Yatağa girmeden kombiye yanaşıyorsun.
Uyurken de yoksullaşma diye ayarını
kısıyorsun. Yorgan altındayım diyorsun ama
başın üşüyor. Yorganı kafana çekiyorsun
ayağın açıkta kalıyor.
Suç ne ayakta ne başta.
Döviz artıyor kazanıyorlar, döviz düşüyor yine onlar kazanıyorlar. Çalışarak-üreterek değil, yanaşarak büyüyen ekonomide kolay yoldan para kazanmanın faturası hep halka çıkıyor.
Sonuncuda da öyle oldu. Enflasyon olduğu yerde dururken hükümet faizleri düşürdü. Kararın maliyeti yüksek kur olunca, döviz garantili faiz hesabına dönüldü. Faizle-kurun arasındaki farkı kim mi ödeyecek? Elbette Hazine. Yani yaratılan krizin maliyeti yine milletin vergileriyle karşılanacak.
Bu köşede hep hatırlatıyorum. Ekonomi bir paylaşım ilişkisidir. Rakamlarla, bu ilişki kaybedenlerden gizlenir. Oysa atomun maddenin bütününün özelliklerini taşıması gibi... En küçük ekonomik ilişkiden bile genel durum gözlenebilir.
YÖNETİM KURULU ÇİFT MAAŞ DOLU
Türkiye, doları konuşurken ben ülkenin hem değerli hem stratejik şirketlerinden birine baktım. Türk Telekom’un sayfasını açtım. Yönetim Kurulu bölümünü tıkladım.
Şirketin yönetim kurulu başkanı Ömer Fatih Sayan. Eski AKP’li Bakan Fatma Betül Sayan’ın kardeşi. Bir başka görevi şirketin sitesinde şöyle tanıtılıyor: “21 Temmuz 2018 tarihinden beri Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir.”
Hemen altında bir başka yönetim kurulu üyesi var: Yiğit Bulut. O da on parmağında on yönetim kurulu üyeliği olanlardan. Türk Telekom onu şöyle tanıtıyor: “Bulut, Ağustos 2014 tarihinden bu yana Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak görev yapmaktadır.”
Aşağıya iniyorum. Eski AKP milletvekili Selim Dursun’u görüyorum. Özgeçmişindeki Taekwondo Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği ya da Sivas Demirspor Kulübü Başkanlığı’nın yanında bugüne dair bir ayrıntı var: “Temmuz 2018 tarihinden itibaren TC Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.”
Dahası…
Cumhuriyet tarihinde örneği var mı, bilmiyorum. Bugün Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin adı, Türk Telekom’un yönetim kurulu üyesi olarak orada duruyor. Nebati, bakanlıktaki işlerinden arta kalan zamana şirketi de eklemiş.
Biraz daha ilerliyorum. Enver İşkurt da yönetim kurulunda. Bu işin onun ikincil görevi olduğu özgeçmişinde şöyle anlatılıyor: “Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı görevini yürütmektedir.”
Kısacası Türk Telekom yönetimi, AKP’nin çift maaş üretim merkezi olmuş. Sadece bu görevin aylık ortalama getirisi, Türk Telekom tutanaklarına göre, 2021 yılında 33 bin 850 lira. Seneye Allah kerim!
Sadece yönetim kurulu değil. Şirketin durumunu daha iyi anlamak için Türk Telekom CEO’su Ümit Önal’ın özgeçmişini açıyorum: “2007 yılında Turkuvaz Medya Grubu’na katılarak 2015 yılına kadar sırasıyla ATV Genel Müdürlüğü, Reklam Grup Başkanlığı ve İcra Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuştur.”
İÇİ BOŞALTILDI DEĞERİ DÜŞTÜ
Kalanlar öteki ortakları temsil ediyor.
Mutlaka hatırlıyorsunuz. 1995’te kurulan Türk Telekom’un yüzde 55 hissesi, 2005 yılında, AKP hükümeti tarafından, 6 milyar 550 milyon dolara, Lübnanlı Hariri ailesinin şirketine satıldı. O gün şirketin değeri yaklaşık 12 milyar dolardı.
Gerisini okudunuz. Hatta yaşadınız. Şirketi kendi paralarıyla değil, Türk bankalarından topladıkları kredilerle devraldılar. Ardından “Özelleştirme başarısı” diyerek Araplara satılan Türk Telekom’un adım adım içi boşaltıldı. Kârları buharlaştırıldı. Daha da borçlandırıldı. Şirkete ortak olmaya devam eden devlet görevlileri ise olan biteni sessizce izledi. Sonunda da üç yıl önce, Türk ekonomisinin altın yüzüğü Türk Telekom hisseleri, bankalara rehin düştü.
Birkaç gün önce Varlık Fonu’nun, bankalara rehin düşen yüzde 55’lik hisseyi satın almak için görüşmelere başladığı haberini okuduk. Yani milletin varlığı Arap sermayesine önce verildi, sonra batırılmasına göz yumuldu, nihayetinde yine milletin parasıyla geri alınmaya çalışılıyor.
Şirketin piyasa değeri borsada resmen açıklanana göre 34.1 milyar lira. Dünkü dolar kuruyla 2.7 milyar dolar. Kısacası 16 yıl önce millete ait iken 12 milyar dolar görünen şirketin değeri, AKP’nin politikalarıyla neredeyse 5’te birine düştü. Daha açık söyleyelim ederinin 5’te 4’ünü birileri yedi!
YİNE ARAPLARA MI VERİLECEK!
Üstelik...
Borçlu dedik ya. Şirketin yüzde 55’lik hissesine bankaların el koymasına neden olan borç, faiz hariç 4 milyar 750 milyon dolar. Gel de matematikle çık işin içinden!
Dahası...
Kendi sitesinden aktaralım: “Türk Telekom, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile imtiyaz sözleşmesi imzalamıştır. Söz konusu imtiyaz sözleşmesinin süresi 21 yıldır.”
21 yıl 2026’da, yani dört sene sonra doluyor.
Yönetim kurulu listesini neden mi verdim?
Bundan sonra olacakları daha iyi anlayın diye. Bankalar, borçlarına karşılık mecburen el koydukları Türk Telekom’u satmak istiyor. Varlık Fonu, matematiğini kimsenin anlamadığı bu alımı yapmak için görüşme yapıyor. Satışın kaça olacağını kimse bilmiyor.
Varlık Fonu satın alıp ne yapacak?
Birkaç ay önce gazetelere düşen haber bu soruya cevap gibi: “Türk Telekom’un satışı için Arap yatırımcılar nabız yokluyor”.
Aynı filmi belki de yeniden izleyeceğiz!
Dolar düştü, dolar çıktı haberlerinin ortasında asıl meseleyi gözden kaçırmayın. Arap sermayesine ucuza satılan da, kur düşsün diye rahatça harcanan da, ikinci maaş olarak ödenen de milletin varlığı. Değer kaybeden, ucuzlayan da milletin malı. Her durumda kazananlar yanaşarak büyüyenler. Kaybeden de sizsiniz!
Yorganımızı kendimize göre diktiğimiz, kumaşının çalınmasına izin vermediğimiz gün ne başımız ne ayağımız üşüyecek. O gün doların ne olduğunu merak bile etmeyeceğiz.
Barış Terkoğlu / Cumhuriyet