Devri sabık yaratmak (I+II) -Özdemir İnce / Cumhuriyet-

 

(I)

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir. Türk siyasetinde genellikle, çok partili döneme geçilmesiyle birlikte 1950 genel seçimlerinde iktidara gelen Demokrat partinin kendinden önceki 23 yıllık Cumhuriyet Halk Partisi dönemine yönelik “Devri sabık yaratmayacağız” açıklaması ile bilinir.

İKİNCİ MEŞRUTİYET 

İkinci Meşrutiyet’in 1908’de ilan edilmesi ile birlikte İttihat ve Terakki Fırkası mensupları meşrutiyeti koruma çabası içinde olmuş ve bunun için girişimlerde bulunmuşlardır. Bunlardan birisi de kendinden önceki 2. Abdülhamit dönemi ile hesaplaşarak saraya yakınlığı ile bilinen ya da jurnalci olan kişilerin devlet kadrolarından uzaklaştırılması beklentisiydi. Bu beklenti kısa süre içinde gerçekleşmiş ve İttihat ve Terakki’nin uygun görmediği devlet personeli görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Bu durum en alt kademeden üst kademelere kadar her alanda memurlar için uygulanmıştır.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ 

Türkiye’de çok partili döneme kadar CHP iktidardaydı ve devletin bütün kurum ve kademelerinde tek parti döneminin izleri vardı. 1950 genel seçimleri öncesinde DP, “Devri sabık yaratmayacağız” açıklamasında bulunmasına karşın, DP’nin iktidara gelmesi ile birlikte eski döneme yönelik nasıl bir siyaset izleyeceği kamuoyunda tartışma konusu olmuştur.

DP iktidarı döneminde CHP’nin mal varlığı ve Halkevleri’nin durumu tartışmaya açılmıştır. Refik Şevket İnce ve yedi DP’li milletvekilinin girişimi ile TBMM’de 8 Ağustos 1951 tarihinde kabul edilen ve 11 Ağustos 1951 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5830 sayılı kanun ile Türkiye genelindeki bütün Halkevleri kapatılarak malları Hazine’ye devredilmiştir.

14 Aralık 1953’te DP’nin girişimi ile “Cumhuriyet Halk Partisi’nin Haksız İktisaplarının İadesi Hakkında Kanun” teklifi Meclis Genel Kurulu’na getirilmiş ve onaylanan kanun 16 Aralık 1953’te yürürlüğe girmiştir. Kanun ile CHP teşkilatının kullandığı Türkiye genelindeki çok sayıda bina Hazine’ye devredilmiştir.

Önümüzdeki ilk genel seçimde iktidara gelmesi durumunda CHP’nin ilk yapması gereken en önemli iş mutlaka katı bir devri sabık yaratmak olmalıdır ve olacaktır. Yöneticilerinin konuşmalarına bakılırsa CHP’den esaslı bir “geçmiş iktidar dönemi”ne hesap sorma siyaseti beklemeliyiz, bekleyebiliriz. İktidara geldiğinden bu yana bütün Cumhuriyet ilke ve yapılarına karşı düşmanca davranan AKP iktidarının dut ağacı silkeler gibi silkelenmesi gerekmektedir.

***

Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Cumhuriyeti kuran partinin kuruluş program ve planlarını tekrar yürürlüğe koyup ayarlarına dönmek için AKP saltanat döneminin uygulamalarını tartması ve elekten geçirmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olmalı. Ta ki anayasanın başlangıç ilkeleri eksiksiz uygulanana kadar.

BAŞLANGIÇ İLKELERİ 

(Değişik: 23.07.1995-4121/1 md.)

Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığını ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

(Değişik: 03.10.2001-4709/1 md.)

Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Her Türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu; Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve yurtta sulh, cihanda sulh arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

Fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere, Türk milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

***

Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini tekrar hayata geçirmek ve eksiksiz uygulamak vatandaşlık görevidir.

(II)

Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı genç Özgür Özel’in, Çatalca’daki açık hava konuşmasında, “coşkun kalabalığa seslenirken” rütbeleri sökülerek TSK’den atılan teğmenler hakkında “Teğmenlere rütbelerini takacağız” dediğini televizyonda duyunca şimdi yazdığım gibi “Aferin aslanım” dedim ve alkışladım. Bu tavıra dobra dobra “devri sabık yaratmak” denir. Şu zamanda en çok istediğim ve beklediğim şey! Uluslararası kullanım dilinde buna restorasyon (la restauration) denir ki dilimizde “1. Onarım, onarma, onarıp ilk durumuna getirme. 2. Yeniden tahta çıkarma. 3. Canlandırma, diriltme” anlamlarına gelir. Fransa’da özel anlamı vardır: Napolyon’dan sonra tekrar başlayan krallık yönetimi... Kemalist Cumhuriyetin iktidara gelmesi!...

Bu bilgiçliği bir yana bırakıp Özgür Özel’in ne demek istediğini açıklayalım: CHP iktidara geldiği zaman emsalleri hangi rütbede (yüzbaşı, yarbay, albay...) ise TSK’den sokağa atılan ilgili Kemalist, demokrat ve cumhuriyetçi teğmenlerin omuzlarına o rütbenin simgeleri takılacak, emeklilik süreleri eklenecek ve aradan geçen süre içinde almaları gereken maaş kendilerine toptan ödenecek. Atma kararı verenler hakkında gereken yapılacak (mı?)... Özgür Özel bunu yapabilir mi? TBMM’de çoğunluk (tek başına ya da ortaklarıyla birlikte) CHP’de olursa elbette yapar ve vicdansız bir haksızlığın öcü alınmış olur. Dilerim, bu işlemi ölmeden görürüm. “Karakuşi yönetim” de hak ettiği cevabı almış olur.

Devlet hizmetinde görev yapan, evrak memurundan genel müdürlere ve hatta bakanlara kadar bütün görevlilerin kulaklarına küpe, gözlerine de dağ olur. “Haksız ve yasasız işlemlerin hesabı bir gün mutlaka sorulur. Emekli olsan bile!...” Devlet hizmeti yapanlar bu yasal tehdit karşısında hükümetlerin değil, devletin memuru olduklarını unutmazlar: Hükümet fani, devlet ebedidir! Devlet olan devlet mutlaka hesap sorar; ölülerden bile hesap sorar. Utanmaları gerekenler ölmüşse ailesi utanmak zorunda kalır.

Bir “devri sapık” yaratması gereken örnek olarak 11 Aralık 2025 tarihli basından aktarıyorum:

[TBMM’de bütçe görüşmeleri sürerken AKP ve CHP sıraları arasında liyakat tartışması büyüdü. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, iktidarın mülakatsız ve sınavsız işe alımlarını eleştirerek “Utanmıyor musunuz” diye çıkıştı.

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise “Evet utanmıyoruz, yaptığımız işten gurur duyuyoruz” sözleriyle yanıt verdi.

Gökhan Günaydın, Meclis’te pek çok emekçinin güvencesiz koşullarda çalıştığını ifade ederek iktidarın AKP’li isimlerin yakınlarını kamuya sınavsız şekilde yerleştirdiğini öne sürdü.

AKP’li eski milletvekili Necdet Ünüvar’ın Ankara Üniversitesi rektörlüğüne atanmasını hatırlatan Günaydın, “Onun oğlu mezun olur olmaz Enerji Bakanlığı’na müşavir yapılmış, şimdi Ticaret Bakanlığı’nda genel müdür yardımcısı. Kızı da tıpkı oğlu gibi sınavsız, mülakatsız Meclis’e alınmış” dedi.

Özlem Zengin’in yeğeni Mehmet Arif Dağhan, adli yargı hâkim ve savcı kura töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile tanıştırılmış, daha sonra Konya hâkimliği görevine atanmıştı.

Binlerce kişi iş bulamazken iktidara yakın isimlerin yakınlarının kolaylıkla kadro aldığını belirten Günaydın sözlerini şöyle sürdürmüş:

“Hiç mi utanmıyorsunuz be kardeşim? Türkiye bunları aşacak, liyakat ve adalet düzeni mutlaka kurulacak.”

Özlem Zengin ise üslup eleştirisi getirerek şunları söylemiş:

“Arka arkaya ‘Utanmıyor musunuz’ diye soruyorsunuz, nasıl bir cevap bekliyorsunuz? Evet utanmıyoruz, gurur duyuyoruz yaptığımız işten. Neyinden utanalım? Bu nasıl bir üslup?”]

***

Aşk olsun vallahi! Buna sadece “utanmazlık” sıfatı yetmez. Hırsıza  “hırsız” diyorsun; namussuza “namussuz” diyorsun, adam ya da kadın “İftira atma, ayıptır, günahtır” diyeceğine ya da “Söylediklerini sana aynen iade ediyorum” diyeceğine, “Bu ne biçim üslup” diye karşı çıkıyor edebiyat eleştirmeni gibi.

Kadın yolsuzluğa, adaletsizliğe, adam kayırmacılığa itiraz etmiyor ama  “Utanmıyor musunuz” sorusundaki “utanmak” fiiline itiraz ediyor.  “Utanmak” fiilinin karşılığını Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünde arayalım: “Onursuz sayılacak ya da gülünç olacak duruma düşmek nedeniyle bundan üzüntü duymak, utanç duyumsamak.”

Bu tanıma göre “utanmayan kişi”ye “utanmaz” denmez mi?  “Yüzsüz”  denmez mi?

İlkokulda öğrenciyken “Tek Kutsal” Kevser halamın kocası Koca Çizmeli Ormancı Ahmet Efendi, Karagöz adlı gazeteyi bana okutup dinlerdi. Ben de heceleye heceleye, kekeleye kekeleye okurdum. Yazıyı sonlandıran  “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” cümlesini okumak çok hoşuma giderdi.

Bundan dolayı da “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az”. “Devri sabık yaratmak”, her yeni hükümetin ilk işi olmalıdır. “Devri sabık yaratmak”  demokrasinin tuzu ve biberidir.

Özdemir İnce / Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Devri sabık yaratmak (I+II) -Özdemir İnce / Cumhuriyet-

  (I) Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. ...