Kadınlardan Diyanet'e cuma hutbesi yanıtı: 'Çenenizi kapatmayı öğreneceksiniz' + İktidarın yeni boşanma modeli kadınların kazanılmış haklarını nasıl hedef alıyor? -soL-

Kadınlardan Diyanet'e cuma hutbesi yanıtı: 'Çenenizi kapatmayı öğreneceksiniz'

Kadın Dayanışma Komiteleri, Diyanet'in cuma hutbesine ve Adalet Bakanı'nın "aile arabuluculuğu" açıklamalarına tepki gösterdi: "Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Gözünüzü cebimizden, elinizi hayatımızdan çekip çenenizi kapatmayı öğreneceksiniz."

Diyanet'in cuma hutbesindeki ifadelere tepki gösteren Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK), "Biz kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyecek, hakkımız olanları almak için mücadeleye devam edeceğiz. Siz de gözünüzü cebimizden, elinizi hayatımızdan çekip çenenizi kapatmayı öğreneceksiniz" dedi. KDK ayrıca Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un aile arabuluculuğuyla ilgili sözlerine de tepki gösterdi.

Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK), Diyanet'in cuma hutbesinde İslam hukukunun savunulmasına ilişkin kullandığı ifadelere tepki gösterdi.

Diyanet’in cuma hutbesinde miras konusunda kullandığı ifadeleri ve Adalet Bakanı’nın Yılmaz Tunç'un boşanma süreci ile nafaka sürecinin ayrılmasına ilişkin düzenleme önerisini değerlendiren KDK, iktidarın amacının kadınları erkeklere ya da kurum desteklerine muhtaç etmek olduğunu ifade etti.

KDK'nin açıklamasında şöyle denildi:

"Önce Adalet Bakanı'nın aile arabuluculuğu açıklamasıyla boşanma ile nafaka sürecinin ayrıştırılması fikri ortaya atıldı. Ardından bugün Cuma hutbesinde Anayasanın da gerisine gidilerek İslam Hukuku savunuldu. "Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır." denildi. Mirasta erkeğe iki kadın hissesi verilmesi gerekliliğine geldi konu.

Biz kadınlar yaşamımızı ve özgürlüğümüzü savundukça panikleyen iktidar bizleri haklarımızdan mahrum ederek "terbiye" edeceğini düşünüyor. Gözlerini cebimize dikenler tüm kurumlarıyla haklarımıza saldırıyor. Çalışma hakkımızdan miras hakkımıza, boşanma sürecinde alınması gereken haklardan iş ücretlerimize kadar her şeyde gözleri olanlar kadınlar erkeklere ya da kurumların desteklerine muhtaç yaşasın istiyor. Çok beklerler!

Biz kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyecek, hakkımız olanları almak için mücadeleye devam edeceğiz. Siz de gözünüzü cebimizden, elinizi hayatımızdan çekip çenenizi kapatmayı öğreneceksiniz."

KDK sorumlusu Senem Doruk İnam'dan sert tepki

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite üyesi, KDK Sorumlusu Senem Doruk İnam, Diyanet'in hutbesinde geçen ifadelerin toplumsal yaşamın dini kurallara göre tarif edilmesi yönünde bir gerici müdahale olduğunu belirtti.

Cumhuriyet kazanımlarına ve kadınların elde etmiş olduğu haklara doğrudan saldırı anlamına gelecek ifadelere tepki gösteren İnam "Aklı, vicdanı ve adalet duygusunu hiçe sayan, kadına erkekten geri rol ve haklar tarif eden bu kurum derhal kapatılmalıdır" dedi.

'Bu kurum derhal kapatılmalıdır'

İnam şu ifadeleri kullandı:

"Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bugün yayınladığı ve camilerde okunan  Cuma hutbesinde nelerin kul hakkı olduğuna dair detaylı bir liste yer alıyor. Bu listede yer alan özellikle kadınların miras hakkına dair yer alan bölüm Cumhuriyet kazanımlarına ve kadınların elde etmiş olduğu haklara doğrudan saldırı anlamına gelecek ifadeler içeriyor. 

Diyanet İşleri Başkanlığı sistematik olarak toplumsal yaşamı belirleyen kuralları kendince dini kurallar üzerinden yeniden tarif etmeye, alenen laikliğe aykırı müdahalelerde bulunmaya dönük açıklamalar yapıyor.

Bugün yayınlanan Cuma hutbesi bunun son örneklerinden biri.

Hutbede geçen 'Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır' tanımı toplumsal yaşamın dini kurallara göre tarif edilmesi yönünde bir gerici müdahaledir. Aklı, vicdanı ve adalet duygusunu hiçe sayan, kadına erkekten geri rol ve haklar tarif eden bu kurum derhal kapatılmalıdır."

'Sizin işiniz ara bulmak değil adaleti ve güveni sağlamak'

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un "aile arabuluculuğu"na ilişkin sözlerine de tepki gösteren İnam yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"Adaletten sorumlu Bakan’ın gündeme getirdiği arabuluculuk kararının kadınlar için anlamı düpedüz adaletsizlik!

Boşanma davaları uzamasın diye arabuluculuğu getirmek; kadınların nafaka, mal paylaşımı, tazminat gibi haklarını alamamasına neden olurken evlilik içerisinde şiddetle burun buruna yaşayan binlerce kadını failiyle masaya oturtmak demek.

Ülkemizde boşanmak isteyen kadınlar öldürülürken, boşanmaların “sakin ve olgun” geçmesini dileyen Adalet Bakanı’na söyleyeceğimiz tek şey var:  hadi oradan!

Sizin işiniz ara bulmak değil. Adaleti ve güvenliği sağlamak.

İşinizi yapın, yükümlülüğünüz olan yasaları uygulayın."

https://twitter.com/i/status/1956025820398403860

Diyanet'in hutbesinde ne denilmişti?

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bugün tüm camilerde okunmak üzere yayımladığı cuma hutbesinde "Kız çocuklarının Allah'ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır" ifadesine yer verilmişti. İslam hukuku kız çocuklarının erkek çocuklarına göre mirastan yarı pay almasını esas alıyor.

Hutbede şu ifadeler yer alıyor: "Karşılıklı rıza olmadan Yüce Rabbimizin koyduğu miras ölçüsünü değiştirmek ilahî adalete aykırıdır. Dolayısıyla kişinin; kız çocuklarını mirastan mahrum bırakması, kız çocuklarının da Allah’ın takdir ettiği hakka razı olmaması kul hakkıdır."

                                                                ***

İktidarın yeni boşanma modeli kadınların kazanılmış haklarını nasıl hedef alıyor?-Burcu Günüşen-

İktidar boşanmayı, nafaka ve tazminat ödemek istemeyen erkek için hızlandıran ama şiddete uğrayan kadın için güçleştiren yeni bir düzenleme üzerinde çalışıyor. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği'ne göre bu değişiklikler, kadınların bağımsız bir yaşam kurma hakkını ciddi biçimde tehdit ediyor.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç boşanma davaları için yeni bir sistem hazırlığı içinde olduklarını duyurdu. Yeni sistemde, kadınlara ekonomik güvence sağlayan başlıkların boşanma davalarından ayrılması ve şiddete maruz bırakılan kadınla şiddet faili erkeğin “uzlaşı” için arabulucu masasında bir araya getirilmesi planlanıyor.

Erkeklere ekonomik sorumluluk yükleyen taleplerin boşanma sürecini yavaşlattığını savunan Bakan Tunç, “Boşanma davaları ile maddi tazminat, nafaka ve mal rejimini ayırmak gerekiyor. Boşanmayı bir an önce kesinleştirip, diğer davaları devam ettirmek lazım. İkisi beraber sürdüğünde bu çekişme davaları uzatıyor” dedi.

Tarafların mahkemeden önce arabulucuya gitmesi için de yeni bir mekanizma kurmak istediklerini kaydeden Bakan Tunç, “Aile arabuluculuğunun çok faydalı olacağına inanıyoruz. Özellikle de arabuluculukla boşanma konusunda da anlaşabilirler ve mahkeme onayı da kısa sürede sonuçlanır” ifadelerini kullandı.

'Kadın boşanma anında hiçbir ekonomik güvenceye sahip olamayacak'

Boşanma davalarında yapılmak istenen değişiklikleri soL’a değerlendiren Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, önümüzdeki aylarda Meclis’e sunulması planlanan düzenlemeyi kadınların yaşam hakkına ve hukuki kazanımlarına dönük “yeni bir saldırı” olarak niteledi.

Boşanma kararının hızla verilip nafaka, maddi-manevi tazminat taleplerini ayrı davalara bölünmesinin uygulamada kadınlar için daha fazla yoksulluk ve şiddet anlamına geleceğini vurgulayan dernek, şu açıklamada bulundu:

“Yeni sistemde hızlı biçimde boşanan erkek, boşanma anında ekonomik sorumluluktan kurtulmuş olacak, kadın boşanma anında hiçbir ekonomik güvenceye sahip olamayacak. Nafaka ve tazminat için yeniden dava açmak zorunda kalacak. Bu da aylarca, hatta yıllarca sürebilecek bir süreç, ek masraf, tekrar tekrar mahkemeye çıkma ve yeniden mücadele anlamına geliyor.

Oysa boşanma süreci kadınlar için zaten ağır bir yük. Uzun ve masraflı yargı süreçleri, yoksulluk, şiddet ve ölüm tehdidi, toplumsal baskıyla baş etmek zorundalar. Ölümü göze alıyorlar. Türkiye’de kadın cinayetlerinin yaklaşık yarısı, kadının boşanmak istemesi ya da boşandıktan sonra hayatını yeniden kurmak istemesi nedeniyle işleniyor.”

'Davaları geciktirmek kadını güçsüzleştirmeye yönelik bir strateji'

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un boşanma sürecinin önünde bir “engel” olarak gösterdiği yoksulluk nafakasının 2024 yılı ortalaması 1179 lira. Mahkemelerin hükmettiği miktarlarsa genelde 1000 liranın altında. Ayrıca ödemelerin yarısından fazlası hiç yapılmıyor, büyük bölümü için icra yoluna gidiliyor. Buna rağmen, Bakan mevcut sistemin erkekleri “mağdur” ettiğini ima ediyor.

Nafakanın bir hak olduğunu vurgulayan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, bu hakkı korumak için mücadelelerini sürdüreceklerini şu sözlerle vurguladı:

“Raporlar, kadınların büyük bölümünün şiddetten kurtulmak için boşandığını ancak boşanma sonrasında erkeklerin, nafaka ödememek için şiddet ve baskıyı sürdürdüğünü gösteriyor. Evliyken çalışma hayatına katılması engellenen, boşandıktan sonra ise nitelikli ve güvenceli iş bulamayan kadınlar, geçimlerini sağlayabilmek için nafaka talep etmek zorunda kalıyor.

Sanki binlerce erkek boşandığı kadınlara ömür boyu büyük meblağlar ödüyormuş gibi istisnai ve medyatik örnekler abartıldı. Bu söylem kadınların boşanma sonrası hayatlarını kurabilmesi için hayati olan yoksulluk nafakasını hedef almanın ideolojik zemini oldu. Mevcut sistemde bile bu kadar zor erişilebilen bir hakkı, davaların ayrılmasıyla geciktirmek, yok etmek kadını yeniden güçsüzleştirmeye yönelik bir stratejidir.”

'Şiddetten kurtulmuş kadını failin karşısına oturtmak onu tekrar baskıyla yüz yüze bırakır'

İktidar, 2010’lu yılların ortasından itibaren boşanma oranlarını düşürmek için “aileyi koruyucu tedbirler” söylemine sarılıyor.

Bu süreçte önce aile danışmanlığı adı altında, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Diyanet ile yaptığı protokoller, boşanma ombdusmanlığı gibi arabuluculuk işlevi gören uygulamaları devreye sokuldu.

Resmi ve somut bir aile arabuluculuğu önerisi ilk kez 2016 tarihli içeriğinde nafaka ve mal rejimi haklarının da gasbedilmesini öngören Boşanma Komisyonu Raporu ile gündeme geldi.

Bu girişimlerin önündeki en büyük engel 6284 sayılı Kadınları Şiddetten Koruma Kanunu oldu. 

Ancak Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin değerlendirmesine göre, yeni düzenleme, kanuna rağmen hayata geçirilmek isteniyor.

“Farklı şekillerde ısıtılarak önümüze konan bu öneri, yıllardır ısrarla altını çizdiğimiz üzere İstanbul Sözleşmesi ve 6284’ün açıkça engellediği bir uygulama. 6284, kadına yönelik şiddetin her türünde (fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik) devletin kadını koruma yükümlülüğünü düzenler ve bu nedenle şiddet içeren vakalarda uzlaştırma veya arabuluculuk yapılmasını yasaklar. 'Şiddet uygulayan ile mağduru aynı masaya oturtmak, koruma değil, şiddeti yeniden üretmektir' der. 

Şiddetten kurtulmuş kadını failin karşısına oturtmak onu tekrar baskı ve tehditle yüz yüze bırakır. Sadece kadının değil, çocukların da güvenliğini tehlikeye atar. Güç eşitsizliğinin bu kadar derin olduğu koşullarda baskıdan arınmış bir müzakere zemini gerçek olamaz.”

Tüm zorluklara rağmen kadınların ölüm pahasına, yoksulluğu ve yalnız bırakılmayı göze alarak boşanmak için çabaladıklarını vurgulayan dernek, “Bizler, erkek egemenliğini güçlendiren, kadınları şiddete ve yoksulluğa mahkûm eden hiçbir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Medeni Kanun’un laik ve eşitlikçi temellerine, İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284 sayılı Kanun’un şiddetten koruma hükümlerine sahip çıkıyoruz” sözleriyle mücadele etmeye devam edeceklerinin altını çizdi.

                                                                      ***
soL

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

AKP'ye geçen Çerçioğlu'nun aile şirketi servet kazandı (SÖZCÜ)+Özgür Özel'den, AKP'ye geçen Özlem Çerçioğlu'na: Parti değiştiriyor, firmanın hisseleri borsada yükseliyor, yanına bırakırsak namerdiz! (T24)

AKP'ye geçen Çerçioğlu'nun aile şirketi servet kazandı Dün AKP rozeti takan Aydın Büyükşehir Belediyesi Başkanı Özlem Çerçioğlu'...