TARİHTE BUGÜN (5 ŞUBAT)

 




1924      Nezihe Muhittin'in başkanlığında Türk Kadınlar Birliği kuruldu.

 1932      İlk Türkçe hutbe Süleymaniye Camii'nde okundu.

 1937       Anayasa'nın 2. maddesinde değişiklik yapıldı. Cumhuriyet Halk partisi'nin 6     ilkesi Anayasa metnine girdi: "Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi,   laik ve inkılapçıdır"

 1952      İstanbul Ticaret Odası'ndan ayrılan 750 kişi İstanbul Sanayi Odası'nı kurdu.

1956       Meriç ve Tunca nehirleri dondu; Yeşilköy ve Mecidiyeköy'e kurtlar indi ve İstanbul halkı ekmeksiz kaldı.

1960        Besteci Selahattin Pınar 58 yaşında İstanbul'da öldü.

1963       25 yıllık tiyatro sanatçısı Cahit Irgat'ı Mecidiyeköy'de balık satarken gören vatandaşlar önce onun film çevirdiğini sandılar. Ancak Irgat bu işi, Mecidiyeköy'de bir gecekonduda birlikte yaşadığı bir zamanların ünlü sinema ve tiyatro sanatçısı Cahide Sonku'yla zor yaşamını sürdürmek için yapıyordu. Gecekonduda yaşayan bu ünlü sanatçıların durumu vatandaşlar arasında üzüntü yarattı.

1968       İçişleri Bakanı Faruk Sükan yılında bugün, Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) Suriye Baas Partisi'yle bağlantısı olduğunu ileri sürdü ve " Bilimsel sosyalistlerin nefes alışlarını bile biliyoruz" dedi.

1971      Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, "Silahlı Kuvvetler'in kendisine dil uzatılmasına ne kadar sabırla mukavemet edeceğini kestirmek artık mümkün değildir" dedi. Türkiye İşçi Partisi, Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ın mesajını "tehdit" olarak niteledi.

1972       Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı İsmet İnönü "Bülent Ecevit hizbi başarılı olursa başa geleceklerden ciddi olarak endişe ederim" dedi.

1975       Amerika Birleşik Devletleri Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya başladı. Ambargonun gerekçesi Türkiye'nin Temmuz-Ağustos1974'te Kıbrıs'a askeri müdahalede bulunmasıydı.

1976       Heykeltıraş Kuzgun Acar 48 yaşında öldü.

1976       Amerikan uçak firması Lockheed Türkiye'de rüşvet verdiklerini açıkladı.

1977       Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (Töb-Der), Tüm Memurlar Birleşme ve Dayanışma Derneği (Tüm-Der) ve Tüted "Ekonomik ve Demokratik Haklar" mitingi düzenledi. Polis müdahale etti; 65 kişi yaralandı.

1982       Nokta Dergisi yayın hayatına başladı.

1988        Yunan uyrukluların Türkiye'de bulunan gayrimenkulleri üzerindeki haklarını donduran1964 tarihli kararname kaldırıldı.

1991       Son 6 ay içinde 60.000 sendikalı işçi işten çıkarıldı.

1877       Mithat Paşa, sadrazamlıktan azledildi. Daha sonra Taif zindanında boğduruldu.

1994    Saraybosna'da pazar yerinde havan mermisi patladı; 68 kişi öldü, 200 kişi yaralandı.

2006       Trabzon'daki Santa Maria Kilisesi'nin Katolik rahibi AndreaSantoro, uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldü. Santoro'nun katil zanlısı olarak 16 yaşındaki lise öğrencisi O.A. gözaltına alındı.

1924      Greenwich gözlemevi saat başı sinyallerini yayınlamaya başladı.

1936   Charlie Chaplin'in (Şarlo) son sessiz filmi Modern Zamanlar gösterime girdi.

1959    Türkiye ve Yunanistan arasındaki ''Kıbrıs'' konulu görüşmeler Zürih'te başladı.

 1993      ANAP İstanbul Milletvekili Adnan Kahveci, eşi ve kızı, Bolu Gerede yakınlarında geçirdikleri trafik kazasında öldü, Kahveci'nin oğlu kazadan yaralı kurtuldu.

2013      Türkiye'nin NATO'dan talep ettiği Patriot Hava Savunma Sistemi'nin bir bölümünün Gaziantep'e nakli tamamlanarak, sistem devreye alındı.       

1885      Belçika Kralı II. Léopold, Kongo'yu kendi kişisel mülkiyeti ilan etti.

1917     Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, Başkan Woodrow Wilson'un vetosuna rağmen, Asyalıların ülkeye göçünü yasaklayan göçmen yasasını onayladı.

1919    
 Karakol Cemiyeti adlı direniş örgütü kuruldu.

1933     Atatürk1 Şubat'ta Bursa'da bir grubun, ezan ve kametin Türkçe okunmasını sebep gösterip, gösteri yapması üzerine Ege gezisini yarıda keserek Bursa'ya geldi.

1994    
DEP Genel Sekreteri Murat Bozlak silahlı saldırı sonucu yaralandı.




KISA KISA GÜNDEM (4 ŞUBAT 2022)



1) Ümraniye cezaevinde yangın çıktı (duvaR)

Ümraniye T Tip Cezaevi'nde çıkan yangına itfaiye ekipleri müdahale ediyor. 
İstanbul'daki Ümraniye T Tipi Cezaevi'nde yangın çıktı. İlk belirlemelere göre dumandan etkilenen 8 mahkum hastaneye sevk edildi.





2) Oyuncu ve yönetmen İrfan Atasoy hayatını kaybetti (duvaR)

Oyuncu, senarist ve yönetmen İrfan Atasoy, dün geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefat etti. Atasoy, 2005 yılında Adana Altın Koza Film Festivali'nden Yaşam Boyu Onur Ödülü ile ödüllendirilmişti.






3)İBB’den Süleymaniye’nin silüetini kapatan yapıya acil durdurma talebi (Hazal Ocak-duvaR)


İBB, Süleymaniye Camisi'nin önündeki inşaat çalışmasıyla ilgili Koruma Bölge Kurulu'na başvuruda bulunarak durdurma talebi istedi. 

Sosyal medyada gündem olan ve Süleymaniye'nin önünü kapatan inşaattan Bilal Erdoğan'ın vakfı çıktı.Süleymaniye Camisi'nin önündeki inşaat sosyal medyada gündem oldu. İnşaat projesini iki seçim arasında AK Partili İBB Belediyesinin verdiği, inşaat sahibinin ise İlim Yayma Vakfı olduğu anlaşıldı.(https://www.gazeteduvar.com.tr/ibbden-suleymaniyenin-siluetini-kapatan-yapiya-acil-durdurma-talebi-haber-1551903)(https://www.gazeteduvar.com.tr/sosyal-medyada-gundem-olan-ve-suleymaniyenin-onunu-kapatan-insaattan-bilal-erdoganin-vakfi-cikti-haber-1551704)

4) Yargı, Yılanlı Dağı’nda mermer ocağı projesini iptal etti: Aleviler için kutsal(Hazal Ocak-duvaR)

Sivas Kangal'daki Yılanlı Dağı bölgesine yapılmak istenen mermer ocağına karşı açılan davada 'ÇED Olumlu' raporu iptal edildi. Mahkeme, kararda, Alevilerin bölgeyi kutsal kabul ettiğine vurgu yaptı.(
https://www.gazeteduvar.com.tr/yargi-yilanli-daginda-mermer-ocagi-projesini-iptal-etti-aleviler-icin-kutsal-haber-1551852)

5) İklim kaynaklı olaylar Türkiye'de 4.5 milyar euro'luk hasara yol açtı (duvaR)

Avrupa Çevre Ajansı'nın verilerine göre, Türkiye’de de 1980-2020 dönemde hava ve iklim kaynaklı olaylar nedeniyle 1610 ila 1897 arası can kaybı oldu. 4,5 milyar euro'luk hasar oluştu.(
https://www.gazeteduvar.com.tr/iklim-kaynakli-olaylar-turkiyede-45-milyar-euroluk-hasara-yol-acti-haber-1551932)



6) Küçükkuyu Belediye Başkanı CHP'li Cengiz Balkan gözaltına alındı (BİRGÜN)


Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu Belde Belediye Başkanı Cengiz Balkan, Fen İşleri Müdürü M.E. ve Fen İşleri personeli M.Ö., bir kişinin ruhsat işlemlerinde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle gözaltına alındı.
(https://www.birgun.net/haber/kucukkuyu-belediye-baskani-chp-li-cengiz-balkan-gozaltina-alindi-376019)

7) Türkiye'de koronavirüs: Günlük can kaybı 248'i buldu (BİRGÜN)


Türkiye'de son 24 saatte 468 bin 152 Covid-19 testi yapıldı, 111 bin 157 kişinin testi pozitif çıktı, 248 kişi yaşamını yitirdi.

8) Kadıköy Belediye Başkanı’ndan tarihi istasyonlar için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve TCDD’ye 6 soru (BİRGÜN)

Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve TCDD'ye 6 yeni soru yöneltti. Tarihi tren istasyonlarının Kadıköy Belediyesi'ne verilmesi çağrısını yenileyen Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, "Bu istasyonları ne olarak kullanmayı planlıyorsunuz? İşletmeye vermek için düşündüğünüz vakıf ya da dernek var mı? Kiralama yöntemi olarak neyi yöntem seçtiniz" diye sordu. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ve TCDD'nin sessizliğinden dolayı eleştirilerde bulunan Başkan Odabaşı, “Sonuç alana kadar devam edeceğiz. Onlar sessizliklerini korusa da mücadelenin ilk ayağını kazandığımızı düşünüyoruz. Eminiz ki, şimdi tarihi istasyonların restorasyonlarını yapmak için çalışıyorlar sessiz sessiz. Yakında çıkıp, ‘biz zaten yapacaktık’ diyecekler. Bu da bir kazanım. En nihayet derdimiz üzüm yemek” ifadelerini kullandı. Kadıköy Belediye Başkanı Odabaşı, "Eğer bakanlık ya da Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğü restorasyon çalışmalarına başlamış ise, buraları kimin, ne olarak kullanacağını da planlamış olması gerek. Restorasyon projelerini hazırladığınızı varsayarak, bu istasyonları ne zaman restore etmeye başlayacaksınız, ne olarak kullanmayı planlıyorsunuz, Bakanlık ya da genel müdürlük uhdesinde mi işletilecek, kamu yararı anlayışınıza uygun olarak, işletmeye vermek için düşündüğünüz vakıf ya da dernek var mı, kiralama yöntemi olarak neyi yöntem seçtiniz” şeklinde sorular yöneltti.

9) AKP’li vekil, vali, belediye başkanı ve rektör, milli mücadele karşıtı İskilipli Atıf anmasında (BİRGÜN)

Milli Mücadele karşıtı eylemleri nedeniyle 1926’da idam edilen İskilipli Atıf, bu yıl da Çorum Valisi ve AKP’li vekilin de aralarında olduğu isimlerce anıldı. Milli mücadele karşıtı eylemleri nedeniyle "Vatana ihanet" suçlamasıyla 4 Şubat 1926'da idam edilen İskilipli Atıf, bu yıl da Çorum’da kamu görevlileri ve AKP’li isimler tarafından anıldı. İskilipli Atıf, idam edilişinin 96'ıncı yıl dönümünde Çorum'un İskilip ilçesindeki mezarında anıldı. Anmaya Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, AKP Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk ve İskilipli Atıf'ın torunları ile bazı aile yakınları katıldı.

10) Çukur düzeninin milyarlık vurgunu (Mustafa Bildircin-BİRGÜN)

Gökçek döneminde yapılan 1,7 milyarlık ihalede 1 milyar TL’lik vurgun yapıldı. Rapora göre fazladan alınan çiçekler dikilmedi, dikim için ekstradan açılan çukurlarda ise harç malzemeleri kullanılmış gibi gösterildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde (ABB) AKP’li Başkan Melih Gökçek döneminde gerçekleştirilen 1,7 milyar TL’lik ihaledeki usulsüzlüklerin detayları ortaya çıktı. Belediye müfettişlerinin 2019’da başlattığı incelemeler kapsamında hazırlanan raporda, fazla ödeme yapılan kalemler ve “yapılmış gibi” gösterilen işler tek tek sıralandı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2015’te iştiraki ANFA Altınpark’a verdiği, “parklar, refüjler, yeşil alanlar ile belediye tesislerinin bakım ve onarımına ilişkin ihaleye yönelik müfettiş ve bilirkişi raporları, kurulan tezgâhı açığa çıkardı. İhale kapsamında ortaya çıkan kamu zararının 1 milyar TL’ye dayandığı tespit edildi.(BOL KESEDEN ALINDI) İhale kapsamında, piyasa fiyatlarının ve iş planının belirlenmesinde hatalı uygulamalar yapıldığı belirlendi. Müfettişler, bitkisel materyal, ağaç, çalı ve çiçek alımı ile ilgili toplam 653 kalemde yaklaşık maliyetin fahiş tespit edildiğini ortaya koydu. Raporda, ihale için hazırlanan şartnamede sıralanan pahalı kalemlerden öngörülenden çok daha fazla alım yapıldığı belirtildi. Fazladan satın alınan ürünlerin birçoğunun kullanılmadığı ancak ödemesinin yapıldığı öğrenildi. Fazladan yapılan ödeme tutarı 576 milyon 677 bin TL olarak hesaplandı. (YANLIŞ DİKİM YAPILDI) İhale incelemesinin ardından ocak ayında hazırlanan raporda ise maliyet hesaplamalarına esas kalemlerin çoğunun uygulamada kullanılmadığı, yine pahalı kalemlerin öngörülen miktarların çok üstünde alındığı, yaklaşık maliyet hesaplamalarının tekniğe aykırı olduğu ve yüksek tutarlarda gereksiz iş artışları ve ödeme gerçekleştirildiğine yer verildi. Bilirkişi raporunda, dikim sırasında şartnamede tek tek belirtilen çukur genişlikleri ve aralıklara uygulanmadığı ve sonradan çukur sayısının artırıldığını, bunun sonucunda ise türlerine özgü hususlar dikkate alınmaksızın dikilen bitkilerin zarar gördüğü kaydedildi. Koşullara uygun gerçekleştirilmeyen dikim nedeniyle çok sayıda bitkinin zarar gördüğü ve toplam zararın 148 milyon 854 bin TL olduğu bildirildi. (TABLO ALDATICI) İhale kapsamında, çukur sayısından daha fazla alınan harç malzemelerinin büyük bölümü kullanılmadı. Ancak iş bitiminde bu malzemeler kullanılmış gibi gösterilerek 8 milyon 93 bin TL ödeme gerçekleştirildi. Rapora göre çapalama işlemi ile ilgili olarak hazırlanan kıyas tablosu da aldatıcı şekilde düzenlendi. Uygunsuz şekilde oluşturulan tablo nedeniyle ortaya çıkan kamu zararı 5,9 milyon TL olarak hesaplanırken Gökçek yönetimindeki idarenin 3 milyar 620 bin adet çiçek için de 470 milyon TL fazla ödeme yaptığı rapora işlendi. (SUÇ DUYURUSU) Raporda, hastalıklı ağaç sayısı tespit edilerek kullanılması gereken enjeksiyon uygulamasının da hiç yapılmadığı ancak 11,8 milyon TL ödeme yapıldığı vurgulandı. Bilirkişi raporuna kaydedilen hukuka aykırı uygulamalar nedeniyle ortaya çıkan kamu zararının toplamı 958 milyon 512 bin 143 TL olarak hesaplandı. Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetimi, kamu zararına neden olan sorumlular hakkında 31 Ocak’ta suç duyurusunda bulundu.

 

Tarikat-Ticaret-Siyaset geleneğinin öncüsü: Mahmut Esat Coşan kimdir? - SOL

 Esad Coşan Gülencilerin tehditlerinden korkup yurtdışına kaçtı. Haliyle Hakyolcuların eğitim ve yargıda Gülencilerden boşalan yerleri doldurması bir tür intikam hareketi aynı zamanda.

Nakşi İskenderpaşa Tarikatının şeyhi Mahmud Esad Coşan, 4 Şubat 2001 yılında Avustralya'da geçirdiği trafik kazasında öldü. Sidney yakınlarındaki Dubbo şehrinde meydana gelen kazada, Coşan’ın damadı Ali Yücel Uyarel de öldü. Coşan ve gelecekte yerine geçeceği söylenen damadının cenazeleri Türkiye’ye getirildi ve Eyüp Sultan Mezarlığı'na gömüldü. Arkadan gelen ve stop ışıkları yanmayan bir TIR çarpmıştı otomobillerine. Bu nedenle kazayı bir “suikast” olarak değerlendirenler de oldu.

Bir iddiaya göre kaçışın sebebi Gülencilerle kavgaları. Fethullahçılar Hakyolcuları maddi ve manevi olarak çökertmeye çalışıyordu, Esad Coşan Gülencilerin tehditlerinden korkup yurtdışına kaçtı. Haliyle Hakyolcuların eğitim ve yargıda Gülencilerden boşalan yerleri doldurması bir tür intikam hareketi aynı zamanda. Ama şimdi Süleymancılar ve Menzilciler gibi dişli rakipleri var. Aralarındaki çatışma çok sert.

Mahmut Esat Coşan’ın tarikattaki tarihi 1977'de tarikatın o zamanki şeyhi Mehmed Zahid Kotku'nun “hadis sohbetlerine” katılmasıyla başladı. 1960’ta şeyhinin kızıyla evlendi ve bu evlilik ona şeyhlik yolunu açtı. 1980'de Mehmed Zahid Kotku'nun ölümünün ardından tarikatın lideri oldu. 28 Şubat sürecinden sonra Avustralya'ya yerleşti.

Sürekli yakınıyor olmasına rağmen hayatı boyunca “laik devletin” himayesindeydi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Bölümü'nden 1960'ta mezun oldu. Aynı yıl Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Klasik Dini Türkçe Metinler Kürsüsü'nde asistan olarak atandı. Asistanlığının ilk yıllarında fakülte yayın kurulunda iki yıl sekreterlik görevinde bulundu. 1965 yılında doktor, 1973 yılında doçent, 1982'de profesör unvanını aldı. Nisan 1973 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk-İslam Edebiyatı Kürsüsü öğretim üyeliğine atandı ve kürsü başkanlığını üstlendi. Bir ara Devlet Planlama Teşkilatı’nda görevlendirildi. 1987'de kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.

Emekliliğinden itibaren aralarında Hakyol Vakfı, İlim Kültür ve Sanat Vakfı, Sağlık Vakfı’nın bulunduğu pek çok vakfın kuruluşuna öncülük etti.

Siyasetten ticarete

Aslında Türkiye’de devlet içinde örgütlü tarikatların tamamı, Nurcular ve Fethullahçılar dahil, Nakşibendi Tarikatı’nın eteklerinden geliyor. Nakşibendiler ile devlet arasındaki ilişkiler ise 1826’daki Vakayı Hayriye’ye dayanıyor. Osmanlı idaresi yeniçerilerden ve manevi destekçileri Bektaşilerden kurtulmak için, devlet kurumlarını Nakşilere açtılar. O gün bugündür Nakşibendiye yarı resmi bir tarikat…

Kendi iddialarına göre tarikatın tarihi Nakşibendi tarikatının Halidi kolunun, Gümüşhânevî Dergâhı'na dayanıyor. Gerçek tarihleri ise Mehmet Zahid Kotku'nun 1958’de İskender Paşa Camii'ne imam olarak atanmasıyla başlıyor. İmam Kotku, Milli Nizam ve Milli Selamet Partilerinin kurulmasında önemli bir rol üstlendi. Hakyolcular Necmettin Erbakan’ın siyasi faaliyetinin cemaat ayağı olarak iş görüyorlardı. Bu iş bölümü zaman zaman ciddi çıkar çatışmalarına da neden oluyordu. Bu nedenle Hakyolcular ANAP içinde de bir hami buldular, Korkut Özal’a yanaştılar. 1990’lı yılların başında Erbakan’la Coşan bir kez daha karşı karşıya geldi. İddialara göre bu çatışma Millî Görüş içinden AKP’nin doğmasına neden olmuştu. Bu doğumda Hakyolcular önemli bir rol üstlenmişti. Tayyip Erdoğan’la kader birliği yapmaları Erbakan’ı devirmek için canla başla çalıştıkları o günlere dayanıyor.

Bu yakınlık tarikatın hızla büyümesindeki en önemli etken. Nakşibendi tarikatı kolu Hakyolcular veya İskenderpaşa Cemaati'nin eğitim alanındaki faaliyetleri, AKP döneminde katlanarak arttı.

Bünyesinden pek çok sağcı-dinci siyasetçi çıkardı tarikat. Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Recai Kutan, Korkut Özal, Cevat Ayhan, Ahmet Tekdal, Akif Gülle, Hasan Hüseyin Ceylan, Temel Karamollaoğlu, Nevzat Yalçıntaş gibi siyasetçiler bu tarikatın müridiydi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da tarikatın önde gelenlerinden biriydi. Medipol Üniversitesi’nin kurucusu Fahrettin Koca, aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın aile doktoru olarak biliniyor. Erdoğan’ın ailesi de Medipol’ü tercih ediyor.

Tarikatın yeni şefi Nurettin Coşan

Tarikatın yeni şeyhi Muharrem Nureddin Coşan, Mahmud Esad Coşan'ın oğlu. Ankara İmam Hatip Lisesi mezunu. 1987 yılında “işletme eğitimi” için ABD’ye gitti. Türkiye'ye döndükten sonra ticaretle ilgilenmeye başladı. 1996 yılından itibaren tarikata bağlı Server Holding'in yöneticiliğini ve cemaatin “hizmet işleri”ni üstlendi.

Server Holding dışında Nureddin Coşan'ın başkanı olduğu diğer şirketler şöyle:

-Server İletişim Gazetecilik ve Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.

-Ümraniye Sağlık Tesisleri ve Ticaret A.Ş.

-Haksağ Sağlık Hizmetleri A.Ş. ve Zinde Sağlık Hizmetleri A.Ş.

-Vefa Yayıncılık Tic. A.Ş.

-ASFA Eğitim Tesisleri A.Ş.

-Seha Neşriyat ve Ticaret A.Ş.

-Yıldız Danışmanlık TV Reklamcılık Prodüksiyon Sanayi Ticaret A.Ş.

-Sim Ağ İhtiyaç Maddeleri Pazarlama A.Ş.

-Süfür Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketi.

-Vera İç ve Dış Ticaret A.Ş.

-Medipol hastaneleri

Görüldüğü gibi Medipol hastaneleri zincirinin arkasında İskenderpaşa tarikatının bulunduğu söyleniyor. Hastanenin temelini atan bugünkü adıyla Türkiye Sağlık, Eğitim ve Araştırma Vakfı’nın (TESA) kurulumunda Koca'nın yanı sıra Nureddin Coşan yer alıyordu.

Hakyolcular pek çok vakfı da kontrol ediyor. İlk vakıfları 2005 yılında kurdukları Mahmud Esad Coşan Eğitim Kültür Dostluk ve Yardımlaşma Vakfı. 2014’te vergi muafiyeti tanınan vakıf başka birçok vakfın da kuruluşuna önayak oldu. Asfa Eğitim Vakfı, Server Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı, Hakyol Eğitim Yardımlaşma ve Dostluk Vakfı, İlim Kültür ve Sanat Vakfı bunlardan en bilinenleri. Bu vakıfları “Server Yaşam Organizasyon ve Ticaret Anonim Şirketi” adı altında şirketleştirerek eğitim faaliyetleri için tek çatıda topladılar.

2019 başında Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) sorularının çalındığı iddialarında da cemaate yakın kurumların ismi öne çıktı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TUS sorularının erişime açılmadan önce “240 sorunun tamamının eksiksiz ve sınavda yazılan şekliyle internette dolaşıma sokulması”na ilişkin soru önergesine, “sınava giren adayların ezberlediği sorular” diyerek yanıt verdi. Bakan Selçuk, çalıntı iddialarına ilişkin soruşturma başlatılıp başlatılmayacağı hakkındaki soruya ise sadece ÖSYM’nin telif üzerinden yasal işlem başlatacağını söyledi. Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığı’nı büyük ölçüde kontrol eden Hakyolcular şimdi Adalet Bakanlığı içerisinde ağırlık kazanıyor.

SOL


İslamcı şemsiyesi ile dürtülen gerici bir zombi: İskilipli Atıf - Orhan Gökdemir / SOL

 

Atıf kararlı bir gerici ve devrim düşmanıydı. Hürriyet’e karşı alerjisi Cumhuriyet’e karşı da aynı şiddetle sürdü. Fesli Kadir türü egibi İngilizlerin ve Yunanlıların kazanmasını umuyor ve istiyordu.

Adından da anlaşılacağı gibi İskilipli. 1902’de medrese tahsilini bitirdi ve ertesi yıl Fâtih Camii’nde ders vermeye başladı. Ardından Kabataş Lisesi Arapça öğretmenliğine tayin edildi. Faaliyetleri dönemin şeyhülislâmlığı tarafından bile zararlı bulunmuştu, Bodrum’a sürüldü. Oradan bir yolunu bulup Kırım’a kaçtı. II. Meşrutiyet’in ilânından bir hafta önce İstanbul’a döndü. “Şeriat isteriz” naraları arasında başlayan 31 Mart gerici ayaklanmasına katıldı. Bu nedenle bir hafta tutuklu kalan Atıf, Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesi olayında dahli olduğu gerekçesiyle Sinop’a sürüldü. Anlaşılacağı gibi gerici zombimizin tarihi gerici ayaklanmalarla doludur.

Kurtuluş Savaşı'nın da en kararlı muhaliflerindendi. 19 Şubat 1919’da Mustafa Sabri Efendi’nin başkanlığında kurulan Müderrisîn Cemiyeti’nin ikinci başkanlığına tayin edildi. Nurculuğun kurucusu Said-i Kürdi de bu cemiyetin üyesiydi. Cemiyet, 24 Kasım 1919’da Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri’nin şeyhülislâmlık makamına tayini üzerine başkanlığa İskilipli Atıf getirildi. Bu cemiyet Mustafa Kemal’e ve onun önderlik ettiği mücadeleye karşıydı. Verdikleri mücadelenin bir “Bolşevik oyunu” olduğuna inanıyorlardı. Cemiyet, Kuvva-i Milliye ile birlikte Bolşevizme karşı da pek çok beyanname hazırlayıp Anadolu’ya dağıttı.

Atıf kararlı bir gerici ve yeminli devrim düşmanıydı. Hürriyet’e karşı alerjisi Cumhuriyet’e karşı da aynı şiddetle sürdü. Fesli Kadir türü en yeni örneklerinde görüldüğü gibi Anadolu’daki mücadeleyi İngilizlerin ve Yunanlıların kazanmasını umuyor ve istiyordu. İslamcılığı, Batı ile sentezleyen bakış açısına göre onların galibiyetlerinin arkasında Kuvayı Milliye gibi “cahilce bir cesaret” değil uygarlık zekâsı vardı. Onlar kazanırsa İslam kazanmış olacaktı.

Gerici zombimiz o tarihlerde yayınladığı bildiride şöyle diyordu:

“Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Zavallı saf ve gafil halktan topladıkları askerlere ‘siz burada onlarla savaşın, biz de arkalarını çevirelim’ diyerek sıvışıyorlar. Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakarlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?

Elinize aldığınız bu fetva Allah'ın emridir, Padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur.”

Nakşibendi tarikatındandı

İskilipli Atıf Nakşibendi tarikatına mensuptu. Bu tarikat 1826’da Yeniçeriliğin devletten kazınmasının ardından bir tür resmi tarikat olarak kabul görmüştü. Haliyle Osmanlının son dönemindeki bütün ilerici hareketlerin karşına bu tarikat dikilmişti. Karşıdevrimci ayaklanma girişimleri Cumhuriyet döneminde de sürdü. Özellikle Konya İsyanı’nda başrolü onlar oynadı.

Bu tarikatın bir müridi olan gerici Atıf, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda halkı Cumhuriyete karşı isyana çağıran “Frenk Mukallitliği ve Şapka Risalesi”ni yayımlamıştı. Bu broşüründe şapkayı reddediyor, fesi savunuyordu fakat fesi de II. Mahmut bir yenilik olarak benimsemişti. Gericiler o zaman da “bu başlık şeriata aykırıdır” diyerek fes giyilmesine karşı çıkmışlardı. Onun kışkırtmasıyla Malatya, Sivas, Kayseri, Erzurum, Maraş ve Giresun’da ayaklanmalar çıktı.

İskilipli Atıf 1924’te şapka kanununa muhalefetten dolayı tutuklandı. Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından Giresun’a sevk edildi. Önce beraat etti ve serbest bırakıldı. Kışkırtmalarına devam etmesi üzerine yakalandı. 1926 yılı başlarından itibaren Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından tutuklu olarak yargılandı, idama mahkûm edildi. 4 Şubat 1926’da Ankara’da eski meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısında Yunan işgaline direnilmemesi için çağrı yapan Babaeski Müftüsü Ali Rıza ile beraber idam edildi.

Nakşiler Cumhuriyete karşı ayaklanma girişimlerini devam ettirdi. Bu durum özellikle tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini esas ve inançlardan ayıklanmış kanunların yapılması ve Batılı anlamda laiklik üzerine kurulu bir devlet kurulması gibi uygulamalarda kendini gösterdi. En sonuncu kalkışmaları Menemen’deydi.

Zombinin mezarını Necip Fazıl araladı

Bir başka Nakşi, Necip Fazıl’ın cumhuriyet düşmanı propaganda broşürlerinden üzerimize boca edilmiş bir anti kahramandır İskilipli Atıf. Bir yobaz, bir vatan haini, bir satılmıştır. Necip Fazıl, bu haini “Son Devrin Din Mazlumları” broşüründe bir kahraman, bir mazlum olarak yeniden icat etti. Gerçekle hiçbir ilişkisi yoktur.

İslamcıdan kahraman olur mu? Olmaz. Dinciden yurtsever çıkar mı? Çıkmaz. İslamcının vatanı ve halkı yoktur.

Şapka takmayanların idam edildiği, Cumhuriyet düşmanlarının uydurduğu açık bir yalandır. Şapka Kanunu'nun amacı herkese şapka taktırmak değil, fes ve sarıktan kurtarmaktı. Giyinişiyle, görünüşüyle ve tabii düşünüşüyle çağdaş uygarlığa alıştırmaktı. İskilipli Atıf ise şapkaya karşı çıktığı için değil, halkı cumhuriyete isyana teşvik etmekten, Millî Mücadeledeki bildirileri yoluyla vatana ihanetten asıldı.

İskilipli Atıf, halka zarar vermesin diye mezarı derin kazılmış bir gerici zombiydi. İslamcılar iktidar olunca zombiyi dürttüler ve uyandırdılar. İslamcı şemsiyesi ile dürtülüp mezarından çıkarılsa da zombi zombidir.

Orhan Gökdemir / SOL

Âdem ile Havva yazısı I-II + Âdem’in ilk eşi Lilit(h) hakkında… (Özdemir İnce - Cumhuriyet)

 

Âdem ile Havva yazısı I

Diyanet İşleri Başkanlığı, gözünün önünde açlık, sefalet, rüşvet ve hırsızlık gerçekleri varken, tarihsel, ad (isim) bilim (onomastik) konularına girerek millete posta koymakta. Bunun son örneği Diyanet İşleri Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nin yayımladığı bir paylama yazısı:

1- “İslamın seçkin şahsiyetlerine dair söylenen her cümlede, yapılan her açıklama ve yaklaşımlarda son derece hassas ve dikkatli olunması gerekmektedir.” 

“Son zamanlarda İslamın kutlu elçileri Hz. Âdem ve Hz. İsa peygamberlerimize, insanlığın ortak değeri Hz. Havva ve iffet abidesi Hz. Meryem annelerimize yönelik gelişigüzel tartışmaların ve polemiklerin yapıldığına şahit olmaktayız.”

- Jeologlar en geniş bilimsel kanıtlara dayanarak dünyanın 4-5 milyar yaşında olduğunu söylüyorlar.

İnsan (Homo) cinsine ait türlerin tarihi günümüzden 2.8 milyon yıl öncesine kadar uzanır. Homo sapiens (modern insan) dışında bütün türleri yok olmuştur.

Tevrat, İsa Mesih’in doğumundan yaklaşık olarak 1500 yıl kadar önce Tanrı tarafından İbrani halkına bildirilmiştir. Yani 3 bin 522 yıl önce. Ama İnancın En güzel Tarihi’nde (İş Bankası Kültür Yayınları, s.8) (*) ise Musa’ya tek Tanrı’nın 3 bin 300 yıl önce bildirildiği yazıyor.

33 yaşında ölen Hz. İsa 30 yaşında peygamber olduğuna göre, Hıristiyanlık bu yıl 1982 yaşındadır. İslam 1412 yıl önce inmiştir.

Bilim, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın iddia ve tehditlerini bu bilgilerin önderliğinde değerlendirir.

2- Öncelikle bilinmelidir ki Hz. Âdem (a.s.), ilk insan olmasının yanında aynı zamanda ilk peygamberdir. Bu yönüyle vahye muhatap olmuş; akıl, şuur, irade gibi hususiyetleri ve eşya hakkındaki ilmiyle meleklere üstün kılınmış mükerrem bir şahsiyettir. Dolayısıyla Kuranıkerim’de “halife” olarak nitelenen Hz. Âdem ve onun eşi Hz. Havva, bütün insanlığın müşterek değeri ve muazzez atalarıdır.

- Tamamdır! Konunun dinsel yorumu olan “yazı” tarafına hiçbir itiraz yok. Ama konunun bilimsel yanı, paranın “tuğra” tarafında yazıyor. Yukarıda açıklandı. Tevrat’ta bütünüyle dünyanın ömrünün 10 bin yıl olduğu, Âdem’in ise MÖ 3761’de yaratıldığı söylenir. Bu da Âdem’in günümüzden 5783 yıl önce yaratıldığı anlamına gelir.

***

Şimdi Âdem ve Havva’nın nasıl yaratıldığına, cennetten neden ve nasıl kovalandığına gelelim:

Hikmetinden sual olunmaz derler ya, Kuranıkerim’de Hicr Suresi’nin 28.-29. ayetinde, “Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş balçıktan bir insan yaratacağım. Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için hemen saygı ile eğilin” buyurur. Yani Tanrı, bir heykeltıraş gibi yerden çamur alıp buna insan biçimi veriyor ve bu nesnenin içine kendi ruhunu üfleyerek Âdem’i yaratıyor. Tanrı, ilk yarattığı eş Lilith asi davrandığı için daha sonra yedinci gün Âdem’in kaburga kemiğinden Havva’yı yaratıyor. “Ve Rab Tanrı dedi: Âdem’in yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım.” (Tevrat, Tekvin “Yaratılış”: 18)

CENNETTEN KOVULMAYLA İLGİLİ AYETLER:

Bakara Suresi 35. Ayet: Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

- Yasak ağaca yaklaştıkları için Tanrı, Âdem ve Havva’yı zalim olmakla suçluyor.

Bakara Suresi 36. Ayet: Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır” dedik.

- Tanrı, kendisine itaat etmedikleri için Âdem ve Havva’yı birbirine düşman kılıyor.

Arâf Suresi, 20. Ayet: Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”

- Âdem ve Havva, Tanrı’nın yasağına karşı gelip ona karşı asi oluyorlar.

Arâf Suresi, 22. Ayet: Bu suretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.

Sonuç olarak: Tanrı, Âdem ve Havva’yı cennetten kovarak kutsallıklarını geri alıyor. Âdem ve Havva, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın iddia ettiği gibi, kutsal ve dokunulmaz değildir. Onlar da bizim gibi insandır. Cennetten iyi ki kovuldular!.. Dünyayı şenlendirdiler!


(*) La plus belle distoire de Dieu (Editions du Seuil, Paris)

                                                                                     ***

Âdem ile Havva yazısı II

Adbilim (onomastik, isimbilim) halkların, ulusların kültür ve geleneklerinin derinliklerine ulaşmak için bir dalgıç gibidir. Yahya’nın karşılığı Yuhanna, Jean ve John’dur. Yunus, Jonas’tır. Zachari, Zakarya ve Zekeriya’dır. Bu benzerlikler bazı halkların aynı dinsel ve etnik çevrim içinde bulunduklarını gösterir. 

ÂDEM: Hitit ve Lübnan Tanrısı Adama ya da Adamo. Ama asıl kaynak Sümer mitolojisidir.

“Ti” Sümercede hem “yaşatmak” hem de “kaburga kemiği” anlamına gelir. Ninti adı ise “yaşatan kadın” ve “kaburga kemiğinin kadını” anlamına gelir. Ninhursag tarafından Enki’nin vücudunu iyileştirmek için yaratılan sekiz tanrıçadan biridir. Enki yasak çiçeklerden yemiş ve bu sebeple Ninhursag tarafından lanetlenmişti. Ninhursag onu iyileştirmek için diğer tanrılar tarafından ikna edilir. Bu hikâye daha sonra Tevrat’ın Tekvin (yaratılış) bölümünde anlatılan Âdem ile Havva’nın yaratılış hikâyesinin kaynağı olmuştur.

HAVVA / PUDU HEPA / DUDU HEPA / DUDU HAPPA: “Yerel isimlerde devam eden bir kültür vardır. Ait olunan tarihsel kök kültürler isimlerde taşınır.”(*)

Mitoloji sözlüğünde Hepatut’un eski Grek kültürüne Hebe olarak geçtiğini ve Batı’da Eve’e dönüştüğünü yazıyor. Bilindiği gibi Fransızca ve İngilizcede Eve, Havva anlamına gelmektedir. Havva adı geçmişte yaygın bir kadın adıydı. Bizim ailenin ana tarafında Hapa adı vardır.  Başka yerde Hapa adını hiç duymadım.

Zaman içinde Pudu Hepa ismi dil ve fonetik özellikler ile önce ayrılmış, sonrasında ise biraz daha farklılaşmış, Dudu ve Happa şeklini almış. 

İsim köklerinin mistik yanı ise mitolojiye dayanmaktadır.      

Büyük güneş tanrıçası Arinna’nın adı Hitit yazıtlarında Hepa, Hepat ya da Hepatu olarak geçer. “Hepa” ile başlayan bu üç ad, Hebe olarak Yunanlaşmıştır. Tevrat’ta Hepa, ilk insan olan Âdem’in karısı Havva olmuştur. 

Dudu ve Happa isimleri az önce tarif ettiğimiz coğrafyada kadın ismi olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde bu isimler pek kullanılmaz olmuştur. Ancak Dudu (halamın adı) ve Happa (annemin dayı kızı, Deli Hapa) isimleri Pudu Hepa isimli Hitit kraliçesinin adından gelmektedir. 

Deli Hapa, Mersin’de, 1500 metre yükseklikte, Toros Dağları’nda, Demirışık köyünde yaşayan, annemin dayısı Çerkez Mahmut’un kızıydı. Püfür püfür cüvere (sigara) içtiği ve dobra konuştuğu için “Deli” lakabıyla anılırdı. Adının neden Hapa olduğunu, Demirışık ve Arslanköy’ün halkının Hitit kökenli olduklarını hep düşünmüşümdür. Arslanköy’ün eski adı Efrenk’tir. (Vikipedi’de Efrenk için “Yuvaklama, taş bir silindirin damdaki toprak üzerinde yuvarlandırılarak toprağın sıkıştırılmasıdır” diye yazıyor ama anlamının daha başka bir şey olduğunu düşünüyorum.) Toros Dağları’nın insanları beyaz tenlidir, seyil (sahil) insanlarına pek benzemezler.

Soru şu: Hitit tanrıçası Hepatut tektanrılı dinlerin kutsal kitaplarında neden Havva Ana’ya dönüşmüştür? Hitit ve Lübnan tanrısı Adama (Adam) aynı metinlere nasıl oluyor da Âdem (Adam) olarak giriyor ve birlikte insanlığın atası oluyorlar? Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları biraz mitoloji ile Jean Bottéro’nun kitaplarını okumalıdır. Acaba imam hatip okullarında ve ilahiyat fakültelerinde başta Mezopotamya mitolojisi olmak üzere Doğu ve Batı mitolojilerini okuyorlar mı?  

***

Şimdi İş Bankası Kültür Yayınları’nın sürdürdüğü “...En Güzel Tarihi” dizisinin ilk kitabı olan Dünyanın En Güzel Öyküsü’nü (Tarihi’ni) Telos Yayınları’nı yönettiğim sırada 1996 yılında yayımlamıştım. İnsanın kökeni üzerine Hubert Reeves, Joël de Rosnay, Yves Coppens ve Dominique Simonnet adlı bilimcilerin ortaklaşa kotardığı müthiş bir kitaptır. Bu kitabın “Havva ve Elma” bölümünden (s. 145-146) birkaç satır aktarıyorum:

- Âdem’le Havva’yı öykümüzün içinde nereye yerleştirirdiniz?

- Bana göre onlar 3 milyon yıl önce, Doğu Afrika’nın hoş kokulu savanlarında, sözünü ettiğimiz fay hattının yanında yaşamakta olan Homo habilis’ler olurdu. Bu bölge, insan konuşup avlanmaya başladığı sıralarda gerçek bir cennet görünümünde olmalıydı.

- Yılanlar ve elmalarla birlikte?..

- Evet, “dum” elmaları, yani palmiyelerin meyveleri. Yılanlara gelince, eh, o bakımdan da eksik var sayılmaz... Ama kutsal kitabı bilimle çakıştırmaya çalışmayalım boşuna; bunun anlamı yok... 

Ama bu olaydan çıkarılması gereken önemli bir insanlık dersi var: Âdem babamız, şeytana kanıp kendisine elma yediren Havva anamıza karşı “maçoluk” yapmayarak kadına saygılı zarif bir erkek olduğunu kanıtlamıştır!


(*) Ertuğrul Çay (İnternet)

                                                                                ***

Âdem’in ilk eşi Lilit(h) hakkında…

“Memleketin  namusundan sorumlu” kadrosunda yer alan milliyetçi-Müslümancı kabadayının canını pek sıkan malum olayın ardından iki yazı kaleme aldıktan sonra Âdem Baba’mızın “anamız” olamamış ilk zevcesi Lilit (Lilith) Hatun’dan söz etmemek uygun olur mu? Elbette olmaz ama bu hususta miktar-ı kâfide malumatım yok, o zaman çare yazı çayırlarında otlamaya çıkmak. Siz de yapabilirdiniz ama ben sizin yerinize internetten aktaracağım. Zaten yazının tamamı da aşağı yukarı böyle olacak.

***

“Yahudi mitolojisinde Lilit(h), kötü ruhlu ve şeytana hizmet eden ve Âdem’in ilk karısı olan kadındır. Tevrat’ın İşeya Kitabı’nda (34:14) ve daha sonra geç antik çağda gnostisizm mitolojisinde bahsedildiği tahmin edilmektedir” diye yazılmış.

Adı geçen bölümü (İşeya, 34:14) açıp okuyorum: “Ve çölün vahşi hayvanları ile kurtlar buluşacak, ve yaban keçisi arkadaşını çağıracak; evet, gece canavarı orada yerleşecek ve kendisi için istirahat yeri bulacak.” Ama cahilliğimden olacak bir ilişki kuramıyorum.Ama devam edelim:

“Babil Talmud’unun (Eruvin 100b, Niddah 24b, Shabbat 151b, Baba Bathra 73a), Âdem ve Havva bölümünde Âdem’in ilk karısı olarak lakin Zohar Levililer 19’da ‘ilk birlikte yaşayan ateşli bir kadın’ olarak bahsedilmiştir.” Devam edelim:


MİTLER

“İbranilerin eski inanışına göre Lilith, Âdem ile aynı zamanda ve aynı anda yaratıldığından Âdem’in kendisine eşit olduğu görüşündedir. Âdem’le birlikte olmayı şiddetle reddeder. Âdem ısrar ettiğinde ise büyü ile kaçar ve onu terk eder. Melekler geri getirmek için Lilith’i bulur ama kendisi Kızıldeniz ile birlikte olduğundan 100’den fazla cin çocuğu olduğunu, bu nedenle artık Âdem’e sadık olamayacağını bildirir. Bu arada Tanrı Lilith’i durdurmak için üç melek gönderir. Melekler Lilith’e eğer geri dönmezse her gün bir çocuğunu öldüreceklerini söylerler ve geri dönmediği, Tanrı’ya ve Âdem’e itaat etmediği her gün için bir çocuğunu öldürürler. Bunun üzerine Lilith, Âdem ve Havva’nın soyundan gelenlerin çocuklarını öldürmeye başlar. Rivayete göre, erkekleri doğduktan 8 gün, kızları ise 20 gün içinde öldürmeye çalışır. Bugün dünyada var olduğuna inanılan cinler Âdem ve Lilith’in ve Tuval Kabil eşi Naama’ın birlikteliğinden meydana gelmiştir. Âdem ve Havva’nın sınırlı hayat ile lanetlenmeden önce, cenneti terk ettiğinden (Lilith) ölümsüzdür. Lilith’ten sonra Tanrı, ismi bilinmeyen bir başka eş daha yaratır ve Âdem de bu yaratılışı seyreder. Gördüklerinden çok etkilenir, yeni eşi kabul etmez. Üçüncü olarak, daha sonra Âdem’i uyutur ve kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Havva, Âdem’in bir parçasından yaratıldığı için ona boyun eğer (ona tabi olur).

Hikâyenin bir başka versiyonunda ise Eyüp’e eziyet etmek için çocuklarını öldüren iblis ya da Türk mitolojisindeki lohusadaki çocukları boğarak öldüren Albız iblisi ile aynı kişidir. İnanna ile aynı kişi olduğuna da inanılır. 

Günümüzde bazı Museviler arasında bir âdet olarak, lohusa kadın akşamları evde yalnız bırakılmaz ve akşamları çamaşır ipinde çocuk bezi bırakılmaz çünkü bunları gören Lilith’in o evde çocuk olduğunu anlamasından endişe edilir.

Lilith’in gizemli bir varlık olması onu birçok efsaneye ve mitolojiye malzeme yapmıştır. Lilith ile ilk olarak, Gılgamış Destanı’nda gecelere ve yeraltının karanlıklarına hükmeden kötü bir dişi karakter olarak karşılaşırız. Sümer, Babil ve Pers mitolojilerinde ise Lilith; vampir kadın, baykuş ve yılan olarak tasvir edilir.”

“Lilith Musevilik ve Hıristiyanlık apokrif (dini otoritelerce kabul edilmeyen) inançlarında Âdem’in ilk eşidir. Âdem’in ilk eşi olup ondan ayrıldıktan sonra şeytan ve cinlerle ilişki kuran Lilith aslında yasak meyveyi Havva’ya uzatan ağaçtaki ‘yılan kadın’dır.

Yılan kadın Lilith’in Arap mitolojisindeki karşılığı Ghoul’dur. Bizdeki Gulyabani. Eski Arap inançlarında ıssız yerlerde bekleyen, şekil değiştirebilen bir yaratıktır.”

Patricia Briel’e göre Lilith, Rémy de Gourmont, Marcel Schwob, Anatole France, Alfred de Vigny ve Victor Hugo gibi yazar ve sanatçılara olağanüstü bir esin kaynağı oldu. Alban Berg, âşıklarının kendisine dayatmak istediği görüntülerin ötesinde kendi yolunu arayan bir kadın olan Lulu adlı üç perdelik bir operayı ona ithaf etti: Bakire, anne ya da fahişe.

KISSADAN HİSSE:

“Tanrı adına işlenen cinayetlerin sayısı, şeytan adına işlenen cinayetlerin sayısından fazladır.” (Erica Jong)

Lilit(h) Hatun “anamız” olsaydı dünya ve AKP memleketi bugünkünden daha kötü olur muydu?

(Özdemir İnce - Cumhuriyet)

TARİHTE BUGÜN ( 4 ŞUBAT)

1783   Amerikan Bağımsızlık Savaşı: İngiltere ABD ile olan düşmanlığına son verdiğini resmen ilan etti.

1789   George Washington ABD'nin ilk başkanı seçildi.

1794   Fransa tüm sömürgelerinde köleliği yasakladı.

1902   Paris'te Birinci Jön Türk Kongresi yapıldı.

1917   İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen isimlerinden Talat Paşa, sadrazam oldu.

1923   Lozan Konferansı, tarafların uzlaşamamaları nedeniyle kesildi.

1928   Avusturyalı Naziler siyahi sanatçı Josephine Baker'i protesto etti.

1945    İngiltere, Rusya ve ABD'nin bir araya geldiği Yalta Konferansı'nda 1 Mart'a kadar Almanya ve Japonya'ya savaş ilan eden devletlerin San Francisco'da yapılacak konferansa katılmalarına ve BM'ye kurucu üye olabilmeleri kararlaştırıldı.

1947    Hatay ilinde yer adlarının Türkçeleştirilmesine karar verildi.

1948   Daha sonraları Sri Lanka adını alacak olan Seylan, İngiliz Milletler Topluluğu'ndan ayrıldı.

1948    Ankara'da valilik ve belediye başkanlığının ayrılmasına ilişkin kanun kabul edildi.

1964   20-21 Mayıs olayları sanıklarından Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Osman Deniz ve Erol Dinçer'in ölüm cezaları, TBMM'nde onaylandı.

1974   Türkiye Yazarlar Sendikası kuruldu.

1975   Türkiye çapında 1,5 saat süreyle elektrik kesintisi uygulanmaya başlandı.

1987   Yazar Aziz Nesin, kendisine 'vatan haini' dediği için Cumhurbaşkanı Kenan Evren aleyhine tazminat davası açtı.

1997   Sincan Belediyesi'nin 2 Şubat'ta düzenlediği "Kudüs Gecesi"nin ardından, 15 tank ve 20 askeri zırhlı personel taşıyıcısı, Sincan'dan geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.

2000   Dışişleri Bakanı İsmail Cem Yunanistan'a gitti. Cem, 40 yıl sonra Yunanistan'ı resmen ziyaret eden ilk Türk Dışişleri Bakanı oldu.

2003   Federal Yugoslavya Cumhuriyeti'nin yeni adı Sırbistan-Karadağ oldu.

2004   Facebook kuruldu

1989   İstanbul'da Kadın Kültür Evi açıldı Şener Macit, Canan Toksöz, Selma Atabek, Nermin Coşkun, Saadet Özkol, Munise Sökmen kurucularıydı İstanbul Tünel'deki lokalde Medeni Yasa Kampanyası, Cinsel Tacize Karşı Kampanya organize edildi, çeşitli toplantılar ve etkinlikler düzenlendi.

1926   Yazar İskilipli Atıf Hoca şapka inkılabına muhalefetten Ankara'da idam edildi Atıf Hoca "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı risalenin yazarıydı.

1975   İngiltere'de Muhafazakâr Parti genel başkanlığına Margaret Thatcher seçildi.

1947   Isparta Senirkent'te jandarmanın bazı vatandaşlara işkence yaptığı ortaya çıktı.

1954   İstanbul'da yakacak, et, ekmek ve çeşitli gıda maddeleri sıkıntısı bir türlü önlenemiyor İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, yılında bugün bir açıklama yaparak halktan yardım istedi "Evlerinizde odun, kömür istifçiliği yapmayın, haftada iki defadan fazla et yemeyin, yiyebileceğinizden fazla ekmek almayın" dedi.

1981   İngiltere'de Margaret Thatcher özelleştirme çalışmalarının hızlandırıldığını açıkladı

1972   Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) parti liderlerine bir brifing verdi "Siyasi suçlarda idam affının" sol bir slogan olduğu belirtildi.

2001   Akademisyen, din adamı, Nakşibendi eski tarikat liderlerinden Mahmud Esad Coşan Avustralya'da geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi.

2006   Tarihçi ve yazar Cemal Kutay hayatını kaybetti.

2005   Ukrayna'da yakalanan Bahçelievler katliamı sanıklarından Haluk Kırcı, Türkiye'ye iade edildi.



TÜİK enflasyon sepetini güncelledi: Kira, doğalgaz ve elektrik harcamalarının payı düşürüldü! - BİRGÜN

 


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), enflasyon hesaplamasında baz alınan ürün sepeti ve ağırlıklarını güncelledi. Kira bedeli ve faturaların yer aldığı konut harcamalarının sepetteki oranı yüzde 15.36'dan yüzde 14.11'e düşürüldü. Ayrıca sepete yeni ürün eklenmediği belirtilirken; mısır özü yağı, kuru barbunya, kayısı, kiraz, yeşil soğan ve kanepe ise enflasyon sepetinden çıktı.

TÜİK ocak ayında yıllık enflasyonun yüzde 48.7'ye yükseldiğini açıklarken enflasyon sepetinde de her yıl olduğu gibi güncellemeye gitti. Buna göre geçen yıl hesaplamada 415 maddenin fiyat değişimine bakılırken bu sayı 2022'de 409'a indirildi.

İçerisinde kira bedelleri, su, doğalgaz ve elektrik faturalarının da yer aldığı konut harcamalarının sepetteki oranı yüzde 15.36'dan yüzde 14.11'e düşürüldü. Alkollü içecekler ve tütünün ağırlığı da yüzde 4.88'den yüzde 4.31'e düştü.

İçerisinde cep telefonu bedeli, telefon ve internet faturalarının yer aldığı haberleşmenin payı ise yüzde 4.64'ten yüzde 3.78'e geriledi.

tuik-enflasyon-sepeti-guncellendi-976186-1.

Buna karşılık ulaştırma harcamalarının ağırlığı yüzde 15.49'dan yüzde 16.79'a yükseldi. Lokanta ve oteller kaleminin ağırlığı da yüzde 5.91'den yüzde 7.11'e çıktı. Giyim ve ayakkabının ağırlığı yüzde 5.87'den yüzde 6.42'ye güncellendi.

2021'de sepet ağırlığı şu şekildeydi:

tuik-enflasyon-sepeti-guncellendi-976187-1.

tuik-enflasyon-sepeti-guncellendi-976188-1.

6 ÜRÜN ÇIKARILDI

TÜİK enflasyon hesaplamasından mısırözü yağı, kuru barbunya, kayısı, kiraz, yeşil soğan ve üçlü kanepenin çıkarıldığını da duyurdu.

tuik-enflasyon-sepeti-guncellendi-976189-1.

TÜİK'ten yapılan açıklamaya göre, her yıl fiyat derlenen yerleşim yerleri ve işyerleri, endeks sepetinde yer alan ürünler ve ağırlıkları ile ürünlerin tanımları güncelleniyor. TÜFE sepeti ve ağırlıkları ile açıklanan değişim oranları tek bir birey ya da belirli bir gelir grubuna ait olmayıp ülke ortalamasını ifade ediyor.

BİRGÜN

Öne Çıkan Yayın

Kapitalizmin grotesk hakikati + ABD’nin yeni harita niyeti -Cumhuriyet-

Kapitalizmin grotesk hakikati - Ergin Yıldızoğlu- İsrail’in Gazze soykırımının ardından İran’a düzenlediği saldırılar, Batı merkezli emperya...