Bu ülkede...
Kocalarından dayak yediği için karakola sığınan kadınları eve dönmeye ikna eden polisler var.
Tecavüzcü mütevekkillerini savunurken mağdur için “O saatte o kıyafetle orada işi neydi?” diyen avukatlar var.
Sevgilisini, kızını, karısını öldüren yaralayan erkekler için, kadının hafifmeşrepliğini öne sürüp ağır tahrik indirimi isteyen savcılar var.
Kılık kıyafeti düzgün, duruşu edepli diye kadın katillerine, çocuk tecavüzcülerine iyi hal indirimi veren hâkimler var.
Ofislerinin penceresinden gördükleri insanların yaşam tarzına, giyim kuşamına hiç utanmadan dil uzatan politikacılar var.
İşte...
Tüm bunlar var diye...
Tüm bunlar görevlerinin başında kalabiliyorlar diye...
Tüm bunlar işlerinde ehil sayılıyorlar diye...
Bu ülkede duruşma sırasında kadın avukatın giysisine laf söyleyen, söyleyebilen bir hâkim de var.
Cumhurbaşkanı’nın iş isteyen bir kadına “İşte kocan çalışıyormuş ya?” demekten gocunmadığı bir siyasi iklimde...
Kadınlar ne evde güvendedir ne de işyerinde.
Kadının saçının gerçekten uzun, aklının gerçekten kısa olduğuna inananlar...
Kadının karnından sıpa, sırtından sopa gerçekten eksik olmasın isteyenler...
Kadına gerçekten eksik etek diye hitap edenler...
Kadının elinin hamuruyla erkek işine gerçekten karışamayacağını düşünenler...
Kadının yerinin evi olduğuna ısrar edenler...
Kadını ve erkeği inatla eşit birer birey olarak görmeyenler...
Toplumsal cinsiyet rollerini inanca göre belirlemekte direnenler...
Cinsiyet eşitliğine dinamit döşeyen cahil dili köpürtenler...
Yani şu an iktidarda olanlar...
Onlar iktidarda kaldıkları sürece, ne kadın hakları doğru dürüst savunulabilir, ne kadın cinayetleri ve çocuk tacizleri, tecavüzleri ciddi bir şekilde engellenebilir.
Bir erkek hâkime, bir kadın avukatın kıyafeti üzerinden uluorta bir tasarrufa gidebilme cesaretini veren eril ve muhafazakâr iktidar, savunduğu ikiyüzlü adaletsiz ahlakla aynı cesareti tüm tacizcilere ve katillere de vermektedir.
Erkek egemen bir toplumda kadına “yerini” devamlı hatırlatabileceğini zanneden bu irade yüzünden kadın bu coğrafyada her gün resmen ya da manen defalarca ve defalarca öldürülür.
Kadının saçını örten erk...
Ona uluorta gülmeyi yasaklayan erk...
Onu bedeninden utanmaya şartlayan erk...
Annelikten başka bir sorumluluk yüklenmesin isteyen erk...
Eşikte doğsun, mutfakta ölsün, oturma odasına gömülsün, yatak odasında çürüsün isteyen erk...
Gözünü hep kadının başına, saçına, göğsüne diker ve onu ahlak mezarlığına diri diri gömer.
Bu ülkede kadınlar neden devamlı öldürülüyor ve erkekler bu cinayetleri hangi dürtülerle işliyor derseniz...
O hâkime bakın ve bir diğer hâkime, savcıya, polise, politikacıya bakın...
Bu ülkenin kadınlarına onların gözlerinden, onların sözlerinden ve cüretinden bakın.
Sonra o erkek egemen iktidarın savunduğu ne varsa hepsini ateşe atıp yakın.
Ki;
Kadınlar, saçlarını diledikleri yerde diledikleri gibi savurabilsinler.
Kadınlar, akıllarını ve fikirlerini seslerini kısmadan uluorta haykırabilsinler.
Kadınlar, bedenlerini aşktan değil, sadece ve sadece şiddetten sakınmayı bilsinler.
Mine Söğüt / CUMHURİYET