12 Mart 2024 Salı

soL GÜNDEM - 12 MART 2024 -

'Modern Hayvan Bakımevi' projesini sunmuştu: AKP'li adayın öldürdüğü hayvanlarla fotoğrafları ortaya çıktı (soL) 

İYİP'ten istifa edip AKP'ye geçen, ardından AKP'den Eskişehir adayı olarak gösterilen Nebi Hatipoğlu'nun geyik ve yaban domuzu avladığı fotoğraflar ortaya çıktı.(https://haber.sol.org.tr/haber/modern-hayvan-bakimevi-projesini-sunmustu-akpli-adayin-oldurdugu-hayvanlarla-fotograflari)

8. Yargı Paketi Resmi Gazete'de yayımlandı (soL)

Emeklililere 3 bin lira bayram ikramiyesi öngören ve AYM'nin iptaline rağmen "silahlı örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" düzenlemesinin yer aldığı kanun yürürlüğe girdi.(https://haber.sol.org.tr/haber/8-yargi-paketi-resmi-gazetede-yayimlandi-391689)

Maden şirketine direnen 75 yaşındaki Hatice Kocabaş yargılanıyor (soL)

Denizli Avdan'da maden şirketine direnen köylülerden 75 yaşındaki Hatice Kocabaş, ektiği tarlaya giren 5 mühendisi darp ettiği iddiasıyla şirket tarafından açılan davada yargılanacak.(https://haber.sol.org.tr/haber/maden-sirketine-direnen-75-yasindaki-hatice-kocabas-yargilaniyor-391335)

Adıyaman'a açılması planlanan taş ocağına tepki: Köylüler ateş yakarak beklemeye başladı (soL)

Adıyaman'ın Koru köyünde açılması planlanan taş ocağına tepki gösteren köylüler alanda beklemeye başladı. TKP Adıyaman İl Genel Meclis Üyesi adayı Üregen, alana dayanışma ziyaretinde bulundu.(https://haber.sol.org.tr/haber/adiyamana-acilmasi-planlanan-tas-ocagina-tepki-koyluler-ates-yakarak-beklemeye-basladi-391688)

Patara’yı betonlaştıracak imar planı için mahkeme keşfi (Yusuf Yavuz-soL)

Antalya ve Muğla sınırlarındaki Patara ÖÇK Bölgesi için hazırlanan Nazım İmar Planı’nın iptali için açılan davada 15 Mart’ta bilirkişi keşfi yapılacak.

Antalya’nın Kaş ilçesi ile Muğla’nın Seydikemer ilçelerini kapsayan Patara Özel Çevre Koruma (ÖÇK) Bölgesi için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan 1/25 bin Ölçekli Nazım İmar Planı’nın iptali istemiyle açılan davada 15 Mart’ta bilirkişi keşfi yapılacak.

Davacı STK’lardan biri olan Kaş Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Ahmet Murat Akoy, “İkinci konut/villa üretmeyi hedefleyen mevcut planın iptal edilerek Patara’nın ‘Özel Çevre’ ve SİT ilan edilme sebepleri olan ekolojik, biyolojik, doğal, tarihsel, arkeolojik, kültürel ve tarımsal değerlerini ve nesli tükenme tehlikesi altında olan Caretta Carettaları güvence altına alan, koruma amaçlı planlama yapılmasını önemle arz ediyoruz” çağrısında bulundu.

Eşsiz kumsalı, zengin biyolojik çeşitliliği ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Likya uygarlığına ait antik kentleri barındıran Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi, Antalya’nın Kaş ilçesi ile Muğla’nın Seydikemer ilçelerinin sınırları içerisinde bulunuyor.

Patara ÖÇK bölgesi kaçak ve plansız yapılaşma kıskacında

İki ilin sınırını çizen efsanelere konu olmuş Eşen Çayı’nın ortasından geçtiği Patara ÖÇK Bölgesi’nin sahili, Caretta caretta türü Akdeniz Deniz kaplumbağalarının da tüm Akdeniz’deki önemli yuvalama alanlarından biri olarak biliniyor. Patara, Letoon ve Ksantos antik kentlerini de kapsayan arkeolojik sit alanlarının yanı sıra Patara Kumsalı ve Fırnaz Koyu gibi doğal sitlerin de yer aldığı ÖÇK Bölesi uzun süredir kaçak ve plansız yapılaşma baskısıyla karşı karşıya.

Bakanlığın planına yeni yapılaşma getireceği için dava açıldı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 2022 yılında Patara ÖÇK Bölgesi için hazırlanan 1725 binlik Nazım İmar Planı, yapılan itirazların değerlendirilmesinin ardından 5 Haziran 2023 tarihinde onaylanarak askıya çıkarıldı. Ancak yeni yapılaşma alanları yaratan ve betonlaşma baskısını artırmaya yönelik olduğu ileri sürülen plana karşı WWF-Türkiye, Mimarlar Odası Antalya Şubesi ve Kaş Çevre ve Kültür Derneği iptal davası açtı.

Planlama alanında Kaş Belediyesi'nin sattığı parseller de var

Kaş Belediyesi’nin geçtiğimiz aylarda satışa çıkardığı ve bir kısmının satışını gerçekleştirdiği parseller de planlama alanı içerisinde yer alıyor. Korunan alan içerisinde yer alan parseller, düşük yoğunluklu tercihli kullanım alanı olarak ayrılan bölgedeki ikinci konutların bitişiğinde yer alıyor. Kaş Belediyesi, Kasım 2023’te toplu halde ihaleye çıkardığı söz konusu parsellerden ikisinin satışını geçtiğimiz Ocak ayında gerçekleştirmişti.

‘Plan değişikliği korumaktan uzak ve mevzuata aykırı' iddiası

Antalya 4. İdare Mahkemesi’nde görülen davada 15 Mart’ta planlama alanında bilirkişi keşfi yapılacak. Bakanlığın hazırladığı Nazım İmar Planı, Antalya ve Muğla illerinin sınırları içerisindeki Patara ÖÇK Bölgesi’nde 364.37 kilometrekarelik alanı kapsıyor. Patara ÖÇK Bölgesi içerisindeki, doğal, kültürel, tarihi ve arkeolojik değerler ile ekolojik dengenin korunmasını amaçlayan planın ikinci konutlara yönelik yeni yapılaşma alanları yaratacak olması amaçlarıyla çelişkili bulunurken açılan iptal davasında “Yapılan bu plan değişiklikleri önceki mahkeme kararlarına aykırı, Kaş'ın doğal ve tarihi güzelliklerini korumaktan uzak, yapılaşmaya yol açan, SİT alanlarına baskıyı artıracak, zeytinlikleri kısmen yapılaşmaya açan bir plan değişikliği olmakla planlama ilkelerine ve mevzuata uygun değildir” ifadelerine yer verildi.

Bakanlık izniyle toplu konut projesi yapılabilecek

Bakanlığın hazırladığı Nazım İmar Planı plan notlarında, “Bu plan içerisinde inşa edilecek turizm tesisleri, resmi kurum ve kuruluşlara ait yapılar, toplu konut projeleri, günübirlik yapılar, ibadet yerleri, özel eğitim ve sağlık tesisleri, tarım ve hayvancılık tesisleri” gibi başlıklara yer verilerek söz konusu projelerin Bakanlığın görüşü alınarak yapılabileceği kaydediliyor.

Bakanlık 'uygun' görürse taş ve kum ocağı işletebilecek

Plan notlarının kamu arazileriyle ilgili bölümünde ise kesin korunacak alanlar ile orman alanları dışında kalan 2/B arazilerinde Bakanlığın uygun görüşü alınarak irtifak hakkı ve üst hakkı tesisine izin verilebileceği kaydedilerek, “Bu alanlarda, planda belirtilmemesine rağmen kamu yararına yönelik ihtiyaç duyulabilecek alt yapı tesis alanları ile taş, çakıl ve kum ocağı, ilgili plan hükümlerine uygun olmak ve Bakanlığın olumlu görüşü alınman kaydı ile tahsis, takas, devir, kiralamaya, irtifak hakkı ve üst hakkı tesisine konu edilebilir. Ancak hiçbir suretle kamu ya da özel kişi veya kurumlara satışı yapılamaz” ifadelerine yer veriliyor.

Kamu arazileri gerçek ve tüzel kişilere satılabilecek

Planlama sınırları içindeki mevcut taş ve kum ocaklarının çevre kirliliği yaratmayacak şekilde gerekli tedbirlerin alınacağı kaydedilen plan notlarında, mevcut ocakların ruhsat sürelerinin uzatılmayacağı, yeni kum ve taş ocağı kurulamayacağı belirtiliyor. Plan notlarında ayrıca korunan alan ve orman arazileri dışındaki alanlardaki kamu arazilerinin Bakanlığın uygun görüşü alınmak kaydıyla bir başka kamu kurum ve kuruluşu ile gerçek ve tüzel kişilere satışı, tahsisi ve kiralaması yapılabileceği belirtiliyor.

Akoy: 'Nekropol, ikinci konut alanına dönüştürülecek'

Konuyla ilgili açıklama yapan Kaş Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Ahmet Murat Akoy, Bakanlığın hazırladığı planda, Patara antik kentinin nekropol alanlarının ikinci konut alanına dönüştürüleceğini belirterek söz konusu alanların 1. ve 2. Derece arkeolojik sit ilan edilmesi gerektiğini söyledi. Kaş Gelemiş Mahallesi sınırlarındaki söz konusu alanın mevcutta 3. Derce arkeolojik sit alanı statüsünde olduğuna değinen Akoy, “Bu Alanla ilgili Koruma Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Orhan Kuntay ve Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu’nun muhalefet şerhi bulunmaktadır. Bu şerhte, ‘Patara’nın bu bölgesinin de hassas bir sit olduğu ve korumanın önem taşıdığı, birinci veya ikinci derece arkeolojik ve doğal sit ilan edilmesi gerektiği’ vurgulanmaktadır” diye konuştu.

‘Yeni villa inşaatlarına yol açacak plan iptal edilsin' çağrısı

Planlama alanındaki kaçak yapılaşmanın da tasfiye edilmesi gerektiğinin altını çizen Akoy, yedi yıl süren bir çalışma sonucu hazırlanan bölgeyle ilgili Koruma Amaçlı İmar Planı’nın uygulanması gerektiğine işaret ederek şunları dile getirdi: “Üç farklı koruma statüsü olan bu özel ekosistem üzerinde yükselen villaları yasallaştıracak ve bir o kadarının daha inşa edilmesine sebep olacak bu planlama yanlışından kesinlikle vazgeçilmelidir. Yıllarca dava konusu olan, mevzuata aykırı ve yıkım kararı bulunan kooperatif villalarının, ‘hakkaniyet’ ilkesine aykırı olarak ödüllendirir gibi ‘Ticaret-Turizm- Konut Karma Kullanım Alanı (TTKKKA) olarak planlanmış olması, bilimsel ve çağdaş planlama anlayışına, Şehircilik İlkeleri ve Planlama Esasları ile birlikte, kamu yararı ve vicdanına aykırıdır.”

Patara'nın Unesco gündemiyle çelişiyor

Bakanlığın hazırladığı dava konusu Nazım İmar Planı’nın ‘hedefler’ bölümünde yer alan korumayla ilgili ifadelerin yapılaşmaya yönelik notlarla çeliştiğini dile getiren Kaş Çevre ve Kültür Derneği Başkanı Ahmet Murat Akoy, ekolojik etkilenme bölgesi niteliğindeki sulak alan, sazlık ve orman alanlarının yapılaşmaya yönelik planlandığını belirterek, “Bu alanların ikinci konut /villa yapımına dönük planlanması, biyolojik, ekolojik, tarihi ve tarımsal değerlerin üzerinde baskı yaratacak, eşsiz ekosistemin geri dönüşü olamayacak şekilde beton altına alınıp tahrip edilmesine neden olacaktır. Bu durum Bern Sözleşmesi Tavsiye kararlarını ihlal etmekte, Barcelona Sözleşmesi protokollerine aykırı hareket edilmekte ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, Patara’nın UNESCO Dünya Mirası Listesine alınması yönündeki çabalarına zıtlık teşkil etmektedir” görüşünü savundu.

Yönetim güncellenerek hayata geçirilmeli

Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi için hazırlanan Yönetim Planı önerilerinin güncellenerek acilen hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Akoy, Patara’nın taşıma kapasitesinin de hesaplanarak söz konusu alanların plan değişikliğine konu edilmemesi gerektiğini belirtti.

Patara'da koruma amaçlı planlama yapılmalı

Doğal ve kültürel mirasın yalnızca turizm çeşnisi olarak görülmesinin olumsuz sonuçlarının Kaş’ın her yerinde görüp yaşadıklarını dile getiren Akoy, “İkinci konut/villa üretmeyi hedefleyen mevcut planın iptal edilerek Patara’nın ‘Özel Çevre’ ve SİT ilan edilme sebepleri olan ekolojik, biyolojik, doğal, tarihsel, arkeolojik, kültürel ve tarımsal değerlerini ve nesli tükenme tehlikesi altında olan Caretta Carettaları güvence altına alan, koruma amaçlı planlama yapılmasını önemle arz ediyoruz” dedi.

Bilirkişi heyetinden çelişkili görüş

Antalya 4. İdare Mahkemesi’nin açılan iptal davasıyla ilgili atadığı bilirkişi heyetinin 15 Mart’ta keşif yapacağını söyleyen Akoy, “Patara için ataması yapılan bilirkişi heyeti içinde, iki ay önce Kaş’ın en değerli alanlarından biri olan, Doğal Sit ve Kaş Kekova Özel Çevre Koruma Alanı içinde bulunan, Arkeolojik ve Tarihi Sit ile çevrili zeytinlik arazilerden oluşan Limanağzı bölgesini yapılaşmaya açan plan için olumlu raporlama yazan aynı heyetin de görevlendirildiğini görüyoruz. 2015 yılından günümüze Limanağzı bölgesi önce Turizm Alanı ve daha sonra Ekoturizm Alanı olarak üç defa imara açılmak istenmiş, ODTÜ, Dokuz Eylül ve Akdeniz Üniversitelerinden atanan bilirkişilerce hazırlanmış üç rapora istinaden bu planlar iptal edilmişti. Dördüncü defa atanan heyetin ilk üç heyetten farklı görüş bildirmesine anlam veremediğimizi ve bu durumun takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz” diye konuştu.

Bakanlığın iftar ve sahur menüsü milleti aç bırakır - Deniz Ayhan / SÖZCÜ

 Sağlık Bakanlığı, Ramazan ayı için en uygun fiyattan bir menü sundu. 4 kişilik bir aile 31 bin lira harcamak zorunda. Halk bu sofrayı nasıl kursun.

Sağlık Bakanlığı, Ramazan ayında sağlıklı beslenmek için gıda tavsiyelerini sıraladı. Bakanlık hazırladığı listede; iftar, sahur ve ara öğünde alınması gereken gıdalara örnek verdi. Bakanlığın en ucuzundan hazırladığı listesine göre oruç tutmak isteyen bir kişinin bir günlük iftar, ara öğün ve sahur maliyeti 257.75 TL’yi buluyor. 4 kişilik ailenin bir günlük oruç maliyeti ise tam 1031 TL. Asgari ücretli bir aile bu tavsiye ile ancak 16 gün, emekli ailesi de 9.5 gün oruç tutabiliyor. Bakanlığın listesine göre oruç tutan dört kişilik bir ailenin aylık masrafı 30 bin 930 lirayı buluyor.

‘ÖĞÜNLERİ ATLAMAYIN’ ÖNERİSİ

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın imzasıyla sunulan öneride “Yeterli ve dengeli beslenmenin sürmesi için sahur öğünü atlanmamalı, ana öğün ve ara öğünler yapılmalıdır. Öğünlerde beş besin grubundan sağlıklı ve dengeli seçimler gereklidir” denildi. Sahur, ara öğün ve iftar menülerine şu şekilde yer verildi: SAHUR: Süt, yoğurt, peynir (75 gram 17.5 lira), yumurta (1 adet 2.25 lira), tam tahıllı ekmekler (2 dilim 2 lira), çiğ sebze-meyve gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılabilir ya da çorba (1 kase 10 lira), zeytinyağlı yemekler (Porsiyon 15 lira), yoğurt (180 gram 17 lira) ve salatadan (kase 15 lira) oluşan bir öğün tercih edilebilir.

‘BİZİMLE DALGA GEÇER GİBİ’

İFTAR: Orucun zeytin ya da hurma ve su ile açılmasından sonra yemeğe çorba ve salata ile başlanabilir. Devamında etli sebze yemeği veya yağsız et yemeği ve zeytinyağlı sebze yemeği, salata veya söğüş, 1-2 dilim ekmek veya küçük bir porsiyon pilav veya makarna tüketilebilir.

ARA ÖĞÜN: İftar ve sahur arasında ise meyve, kuru meyve, kabuklu yemiş, süt ve yoğurt ile meyve ve sütlü tatlılar tercih edilebilir. Sağlık Bakanlığı’nın önerdiği 30 günlük Ramazan menüsünü görenler tepkilerini sosyal medyada şöyle dile getirdi: “Bakanlığın en ucuz ve sağlıklı menü diye önerdiği ürünleri bir asgari ücretli ya da emekli nasıl alabilir. Milletle dalga mı geçiyorlar?”

Deniz Ayhan / SÖZCÜ


Tarlaya imar sözü verdi, ikiz plazayı kaptı - Özgür Cebe / SÖZCÜ

Rüşvet suçlamasıyla 10 yıl hapis cezası istemiyle yargılanan Bağlar’ın AKP’li Başkanı Hüseyin Beyoğlu’nun son icraatı ihbarla ortaya çıktı. Arsanın imara açılacağını söyleyip iş insanının iki plazasını 10’da 1’i fiyatına aldı. Yetmedi arsadan pay istedi...

İş insanı H.E., iki yıl önce kendisine ait 850 dönüm susuz tarla vasıflı araziye bungalov evleri, hayvanat bahçesi, mesire alanı vs. yapabilmek için projesini Diyarbakır’ın Bağlar Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu’na götürdü. Beyoğlu, “Size gerekli kolaylıkları sağlayacağız. Gerekirse o bölgeye özel imar izni uygulanması için sizlere yardımcı olacağım” sözünü verdi. Ancak Diyarbakır’ın en gözde bulvarı Şanlıurfa karayolu üzerinde H.E.’ye ait 3’er katlı iki ayrı plazanın da kendisine satılmasını da istedi.

350 DÖNÜM ARAZİYİ  İSTEDİ

H.E., 10’da 1’i fiyatına plazaları Beyoğlu’na sattı. 12.5 milyon liraya alınan plazalardan birinin tapusu Beyoğlu’nun eşi Dürdane Beyoğlu’na, yüzde 50’si işadamı H.E.’ye ait olan ve 7.5 milyona satın alınan ikinci plazanın tapusu da kızının adına yapıldı. İkinci plazanın diğer yüzde 50’lik hissesini de AKP eski milletvekili Ebubekir Bal’dan satın alındı. Plazaların tanesinin şu anda güncel rakamla 100 milyon liranın üzerinde olduğu öğrenildi.  Beyoğlu’nun plazaları aldıktan sonra imar sözüyle uzun süre oyaladığı iş insanına 850 dönümlük arazinin 350 dönümünü de kendisine vermesini istedi. H.E. bunun üzerine İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerine yaşadıklarını anlattı.

EŞİ AKP’DEN ADAY OLMUŞTU: Beyoğlu’nun eşi Dürdane Beyoğlu, 25. Dönem AKP milletvekili aday adayı olmuştu. “Diyarbakır’a kadın eli değecek” demişti.

10 yıla kadar hapsi isteniyor

Diyarbakır’ın AKP’li Bağlar Belediye Başkanı Hüseyin Beyoğlu, bir süredir icraatından öte rüşvet iddialarıyla gündeme geliyor. Son olarak Beyoğlu, yardımcısı Sıddık Aycıl ve İmar Müdürlüğü çalışanı Fırat Kılıç’a rüşvet davası açıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında şüpheliler hakkında 10 yıla kadar hapis cezası istedi. Sıddık Aycıl ile Fırat Kılıç tutuklanırken Beyoğlu’nun ifadesi alındı ve yurtdışına çıkış yasağıyla serbest bırakıldı. Son iddialarla ilgili iş insanı H.E.’nin ifadeleri mülkiye müfettişlerinin idare yönden yürüttüğü soruşturma raporlarına da yansıdı. Bakanlığın idari yönden soruşturmasını tamamladıktan sonra önümüzdeki günlerde adli yönden de Beyoğlu ve ilgili görevliler hakkında soruşturma yürütülmesi için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına da ayrıca suç duyurusunda bulunacakları öğrenildi.

Özgür Cebe / SÖZCÜ


Sayılarla 2023 yılı vergi inceleme sonuçları; inceleme oranı yüzde 1,66 - Murat Batı / T24

 

2023 yılında faal gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yüzde 1,66’sı incelemeye tabi tutulmuş.  Türkiye genelindeki mükelleflerin inceleme oranlarına bakıldığında, faal mükellef sayısı artmasına rağmen 2023 yılında vergi inceleme oranı düşüş göstermiştir

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu madde 41 uyarınca hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla kurumlar her yıl faaliyet raporu hazırlar ve yayımlar. Her kurumun kendi web sayfasında bu raporlara ulaşılabilir.

Vergi Denetim Kurulu da 2023 yılına ilişkin faaliyet raporunu 11 Mart 2023’te yayımladı.

Söz konusu Raporda Vergi Denetim Kurulu’nun (VDK) 2023 yılında vergi incelemelerine ilişkin faaliyetleri verilerle anlatılmaya çalışıldı. Bu verilerin bir kısmını birlikte analiz etmeye çalışalım.

Vergi müfettişi sayısı her geçen gün azalıyor

Amacı ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olan vergi incelemesi, mükellefin ödediği verginin; defter, hesap, kayıt ve belgeler ile gerekli olduğu takdirde yapılacak muhasebe dışı envanter ve araştırmalardan sağlanacak emarelere uygunluğunu saptayıp sağlamaktır. Vergi incelemesini ise ekseriyetle Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı (VDK) yapar.

646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 27990 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanması ile Maliye Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleri kaldırılmış ilgili kurumları tek bir çatıda altında toplamak amacıyla 10 Temmuz 2011’de Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı kurulmuştur.

Bu kapsamda vergi incelemesi genel olarak Vergi Denetim Kurulu bünyesinde görev alan vergi müfettiş ve yardımcıları tarafından yerine getirilir.

Aşağıdaki tabloda Vergi Denetim Kurulu’nun kuruluşunu müteakip yıldan bu yana vergi müfettişi ve vergi müfettiş yardımcılarının sayıları yer almaktadır. Bu sayılar ilgili yıl faaliyet raporlarından alınmıştır.

VDK Faaliyet Raporuna (syf.14) göre 31 Aralık 2023 itibariyle 7 bin 227 vergi müfettişi bulunmaktadır. Özellikle son dönemde sosyal medya hesaplarında yaptıkları ilanlardan anladığım kadarıyla bu meslekten ayrılan müfettişlerin sayısı da azımsanmayacak kadardır.

Vergi Denetim Kuruluna tahsis edilen bütçe tutarı

2023 yılında Vergi Denetim Kurulu Başkanlık bütçesine yaklaşık olarak 4 milyar 534 milyon 184 bin TL ödenek tahsis edilmiş olup, bu ödeneğin 4 milyar 446 milyon 338 bin TL’si harcanmıştır. Tahsis edilen ödeneğin harcanma oranı yüzde 98,06’tür.

Vergi inceleme sonuçları

2023 yılında yapılan incelemelerin yüzde 17,31’i tam incelemelerden oluşmaktadır. Tam inceleme, bir mükellef hakkında, bir ya da birden fazla vergi türü için bir ya da daha fazla vergilendirme dönemine ilişkin her türlü iş ve işlemlerin bütün matrah unsurlarını da kapsayacak şekilde yapılan inceleme türüdür. Sınırlı inceleme ise, tam inceleme haricinde bulunan vergi incelemesidir.

Aşağıdaki tabloda 2017-2023 yılları tam ve sınırlı inceleme sayıları bulunmaktadır.

2023 yılında toplamda 128 bin 420 adet inceleme yapılmış bunun 195 bin 799 adedi sınırlı; 40 bin 998 adedi ise tam incelemedir. 2019 yılında yapılan incelemelerin yüzde 26,36’sı, 2020 yılında yapılan incelemelerin yüzde 26,07’si, 2021 yılında yapılan incelemelerin yüzde 21,27’si, 2022 yılında yapılan incelemelerin yüzde 19,36’sı ve 2023 yılında yapılan incelemelerin ise yüzde 17,31’i tam incelemelerden oluşmaktadır.

2023 yılında inceleme oranı yüzde 1,66

2023 yılında 60.242 mükellef incelenmiş, incelenen mükellefler için tarhı istenilen toplam vergi tutarı 17.452.475.511-TL, kesilmesi önerilen toplam ceza tutarı ise 37.220.156.575-TL olmuştur.

Aşağıdaki tabloda son 7 yılın inceleme oranları bulunmaktadır.

2023 yılında faal gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yüzde 1,66’sı incelemeye tabi tutulmuş.  Türkiye genelindeki mükelleflerin inceleme oranlarına bakıldığında, faal mükellef sayısı artmasına rağmen 2023 yılında vergi inceleme oranı düşüş göstermiştir.  

VDK tarafından yayımlanan faaliyet Raporunda; “yukarıda yer verilen tabloda hakkında vergi incelemesi yürütülen faal gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin oranı bulunmaktadır. Ancak bu oran denetlenen mükellef sayısını ifade etmemektedir. Artan teknolojik imkân ve veri kaynakları sayesinde tüm faal gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri nezdinde risk analizleri yapılmakta, yalnızca riskli görülen mükellefler vergi incelemesine sevk edilmektedir. Diğer taraftan hakkında vergi incelemesi yapılması gereği görülmeyen mükellefler nezdinde diğer denetim araçları da kullanılabilmektedir.” denilmektedir.

Ancak her ne kadar bu şekilde bir açıklama yapılsa da sağlıklı bir vergileme açısından bu oran maalesef yeterli değildir. Vergi denetiminin tez elden ele alınıp farklı formülasyonlar üreterek alternatif çözümler üretilmek zorundadır.

Rapor sayısı

2023 yılında Vergi Müfettişlerince yürütülen vergi incelemeleri sonucunda 153.819 adet rapor düzenlenmiştir. Bu raporlardan iade ve kabul raporları dâhil 101.764 adedi vergi inceleme raporu, 19.934 adedi vergi tekniği raporu (sahte ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ve/veya kullanma incelemeleri de dâhil olmak üzere), 18.842 adedi vergi suçu raporu, 13.193 adedi görüş ve öneri raporu, 86 adedi ise diğer raporlardan oluşmaktadır.

Aşağıdaki tabloda vergi türlerine göre inceleme verileri görülmektedir.

İnceleme konularına göre inceleme sayıları

İnceleme konularına göre inceleme sayıları aşağıdaki tabloda yer almaktadır. Buna göre sektörler veya inceleme konuları itibarıyla yapılan risk analizleri veya inceleme taleplerine ilişkin oluşturulan görevler sektörel vergi incelemeleri, vergi iade taleplerine istinaden veya riskli vergi iadelerinin denetimine ilişkin oluşturulan görevler vergi iade incelemeleri, VUK m.359’da yer verilen kaçakçılık fiillerine ilişkin oluşturulan görevler vergi kaçakçılığı incelemeleri olarak sınıflandırılmıştır.

Ezcümle

2011 yılında vergi denetim birimleri tek çatı altında toplanarak Vergi Denetim Kurulu (VDK) Başkanlığı oluşturuldu. Ancak bu birleşmeyi özellikle de vergi denetiminde etkinsizlik özelinde birçok kişi eleştirdi. Haklı çıktılar mı? bu sorunun cevabını size bırakayım. Zira VDK bünyesinde çok kıymetli müfettişler tüm gayretleriyle çalışmaktalar. Kendilerini canı gönülden kutluyorum.

Ancak gel gelelim vergi inceleme elemanı sayılarının bu denli az olmaları ve daha da önemlisi özellikle son üç yılda Kurul’dan ayrılanların fazlalığı vergi denetimini maalesef olumsuz etkilemektedir. Özellikle vergi inceleme oranları oldukça düşük. Elbette yoklama gibi diğer denetleme yolları bulunmakta ama sizlerin de çok iyi bildiği üzere vergi incelemesi bambaşka bir amaca hizmet etmektedir.

Uzatmadan gerek müfettiş sayıları gerekse de etkin inceleme oranları vergi denetiminin daha sağlıklı işleyebilmesi adına artırılması gerekmektedir.

Resmi doğru görüp yerinde analiz yapmak memleket meselesidir…

Murat Batı / T24


11 Mart 2024 Pazartesi

Cumhuriyet KÖŞEBAŞI - 11 MART 2024 -

 



Yargıdaki rüşvet bataklığının belgeleri (Barış Terkoğlu)

Yıkanmaya giriyorsun, çamurla çıkıyorsun. Sorun ne sabun ne lifte. Suyu kirletmişler, suyu!

Sabah uyanıyoruz yargı haberiyle güne başlıyoruz. Akşam bir başkasıyla uykuya dalıyoruz. Ne kadar çok mahkeme haberi okuyoruz.

Herkesin kendi işini savcıyla ve hakimle gördüğü bu kara düzende mesele sadece adaletin itibarsızlaşması değil. Sistemde herkesin herkesle kavgası var. Bir yanda ülkücüler, bir yanda Hakyol, bir yanda İstanbul grubu. Bir yanda bakan bir yanda bakan yardımcıları. Bir yanda Çağlayan Adliyesi bir yanda Anadolu Adliyesi.

İşte "herkesin herkesle savaştığı" bu sistem, bazı davalar üzerinden etkisini gösteriyor. Dosyaların içinden kamuoyuna şaşırtıcı bilgiler sızıyor. Dilan Polat dosyası da bunlardan biri.

Hatırlarsınız, size savcısının hikayesini anlatmıştım. Çağlayan Adliyesi’nde görev yapan Savcı G.K., daha önce başsavcıyla ters düşmüştü. Yürüttüğü bazı soruşturmalarda usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle Savcı G.K. HSK’ya şikayet edilmişti. Savunma veren G.K. ise başsavcı ve vekilini suçlamış, kendisinden kritik FETÖ dosyalarının da aralarında olduğu bazı dosyaların kapatılmasının istendiğini söylemişti. Savcı hakkında geçen günlerde HSK’dan kınama cezası çıktı. Bu arada Savcı G.K. Çağlayan’dan Anadolu Adliyesi’ne gönderilmişti. Oradaki Başsavcı ile de Çağlayan Adliyesi arasında sorunlar vardı. Savcı G.K. burada, bu kez başsavcıyı da yanına alarak kavga etmeye devam etti. Dilan Polat soruşturmasını yürüterek popüler bir hikayenin de parçası haline gelen Savcı G.K. hakkında, Dilan Polat soruşturmasının detaylarını dışarıya servis ettiği gerekçesiyle yeni soruşturma açıldı. Bu arada Savcı G.K.’nın eşinin Adnan Oktar Yapılanması’nın eski mensubu olduğu ortaya çıktı. Erzurum’a gönderilen Savcı G.K. emekli oldu.

Her şeyi özetlemek kolay değil. Bu iç kavgalar gazeteciler için ise bir fırsat. Zira sızan belgelerin her biri haber değeri taşıyor.

"BENDEN RÜŞVET İSTEDİLER" DİLEKÇESİ

Önümde iki ayrı kritik belge var. Biri Savcı G.K.’yı açıkça rüşvetle suçluyor. Belgeden ilk kez Gazeteci Seyhan Avşar Halk TV’de bahsetti. Dilan Polat dosyasındaki sanıklardan Ahmet Gün, Savcı G.K.’dan ve soyadını bilmediği ‘Komser Ahmet’ten şikayetçi olmuştu. Dilekçeyi okuyorum, 3. Maddesi kritik: "Soruşturma dosyası kapsamında menfaat talebi". Suç tarihi olarak ise 1 Kasım 2023 ve 16 Kasım 2023 yazıyor. Bu tarihlerin önemini şikayetçi şöyle belirtmiş: "Kızım C.N.G.’nin Emniyet’teki telefonu ile eşimin aranarak Bitcoin istenilme talebi". (C. Nur Gün’ün de şikayetini 21 Aralık’ta Cumhuriyet’te haberleştirmiştim)

Dilekçede olayın devamı şöyle anlatılmış: "(…) Komser Ahmet’in tarafıma ‘savcı gönderdi’ diyerek taleplerinin nasıl jandarmadan gizlenmeye çalışıldığı, (…) Kamera kayıtlarının dosya içine alınarak Komser Ahmet hakkında ve onu peşimden gönderen Cumhuriyet Savcısı hakkında kamu davası açılmasını talep ederim."

Yani Dilan Polat dosyası şüphelisi Ahmet Gün, hem Savcı G.K.’yı hem de onunla iş tutan polisleri rüşvetle suçlamış. İddiaya göre ‘Komser Ahmet’ denilen kişi de bu dilekçeden sonra görevden alınmış.

RÜŞVETİ AL-VER KONUŞMALARI

Gelelim ikinci belgeye…

İlk kez duyacağınız bu belge ise belli ki Savcı G.K. kaynaklı. Daha önce bahsettiğim soruşturmalardan birinde, işadamı M.A.’dan rüşvet almakla suçlanan Savcı G.K., işadamı M.A. dosyasındaki bazı WhatsApp konuşmalarını devletin ilgili birimlerine sunmuş. Bu konuşmalara dayanarak özetle "ben değil asıl onlar rüşvetçi" demiş.

O mesajlaşmaları açıp okudum. İçinden bazı cümleleri aktarayım: "Görüşeyim çözülür istenilen parayı versin yeter ki", "Abi ne Fetösü ne başka bir şey çözemeyecekleri iş yok, sen biliyorsun, parayı yeter ki koysun",  "gönderdin mi emaneti kardeş", "yukarısı bende sen parayı gönder yeter ki, her türlü bağlarım en tepeye ulaşırım gerekirse, hepsi aç", "senin içişleriyle bağın var mı hala, çok sevdiğim T.  Abi var Emniyet’in araç işlerini yapmak istiyorlar, S.’nin akrabası yapıyor demişler ama yapan da akraba filan değil yukardan bağlantı kurarsan alırsın diyorlar", "sen getir, para ve kadın varsa sorun yok, direkt görüşüyorum ben S. ile, işlerimizi de bitirtiyoruz sen getir işi", "500’e kadar bağlarım, mahkeme işi bende, bu paralara dosya çözülmez normalde, hele böyle dosyalar", "halloldu, elden teslim ettim, 180 verdim, 170 de iş bitiminden sonra", "Ben hallettireceğim, görüştüm Ş. Abi’yle de Ankara’yla da, parada anlaşırsak çözecekler", "diğer işle alakalı S. ile görüştüm ben para transferini Perşembe günü yapacaklarmış 4.5 milyon"…

ERDOĞAN’A VE AİLESİNE KÜFÜRLER

Görüşmeler 2020-2022 aralığında. İçinde Cumhurbaşkanı ve ailesi dahil bazı kritik isimlere yönelik küfürlerin havada uçuştuğu konuşmalarda rüşvetler, ihaleler, dosya kapatmaların bedelleri konuşuluyor.

Sonuç olarak…

Yargı içinde bir savaş var. İki taraf da birbirini rüşvetle suçluyor. Birbiri aleyhinde çeşitli belgeler, yazışmalar, deliller sunuyor. Biz gazeteciyiz, hangi taraf rüşvetçi, iki taraf da mı bilemeyiz. Adalet Bakanlığı’nın da HSK’nın da parçası olduğu bu skandalları soruşturmak bir yana üstünü örteceği açık. Devletin denetleyici güvenlik kurumlarının bu skandalı soruşturup açığa kavuşturması gerekiyor. Bu yapılmadan, mahkemelerden çıkan hiçbir kararın ikna ediciliği olmaz.

Sular sabundan bile temiz olsun ki çamur kaderimiz olmasın.

                                                   /././

Sonuç artık belli oldu (mu?) (Ergin Yıldızoğlu)

Çoğunluğu Cumhuriyetçi Parti yanlısı hâkimlerden oluşan yüksek mahkeme son iki hafta içinde aldığı iki önemli kararla Trump’ın önünü açtı. Trump, “Süper Salı” önseçimlerinde 15 eyaletten 14’ünü kazandı; tek rakibi Nikki Haley yarıştan çekildi. New York Times’da deneyimli araştırmacı yazar Thomas B. Edsall (83) bu gelişmeler üzerine, konuştuğu siyaset bilimcilerinden, kamuoyu yoklaması uzmanlarından, her iki partiden kampanya stratejistlerinden dinlediklerinden hareketle, “Bunlar -son gelişmeler. EY- sonuç artık belli oldu anlamına gelebilir” diyordu. Dahası, tüm büyük kamuoyu yoklamalarında Trump çok az farkla da olsa önde gidiyor. Ancak başka gelişmeler de var.

YÜKSEK MAHKEMENİN YAPTIĞI...

Yüksek mahkeme, eyaletlerin, anayasanın 14. ek maddesine dayanarak 6 Ocak ayaklanmasını desteklediği, seçim sonuçlarını kabul etmediği gerekçesiyle Trump’ı, başkanlık seçimi oy pusulasından çıkaramayacağına karar verdi: Bu konu, eyaletlerin değil Kongre’nin yetki alanına giriyor. Yüksek mahkemenin ikinci kararı, siyasi açıdan çok daha önemliydi: Trump’ın, başkan olduğu için 6 Ocak kalkışması kapsamında suçlanamayacağına ilişkin itirazını görüşmeyi 25 Nisan’a bıraktı.

Bu karar, diğer itirazların da yüksek mahkeme önüne gelmesini teknik olarak kasım sonrasına bırakarak Başkan Biden’ın kampanyasına büyük bir darbe vurmuş oluyordu. Eğer bu davalar gündeme gelebilecek olsaydı, her duruşma medyada tartışılacak, Trump’a yönelik 91 ağır suçlamanın bilgileri seçmene, özellikle de yaklaşık yarısı olup biteni izleme şansına sahip olmayan tarafsız seçmene ulaşabilecekti. Biden ve Trump arasındaki fark birkaç puan içinde dalgalandığından bu bilgilendirme olanağı, Biden’ın kazanma şansını artırmak açısından büyük öneme sahipti.

Yüksek mahkemenin kararlarından hareketle iki sonuç çıkarmak olanaklıdır. Birincisi, daha önce de kürtajı serbest bırakan yasanın iptal edilmesinde izlediğimiz gibi yargıyı ele geçiren, hakları, özgürlükleri sınırlayabilmenin ötesinde siyasi düzeni de şekillendirmeye başlayabiliyor. İkincisi eğer Trump Beyaz Saray’a geri dönerse, hakkındaki tüm suçlamaları iptal etmenin yanı sıra ABD’nin siyasitoplumsal yapısını, “yüksek mahkeme”yi kullanarak istediği gibi değiştirme olanağına kavuşacak. Trump’ın akli melekelerini hızla kaybediyor olması da büyük bir sorun yaratmayacak. Çünkü bu kez Trump’ın etrafında, deneyimli, “atanmışları ve derin devleti tasfiye etmeye kararlı”, kendi kadrolarını, değişim programını, Heritage Foundation eliyle hazırlamakta olan örgütlü bir “faşist” yapılanma var.

PEKİ YA UMUT?

Umut yok değil! Tarafsız seçmenin bilgilendirilmesi, Trump’ın artık iyice bozulmaya başlayan akli dengesinin, MAGA (Trumpçı akım) taraftarlarının şiddet ve komplo teorisi saplantılarının teşhir edilmesi, kadınların haklarının kararlı biçimde savunulması, siyahların, Latino nüfusun salt dini duyarlılıklarından dolayı Trump’a kaymasının önlenmesi, 2020’de Biden’ı başkanlığa taşıyan koalisyonun korunması büyük önem taşıyor. Üstelik bu konularda Demokrat Parti yalnız değil. Bir Wall Street Journal araştırmasına göre Cumhuriyetçi kesim içinde de özellikle eğitimli kesimler, büyük kentlerdeki orta sınıflar, banliyölerdeki (kent çevresindeki hali vakti yerinde) kadınlar içinde azımsanmayacak oranda MAGA karşıtı ve liberal demokrasinin, geleceğinden kaygılı bir seçmen var. Güvenlik bürokrasisi, dış politika çevreleri de Trump’ın ve MAGA liderlerinin Putin gibi “güçlü adamlara” olan hayranlığından büyük kaygı duyuyor. Biden’ın kampanyasının kasasında şubat ayı itibarıyla 107.6 milyon dolar birikmiş. Biden yanlısı Süper PAC Future Forward seçimlere kadar 250 milyon dolar harcamayı planlıyormuş. Trump’ın kasasında ise yalnızca 85.3 milyon dolar var. Bunlar Biden’ın büyük sermaye çevrelerinde önemli oranda desteğinin olduğunu düşündürüyor. Nihayet Biden, geçen hafta Kongre’de yaptığı “Birliğin durumu” konuşmasındaki yaklaşık bir saatlik canlı performansı da eğer seçmene ulaşabilirse, “uykulu Joe”“bunamaya başladı” gibi söylentilere bir cevap olabilir. Son olarak seçimlere daha sekiz ay var, Trump dejenere olmaya devam edebilir, Biden durumunu koruyabilir. Biden’ın kazanma olasılığı tamamen ortadan kalkmış değil!

                                                   /././

Erdoğan’ın finali (Mehmet Ali Güller)

Kemalist kesimde bile var bu hata; “Türkiye’nin 1946’da demokrasiye geçmesiyle...” diye başlarlar cümlelerine. Böylece Türkiye’de 1946’dan önce demokrasinin olmadığını belirtmiş, haliyle muhafazakârların ve liberallerin hoşuna gidecek şekilde, Atatürk döneminin antidemokratik olduğuna işaret etmiş olurlar!

Oysa 1946’da geçilen şey demokrasi değil, çok partililiktir.

Atatürk’ün “altı ok”undan birinin adının demokrasi olmamasını da yanlış bir şekilde “Türkiye 1946’da demokrasiye geçti” cümlesine dayanak yaparlar. Oysa demokrasi “altı ok”ta vardır: Halkçılık.

1921 Anayasası’na temel oluşturan 1920 tarihli halkçılık programı, kelimenin tam anlamıyla demokrasidir. Zaten demokrasi, en yalın haliyle, halkın kendi geleceğini belirlemesidir. Halkçılık programı, şûralar (meclis) sistemidir. Halkın nahiye şûrasından başlayarak kaza, vilayet ve en üstte merkez şûra ile kendi kendisini temsilciler eliyle yönetmesidir.

HALKÇILIKTAN YARIM DEMOKRASİYE

Demokrasi, öyle bulanık bir kavram haline getirilmiştir ki asıl demokrasi olan halkçılığımız bile, kendi aydınlarımız tarafından demokrasi sayılmamaktadır. Varsa yoksa ABD’nin liberal demokrasisi!

Oysa ABD’nin liberal demokrasisi, halkçılığın yanında, hele de sosyalist demokrasinin yanında en az demokratik olanıdır. Bir kere demokrasi, ikisi de birbirinin aynısı olan iki parti modeli ile uygulanır. Adayları seçiciler seçer, seçilen aday da gerçekte en yüksek seçim fonunu oluşturan kişidir. Dolayısıyla asıl seçen sermayedir. Yani liberal demokrasi, fiilen sermayenin halk üzerindeki diktatörlüğüdür. Sosyalist demokrasi ise tersine halkın diktatörlüğüdür.

Ne yazık ki “Türk tipi başkanlık modeli” ile Türkiye de iki partili modele doğru zorlanıyor. Diğer partiler, ancak iki merkezin etrafında kümelenerek kendilerine yer bulmaya çalışıyor. İki merkez, müttefik olmayan ve seçime ayrı giren partileri, “rakibe hizmet etmekle” suçluyor. Tamam, bunu en çok iktidar yapıyor ama örneğin ana muhalefet de aday gösteren sosyalistleri ve komünistleri bazı bölgelerde “iktidara hizmet etmekle” suçluyor. Böylece halkın farklı eğilimlerinin temsil edilebilmesi iyice güçleşiyor.

Bu “iki merkezli” model, aynı zamanda önseçimleri de zayıflatıyor. Böylece iktidarın zaten sandıkçılığa daralttığı demokrasi, parti içi demokrasinin de güdükleşmesiyle iyice tırpanlanmış oluyor.

Özetle 1920’nin halkçılığından, tek adam rejimine, iki merkezli modele, önseçimsizliğe, yarım demokrasiye gerilemiş durumdayız.

YARIM DEMOKRASİNİN FİNALİ

Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan, belediye seçimleri için her gün bir ilde miting düzenliyor. Haliyle Adana’dan İstanbul’a, Malatya’dan Zonguldak’a kadar tüm illerde fiilen belediye başkanı adayı gibi çalışıyor.

“Tek adam rejimi”nin doğal sonucu olarak partisinde ikinci, üçüncü, beşinci sırada etkin aktör kalmadığından, kazanabilmek için tüm illerde bizzat çalışmaya mecbur. Erdoğan’ın “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim” demesini de “Erdoğan’ın finali” olarak değil, kazanabilmek için seçmene ağıt ve kurduğu rejimden nemalanan sermaye kesimlerine mesaj olarak okumak lazım. Ve elbette demokrasinin de finali olarak okumak lazım.

30 yıl önce demokrasiyi “zamanı gelindiğinde inilecek tramvay durağı” olarak tanımlayan Erdoğan, 2024’te kalan yarım demokrasiye de final yaptırıyor. Çünkü seçimin görünen konusu belediye ama görünmeyen konusu da yeni anayasadır. Erdoğan belediyeleri kazanırken aynı zamanda yeni anayasa yapma gücü de elde etmek istiyor. Böylece “yasanın verdiği yetkiyle son seçim”den, yeni anayasanın vereceği ömür boyu başkanlık yoluna çıkmak istiyor.

(Cumhuriyet)

KISA KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 11 MART 2024 -

25 yılda iç edilen deprem vergileriyle İstanbul 5 kere depreme hazır hale getirilebilirdi (Uğur ZENGİN-EVRENSEL)

Deprem vergileri ve özel tüketim vergisinin toplam bugünkü parasal değer tutarı 15 trilyon lirayı aştı. Bu tutar ile Türkiye'deki 6.8 milyon riskli yapının tamamı dönüştürülebilirdi.(https://www.evrensel.net/haber/512809)

TKP Genel Sekreteri Okuyan: Zübüklük sağcılara özgüdür, Erdoğan boşuna uğraşmasın (soL)
Büyük Çiğli Mitingi’nde yurttaşlara seslenen TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, Erdoğan’ın Zübük göndermesine yanıt verdi.(https://haber.sol.org.tr/haber/tkp-genel-sekreteri-okuyan-zubukluk-sagcilara-ozgudur-erdogan-bosuna-ugrasmasin-391640)

Büyük Çiğli Mitingi: 'Çiğli'yi dönüştüren rant değil, halk olacak'(NAGİHAN ÇAKIR-SOL/ÖZEL)
Grevdeki Lezita ve IFFCO işçilerinin de katıldığı Büyük Çiğli Mitingi'nde TKP'nin İzmir adayı Savaş Sarı, Çiğli adayı Emel Diril ve TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan konuşma yaptı.(https://haber.sol.org.tr/haber/buyuk-cigli-mitingi-cigliyi-donusturen-rant-degil-halk-olacak-391631)

Berkin Elvan hayatını kaybedeli 10 yıl oldu: "Acımız taze, katili dışarıda" (Nisa Sude DEMİREL-EVRENSEL)

Gülsüm Elvan ve Sami Elvan; Berkin Elvan’ın polis tarafından vurularak hayatını kaybetmesinin 10’uncu yılında, 10 yıldır ‘acılarına fermuar çekip’ nasıl mücadele ettiklerini Evrensel’e anlattı (https://www.evrensel.net/haber/512812)

Murat Kurum'a 'Gazze' sorusuna sansür: Sunucu savundu, tepkiler geri adım attırdı (soL)
AKP'nin İstanbul adayı Kurum’a Gazze sorusu yönelten kadının elinden mikrofon alındı. Gaflarına bir yenisini ekleyen Kurum, "Ehliyetsiz araba kullandım" dedi.

AKP ve Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum, Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu "özel" programa canlı yayın konuğu oldu. Magazin ağırlıklı programda Orhan Gencebay ve Aslı Şafak da yer aldı. "Siyasi soru" denilerek bir izleyicinin "İsrail" sorusunun engellendiği yayında, Kurum yaptığı ehliyet gafı gündem oldu.(Gazze adı duyulunca: Bu olmaz, ver mikrofonu) Mehmet Akif Ersoy, "Güzel sorun ya. Çanak soru sorana sorusunu sordurtmam" dedikten sonra mikrofonu alan genç bir kadın "Başkanım şimdi seçimi kazandığınızda Filistin ve Gazze için ne gibi.." dedikten sonra stüdyodan "Bu olmaz, alabilir miyim mikrofonu ben" sesi duyuldu. Mehmet Akif Ersoy da bunun üzerine "Hemen verebilir misin mikrofonu lütfen" dedikten sonra genç kadının elindeki mikrofon başka birine verildi. Murat Kurum soruyu yanıtlamadı. Ardından gelen soru ise "Aile WhatsApp grubunuz var mı?" oldu. Sunucu Mehmet Akif Ersoy bu soru üzerine "Bize böyle gelin ya" dedi. Tepkiler üzerine canlı yayın sonrası açıklama yapan Ersoy, "Sadece Gazze sorusunu bölmedik. Bu siyasi bir program değil" dedi. Tartışmalı yayının ardından sorusu yarıda kesilen kadın, Murat Kurum'la buluşturuldu. Sorusunu tamamlayan kadına Kurum yanıt verdi, o anlar ayrıca servis edildi.(Gülerek anlattı: 'Ehliyetsiz araba kullandım') Murat Kurum, Mehmet Akif Ersoy’un “Küçükken hiç yaramazlık yaptınız mı?” sorusuna da "Küçük yaramazlıklarımız vardır ama... Yaramazlık dersek eğer, ehliyet almamıştım ama araba sürmeyi biliyordum. Ankara'da bir gün işte arabayı sürüyorum..." dedi. Kurum, Ersoy’un “Yapmamışsınızdır onu bence” diyerek araya girme çabasına rağmen gülerek "Yaptım. Ehliyetsiz araba kullandım" ifadelerini kullandı.