İktidar medyası infilak etti + Gazi Mahallesi'nde çete savaşları + Bölgede.. Medyada.. Gölge Boksu! -halkTV-


İktidar medyası infilak etti -Mehmet Tezkan- 

El bombasının pimini Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Ahmet Hakan çekti. Burasına gelmiş ki; yeter artık diye köşesinden haykırdı…

‘İktidarı savunmak gazetecilerin işi değildir gazeteciler asıl mesleğine dönelidir’ diye kuvvetli çıkış yaptı…

Bravo!..

Kendine mi söyledi, çalışma arkadaşlarına mı söyledi bilemem ama şunu söyleyebilirim; elinizi tutan mı var gazeteciliğe dönün

Galiba ellerini tutun var!..

Hürriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Hande Fırat, müdürü Ahmet Hakan’ın çağrısına balıklama atladı. İki günlük yazı dizisi yaptı… (Demek ki onunda burasına gelmiş!)

Yazdıklarının altına imza atarım ama 20 yıldır bu sebeple ekmek yiyorsunuz demeden de edemem…

20 yıldır iktidarın sözcülüğünü yaptığınız için bir eliniz balda bir eliniz yağda…

20 yıldır iktidar ne yapsa beğenseniz de beğenmeseniz de alkışladığınız için o koltukta oturuyorsunuz…

Şimdi çıkıp; AKP’li milletvekilleri ekranlara çıkmadığı/çıkartılmadığı için gazetecilerin siyasi parti sözcüsüne dönüştüğünü söylemek durum tespiti değil günah çıkarmadır.

Hande Fırat gördüğü yanlışları yazabiliyor mu?

Minik örnek: Yılda bir milyon 600 bin aracın geçtiği Çanakkale Köprüsü’ne neden Euro üzerinden 16 milyon araç geçecek garantisiyle para verildiğinin hesabını sorabiliyor mu?

Ahmet Hakan uçak inmeyen hava alanlarını Hürriyet’in manşete taşıyabiliyor mu?

Veya hukuktaki pes dedirten uygulamaları/kararları…

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmamasını…

Sessiz kararak veya görmezden gelerek destek verdiğiniz yüzlerce örnek verebilirim.

En basitinden Erdoğan enflasyonu indirmek için faizi hızla indirirken de alkışladınız, enflasyonu indirmek için faizi yüzde 50’lere çıkartırken de…

Yalan mı?

2023 yılının mayıs ayında enflasyonun aylık artışı yüzde sıfırdı…

Temmuz ayında aylık artış yüzde dokuz oldu. Ağustos ayında yüzde dokuzun üzerine bir ayda yüzde dokuz daha eklendi…

Ne oluyor dediniz mi?

Bu saatten sonra günah çıkarmaya çalışmanın anlamı yok…

Lafı uzatmayayım…

Hande Fırat yazısını şöyle bitirmiş: Yunan mitolojisinde Phaethon, Güneş Tanrısı Helios’un oğludur. Babasına yalvararak, dünyayı aydınlatan o kudretli “Güneş Arabası”nı bir günlüğüne kullanmak ister. Helios uyarır: “Bu güç senin harcın değil, atları kontrol edemezsin.” Ama Phaethon kibrine yenik düşer, direksiyona geçer. Sonuç felakettir; atları (gücü) kontrol edemez, arabayı dünyaya çok yaklaştırıp her yeri yakıp kavurur ve sonunda kendisi de yıldırımla vurularak yere çakılır. Medyanın Phaethon’ları olmayalım.

Vallahi de oldunuz…

Billahi de oldunuz…

/././

Gazi Mahallesi'nde çete savaşları -İsmail Saymaz- 

Polat Ailesi için telaşlı bir gündü.

Yılbaşının iki gün öncesi.

Anne Dilek Polat’ın 30 Aralık 2023’te sınavı vardı.

Baba Halis Polat’ın kullandığı araçla, önde anne Dilek, arkada kızları Dilara ve Büşra, evden çıktılar. Gazi Mahallesi’ndeki Heykel Parkı’na geldiklerinde çatışmanın içine düştüler.

34 RB 8900 plakalı araçta bulunan yüzleri maskeli kişiler takip ettikleri Mustafa Kemal B.’nin kullandığı 34 CRT 604 plakalı araca ateş ettiler.

Mustafa Kemal B.’nin aracında iki arkadaşı vardı.

Onlar da arkadaki araca sıktılar.

Kurşunlardan biri, babasının kullandığı aracın arka koltuğunda oturan 14 yaşındaki Büşra’nın başına saplandı.

Büşra, doğup büyüdüğü Gazi Mahallesi’nde Volkan Reçber ve‘Arap Emrah’ diye bilinen Emrah Sever’in çeteleri arasındaki savaşın kurbanı olmuştu.

Gazi’nin ‘devrimci’ çocukları

Gazi Mahallesi, İstanbul’un en politik mahallesi.

Alevi yurttaşların gecekondu kurarak yerleştiği mahalle, kurulduğu günden beri devrimcilerin kalelerinden biri oldu.

DHKP/C yakın bir zamana kadar Gazi’nin sokaklarına egemendi. Örgüt ‘Fuhuşa, kumara, uyuşturucuya ve yozlaşmaya hayır’ adı altında başlattığı kampanya kapsamında çok sayıda mekanı bombalayıp kurşunladı, onlarca insanı ‘cezalandırdı.’

Devlet radikal solun mahalledeki otoritesini kırıp dağıtınca bu örgütlerin sosyal tabanındaki gençlerden bazıları çeteleştiler.

Sırat Köprüsü’nde geçen Reçber

Onlardan en önde geleni, 39 yaşındaki Volkan Rençber.

Sivaslı.

Zülfikarlı kolyesi eksik olmuyor.

Reçber’in videoları TikTok’ta Alevi deyişleri eşliğinde paylaşılıyor.

Hüseyin Karakuş ve Tülay Maceran adlı iki sanatçı Reçber için ‘Ezelden Beri’ adlı bir türkü besteledi. Reçber, türküde kahramanlaştırılıyor.

Türkünün sözleri şu şekilde:

“Kırklar sevdasının rüzgarı aşka

Ehlibeyt aşkıyla esseler keşke

Dedesi Hüseyin’den o düşer aşka

Sırat Köprüsü’nden geçer Volkan Reçber…”

‘Nasıl uygunsa…’

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının geçen hafta hazırladığı 97 sanıklı iddianame Volkan Reçber çetesine ve çetenin 37 eylemine ışık tutuyor.

Çete üyeleri Gaziosmanpaşa, Sultangazi, Eyüpsultan, Beşiktaş ve Şişli’de faaliyet gösteriyor.

Reçber’in ‘Nasıl uygunsa’ sözünü sloganlaştırmışlar.

Yurt dışında bulunan ve kırmızı bültenle aranan Volkan Reçber, Barış Boyun ile ‘Zaza Doğan’ lakaplı Doğan Aykut ile hareket ediyor.

En büyük hasmı; Gazi’den ‘Arap Emrah’ lakaplı Emrah Sever, Reçber’den ayrılan Cihan Meşeci ve Emrah Ayverdi.

Belgeseli çekilen çete lideri

Arap Emrah da Reçber gibi Sivaslı.

Eski DHKP/C’li.

Örgütün ‘Fuhuşa, kumara, uyuşturucuya ve yozlaşmaya hayır’ kampanyası kapsamında evleri bastığı, araçları tahrip ettiği, insanları ormana götürüp dövdüğü ve iş yerlerine motolofkokteyli attığı için DHKP/C üyeliğinden bir yıl tutuklu kaldı.

Cezaevinden sonra kendi ‘örgütünü’ kurdu.

‘Arap Emrah’ adıyla belgeseli çekildi.

Belgeselde Gazi’nin Robin Hood’u gibi anlatılıyor.

Halen tutuklu.

Kenan Kılıç cinayeti

Volkan Reçber ile Arap Emrah çeteleri arasındaki gerginlik 19 Ağustos 2023’te cinayetle sonuçlandı.

Arap Emrah çetesi, Volkan Reçber çetesinden Emirhan Durmaz’a ateş etti, araya giren dedesi Kenan Kılınç can verdi.

Kan aylarca aktı.

İntikam bir ay sonra alındı.

Arap Emrah’a yakın Murat Öztürk ve altı arkadaşı 19 Eylül’de kına gecesinden çıkarak evlerine yürüdü. Volkan Reçber’in çetesi bir araçtan ve motosikletten kurşun yağdırdı.

16 yaşındaki Fırat Kanat ölüyor, Fırat’ın ağabeyi dahil üç kişi yaralandı.

Murat Öztürk, ifadesinde, “Asıl hedef bendim. Bu şahıslar beni vuracaklardı ancak onlarla ilgisi olmayan arkadaşlarım vurulmuştur” dedi.

Bu saldırıda kullanılan çalıntı araçla iki eylem daha gerçekleştirildi. Arap Emrah’ın çevresinden Haydar Yılmaz, 26 Eylül 2023’te vuruldu. Cihangir Oto Yıkama, 26 Ekim 2023 günü kurşunlandı, Tacikistanlı işçi yaralandı.

Seyir halinde düello

Oto yıkamanın baskınından iki gün sonra.

28 Ekim 2023.

Volkan Reçber çetesinden Çağdaş Eker ve Barış İnce kullandıkları araçla Arap Emrah çetesinden Diyar Öter ve Baran Tekgöz’ün içinde bulunduğu aracı takibe başladı.

İki araç Millet, Okul ve Kıbrıs caddelerinde silahlı kovalamaca yaşadı.

Dört araca kurşun isabet etti.

Şöför mahallindeki Eker yaralandı.

Yol kenarında durarak, 112’yi aradılar.

Eker, gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı.

Araç Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gişelerine gelmeden Etiler sapağındaki yol kenarında bulundu. Araca çok sayıda mermi değmişti. Bariyerler arasında iki tabanca ve şarjörler vardı. İnce, aracın yanında gözaltına alındı.

Sevgili tuzağı

Fırat Kanat’ın öldürüldüğü saldırıda “Asıl hedef benim” diyen Murat Öztürk’ün içinde bulunduğu araca 1 Aralık 2023’te Volkan Reçber çetesi tarafından kalaşnikof tüfekle ateş edildi.

Mermilerden biri Öztürk’ün sağ koluna isabet etti.

Yanında oturan Barış Özdoğan da kolundan yaralandı.

Yaralı kurtulan 23 yaşındaki Özdoğan, 20 gün sonra öldürüldü.

Özdoğan, 21 Aralık 2023’te Viaport Suit Otel’i arayarak, iki kişilik oda ayırttı.

Saat 21’de otele girdi.

“Kız arkadaşım gelecek, taksi parasını ödersiniz” diyerek, 400 TL’yi resepsiyon görevlisine bıraktı.

15 dakika sonra döndü, parayı alıp otelden çıktı.

Alanur Işıksoy’un bulunduğu taksiye binecekken yaylım ateşe tutuldu.

Dokuz kurşun isabet eden Özdoğan öldü.

Işıksoy, Volkan Reçber çetesine çalışıyordu.

Özdoğan’ı tuzağa düşürmüşlerdi.

Ertesi gün…

Özdoğan’ın Gazi Cemevi’nde yapılan taziyesine giden Murat Yıldırım ve Ali Kılıç’a kalaşnikofla ateş edildi. Kılıç, bacağından yaralandı.

Arap Emrah’ın çetesi 30 Aralık 2023’te Özdoğan’ın intikamını almak için Volkan Reçber’in çetesiyle sokakta çatışırken, sıkılan kurşun Büşra Polat’ın canını aldı.

‘Bunları alırsanız bir daha cinayet olmaz’

Polat cinayetinden sonra, 4 Ocak 2024’te İstanbul Emniyeti’ni arayan bir mahalleli şu ihbarda bulundu: “Gazi Mahallesi’nde tüm olan biteni biliyorum. Bunlar Volkan Reçber’in silahlı adamları, bunları alırsanız Gazi Mahallesi’nde bir daha cinayet olmaz… 15 gün önce Volkan’ın adamları Özdoğan’ı öldürdü. Barış, Arap Emrah'ın sağ koluydu. Volkan ve Arap’ın adamları 3-4 gün önce Gazi’de gündüz vakti keleşlerle çatıştı. Suçsuz günahsız 15 yaşında bir genç kız öldü… İki gün önce Arap’ın adamı Emre Duran, Barış’ın intikamı için Halil Erim’i kovalıyormuş. Polise denk gelmiş, çatışmışlar. Üzerlerinden bir yığın silah çıkmış. Arap’ın adamlarından çoğu yakaladı. Volkan’ın adamlarını da yakalarsanız mahallemiz büyük bir beladan kurtulacak… Volkan’ın para kaynağının bir kısmı kumardan geliyor. Ne olur bu olaylar bitsin. Mahallemize huzur gelsin.”

Şapkalılar

Gazi’nin sokaklarında DHKP/C’nin bir afişi göze çarpıyor. Arap Emrah ve Volkan Reçber’in fotoğraflarının bulunduğu bu afişte şöyle yazıyor:

“Çete çetedir! Bu mahalle bizim! Mahallemizde çetelere geçit vermeyeceğiz!”

Bence yanılıyorlar.

Artık mahalle Arap Emrah ve Volkan Reçber’in.

Yalnızca Gazi Mahallesi de değil üstelik.

Arap Emrah gibi bir vakitler DHKP/C’den tutuklanan Sergen Solak, şimdi Okmeydanı’nda ‘Şapkalılar’ adlı bir çetenin lideri. Şapkalılar, en son özel bir hastaneyi kurşunladı.

‘Gülben Dilsiz ise Nurtepe’de DHKP/C sempatizanı bir gençti.

Dilsiz, 2020’de cezaevinde açlık grevindeydi.

Ölmedi, hayatta kaldı.

Üç yıl sonra Fransa’da Anucurlar Çetesi lideri Halil Ay’ı öldürdü.

Cinayet sırasında Gülbey Dilsiz de can verdi.

Polis rüşvet karşılığı çeteye bilgi vermiş

112’ye kritik bir ihbar geldi.

İki yıl Narkotik Şubesi’nde görev yaptığını ve şimdi bir sitenin güvenlik amiri olduğunu belirten ihbarcı şöyle dedi: “Sitede sürekli polis baskını oluyor. Bir iki gün önceden baskına gelecekleri dairelere bilgi geliyor, evi boşaltıyorlar. Dün Burak Irmak beni aradı, ‘Denetim Şube’den polis arkadaşlarım gelecek’ dedi. Yardımcı olduk, içeriye aldık, yarım saat sonra evi boşalttılar. Anladım ki sıkıntı var. Gelen polis arkadaşları ‘Baskın olacak, evi boşaltın’ dedi. Çünkü bu sabah saat 3’te baskın oluyor ama daire boş. Adamlar Ferrarilere, Porschelere biniyor.”

Araştırma yapıldı.

Volkan Reçber çetesinin liderlerinden Burak Irmak’ın oturduğu sitenin kameraları incelendi. Görüntülere göre 2 Ocak 2024’te Cinayet Bürosu’ndan S.T., siteye gelerek, kapalı otoparka giriyor.

Aynı anda çeteden Hakan Gültekin, siteye yaya olarak geliyor.

Irmak, kapıda Gültekin’i karşılıyor.

Gültekin, elindeki poşeti açıp Irmak’a gösteriyor.

Irmak, bir kağıt parçasını alıyor ve poşeti montunun içerisinde sağ koltuğunun altında saklıyor.

Birlikte asansöre biniyorlar.

Gültekin, 0’da…

Irmak, -1’deki otoparkta iniyor.

Taşgın’ın içinde bulunduğu araca biniyor.

27 saniye sonra iniyor.

Bir dakika aracın sağ ön kapısının yanında bekleyip ayrılıyor.

Montunun içinde sakladığı poşetin yanında olmadığı görülüyor. Savcılık bu poşetin içinde para olduğunu iddia ediyor. Çünkü Taşgın’ın bir gün sonra eve geldiği lüks aracı üzerine tescil ettirmesi rüşvete kanıt olarak gösteriliyor.

Irmak, poşette cep telefonu olduğunu ve bu cihazı kendisi için aldırdığını iddia ediyor.

Asayiş Şubesi, savcılığa yolladığı yazısında, S.T.’nin Irmak’la görüşme yapacağını veya yaptığını bildirmediğini ifade etti.

Taşgın’ın Irmak’ın evine gittiği saatte görevli olmadığını kaydetti.

Irmak, ifadesinde, Taşgın’ın Arap Emrah grubundan bazılarına ait video kaydını izlettiğini savunarak, şöyle dedi: “Alibeyköy’ de polise ateş açılmış, bu kişiler Arap Emrah tayfasından size husumet besleyen kişiler olabilir’ dedi ve bir video kaydını cep telefonundan izletti. Bu kişileri tanıyıp tanımadığımı sordu. Tanımadığımı söyledim.”

Taşgın da aynı yönde ifade verdi.

Ancak Taşgın’ın 3 Ocak 2024 günü Volkan Reçber çetesinden bir kişiyle buluştuğu ortaya çıktı.

5 Ocak’ta eve yapılan baskında Irmak, bulunamadı.

Irmak, üç gün sonra teslim olduysa da delillere ulaşılamadı.

Nusret Yılmaz şikayetçi olmadı

Etiler’deki Nusr-Et Restoran, Volkan Rençber çetesi tarafından 24 Aralık 2023, 21 Mart ve 28 Nisan 2024’te kurşunlandı.

Nusret Gökçe, ifadesinde şunları söyledi: “Bu olaylar gerçekleştiğinde yurt dışındaydım. Suç örgütünden herhangi bir kişiyi tanımıyorum. Bu olayların neden gerçekleştiğini bilmiyorum. Volkan Reçber ya da onun talimatıyla hareket eden herhangi bir kimse benimle iletişime geçmedi. Maddi menfaat talebinde bulunan olmadı. Marka değerimi kullanmaya çalıştıklarını düşünüyorum. İş yerime ateş edip tehditte bulunan kişilerin benimle irtibatı bulunmadığından şikayetçi değilim.”

Kuş Evi’nde cinayet

Volkan Reçber’in ilk hedefi, kendisinden ayrılan Cihan Meşeci oldu.

Meşeci, 2021’de karıştığı Doğukan Çelik cinayetine ilişkin ses kaydını polise verdiği gerekçesiyle Reçber’in çetesinden ayrıldığını savunuyor.

Reçber’in adamlarından Ömer Servet Göktürk ve Umut Kaya, 25 Haziran 2023’te Küçükköy Kuş Evi’ni bastı.

45 yaşındaki Osman Yıldırım öldü, beş kişi yaralandı.

Meşeci, cinayetten sonra sosyal medyada canlı yayın açıp şöyle seslendi:   “Rahmetli olanlar bundan sonra bizim ailemizdir. Tanımadığımız ailenin intikamını alacağız. Bu saatten sonra barış olmayacak ve bana hep söylerdin, ‘Cihan senin konuşma yeteneğin olsa sen çok güzel yerlere gelirsin, cesaretin çok.’ Al sana Volkan Reçber, benim şimdi konuşma cesaretim var. İki senedir kendimi çok iyi geliştirdim. Sen bunun farkına varamıyorsun. Sen bu Cio’yu, eski Cio sanıyorsun.”

/././

Bölgede.. Medyada.. Gölge Boksu!-Ayşenur Arslan- 

Çerçevede boks eldivenlerini takmış, var gücüyle yumruk sallayan bir adam görüyorsunuz. Çerçevenin biraz daha genişlemesini ve adamın “rakibinin” kim olduğunu görmeyi bekliyorsunuz. Nafile. Zira ortada gerçek bir karşılaşma, görebileceğimiz bir rakip yok.

Mesela; İsrail, Yunanistan, dünyanın Kıbrıs Cumhuriyeti dediği bizimse Güney Kıbrıs Rum Kesimi adını verdiğimiz üç ülke Akdeniz’de işbirliği için buluştu. Erdoğan “Bizim nazarımızda teneke tıngırtısından farkı yok” dedi. Ama attığı yumruk havaya gidiverdi.

Derken, Akdeniz savaşında Türkiye’nin partner olarak seçtiği Libya heyeti Ankara’da boy gösterdi. Saray, İsrail’e “Madem öyle işte böyle” kabilinden yumruk çıkardı.

Bırakın tepemizde dolaşan kimliği belirsiz drone’ları.. Libya Genelkurmay Başkanı ve beraberindeki heyetin, daha bu sözler eskimeden Ankara yakınlarındaki uçak kazasında hayatını kaybetmesine ne demeli peki?

Aslında “kaza” diyoruz ama, her alamet “suikast” diye bağırıyor. Yetkililer elbette pilotların yediği son yemeğe kadar ayrıntılara gömülüp suikast ihtimalini ağızlarına almıyor. Yine de bu ülkenin neler görüp geçirmiş gazetecileri ve gündeme azıcık hakim vatandaşı neyin ne olduğunu biliyor.

***

Ne oluyor sahiden?

Yanıtı, binlerce yıllık Arz-ı Mevud, yani vaadedilmiş topraklar inancıyla günümüze taşınan “BÜYÜK İSRAİL PROJESİ”..

İsrail, radikal dinci Netanyahu’nun gerçekleştirmeye çalıştığı proje ile bölgeyi yakıp yıkıyor. Filistin’de sıra Batı Şeria’ya geldi.. Golan tepeleri, Trump’ın parmaklarını bir şaklatmasıyla Suriye’den İsrail’e devredildi.

Netanyahu’nun asıl hedefiyse Türkiye. İşte o hedefte, adı (henüz) konmamış bir savaşta gölge boksu seyrediyoruz.

SDG ile Şam rejimi arasındaki mutabakatın bir gelip bir gitmesi, savaşın taktiklerinden.

ABD bir gece ansızın Rojava’ya devasa nakliye uçaklarıyla tanklar, füzeler, bataryaları, mühimmat indirecek.. Ama mutabakatın taraflarına söz geçiremeyecek.. Öyle mi!

Bana sorarsanız, İsrail mutabakatın gerçekleşmesini istemiyor. Muhtemelen, Erdoğan’ın TSK’yı sınır ötesi harekata sevk etmesini bekliyor. Öyle ya.. Türk askerine Türkiye topraklarında vurmak mı işinize gelir? Yoksa Suriye topraklarında suikastler, sabotajlar vs ile, ilginiz yokmuş gibi yapabileceğiniz; hatta IŞİD’e yükleyeceğiniz saldırıları mı tercih edersiniz?

Bu sinir savaşına herhalde bir tek Trump son verebilir. Ancak onun da gözünün İsrail’den başkasını görmediği açık. Gazze’de bile savaş, katliamlarla devam ederken Trump sesini çıkarmıyor. Erdoğan da içerde toplam ancak yüz bin satan gazetelere manşet malzemesi vermekten öteye gidemiyor.
Düşünün, Dışişleri bakanınız Şam’da kritik bir toplantıda konuşurken sözü küt diye kesilip basın toplantısının bittiği duyuruluyor. O anlarda Hakan Fidan’ın şaşkınlığı kameralara ayan beyan yansıyor.

Sevgili Hüsnü Mahalli’nin aktardığına göre, daha sonra özür falan da dilenmiyor.

Trump nezdinde ABD, bölgenin tüm önemli aktörlerini hizaya çekti. İsrail’i de “eşitler arasında birinci” olarak ayrı bir yere koydu.

***

Memleketin çok büyük çoğunluğu bütün bunlardan habersiz. Habersiz olmaya da devam edecek.

Gazze’yi yerle yeksan eden, İran’dan Katar’a nokta atışı ile Hamas liderlerini öldüren İsrail’e “tıngırdayan teneke” muamelesi yapanlara inanacak.

Saray’ın önce Ahmet Hakan, sonra Hande Fırat aracılığıyla duyurup uygulamaya soktuğu yeni medya stratejisi bence sınırlarımızın ötesindeki durumun anlaşılmaması için.

Zira içerde İBB operasyonları konusunda suyu bulandırmayı başardılar. İnsanlar, CHP’li zannettikleri

Barış Yarkadaş gibi isimlerin anlattıklarıyla meselenin yolsuzluk falan olduğuna kanaat getirdi.

Uyuşturucu operasyonları da “anlat anlat heyecanlı oluyor” diye izleyici topluyor.

Ekonomik kriz, asgari ücret konusunda “seneye düze çıkıyoruz” masalı anlatılıp duruyor.

Danalar bostana girmiş, yemediği lahana kalmamış, ortalık tarumar.. Zaten durumun kurtarılacak yanı kalmamış.. Üstüne bir de televizyona çıkıp o gün kulağına fısıldanan dedikoduyu “kesin bilgi” diye anlatan Saray sözcüleri anlaşılan Reis’in canını sıkmış..

Bir gölge boksu da medyada başladı.

Adı konmayan yasakla gazeteciler ekrandan tasfiye edilmeye başlandı. Yerlerine AKP’li vekillerin çıkıp konuşma yapacağı duyuruldu.

Arkadaşlarımla ben öncelikle YELİZ lakaplı Ahmet Hamdi Çamlı’yı görmek istiyoruz. Bir de “utanmıyoruz” diyen hanımefendiyi..

Fıkrayı bilirsiniz herhalde. Adam birkaç kişiyi öldürmüş. Parmak izleri her yerde.. Cinayet silahı üstünde çıkmış.. Kameralar da vahşeti an be an kaydetmiş. Yargılanacak. Memleketin en ünlü, en pahalı avukatını tutmuş. “Yahu” demişler “her şey ortada, avukat ne anlatacak!!”

“Ben de onu merak ediyorum” demiş adam.

Biz de, memleket içerde dışarda dibe vurmuşken, AKP milletvekillerinin, yetkililerin ne anlatacağını merakla bekliyoruz.

Bu yeni medya düzenini hararetle savunan Hande Fırat sağolsun dünya medyası hakkında epey bilgilendirdi bizleri. Mesela şu cümle ona ait: “ABD’de “White House correspondent” olmak, pratikte White House beat dediğimiz uzmanlık alanına (beat) düzenli şekilde atanmakla başlar. Burada kilit mekanizma press pool (basın havuzu) düzenidir; yer darlığı veya erişim sınırlı olduğu için küçük bir grup gazeteci temsil görevi üstlenir, sonra tüm basınla paylaşır.”

Bir şey anlamadınızsa kusuru kendinizde aramayın. Hande daha çok Batı ülkelerinin medya düzeninden afili notlar paylaşmış. Gazetecilerden başka kimsenin ilgisini çekmeyecek ayrıntılarla adeta şov yapmış.
Sadede geldiğindeyse şu genel geçer görüşü ısıtıp önümüze koymuş: 
“ABD’de, Avrupa’da bir gazeteci ekrana çıkıp bir partinin sözcüsü gibi konuşamaz. Yorum yapar ama mesafesini korur. Türkiye’de ise bu sınır neredeyse tamamen silinmiş durumda. Gazeteciler siyasi aktör gibi konuşuyor. Bu, hem gazeteciliğe hem siyasete zarar veriyor.”

Oysa artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Trump dönemiyle birlikte ABD’de taraftarlar ve karşıtlar pozisyonlarını açıkça belirterek yorum yapmaya başladı. Filistin meselesi de zaten özellikle kıta Avrupa’sında doğrudan politik çerçevede konuşulur oldu.

Saray, kontrolü altındaki medyayı bile yeterince faydalı bulmamış, gölgeler arasından bir yumruk sallayıvermiş. Ama Hande, yazısında öneri tamamen kendi fikriymiş gibi şöyle diyor: “Buradan çağrım tartışma programlarına artık işin gerçek sahipleri yani siyasiler çıksın. Gazeteciler de o partinin, bu partinin gazetecisi diye etiketlenmesin. Onların işi doğruya doğru, yanlışa yanlış diyerek haber yapmaktır.”

Sanki Cem Küçük, Fuat Uğur, Zafer Şahin ya da Hacı Yakışıklı televizyona çıktığında ekranın altına isimleri “AKP’nin sesi” diye yazılıyor. Hayır! Onları etiketliyen izleyenler değil, bizzat kendileri ve Saray adına söyledikleri.

Kaldı ki, yanlışa yanlış diyenlerin - mesela benim- geçmişte yaşadıklarımızın perde arkasını en iyi Hande bilir.

Erdoğan, Hande’nin naklettiğine göre, benim hakkımdaki bir meseleye tepki gösterirken öyle bir bağırırmış ki sesi Ankara’yı sararmış.

Bu vesileyle sanki benimle ilgili değilmiş de genel bir yanlış tutuma dikkat çekiyormuş gibi söyledikleri de hala kulağımda: “Ben patronla (Aydın Doğan) Beyefendinin (Erdoğan) arasını tam düzeltiyorum.. Dil döküp sıkıntıları tamir etmeye çalışıyorum.. Birileri çıkıp bir çuval inciri berbat ediyor.”

Ben artık konuşamıyorum. Konuşan birkaç gazeteci de fazla mesai kabilinden, zamanının önemli bölümünü Çağlayan Adliyesi’nde geçiriyor.

Bu bile fazla gelmiş.

Gazeteciler konuşmasınmış..

Çünkü patron şimdi de öyle buyurmuş!!

/././

halktv

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

İktidar medyası infilak etti + Gazi Mahallesi'nde çete savaşları + Bölgede.. Medyada.. Gölge Boksu! -halkTV-

İktidar medyası infilak etti -Mehmet Tezkan-  El bombasının pimini Hürriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü  Ahmet Hakan  çekti. Burasına ge...