Son savaşı işçilerle! -Özer Akdemir / Evrensel-

İngiliz kraliyet donanmasına ait HMS Bristol gemisi 3 Temmuz 2025 tarihinde söküm için Aliağa gemi söküm tesislerine yanaştı. Geminin tehlikeli madde envanteri ve asbest raporuna göre hem gemi söküm işçileri hem de gemi parçalarını alevle kesecek olan demir çelik işçileri asbest, kurşun ve diğer kimyasal maddeler tarafından zehirlenme riski altında.

İngiliz savaş gemileri Aliağa’da sökülüyor

2009-2024 arasında Aliağa’da 25 İngiliz askeri gemisi söküldü. Önümüzdeki dönemde 6 İngiliz savaş gemisinin daha Aliağa’da söküleceği belirtiliyor. Son olarak 11 Haziran’da İngiltere’den yola çıkan HMS Bristol askeri gemisi 3 Temmuz 2025 tarihinde Aliağa gemi söküm tesislerindeki Leyal Gemi Söküm Şirketinin limanına yanaştı.

HMS Bristol savaş gemisine daha yakından bakacak olursak; gemi, 1967’de inşaatına başlanıp 1973 yılında İngiliz donanmasına katılmış. 50 yıldır İngiliz donanmasına hizmet verdikten sonra 2020 yılında emekliye ayrılmış. 54.6 metre uzunluk ve 17.1 m genişliğindeki geminin söküm için satış ihalesini Leyal Gemi Söküm Şirketi kazanmış.

Leyal, Türkiye’de Avrupa Birliği (AB) onaylı 11 gemi geri dönüşüm şirketinden birisi. AB bayraklı gemilerin çevreye duyarlı ve güvenli bir şekilde geri dönüştürülmesini sağlamak amacıyla 2018 tarihinden itibaren yürürlüğe giren yönetmeliğe göre, AB bayrağı taşıyan gemiler yalnızca AB tarafından onaylanmış gemi geri dönüşüm tesislerinde sökülebiliyor. Haliyle bu sertifikaları alan firmalar AB Komisyonu tarafından işçi sağlığı, güvenliği ve çevresel koruma standartlarına uygunluk açısından denetleniyor. İşte bu denetleme raporlarına göre Leyal ve aynı firmaya ait olan Leyal Demtaş adlı iki gemi söküm firmasının adı birçok eksiklik, usulsüzlük ve çevresel sorunlarda geçiyor. Hatta bu raporlarda firmanın AB denetçilerini kandırmak için yaptığı Ali Cengiz işlerine de çabalarına da yer verilmiş.

Bu denetlemelerde ortaya konan usulsüzlükler ve çevre-sağlık sorunları bu şirketlerin ellerinden bu belgenin alınması sonucunu doğurabilecek düzeyde. Nitekim daha önce AB sertifikası verilen üç şirketin bu belgeleri sonradan ellerinden alınıyor. En son Libya’dan getirilen Slough adlı gemideki yangınla adını duyuran Şimşekler, sertifikası iptal edilen firmalardan birisi.

Gemi sökümlerindeki sorunlar birçok kez raporlandı

Çevresel sorunlar ve bunlardan kaynaklı sağlık problemleri denildiğinde Türkiye’de akla gelen birkaç yerden birisi olan Aliağa, tüm bu kirlilik yükünü taşıyacak kapasiteyi çoktan aştı. Gemi söküm tesislerinin insan ve çevre sağlığı açısından yarattığı olumsuz sonuçların en önemli nedenleri arasında şirketlerin, bakanlıkların ve diğer ilgili kişilerin üzerine düşen görevleri yerine getirmemesi sayılıyor. Bunun yanı sıra çevresel incelemelerin yapılmaması, önleyici tedbirlerin sistematik olarak uygulanmaması, söküm işlemlerinin  kurallara uygun yapılmaması, atık yönetimi ve planlamasındaki sorunlar, yanlışlar ve gerçek dışı beyanlar, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin  alınmaması, bu hususta gerçeğe aykırı olarak gerçekleştirilen  eylemlerin ve eylemsizliklerin hepsi gerek AB denetim raporlarında gerekse Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının hazırladığı “tertemiz raporu”nda ortaya konulmuş durumda.

HMS Bristol’de 400’den fazla contada asbest var

Gemi sökümlerdeki çevre, sağlık ve hukuksal sorumlulukları araştırmak için hukukçular, meslek odası temsilcileri ve alanında uzman isimler tarafından oluşturulan bir STK olan Gemi Söküm Platformu, HMS Bristol gemisi ile ilgili bir bilgi notu paylaştı. Geminin tehlikeli madde envanteri ve asbest raporunu inceleyen platform, gemide toplamda 400’den fazla conta, yalıtım malzemesi, sızdırmazlık macunu ve elektrik panosunda asbest bulunduğunu dile getirdi. Gruptaki bazı uzmanlar 400 conta veya sızdırmazlık malzemesinin, miktar olarak büyük olsa da gemideki esas endişe kaynağı olarak kabul edilmeyebileceği görüşündeler. Bilgi notunda “Bu conta ve sızdırmazlık malzemelerinin sökülmeden doğrudan çelik fabrikalarına gönderilebileceği, (Muhtemel en uygun yöntem kabul edilebilir) ve çelik geri kazanım sürecinin bir parçası olarak bertaraf edileceği tahmin edilebilir. Ancak, esas sorun yaratabilecek olan yalıtım malzemeleri ve elektrik panelleridir” diyen bu görüşe karşı çıkanlar da var. Bu uzmanlar, “Contalar sökülürken paramparça olurlar, yekpare çıkmazlar. Kaldı ki yakma tesislerine gönderildiğinde de çıkan dumanla asbest lifleri çok büyük alanlara yayılır” diye karşı görüş açıklıyorlar.

Tablo: Geminin tehlikeli madde envanteri belgesinden


Zehirlenen işçilere ‘kurşun izni’!

Geminin raporlarını inceleyen platform üyeleri gemide asbestin dışında 283 kilogramdan fazla kurşun içeren boya tespit edildiği bilgisini paylaştı. Hem asbestli contaların hem de boyalı çeliklerin yüzde 99.9’unun doğrudan demir çelik fabrikalarına gideceğine dikkat çekilen bilgi notunda; “Esas maruziyet çeliğin alevle kesilmesi sırasında ortaya çıkacaktır. Bu işlem sırasında kurşun içeren zehirli gazlar oluşur. Eğer işçiler yeterince korunmazsa bu işçiler için kurşunun solunması ya da teması sonucunda kurşun maruziyeti oluşur. Çevre kirliliği açısından TÜBİTAK ve Ege Üniversitesinin raporlarında kurşun değerlerinin eşik seviyeyi çoktan aştığı tespit edilmiştir. Bölgede halihazırda bir kurşun kirliliği olup bunun yönetiminin yapılmadığı açıktır. Aliağa’da kan kurşunu ölçümlerinin yaygın olarak yüksek çıktığı; ancak bunun kök nedenlerini araştırmak ve önleme yönelik bir çalışma kültürü geliştirmek yerine, işçilere ‘kurşun izni’ verilmesi bilinen bir pratiktir” deniliyor.

Geminin tabanı tamamen zehirli boya ile kaplı

Gemi gövdesinin alt kısmında ise yaklaşık 263.5 kilogram TBT boya olduğu, doğrudan demir çelik tesislerine gidecek olan bu boyalı parçaların alevle kesim sırasında insanlara zarar verebileceği dile getiriliyor. Bununla birlikte kesim sırasında ortaya çıkan gaz, toz, boya parçacıkları ve çelik cürufunun çevreye yayılması ihtimalinin de endişe verici olduğu belirtiliyor. Bilgi notunda şu ifadeler dikkat çekiyor; “Leyal dahil olmak üzere Aliağa’da, su üzerinde kesim yapıldığından gemi yapısı bir kapalı tahliye sistemi olarak görülmekte ve bu sistemin söküm faaliyetleri sırasında çevreyi ve bilinen kirleticilerden çevreyi koruduğu savunulmaktadır. Oysa söküm işlemleri deniz ortamında yapıldığında kirliliğin yayılmasını tamamen önlemek imkansızdır. Bu kapsamda en iyi pratik Aliağa’daki baştan kara yöntemi değil, kuru havuzdur.”

Gemide zehir namına yok yok!

Tablo: Geminin tehlikeli madde envanteri belgesinden alınmıştır

HMS Bristol gemisinin evraklarında yapılan incelemelerde ayrıca; Klima ve soğutma sistemlerinden alınan örneklerde CFC gazları (kloroflorokarbonlar), elektrik panoları, kablo sistemleri ve aydınlatma donanımlarında PCB (poliklorlu bifeniller) bulunduğu dile getiriliyor. Bunlara ek olarak gemide bir miktar radyoaktif madde, geminin yaşı da göz önüne alındığında bir miktar PFOS (yangın söndürme kimyasalı) ve HBCDD (alev geciktirici) gibi özel işlem gerektiren maddeler de bulunduğu altı çizilen konular arasında. Tehlikeli atık envanterindeki rakamların bu tür ve yaştaki gemiler için beklenen düzeyde olduğuna dikkat çekilen bilgi notunda sonuç olarak İngiltere’nin gemiyi geri alması gerektiği belirtiliyor.

Özer Akdemir / Evrensel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

soL "Köşebaşı + Gündem" -7 Temmuz 2024-

  Yapay zeka rock söylerse: Müziğin sonu mu geliyor? İnsanın yaratıcılığına gerek kalmayacak. Makineler müziği de üretecek. Ama en tehlikeli...