Neredeyse 80 yıl sonra New Mexico çöllerinin yerini Shenzhen’in gizli laboratuvarları, atom bombasının yerini silikon plakalar aldı. Batı’nın teknolojik kuşatmasını, hurdalardan ve eski parçalardan yarattığı "Frankenstein" makinesiyle yaran Çin, emperyalist güç paylaşımında kendine yeni bir cephe açıyor.
ABD, 1942 yılında New Mexico çöllerinde gizli operasyonlarından birini başlattı. "Manhattan Projesi" adını taşıyan bu çalışma binlerce bilim insanı ve mühendisi tek bir hedef için bir araya getirmişti: Atomu parçalamak ve dünyanın gördüğü en yıkıcı silahı inşa etmek.
Bugün hâlâ "savaşı bitirmek için yapıldı" yalanıyla servis edilse de, projenin asıl derdi çoktan teslim olmuş bir Japonya üzerinden Sovyetler Birliği’ne gözdağı vermek ve yeni bir dünya düzeni kurmaktı.
Bugün, dünya benzer bir gizlilikle yürütülen yeni bir "Manhattan Projesi"ne tanıklık ediyor. Ancak bu kez sahnede New Mexico çölleri değil, Shenzhen’deki yüksek güvenlikli teknokentler var. Hedef ise atomu parçalamak değil, ışığı "kazımak".
Çin, Batı’nın teknolojik ambargosunu kırmak ve yapay zekanın kalbi olan çiplerin üretiminde tam bağımsızlık kazanmak için tarihin en büyük teknolojik seferberliğini yürütüyor.
Hollanda'dan getirilen mühendisler ve yedek parçalarla ürettiler
ABD’nin 2019 yılında ve yıllar içinde genişleyen çip ambargosu, Çin’in yükselişini durdurmayı amaçlayan teknolojik bir "Soğuk Savaş" ilanıydı. Ancak kısıtlamalar, beklendiği gibi Çin’i felç etmedi, aksine ülkenin kendi kendine yetme çabalarını körükledi.
Reuters’ın ulaştığı son bilgilere göre, Shenzhen’deki gizli bir laboratuvarda çalışan ekip, 2025 başlarında Batı’nın "ulaşılamaz" dediği EUV (Ekstrem Ultraviyole) litografi makinesinin çalışan bir prototipini tamamlamayı başardı. Hollandalı dev ASML’nin tekelinde olan bu teknoloji, bir insan saçından binlerce kat ince devreleri silikon plakalara işleyebilen, dünyanın en karmaşık üretim araçlarından biri.
ASML’nin en gelişmiş EUV sistemleri yaklaşık 180 ton ağırlığında ve Zeiss gibi Alman optik şirketlerinin ürettiği hassas aynalar sayesinde bir otobüs boyutuna sığdırılabiliyor. Ancak Çin, Batı’nın optik ambargosunu aşamayınca "ölçeklendirme" yoluna gitti, yani parçaları küçültemeyince makineyi büyüttü. Gücü artırmak için fiziksel alanı genişleten ekibin ürettiği makine bir fabrika büyüklüğüne ulaştı.
Üretim sürecindeki en dikkat çekici unsur ise makinenin "Frankenstein" yöntemiyle bir araya getirilmiş olması. Çin, yeni parça tedarik edemediği için ikincil piyasaları, Alibaba gibi platformlar üzerinden yapılan açık artırmaları ve eski ASML makinelerini "parçalayarak" elde ettiği kritik bileşenleri kullandı. Reuters’a konuşan kaynaklar, makinenin ASML versiyonlarına kıyasla "kaba" göründüğünü ancak testlerde ihtiyaç duyulan ekstrem ultraviyole ışığı üretmeyi başardığını belirtiyor.
ASML'nin ürettiği bir litografi makinesi.Proje gizlilikle yürütülüyor
Bu devasa makineyi inşa edenler arasında ASML’den ayrılan mühendisler de bulunuyor. Projenin gizliliği o kadar ileri düzeyde ki, tesise giren mühendislere sahte isimlerle düzenlenmiş kimlik kartları veriliyor. Hatta bazı mühendislerin, tesiste eski iş arkadaşlarını gördüklerinde şaşırdıkları ancak gizlilik protokolü gereği birbirlerini tanımazlıktan gelerek takma isimlerle çalışmaya devam ettikleri anlatılıyor.
Huawei’nin koordinatörlüğünde yürütülen projenin çalışanları tesis içerisinde yatıp kalkıyor, hafta içi evlerine gitmiyor. Birçok noktada telefona erişimleri de kısıtlı.
Çin anlık değil, uzun vadeli düşünüyor
Çin halihazırda birçok türde çip üretiyor ama karşısındaki en büyük engel, üretim teknolojisindeki "nanometre" farkı. Nvidia gibi devler bugün yapay zeka çiplerinde 2 nanometre seviyesine ulaşmışken, Çin’in üretim kapasitesi henüz 20-40 nanometre bandında yoğunlaşıyordu. Ancak Shenzhen’de üretilen son litografi makinesi Çin'in bugün olmasa da birkaç yıl içerisinde ambargoya rağmen ABD ile aynı seviyeyi yakalayacağına işaret ediyor.
Çin sermayeli bir teknoloji şirketinde çalışan bir çip tasarım uzmanı, sürecin mutfağını soL'a anlattı. Uzmana göre, Çin’in stratejisi sadece en tepeye ulaşmak değil, aynı zamanda endüstrinin her aşamasında Batı bağımlılığını adım adım bitirmek.
Çip üretimindeki tekel yapısına dikkat çeken uzman, tasarım ve üretim arasındaki makasın Çin için en büyük sorun olduğunu belirtiyor:
"ASML bu işte yıllardır tekel. TSMC, Intel, Samsung gibi firmaların hepsi son model litografi cihazlarını onlardan alıyor. Biz tasarımcılar olarak bilgisayarda devre tasarımı yapıyoruz ancak bu tasarımların gerçeğe dönüşmesi için TSMC gibi yerlerde üretilmesi gerekiyor."
Ancak Çin, sadece en gelişmiş yapay zeka çiplerine odaklanmıyor, sanayideki tedarik yapısını da hedef alıyor. Bu alanda sadece Türkiye'de son 10 yılda kurulan 300’e yakın şirketin milyon dolarlık cirolara ulaştığını aktaran uzman, üretim hattındaki dönüşümü şu örnekle açıklıyor:
"Mesela bizim şirketimiz motor kontrol çipleri satıyor. Bir Çinli beyaz eşya üreticisi, daha önce Amerika’dan aldığı çipi artık bizden alıyor. Çin yıllardır çipleri hep Amerika ve Avrupa’dan alıyordu, şimdi ise bu çipleri kendi yerli ürünleriyle değiştirmeye başladılar. Bir atılım var ve son teknolojiye gelmeden önceki o büyük boşluğu bu şekilde kapatmaya çalışıyorlar."
Donanım yetersizliğine yazılım çözümü
Konu yapay zeka olunca söz konusu ihtiyaç yalnızca çip tasarımı ve üretimiyle sınırlı değil, bir de yazılım boyutu devreye giriyor. Çin bu konuda da sınırları zorluyor.
2025 yılının Ocak ayında DeepSeek adlı Çinli girişim, Nvidia’nın son teknoloji çiplerine erişimi olmadan geliştirdiği yapay zeka modeliyle dünyayı şaşkına çevirmişti. Bu başarı, Çin’in sadece donanımda değil, elindeki imkanları en verimli kullanma konusunda da ustalaştığını gösterdi.
Örneğin, Huawei’nin CloudMatrix sistemi 384 adet yerli çipi birbirine bağlayarak Nvidia’nın en güçlü ürünleriyle rekabet edebiliyor. Yani Çin, daha zayıf makinelerle daha akıllı işler yaparak Batı’nın kuşatmasını yan yollardan deliyor.
Kaynak: Yarı İletken Endüstrisi Derneği (ABD)Hollanda'yla ipler kopma seviyesine gelmişti
Çin'in adımları, ABD ve Avrupa hattında da çatlaklara neden oluyor. Bunun son örneği geçtiğimiz aylarda yaşanan Nexperia krizi olmuştu. Hollanda hükümeti, ABD’nin baskısıyla Çinli çip üreticisi Nexperia’nın ülkedeki bazı tesislerine el koymaya çalışmış, ancak bu hamle Avrupa otomotiv sanayisini felç etme riskiyle karşı karşıya bırakmıştı.
Reuters’ın haberindeki “Hollandalı mühendisler” detayı da bu krizin yalnızca ticari rekabetle sınırlı olmadığını doğruluyor. Çin’in bir çeşit “tersine mühendislik” girişiminde bulunduğu, bu adımın Hollanda ve ABD’yi kızdırdığı anlaşılıyor. Ancak otomotiv sanayinde yaşandığı gibi Çin’e uygulanacak yaptırımın bir bedeli bulunuyor. Çip piyasasında en büyük dilime sahip olmasa da önemli bir hacme sahip olan Çin’le ticareti aksatmak henüz göze alınabilir seçenek değil.
ABD'nin bir gözü hâlâ Çin pazarında
Peki, ABD bu gelişmelere nasıl bakıyor? Donald Trump yönetimi, geçtiğimiz günlerde Nvidia’nın en güçlü çiplerinden biri olan H200’lerin Çin’e satışına yüzde 25 ek ücretle izin verilebileceğini duyurdu. Bu ilk bakışta bir kazanç gibi görünse de, aslında bir itiraf niteliğinde. Çin o kadar büyük bir pazar ki, ABD devleri bile bu pazardan kopmayı göze alamıyor.
Ancak Çinli şirketler temkinli. Alibaba ve ByteDance gibi şirketler, Nvidia siparişleri verse de, bir yandan yerli çip alımlarını artırmak için hükümetle görüşmeler yapıyor. 2026 yılına gelindiğinde, Çin’in yapay zeka çipi pazarının yarısından fazlasının yerli üreticiler tarafından karşılanması bekleniyor.
Shenzhen'de açılan yeni cephe
Bugün çip teknolojisi olmaksızın üretimi sürdürebilmek çok zor. Doğrudan tüketilen ürünlerde çip bulunmasa bile, bu ürünlerin üretildiği makinelerin tamamına yakını çipler ve yapay zeka ile çalışıyor. Bu da çip üretimi ve yapay zeka kullanımını, mülkiyet ilişkilerine yani kapitalizm ve emperyalizme içkin bir sorun haline getiriyor.
Dar bir sermaye grubunun elinde toplanmış olan bu teknoloji, yalnızca üretim için değil, savaş ve savaş dışı baskı mekanizmaları için de kritik öneme sahip.
Bu nedenle çip teknolojisi, dünyadaki hegemonya mücadelesinin merkezine yerleşmeye aday. ABD’nin çip üretimini kendi sınırlarına çekmeye çalışması ve Çin’in bu alandaki ilerlemesini sınırlama girişimleri, bu mücadeleyi doğruluyor. Buna karşın Çin, devlet destekli yatırımlar, enerji kapasitesi ve stratejik hammaddeler üzerindeki hakimiyeti sayesinde ABD ile arasındaki farkı kapatıyor.
Shenzhen’deki gizli laboratuvarlarda üretilen, bir fabrika büyüklüğüne ulaşan ve Frankenstein'ı andıran o devasa makine, bu hegemonya savaşının somut bir cephesini oluşturuyor. Batı’nın “ulaşılamaz” diyerek mühürlediği teknolojiyi, hurdalardan ve eski parçalardan yarattığı dev bir makineyle aşmaya çalışan Çin, aslında sadece bir litografi cihazı inşa etmiyor, yeni bir cephe hattını o laboratuvarın karanlığında çiziyor.
Emre Alım/soL
Kapitalizmin bunalımı çip üretimi ve kullanımına nasıl yansıyor?-Erhan Nalçacı-https://haber.sol.org.tr/yazarlar/erhan-nalcaci/kapitalizmin-bunalimi-cip-uretimi-ve-kullanimina-nasil-yansiyor-403553


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder