Cumhurbaşkanı Erdoğan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u görevden aldı; yerine Burhanettin Duran'ı atadı + TİHEK Başkanlığı'na Fahrettin Altun atandı +TİHEK Başkanlığı'na atanan Fahrettin Altun, İletişim Başkanı olduğu süre boyunca neler yaptı? -T24

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'u görevden aldı; yerine Burhanettin Duran'ı atadı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yerine, Dışişleri Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Burhanettin Duran’ı getirdi. Görevden alınan Altun, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurum (TİHEK) Başkanlığına atandı. Altun, SETA Vakfı’nın Genel Koordinatörlüğü görevini Duran'a bırakarak İletişim Başkanı olmuştu. Bu karar ile Altun, İletişim Başkanlığı görevini de Duran'a teslim etmiş oldu. 2019 yılında "gazetecilerin fişlendiği" eleştirilerine yol açan raporu hazırlayan SETA Vakfı’nın Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran,  Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevi yapıyordu. 

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun görevden alınırken yerine Burhanettin Duran’ı atandı.

2024 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dışişleri'ne Bakan Yardımcısı olarak atanan Burhanettin Duran, hükümete yakınlığıyla bilinen Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi ve Siyaset, Ekonomi ve Toplumsal Araştırmalar (SETA) Vakfı Genel Koordinatörlüğü yapmıştı. Ekim 2018’de Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi olarak atanmış 2019 da ise Dış İşleri Bakan Yardımcılığı'na getirilmişti.

Altun, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurum (TİHEK) Başkanlığı'na atandı

İletişim Başkanlığı görevinden alınan Fahrettin Altun, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurum (TİHEK) Başkanlığı'na atandı. 

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek amacıyla 2016 yılında kurulmuştu. 

İletişim Başkanlığı ne zaman kuruldu?

24 Temmuz 2018 tarihli ve 30488 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 14 sayılı İletişim Başkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü lağvedilerek özellikle kamu diplomasisi ve stratejik iletişim alanlarını da kapsayan cumhurbaşkanlığına bağlı olarak İletişim Başkanlığı kuruldu.

                                                            ***

TİHEK Başkanlığı'na Fahrettin Altun atandı

Resmi Gazete'de yer alan atama kararına göre, İletişim Başkanlığı görevinden alınan Fahrettin Altun, TİHEK Başkanlığına atandı.

Resmi Gazete'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan atama kararına göre, TİHEK Başkanlığına, ikinci başkanlığına ve üyeliklerine atama yapıldı.

Buna göre, Fahrettin Altun TİHEK Başkanlığına, Muhammet Ecevit Carti ikinci başkanlığa, Dilek Ertürk, Fatma Çınar, Erol Gökdöl, Melahat Demir Aydın, Selma Öztürk Pınar, Tayyip Uçar, Evren Başar, Ömer Çelen ve Selami Açan TİHEK üyeliğine getirildi.

 

                                                                 ***

TİHEK Başkanlığı'na atanan Fahrettin Altun, İletişim Başkanı olduğu süre boyunca neler yaptı?-Can Öztürk-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı kararnameyle,  Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı görevi sona eren Fahrettin Altun, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurum (TİHEK) Başkanlığına atandı. Altun, İletişim Başkanlığı ve uygulamalarıyla sürekli tartışmaların odağında yer aldı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun görevden alınırken yerine Burhanettin Duran’ı atandı. Tartışmalı açıklamaları,  “troll ordusu” iddiaları, eşinin Türk Hava Yolları'ndan maaş aldığı iddiaları ile sürekli gündemde kalan Altun, İletişim Başkanlığı’nın ilk başkanı oldu ve 7 sene boyunca görevde kaldı.Altun’un tartışma yaratan bazı uygulamaları şunlar:

Altun’dan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Flört gibi şeyler sonunda zinaya giden kapıyı aralar” hutbesine destek

Diyanet İşleri Başkanlığı, 2 Mayıs 2025 tarihli cuma hutbesinde, kadın erkek arkadaşlığı hakkında, “Arkadaşlık, flört gibi şeyler sonunda zinaya giden kapıyı aralar” ifadelerini kullandı.

Bu hutbe gerek sosyal medyada gerekse siyasette çok tartışıldı. Tartışmaların ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun Diyanet İşleri Başkanlığını ve çalışmalarını öven bir açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Hayatın birçok noktasında bilinçleri uyandıran, İslami perspektiften doğruyu ve yanlışı öğreten, daima iyiliği, güzelliği, yardımlaşmayı, şiddetten uzak durmayı ve daha birçok olumlu davranışı tavsiye eden hutbeler hazırladığı için Diyanet İşleri Başkanlığımıza teşekkür ediyor, sırtlamış olduğu bu ulvi ve önemli görevi başarıyla sürdürmelerini diliyorum” diye konuştu.

Fahrettin Altun'dan İstanbul Sözleşmesi eleştirilerine “başörtülü” yanıt

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Sözleşmesinin tartışmalı bir şekilde Cumhurbaşkanı kararıyla kaldırılmasına yönelik eleştirilere başörtüsü konusunu yeniden gündeme getirerek yanıt vermeyi tercih etti.

Fahrettin Altun, Twitter hesabından İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmalara ilişkin şu mesajları paylaştı: 

"Daha düne kadar kadınlarımızı başörtüsü üzerinden ayrıştıran, kadınlarımızı eğitim, istihdam ve seçilme gibi en temel haklarından mahrum bırakanların bugün kadın hakları savunucusu taklidi yapmaları samimiyetten uzak bir davranıştır."

Altun'un eşi Doç.Dr. Fatmanur Altun'un THY'den maaş aldığı ettiği iddiası

2021 yılında CHP Grup Başkanvekilliği görevini sürdüren Özgür Özel, THY'den "huzur hakkı" aldığı tartışmaları sonrası "hakkından feragat ettiğini" söyleyen İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un eşi Dr. Fatmanur Altun'un THY'den maaş almaya devam ettiğini söyledi. 

Mayıs 2018 tarihinden beri THY Yönetim Kurulu’nda görev alan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun'un buradan üç ayda bir ikramiye ve huzur hakkı alması tartışma yaratmış, Altun, "Evet, bir ücret var. Aylık 20 bin TL. Ve ben kamu namına o ücretten gönül rızamla feragat ettim" açıklamasını yapmıştı.

Söz konusu açıklamanın ardından Fahrettin Altun ile CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel arasında açılan davada Fatmanur Altun'un bu ücreti almaya devam ettiği belirtildi.

"Bidebunu izle" isimli Youtube kanalına konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Fatmanur Altun'un pandemi sürecinin ardından THY'den maaş almaya devam ettiğini söyledi.

Özel, dava sürecine ilişkin olarak olarak şu ifadeleri kullandı:

"Sorun bakalım bunlar nereden maaş alıyor diye mahkemeye başvurduk. Fahrettin Altun’un hem İletişim Başkanlığı’ndan maaş aldığı, Borsa İstanbul’dan, hem diğer anonim şirketten maaş aldığı çıktı. Eşi, hem Marmara Üniversitesi’nden maaş alıyor, hem THY’den alıyor. Ama bunu çökertmek için geçen sana açıklama yapmışlardı. Demişlerdi ki; ‘Eşi maaştan feragat etti. ’

Yazımız üzerine mahkemeye resmi cevap geldi. Resmi, mühürlü, damgalı. İnanmayana gösteririz. Cevapta deniyor ki; ‘Geçen sene THY, pandemi sırasında uçuşlar yokken yönetim kurulu üyeleri belli bir süreliğine maaştan feragat kararı almıştır. 'Yanılmıyorsam 3 ya da 4 ay. O dönemde hanımefendi maaş almamış, o günden sonra maaş almaya devam etmiş. Ve şu an da maaşı yatıyormuş. Fahrettin iki, eşi de iki; etti dört maaş. ”

“Troll ordusu” iddiaları

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Twitter hesabından paylaştığı "Boğaziçi’nde neler oluyor?" adlı video sonrası bir sosyal medya kullanıcısı, troll hesapların Altun'un videosunu yaymaya çalıştığını iddia etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP'de uzun yıllar siyaset yapmış olan Melih Bulu'yu Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atamasına yönelik tepkiler sürerken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Twitter paylaşımının altından 'seküler görünümlü' bir çok kişiden hükümete destek mesajları paylaşıldığı görülmüştü. 

Sosyal medya kullanıcısı “farkobVEVO” Altun'un paylaştığı videoyu yaymaya çalışan hesapların sahte olduğunu öne sürdü. Yaptığı araştırmaları Twitter hesabından fotoğraflar ile birlikte paylaşan  farkobVEVO, araştırdığı hesapların sahte olduğu ve hesaplarda kullanılan fotoğrafların gerçek sahiplerinin ve isimlerinin farklı olduklarını iddia etmişti.

İletişim Başkanlığı bünyesinde bu şekilde çalışan bir ekip olduğu iddiaları sürekli gündemde kaldı.

 

Altun, sosyal medyada "trol ordusu" kurduğu iddialarını reddetmişti

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter'ın Türkiye'de açılan ve AK Parti'ye destek veren 7 bin 340 hesabı "sahte olduğu ve devlet bağlantılı enformasyon operasyonu yaptığı" gerekçesiyle kapatması ile Stanford İnternet Gözlemevi'nin (SIO) bu konu üzerine yaptığı araştırmaya 2020 yılında Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla tepki gösterdi.

Altun paylaşımında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Twitter'ın yaptığı açıklamada kapatılan hesapların Sayın Cumhurbaşkanımıza destek amacıyla açılan 'sahte' hesaplar olduğu ve bu hesapların tek bir merkezden yönetildiği iddiası gerçek dışıdır.

Hesapların kapatılması kararına dayanak olarak öne sürülen birtakım dökümanların da bilimsellikten uzak, taraflı ve siyasi saiklerle oluşturulduğu açıkça görülmektedir. Merkezi ABD'de bulunan bir şirketin almış olduğu kararı, ideolojik yaklaşımlarını bilimsel veri olarak pazarlamaya kalkışan birtakım eşhas tarafından hazırlanmış raporla meşrulaştırma çabası tarihi bir skandaldır. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti hiçbir surette sahteciliğe, manipülasyona ve dezenformasyona geçit vermeyecek, ülkemizde ve tüm dünyada her zaman hakikati, hür düşünceyi ve dijital farkındalığı güçlendirmek için çalışmaya devam edecektir."

2022 yılında Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) kuruldu

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 5 Ağustos 2022 tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Ülkemize karşı yürütülen sistematik dezenformasyon kampanyalarına karşı İletişim Başkanlığımız bünyesinde müstakil bir birim oluşturduk. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM). Merkezimizin koordinatörü olarak atanan İdris Kardaş'ı tebrik eder, kendisine başarılar dilerim." ifadeleriyle DMM'nin kurulduğunu duyurmuştu. DMM tarafından Dezenformasyon Bülteni yayınlanmaya başlandı. 

DMM hakkında bilgi almak isteyen Türkiye Gazeteciler Sendikası, şöyle konuşmuştu:

"5 Ağustos 2022 tarihinde Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter üzerinden yaptığı açıklamayla, Başkanlık bünyesinde müstakil bir “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi” kurulduğunu ve merkez koordinatörü olarak İdris Kardaş’ın atandığını duyurmuştur. Merkez, Sansür Yasası’nın TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldüğü günlerde Dezenformasyon Bülteni yayınlamaya başlamıştır. Ancak kamuoyunca söz konusu merkeze dair teşkilattaki yerinden çalışma usullerine kadar pek çok soru işareti yaratan merkez hakkında başkaca herhangi bir bilgiye ulaşılamamaktadır."

Altun, 2023 yılında İletişim Başkanlığı’na yeniden atandı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına 9 Haziran 2023’te yeniden atanan Prof. Dr. Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarını sunarak, birlik ve beraberlik mesajı verdi.

Altun, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, şunları kaydetti:

"İletişim Başkanlığı görevini yeniden şahsıma tevdi eden Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a tensipleri için şükranlarımı arz ediyorum. Cumhurbaşkanımızın vizyonu doğrultusunda Türkiye Yüzyılı hedeflerimiz için hep birlikte çalışacak, hakikat mücadelemizi sürdüreceğiz. Allah birliğimizi, beraberliğimizi daim etsin."

TİHEK nedir?

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, (TİHEK) ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek amacıyla 30 Haziran 2013 tarihli ve 6701 sayılı "Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu" ile ismi değiştirilerek yeniden kurulan insan hakları kurumudur.

TİHEK, idari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli ve kamu tüzel kişiliğini haiz ve Adalet Bakanlığı ile ilişkili bir kurumdur.

İnsan Hakları Başkanlığı'ndan TİHEK'e 

Dünya’da ulusal insan hakları kurumlarının yaygınlaşmaya başladığı 1990’lı yıllarda Türkiye’de de insan haklarının kurumsallaştırılması süreci başlamıştır. Bu çerçevede, oluşturulan insan hakları yapıları yasama organı bünyesinde komisyonlar veya yürütmeye bağlı birimler şeklinde örgütlenmiştir.

Devlet teşkilatı içerisinde insan hakları alanında kurumsallaşma konusundaki en büyük adımlardan birisi Başbakanlık Teşkilatı Hakkında 3056 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanun’la, Başbakanlık Merkez Teşkilatı içerisinde ana hizmet birimi olarak “İnsan Hakları Başkanlığı”  oluşturulması olmuştur.

Aynı zamanda, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları yerel düzeyde ihlal iddialarını incelemek, araştırmak, insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasının önündeki engeller ile hak ihlallerine yol açan idari, hukuki, siyasi ve sosyal nedenleri incelemek, araştırmak ve bunların çözümüne ilişkin önerilerde bulunmakla görevlendirilmişlerdir. Ancak 1990’lı ve 2000’li yıllarda insan haklarının Türkiye’de kurumsallaştırılması amacıyla oluşturulan bu birimler, Paris İlkeleri’nde belirtilen “bağımsızlık”, “idari ve mali özerklik” ve “çoğulculuk” niteliklerini taşımayan, ulusal insan hakları kurumu olarak görevlendirilmemiş yapılardı.

Avrupa Birliği ilerleme raporlarında, Paris İlkeleri’ne uygun bir kurumsal yapının kurulması yönünde yapılan tavsiyeler ve 90’lı yıllardan bu yana merkezdeki ve yereldeki deneyimlerin etkisiyle, Paris İlkeleri ile uyumlu bir ulusal insan hakları kurumuna ihtiyaç duyulmasıyla, 21.06.2012 tarih ve 6332 sayılı Kanunla Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) kurulmuştur.

TİHK’nun kurulmasıyla birlikte Başbakanlığa bağlı önceki birimlerin varlığına son verilmiş, söz konusu Kanun’un geçici maddelerine göre Kurum büroları kuruluncaya kadar, il ve ilçe insan hakları kurullarının, Kurum bürosu olarak görev yapacağı hükme bağlanmıştır.

Ulusal İnsan Hakları Kurumu olmanın yanı sıra TİHK, “İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsanî veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek Seçmeli Protokol” (OPCAT) bağlamında, işkencenin ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezanın önlenmesi konusunda çalışmalar yürütmek üzere 9/12/2013 tarihli ve 2013/5711 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Ulusal Önleme Mekanizması olarak belirlenmiştir.

Özgürlüğünden mahrum bırakılan kişilerin alıkonuldukları ceza ve tutukevleri, kamplar, bakım merkezleri gibi yerlerde işkence ve kötü muamele vakalarının yaşanmaması amacıyla bu yerlere yönelik izleme, inceleme, denetleme, değerlendirme ve raporlama faaliyetlerini yürüten bir ulusal önleme mekanizması görevinin TİHK’in sorumluluğuna yüklenmesi, Kurumun kapasitesinin de güçlendirilmesi ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Diğer taraftan Anayasanın 10 uncu maddesi ve Türkiye’nin taraf olduğu temel insan hakları sözleşmelerinde düzenlenen ayrımcılık yasağına karşı etkin mücadele amacıyla bir eşitlik kurumunun kurulması, hem bu alandaki çalışmaların daha etkili yürütülmesi hem de AB müktesebatına uyum çerçevesinde ele alınmıştır.

Bu doğrultuda Türkiye İnsan Hakları Kurumunun kurumsal kapasitesinin arttırılarak etkinliğinin arttırılması, ayrımcılık yasağı ve eşit muamele ile ilgili temel yasal çerçevenin ve kurumsal yapının düzenlenmesi, işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizmasının etkinliğinin ve işlerliğinin arttırılması amacıyla Paris İlkeleri, ilgili AB müktesebatı ve AB üyesi ülkeler başta olmak üzere uluslararası örnekler dikkate alınarak Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 20/04/2016 tarihli ve 29690 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6701 sayılı Kanun ile kurulmuştur. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun (TİHEK) kurulmasıyla birlikte 6332 sayılı Kanunla kurulmuş olan Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHK) lağvedilmiştir.

Fahrettin Altun kimdir?

Fahrettin Altun'un İletişim Başkanlığı sitesinde yer alan özgeçmişi şu şekilde:

İletişim bilimleri profesörü olan Fahrettin Altun, doktora eğitimini İstanbul Üniversitesinde tamamladı. Bir dönem ABD’de akademik çalışmalarda bulunan Altun; İstanbul Şehir Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve İbn Haldun Üniversitesinde öğretim üyeliği, bölüm başkanlığı ve dekanlık vazifelerini yürüttü. Bunun yanı sıra SETA İstanbul Genel Koordinatörlüğü görevini üstlendi.

Sabah, Akşam, Daily Sabah, Kriter, Anlayış, Yöneliş ve Küre gibi birçok basılı mecra ve yayınevinde köşe yazarlığı ve yayın yönetmenliği yaptı. Başta TRT 1, TRT 2 ve TRT Haber olmak üzere ulusal televizyon kanalları için haber ve tartışma programları hazırladı ve de çok sayıda programa konuk oldu.

Türk modernleşmesi, siyasal iletişim ve kültürel çalışmalar alanlarında araştırmaları bulunan Altun, Modernleşme Kuramı (2002) ve Türkiye as a Stabilizing Power in an Age of Turmoil (2021) başlıklı kitapları kaleme aldı. Bunların yanında Press Freedom in Turkey (2016), The Triumph of Turkish Democracy (2016), 15 Temmuz’da  Medya (2017), Terörün Kökenleri ve Terörle Mücadele Stratejisi (2018), Toplumlar Arası İletişimde Yeni Dönem: Enformasyon Savaşından Dezenformasyon Savaşına (2023) gibi kitaplara bölüm yazarı ve editör olarak katkı sağladı.

Fahrettin Altun, 25 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olarak atandı.

Altun, 10 Temmuz 2025 tarihli Cumhurbaşkanı kararnamesi ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurum (TİHEK) Başkanlığı'na atandı.

                                                              ***

Türkiye’ye yakışır bir “insan hakları” kurumu: Jest ve mimik kaç kelepçe eder?-Gökçer Tahincioğlu-(18/01/2025)

Devletimizin insan haklarını savunmakla görevli kıldığı kurum olan TİHEK’e bakın… Kelepçeleneceği sırada “jest ve mimikle” sinirli olduğunu gösterdiği için altı kez ters kelepçelenmeyi hak etmiş Besna Tosun… Basit bir aramayla önünüze onlarca fotoğraf düşmesine rağmen altı kez kelepçelendiği anlaşılmıyormuş…

besna tosun kelepçe

Memleketimize has, güzel adetlerden biri bilmezden gelmek, görmezden gelmektir. Doğrucu konuşmalara bayılırız:

“Evet, Beşiktaş Belediyesi’ne operasyon yapılmasına neden olan firma kamu kurumlarından da ihale almış ama bu firmalar bazen yanlış işi gizlemek için doğru iş yaparlar…”

“Yargıyı yıpratmayalım. Yargıyı yıpratan bu söylemler bağımsızlığa zarar veriyor…”

Pek kolaydır, pek ikna edicidir ve pek çoktur…

* * *

Ama bazen insanın yine de nutku tutuluyor işte.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu adında bir kurumumuz var. Kısaca TİHEK diye anılıyor. Birçok kişi ismini bile ilk kez duyuyordur.

Ama binaları, üyeleri, müthiş olanakları var. Öyle hemen üzerinden geçmeyin. İnsan hakları gibi yüce bir kavram üzerine kurulmuş neticede…

TİHEK’in faili meçhul, gözaltında kayıp, işkence vs. gibi konularda pek fazla kararını görmek mümkün değil. Bu konularda verdiği istisnai kararlarda da bugüne kadar memleketteki hak ihlallerini düzeltici bir rol oynadığı söylenemez. Olsa olsa meşrulaştırıcı, zemin hazırlayıcı bir işlev görüyor kararları.

Tüm bunları biliyoruz elbette, biliyoruz bilmesine de yine de gerçekten insanın bazen nutku tutuluyor.

* * *

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın da nutku tutulmuş olacak ki önceki gün bir açıklama yaptı. TİHV, “cezasızlık yolunu açarak işkence ve diğer kötü muameleyi önleme mücadelesine zarar veren TİHEK’in ‘Ulusal Önleme Mekanizması’ kapsamında sürdürmekte olduğu soruşturma görevinin sonlandırılmasını istedi ve mağdurlara da TİHEK’e başvuru yapmama” çağrısında bulundu.

Düşünün, memleketin insan hakları alanında çalışan en ciddi kuruluşlarından biri, devletin bu alanda çalışması için kurduğu kuruma başvuru yapılmaması için çağrı yapıyor.

* * *

Nutkumuzun tutulmasına, TİHV’nin çağrı yapmasına neden olan karar pek taze, 12 Aralık 2024’te TİHEK 1. Daire tarafından verildi.

Başvuruyu yapan isim, babası kaçırılarak öldürülen, yaşamı boyunca babasının katillerinin bulunması için Galatasaray Meydanı’na çıkarak barışçıl biçimde eylem yapan Cumartesi Anneleri’nden Besna Tosun

Anımsanacaktır… Neredeyse 30 yıldır Galatasaray Meydanı’nda sivil ve barışçıl eylemleriyle faili meçhullerin hesabını soran, yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri’nin meydana çıkması, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından garip biçimde yasaklanmıştı.

Cumartesi Anneleri, uzun bir süre bu yasağa karşı hukuk mücadelesi verdi.

Ve sonuçta Anayasa Mahkemesi, iki ayrı kararında, Cumartesi Anneleri’nin meydana çıkmalarının anayasal bir hak olduğuna hükmetti.

* * *

Anayasa’yı, Anayasa Mahkemesi’ni dinleyen kim. Burada hukuk, sadece meşrulaştırmak için kullanılıyor.

AYM kararını umursamayan Beyoğlu Kaymakamlığı, her hafta Cumartesi Anneleri için ayrı bir yasaklama kararı aldı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ellerinde AYM kararıyla Galatasaray’a gelmek isteyen Cumartesi Anneleri’ni bu karar doğrultusunda her hafta gözaltına alarak saatlerce, 40 derece sıcağın altında gözaltı aracında bekletti.

Bu döngü, İçişleri Bakanlığı’nın AYM kararı doğrultusunda, kararı tam da uygulamadan Cumartesi Anneleri’ne sınırlı olarak izin vermesiyle son buldu. Sınırlı sayıda insan abluka altına alınmış meydana çıkarak her cumartesi basın açıklaması yapabiliyor.

Cumartesi Anneleri

* * *

Yasak günlerinde, 14 Ekim 2023’te, Cumartesi Anneleri, yine ellerinde AYM kararıyla meydana çıkmak istediler.

Polisin tavrı sertti.

Gizlenecek bir sertlik değil, onlarca kamera, fotoğraf var ortada.

Abisine sert biçimde müdahale edildiğini gören Besna Tosun, polisleri engellemek için olay yerine yönelirken engellendi ve kelepçelendi.

Bir kez değil, iki kez değil, üç kez değil tam altı kez…

Altı ayrı kelepçe Besna Tosun’un bileklerindeydi. Ve öylece durmaktan başka bir eylemi yoktu.

* * *

Besna Tosun, bu hukuksuz müdahaleyi TİHEK’e taşıdı. TİHEK’in verdiği karar insan hakları literatürüne geçebilecek kadar dramatik.

Uzunca bir karar ama başlıklarla özetleyelim. TİHEK önce eldeki delilleri sıralamış:

- Sürpriz değil elbette, TİHEK’in görüntüleri istediği ilçe emniyet müdürlüğü, hard diskin belirli kapasitede görüntü saklaması, kapasitesi dolduğunda otomatik olarak en eski görüntüyü silip yerine yeni görüntüyü kaydetmesi sebebiyle ellerinde görüntü olmadığını bildirmiş. TİHEK elbette bu eskimeyen, tarihi gerekçeye inanmış…

- Her hafta, cumartesi günleri İstiklal Caddesi’ndeki bütün esnaf tek tek tembihlenmesine rağmen onların güvenlik kamerası görüntüsü de yokmuş…

- TİHEK, onlarca gazetecinin alandaki varlığına rağmen onlardan da görüntü almaya gerek görmemiş.

- Eldeki tek görüntü Besna Tosun tarafından verilen görüntüymüş…

- İstanbul Emniyeti’nden gelen görüntüler dosyaya eklenmiş ancak karardan anlıyoruz ki oradan da çok sınırlı bir görüntü gelmiş.

* * *

Delil araştırması bu kadar.

Kararın, değerlendirme bölümüne gelmeden önceki kısımları da vahim.

Anayasa Mahkemesi kararı resmen TİHEK tarafından yok sayılmış.

Beyoğlu Kaymakamlığı’nın AYM tarafından “hak ihlali” sayılan yasak kararı esas alınarak, uzun uzun polisin bu karar doğrultusunda nasıl da haklı müdahale ettiği, müdahale etmeden önce nasıl da haklı uyarılarda bulunduğu anlatılmış.

Yargıtay’ın ve TBMM’nin yok saymasına alışmıştık ama TİHEK tarafından bile yok sayılan AYM’nin de varlık nedeninin sorgulanmasında fayda var.

* * *

Kararın tarihe geçecek kısmına gelince.

Besna Tosun’un kötü muamele gördüğü iddiası değerlendirilirken, sadece kelepçelenmesi esas alınmış.

Polisin zor kullanma yetkileri tartışıldıktan sonra da şu yorumlar yapılmış:

- Başvuran tarafından sunulan video kaydının incelemesinde; kolluk güçleri tarafından toplanan grubun etrafının sarıldığı, başvuranın bu esnada ‘işkence uyguluyorlar bize diye’ görüntüyü kaydeden kameraya karşı bağırdığı, bunun üzerine erkek bir polis memuru ile aralarında sözlü tartışmanın yaşandığı, yine aynı esnada başvuranın elinin başka bir kadın polis memuru tarafından kelepçelenmeye çalışıldığı ancak başvuranın polis memuru ile sözlü tartışması esnasında jest ve mimik hareketlerinde bulunması sebebiyle kadın polis memurunun elini kelepçeleyemediği, bunun üzerine erkek polis memurunun diğer yöne doğru hareketlendiği, daha sonra tekrar gelerek başvuranla tartışmaya girdiği, başvuranın kolunu bükerek ellerinin arkadan kelepçelenmesi yönünde harekette bulunduğu ve diğer polis memurlarının talimat doğrultusunda kelepçelemeyi gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.

- Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir… Bilgi ve belgelerde yasaklamanın gerçekleştirildiği alanın sosyal, ekonomik, dini ve idari açıdan önemli bir yer teşkil ettiği, önceki yıllarda terör faaliyetlerine konu olduğu bir bütün olarak göz önüne alındığında, kolluk güçleri tarafından kelepçe takılmasının makul olduğu değerlendirilmektedir.

- Başvuran, ellerinin arkadan kelepçelenmesine ek olarak bu işlemin üst üste altı kelepçe takılması yolu ile gerçekleştiğini belirtmektedir. Ancak, başvuranın bu iddiasını destekler bir kanıt sunmadığı görülmüş ve video kaydında da altı kez kelepçe takılması işleminin gerçekleştiği hususu anlaşılamamıştır. Bu noktada izlenen görüntülerden, başvuranın elinin kelepçelenmesi işleminin; başvuranın polise karşılık vermesi, sinirli bir halde gerçekleştirdiği jest ve mimik hareketleriyle elinin kelepçelenmesine engel olması, olayın geçtiği caddenin birçok açıdan işlek ve önemli bir konumda bulunduğu hususları birlikte göz önüne alındığında makul bir tedbir olduğu ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediği değerlendirilmiştir.

A. T.’ye (Besna Tosun’un abisi) polis tarafından müdahalede bulunulduğu görülmüştür. Ancak polisin müdahalesinin, başvuranın öne sürdüğü darp etme şeklinde olmadığı anlaşılmaktadır. İlgili video kaydından, A.T.’nin hareketleri nedeniyle kolluk güçleri tarafından etrafının sarıldığı ve zapt edilmeye çalışıldığı, A.T.’nin başının öne eğilerek, ellerinin kelepçelendiği anlaşılmaktadır.

Besna Tosun'un kelepçelendiği andan bir kare

* * *

Devletimizin insan haklarını savunmakla görevli kıldığı kuruma bakın…

- Kelepçeleneceği sırada jest ve mimikle sinirli olduğunu göstermek polise direnmekmiş. Jest ve mimikle… Bu nedenle altı kez ters kelepçelenmeyi hak etmiş Besna Tosun…

- Altı kez kelepçelendiği anlaşılmıyormuş… Oysa basit bir arama ile onlarca fotoğraf düşüyor önünüze. Zahmet edilmemiş…

- Anayasa Mahkemesi kararı hiçmiş. İstiklal Caddesi’nde eylem yapılamazmış. Elinde mahkeme kararı olan biri, hakkını savunamazmış.

- Direnmiyorsa bile insanlar kafası eğilerek, iki büklüm yapılarak kelepçelenebilirmiş.

* * *

Bütün bunların yer aldığı kararın ilk kısmı trajik kalıyor. Bununla bitsin yazı:

“Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun amacı; insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmektir.”

T-24

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

T-24 "Köşebaşı + Gündem" -10 Temmuz 2025-

  Hep 19 yaşında: Ali İsmail Korkmaz'ın öldürülmesinin 12. yıl dönümü Ali İsmail Korkmaz,  Eskişehir'de Gezi Direnişi'ne destek ...