Makullük, Anketler ve Bilal Erdoğan + Erdoğan sonrası mı? Yeni rejim hazırlığı mı? + Suriyeli sahte avukat enselendi + Şili’de "demokrasi" açık verdi: Aşırı sağ seçimleri kazandı -halkTV-


Makullük, Anketler ve Bilal Erdoğan -Serra Karaçam- 

Bugün gündemde önemli konular var.

Biri, Susie Wiles’in Vanity Fair röportajı, Venezuela...

Amerika’da başkandan sonra en güçlü koltuklardan birinde oturan, son derece tecrübeli bir “kurt” özel kalemin; bu röportajda bazı politikalara yönelik eleştiriler dile getirmesi…

Bu eleştirilerin, hükümetin siyasi olarak “dayak yiyeceği” bir bağlamda yayımlanmış olması…

Bu kadar tecrübeli bir ismin, liberal bir yayın organında konuştuğunda sözlerinin nasıl çerçeveleneceğini öngörmemesi ihtimali…

***

Yani sözlerinin bağlamından koparılıp koparılmayacağı meselesi.

Kendine mesafeli medyayla hiç konuşmamak mı daha doğru bir strateji?

Yoksa Trump gibi gazetecilere “domuz”, “korkunç bir muhabirsin”, “sahte haber” demek ya da basın sözcüsü ağzıyla hakarete varan ifadeler kullanmak mı?

Bu da ayrı bir tartışma.

***

Gazze istikrar ordusu, Türkiye’nin deniz gücü, Karadeniz'de hava hareketliliği ve Rusya–Suriye hattındaki gelişmelerin ABD ile bağlantılı boyutları bir yanda…

ABD’de FBI’ın bir toplu silahlı saldırının failini günlerce tespit edememesi diğer yanda…

Susie Wiles tartışması ötede...

Tüm bu tablo içinde iç siyasete çeviriyorum odağı.

***

Türkiye açısından önemli bir başlık var.

Erdoğan sonrası Ak Parti liderliği...

Trump’ın, Erdoğan’ın Eylül ayındaki ziyaretinde Oval Ofis’te kameralar önünde bağlam belirsiz şekilde “hileli seçimleri iyi bilir” demesi şaşkınlık yarattı.

Erdoğan popüler bir lider.

Oy sayma sistemleri ve kayıt süreçleri tartışılsa da, bu gerçek görülmeden muhalefetin de toplumun nabzını doğru okuması mümkün değil.

İlk İstanbul seçiminde olduğu gibi, vatandaşın iradesine karşı seçim tekrarı gibi en küçük bir sapmada bedelin ağır olacağı da görüldü.

Ancak mesele hileli seçim iddialarından çok; Erdoğan iktidarı boyunca AK Parti'nin güçlü ve bağımsız bir lider çıkarıp çıkarmadığı, “sonra ne olacağı” meselesi.

Bu lider yokluğunda (!) anayasa değişikliğiyle “bir dönem daha” mı denir…

Yoksa Meclis’te çoğunluk sağlanarak erken seçimle mevcut düzenleme mi aşılır, göreceğiz.

Kolay bırakmayacağı açık.

Bir sonraki döneme Bilal Erdoğan’ın hazırlanıyor olması, henüz bir plandan çok arzu.

***

Gelecek genel seçimde ana muhalefetin durumu henüz belirsiz.

Kimileri Ekrem İmamoğlu’nun içeriden güçlenerek çıkmasını bekliyor.

Kimileri ise “o iş bitti” görüşünde.

Şimdilik ikinci görüş ağır basıyor.

Diploma meselesi bir tarafta, davalar bir tarafta…

İmamoğlu’nun bir–iki yıl içinde yeniden seçilme yeterliliği kazanması zor görünüyor.

AK Parti’nin Kürt kartıyla seçime gitmesi ihtimal dahilinde.

CHP’nin %50+1’e ulaşması zor.

Zafer Partisi ve Anahtar Parti rol oynarsa belki.

Mansur Yavaş hâlâ bir seçenek.

Tabii önümüzdeki aylarda ona yönelik de bir siyasi hamle gelmezse.

***

Asıl kritik soru şu:

Erken seçim gibi Meclis çoğunluğu gerektiren bir tabloda MHP vites değiştirir mi?

Devlet içindeki güç odakları Bahçeli’ye nasıl telkin verir?

2015’te AK Parti tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetti.

Muhalefetin bir araya gelmesi Bahçeli tarafından bloke edildi.

Karşı cephede DEM, Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP ve MHP vardı.

“Koalisyon olmayacak” denildi, ülke yeniden seçime gitti.

Bu nedenle bugün fiilen sistemin kilit aktörü Bahçeli.

Öcalan’la temas gibi başlıklarda da bu nedenle başkalarının söyleyemeyeceği sözler söylenebildi...

***

Gelelim Bilal Erdoğan meselesine.

Elbette çoğu sağ siyasetçinin oğlu gibi onun da siyasete girme hakkı var.

Toplumun geniş kesimleriyle temas kurabilir mi?

Erdoğan’ın oğlu olduğu için; evet.
Gençlik örgütleriyle ilişkisi olduğu için; evet.
Dindar–muhafazakâr farklı cemaatlerden tabanla teması olduğu için; evet.
Görece istikrarlı, ani sıçramalar yapmadan ilerlediği için; evet.

Ancak Bilal Erdoğan, aklındakini doğrudan söyleyen, fazla dolambaçlı olmayan bir profil.

Hâlâ “dava” perspektifinden bakan saf bir idealizmi var.

Bu, iç politika için artı olabilir ama küresel siyaset açısından yeterince pragmatik değil.

Erdoğan “gömleği çıkararak” geldi.

Bilal Erdoğan ise henüz o eşiği aşmış görünmüyor.

***

Ahmet Hakan’ın Bilal Erdoğan’a yönelik övgülerine gelince…

Bu yazıyı okuyup mide bulantısı yaşayanların önemli bir detayı kaçırdığını düşünüyorum.

Hakan’ın son iki cümlesi aslında metnin en kritik yeri:

“Böylesi bir müktesebatla bambaşka işler yapabilecekken kendisini Türkiye’nin gençlerinin eğitimine vakfetmiş durumda. Bu alanda çok önemli bir boşluğu dolduruyor.”

Bu, satır aralarında “Bu kadar donanımlıysa neden bir karşılığı yok?” demek.

Üslubundan anladığım bu.

“Erdoğan’ın en kıymetlileri” başlıklı yazıda listeye Bilal Erdoğan ile başlaması da tesadüf değil.

Aileden devam ediyor, Selçuk Bayraktar’ı ikinci sıraya koyuyor.

Ama potansiyeli olan herkesi de not düşüyor.

Rasyonel ve pragmatist bir okuma.

Geçen hafta yaşanan operasyonların ardından da “bu dört ismi birbirine düşürmek isteyenler hayal görüyor” diyerek fitne uyarısı yapıyor.

***

Bana göre Erdoğan ailesinde, en güçlü hatip Recep Tayyip Erdoğan.

Kızlar oğlanlar ve damatlardan iyi ama daha geri plandalar.

Damatlardan birine bir şans verildi; olmadı.

Diğeri de bir dönem aday gibi görülüyordu ama tabloya bakılırsa o dosya kapandı.

Bugün kulislerde konuşulan, Bilal Erdoğan’ın hazırlandığı yönünde bir dedikodu.

Bilal Erdoğan bunu istiyor olabilir.

Aile de istiyor olabilir.

Bu makul mü?

Bir milletvekilliği başka, bir parti liderliği başka.

“Makullük artık çok geride kaldı” diyenler var...

***

Bu tabloda Hakan Fidan izleyen konumunda.

Belki de perde arkasından yönetmek daha cazip.

Anketlerde, Erdoğan sonrası senaryolarda adı geçen nadir figürlerden.

Mevcut tabloda ise Yavaş ve İmamoğlu’ndan sonra, tek haneli bir destek bandında.

Erdoğan hâlâ önde.

Ama partisi aynı yerde değil.

Erdoğan sonrası mı? Yeni rejim hazırlığı mı?-Mehmet Tezkan- 

Bilal Erdoğan’ın siyaset sahnesine adım atmak için ısınma turlarına başlaması Erdoğan sonrasına hazırlık olarak yorumlandı.

Veliaht diyenler oldu, babadan oğula geçen evladiyelik düzenin kurulmasının demokrasilerde zor olduğunu savunanlar oldu. Siyasete damga vuran şahsiyetlerin oğulları aynı performansı sergileyemediği çeşitli örneklerle anlatıldı…

Bu hafta Erdoğan sonrası ne olur konuşmalarıyla, tartışmaları, yazılarıyla geçti…

Kimi İbrahim Kalın’ı, Kimi Selçuk Bayraktar’ı, kimi Hakan Fidan’ı şanslı gördüğünü söyledi… Ama ailenin Bilal beyi istediği Saray’a yakın yazarlar tarafından zikredildi…

Bana sorarsanız bu tartışma çok erken. Erdoğan’ın bırakmaya niyeti yok ki Erdoğan sonrasını 2025 yılının aralık ayında tartışmaya başladık.

Tam tersi Erdoğan 2028 sonrası bir beş yıl daha koltuğunu koruma hesapları/palanları yapıyor?

Diyorlar ki; Erdoğan oğlunu 2028 sonrasına hazırlıyor.

Bu da doğru bir tespit değil. Diyelim ki 2028 seçimlerini yine Erdoğan kazandı. Bir sonraki seçim 2033’te… 2025 yılındayız 2033 yılına kadar köprülerin altında çok sular akar.

Bırakın 2033’te kimin olacağını Erdoğan bir sonraki seçimi nasıl kotarırım derdinde… Seçime girse yüzde 50+1 oyu alamayacağını biliyor…

Erdoğan kaybedeceğini yüzde yüz bildiği seçime girer mi?

Girmez…

O zaman ne yapacak?

Anayasa’yı değiştirecek.

Uçakta gazetecilere yeni anayasayı sordurttu. Ekibinin çalıştığını vakti saati geldiğinde adım atacaklarını söyledi. Bu dönem neticeye bağlanacağını da vurguladı…

Yani seçime yeni anayasayla gireceğiz

Erdoğan yerini korumak için formül üretecek, belki parlamenter rejime dönülecek, belki yarı başkanlık sistemine… Belki de başka formüller devreye girecek… Belki de seçime gitmeden bugünkü yapıyla cumhurbaşkanının Meclis’in seçmesi formülünü getirecek.

Bilemiyorum…

AKP kurmaylarının bu olasılıklar üzerinde çalıştıkları belli. Şimdi diyeceksiniz ki hal böyleyse Erdoğan sonrası tartışması nereden çıktı?

Bilal Erdoğan siyaset sahnesine adım atarken neden TÜSİAD’ı hedef aldı. Neden babasına gereken desteği vermeyenleri hain ilan etti.

Şöyle diyebilirim; ya planlı saldırı siyasetinin ilk adamı ya da gündem yaratma adına bilinçsizce sarf edilmiş sözler yumağı…

İkisinden biri…

Sonuç olarak tespitim şu; Erdoğan yerine getireceği kişiyi aramıyor, ikinci adamını arıyor. Başbakanlık görevini vereceği, icraatı bırakacağı kişiyi arıyor...

Suriyeli sahte avukat enselendi -İsmail Saymaz- 

Salaheddin Almohamad, Bursa Geri Gönderme Merkezi’ndeki üçüncü haftayı geride bıraktı. Kamu düzeni açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle hakkında sınırdışı etme kararı bulunuyor. Bugün yarın Suriye’ye gönderilebilir.

Almohamad’i 24 Kasım günü bu köşede ‘Suriyeli sahte avukat sahte pasaport satıyor’ başlıklı yazımda teşhir etmeseydim, Suriyelileri Avrupa ve Türk vatandaşlığı vaadiyle dolandırmaya devam edecekti.

Almohamad’in dişisi Hanan Al Abdullah Alsamo ise o tarihten beri kayıp ve aranıyor.

Kah avukat kah yeminli tercüman

Bursa’da yaşayan Suriyeli işçi Luay Habbo’nun acı hikayesini 24 Kasım’da anlatmıştım.

26 yaşındaki Habbo, ülkesindeki iç savaştan kaçan yüzbinlerce Suriyeli gibi Türkiye’ye göçüp Bursa’ya yerleşmiş.

Tekstilde çalışıyor, nakış işçisi.

Habbo, geçen yıl TikTok’ta gezinirken Salaheddin Almohamad adlı bir Suriyeliye denk geliyor. Kendisini yeminli tercüman, hatta avukat diye tanıtan Almohamad, aslında hiçbiri değil.

Yalnızca Türk bir avukatın bürosunu kullanıyor.

Adliyelerin önünde veya avukat bürosunda elinde tomar tomar paralarla Arapça videolar çekip yayınlıyor.

Türkçesi başlangıç düzeyinde.

Ne var ki Bursa Barosu ile ‘Çeviri Hizmetleri’ başlıklı protokol imzalandığına dair sahte belge ürettiği öne sürülüyor.

Türk vatandaşlığı almış değil.

Kendisi geçici ikamet izniyle Türkiye’de yaşarken, Suriyelilere Türk vatandaşlığı, hatta Avrupa ülkelerinde vatandaşlık alabileceğini iddia ederek, danışmanlık veriyor.

Abdulvahap Şuveyhni adlı bir ortağı var.

Sahte Hollanda pasaportu

Almohamad, Habbo’yu da Türk vatandaşlığı temin edebileceği teklifiyle ağına düşürmüş.

Habbo, ifadesinde şunları söylüyor:

“Almohamad’ı TikTok’ta avukatlık yapan biri olarak görmüştüm. Kendisini avukat olarak tanıtması sebebiyle Türk vatandaşlığı alabilmek amacıyla görüşmek istedim.”

Geçen yıl haziranda Bursa’da bir ofise gidiyor.

Almohamad, vatandaşlık için Ankara’ya bir belge yollayacağı bahanesiyle 3000 TL-4000 TL alıyor.

İki hafta sonra Habbo’yu arayarak, “Avrupa’da bir ülkeden de vatandaşlık alabiliriz” diyor ve 12.000 Euro istiyor.

11.000 Euro’da el sıkışıyorlar.

Habbo, peşinat olarak 50 gram altın ve 1000 Euro veriyor.

Aylar geçiyor.

Habbo, pasaportun neden geciktiğini soruyor.

Almohamad, “Mahkemenin onaylaması gerekiyor” diye yanıt vererek, Habbo’yu oyalıyor.

Dört ay sonra Habbo’ya sahte Hollanda pasaportu ve oturum belgesi ile sahte Hollanda kimlik kartı veriyor. Ancak “Mahkeme tarafından onaylanmadığı için belgelerin geçerliliği yok” diye yalan söylüyor

Haftalar geçiyor; bir gelişme olmuyor.

Habbo, parasını istiyor.

Almohamad, “O zaman pasaportu ve kimliği geri ver” diyor.

Habbo, suç duyurusunda bulununca tehditler başlıyor.

Almohamad, Bursa Göç İdaresi Müdürü Haşim Özcan’ın adını kullanarak, Habbo’yu Suriye’ye göndertmekle tehdit ediyor.

Habbo, şikayetçi oluyor.

Elindeki sahte pasaportu teslim ediyor.

Bursa 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası açıyor.

Almohamad, ifadesini değiştirmediği takdirde Suriye’de yaşayan babasına zarar vereceklerini söyleyerek, Habbo’yu tehdit ediyor.

Habbo, geri adım atmıyor.

19 Kasım’da iki tarafın avukatları buluşuyor.

Almohamod, 790.000 TL ödemek zorunda kalıyor.

Habbo, bir gün sonra Bursa Emniyeti’ne giderek, Suriyeli Hanan Al Abdullah Alsamo yönünden ifade veriyor.

G-87 kodlu hukuk danışmanı

47 yaşındaki Alsamo, Almohamad ile aynı avukatlık bürosunu kullanıyor.

Alsamo, 12 Ekim 2023’te kişisel verileri, hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak, rüşvet suçlarından tutuklanmış.

Osmangazi İlçe Nüfus Müdürlüğü’nde iki görevliye Suriyelilere erken randevu ayarlamaları karşılığında rüşvet verdiği iddia ediliyor.

Yenişehir Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalmış.

Bursa 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan ve beş ay sonra tahliye edilen Alsamo, Bursa Geri Gönderme Merkezi’ne gönderiliyor.

Hemen sınırdışı ediliyor.

Hakkında G-87 kodu uygulanıyor.

Yani, ‘yabancı terörist savaşçı’ kodu veriliyor.

Nasıl başardıysa kaçak yollarla Türkiye’ye dönüyor.

Bu arada, rüşvet vermekten 3 yıl 4 ay hapis cezası alıyor. Dosyası halen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi’nde sürüyor.

Daha da enteresan olan şu:

Alsamo da avukatlık bürosunda kaçak olarak çalışıp iş takibine başlıyor. Kendisini hukuk danışmanı olarak tanıtıyor. O da TikTok’ta yayın yapıp tomar romar paralarla pozlar veriyor. Bu videoları paylaşıp “Kazandığımız davalar” diye tanıtım yapıyor.

Geri Gönderme Merkezi’ne kondu

Köşe yazımdan iki gün sonra…

Almohamad, resmi belgede sahtecilikten gözaltına alındı.

İfadesinde, 2015’ten beri Türkiye’de ikamet ettiğini söylüyor. “Gerek sosyal medyada gerekse iş hayatımda kendimi avukat ya da savcı olarak tanıtmadım. Yeminli tercümanım. Suriyelilerin tercümanlık işleriyle ilgilenmekteyim” diyor.

Habbo’dan yalnızca tercümanlık için vekalet ücreti aldığını öne sürüyor.

Altın ve Euro’ları kendisinin değil, Şuveyni’nin aldığını iddia ediyor. Şuveyni ile ortak olduğu ve sahte pasaport verdiği iddialarını reddederek, şöyle diyor:

“Şuveyni ile hareket etmiyorum. Sadece Habbo’nun bilet alma isteğine referans olup Şuveyni’ye yönlendirmiştim. Pasaport ve belgelerin benimle bir ilgisi yoktur. Pasaportu kimin verdiğini bilmiyorum” diyor.

Bir suçu yoksa Luay’a neden ödeme yaptı?

Almohamad, inandırıcılıktan uzak bir savunma yapıyor.

“Tanınan biri olduğum için, karşı tarafın zorlamasıyla, benimle alakası olmamasına rağmen altın ve Euro karşılığında ödeme yaptım. Habbo’nun zararı bulunmamaktadır. Aksine ben mağdur oldum.”

Almohamad, çıkarıldığı Bursa 4. Sulh Ceza Hakimliği’nde, bir suçu olmadığı halde Habbo tarafından tehdit edildiği için ödeme yaptığını ileri sürerek, şöyle diyor:

“Uçak bileti satan birisi var mır biliyor musun?’ dedi. ‘Yavuzselim’de vardır’ dedim. Oraya gitmiş, birisi borç istemiş. Bana sordu, ‘Vereyim mi’ diye. ‘Sen bilirsin’ dedim. 1-2 ay sonra beni arıyor ve ‘Borcumu geri vermiyor’ diyor. Adamı aradım, ‘Param yok’ dedi. Suriyeli vatandaş beni tehdit etti. Bir suçum yok. Sahte pasaport vermedim. Tehdit edip benden 800 bin TL aldılar.”

Almohamad, kamu düzeni açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle sınır dışı edilmek üzere Bursa İl Göç İdaresi’ne bağlı Geri Gönderme Merkezi’ne konuldu. Halen gözetim altında tutuluyor.

Hanan Al Abdullah Alsamo ise o gün bugündür firari…

Suriye’ye kaçak şekilde dönmüş olabileceği ihtimalinden söz ediliyor.

Alsamo, başka bir sahte kimlikle Türkiye’ye geri gelirse asla şaşırmayacağım.

Şili’de "demokrasi" açık verdi: Aşırı sağ seçimleri kazandı -Mustafa K. Erdemol- 

Şili demokrasisi 35 yıl dayanabildi. Ülkede 1990’dan bu yana ilk kez aşırı sağın cumhurbaşkanlığını kazanması, Pinochet faşizminin ardından gelen demokratikleşmenin ciddi bir kesintiye uğradığı anlamına geliyor.

Yazık oldu gerçekten. Şili’de geçen Pazar günü yapılan seçimlerin galibi, yüzde 58,1’lik bir sonuçla, - nedense kendisinden “aşırı muhafazakar” diye sözedilen- aşırı sağcı Jose Antonio Kast oldu. En yakın rakibi solcu aday Jeannette Jara ise oyların yüzde 41,3’ünü alabildi. Cumhuriyetçi Parti'nin lideri 59 yaşındaki Kast’ı, diğer iki büyük sağcı grup olan geleneksel sağ ile aşırı sağcı Özgürlük Partisi'nin desteği zafere ulaştırdı. Şili ilericileri için son derece berbat bir sonuç bu.

Durumun sarsıcı olmasının nedeni Kast'ın uygulamayı planladığı politikaların ne kadar radikal olacağının bilinmemesi. Bu nedenle sonuçlar Şili'nin kurumsal yapısının ciddi bir sınava tabi tutulacağı anlamına geliyor. İkinci neden ise ilk kez Pinochet rejimine duyduğu özlemi gidermeyen bir aşı sağcının, Başkanlık konutu La Moneda’ya yerleşecek olması.

Şili’de ilk kez sağcı bir başkan kazanıyor değil tabii. Ülkede demokrasiye dönüş sonrası sağcı Sebastián Piñera iki kez (2010-2014 ile 2018-2022 yılları arasında) iktidara gelmişti. 1988 referandumunda Pinochet'e “Hayır” oyu veren Pinera Şili'de merkez sol ile özdeşleşen Hıristiyan Demokrat bir aileden geliyordu. İlginçtir, bir milyoner olmasına rağmen ekonomik çıkar gruplarından da bağımsızdı. Yönetimleri sırasında, rejimi destekleyen sivillere atıfta bulunarak diktatörlüğün “pasif suç ortakları”ndan bahsetmek gibi önemli adımlar atmış, bu kendisini destekleyenleri bile şaşırtan bir adım olmuştu.

Kast ise, aynı referandumda “Evet” oyu vererek faşist Pinochet rejimiyle ilişkisini kesmediğini göstermişti. Diktatörlüğü savunmuş, Pinochet hayatta olsaydı ona oy vereceğini söylemişti. Yakın geçmişte kürtaja, eşcinsel evliliklere karşı tutumlar almış, Kadın Bakanlığı'nın kaldırılmasından söz etmişti. Pinera ile Kast’ı karşılaştırarak sağ ile aşırı sağ arasında bir fark olduğunu bile söyleyebilmek mümkün.

Neden kazandı Kast? Şİli’de herkes Pinochet dönemi hayranı mı? Vardır öyle olanlar ama herkes böyle değil elbette. Kast’ın kazanmasındaki etkenlerin başında düzensiz göçmenlerin yarattığı endişe, buna yanıt olarak da verdiği düzen ile güvenlik sözü etkili oldu. Artan cinayet oranları ile yeni suç türleri konusunda endişeli bir toplumda, düzenle güvenlik vaadinin oy getirmesi doğal. İşte bunlar Kast’a 2030’a kadar iktidarda kalma yolunu açtı.

Şili’lilerin endişesini ciddiye almak lazım. Gallup'un 2025 Küresel Güvenlik Raporu'na göre Şili, dünyanın en korkulan altıncı ülkesi. Halkın korku seviyesi, Ekvador hariç tüm Latin Amerika ülkelerinden daha yüksek.

Maalesef solcu Gabriel Boriç, yoksul kesimleri daha da çok etkileyen suçlar ile organize suç çetelerini durdurmayı başaramadı. Buna karşın Kast’ın da mensubu olduğu aşırı sağcı parti Atacama Çölü'nde devasa bir hapishane inşa etmek de dahil suç önlemede son derece radikal adınlar atma sözü verdi seçmene. Bu Kast’a büyük destek verilmesine yol açtı. Kast ayrıca Şili’de yaşayan çoğu Venezüela’lı 300 binden fazla göçmene yönelik sert önlemler alacağını da belirtmişti.

Sağın sorunları da çözümleri de derinlemesine ele alma huyu yok bilindiği gibi. Polisiye önlemlerle, sertlikle kısa vadede sonuç alınacağına inanıyor. Aldığı bu kararların sonuçlarının ne olacağı da umurunda değil. Şili sağı/aşırı sağı için de bu geçerli. Kast da günümüzdeki her sağcı/aşırı sağcı gibi ülkesinin üç ana krizle boğuştuğunu ileri sürüyor: Suç, düzensiz göç, düşük ekonomik büyüme.

Bunlara çare olarak yine yoksulun tepesine binecek her sağcı gibi. Kamu harcamalarında 6,5 milyar dolarlık kesinti yapacak örneğin. “Kamu harcamaları” gibi fiyakalı tanımlara aldanmamalı. Yoksullara yapılan sosyal yardımların kesilmesinden söz ediyor aslında.

Sonuçlar, dediğim gibi ilericiler için son derece tatsız ama bir teselli olsun diye şunları da anımsatayım; dilediklerini hemen yapabilecek durumda değil Kast. Çünkü Kongre’de çoğunluğu elde edemedi. Senato’da da sol hala çoğunluğu oluşturuyor. Bu, Kast’ın Başkan olsa bile en azından bir erken seçime kadar “iktidar” olamayacağını gösteriyor.

Ama şu kesin; ülke ciddi bir karanlık döneme giriyor. Dikkatli bakıldığında Pinochet’nin silueti ile karşılaşmak mümkün.

halkTV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Makullük, Anketler ve Bilal Erdoğan + Erdoğan sonrası mı? Yeni rejim hazırlığı mı? + Suriyeli sahte avukat enselendi + Şili’de "demokrasi" açık verdi: Aşırı sağ seçimleri kazandı -halkTV-

Makullük, Anketler ve Bilal Erdoğan -Serra Karaçam-  Bugün gündemde önemli konular var. Biri, S usie Wiles’in Vanity Fair röportajı, Venezue...