğurlandığı törende CHP lideri Özgür Özel’e yapılan saldırı gündemdeki yerini koruyor.

Selçuk Tengioğlu adlı saldırganın, 2004 yılında iki oğlunu tabancayla vurarak katlettiği ve iki kızını da şiddete maruz bıraktığı ortaya çıktı. Uyuşturucu satışı gibi başka suçlardan da suç kaydı bulunan Tengioğlu, saldırıdan sonra “Sen kimsin?” sorusuna “Osmanlı torunuyum” diye yanıt verdi.

Çocuklarını öldürüp hapse giren Tengioğlu’nun 16 yıl hapis yattıktan sonra cezaevinden çıktığı söylendi. Tengioğlu’nun zulmünden kaçıp güç bela canını kurtaran kızı Y.T. ise adını lanetle andığı babasının 16 değil, 12 yıl hapis yattığını söyledi. Y.T. bu beyanı, Tengioğlu gibiler dışarıda elini kolunu sallayarak gezerken ev hapsinde olan meslektaşımız İsmail Saymaz’a verdi.

Yattığı süre konusunda muamma olsa da acımasızca iki çocuğunun canına kıyan Tengioğlu’nun “koşullu salıverme”den faydalanıp dışarı çıktığı kesin. Burada evrensel bir hak olan “koşullu salıverme”ye karşı çıkmak işin kolayı. Ne var ki sorun hakta değil, hakkı uygularken esas alınan kriterlerde, bakış açısında…

BirGün yazarı Ayça Söylemez’in dünkü yazısında vurguladığı gibi, Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın faydalanmasına müsaade edilmeyen koşullu salıverme hakkı, katillere layık görülüyor. Kozağaçlı tahliye edildikten sonra jet hızıyla yeniden cezaevine gönderilirken, varlığı toplum için büyük tehlike olan Tengioğlu özgürlüğüne kavuşturuluyor.

Yargı, Kozağaçlı’nın toplum içine girmesini tehlikeli görürken, Tengioğlu’nun girmesini tehlikeli görmüyor. İşte sorun bu yaklaşımda. Hiçbir aklın ve vicdanın kabul etmeyeceği bu karar mekanizmasında… Bu kararı verenlere sormak lazım, siz Selçuk Kozağaçlı ile mi komşu olmak istersiniz yoksa Selçuk Tengioğlu ile mi? Hangisine yakın olsanız gece başınızı yastığa huzurla koyarsınız?

Bu çelişkiler işin hukuki boyutu. Bir de elbette yaşananların siyasi tarafı var. Özgür Özel, AKP döneminde doğrudan fiziki saldırıya uğrayan ikinci CHP Genel Başkanı oldu. Hatırlanacağı gibi daha önce Kemal Kılıçdaroğlu da Ankara Çubuk’ta benzer bir saldırıyla karşılaşmıştı.

Siyasi dinamikler açısından bakıldığında Özel’e yönelik saldırının zamanlamasının hayli manidar olduğu görülüyor ve bu durum, saldırının bir hesap doğrultusunda gerçekleştirildiği şüphesini kuvvetlendiriyor. Saldırganın “gençleri sokağa çağırdıkları için öfkelendim” demeci, amacın ne olduğunu net şekilde ortaya koyuyor.

19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu ile İBB’ye düzenlenen operasyonun ardından halkın ayağa kalkması bir milattı. O günden sonra Türkiye siyasetinde hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Yurdun dört bir yanında sokağa çıkan birleşik halk muhalefeti, her şeyi kendisine tabi kıldı.

Siyasetin gündemini Erdoğan değil artık toplum belirlemeye başladı. Milyonlar, seçme ve seçilme haklarını dahi ellerinden almaya yeltenen, yoksulluk ve çürümüşlükten başka ülkeye hiçbir şey veremeyen bu sisteme razı olmadıklarını ilan ederek rejimin istediği sükûnet ortamını bozdu.

Sürecin en önemli gelişmelerinden biri, CHP’nin kurumsal olarak halkın iradesini sahiplenme kararı oldu. CHP liderliği bu noktada halkı sokaktan çekme çabasına girmek yerine, demokratik başkaldırının çeperini büyütme politikası izledi.

Toplumun sesine kulak vererek iktidara karşı mücadele stratejisini, halkın eylemliliğini merkez alarak güncelledi. Bu makas değişikliği siyasette yeni bir kırılma yarattı.

İktidar bloku başından beri sokak eylemlerinden ve CHP’nin stratejisinden rahatsız olduğunu belli etti. Özel’e yönelik hedef gösterici açıklamaların sayısı günler geçtikçe arttı. Özel’e yönelik fiziksel saldırı işte bu konjonktürde geldi.

Özel de dünkü grup konuşmasında saldırıyı “ihtar mektubu” olarak değerlendirip el yükseltti. Saldırıya cevabı meydanlarda vereceklerini söyleyerek bugün Beyazıt’ta, cumartesi Van’da ve 19 Mayıs’ta İzmir’de yapılacak eylemlere işaret etti.

Özel’e yapılan saldırı, varsayalım ki saldırganın bireysel motivasyonuyla ilgili olsun. Bunu ülkedeki genel siyasi atmosferden, en tepedeki şiddet dilinden, “partinizde oturun” tehditlerinden, “telef olacaklar” türü ifadelerden ve durmaksızın sallanan parmaklardan ayrı tutmak mümkün mü? Tengioğlu’nu Özel’e götüren yolun taşları, şeytanlaştırıcı söylem ve davranışlarla döşenmedi mi?

Muhalefeti yıldırmak amacıyla bu tarz başkaca planların devreye alınması sürpriz olmaz. 19 Mart’tan sonra çok daha kırılgan hale gelen bu yıpranmış düzenin toplumu kendine ikna edebilecek imkânı kalmadı. Suyun üzerinde durabilmek için korku iklimine ihtiyaç duyuyor.

Muhalefetin ise bir adım geri atma lüksü yok, çünkü arkası uçurum. Demokrasi ve özgürlük bu ülkeye, baskılar, tehditler ve saldırılar karşısında gösterilen direniş kararlılığıyla gelecek.

                                                             /././

Tutuklu gazeteciler Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar için iddianame hazırlandı

HDK soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciler Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar hakkında hazırlanan iddianamede, “silahlı örgüt üyeliği” suçundan cezalandırılmaları istendi. Akdeniz ve Tar’ın, basın açıklamaları ve gösteri yürüyüşlerini haberleştirmeye ilişkin yaptıkları telefon görüşmeleri, iddianamede delil niteliğinde sunuldu.

Gazeteci Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar’ın da aralarında bulunduğu 4 kişi, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturması kapsamında yaklaşık iki ay önce tutuklanmıştı. Gazeteciler hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede, “PKK/KCK silahlı terör örgütünün talimatı ile kurulan HDK içerisinde görev aldığı, görüş ve fikirlerini benimsediği, örgüt adına ve örgüt lehine eylem ve etkinlikler düzenlediği, örgüt hiyerarşi içerisinde hareket ettiği, PKK/KCK silahlı terör örgütünün hedef ve çıkarları doğrultusunda eylemlerinin tespit edildiği” iddiaları yer aldı.

GEZİ EYLEMLERİ DE İDDİANAMEDE

Ercüment Akdeniz hakkında iddianamede “Taksim Yayalaştırma ve Gezi Parkı projeleri aleyhine eyleme 29/06/2013 günü katıldığı, grupla birlikte bir düzen içerisinde hareket ettiği” denildi. Suçlamayla ilgili Akdeniz’in ise  “Bana gösterilen fotoğraflarda işaretlenen şahıs benim. Yine şunu hatırlatmak isterim ki bahsi geçen dönemde emniyet ve yargı organlarında çok sayıda FETÖ/PDY elemanı bulunduğu için bu tespitlerin fotomontaj olma ihtimalinden şüpheleniyorum. Bana gösterdiğiniz ikinci fotoğraf Gezi eylemleri başlamadan önce barışçıl eylem hakkımızı kullanıp sanat çevreleriyle Gezi Parkına gittiğimiz ve basın açıklamasından sonra meydandan dağıldığımız güne aittir.” dediği öğrenildi.

"BEN GEZİ EYLEMLERİNE KATILMAK İÇİN KİMSEDEN TALİMAT ALMADIM"

Akdeniz'in iddianameye giren Gezi eylemleri hakkındaki ifadesi şöyle: “Benim buraya gitme sebebim tamamen parktaki ağaçların sökülmemesi ile alakalıydı. Bana göstermiş olduğumuz son fotoğraf ise emniyet güçlerinin parka müdahale edip parkı boşalttıktan sonra emniyet müdürleri ile şiddetin olmaması ve eylemin barışçıl sona ermesi için kurum temsilcileri ile birlikte yaptığımız müzakerelerdir. O esnada herhangi bir gözaltı işlemi olmamıştır. Bana gösterilen ilk fotoğraftaki kare ise eylemler bittikten, valilik yasağı kalktıktan sonra Taksim Meydanı'na gittiğimiz güne aittir. O gün emniyet güçleri tarafından 2911 sayılı kanuna muhalefet suçlaması ile gözaltına alındım daha sonraki adli süreçte bu dosyadan beraat ettim. Ben Gezi eylemlerine katılmak için kimseden talimat almadım, katılım amacım demokratik ve barışçıl eylem kullanarak taleplerimi dile getirmekti.”

GAZETECİLERİN TELEFON GÖRÜŞMELERİ DELİL OLARAK SUNULDU

Ercüment Akdeniz ve Yıldız Tar’ın, basın açıklamaları ve gösteri yürüyüşlerini haberleştirmeye ilişkin yaptıkları telefon görüşmeleri, iddianamede HDK üyeliğine delil niteliğinde sunuldu.

Savcılık, sanıkların Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 maddesi uyarınca “silahlı örgüt üyeliği” suçlamasıyla, beş yıldan on yıla kadar hapis ile cezalandırılmasını istedi. Ayrıca, Terörle Mücadele Kanunu’nun 3, 5. maddeleri uyarınca da artırımlı ceza talep edildi.

                                                           ***

Hindistan-Pakistan savaşı: Gerilim neden çıktı, gün gün neler yaşandı?

Hindistan, Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde 22 Nisan'daki saldırıyı gerekçe göstererek Pakistan ve Pakistan'a bağlı Azad Keşmir bölgesine askeri operasyon başlattı. Hindistan'ın füze saldırıları gerçekleştirdiğini bildiren Pakistan ise 26 kişinin öldüğünü ve karşılık vereceklerini bildirdi. Adım adım gelen savaşa ilişkin dünyadan itidal çağrıları yapıldı.

Hindistan ordusu, Pakistan ve Pakistan'a bağlı Azad Keşmir bölgesindeki "hedeflere" karşı askeri operasyon başlattı.

Hindistan Basın Bilgi Bürosundan (PIB) konuya ilişkin açıklama yapıldı.

Açıklamada, ordunun, Pakistan ve ülkenin kontrolündeki Azad Keşmir bölgesindeki "hedeflere" karşı askeri operasyon başlattığı ifade edildi.

9 bölgenin hedef alındığı belirtilen açıklamada, "Pakistan askeri tesislerinin hedef alınmadığı" savunuldu.

Açıklamada, Pahalgam'daki saldırı sonrasında bu adımların atıldığı ve "sorumlulardan hesap sorulacağı" kaydedildi.

NDTV kanalının haberine göre, Hindistan'ın Pakistan'a saldırısında Fransız yapımı Hammer güdümlü bomba ve "Scalp" seyir füzeleri kullanıldığı kaydedildi.

Söz konusu olayın ardından Hindistan'ın Cammu Keşmir bölgesindeki Srinagar Havaalanının sivil uçakların uçuşlarına kapatıldığı bildirildi.

PAKİSTAN: KARŞILIK VERECEĞİZ

Pakistan Ordusu Halkla İlişkiler Birimi (ISPR) Genel Müdürü Korgeneral Ahmed Şerif Chaudhry, Hindistan'ın füze saldırılarına Pakistan'ın kendi belirlediği yer ve zamanda karşılık vereceğini açıkladı.

Dawn'ın haberine göre, ISPR Genel Müdürü Chaudhry, Hindistan'ın Pakistan'a füze saldırıları gerçekleştirdiğini bildirdi.

Hindistan'ın bu saldırıları bir süre önce Azad Cammu Keşmir eyaletinin Kotli, Muzafferabad ve Bagh, Pencap eyaletinin Bahavalpur ve Muridke bölgelerine ve adı belirtilmeyen bir yere daha düzenlediğini belirten Chaudhry, saldırıda bir caminin de hedef alındığını aktardı.

Chaudhry, saldırılarda herhangi bir askeri tesisin hedef alınmadığını kaydederek, "Pakistan, buna kendi seçtiği yer ve zamanda cevap verecektir. Bu provokasyon cevapsız kalmayacaktır" ifadelerini kullandı.

HİNDİSTAN'A AİT 5 SAVAŞ UÇAĞI DÜŞÜRÜLDÜ

Pakistan ordusunun, Hindistan'ın 5 savaş uçağını ve 1 dronunu düşürdüğü bildirildi.

Geo News'un haberine göre, Pakistan güvenlik kaynakları, Hindistan'ın füze saldırılarına karşı yapılan misillemeye ilişkin konuştu.

Hindistan'a ait 5 savaş uçağı ve 1 dronun düşürüldüğünü belirten kaynaklar, "Pakistan Hava Kuvvetlerine ait tüm uçaklar güvende. Pakistan Silahlı Kuvvetleri, düşmanın saldırganlığına gereken cevabı vermektedir" ifadesini kullandı.

Güvenlik kaynaklarına göre, Pakistan ordusu, misilleme saldırısı kapsamında bir Hindistan birliğinin karargahını vurdu. Karargahın konumuna ilişkin ise detay verilmedi.

Pakistan'da yayın yapan Samaa TV'nin haberine göre Pakistan, hava sahasını 48 saatliğine kapattı, tüm iç ve dış hat uçuşlarını askıya aldı.

26 CAN KAYBI

Pakistan Ordusu Halkla İlişkiler Birimi (ISPR) Genel Müdürü Korgeneral Ahmed Şerif Chaudhry, yaptığı basın açıklamasında Hindistan'ın füzeyle saldırdığı bölgelerde ölü sayısının 26'ya, yaralı sayısının da 46'ya yükseldiğini aktardı.

Hindistan'dan ateşlenerek ülkedeki pek çok noktaya isabet eden füzelerin cami ve sağlık kliniklerine zarar verdiğini belirten Chaudhry, Bahawalpur Camisi'ne düzenlenen füze saldırısında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 13 kişinin hayatını kaybettiğini, 37 kişinin de yaralandığını kaydetti.

GERİLİM NASIL ÇIKTI?

Hindistan'ın idaresindeki Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde silahlı kişiler, 22 Nisan'da turistlere ateş açması sonucu 26 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.

Saldırıyı düzenleyenlerin "Pakistan'dan geldiği" suçlamasında bulunan Hindistan, Yeni Delhi'de görevli Pakistanlı müsteşarların bir hafta içinde ülkeyi terk etmelerini ve Pakistan vatandaşlarına yönelik vize hizmetlerinin askıya alındığını, daha önce verilen tüm vizelerin iptal edildiğini duyurdu.

Hindistan ayrıca "İndus Suları Anlaşması"nı askıya aldı.

Pakistan, suçlamaları reddederek Hindistan'ın İslamabad'daki diplomatik personel sayısına sınırlama getirdi. "İndus Suları Anlaşması"nın dışına çıkılarak nehirlere yapılacak müdahaleleri "savaş nedeni" sayacağını ilan eden Pakistan, Hindistan ile her türlü ticareti askıya aldı ve hava sahasını kapattı.

BUGÜNE KADAR NELER YAŞANDI?

22 Nisan: Hindistan idaresindeki Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde silahlı kişilerin turistlere ateş açması sonucu 26 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.

23 Nisan:  Hindistan, Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesindeki terör saldırısı sonrası "İndus Suları Anlaşması'nı" askıya aldığını ve Yeni Delhi'de görevli Pakistanlı müsteşarların bir hafta içinde ülkeyi terk etmelerini istediğini bildirdi.

24 Nisan: Pakistan, Hindistan'ın, İndus Havzası'nda yasal olarak Pakistan'a ait suyun akışını durdurmaya ya da yönlendirmeye yönelik her türlü girişiminin "savaş nedeni" sayılacağını bildirdi.

Hindistan hükümeti, Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesindeki saldırı sonrası Pakistan vatandaşlarına yönelik vize hizmetlerinin askıya alındığını ve daha önce verilmiş tüm vizelerin iptal edildiğini duyurdu.

Pakistan hükümeti, Hindistan vatandaşlarına verilen tüm vizelerin askıya alındığını duyurdu.

Pakistan Savunma Bakanı Khavaja Muhammed Asıf, Hindistan'ın idaresindeki Cammu Keşmir'de düzenlenen saldırısının "sahte bayrak operasyonu" olduğundan şüphelendiklerini belirtti.

25 Nisan: Pakistan, Hindistan ile artan gerilim nedeniyle hava sahasını Hindistan’a ait veya Hindistan tarafından işletilen tüm hava yolu şirketlerine kapattı.

28 Nisan: Hindistan'ın idaresindeki Cammu Keşmir'in Pahalgam bölgesinde düzenlenen saldırının ardından Hindistan ve Pakistan sabah saatlerinde Kontrol Hattı'nda (LOC) çatıştı.

29 Nisan: Pakistan ordusu, Cammu Keşmir sınırında hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Hindistan'a ait bir insansız hava aracını (İHA) düşürdüğünü duyurdu.

30 Nisan: Pakistan Federal Enformasyon ve Yayıncılık, Ulusal Miras ve Kültür Bakanı Attaullah Tarar, Hindistan'ın gelecek 24 ila 36 saat içinde askeri harekat düzenleme niyetinde olduğuna ilişkin güvenilir istihbarat edindiklerini açıkladı.

Hindistan, hava sahasını 23 Mayıs'a kadar Pakistan'a ait ya da Pakistan tarafından işletilen tüm uçuşlara kapattığını duyurdu.

3 Mayıs: Hindistan, Cammu Keşmir'de düzenlenen saldırının ardından Pakistan ile artan gerginlik nedeniyle bu ülkeden yapılan tüm ithalatı ikinci bir emre kadar yasakladı.

4 Mayıs: Pakistan Savunma Bakanı Khavaja Muhammed Asıf, Hindistan'ın, askıya aldığı "İndus Suları Anlaşması"nı ihlal ederek İndus Nehri üzerinde herhangi bir yapı inşa etmesi halinde karşılık verecekleri uyarısında bulundu.

5 Mayıs: Hindistan Hava Kuvvetleri Komutanı Amar Preet Singh, Başbakan Narendra Modi'ye batı sınırında uzun menzilli savaş uçağı görevlerinin sürdüğünü ve hava savunma sistemlerinin yüksek alarm seviyesinde tutulduğunu bildirdi.

6 Mayıs: Hindistan ordusu, Pakistan ve Pakistan'a bağlı Azad Keşmir bölgesindeki "hedeflere" karşı askeri operasyon başlattığını bildirdi.

Pakistan Ordusu Halkla İlişkiler Birimi (ISPR) Genel Müdürü Korgeneral Ahmed Şerif Chaudhry, Hindistan'ın füze saldırılarına Pakistan'ın kendi belirlediği yer ve zamanda karşılık vereceğini açıkladı.

60 YILDA 4 SAVAŞ

Hindistan ile Pakistan arasındaki gerginlikler, iki ülkenin de bağımsızlıklarını kazandığı 1947'de başladı.

İngiliz sömürgesinden kurtulan Hint Yarımadası'nda Pakistan ve Hindistan, iki ayrı ülke olarak Ağustos 1947'de bağımsızlıklarını ilan etti.

Hindistan ile Pakistan arasında Keşmir meselesi sebebiyle 1947, 1965, 1971 ve son olarak 1999'da da savaşlar yaşandı.

DÜNYADAN TEPKİLER

Çin, Hindistan'ın Pakistan topraklarına ve Pakistan'ın kontrolündeki Azad Keşmir'e düzenlediği hava saldırı sonrası tarafların gerilimi artıracak adımlardan kaçınması gerektiğini bildirdi.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Çin'in Hindistan'ın Pakistan'da düzenlediği operasyonu "talihsiz" olarak gördüğü ve durumdan endişe duyduğu belirtildi.

Hindistan ve Pakistan'ın daima birbirlerine ve Çin'e komşu olacağı ifade edilen açıklamada, taraflara barış ve istikrarın genel yararına hareket ederek, sakin ve itidalli davranma, durumu daha karmaşık hale getirecek adımlardan kaçınma çağrısı yapıldı.

TRUMP: UTANÇ VERİCİ

ABD Başkanı Donald Trump, Hindistan ve Pakistan arasında başlayan çatışma için "Ben sadece bunun çok çabuk sona ermesini umuyorum" dedi

Trump, Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un yemin töreninde, Hindistan’ın Pakistan’a saldırısına ilişkin açıklama yaptı.

Gelişmeyi "utanç verici" olarak değerlendiren ve yeni haberleri olduğunu söyleyen Trump, "Bu, geçmişte yaşanan bazı şeylere dayanıyor. Uzun zamandır savaşıyorlar. Aslında onlarca yıldır, hatta yüzyıllardır savaşıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Trump, "Ben sadece bunun çok çabuk sona ermesini umuyorum" ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Hindistan ve Pakistan hükümetlerine barışçıl çözüm çağrısında bulundu.

                                                              ***

BİRGÜN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Kaz dağları'nda kamyon ordusu + Osman Gazi patladı yandı ve bize satıldı + Diyanet İşleri, Sayıştay denetiminden kaçamadı -SÖZCÜ

Kaz dağları'nda kamyon ordusu-Bahar Kurşun- Kaz Dağları’nda madencilik faaliyeti adı altında ağaç katliamı yapan Cengiz Holding, Halilağ...