Atıf kararlı bir gerici ve devrim düşmanıydı. Hürriyet’e karşı alerjisi Cumhuriyet’e karşı da aynı şiddetle sürdü. Fesli Kadir türü egibi İngilizlerin ve Yunanlıların kazanmasını umuyor ve istiyordu.
Adından da anlaşılacağı gibi İskilipli. 1902’de medrese tahsilini bitirdi ve ertesi yıl Fâtih Camii’nde ders vermeye başladı. Ardından Kabataş Lisesi Arapça öğretmenliğine tayin edildi. Faaliyetleri dönemin şeyhülislâmlığı tarafından bile zararlı bulunmuştu, Bodrum’a sürüldü. Oradan bir yolunu bulup Kırım’a kaçtı. II. Meşrutiyet’in ilânından bir hafta önce İstanbul’a döndü. “Şeriat isteriz” naraları arasında başlayan 31 Mart gerici ayaklanmasına katıldı. Bu nedenle bir hafta tutuklu kalan Atıf, Mahmud Şevket Paşa’nın öldürülmesi olayında dahli olduğu gerekçesiyle Sinop’a sürüldü. Anlaşılacağı gibi gerici zombimizin tarihi gerici ayaklanmalarla doludur.
Kurtuluş Savaşı'nın da en kararlı muhaliflerindendi. 19 Şubat 1919’da Mustafa Sabri Efendi’nin başkanlığında kurulan Müderrisîn Cemiyeti’nin ikinci başkanlığına tayin edildi. Nurculuğun kurucusu Said-i Kürdi de bu cemiyetin üyesiydi. Cemiyet, 24 Kasım 1919’da Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri’nin şeyhülislâmlık makamına tayini üzerine başkanlığa İskilipli Atıf getirildi. Bu cemiyet Mustafa Kemal’e ve onun önderlik ettiği mücadeleye karşıydı. Verdikleri mücadelenin bir “Bolşevik oyunu” olduğuna inanıyorlardı. Cemiyet, Kuvva-i Milliye ile birlikte Bolşevizme karşı da pek çok beyanname hazırlayıp Anadolu’ya dağıttı.
Atıf kararlı bir gerici ve yeminli devrim düşmanıydı. Hürriyet’e karşı alerjisi Cumhuriyet’e karşı da aynı şiddetle sürdü. Fesli Kadir türü en yeni örneklerinde görüldüğü gibi Anadolu’daki mücadeleyi İngilizlerin ve Yunanlıların kazanmasını umuyor ve istiyordu. İslamcılığı, Batı ile sentezleyen bakış açısına göre onların galibiyetlerinin arkasında Kuvayı Milliye gibi “cahilce bir cesaret” değil uygarlık zekâsı vardı. Onlar kazanırsa İslam kazanmış olacaktı.
Gerici zombimiz o tarihlerde yayınladığı bildiride şöyle diyordu:
“Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden kaçıyor. Zavallı saf ve gafil halktan topladıkları askerlere ‘siz burada onlarla savaşın, biz de arkalarını çevirelim’ diyerek sıvışıyorlar. Yazık ki halkımız Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakarlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıyaları ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?
Elinize aldığınız bu fetva Allah'ın emridir, Padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur.”
Nakşibendi tarikatındandı
İskilipli Atıf Nakşibendi tarikatına mensuptu. Bu tarikat 1826’da Yeniçeriliğin devletten kazınmasının ardından bir tür resmi tarikat olarak kabul görmüştü. Haliyle Osmanlının son dönemindeki bütün ilerici hareketlerin karşına bu tarikat dikilmişti. Karşıdevrimci ayaklanma girişimleri Cumhuriyet döneminde de sürdü. Özellikle Konya İsyanı’nda başrolü onlar oynadı.
Bu tarikatın bir müridi olan gerici Atıf, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda halkı Cumhuriyete karşı isyana çağıran “Frenk Mukallitliği ve Şapka Risalesi”ni yayımlamıştı. Bu broşüründe şapkayı reddediyor, fesi savunuyordu fakat fesi de II. Mahmut bir yenilik olarak benimsemişti. Gericiler o zaman da “bu başlık şeriata aykırıdır” diyerek fes giyilmesine karşı çıkmışlardı. Onun kışkırtmasıyla Malatya, Sivas, Kayseri, Erzurum, Maraş ve Giresun’da ayaklanmalar çıktı.
İskilipli Atıf 1924’te şapka kanununa muhalefetten dolayı tutuklandı. Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından Giresun’a sevk edildi. Önce beraat etti ve serbest bırakıldı. Kışkırtmalarına devam etmesi üzerine yakalandı. 1926 yılı başlarından itibaren Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından tutuklu olarak yargılandı, idama mahkûm edildi. 4 Şubat 1926’da Ankara’da eski meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısında Yunan işgaline direnilmemesi için çağrı yapan Babaeski Müftüsü Ali Rıza ile beraber idam edildi.
Nakşiler Cumhuriyete karşı ayaklanma girişimlerini devam ettirdi. Bu durum özellikle tekke ve zaviyelerin kapatılması, dini esas ve inançlardan ayıklanmış kanunların yapılması ve Batılı anlamda laiklik üzerine kurulu bir devlet kurulması gibi uygulamalarda kendini gösterdi. En sonuncu kalkışmaları Menemen’deydi.
Zombinin mezarını Necip Fazıl araladı
Bir başka Nakşi, Necip Fazıl’ın cumhuriyet düşmanı propaganda broşürlerinden üzerimize boca edilmiş bir anti kahramandır İskilipli Atıf. Bir yobaz, bir vatan haini, bir satılmıştır. Necip Fazıl, bu haini “Son Devrin Din Mazlumları” broşüründe bir kahraman, bir mazlum olarak yeniden icat etti. Gerçekle hiçbir ilişkisi yoktur.
İslamcıdan kahraman olur mu? Olmaz. Dinciden yurtsever çıkar mı? Çıkmaz. İslamcının vatanı ve halkı yoktur.
Şapka takmayanların idam edildiği, Cumhuriyet düşmanlarının uydurduğu açık bir yalandır. Şapka Kanunu'nun amacı herkese şapka taktırmak değil, fes ve sarıktan kurtarmaktı. Giyinişiyle, görünüşüyle ve tabii düşünüşüyle çağdaş uygarlığa alıştırmaktı. İskilipli Atıf ise şapkaya karşı çıktığı için değil, halkı cumhuriyete isyana teşvik etmekten, Millî Mücadeledeki bildirileri yoluyla vatana ihanetten asıldı.
İskilipli Atıf, halka zarar vermesin diye mezarı derin kazılmış bir gerici zombiydi. İslamcılar iktidar olunca zombiyi dürttüler ve uyandırdılar. İslamcı şemsiyesi ile dürtülüp mezarından çıkarılsa da zombi zombidir.
Orhan Gökdemir / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder