Rejim muhalefete yönelik saldırılarını ortaya attığı yolsuzluk iddiaları üzerinden sürdürüyor. Oysa AKP kadrolarının İBB’yi yönettiği dönemlerde yaptıkları bile gerçekler için yeterli. İhale usulsüzlüklerinden Albayrak Grubu’na kadar yolsuzluk iddiaları o dönem yargıya taşındı. Dosyalar kapatıldı, kararları veren yargı mensupları ödüllendirildi, hiç kimse ceza almadı.
Saray rejiminin yargı aracılığıyla muhalefete yönelik saldırıları, topluma ‘yolsuzluk’ iddialarıyla kabul ettirilmeye çalışılıyor. Belediye başkanlarından yerel yöneticilere birçok isim bu iddialarla cezaevinde tutulmaya devam ediyor.
Ortaya konmayan iddianameler, ‘duymuştum, öyle biliyorum’ ifadeleriyle tutulan gizli tanıklar, birbiri ardına sıralanan hukuksuzluklar rejimin bu saldırılarının tüm inandırıcılığını ortadan kaldırırken, AKP iktidarının yolsuzluklarla dolu tarihi görünmez kılınmak isteniyor.
Sadece iktidarın elindeki dönemlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) yaşananlar bile bu tarihi ortaya çıkarmakta yeterli.
İhalelerde yaşanan usulsüzlüklerden belediyeye bağlı İGDAŞ, İSFALT, İSTAŞ, KİPTAŞ, İDO, AKBİL, Halk Ekmek gibi iştiraklere; AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresinde bulunan Albayrak Grubu’nun yer aldığı yolsuzluk iddialarına kadar birçok tarihi eşiği hatırlamakta da fayda var.
GÜÇLÜ YOLSUZLUK İDDİALARI
İBB’ye yönelik yolsuzluklar, 1994 yılında Belediye Başkanı olan Erdoğan’ın çevresinde yer alan isimlerle birlikte, belediye kaynaklarını kullanarak siyasi ve ekonomik bir güç merkezi inşa ettiği yönündeki iddialarla gündeme gelmeye başladı.
İddiaların merkezinde ihale yolsuzlukları, kamu kaynaklarının belirli şirketlere aktarılması, siyasi kadrolaşma ve medya kontrolü gibi konular yer alırken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 13 Mart 2002 tarihinde gönderdiği “karar” doğrultusunda, Erdoğan hakkında “ihaleye fesat karıştırmak” suçlamasıyla 30 Mayıs 2002 tarihinde düzenlenen iddianame bu iddiaları yargıya taşıdı.
Düzenlenen iddianame üzerine İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi kamu davası açtı ve sonraki duruşmalarda davanın, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yürütülen kamu davasıyla birleştirilmesine karar verdi. Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Akbil sisteminin uygulanmasında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla toplam 37 sanık hakkında açılan davayı; Erdoğan başbakan olduktan sonra, 1 Aralık 2003’te karara bağladı ve beraat kararı verdi.
1 MİLYAR DOLAR KAMU ZARARI
Yolsuzluk dosyalarında ise belediyeye bağlı iştiraklerde yaşananlar yer aldı. Belediyeye bağlı kurum ve şirketlerdeki yolsuzluk iddiaları 18 ayrı soruşturma kapsamında ortaya çıkarken, İGDAŞ, İSFALT, İSTAŞ, KİPTAŞ, İDO, AKBİL, billboard gelirleri, Halk Ekmek gibi iştirakler üzerinden yolsuzluk soruşturmaları açıldı. Bu davaların toplam mali büyüklüğü 50 trilyon lirayı (o günkü değerle yaklaşık 1 milyar dolar) aştı.
Bu dosyalarda belediyeye bağlı kurumların ihalelerinin, Erdoğan’a yakın isimlerin kontrolündeki şirketlere verildiği ortaya çıktı.
O dönem İGDAŞ’ın sayaç okuma işi; Erdoğan’ın yakını Ahmet Hamdi Pınarcık ve Erdoğan’ın danışmanı Tufan Mengi’nin ortak olduğu Lonca A.Ş.’ye verildi. Dosyalarda aynı işin İSKİ’de 21 cent’e yapıldığı, ancak Lonca’ya 1.55 dolara verildiği ortaya çıktı. Sadece bu anlaşmada bile 22,5 trilyon liralık kamu zararı oluştu.
SORU İŞARETİNİN BÜYÜĞÜ ALBAYRAK GRUBU
Yolsuzluk iddialarının önemli bir bölümünü ise Albayrak Grubu oluşturdu. Erdoğan’ın hem okul hem de siyasi çevresinden gelen isimler, Nuri, Ahmet ve Muzaffer Albayrak kardeşler daha sonra ihalelerde ayrıcalıklı davranıldıkları, doğrudan Erdoğan’la görüştüklerini ve onun onayıyla işlemlerin yapıldığını itiraf etti. Albayrak Grubu’nun belediyeden gelen kaynaklarla milyar dolarlık büyüklüğe ulaştığı öne sürüldü.
Kısa sürede medya ayağında da yeniden bir dizayna Albayrak Grubu aracılığıyla girildi. 1997’de yayın hayatına başlayan ve Albayrak Grubu’na ait Yeni Şafak gazetesi, bu yapı içinde propaganda ve savunma işlevi görürken, yine bu grupla bağlantılı Kanal 7 ile yüksek meblağlı reklam anlaşmaları yapıldı. Yayınları çok da izlenmeyen bu kanal, “belediyeyi tanıtma” bahanesiyle kamu kaynaklarını kullandı.
Yeni Şafak Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak’ın itirafları Soner Yalçın’ın Kayıp Sicil adlı kitabında da yer buldu. Albayrak ifadelerinde şöyle dedi:
“1994 yılı mahalli idareler seçiminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ağabeyim Nuri Albayrak’ın Fatih İmam Hatip Lisesi’nde birlikte okuduğu ve samimi görüştüğü arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle bir yakınlaşmamız oldu; ağabeyim Nuri Albayrak belediye meclis üyesi olarak seçilmişti. Yine Ahmet Albayrak ağabeyim de çok iyi görüşürdü. Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinden sonra belediyeden ihale alma olayımız daha da kolaylaştı. Bütün seçim çalışmalarında kendisini maddi ve manevi olarak bütün imkânlarımızla desteklemişizdir. Bu durumu belediye çalışanları ve üst düzey yöneticileri yakinen bildikleri için çoğu zaman Belediye Başkanı Erdoğan’ın direkt talimatı olmaksızın da belediyeden kolayca ihale alma durumlarımız oldu.”
SİSTEM VURGUSU
Eski AKP Milletvekili Harun Karaca’nın ifadelerinde ise Ekrem İmamoğlu soruşturmasında etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak serbest bırakılan itirafçıların söylediği ‘SİSTEM’ vurgusu yer aldı. Karaca, “İhalelerde komisyon alma işi belli bir kadro işidir. Çünkü dışarıya bilgi sızmaması gerekmekte, sistemin bir parçası olması gerekmektedir. İlk başlarda ihalelerde indirim yüksek tutuluyordu, ancak daha sonra ihalelerin verildiği firmalardan komisyon alınabilmesi için indirimler fazla yüksek tutulmadı. Albayrak ailesi Recep Tayyip Erdoğan’la eskiye dayanan dostlukları bulunduğu için bizi muhatap kabul etmeyerek direkt olarak Başkanla kendileri görüşürler” diye konuştu. Yolsuzluk iddialarının ardından gündeme gelen çete iddiaları da yargıda bertaraf edildi. O dönem İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne taşınan suçlamalarda “cürüm işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak, ihaleye fesat karıştırmak, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak, sahte belge düzenlemek ve kullanmak” suçları yöneltildi.
KİMSE CEZA ALMADI
Soruşturmalar ise bir bir akamete uğradı. İçişleri Bakanlığı Erdoğan hakkında soruşturma izni vermesine rağmen Danıştay 2. Dairesi bu kararı kaldırdı. Kararı kaldıran üyeler arasında Hüseyin Karakullukçu da yer aldı. Karakullukçu’nun 2011’de Danıştay Başkanı olması da dikkat çekmişti. Gündeme gelen onca iddiaya, itiraflara rağmen ise soruşturmalar ya kapandı ya da sanıklar dokunulmazlık yoluyla yargıdan kaçırıldı. Tüm bu iddialar arasında tek bir kişi ceza almadı.
∗∗∗
AKP’LİLERE DOKUNULMAZLIK ZIRHI
Erdoğan’ın İBB’deki yakın çalışma arkadaşları ve yakın sermaye grubundan bazı kişiler ise 2002 seçimleriyle beraber vekil yapılarak dokunulmazlık zırhı kazandı.
İGDAŞ, Akbil, Albayrak davalarında sanık olan Mustafa Açıkalın, Sivas’tan AKP Milletvekili oldu.
1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevine atanan, Akbil ve Albayrak soruşturmalarında yer alan İdris Naim Şahin ise İstanbul Milletvekili olarak Meclis’e girerken yıllar sonra İçişleri Bakanlığı’na getirildi.
İDO dosyasında ismi geçen Binali Yıldırım ise 2002–2013 ve 2015–2016 yılları arasında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olarak görevlendirildi. Ayrıca 2014 ve 2015 yılları arasında Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yaptı. Yıldırım daha sonra Başbakanlık koltuğuna getirildi, rejim değişikliğinin ardından görevi son buldu. Yıldırım, 2019’da tekrarlanan yerel seçimlerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkarıldı; iki seçimi de kaybetti.
Hakkında komisyon ve zimmet suçlamaları bulunan Harun Karaca ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraklerinin yönetim kurulu başkanlığı ve üyeliği görevlerinde bulunurken, 24., 25. ve 26. Dönem İstanbul Milletvekili seçilerek Meclis’e girdi.
Yine yolsuzluk yaptığı öne sürülen ve 1994 ile 1998 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Kaynak ve İştirakler Daire Başkanlığı ve Başkan Danışmanlığı görevlerinde bulunan Necmi Kadıoğlu ise 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde Esenyurt Belediye Başkanı olarak seçildi. 15 Aralık 2017 tarihinde istifa edene kadar bu görevini sürdürdü
Albayrak Grubu’nun yaptığı faaliyetlerde ismi geçen Nurettin Canikli, AKP’den 2002, 2007, 2011 ve Kasım 2015 genel seçimlerinde Giresun Milletvekili oldu. Canikli, 2016 tarihinde Binali Yıldırım tarafından kurulan 65. Türkiye Hükûmeti’nde önce Başbakan Yardımcısı, daha sonra da Millî Savunma Bakanı görevlerine getirildi.
Görevi kötüye kullanma iddiasıyla gündeme gelen Mehmet Sekmen, 2002 yılında yapılan genel seçimlerde 22. Dönem AKP İstanbul Milletvekili oldu. Sekmen, 30 Mart 2014 ve 31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimlerde Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildi.
∗∗∗
KİMSEYE CEZA VERİLMEDİ
Gündeme gelen yolsuzluk iddiaarı, açılan soruşturma ve davalar ise Erdoğan Başbakan olduktan sonra düştü. o davalarda beraat kararı veren hâkim-savcıların daha sonra görevlerinde yükselmesi ise dikkat çekti.
Beraat kararında imzası olan İsmail Rüştü Cirit, 2015-2020 arasında Yargıtay Başkanlığı yürüttü. Akbil davasını açıp temyize göndermeyen savcı Hadi Salihoğlu ise daha sonra 17-25 Aralık operasyonlarının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. KİPTAŞ’ın iş merkezi, lüks villaları, konutları ile ilgili Mülkiye Başmüfettişi olarak “soruşturmaya yer yoktur” yanıtını veren Hüseyin Avni Coş da üç yıl sonra vali olarak tanındı ve 2017 yılına kadar valilik yaptı. Akbil bilirkişisi, “kuşkulu” tespitler yapmasına rağmen sanıklar lehine görüş veren Adem Sözüer ise İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı oldu ve Erdoğan’a hukuk danışmanlığı yaptı.
Öncü DURMUŞ /BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder