TARİHTE BUGÜN (18 HAZİRAN)

     


      OLAYLAR:

  • 1410- Yıldırım Bayezid’in oğullarından Süleyman Çelebi ve Musa Çelebi İstanbul’da Hasköy yakınlarında savaştılar. Çelebi Kardeşler Savaşı’nı Süleyman Çelebi kazandı. Musa Çelebi Eflak’a çekilmek zorunda kaldı.
  • 1815 - Napolyon BonapartWaterloo Savaşı'nda İngiliz ve Prusya ordularına yenildi. Yenilgi, Fransa ile Avrupa devletleri arasında 23 yıl süren savaşa son verdi. Napolyon, 22 Haziran'da ikinci kez tahttan çekildi.
  • 1830 – Fransa Cezayir’i işgal etti.

  • 1847 - Macar besteci ve piyanist Franz Liszt, Padişah Abdülmecit'e sarayda konser verdi.
  • 1873 - Kadın hakları savunucusu Susan B. Anthony, 1872 ABD Başkanlık seçimlerinde oy kullanmaya teşebbüs ettiği için 100 dolar para cezasına çarptırıldı.
  • 1919 - Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu ve Rumeli Millî Teşkilatı'nın birleştirilmesi hakkında genelge yayınladı.
  • 1922 - Ziya GökalpDiyarbakır'da "Küçük Mecmua"yı çıkarmaya başladı.
  • 1927 - Hukuk Usulü Muhakemelerine İlişkin Kanun kabul edildi.
  • 1939 - Bursa ve Mersin elektrik tesisleri devletleştirildi.
  • 1941 - Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması imzalandı.
  • 1948 - BM İnsan Hakları Komisyonu'nca, Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi hazırlandı. 10 Aralık 1948'de Paris'te yapılan Genel Kurul toplantısında oylanarak kabul edildi.
  • 1953 - Mısır'da 74 yıllık İngiliz egemenliğinin sona ermesiyle, Cumhuriyet ilan edildi
  • 1959- Che, Gazze’de ”ezilenlerin en büyük kurtarıcısı” ilan edildi.
  • 1968- İstanbul Üniversitesi Senatosu ”İşgal 23 Haziran’a kadar sona erdiği takdirde sınavların başlaması, aksi halde Güz Dönemi’ne bırakılması” kararını aldı. İşgal ve Boykot Komiteleri Merkez İcra Konseyi, Senato’nun kararını olumlu karşılamakla birlikte, köklü reform talebinde ısrarlı.
  • 1968 - İstanbul’da Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü ve Yüksek Denizcilik Okulu da öğrenciler tarafından işgal edildi.
  • 1970- “15-16 Haziran” işçi eylemleri sonrası İstanbul’da 44 işçi tutuklandı. 16 Haziran’daki direnişte ölen 2 işçi ve 1 polisten sonra, hastanede tedavi gören işçilerden M.Baylan da bugün hayatını kaybetti. Ankara’da DİSK’e bağlı Maden-İş Bölge Temsilciliği Türk-İş üyesi 50 kişilik bir grup tarafından tahrip edildi. Sendikalar ve toplu sözleşme yasalarında yapılmak istenen değişiklikleri protesto etmek için İzmir’de DİSK’e bağlı işçiler 13 işyerinde kart basıp çalışmadı. Dayanışmaya gelen devrimci öğrencilerden 20’si gözaltına alındı. İstanbul’da DİSK’in örgütlü olduğu 10 büyük fabrikada işçiler bugün de kart bastılar, iş kıyafetlerini giydiler ancak çalışmadılar. DİSK’lilerin çalışmadığı fabrikalar: Demir-Döküm, Sungurlar, Derby, Elektrometal, Rabak, Auer, Çelik Endüstri, Otosan, Arçelik ve Vita. Silahtarağa Elektrik Santralı, Yıldız Kazan ve bazı küçük fabrikalarda çalışma askeri birlik kordonu altında yapıldı.  
  • 1971- Deprem bölgesine yardım gerekçesiyle sigara ve içkilere yüzde 15 oranında zam yapıldı. Viski, şarap, çay, ispirto, likör ve tuza zam yapılmadı.
  • 1973- Yargıtay 4.Daire’nin bozma kararına rağmen Askeri Mahkeme Uğur Alacakaptan ve Uğur Mumcu hakkındaki hapis cezalarında ısrar etti. Alacakaptan 6 yıl 3 ay 25 gün hapis, para ve 11 ay sürgün cezasına, Mumcu ise 5 yıl 10 ay hapis, 1 yıl 11 ay sürgün cezasına çarptırıldı.
  • 1974-Türkiye’de işadamları ilk kez İzmir’de gösteri yürüyüşü yaptı.
  • 1975- Milliyetçi Cephe hükümetinin yönetmelik değişikliğiyle askerliğini yapmayanlara da sınavla polis olma yolunu açmasının ardından, Haziran sonundaki sınavla alınacak 1.000 polis için-aralarında imam-hatip mezunlarının da bulunduğu- yaklaşık 7 bin kişi başvuru yaptı.
  • 1975 - 3 polis örgütünün (Polis Enstitüsü Yüksek Öğrenim Mezunları Derneği, Polis Derneği ve Türkiye Polis Derneği) ortak bildirisinde Milliyetçi Cephe hükümetinin askerliğini yapmamış olanları polisliğe alan yönetmeliği ”parti militanı polis yaratılacağı” yönünde eleştirildi.
  • 1976- 29 Mayıs’taki baskında Erdoğan Yalçıngil’in öldürülmesine karıştıkları saptanan ülkücü 4 İTÜ öğrencisi (Ahmet Gedik, Nihat Kaya, Ali İhsan Yıldırım ve Zeki Saral) hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.
  • 1976 - İstanbul Kocamustafapaşa Tekel Deposunu soyan 5 kişi, 600.000 TL.’yi aldılar.
  • 1977- Ülkücü saldırısında hayatını kaybeden CHP Gençlik Kolları üyesi İsmail Boyunduruk’un Nallıhan ilçesindeki cenazesine katılanlara ülkücülerin kasap çengelli-satırlı saldırısında, CHP Ankara İl Başkanı Ali Dinçer ile İl Gençlik Kolu Başkanı Mehmet Keskin yaralandı.
  • 1977 - DİSK ve Maden-İş Sendikası Başkanı Kemal Türkler: “Yeni bir Milliyetçi Cephe hükümeti, sıkıyönetim ve faşizm demektir”.
  • 1977 - DİSK’e bağlı Maden-İş’in Madeni Eşya Sanayicileri İşverenler Sendikası’na (MESS) bağlı 30 işyerinde başlattığı grevler 19.gününe ulaştı.
  • 1977 - Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) İstanbul Festivalini boykot etti. Gerekçe; İstanbul Festivali’nde Türk ve İslam eserlerinin yeterince yer almamasıydı.
  • 1977- İspanya’da 41 yıllık Franco diktatörlüğünün ardından yapılan ilk genel seçimlerde Sosyalist İşçi Partisi 350 Milletvekilinden 118’ini, Komünist Parti 26’sını kazandı.
  • 1979 - Ordu Ünye’de, TÖB-DER üyesi Remzi Aksakal (1947- Şavşat) evine giderken kurşunlarak öldürüldü. “Ülkücü” katili, az bir ceza ile kurtarılan Remzi Aksakal’ın, Mahir Çayan ve arkadaşlarının 1972 Mart’ındaki İngiliz Radar Üssünden teknisyenleri kaçırma eyleminden sonraki operasyonda gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakıldığı ve sonraki yıllarda Devrimci Yol militanı olarak mücadelesini sürdürdüğü açıklandı.
  • 1979 - İstanbul Küçükköy’de 3 kişi bir kahvehaneye baskın düzenleyerek, içeridekileri kurşun yağmuruna tuttular. 1 kişi öldü, 8 kişi yaralandı.
  • 1980- Bir gün önce öldürülen CHP İl Başkanı ve eski milletvekili Zeki Tekiner ve Yavuz Yükselbaba’nın cenazeleri için Nevşehir’e giden CHP Genel Başkanı Ecevit ve CHP milletvekillerine Ülkü Yolu Derneği önünde iki binadan çapraz ateş açıldı, ardından taşlarla saldırıldı. 15 dakika süren saldırılarda 5 CHP Milletvekili yaralandı; yere düşen tabuta da 8 kurşun isabet etti. Telefon ile ulaşılabilen Genel Kurmay Başkanı’nın talimatıyla gelen askerler silah kullanılan binalara ateş açtı ve saldırı kesildi.
  • 1982- Feshedilen CHP’nin eski Genel Başkanı Bülent Ecevit’in “Hollanda TV’sine demeç vermek ve Der Spiegel’e yazmak suretiyle Sıkıyönetim bildirilerini ihlal ettiği” suçlamasından 6 ay ile 2 yıl arası hapsi istendi.
  • 1984- KİT’lerin idari yapısı değiştiriliyor. Evren’in imzaladığı kararnameye göre halen işbaşında olan KİT Yönetim Kurulu üyeleri, görev süresi bitmeden görevden alınabilecek. Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı genel müdür üstlenebilecek. Yönetim kurullarında iki genel müdür yardımcısı, ayrıca ilgili bakanlıkla Hazine Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu bakanlıktan atanmış birer temsilci bulunacak.
  • 1987- YÖK’ü ve üniversitelerden  atılmaları protesto için Beyazıt’ta tabut bırakmak isteyen 300 kadar öğrenciden 10’u gözaltına alındı.
  • 1987 - Robert Lisesi’nde 5 yıldır Edebiyat Öğretmeni olan 34 yıllık öğretmen R.Günaydın, Kasım 1985’de bir boş derste öğrencilere Ruhi Su’dan türküler dinlettiği gerekçesiyle ANAP hükümetinin Milli Eğitim Bakanlığı’nca görevden alındı.
  • 1988 - 1980 öncesi çıkan “Halkın Kurtuluşu” gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hasan Selim Açan hakkında 101 iddianame hazırlandı; 88’inden mahkum oldu, 307 yıl ceza aldı.
  • 1988 - Başbakan Turgut Özal, Ankara Atatürk Spor Salonu'nda yapılan ANAP Büyük Kongresi'nde, Kartal Demirağ'ın silahlı saldırısında elinden yaralandı.
  • 1989- Yapı Kredi Bankası çalışanları toplu iş sözleşmelerinin Yüksek Hakem Kurulu’na intikalini protesto için Ankara’da yürüdü.
  • 1992- Sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanacak dar gelirlilere verilecek Yeşil Kart uygulaması, TBMM’de kabul edildi.
  • 1992 - 52 memur sendikasının yöneticisi Ankara yürüyüşlerinin 2.gününde İzmit’te işçi ve memur sendikaları tarafından karşılandı.
  • 1992 - Hırvat Savunma Konseyi Birlikleri (HVO), Mostar'ı işgal etmeye başladı.
  • 1993 - Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfez ElçibeyBakü'yü terk etti. Haydar Aliyev Azerbaycan Cumhurbaşkanı oldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ebulfeyz Elçibey Bakü’yü terketti. Haydar Aliyev Azerbaycan cumhurbaşkanı oldu. (İngiliz Sunday Times gazetesi Türk Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Azerbaycan’da 1993 yılında Ebulfeyz Elçibey’e karşı yapılan darbenin arkasında dev petrol şirketlerinin olduğunu anlatan raporunu ele geçirdi. Rapora göre, Haydar Aliyev’i iktidara getiren darbenin perde arkasında İngiliz petrol şirketi BP ve Amerikan Amoco var).
  • 1993 - Sümerbank Bakırköy Konfeksiyon Fabrikası işçileri özelleştirmeye karşı dün fabrikayı terk etmedi, bugün toplu viziteye çıktı.
  • 1993 - HEP Şırnak Milletvekilleri Meclis’teki Milletvekillerine mektup gönderdi: “Silopi/ Selçuk Köyü’nün yakılması nedeniyle 500 köylü açlıkla baş başa”.
  • 1994 - Dünya Futbol Şampiyonası Amerika'da yapıldı. 18 Haziran günü final için Brezilya ve İtalya karşılaştı. Şampiyon penaltılarla belirlendi; kupa Brezilya'nın oldu.
  • 1995 - Çeçen lider Şamil BasayevBudyonnovsk kenti hastanesine baskın yaptı; 1000'den fazla Rus'u rehin aldı. Böylece Rusya, savaşı durdurma ve görüşmeleri başlatma taleplerini kabul etti.
  • 1996- Cezaevlerindeki açlık grevlerine destek için İstanbul/ Sirkeci’den telgraf çekmek isteyen İHD, ÇHD, ÖDP, KESK ve MKM üyeleri gözaltına alındı.
  • 1997 - Başbakan Necmettin Erbakan, REFAHYOL olarak da bilinen RP-DYP koalisyon Hükûmeti'nin istifasını, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu. Erbakan, istifasına gerekçe olarak, “Ülkedeki gerginliği” öne sürdü. Erbakan, koalisyonu teşkil eden iki parti arasındaki protokole göre “Hükümetin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller tarafından kurulmasını, RP, DYP ve BBP olarak desteklediklerini açıklayan” bir belgeyi de Cumhurbaşkanı’na sundu. Demirel, Erbakan’ın istifasını kabul etti, ancak Anayasa’da, kanunlarda ve geleneklerde başbakanlığın devri şeklinde bir durum ve teamülün bulunmadığını ifade etti.
  • 1999- Tedavi gerekçesiyle ABD’ye yerleşen F.Gülen’in ”adliye ve mülkiyeye” yerleştirilen yandaşlarına hitap ettiği 2 konuşma kaseti ATV’de yayınlandı. Kasetleri değerlendirmek için Ali Kırca’nın programına çağrılan yazar Faik Bulut ATV’nin kapısında gözaltına alındı.
  • 2000- İstanbul Kürt Enstitüsü, Türkçe-Kürtçe sözlük yayımladı.
  • 2000 - Ürdün Kralı Abdullah muhafazakar Abdulrauf El-Ravabdek başkanlığındaki hükümeti feshetti. Hükümeti kurma görevini liberal milletvekili eski Başbakan Ali Abu el-Ragıb’a verdi.
  • 2001- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, RTÜK yasasını veto etti. Gerekçe: Toplumun yansız ve tarafsız haber alma hakkının engellenmesi.
  • 2001 - Yargıtay, “Düşünceye Özgürlük-2000” kitapçığını imzaladıkları için daha önce DGM’de beraat eden 15 aydının bir kez daha yargılanmalarına karar verdi.
  • 2001 - TÜRKBANK çalışanları bankanın kapatılma kararını ülke genelinde protesto etti.
  • 2001 - F tipi cezaevlerine karşı 243. Güne giren ölüm orucu eylemlerinde hayatını kaybeden 24.tutuklu Veli Güneş toprağa verildi.
  • 2004- Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) çağrısı üzerine Türkiye’nin altı bölgesinden yola çıkan doktorlar Ankara’ya vardı. AKP’nin “Sağlıkta Dönüşüm Projesi”‘ni, “Umuda Beyaz Yürüyüş”le protesto eden doktorlar, özlük haklarının iyileştirilmesi ve herkese ücretsiz sağlık hakkı verilmesini istiyorlar.
  • 2004 - El Kaide, Suudi Arabistan’da rehin tuttuğu Amerikalı Paul M.Johnson’ı başını keserek öldürdü. Örgüt, Riyad hükümetinden cezaevindeki militanların serbest bırakılmasını istiyordu.  
  • 2004 - ABD Senatosu, Merkez Bankası (FED) Başkanı 78 yaşındaki Alan Greenspan’ın görev süresini beşinci ve son kez uzattı. Greenspan, 1987’de eski Başkan Ronald Reagan tarafından getirilmişti.
  • 2005- Ermenistan arşivlerinde araştırma yapma izni verilen ilk Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, Yektan Türkyılmaz Erivan Havalimanında gözaltına alındı. ABD’de Kuzey Carolina, Duke Üniversitesi’nde görevli Türkyılmaz’ın Ermenistan tarihine ait kitapları gizlice Türkiye’ye kaçırmaya çalıştığı ileri sürüldü.
  • 2005 - İskenderun ve Seydişehir’de işçiler ERDEMİR ve Seydişehir Alüminyum’un özelleştirilmesi kararını protesto etti.
  • 2006- “4.Türkçe Olimpiyatları” ödül töreninde Meclis Başkanı Bülent Arınç ve DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Fethullah Gülen’e övgüler yağdırdı.
  • 2006Katalanlar referandumda İspanya’dan özerklik planına yüzde 74 “Evet” oyu verdi. İspanya Başbakanı Rodriquez Zapatero “Bu İspanya’yı küçültmeyecek, çeşitlendirecek” dedi.
  • 2006 - Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Diyarbakır Grubu Koordinatörü Murat Aygün, silah ticaretinin daha sıkı kontrol edilmesi gerektiğini söyledi. Uluslararası Af Örgütü’nün ‘’Silahlar Denetlensin’’ kampanyası kapsamında Diyarbakır Grubu üyesi yaklaşık 100 kişi, Sanat Sokağında basın açıklaması yaptı.
  • 2006 -  Irak’ta Süleymaniye’ye bağlı Sirwan kasabasında, 16 Mart 1988 yılında diktatör Baas rejiminin Halepçe’ye yönelik  gerçekleştirmiş olduğu ve en az 5 bin Kürdün yaşamına mal olan hava bombardımanı sırasında patlamamış kimyasal bir bomba bulundu.
  • 2007- YSK, Başbakan Erdoğan’ın katılımıyla yapılan TOKİ açılış törenlerini “gizli seçim kampanyası” niteliğinde bularak törenleri yayınlayan 8 TV kanalını uyardı.
  • 2008- Balyoz soruşturması kapsamında tutuklanan, aralarında Emekli Korgeneral Engin Alan, Korgeneral Yurdaer Olcan, emekli Orgeneral Çetin Doğan ve emekli Tuğgeneral Süha Tanyeli’nin de bulunduğu 14 kişi tahliye edildi.
  • 2008 - Romanya’nın bir köyünde yapılan belediye başkanlığı seçiminde seçmenler, yeniden aday olan ancak seçim günü ölen belediye başkanını, hayatını kaybettiğini bilmelerine rağmen, rakibinin kazanmasını önlemek için yeniden seçtiler.
  • 2009- TKP ve Yurtsever Cephe üyeleri Bodrum’a gelen ABD savaş gemisini protesto etti.
  • 2009 - Erzincan’daki İsmailağa Cemaati yapılanmasına yönelik 3 yıldır süren soruşturmaları nedeniyle Başsavcı İlhan Cihaner hakkında Adalet Bakanlığı müfettişleri soruşturma başlattı. İlhan Cihaner, bir süredir de F.Gülen Cemaati soruşturması üzerinde çalışıyordu.
  • 2010- “Ergenekon’a üye olma” suçlamasıyla 4 aydır tutuklu bulunan İlhan Cihaner tahliye edildi.
  • 2011- Gazeteciler tutuklulukta 100.günü dolduran Ahmet Şık ve Nedim Şener için Galatasaray’dan Taksim’e yürüdü.

  • 2013- Erdem Gündüz’ün “Duran Adam” eylemi ülke genelinde yayılıyor. Ankara/Kuğulupark’ta kurulan çadırlar gece saatlerinde çok sert polis müdahalesiyle boşaltıldı. Eskişehir’de sökülen 350 çadırdan sonra gece tekrar kurulan 4 çadırda sabahlayan 13 kişi gözaltına alındı. İstanbul’da sabaha karşı polis 94 ayrı adrese baskın yaptı. Atılım, Özgür Radyo ve ETHA’da arama ve gözaltılar yapıldı.
  • 2014- 12 Eylül askeri darbesine ilişkin dava sonuçlandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ali Tahsin Şahinkaya’ya müebbet hapis cezası verildi.

  • 2014 - Soma’da 14 Mayıs’ta madenci Erdal Kocabıyık’ı tekmeleyen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel hakkında zamanında -1 ay içinde- idari soruşturma açılmadığı için dosya kapandı. Yerkel hiçbir ceza almayacak ve siciline işlenmeyecek.
  • 2015- HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş: “AKP ile CHP bizim ilkelerimizi içerecek şekilde bir koalisyon kurarsa işlerini kolaylaştırırız, destek veririz.”

  • 2016- Mısır’da Kahire Ceza Mahkemesi, darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye, “Katar adına casusluk” davasında, farklı suçlamalardan biri müebbet diğeri 15 yıl olmak üzere toplam 40 yıl hapis cezası verdi.
      


DOĞUMLAR- ÖLÜMLER

KISA KISA GÜNDEM (17 HAZİRAN 2022)

 


1) Çevre Derneği Başkanı hakkında termikçi şirketin açtığı 1 milyon TL’lik tazminat davası reddedildi (Evrensel)

Yatağan Termik Enerji Üretim şirketinin Yatağan Yeşil Yaşam Derneği Başkanı Kazım Erol hakkında açtığı 1 milyon liralık manevi tazminat davası reddedildi.(https://www.evrensel.net/haber/463900/cevre-dernegi-baskani-hakkinda-termikci-sirketin-actigi-1-milyon-tllik-tazminat-davasi-reddedildi)





2) "Majestelerinin gazeteciliği" değirmenine su taşıyan Arınç, şimdi onları eleştirdi: Kral çıplak demenin vaktidir (Evrensel)

TBMM eski başkanı Bülent Arınç AKP'lilere seslendi, "Kral çıplak demenin, zamanıdır" dedi.(https://www.evrensel.net/haber/463867/majestelerinin-gazeteciligi-degirmenine-su-tasiyan-arinc-simdi-onlari-elestirdi-kral-ciplak-demenin-vaktidir)






3)Kolombiya seçimleri: Petro’nun zaferi demokrasiye alan açar (Elif GÖRGÜ-Evrensel)

Kolombiya’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu pazar günü. Sol ittifakın adayı Gustavo Petro seçimi kazanabilecek mi? İttifakın temsilcilerinden Efrain Viveros, Evrensel’e yorumladı.(https://www.evrensel.net/haber/463869/kolombiya-secimleri-petronun-zaferi-demokrasiye-alan-acar)



4) TCDD raydan çıktı: 6,6 milyar liralık zarar! (Mustafa Bildircin-Birgün)

TCDD’nin mali hesaplarına yönelik denetim, kurumun içinde bulunduğu batağı ortaya koydu. Rapora göre TCDD, 6,6 milyar TL’lik zarara imza attı. 5,5 milyar TL’sini ise faaliyetlerden kaynaklanan zararlar oluşturdu.(https://www.birgun.net/haber/tcdd-raydan-cikti-6-6-milyar-liralik-zarar-392124)

5) Motorin 30 TL oldu: Sadece Haziran’ın yarısında yüzde 22 zam! (BİRGÜN)

Motorinin litresine bugünden geçerli olmak üzere 81 kuruş zam geldi. İzmir ve Ankara'da motorinin litre fiyatı 30 lirayı aştı, İstanbul’da 29,97 TL oldu. Motorinin litre fiyatına 81 kuruş zam geldi. Böylece İstanbul Avrupa yakasında motorinin litresi ortalama 29.97 liraya yükseldi. Ankara'da motorinin litresi 30.04 TL, İzmir'de ise 30.06 TL'ye çıktı. Dün de motorine 1 lira 28 kuruşluk zam gelmişti.Önceki gün ise benzine 94 kuruş indirim gelmiş litre fiyatı ortalama 27.5 liraya düşmüştü. Haziran genelinde şu ana kadar benzin fiyatları yüzde 10, motorin satış fiyatı ise yüzde 22.6 zamlandı.(EPGİS FİYAT PAYLAŞIMI YAPMIYOR) Akaryakıttaki fiyat değişimlerini resmi olarak açıklayan Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası (EPGİS), Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) suç duyurusunda bulunması nedeniyle sosyal medya hesabından zam ve indirim açıklamalarını durduğunu belirtmişti.

6) ICAN raporu: Nükleer silahlara her dakika milyonlar aktı (BİRGÜN)

ICAN raporuna göre nükleer silah sahibi dokuz ülke, bu silahlara bir yıl içinde toplamda 82,4 milyar dolar harcadı. Öyle ki silah baronlarını zenginleştiren ABD, nükleer silah için dakikada 84 bin 94 dolar harcıyor.(https://www.birgun.net/haber/ican-raporu-nukleer-silahlara-her-dakika-milyonlar-akti-392131)

7) 260 ton radyoaktif atık İzmir'den İstanbul'a nakledildi (Cumhuriyet)

Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK), Gaziemir Belediyesi’nin başvurusu üzerine ‘İzmir’in Çernobili’ olarak nitelendirilen 70 dönümlük alandan çıkarılan 260 ton radyoaktif atığın İstanbul’da bir tesiste depolandığını, kalan atığın da gelecekte ortaya çıkarılarak teslim alınacağını bildirdi.
(https://www.cumhuriyet.com.tr/cevre/tenmaktan-carpici-aciklama-260-ton-radyoaktif-atik-istanbula-nakledildi-1948267)

8) Ekonomist Selçuk Geçer 'Sakın yatırım yapmayın' diyerek uyardı: 'Ufuk çizgisi göremiyorum' (Cumhuriyet)

Ekonomist Selçuk Geçer, "Para kazanmak için sakın yatırım yapmayın" diyerek yatırımcıları uyardı. Geçer, "Para kazanma derdi ile yatırım yapmayın. Kesinlikle dövizle borçlanmayın. Çünkü Türkiye'de ekonomi yönetimine ilişkin bir ufuk çizgisi göremiyorum" dedi. 
Ekonomist Selçuk Geçer, geçen günlerde süper bono hamlesi için de uyarılarda bulunurken bu sefer de Youtube hesabından 'Fırtına yaklaşıyor' dedi."Fırtınaya neden yaklaşıyoruz" sorusunu yanıtlayan Geçer, "Çünkü beklentiler Türkiye'de de bozuluyor. Döviz beklentileri yıl sonuna göre yükseliyor. Bunlar iyi beklentiler. Türkiye'deki fiyatlara bakınca aslında doların 20 liranın üzerine çıktığını gösteriyor. Yüzde 50'lik bir artış gözüküyor. Bunu dolara göre ayarladığımızda yüzde 40'lık fark var. Dövizin üzerine koyduğumuzda 20 liralık bir fiyatlama olduğunu görüyoruz" dedi.("KESİNLİKLE DÖVİZLE BORÇLANMAYIN") Geçer, yükselen mazot fiyatlarına ilişkin "Bu ülkede mazot 28 liraysa anlayın ki döviz de oraya gidecek" dedi ve şöyle devam etti:  "Para kazanma derdi ile yatırım yapmayın. Kesinlikle dövizle borçlanmayın. Çünkü Türkiye'de ekonomi yönetimine ilişkin bir ufuk çizgisi göremiyorum. Bir şeyin fiyatı aşırı yükselirse o şeyden uzak durun. Geçen sene yanıldım diyenler var. Bu ülkede mazot 28 liraysa anlayın ki döviz de oraya gidecek." 

9) Galata Kulesi'ne çıkmak 175 TL (SOL)

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerinin giriş ücretlerine 1 Temmuz’dan geçerli olmak üzere çeşitli oranlarda zam yapıldı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı müze ve ören yerlerine giriş ücretlerini 1 Temmuz 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere güncelledi. Açıklanan yeni fiyat listelerine göre müze ve ören yerlerine giriş ücretleri yüzde 30 ile 45 arasında arttı. Bakanlığın listesine göre bazı giriş ücretleri Türk Lirası olarak şöyle; Göbeklitepe 90, Göreme Ören yeri 150, Bergama Akrepolü 100, Galata Kulesi 175, Troya Müzesi 100, Aspendos Ören yeri 100, Perge Ören yeri 100, Efes Antik Kenti 200. Müze girişleri ise 20 ile 50 Türk lirası arasında değişti.(Özel uygulama fiyatları) *Fast Track Uygulaması: Efes Ören yeri 250, Hierapolis örenyeri, Pamukkale Arkeoloji Müzesi 250, Göreme Ören yeri ve Karanlık Kilise dahil 250. Bu Müze ve Ören yerlerinde Müzekart ile yapılacak geçişlerde ek ücret 60 TL. 

*İlk kullanıldığı andan itibaren 72 saat geçerli olacak olan Kombine bilet: Denizli Hierapolis Ören yeri + Laodikeia Ören yeri + Denizli Arkeoloji Müzesi 250, İzmir Efes Müzesi + Efes Ören yeri, Yamaç Evler + St.Jean Anıntı 350, Çanakkale Troya Ören yeri + Troya Müzesi 150, Efes Ören yeri + Yamaç Evler 250, Side Müzesi + Side Tiyatrosu (Tek bilet) 125, Şanlıurfa Göbeklitepe Ören yeri + Canlandırma Merkezi 100, Hatay Müzesi + St.Pierre Anıt Müzesi + Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi 150 TL. 

*Museumpass: Museumpass Türkiye 1000, Museumpass İstanbul 700, Museumpass Ege 650, Museumpass Akdeniz 650, Museumpass Akdeniz 650, Museumpass Kapadokya 400, Patara – Olympos Passcard 270

10) MHP, Diyarbakır teşkilatının kapısına neden kilit vurdu? (SOL)

MHP Genel Merkezi’nin beklenmedik bir kararla Diyarbakır il teşkilatının kapısına kilit vurması akıllarda soru işaretine neden oldu. MHP'nin Diyarbakır İl Örgütü'nü  kapatması tartışılmaya devam ediyor. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, kişisel Twitter hesabında kararı şöyle duyurmuştu:   “Görülen lüzum üzerine parti tüzüğümüzün ilgili maddelerinin tanıdığı yetkiye istinaden feshedilmiş, il başkanlığımız kapatılmıştır.” 

T24 yazarı Candan Yıldız, MHP'nin Diyarbakır’daki varlığının simgesel bir anlama sahip olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “(…) MHP Diyarbakır İl Başkanı Cihan Kayaalp, Hürriyet’in 2008 tarihli haberine göre ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kamu görevlileriyle ilişkili oldukları görüntüsü verip bir işin görüleceği vaadiyle dolandırıcılık yapmak, ruhsatsız uzun ve kısa namlulu silah bulundurmak’ suçlarından 30’ar yıl hapis istemiyle tutuklu yargılanan’ bir isim. Daha sonra bu davadan 2016 yılında beraat etti. O dönem Temiz Toplum Derneği İl Başkanı olan Cihan Kayaalp, iddiaya göre ‘uyuşturucuya bulaşan gençleri topluma kazandırmak için MHP bünyesine katmak istediğini’ söyleyerek MHP ile ilişkileniyor. Hatta bir dönem Diyarbakır Ülkü Ocakları Başkanlığı yapıyor ama hakkındaki iddialar ve açılan dava nedeniyle ilişkisi kesiliyor. Kayaalp, yıllar sonra önce il başkan yardımcılığı, sonra il başkanı olarak MHP’ye dönüyor. MHP Genel Merkezi’nin Diyarbakır İl Başkanlığı’nın kapısına kilit vurmasıyla ilgili çeşitli rivayetler var. Rivayetlerden biri, gelecek seçimlerde AKP’nin daha çok oy alması için teşkilat kapatıldı. Bu gerekçe ikna edici değil, zira belirleyici bir oyu yok MHP’nin Diyarbakır’da. Kaldı ki, geçmişte olduğu gibi, aday çıkarmayarak da destek olabilirdi. Cumhur İttifakı’nın bütün bu hesapların üzerinde stratejik bir ittifak olduğunu unutmamak lazım. Bir diğer rivayet ise, devletin hafızasının taşıyıcısı MHP’nin siyasi bir öngörü ile olası olaylara, provokasyonlara karşı teşkilatını koruma refleksi göstermesi. Bir diğer rivayet de, mevcut il başkanı hakkında akçeli işlere dair iddialara, söylentilere karşı MHP yönetiminin ön almak istemesi. Cihan Kayaalp’le konuştum. Parti yönetiminin kapatmanın ‘geçici’ olduğu bilgisini paylaştığını, ancak ‘nedeni’ konusunda bilgi verilmediğini, çağırmaları durumunda Ankara’ya gideceğini, çağırmamaları durumunda ise Genel Merkez’in ‘takdiri’ olarak göreceğini söyledi.  Kayaalp, ‘akçeli işler’ iddialarıyla ilgili de ‘yeni değil, üç dört yıldır benzeri asılsız iddialar var’ diye konuştu.”






'Sansür yasasına karşı tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz' + Gazetecilere sansür ve hukuk sopası: 'Dezenformasyonla mücadele'​ yasa teklifinde neler var? (SOL)


'Sansür yasasına karşı tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz' (SOL)

'Saldırı karşısında sessiz kalınması, tüm medyanın icazetli gazetecilerin ısmarlama haberleriyle dolması anlamına da geliyor. Biz kamuya karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz.'

AKP ve MHP’nin "dezenformasyon yasası" adı altında Meclis'e sunduğu sansür yasası Yargıtay'ın "muğlak" ve "yüzde 99 basını ilgilendiriyor” uyarısına ve basın emekçilerinin tüm itirazlarına rağmen AKP-MHP oy çokluğuyla Adalet Komisyonu’ndan geçti.

Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı, AKP ve MHP’nin  hazırladığı istibdat dönemi uygulamalarını aratmayan 40 maddelik sansür yasasının TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçmesine ilişkin soL’un sorularını yanıtladı.

Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı'ndan Ayçin Özoktay, yasanın kabulüne ilişkin  “Bu saldırı karşısında sessiz kalınması, medyanın icazetli gazetecilerin ısmarlama haberleriyle dolması anlamına geliyor” açıklamasını yaptı.

'Bu yasa, ifade hürriyetimize ve bilgi alma hakkımıza doğrudan bir saldırı teşkil ediyor'

AKP'nin sansür yasası dün akşam TBMM Adalet Komisyonu'ndan geçti.  Basın meslek örgütleri tehlikeyi duyurmaya çalıştı ancak bu kamuoyunda pek yankı bulamadı. Siz ne düşünüyorsunıuz? Bu yasanın doğurduğu tehlikeler neler?

Bu yasa, AKP'nin alışıldık torba yasalarıyla aynı mantıkta, tepeleme doldurma biçimiyle hazırlandı. Biz uzun süredir torba yasalarla, bir gecede geçirilen kanunlarla ülkenin ranta açıldığını, talan edildiğini, özgürlüklerimizin kısıtlandığını biliyoruz.

Bununla birlikte TBMM yasa tekliflerinin hazırlığında ve incelenme sürecinde ilgili meslek örgütlerine ve uzmanların görüşlerine başvurabilir. Bu Meclis İçtüzüğü’nde yazıyor. Ancak bu yasanın hazırlanış aşamasında herhangi bir meslek örgütünün görüşüne başvurulmadı. Zorlukla basın örgütleri komisyona katıldılar ancak burada da sözleri kesildi, görüşleri dikkate alınmadı.

Bu yasanın hazırlanma süreci bile önümüzdeki günlerin neler getireceğine işaret ediyor. Bu yasa, ifade hürriyetimize ve bilgi alma hakkımıza doğrudan bir saldırı teşkil ediyor.

Gazetecilere hapis cezası tehdidi

Yasa sansür ve baskıyı ne şekilde tahkim edecek?

Bu yasa ile soyut kavramlardan yola çıkarak suç üretiliyor. Yasayla birlikte 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu icat edilmiş oldu. Fakat içeriğe bakılacak olursa 'dezenformasyon' ya da 'yanıltıcı bilginin' ne olup olmadığı konusunda net bir tanımlamanın olmadığı görüyoruz.

Yasayla 'Dezenformasyon' suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve bu ceza, 'failin kimliğini gizli tutması' durumunda, yani ismini belirtmek istemeyen kaynaklarla yürütülen habercilik faaliyetinde yarı yarıya artıyor.

'Alaturka Propaganda Bakanlığı...'

Bu yasa duyurulurken, internet basınında çalışan gazetecilere basın kartı 'müjdesi' de verildi. Yeni basın kartı düzenlemeleri hakkında düşünceleriniz neler?

Yasanın internet mecralarına basın kartı sunma vaadi bir ödül değil. Danıştay'ın Basın Kartı Yönetmeliği'ne ilişkin yürütmenin durdurulması kararını iptal ettiğine geçen ay şahit olmuştuk. Alaturka Propaganda Bakanlığı denilebilecek İletişim Başkanlığı, zaten basın kartının kime, hangi koşullarda verileceğini ya da hangi durumda iptal edileceği konusundaki yetkiyi elinde tutuyor.

Dolayısıyla biz gazetecilerin ağzına bir parmak bal çalmayı kabul etmiyoruz. Tehdidin sürekli arttığı, gazeteciliğin bütünüyle iktidarın tekeline sokulmaya çalışıldığı ve ifade hürriyetinin iğdiş edildiği karanlık bir dönemdeyiz. Bu yasa teklifi baskı karşısında sessiz kaldıkça geriye sadece ısmarlama iş yapan habercilerin kalacağını anlatıyor. Bu basın kartı düzenlemesini de buradan bağımsız görmüyoruz.

'Ve elbette tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz'

İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı ne talep ediyor?

Çağrılarımızda da sürekli dile getirdiğimiz gibi, bu ayıptan derhal dönülmesi gerektiğini söylüyoruz. Ayrıca tüm basın emekçileri ve habercilik faaliyeti üzerindeki ağır baskının derhal sonlandırılmasını talep ediyoruz. Son 20 yılda ifade hürriyeti zaten yeterince yara aldı. Ve elbette tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz. Bu saldırı karşısında sessiz kalınması, tüm medyanın icazetli gazetecilerin ısmarlama haberleriyle dolması anlamına da geliyor. Biz kamuya karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Mesleğimizi yapmaya, kamuyu bilgilendirmeye devam edeceğiz. İstibdat artıkları bizi hiçbir zaman durduramadı, durduramayacak.

Biz zaten oldukça zorlu koşullarda mesleğini sürdüren basın emekçilerine aba altından sopa gösterilmesine karşı ses çıkarılmasını istiyoruz. İşini layıkıyla yaptığı için tehdit edilen tüm basın emekçilerini bir araya gelmeye çağırıyoruz.

                                                                         ***

Gazetecilere sansür ve hukuk sopası: 'Dezenformasyonla mücadele'​ yasa teklifinde neler var? (PATRONLARIN ENSESİNDEYİZ - İLETİŞİM EMEKÇİLERİ DAYANIŞMA AĞI / SOL)

AKP ve MHP, uzun süredir tartışma konusu olan ve kamuoyunda "sosyal medya yasası" olarak anılan "Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ni TBMM Başkanlığı'na sundu.

Yasadaki maddeler, sansürün kapsamını genişletmekle kalmayıp mesleğini çok sayıda hakkından mahrum şekilde sürdüren internet gazetecilerini de hukuk sopasıyla tehdit ediyor.

Son yıllarda internet yayınlarının basılı yayınlardan çok daha fazla rağbet gördüğü biliniyor. Dolayısıyla AKP-MHP iktidarı, bu meseleye neşter atma gayreti içine girdi.

Yasanın maddeleri neler?

Yasa teklifinin toplam 40 maddesi bulunuyor ve 28 maddesinde internet gazetelerine ilişkin çeşitli düzenlemeler yer alıyor. Değişiklik, internet gazetelerinin resmi ilanlardan yararlanmaları ve çalışanlarına basın kartı edinebilme imkânı sunsa da Danıştay'ın geçen haftalarda Basın Kartı Yönetmeliği'ne ilişkin yürütmenin durdurulması yönünde aldığı kararı göz önünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü bu kararla birlikte İletişim Başkanlığı, kartın kimlere verileceği ve hangi durumlarda iptal edileceğini belirleme konusunda yetkiyi eline almıştı.

Yasada "dezenformasyonla mücadele" maksadı taşıdığı belirtilen 29. madde ise apayrı bir tartışma konusu. TCK'ya "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunu ekleyecek olan bu maddeyle "makbul" yayınlar yapmayan internet mecralarının hukuk sopasıyla tehdit edildiği görülüyor. 

Anaakım medyanın her gün yeniden inşa ettiği faşist, patron övücü, cinsiyetçi söylemleri ve haberlerine RTÜK denilen sansür kurumu tarafından tek bir ceza dahi yazılmazken "dezenformasyonla mücadele" iddiası kime uygulanacak? Aşikardır ki AKP iktidarının yasa teklifi bağımsız gazetecilerin ve muhalif yayın yapan haber sitelerinin sesini kapatmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecektir.

Madde, "sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası" verileceği tehdidinde bulunuyor.

Diğer yandan suçun, failin kimliğini gizli tutması ya da örgütlü bir faaliyet çerçevesinde işlendiğine kanaat getirilmesi durumunda cezanın yarı yarıya artırılacağı belirtiliyor.

'Basın emekçileri sansürlere biat etmeyecek'

AKP'nin medyayı tam teşekküllü bir şekilde kuşattığı ve baskıladığı bir ortamda, bu hükümlerin direkt olarak sansüre kapı araladığı fark ediliyor. Halkın içinde bulunduğu ekonomik kriz, işsizlik ve emek sömürüsünün had safhada olduğu ortadayken, basını seçim öncesinde nefes alamaz duruma getirmeye, halkı gerçek krizlerden ve sorunlardan "dünya bizi kıskanıyor, eğitimde uçuyoruz, gözlerimizde ışıltılar" gibi birçok "haberle" uzaklaştırma eğilimlerini sürdürmeye devam edecekler. Gazeteciler, emekçilerin ve halkın içinde yaşadığı sorunları yoktan var etmedikleri gibi çarşı, pazarda yaşanan krizi halkın bizzat okumasına gerek kalmayıp yaşadığının farkındalar. Bu krizin, gündemi değiştirmek için yazılan haberlerle örtbas edilmesine karşı çıkılmalıdır. Basın emekçileri halkın haber alma özgürlüğünü de kendi mesleki etik ilkeleri için de bu "yasaya" ve sansürlere biat etmeyeceklerdir. 

'İsmini belirtmek istemeyen kaynak'larla yapılan habercilik faaliyeti hedefte

Yasanın bir diğer dikkat çeken maddesi ise, "ismini belirtmek istemeyen kaynaklar" ile yapılan habercilik faaliyeti oldu. 29. maddede yer bulan "failin kimliğini gizli tutması" durumunda cezanın artırılacağı yönündeki tehdit, haber mecralarına anonim kalmak koşuluyla görüş bildirilmesine engel oluyor.

Dolayısıyla gazetecilik faaliyetinin ciddi yaralar alacağı bir sürecin yürürlüğe konulacağı anlaşılıyor. AKP tarafı ise durumu "İsmini vermeyen kaynağım diyerek her türlü iddiada bulunuluyor, bu doğru değil" şeklinde açıklıyor.

Yasa teklifinde şu ifadeler yer alıyor:

"Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Fiilin, 'kamu barışını bozmaya' elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra 'dezenformasyon' olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya haber verme haklarıyla karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilecektir. Kamu barışına yönelik suçlar kapsamında ihdas edilen bu suçun, bölümde yer alan diğer suçlardan daha farklı bir alanı düzenlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali, cezada artırım sebebi olarak öngörülmektedir."

Hukuki süreçlerde keyfiyet AKP'nin alamet-i farikalarından biri ve bu düzenlemeyle son 20 yılda akıl dışı baskı ve kısıtlamalarla karşı karşıya kalan basın emekçilerini çok daha zor bir süreç bekleyecek.

Patronların Ensesindeyiz Ağı’na aşağıdaki e-posta ve sosyal medya hesapları üzerinden ya da 0541 940 0514 numaralı telefondan ulaşılabilir:

Facebook: https://www.facebook.com/patronlarinensesindeyiz

Twitter: https://twitter.com/pensendeyiz

E-posta: iletisim@patronlarinensesindeyiz.org

                                                                            ***

Gazetecilik örgütlerinden ortak açıklama: 'Dezenformasyon yasası sansürdür' (SOL)

Yedi gazetecilik örgütü, Türk Ceza Kanunu’na eklenmesi öngörülen 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçuna dair ortak açıklama yayınladı.

Yedi gazetecilik örgütü, AKP ve MHP tarafından TBMM’ye sunulan “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı teklifle Türk Ceza Kanunu’na eklenmesi öngörülen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna dair ortak açıklamada bulundu.

"Dezenformasyon yasası sansürdür, geri çekilsin" başlıklı açıklamada, açıklamada "Cumhuriyet tarihinin en ağır sansür ve otosansür mekanizmalarından birine yol açabileceği endişesiyle, 'dezenformasyonla mücadeleyi' değil gazeteciliğe baskıyı artırmak üzere tasarlandığı anlaşılan bu kanun teklifinin acilen geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz" ifadelerine yer verildi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye Ulusal Komitesi, Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Basın Konseyi, Haber-Sen ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin imzasıyla yayınlanan açıklamada öne çıkanlar şöyle:

"Mesleğimizi doğrudan ilgilendiren bu önemli kanun teklifi, gazetecilik örgütlerinin görüşü alınmadan, bir grup siyasetçi ve bürokrat tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanmıştır.

Cumhuriyet tarihinin en ağır sansür ve otosansür mekanizmalarından birine yol açabileceği endişesiyle, 'dezenformasyonla mücadeleyi' değil gazeteciliğe baskıyı artırmak üzere tasarlandığı anlaşılan bu kanun teklifinin acilen geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Kınıyoruz: ABD merkezli teknoloji şirketlerinden bile bu süreçte görüş alan siyasi iktidar, kanunun doğrudan muhatabı olan Türkiye’deki gazetecilik örgütlerinin fikrini sorma gereği duymamıştır. Hangi partiden olursa olsun siyasetçilerin, toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkını doğrudan ilgilendiren bu tür yasal düzenlemeleri hazırlarken ilgili alanın önde gelen meslek örgütleri ve sivil toplum temsilcileriyle diyalog kurması demokrasinin gereğidir. Bu demokratik ilkenin çiğnenmesini kınıyoruz.

Reddediyoruz: Teklifte “dezenformasyon,” “yalan haber,” “asılsız bilgi” ve “tahrif edilmiş bilgi” gibi kavramlar hukuki bir tanım yapılmaksızın kullanılmaktadır. “Güvenlik,” “kamu düzeni” ve “kamu barışı” gibi, gazetecilere karşı adli taciz davalarında sıkça başvurulan muğlak kavramlara dayanılarak mahkemelere yeni bir suç işaret edilmektedir. Böyle bir yaklaşım, yasaları, bağımsızlığını yitirmiş olan yargı sistemi tarafından suistimale açık hâle getirmektedir. Bu girişimi reddediyoruz.

Davet ediyoruz: Dezenformasyon, tüm dünyanın sorunudur. Türkiye’de gazeteciliğin kalitesini düşüren, halkın haber alma hakkını zedeleyen daha birçok sorun da vardır. Tüm bu sorunları çözebilecek çoğulcu yasaların, demokratik kurumların ve meslek içi özdenetimin oluşturulması veya güçlendirilmesi için, bu kanun teklifinin askıya alınmasının ardından, tüm siyasi aktörleri, gazetecilik örgütleriyle kapsamlı ve şeffaf bir diyalog süreci başlatmaya davet ediyoruz."

'AKP'nin sansür memurlarına boyun eğmeyeceğiz'

Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı da konuya dair "AKP'nin sansür memurlarına boyun eğmeyeceğiz" başlığıyla bir açıklama gerçekleştirdi.

Söz konusu açıklamada, "İktidarın 'dezenformasyonu önleme' iddiasıyla attığı bu adım, basın ve ifade özgürlüğüne doğrudan saldırıdır ve ülke tarihindeki en şiddetli sansür uygulamasına kapı aralayacaktır. İktidarın derdi 'dezenformasyonla mücadele' değil, yasa teklifi derhal geri çekilmelidir" ifadelerine yer verildi. 

SOL

Anketlerde yoksullaşma - KORKUT BORATAV / SOL

 


Açlık ve barınma sorunları içinde yaşanan yoksullaşma bir yanda; orta sınıfların 'hayat standardını koruma' endişesi bir yanda… Bir de Bakan Nebati’nin 'çarkları dönen, kârları artan' dünyası var.

Ekonomi büyümüştür; emekçilerin millî gelirden payları daha da hızlı bir tempoyla erimiştir. Sonuç, nüfusun kalabalık bölümleri için mutlak yoksullaşma anlamına gelir. 

Böyle bir durumun Türkiye ekonomisinin son altı-yedi yılı için geçerli olduğunu açıklamıştım (“Millî Gelir Büyüyor, Ücretliler Kaybediyor”, Sol Haber, 10 Haziran 2022).

Üç yıldan bu yana Türkiye’de yoksullaşmanın yaygınlaşması ve nitelikleri üzerinde anketler, araştırmalar yapılıyor. İstatistiklerin yansıtmadığı “insan manzaraları”na ışık tutuluyor. 

Derin Yoksulluk Ağı: 2020 anketi

İstanbul’daki Derin Yoksulluk Ağı, “kronik bir sosyal dışlanma ve eşitsizlik durumu” içinde yaşayan insanları izleyen bir dayanışma ve araştırma grubudur. Pandemi dönemini içeren Temmuz-Eylül 2020’de 103 hanede gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelerin bulgularını yayımladı1

Katılanlar, İstanbul sınıf tablosunun dibinde yer alıyor: Yetişkinlerin   %41’i “marjinal”, yani günlük (toplayıcılık, seyyar satıcılık, çiçekçilik gibi) işlerde çalışıyor. %18’i kayıtlı, %23’ü kayıt-dışı (tekstil, temizlik vb) işçilerdir. %18’i ise işsizdir. 

Salgın nedeniyle uygulanan kapanma aylarında en ağır etkilenen bir topluluk söz konusudur; ama tespitlerin çoğu “normal” dönemler için de geçerlidir.  

Ailelerin %73’ünde okullara kayıtlı çocuklar var; %13’ünde çocuklar da çalışıyor. Bazılarının işe gitmek için okuldan alındığı anlaşılıyor. Eğitim tutkusu yaygındır; ama düzenli sürdürmek güçtür: “Elinde harçlığı oldukça, beslenmesini, giyimini sağlayabilirsem ancak gidebilir okula.

Ailelerin %64’ü kirada oturuyor; %10’u ise baraka/konteyner ya da çadırda yaşıyor.  Kira ödemeleri önceliklidir. “Yemek bulamasan da idare edersin ama kirayı ödeyemeyince sokakta mı yatacaksın?” 

Gündelik kazançla yaşayanlar, günü gününe açlıkla cebelleşiyor. Öğün atlama olağandır. Dahası, “marketlerden atılan iyi kötü domates, patates çıkıyor. Herkes çöpe verdi kendini, toplayan çok. Komşularda olan olmayanla paylaştı.” 

Pandemi döneminde yoksullara bir defa yapılan 1100 liralık nakdi yardımdan anketteki ailelerin %48’i yararlanamamış. “Orta gelirli olanlarla bizi aynı gördüler...

Dünya Bankası’nın 2020 bulguları

Dünya Bankası (DB), Nisan 2021’de Türkiye ekonomisi üzerinde bir rapor yayımladı2. Rapor, salgın yılına odaklanıyor ve şu genellemeye ulaşıyor: “Türkiye’nin 2020’deki büyüme bilançosu diğer ülkelerle karşılaştırılırsa güçlüdür; ama yoksulluk ve işsizlik yaygınlaşmıştır”. 

2020’nin “yoksulluk, işsizlik” tespitleri DB’nin o yıl uyguladığı bir ankete dayanıyor. Bu anketin bulguları Rapor’un bir bölümünde aktarılıyor ve sonuç, “bir kargaşa (“turmoil”) yılı sonunda milyonlarca insan geride kaldı” ifadesiyle özetleniyor (s.34). Ayrıntıları da aktaralım.

DB’nin tanımına göre yoksulluk oranı Türkiye’de 2020’de iki puan (%10,2 → %12,2) artmıştır.  2012’den bu yana ulaşılan en yüksek oran budur. Bu tespitin dökümüne göz atalım. 

Artan yoksullaşma işçi sınıfında yoğunlaşmıştır. Salgın, 2020’de açık işsizliği artırmıştır. Kadın, genç, 15-24 arası yaş grubunda yer alan, kayıt-dışı ve niteliksiz emekçiler özellikle etkilenmiştir. 

Çalışanların yoksullaşması ayrıca dikkat çekicidir: Artan enflasyon reel ücretleri aşındırmıştır. Rapor, fiyat artışlarının gelir gruplarına yansımasını araştırmış. Alt gelir grupları (yoksullar), ortalamayı fazlasıyla aşan bir enflasyonla yüzleşmişler. 

Rapor, köylülerin yoksullaşmasına girmiyor; ama kapatılan kentsel küçük işletmelerin benzer ülkelerin çok daha üstünde olduğunu belirliyor. Böylece “esnaf yoksullaşmasına” değinmiş oluyor. 

DB, Saray’ın salgın döneminde izlediği politikaların bölüşüme ve emekçilerin yoksullaşmasına katkılarına da ışık tutuyor: “2020’de dünya çapında en geniş kredi genişlemesi Türkiye’de gerçekleşmiş”; bütçe kaynakları ise yoksullardan esirgenmiştir.  Nitekim IMF’nin Fiscal Monitor’una göre 2020’de kamu harcamaları/GSYH oranı düşen nadir ülkelerden biri Türkiye’dir. 

Salgın sonrasına da taşan İstanbul yoksulluğu…

İBB ile bağlantılı İPA, Ocak 2022’de yoksulluğun yoğunlaştığı mahallelerde yüz yüze görüşmelere dayalı bir alan araştırması yaptı3. Başlıca tespitlerini gözden geçirelim.

İstanbullularda yaygın (%81’lik) bir kriz algılaması var. Geçim sıkıntısı, “gıdaya erişimde” önem kazanıyor. Ev kadınlarının %42’si taneyle ve gramla alışverişe, %50’si akşam pazarlarında “bozulmaya yüz tutmuş” ürünleri almaya başlamıştır. Doğalgazdan sobaya geçiş yaygınlaşmaktadır. 

Borçluluğun kalıcı olacağı kabul edilmektedir. Geçinmek için evdeki eşyalar satılmakta, ayni sosyal yardımlar nakde çevrilmektedir. Bakkallar günlük ihtiyaçlarda vazgeçilmez bir uğraktır.    

Acil durumlarda başvurulacak ana kaynak, katılanların %34’üne göre kredi kartıdır. Kart borçları nedeniyle maaş haczi korkusu, kayıt dışı çalışmayı teşvik etmekte, artırmaktadır. 

Aile içi tasarrufu ev kadınları üstlenmiştir; %84’ü son 6 ay içerisinde kendileri için harcamaya son vermiş; %20’si eve iş almıştır. Yüzde %34’ü evde otururken doğalgazı kapatıyor; %41’i gerekmedikçe dışarı çıkmıyor.

Rapor, “emekli olmayı hayal edemeyen, hayatı boyunca çalışmak zorunda olacağını öngören, çıplak bir şekilde işgücü piyasasına atılmış, en iyi ihtimalle asgari ücretle çalışabilecek, kolay para kazanma yollarını da arayan İstanbullu gençler” betimlemesi yapıyor. Anketin uygulandığı 11 mahallenin üçünde son 6 ay içerisinde ekonomik sebeplerle intihar vakaları yaşanmıştır. Şiddetin, antidepresan kullanımının yaygınlaştığı anlaşılmaktadır.

Yaşanan bunalımı ülkenin yönetim biçimine bağlayanlar çoğunluktadır (%61); ama sorumluluğu “dış güçlere, fırsatçılara” bağlayan söylem de gözlenmektedir.  

Diyarbakır’da market müşterileri 

Sosyo-politik Saha Araştırmaları Merkezi, 2022’de Diyarbakır kent merkezinde yer alan zincir marketlerde “krizden etkilenme halleri” üzerinde bir anket yaptı. Sonuçlar 29 Nisan’da yayımlandı4

Günlük ihtiyaçlarını mahalle bakkalından değil, zincir marketlerden karşılayan müşteri profili, İstanbul’un “derin yoksullar” grubundan farklıdır. Erkek müşterilerin üçte ikisinde kredi kartı vardır. İstanbul’un yoksul mahalle sakinlerinin iki misli…  

Ev kadınları, emekliler hariç, yetişkin müşterilerin (yüzdeler olarak) 45,6’sı ücretli-maaşlı, 20,6’sı esnaf-zanaatkâr, 7,3’ü profesyonel, 4,4’ü “marjinal”, 19,1’i işsiz gruplara ayrılmıştır.  Toplamın %9,6’sı sosyal güvenceden yoksundur. 

Bulgular, yoksullaşmanın Diyarbakır kentinin orta katmanlarını da etkilediğini; ama İstanbul tespitleri derecesine ulaşmadığını gösteriyor. 

Görüşmecilerin %95’inin (ekonominin yüzde 11 büyüdüğü) son bir yılda alım gücü azalmıştır; ama gelirleri giderlerini karşılayamayan ailelerin oranı sadece %46’dır.  Buna karşılık tüketim harcamalarında kısıntılar ve borçlanma yaygındır. 

Araştırmacılar, hanelerin aylık gelirlerinden hareket ederek “görüşmecilerin büyük bir çoğunluğunun belirlenen açlık/yoksulluk sınırında yaşadığı” tespit ediyor. Ancak katılanlarda bu algılama öne çıkmıyor: “Kişisel Ekonomik Durumunuza İlişkin Kaygılarınız?” sorusunun yanıtlarında “Hayat Standardımı Koruyamamak” %38,2 ile ilk sırada yer alıyor.  “Mutfak Giderlerimi Karşılayamamak” ise %23,7’dir. Sağlık harcamaları, taksitler, gelir kayıpları ve işsizlik endişeleri ise açık farkla arkalarda sıralanıyor. 

***

“Derin yoksulluk durumu” ile başlayıp, yoksul mahallelerde odaklanan İstanbul anketleri ile Dünya Bankası’nın yoksulluk araştırması benzer sonuçlar veriyor. Bunların, büyük market müşterilerini kapsayan Diyarbakır anket sonuçlarından farklılaşması şaşırtıcı değildir. Açlık ve acil barınma sorunları içinde yaşanan yoksullaşma bir yanda; orta sınıfların “hayat standardını koruma” endişesi diğer yanda… Bir de Bakan Nebati’nin “çarkları dönen, kârları [çılgınca] artan” dünyası var. 

Tümü birden 2022 Türkiyesi’dir. 

KORKUT BORATAV / SOL

  • 1.Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim Araştırması, Derin Yoksulluk Ağı, İstanbul, Kasım 2020.
  • 2.Turkey Economic Monitor: Navigating the Waves.
  • 3.Ekonomik Krizin Kıskacında İstanbul’da Geçim ve Dayanışma, İstanbul Planlama Ajansı, Mart 2022.
  • 4.konomik Kriz Göstergeleri ve Etkilenimleri.

Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...