‘Yaşamın nesini tartışacağız… Fiyatı olur mu?’ -soL-

Açlık sınırının 29 bin 828 lira, yoksulluk sınırının 97 bin 159 lira olduğu Türkiye’de çok büyük bir zammış gibi asgari ücret 30 bin liraya çıkar mı, acaba biraz üzerini görmesi mümkün mü tartışmaları yürütülüyor. Milyonlarca emekçinin her durumda açlık sınırının altına hapsedileceği bu süreci ve tüm ayrıntılarını TKP MK üyesi Alpaslan Savaş ile konuştuk: "Yaşamın nesini tartışacağız. Fiyatı olur mu?"

Türkiye, geçtiğimiz yıl dolar milyoneri artışında yüzde 8,4 ile dünya lideri olurken, listeye bir yılda 7 bin yeni dolar milyoneri daha eklendi ve toplam dolar milyoneri sayısı 70 bine yaklaştı.

Koç ve Sabancı başta olmak üzere patronlar üst üste kâr rekorları kırmaya devam ederken, diğer yanda giderek ağırlaşan bir yoksulluk tablosu bulunuyor.

Türkiye’de milyonlarca emekçi asgari ücretle hayatta kalmaya çalışırken; açlık sınırının 29 bin 828 lira, yoksulluk sınırının ise 97 bin 159 lira olduğu bir ortamda tartışmaların merkezinde “Asgari ücret 30 bin lira olur mu, biraz daha üzerine çıkar mı?” sorusu yer alıyor.

Gelinen bu tabloyu ve tartışmaların seyrini Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi Alpaslan Savaş ile konuştuk.

‘Asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda belirlenmiyor’

Asgari ücret görüşmeleri bu hafta başlıyor. Reel ücretlerin hızla erimesine ağır bir yoksullaşma eşlik ederken 2026 yılının asgari ücretini belirleyecekler. Daha doğrusu patronlar belirleyecek” diyerek sözlerine başlayan Savaş, “Belki en başta bunu söylememiz gerek. Asgari ücret, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda belirlenmiyor. Rakam patronların rakamıdır. Hükümet, o rakamı ilan ediyor. Bazen rakamı doğrudan Erdoğan’ın açıklaması da bu gerçeği değiştirmiyor. Ekonomi programıyla uyumlu bir ücret politikası dayatmak zorundalar zaten. O program da tümüyle holdinglere ve şirketlerin karlılığına odaklı. 2026 yılı bütçesi de bu doğrultuda hazırlandı. Tespit komisyonuymuş, işçi sendikalarının buradaki itirazlarıymış, bakanlığın dengeci rolüymüş, bunların hepsi bir palavra. Asgari ücret patronlar tarafından belirlenir. Yıllardır böyledir” değerlendirmesinde bulundu.

‘Son yılların en düşük artışlarını dayattılar’

Yılın başından itibaren ücretlere yönelik sıkı bir baskıcı politika uygulandığını hatırlatan Savaş, 2025 yılının asgari ücretinin gerçekleşen değil hedeflenen enflasyon oranında belirlenmesinin bu politikanın ürünü olduğuna değindi. Şubat ayında metal işkolunda küçük grup sözleşmesi diye bilenen MESS üyesi yabancı sermayeli elektromekanik işletmelerinde şirketlerin kârlılık oranları yüksek olmasına karşın işçi taleplerinin çok altında artışlar olduğuna vurgu yapan Savaş, şöyle devam etti:

Sendikanın taleplerine yaklaşmadılar ve başlayan grevleri Cumhurbaşkanına ertelettiler. Sözleşmeler grev yasağı ve işten çıkarma baskısı altında imzalandı. Yıl içindeki özel sektör toplu iş sözleşmelerinin neredeyse tamamı çok düşük ücret artışlarıyla tamamlandı. Örneğin tekstilde grup sözleşmesinin nasıl bittiğini kamuoyu bilmiyor. İşçiler de muhtemelen bordrolarını ellerine aldıklarında ne zam aldıklarını öğrendi. Yaz aylarında kamu çerçeve sözleşmesi yüzde 24 gibi bir artışla imzalandı. Yani yıl boyu patronlar özel sektörde ücret artışlarını baskıladılar ve son yılların en düşük artışlarını dayattılar, hükümet de kamu işçileri ve memurların ücretlerini bu politikaya uygun olarak belirledi.

‘Daha kaç kez Bakan kulağına fısıldarken mikrofonu açık unutacaklar?’

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na dair bu dönem yürüyen tartışmanın, yine patronların rolünü gizlemeye yaradığına işaret eden Savaş, “Sanki ortada bugüne kadar süreçte işçi sınıfını temsil ediyormuş gibi Türk-İş’in komisyonda olup olmayacağı tartışılıyor. Biliyorsunuz Türk-İş geçen yıl asgari ücret açıklandıktan sonra bundan böyle tespit komisyonunda yer almayacaklarını duyurmuştu. Konfederasyonun başkanı bunu geçtiğimiz aylarda yineledi. Türk-İş, asgari ücret belirleme yönteminin adil olmadığını söylüyor. Bunun farkına varmaları iyi bir şey tabi. Ama bu yıl ‘biz yokuz’ demelerinin nedeni bu değil. Türk-İş her asgari ücret belirleme sürecinde sadece yıpranmıyor, aslında madara oluyor. Daha kaç kez Bakan kulağına fısıldarken mikrofonu açık unutacaklar” diye konuştu.

‘Türk-İş patronların ve hükümetin kuklası’

“Her şey ortada, Türk-İş patronların ve hükümetin kuklası” diyen TKP MK Üyesi Alpaslan Savaş, “Üstelik işçilerin gözü önünde yaşanıyor bunlar. Dolayısıyla mesele asgari ücret tespit sürecinin adaletsizliğini gündeme getirmek değil, paçayı kurtarmak. Ne işçiye ne asgari ücretin geldiği sefalet düzeyine dair bir dertleri olduğunu düşünmemize neden olacak bir şey yok ortada” ifadesini kullandı.

‘Erdoğan’ı çok dert ettiklerini saklayamıyorlar’

Savaş, bu süreçte oynadıkları rollerle emekçilerin tepkisini çeken sendikalara dair değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

Erdoğan’ı çok dert ettiklerini saklayamıyorlar. Geçen sene asgari ücret zammının gerçekleşen enflasyon oranın on beş puan altında belirlenmesi Cumhurbaşkanı’nı da tartışma konusu yapmıştı. Bunu Hak-İş gündeme getirdi. Hak-İş başkanı 'Cumhurbaşkanı asgari ücreti artırmadı diye eleştiriliyor' diyerek komisyonda hükümetin yer almasının onu da yıprattığını ileri sürdü. Yani dertleri hem kendilerinin hem bağlı oldukları hükümetin tartışılması. Bu açıdan Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor mu, ne diyor, nasıl belirliyor sorularının değeri yok. Hepsi işçi sınıfının karşısındaki cephede yer alıyor.

Türk-İş Başkanı, Cumhurbaşkanı ile Saray'da bir arada...

Peki bu tabloda asgari ücret ne kadar olmalı?

Savaş, asgari ücretin miktarına ve zam oranına dair yapılan tartışmalara dair ise şu görüşleri dile getirdi:

“Şimdi yine rakamlar uçuşuyor. Geçen sene hedeflenen enflasyona göre belirlenmişti, tekrar gerçekleşen enflasyona göre mi yapılsın? Açlık sınırı 29 bin lira, yoksulluk sınırı 97 bin. Hangisi olsun? Hangi düzey çok, hangisi az? Bu sorunun yanıtı belli. Asgari ücreti artırmayacaklar. Oldu ki artırdılar, patronlar bu artışın kendilerine maliyetini birkaç ay içinde ya işten çıkarmalarla, ya mal ve hizmetlere yaptıkları fiyat artışlarıyla ya da dolaylı olarak devletin kasasından daha fazla kaynak kullanarak telafi etmenin yoluna bakacak. Adil bölüşüm diyenler dalga mı geçiyor bizimle, holdinglerin egemen olduğu düzende bölüşümün adaleti olur mu?

‘Ücretin asgarisi yaşamın asgarisidir’

Dolayısıyla emek gücüne ödenen değerin (ücretler) miktarını konuşup onun üzerinden elde edilen kârları (emek gücünün yarattığı değerin patronların el koyduğu bölümü) konu etmeden asgari ücret tartışılamaz. Ücretin asgarisi yaşamın asgarisidir. Hatta o kadarı bile değildir. Biz 'ücretin asgarisi olmaz' derken aslında 'yaşamın asgarisi olur mu' demiş oluyoruz.

İnsan yaşayabilmek için barınabilmelidir. Barındığı yerde ısınabilmeli, aydınlanabilmelidir. Oysa şimdi işçiler sadece bu üçüne bir asgari ücretten fazla para ödüyor. Yaşadığı yerden diğer yerlere ulaşabilmeli, başkalarıyla iletişim kurabileceği araçları kullanabilmelidir. Bunlara tonla para ödüyor insanlar. Artık neredeyse tümden paralı olan eğitimi ve sağlık hizmetlerini saymıyorum bile. Tüm bunlar, bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan ihtiyaçları olabilir mi? Bu kabul edilebilir mi? Kaldı ki bunun bile çok gerisinde bugünkü asgari ücret.”

‘Sermaye sınıfının söz konusu devasa birikimine el konulmalı’

“Asgari ücret kaç lira olsun, söylesinler. Sömürüyü konuşmayalım, şirketlerin kârlarını, holdinglerin üstüne oturdukları büyük sermaye birikimini konu etmeyelim, bunların kaynağındaki sömürüyü gündeme getirmeyelim ve diyelim ki asgari ücret şu kadar olsun!” sözleriyle yürütülen tartışmaların içeriğine tepki gösteren Alpaslan Savaş, değerlendirmesini şu ifadelerle noktaladı:

Asgari ücret olmasın. İnsanın yaşaması için gerekli tüm temel ihtiyaçlar devlet tarafından karşılansın. Ücret, bunun üstüne kişinin emeği kadar olsun. 'Bu mümkün değil, bunun kaynağı mı olur' diyenler, dönsün Türkiye’deki holdinglerin kasasına, varlıklarına ve süreklileşmiş kârlarına baksın. Ücrette adalet için birinci koşul, milyonlarca emekçinin yaşamsal ihtiyaçlarının bedelsiz karşılanmasıdır. Bunun da tek yolu sermaye sınıfının söz konusu devasa birikimine el konulmasıdır.

TKP, ücretin asgarisi için rakam tartışmasını yaşamın asgarisine fiyat biçme olarak değerlendiriyor. Yaşamın nesini tartışacağız. Fiyatı olur mu?


soL 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

‘Vatan toprağındaki yabancı üniformalı askerler’ tartışması: Bahçeli bu 5 soruya yanıt vermekten neden kaçıyor? -soL-

Türkiye’de yabancı üniformalı askerler Barzani’nin Türkiye ziyareti dolayısıyla yeniden tartışma konusu. Ancak ortada tuhaf bir ikiyüzlülük ...