Laleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..”-Bahadır Özgür-
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturduğu, Laleli merkezli son yılların en büyük kara para aklama ağına dair dosyayı incelemeyi sürdürüyoruz…
Onlarca şirkete ve ödeme kuruluşuna el konulan olayın özeti şöyle:
2018 sonrasında Denizbank, Golden Global Yatırım Bankası ile Şekerbank’ın (soruşturma dosyasında adları verilenler) POS cihazları kullanılarak, Libya ve Irak’a ihracat yapılmış gibi gösterilerek, şüpheli bir para trafiği hattı kuruldu. 2025’e kadar milyarlarca doların bu hattan akıtılıp, Laleli merkezli sayısı yüzleri bulan bir şirket ağı vasıtasıyla sisteme sokulup aklandığı ileri sürülüyor.
ABD bankacılık sistemi ile Libya yaptırımlarının delindiği iddiasıyla olayı ‘suç gelirlerinin aklanması’ sayıyor.
Çünkü, Türkiye’nin 2021 yılında ‘gri listeye’ alınmasının ana sebeplerinden birisi buydu. OECD’ye bağlı Mali Eylem Görev Gücü (FATF) toplantısında, emlak ve değerli maden ticaretinde sıkı denetim talep edildi. Kara para aklama soruşturmalarının artırılması istendi. MASAK da 2023’te, bankalar için yeni bir ‘şüpheli işlem bildirimi’ rehberi hazırladı. Rehberde yer alan şu madde özellikle önemli: “Kredi kartı müşterilerinin sürekli olarak dikkat çekici tutarlı nakit para çekimleri yapması, kredi kartlarının altın gibi nakde tahvili kolay olan kıymetli malların alışverişinde sürekli ve sıra dışı kullanılması…”
İşte ‘Laleli çamaşırhanesi’ tam olarak bu ‘şüpheli ticaret’ üzerine kuruldu: POS’larla tonlarca hayali altın satışı!
Yani İstanbul Altın Rafinerisi de dahil Kapalıçarşı kuyumcularına, Fatih’teki döviz bürolarına yaz aylarından beri yapılan seri operasyonların arkasında, ABD’nin baskısı bulunuyor.
***
Araştırma dosyamızın bugünkü bölümünde ihracatın hayali olduğunu gösteren bazı delilleri yayınlıyoruz.
Libya’ya uçakla gönderilen POS cihazlarından dakikalar içinde çok sayıda işlem yapıldığı görülüyor. Kartlar ve POS’lar yan yana dizilmiş halde. Makineden ‘cırt’ sesi geldiği anda “Maşallah, Maşallah” diye bağrışmalar duyuluyor:
https://cdn.halktv.com.tr/media/2025/12/video1.mp4
https://cdn.halktv.com.tr/media/2025/12/video2.mp4
****
Bu POS’lardan çıkan yüzlerce slip incelendiğinde manzara daha da netleşiyor.
Mesela; Laleli’de küçük bir şirkete ait POS işlemlerine bir bakalım:
Tek bir POS’tan, tamamı Libya vatandaşlarına ait farklı banka kartları ile 20 Mayıs 2023 günü, saat 12:12’de ilk çekime başlanıyor, saat 14:20’ye kadar iki saat içinde yüzlerce işlem yapılıyor.

Bu şirket 22, 23, 24 ve 25 Mayıs’ta da aynı şekilde POS’tan mal satmış gibi çekim işlemini tekrarlıyor. Kartların üzerindeki isimler farklı ancak aynı tutarlarda defalarca çekim yaptığı anlaşılıyor.
Şu slipler de ‘gün sonu raporları’nı gösteriyor. Kayıtlara bakılırsa şirket 5 gün içerisinde Libyalılara yarım milyon dolarlık mal satmış:

Ne var ki, savcılık dosyasında yer alan uzmanların hazırladığı raporlarda, bir yıl içinde şirketlerin cirosunun 17 kat kadar artması, aynı tutarlı art arda işlem yapılması, şirketlerin hemen ertesi günü bankaya gidip parayı yüksek komisyon ödeme pahasına nakit çekmesi, “hayatın olağan akışına aykırı” olarak değerlendiriliyor.
Örnek verdiğimiz şirket yabancı kartların kullanıldığı POS cihazı ile tüm yıl boyunca yalnızca birkaç hafta işlem yaptı. Buna rağmen bu işlemler tüm satışların yüzde 95’ine yakınını oluşturdu.
Böyle sayısı yüzleri bulan şirketin işin içinde olduğu ‘Laleli çamaşırhanesi’nin 2018’den beri durmaksızın çalıştığı hesaba katılırsa, para trafiğinin tahminlerin ötesinde olduğunu söylemek lazım. Soruşturma dosyasına giren resmi raporlara göre, şimdilik bir operasyonda 47 milyar lira, bir başkasında 112 milyar liralık şüpheli işlem tespit edildi.
Ancak Libya’nın iddiası ülkeden en az 20 milyar dolarlık rezervin kaçırıldığı yönünde. BDDK ve MASAK’a yapılan ihbarlara bakıldığında ise ‘kara listede’ yer alan şirketlerin toplam cirosu 8 milyar dolar.
***
POS işlemleri ve slipler dosyadaki ana deliller arasında. Zira, slipler bankacılık kurallarına uygun değil. Ne üzerlerinde bankaların adı yer alıyor ne de ticaret yaptığı iddia edilen şirketlerin adresleri tam olarak yazılı. Adres diye ilçe ve cadde verilmiş. Bina, daire yok!
Daha vahimi, POS’ların yazılımına müdahale edildiği de ileri sürülüyor. Bu ancak bankalardan yapabilecek bir işlem. Günlük limitler de 1 milyon dolara kadar artırılmış.
Tüm bunlar soruşturma sonucunda ortaya çıkacak elbette.
Dosyayı incelemeye devam edeceğiz. Özellikle bankalara soracağımız çok soru var çünkü…
/././
ABD-İngiltere: Büyük uzlaşma bozuluyor! Trump’a aşırı sağcı suçlaması -Mustafa K. Erdemol-
Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy’in Beyaz Saray’da, Başkan Donald Trump ile Yardımcısı JD Vance’ın “sözel” saldırısına uğradığı ABD ziyaretinden kısa bir süre sonra ABD’ye giden İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in Trump’ın yanında neredeyse “süt dökmüş kedi” gibi durduğunu anımsamayan yoktur herhalde. Pek de unutulacak bir görüntü değildi doğrusu.
Starmer’in o halinden ötürü hayli utandıklarını okuduğum İngilizleri o “mahcubiyetten” milletvekilleri kurtaracağa benziyor. Çünkü parlamentoda çok sayıda milletvekili Trump konusunda “kral çıplak” demeye başladılar şu sıralar. Aslında “solcu” iddiasındaki Starmer’den beklenen tutum buydu.
Malum, Trump uzun süredir gerginlik yaşadığı Avrupa’nın siyasetine de doğrudan müdahalede bulunuyor. “Medeniyetinin yok olmakla karşı karşıya olduğunu” iddia ettiği Avrupa’nın siyasal sistemi için büyük tehlikeler barındıran grupları, partileri desteklediğini açıkça belirtiyor, yardımcısı Vance ile birlikte. Yaşlı kıtanın “mevcut gidişatını” düzeltmesini beklediği o grup ya da partilerden “vatansever Avrupa partileri” olarak söz etmesi yanıltmasın. Sözünü ettiği partiler düpedüz faşist çeteler çünkü.
İşte bu yüzden İngiltere Parlamentosu’nun kimi milletvekilleri 1930’ları anımsatan “aşırı sağcı söylemler” kullanmakla suçladıkları, Rusya’yı desteklemekle eleştirdikleri Trump’ı uyarmasını bekliyorlar Starmer’den. Çünkü, örneğin İşçi Partisi milletvekili, aynı zamanda hükümetin Ulusal Güvenlik Stratejisi Ortak Komitesi Başkanı Matt Western Trump’ın söylemleri yüzünden "İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Batı dünyasına öncülük eden ABD konsensüsünün parçalanmış göründüğünü” ileri sürüyor. Anlamı şu; Trump’ın Rusya’yı hiçbir konuda hiç kınamamış oluşu İngiltere’yi de savunmasız bırakıyor, göç konusundaki sözleri de çokkültürlülüğü hedef alıyor. Demek istediği bu Western’in.
Bir başka İşçi Partisi milletvekili (aynı zamanda İş Dünyası Seçici Komitesi Başkanı) Liam Byrne de Trump’ın söylemlerinin “1930'lara kadar uzanan bazı aşırı sağcı söylemlerle benzerlikler taşıdığını görmek zor değil” diyerek, Avrupa ile daha yakın savunma işbirliği çağrısında bulunuyor.
Parlamentoda Trump karşıtı bir hava esiyor olmasına ragmen Göçmen Bakanı Seema Malhotra’nın, ABD'nin “Birleşik Krallık için güçlü, güvenilir, hayati bir müttefik olmaya devam ettiğini” söylemesi gerçeği pek yansıtıyor değil. Çünkü Malhotra açıklamasının bir yerinde İngiltere’nin göç/göçmenlik konularında “ABD’den çok farklı” bir tutuma sahip olduğunu söyleyerek Trump’ın “tehlikede olduğunu söylediği Avrupa medeniyetinin” oluşmasında göçmenlerin katkısını anımsatıyor. Bunlar Trump’a yanıt aslında.
Trump, bu hafta yaptığı bir açıklamada Avrupalı liderleri göçü kontrol edememekle suçlamış, Avrupa ülkelerinin sınır politikalarında değişiklik yapmamaları durumunda “artık yaşayabilir ülkeler olamayacaklarını” öne sürmüştü.
Malhotra, buna karşılık ülkesinin Ukrayna'yı savunmak için bir araya gelen güçlü bir Avrupa ile 30'dan fazla ülkeden oluşan koalisyonun liderliğini üstlendiğini belirterek, Avrupa ülkelerinin “savunma harcamalarını artırdığını” da anımsatıyor.
Ancak iki ülke arasında yakın zamanda imzalanan stratejik belgeye itiraz da gün geçtikçe büyüyor. Liberal Demokrat milletvekili Bobby Dean, belgenin “ırkçı, beyaz üstünlüğü ideolojisine dayandığını” belirtirken bir başka Liberal Demokrat milletvekili James MacCleary de, belgenin belirli bir ideoloji ile dünya görüşünü teşvik etmek için Avrupa'daki demokratik süreçlere müdahaleyi önceleyen “kasvetli, distopik bir dünya görüşü” sunduğunu söylüyor ki haksız sayılmaz.
Hatırlayalım; geçen hafta yayınlanan ABD stratejisi belgesinde kitlesel göçün sona erdirilmesi talep ediliyor, bu konudaki Avrupa politikaları “çatışma yaratmakla” eleştiriliyordu. Belgede, “Bazı Avrupa ülkelerinin güvenilir müttefikler olarak kalacak kadar güçlü ekonomilere, ordulara sahip olup olmayacağı hiç de belli değil” de deniyordu.
Genellikle İngilizler gibi düşünmem ama Trump’ın göçmen düşmanı söylemlerinin 1930’ların ırkçı aşırı sağcı görüşlerden pek farklı olmadığı konusundaki izlenimlerine katılırım.
Avrupa’ya “faşizmin” gelmesinden Trump’ın memnun kalabileceği konusundaki imalarına inanırım.
Dünyayı bölme/yönetme konusunda ortak olan ABD ile İngiltere arasındaki “uzlaşma”nın parçalanıyor olabileceğine ilişkin tahminlerine sevinirim.
İngilizler de haklı olabilirler bazen.
/././
Mehmet Akifgiller "gerçeği"-Ayşenur Arslan-
Nereden nereye!!
Sen -Uğur Mumcu suikastı dosyasında adı geçen- cihatçı bir babanın projesi olarak büyü.. Henüz 16 yaşındayken 1 buçuk yıl kadar Suriye’de Humeyni’nin fikirlerinin öğretildiği medresede eğitim gör.
Baban seninle “Ben onu İslam İnkılabı için yetiştirdim” diye övünsün..
Medya serüvenin de böyle başlayıp şekillensin..
Ama pek çokları gibi parayı ve şöhreti görünce yaldızlarını döküver..
Ve bir gün, uyuşturucu ve güzel kadınlarla alem yaptığın iddiasıyla gözaltına alın. Olur mu olmaz mı derken tutuklanıp cezaevine gir!
Mehmet Akif’in bu serüvenini, son dönemde her gizli kapaklı işi ifşa etmesiyle tanınan Rasim Ozan Kütahyalı şöyle özetledi:
“Çok üzücü ve trajik bir durum. Mehmet Akif, tıpkı babası Nadir Ersoy gibi koyu İslamcı bir çocuktu. Yine bir İslamcı Fatih Saraç onu Habertürk’e aldırttı. Kenan Tekdağ, Akif’e adeta kişilik cerrahisi yaparak Akif’i yozlaştırdı. Mehmet Akif, uyuşturucu ve başka bir bataklığa düştü.”
Aklıma, yıllar önce İmamoğlu’nun bir türbede elleri arkasından bağlı yürüdüğü için İslamcıların lincine maruz kaldığı.. Dahası İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturmaya uğradığı geldi.
Dinine diyanetine, ahlaka bu kadar hassas bir iktidar döneminde “uyuşturucu ve alem” iddiaları söz konusu ise, yaşananlar normal, değil mi! Ama, gerçekte eğer Erdoğan’ın yanında saf tutmuşlarsa aslında kimin ne yaptığı önemsenmez. Medya dünyasının şaşaalı isimleri hakkında söylenenler.. “Pudracı” örnekleri vs.. Herkes her şeyi bilir.. Susar!
Bu yüzden Mehmet Akif gözaltına alındığında, Saray sistemine aşina olanların teşhisi bambaşka bir yerden geldi: “iktidar kavgası”..
AKP’li Şamil Tayyar’ın sosyal medya paylaşımı, bir bakıma iddiaları doğruluyor:
“Mehmet Akif Ersoy, çok genç yaşta yıldızlaştı. Devlet ve siyaset içinde özel dostlar edindi. Sanırım, şöhret ve paranın büyüsüne kapıldı. Kendisine inanan herkesi çok şaşırttı. Cezai durumu ne olur bilemem ama mesleki hayatını zor toparlar gibi. TMSF, Ersoy’u daha önce, uyuşturucu soruşturması başlayınca görevden alacaktı ama ‘HATIRLI DOSTLARI’ aşamadı. Operasyon, tüm engelleri yıktı. Son operasyonları da dikkate alınca anlaşılıyor ki herkese dokunuluyor. Artık kimse dokunulmaz değil.”
Hatırlı dostların kimler olduğunu söylemiyor Şamil Tayyar.
Ancak, medyada (yine) herkesin bildiği sırra göre, Mehmet Akif, Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü talip / rakip Hakan Fidan’ın ekibinden.. Yani ayak altından çekilmesi gerekenlerden.
Uyuşturucu, alem vs iddiaları çok ciddi değil belki. Yani Mehmet Akif tutuklansa da fazla yatarı olmayan bir ceza alması beklenebilir. Ancak HaberTürk’teki önemli görevinden.. Hatta medyadan sürgün yerse şaşırtıcı olmayacak.
Malum.. HaberTürk Ciner tarafından satın alındı.. Daha sonra Can Holding’e satıldı.. Can Holding operasyonundan sonra da TMSF’ye devredildi.
Mehmet Akif’i bütün bu süreçlerde hem ekranda hem de yönetici koltuğunda gördük.
En son gördüğümüzde ise mahkemeye sevkedilmişti..
O görüntünün verdiği mesaj açık:
Seçim ufukta görünüp Erdoğan sonrası tartışmaları alevlenince “TEMİZLİK OPERASYONU” başladı.
Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki yıl daha çok böyle operasyonlar göreceğiz. Erdoğan sonrası için uygun bir isim bulununcaya.. Ya da Bilal Bey için uygun bir formül icat edilinceye kadar Hakan Fidan’ın adamları tek tek avlanacak. Hatta belki sonunda sıra ona da gelecek!
***
Saray formüllerinden söz etmişken Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın hatırını sormamak olmaz.
Bu ülkede malum, tek bir cumhurbaşkanı ve tek bir cumhurbaşkanı yardımcısı var.
Hadi Erdoğan’ın zaman zaman kameralara yansıyan hallerini sağlık durumuna bağlayalım da.. Cevdet Bey’i ne yapalım!
Meclis’te bütçe görüşmelerinin açılış konuşmasını yapan beyefendi, aynen şu cümleyi kurdu:
“Tarım sektöründe yüzde 12.7 negatif büyüme gerçekleştirdik.”
Bunu söylerken şaka yapıyor gibi de görünmüyordu!
Cevdet Bey belki yalnız kaldığında Erdoğan’ın halefi olduğunu hayal edip mutlu oluyordur.
Bizden duymuş olmasın, bildiğiniz ham hayal!!
Peki aday listesinde kimler olabilir?
***
“EFKAN ALA”: An itibariyle AKP Genel Başkan vekili. Yani Erdoğan’ın partideki birinci adamı. Saray’da da hemen her konuda son sözü söyleyenlerden. Bunda kariyerinin de payı var.. Yıldönümü yaklaşan 17-25 Aralık sürecinde Bilal Erdoğan’ın gözaltına alınması hamlesine verdiği reaksiyonun da! O günlerde İçişleri Bakanı olduğu için özel harekata rahatlıkla “Kısıklı’daki eve yaklaşanı vurun” talimatı vermiş.. Belki tarihin akışını değiştirmişti. Bu CV, Erdoğan’ın yerine aday olmasını sağlar mı, kim bilir. Ama Saray’ın derinliklerinde varlığını sürdüreceğini iddia edebiliriz!
“SÜLEYMAN SOYLU”: O da kendince çok iddialı. Erdoğan’ın gözüne, dolayısıyla listeye girebilmek için her şeyi yapıyor. Neredeyse Engin Polat’ın Dilan Polat’ın kapısına bir kamyon gül indirdiği gibi, Erdoğan’ın yollarına güller serecek! Ancak bana göre hiç şansı yok.
“BİLAL ERDOĞAN”: Biliyoruz, Reisin gönlünden geçen, aslan oğlu Bilal. Çocuğa ne yatırımlar yapıldı. Yurt dışı eğitimler.. Son dönemde fiili başbakan gibi her dış geziye götürülüp yurt içinde de mesleki eğitimden geçirmeler.. Aileyse aile.. Çocuksa çocuk.. Belki karizma eksikliği ve meseleleri kavramada gecikmelerden söz edenler olacaktır. Ancak Bilal Bey’e partiden itiraz bunlarla ilgili değil. Binali Yıldırım’ı tanıyıp birlikte çalışmış siyasiler, o eksiklerin medya marifeti.. Hatta belki yapay zeka ile kapatılabileceği kanaatinde. Güya itiraz, aile devleti olma korkusuymuş. Bana göre endişenin asıl nedeni, hiç ama hiçbir ankette Bilal Bey’in toplumdan vize alamadığının görülmesi. Bu yüzden Saray’da ikinci adam ya da parti genel başkanı olma ihtimali yüksek görünüyor.
***
Erdoğan’ın işi zor.
Yerine kimseyi bulamıyor. Hiçbir adayı - oğlu dışında- beğenmiyor.
Bu yüzden yeniden aday olabilmesinin yolunu açacak bir Anayasa değişikliğine çok ihtiyacı var.
Oysa MHP’nin bu kapıyı açacak gücü yok. Dahası şu sıralar araları hiç iyi değil.
DEM’in desteği ise adaylığın değil bir kabusun kapısını açabilir. Zira, DEM ve bizzat Öcalan sürecin çerçevesini çizdi: “Öcalan Özgür kalmadıkça PKK başka adım atmayacak..”
Erdoğan bu zor süreçte daha çok sıkışacak..
Sıkıştıkça da hep yaptığı gibi sertlik politikasına yönelecek..
Anlayacağınız 2026 yılı ekonomide de demokraside de “NEGATİF İYİLEŞME” olarak karşımıza çıkıp iki tokat patlatacak!
/././
Daltonların çocuk tetikçileri -İsmail Saymaz-
Şuayip Alkan, sevgilisi İdil Bakır ve İdil’in iki kız arkadaşı 10 Mart 2024 akşamı Esenyurt’ta bir kafede buluşup sohbet ettiler.
Alkan ve Bakır, çocukluk arkadaşıydı.
28 yaşındaki Alkan, araç alım satımı yaptığını söylüyordu.
Sabit bir adresi yoktu.
Uyuşturucu ticareti yaptığı iddia ediliyordu.
2018 yılında tekel büfesi kurşunlandı.
Saldırıdan ötürü Daltonların liderlerinden Murat Küçükyavuz ile aralarında husumet başladı.
2019’dan 2024’e kadar cezaevindeydi.
‘Hasımlarım var, tehdit alıyorum’
Sevgili olmaya karar verdikten sonra Alkan, “Başımda dertler var” diyerek, ilişkiyi soğuttu. Yeniden barıştıklarında “Hasımlarım vardı, tehdit alıyordum. Senin başına sıkıntı gelmesin diye konuşmadım ama geldi geçti” dedi.
Bütün bu diyaloglar Esenyurt’ta buluştukları akşamdan bir ay kadar önce yaşandı.
Bir kaç saat oturup pasta yedikten sonra kalktılar.
Önde Alkan ve sevgilisi, arkada iki arkadaşları arabaya doğru yürüdüler.
Alkan ve Bakır, öne bindi.
Saat 22.10 sularıydı.
Bir motosiklet üzerinde bulunan, kafalarına kask takılı iki kişi peş peşe sıktı.
Alkan’ın “Eğilin!” bağırışı ile kurşun sesleri karıştı.
Alkan’a yedi, Bakır’a bir kurşun isabet etti.
Genç adam öldü, sevgilisi yaralandı.
Silahlı kanat
Motosikletli saldırganlar Esenyurt’un ara sokaklarında izlerini kaybettirdi.
Aradan 13 gün geçti.
Beylikdüzü’nde Eren Özyurt ve İbrahim Enes Hallaç’ın öldürülmesine ilişkin aranan Daltonlar üyesi 16 yaşındaki F.P., yakalandı.
F.P., Daltonların silahlı kanadından…
Kalaşnikof ve tabancalarla çekilmiş fotoğrafları var.
İçinden uzun namlulu silahlar ve balistik yelek çıkan çalıntı bir araçta parmak izi bulundu.
F.P., yaklaşık bir yıl önce Batman’dan İstanbul’a geldiğini, hücre evi olarak kullanılan Beylikdüzü’ndeki villada çete üyesi Z.K., Umur Duva, Emre Demir, Arda Altay ve Efe Habip Avlar’la kaldığını söyledi.
Özyurt ve Hallaç’ın öldürüldüğü geceyi ise şu sözlerle anlattı:
“Zafer, uyuşturucu kullandığı için torbacıyla Telegram’dan iletişime geçti. Torbacı geldi. Ben ve Arda, villada olayı izliyorduk. Emre, gelen aracın arkasına bindi. Umut ve Zafer, çalılıkların arkasında saklanıyordu. Emre araca bindiğinde torbacıyla arasında tartışma çıktı. Emre’nin elinde ‘akrep’ diye tabir edilen silah vardı. Sağ koltukta oturan Enes’in kafasına tam sıkacakken silah tutukluluk yaptı. Sürücü koltuğunda oturan torbacı gaza basıp gitmeye çalışınca Umut, ‘akrep’ ile aracın önüne geçerek, kafalarına sıktı. Umut, ‘Toparlanın, gidiyoruz’ dedi. Apar topar evden çıktık.”
F.P., ifadesinde, Avlar’ın o gece yanlarında olmadığını söyledi. Beş kişi araçla uzaklaşırken, Duva’nın Avlar’ı arayıp “Eve gitme, cinayet işledim” dediğini anlattı.
Aracın altına takip cihazı koydular
F.P., ifadesinde, Şuayip Alkan cinayetine ilişkin de bilgi sahibi olduğunu anlatarak, şöyle dedi:
“Z.K.’nin anlattığı kadarıyla bu olaydan yaklaşık 20 gün sonra Şuayip Alkan’ı Kerem ile Omar Şhabi öldürdü.”
F.P., tetiğe Avlar’ın bastığını söyledi.
Alkan’ın kullandığı emanet aracın altına örgüt üyesi Efe Habip Avlar tarafından takip cihazı konduğunu belirtti. Yapılan incelemede, aracın altında gerçekten de takip cihazı bulundu.
Yine F.P.’ye göre Z.K., Avlar, Demir, Shabi ve Altay, uyuşturucu satma bahanesiyle çağırdıkları iki kişiyi yağmaladı ve bıçakladı.
Tetikçi Meriç’te yakalandı
Bu ifadeden 23 gün sonra, 17 Nisan 2024’te, Edirne’nin Meriç ilçesine bağlı Alibey köyünde devriyeye çıkan jandarmalar şüpheli davranışlar gösteren birini yakaladı.
Üzerinde ne kimlik ne telefon ne de cüzdan vardı.
Ayakkabılarının bağcıkları yoktu.
Üzeri kir pas içindeydi.
Kendisini ‘Ayaz Akın’ diye tanıttı.
Nasuhbey köyünden olduğunu ve tarla işi için geldiğini anlattı. Sorulunca Nasuhbey köyünün muhtarın adını bilemedi.
Parmak izi incelemesinde asıl kimliği ortaya çıktı.
Bu kişi Efe Habip Avlar’dı.
Avlar, ifadesinde, F.P.’yi tanıdığını kabul ederken, Alkan cinayetiyle ilgili suçlamaları reddetti. Saldırıda motosikletin üzerinden ateş eden kişinin F.P. olduğunu ileri sürdü.
34 çocuk sanıklı dava
Şuayip Alkan cinayeti Daltonlar’dan 34 çocuk hakkında açılan davanın iddianamesinde 69 eylem içerisindeki tek cinayet olarak geçiyor.
Alkan’ın Daltonlar yöneticisi Murat Küçükyavuz ile arasındaki husumetten örürü Z.K.’nin koordinasyonunda öldürüldüğü savunuluyor. Z.K.’nin yanı sıra F.P. ve Z.K. ve Şhabi de cinayete katılmakla suçlanıyor.
halkTV

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder