Boratav’ın izinde: İktisattan siyasete alternatif arayış -Havva Gümüşkaya-
ODTÜ İİBF’de Prof. Dr. Korkut Boratav onuruna sempozyum düzenlendi. İki gün süren sempozyumdaki 29 oturumda emek-sermaye çelişkisi, krizler, tarım, emperyalizm ve kapitalist devletin dönüşümü tartışıldı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Ankara İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde (İİBF) ERC Ekonomik Araştırmalar Merkezi, Ankara Üniversitesi SBF İktisat ve Maliye Bölümleri ile Türk Sosyal Bilimler Derneği'nin katkılarıyla Prof. Dr. Korkut Boratav onuruna Dünyadan Türkiye'ye - İktisattan Siyasete Sempozyumu düzenlendi.
Eleştiren, sorgulayan ve toplumsal muhalefetin oluşumuna katkı veren akademisyenleri ve aydınları bir araya getirmek amacıyla düzenlenen sempozyumda akademisyenler ve bağımsız araştırmacılar sunumlar gerçekleştirdi. Etkinliğe çok sayıda akademisyen, bilim insanı ve öğrenci katıldı.
İki gün boyunca, 29 oturumda emek/sermaye çelişkisi ve bölüşüm, Türkiye’nin toplumsal ve sınıfsal yapısı, kapitalizm ve tarım, krizler, ödemeler dengesi ve kamu açıkları, dünya ekonomisi / emperyalizm, kapitalist devletin dönüşümü, Türkiye iktisat tarihi konuları üzerinden sunumlar yapıldı.
Sempozyumun düzenleme komitesinde yer alan Türk Sosyal Bilimler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Galip Yalman, “Birçok bağımsız araştırmacıyı ve akademisyeni bir araya getiren, onlar için de statüsünden bağımsız bu konularda ilgi duyan, okuyup yazanlar için de bir fırsata dönüşüyor. İktisat politikaları, yapısal değişim, dönüşüm meseleleri üzerine ‘Alternatifleri neler olabilir?’, ‘Hayata nasıl geçirilir’ sorusunu da beraberinde getiren tartışmalar yaşandı” diye konuştu.
'TAÇLANDIRAN ARMAĞANLARDAN BİRİ'
Sempozyuma videolu mesaj gönderen Prof. Dr. Korkut Boratav, “Meslek hayatımı taçlandıran armağanlardan birisidir” dedi.
Video mesajında öğrencilik ve akademik hayatına ilişkin anılarını paylaşan Boratav, 27 Mayıs darbesine ilişkin bir anısını şöyle anlattı:
“Sene 1960 Adnan Menderes hükümeti, üniversite öğrencilerinden oluşan kalabalık bir grup iktidarı protesto ediyoruz. İktidarın 28 Nisan’da Meclis’e özellikle CHP’li milletvekillerinin dokunulmazlığını iptal olanağı getirerek, yargılanmalarını ve parlamentodan ihrac edilmelerini hedefleyen bir kanun tasarısı Meclis’e geldiği andan itibaren muhalefet, protestolara başladı. Biz de Ankara’daki üniversite öğrencileri protestoyu her gün Kızılay ve Sıhhiye arasındaki yürüyüşlerle ifade ediyorduk.
Bu yürüyüşlere İstanbul’da da kalabalık katılımlar oldu. Hatta İstanbul’da ilk defa polis kurşunla bir öğrenciyi öldürdü. Bu öğrencinin ismi de o tarihlerde slogan olarak kullanıldı. Bizim yürüyüşlerde kullandığımız sloganlardan biri oldu. Diğeri de bir yerde Gaziosmanpaşa marşının melodisine uydurduğumuz ‘olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu kahrolası diktatörler bu dünya size kalır mı’ sloganlarıyla yürüyoruz. Bir ay yürüdük aşağı yukarı. Sonunda harp okulu öğrencileri bize katıldı. Bu darbenin yapılacağının kanıtıydı. Birkaç gün sonra darbe yapıldı. Bu nedenle Yalçın Küçük, ’27 Mayıs devrimini biz yaptık’ derken doğrudur. Darbeyi tetikleyen bizim yürüyüşlerimiz oldu. Harp okulu yürümüş ve engellenmeden yürümüşse bu bir sinyaldi.”
KADINLAR YOKSULLUĞU YAŞLILIKTA DERİNLEŞİYOR
Her oturumda iktisat ve siyasete ilişkin birbirinden farklı başlıklar ele alınan sempozyumun ikinci günü Sosyal Güvenlik, Borçluluk ve Yoksulluk başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturumda ’Yaşlanan nüfus ve sosyal ekonomik dönüşümler: Cinsiyet, gelir, yoksulluk’ başlıklı sunum yapan Selin Pelek, Türkiye’de düşen doğum hızına dikkat çekti. Pelek, sunumunda “Sermayenin kullandığı ifade olan ‘fırsat penceresi’, 15-64 yaş arasında çalışabilir nüfusun zirve yaptığı bir dönem olarak ifade edildi. 90’ların sonunda Türkiye bu fırsat penceresinde denildi, biz bu fırsat penceresini kapatırsak yakalayamayacağız denildi. Şu an kapandı bu pencere. Yaşlı nüfus, siyasal hayat açısından da çok belirleyici grup artık. Bu çalışmalara ihtiyaç var” diye konuştu.
Kadın yoksulluğunun yaşlılıkta daha da derinleştiğine vurgu yapan Pelek, emeklilik hakkına erişimde cinsiyet açığına dikkati çekerek “60-64 yaş arası erkeklerin yüzde 81,4’ü kadınları ise yüzde 23,2’si emekli. 65 yaş üstü kadınlarda dul yetim aylığı alanların oranı yüzde 44” dedi.
İTHALATA BAĞIMLILIKI YAPISAL
Türkiye Ekonomisi Dönüşüm başlıklı oturumda sunum yapan Oktay Küçükkiremitçi, “Son 20 yılda ekonomide yapısal değişim olmuş mu?’ başlıklı sunum gerçekleştirdi.
Küçükkiremitçi, üretimin ithalata bağımlı olduğuna dikkati çekerek, “İmalat sanayiinde, ağırlıklı ortalama olarak ithal bağımlılığı artıyor. İthalat pahalı olmasına rağmen ağırlığı artıyorsa bu yapısal bir sorundur. Çünkü Türkiye’de ara girdi üreten sektör yok. Vardı, bunları da özelleştirip sattık. Yenisi de yapmıyoruz. 2023 yılında ithalat bağımlılığı olan sektörlerin içerisine tarım da girdi. İthalat bağımlığı olan sektörleri yeniden yapılandırmadan Türkiye’de üretim sorununu çözemezsiniz” ifadelerini kullandı.
BÜYÜME FETİŞİZMİ KENARA KONULMALI
Aynı oturumda konuşan Özgür Orhangazi, “Yapısal reform çerçevesinde yapacak pek bir şey kalmadı Türkiye’de” diyerek şöyle konuştu:
“Alternatif politika çerçevesi oluşturmamız ve bunu esasen üç ana çerçeveye oturtmamız lazım. Bunlardan birincisi üretim bölüşüm ilişkileri sadece piyasanın insafını bırakılmamalı, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda organize edilmeli ve büyüme fetişizmi artık bir kenara bırakılmalı. Başka kamusal mal ve hizmetler olmak üzere üretim kararlarının, üretim araçlarının mülkiyetinin kamunun kontrolü altına alınması gerektiğini çerçeveye koymamız gerekiyor. Üçüncü ve bence en önemlisi, ekonomik kararın alınmasında kârlılık hesapları yerine katılımcı planlama ve denetleme mekanizmalarının geliştirilmesi gerekiyor. Bunun üzerine kafa yorulması gerekiyor.”
***
Korkut Boratav -Hüseyin Aygün-
Onunla bir merdivende karşılaştık, bir mühendis odasının giriş bölümü olmalı, beraber yukarı çıktık, elinde her zamanki gibi kitaplar, dosyalar. Yüzünde o kamil ifade, gözleri sıcacık. Birleşik Haziran Hareketi diye bir adım atılmıştı. Gezi’den kalan artı ürünün bir yerlerde toplanması hedefleniyordu.
Birden, "babam yazdıklarını görseydi, eline bir makas alır, keser, arşiv yapardı" deyiverdi. BirGün’e yazdığım edebiyat yazılarından söz ediyordu. Belli ki okuyordu. Korkut Boratav’dan da değil, babasından onore olmak, ağır iş.
∗∗∗
Şu yazıyı yazarken, hemen karşımdaki kitaplıkta kitapları duruyor. "Türkiye’de Devletçilik" eseri en başta. Şu son yıllarda halk olarak kaybettiğimiz en önemli şey devlet değil midir? Hastanelerde tedavi parasını ödeyemeyenler, ilkokulda bir öğün yemek bulamayanlar, kampüste karnını doyuramayanlar...
"Sosyal devlet"i yitirdik biz, çünkü toplumun ürettiği tüm değerleri cebe atmak isteyenler, onu son kırk yılda, ağır ağır ortadan kaldırdılar (Belki 1990’larda Reha Muhtar’ın o ünlü jeneriğiyle başlamıştı hikâye: "Nerde bu devlet?"). Devlet artık sadece savcı, hakim, yargılama ve cezaevi demek. Depremde yok, selde yok, hastalıkta yok, heyelanda yok, çeteler sokakları kuşatmışken yok. Yok, yok, yok..
Şimdilerde ise Ortadoğu’da ulus devlette sıra. Ortadoğu’da devletler "başarısız"mış, artık "mezhepler, aşiretler ülkeleri yönetecek"miş. "1919’dan beri bu bölgede ulus kurmak hata"ymış. "Ulus" değil, "millet sistemi" iyiymiş, ve daha ne zırvalar. (Korkut hoca, ta 1930’lardaki devletçilik konusunu ele alırken herhalde bugünleri çok iyi görmüştü).
Korkut Boratav’ı son olarak SBF’nin (Mülkiye) kapısında KHK ile kürsülerinden uzaklaştırılmış akademisyenlerin eyleminde gördüm. 2016 yılı sonu olmalı; gözlüğü, elinde kitapları, dimdik duruşuyla. Bir kere daha üniversitenin özerkliğini savunmaktaydı, babası gibi. Polis birden gaz sıktı, en önlerdeydi, ve yaşı sekseni geçmişti.
Son yıllarda solda iyi bir gelenek oluştu. Bir yazarı, edebiyatçıyı, düşünürü, sinemacıyı, bilim insanını ölmeden evvel anma ve onur etme geleneğidir bu. Ölmeden önce hürmet görmek bu; ölmeden önce yaşadığını, daha da yaşayacağını görmek. İnsan çünkü, ölmek, dahası unutulmak istemeyen tek canlı türüdür.
Geçen Cuma ve Cumartesi ODTÜ’de biraraya gelen yüzlerce akademisyen bu büyük düşünürün, Türkiye ve dünya sosyalist iktisadı ve siyasetine bilimsel katkısını yeniden hatırlattılar. Karar, SBF Maliye’den profesör Serdal Bahçe ve ODTÜ’lü arkadaşlarından çıkmıştı.
İktisat ve siyaset konulu Korkut Boratav’ın Onuruna başlıklı sempozyumda, Denver’den Kırıkkale’ye, SBF’den Boğaziçi’ne, ODTÜ’den Yıldız’a, Corvinus’tan Çukurova’ya, Munzur’dan Dicle Üniversitesi’ne sayısız yerden hocalar, bağımsız araştırmacılar, sendikacılar, bankacılar, kalkınmacılar bildiriler sundular. Bildirilerin konusu devletçilik, kalkınma, ATÜT, emperyalizm, 21. yüzyılda yeni bir dünya savaşı ihtimali, Çin’in yükselişi, BRİCS vd. konulardı. Tüm sunuşlarda hocaya minnet ve saygı vardı.
∗∗∗
Korkut hocanın üç çeyrek yüzyılı geçen bilimsel emeği, ısrarla ülkede kalışı (kardeşi, 1940’larda babalarına yapılanlardan ötürü Türkiye’yi hiç bir zaman affetmemiş, ülkeyi terketmiş, Fransa’ya yerleşmiştir) ve Türkiye’nin sermaye tahakkümünden kurtuluşu için entelektüel çabası, her türlü takdirin ötesinde anlamlar taşır. Hele ki, "milliyetçilik", "kimlik" çağının aşıldığı, dünyanın yeniden emek-sermaye temelli bölündüğü bu yeni çağda.
/././
BİRGÜN


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder