Depremden sonra kültür mirasının ve arkeolojik eserlerin durumu ve geleceği - ÖZKAN ÖZTAŞ / SOL

 6 Şubat tarihinde yaşanan büyük depremin ardından deprem bölgesinde zarar gören kültür varlıklarının ve arkeolojik eserlerinin durumuna yakından bakmaya çalışacağız.


6 Şubat tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremin ardından birçok arkeolojik eser ve kültürel mirasın zarar gördüğü kamuoyuna yansımıştı. Üstelik bu depremlerin yer yer benzer şiddetlerde tekrar etmesi, mevcut eserlerin korunması ve taşınması noktasında bazı önlemlerin alınmasına vesile oldu. Bu eserlerin hem güncel durumunu hem de geleceğini yakından incelemeye çalışacağız. 

Mevcut durum

Bugün güncel durumda kültürel mirası oluşturan eserleri ve arkeolojik eserleri üç başlıkta ele alabiliriz. Bunlardan ilki müzelerde sergilenen ve envanter kaydına ilgili arkeoloji müzelerince kayda geçirilen eserler. İkincisi ören yerleri, açık hava müzeleri... Yani yine ilgili arkeolojik eserlerin kapalı mekan müze formatının dışında sergilendiği ve korumaya alındığı yerler. Bunlara Göbeklitepe ya da Nemrut Dağı Ören Yeri örnek olabilir. Üçüncü olarak da günlük olarak kullanımına devam edilen ve kültürel mirasımızın listesinde yer alan bazı camiler, kiliseler ya da mekanları sıralayabiliriz. Bu üç alanda da depremden yaklaşık bir ay sonra neredeyse tüm verilere sahip olduğumuzu, ilgili bakanlık ve çalışma alanlarının burada yaptıkları incelemelerin bir doygunluğa ulaştığını söylemek mümkün. 

Bu üçlü tasnif ile özetlemeye çalıştığım eserlerden depremden en çok zararı görenlerin listenin üçüncü sırasında yer alan ve günlük hayatın bir parçası olan camilerin, kiliselerin, sinagogların ve bazı tarihi mekanların olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki bazı örneklerin geri döndürülmesi ve restorasyonunun neredeyse imkansız hale geldiği örnekler mevcut. Bunun yanı sıra birçok arkeoloji müzesindeki eserlerin genel olarak iyi olduğu ya da zarar gören eserlerin yeniden onarılabileceği biliniyor. Aynı zamanda bazı örneklerde de açık havada sergilenen eserlerde ve ören yerlerindeki eserlerde görülen yıkımlar olduğunu biliyoruz 

Şimdi bu durumun illere göre dağılımına ve deprem bölgesindeki illerde hangi eserlerin ne durumda olduğuna yakından bakalım. 

İllere göre durum

Depremden zarar gören 11 ilde yer alan arkeoloji müzelerinden Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır ve Adana'daki arkeoloji müzelerinde herhangi bir sorun olmadığını söylemek mümkün. Burada sergilenen eserlerin ve ve müzelerin zarar görmediği biliniyor. 

İllere göre ise yaşanan kültürel ve arkeolojik eserlerin durumu şu şekilde:

Adıyaman

Adıyaman'ın Kahta İlçesindeki Kahta Kalesi'nin duvarlarının bir kısmı yaşanan depremlerde yıkıldı. Yine şehrin merkezinde yer alan tarihi Ulu Cami de yıkılan yerler arasında. Merkezde yer alan Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi de ciddi hasar gören yerler arasında yer alıyor

Adıyaman Ulu Cami ve Mor Petrus kilisesinin durumu










Kahramanmaraş

Depremin merkezi olan Kahramanmaraş, tarihi mekanların diğer kentlere kıyasla görece daha az zarar gördüğü yerler arasında. Burada zarar gören eserler arasında Kahramanmaraş Kalesi ve Çiftaslan Konağı'nın bahçesi yıkıldı. Arkeoloji müzesinde ise bilinen bir hasar ya da sorun görünmüyor. 

Sol tarafta tarihi Maraş Kalesi ve sağ tarafta bahçesi zarar göre Çiftaslan Konağı











Malatya

Malatya'da zarar gören yerler arasında Yeni Cami başta geliyor. Osmanlı'nın son yıllarına doğru inşa edilen caminin, şehirde meydana gelen büyük yangınlarda zarar görmesinin ardından yeniden kullanıma girme yılı 1913 olarak biliniyor. Bu nedenle halk arasında yeni olması hasebiyle yerel ağızda cami için "Teze Cami" de deniliyor. Yine zarar gören tarihi camiler arasında Battalgazi Ulu Cami'nin önemli bir kısmında yıkım meydana geldi.

Malatya'da meydanda Yeni Cami karşısında yer alan Tarihi Hükümet Konağı yine zarar gören yerler arasında gösterilirken Unesco Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Arslantepe Ören Yeri'ndeki kerpiç duvarların da hafif zarar gördüğü biliniyor. Bunun yanı sıra Hrant Dink'in Malatya'daki mahallesi olarak bilinen Çavuşoğlu'ndaki tarihi Üç Horan Kilisesi de zarar gören yerler arasında

Malatya Yeni Cami'den bir görüntü










Osmaniye

Osmaniye görece şehirdeki arkeolojik eserlerin az zarar gördüğü yerler arasında biliniyor. Envarul Hamit Camisi zarar görürken içindeki bazı çiniler de depremden etkilendi. 









Şanlıurfa

Şanlıurfa'da merkezde yer alan tarihi Ulu Cami bahçesinde yer alan saat kulesi hasar gören yerler arasında. Yine Eyyübiye İlçesi'nde yer alan Hüseyin Paşa Cami'si de zarar gördüğü için ibadete kapatıldı. Gökbeklitepe gibi tarihi mekanlarda zarar görülmezken depremin şiddetinden dolayı sergilenen eserlerin bazıları yerlerinden düşerek zarar gördü. Zarar gören eserlerin yeniden onarılabilecek durumda olduğu ifade ediliyor. 









Diyarbakır

Depremin Diyarbakır'da yarattığı tahribattan Diyarbakır Arkeoloji Müzesi'nin etkilenmediği ifade ediliyor. Yapılan depo ve sergilenen alanların denetiminde hasar görülen esere rastlanmadı. Ancak bunun yanısıra tarihi Diyarbakır Surlarının depremden zarar gördüğü biliniyor. Yine Suriçi'nde yer alan tarihi St. George Kilisesi'nde de ufak çaplı hasarlar meydana geldi.









Gaziantep

Gaziantep, tarihi eserlerin ve arkeolojik alanların en çok zarar gördüğü şehirlerden biri. Tarihi Antep Kalesi, depremden ciddi zarar gören eserlerin arasında yer alıyor. Yine tarihi Şirvani Camisi de yıkılan yerler arasında. 

Geçmişte kilise olarak kullanılan ve 19. yüzyılın sonlarında doğru camiye dönüştürülen Kurtuluş Camisinin de kubbesi ve minaresi çöktü. Zarar gören camiler arasında Karagöz Camisi de var. Bugün Kent Müzesi olarak kullanılan Bayazhan'ın da duvarlarından biri yıkılmış durumda. Tarihi Antep evleri de depremde zarar gören yerler arasında. Bunun dışında ören yerleri ve açık hava müzelerinde henüz kayda geçen veri yok.

Sol tarafta Antep Kalesi'nin yıkıntıları yer alırken sağ tarafta Şirvani Camisinin çöken yeri görülebiliyor











Hatay

Hatay'ı listenin sonuna koymanın zorlukları var. Şehirdeki tarihi mekan, eser, müze ve benzeri birçok şey zarar gördü. Belki de listelemek bu çalışmayı kolaylaştırabilir. 

*Hatay Arkeoloji Müzesi: Eserler korumaya alındı ve zarar görenler için çalışmalar yapıldı. Müzenin bir bloğu çökmüş durumda ancak eserlerin durumunun genel olarak iyi olduğunu söylebeiliriz.

*Saray Caddesi'nde yer alan tarihi binalar yıkıldı veya zarar gördü

*Tarihi Affan Kahvesi zarar gördü

*Tarihi Ata Koleji hasar gören yerler arasında

*Hatay El Sanatları Teşhir ve Satış Merkezi binasının bir duvarı yıkıldı

*Tarihi Hatay Meclisi olarak bilinen ve Fransız mimar Leon Benju tarafından yapılan tarihi meclis binası ve kültür merkezi yıkıldı

*Tarihi Hatay Belediye Binası ve yine Hatay Cumhuriyetine yönetim döneminde tanık olmuş tarihi valilik binası zarar gördü veya yıkıldı

*Samandağ'ı ilçesine bağlı Türkiye'deki tek Ermeni Köyü olarak bilinen Vakıflı'da tarihi Meryem Ana Kilisesi zarar gördü. Yine Samandağ'da Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi zarar gördü.Antakya’daki Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi zarar gördü

*İskenderun'da Karasun Mangants Ermeni Kilisesi, Süryani Katolik Kilisesi zarar gördü

*Antakya Sinagog'u zarar gördü

*Altınözü Sarılar Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi zarar gördü

*Tokaçlı Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi zarar gördü

*Arsuz Mar Yuhanna Rum Ortodoks Kilisesi yıkıldı

*Antakya'da Azizler Petrus ve Pavlus Rum Ortodoks Kilisesi yıkıldı

*İskenderun’daki Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi ve Latin Katolik Kilisesi büyük oranda yıkıldı

*Antakya'daki Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi’nin tavanı çöktü. Protestan Kilisesi ise yıkıldı

*Anadolu'nun ilk camileri arasında yer alan Habibi Neccar Camisi tamamen yıkıldı

Soldan sağa: Affan Kahvesi, Habibi Neccar Cami ve Meclis Binası









Bundan sonrası

Öncelikle burada yıkıma uğrayan birçok eserden kopan ürünlerin aslında birer moloz değil tarihi eserin yeniden onarılması için birer eser örneği olduğu gerçeğini birçok uzman yineledi ve uyarılarda bulundu. Ancak geçen süre zarfında bazı eserlerin tekrar eden depremlerde gördüğü zarar arttığı için yeniden onarımlar konusunda güçlükler var. 

Bazı kiliselerin ise kültürel varlıklar listesinde yer almadığı için yıkılması ihtimali gündeme gelse de bu gibi örneklere hızlıca müdahale edildi. Ve yine bazı ören yerlerinde ilerleyen günlerde depremin verdiği zarar açısından ek maddeler çıkabilir. Zira hala depremler yaşanmaya devam ediyor. 

Bunun yanı sıra Kahramanmaraş gibi örneklerde müzedeki taşınabilir eserler güvenli yerlere nakledilirken Hatay müzesinde bazı eserler kum torbaları ve demir korkuluklarla korumaya alındı. Bu ve benzeri müdahaleler daha önce İstanbul'daki müzeler için Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda da hayata geçirilmiştir. 

Ancak bundan sonrası için esas sorun restorasyon süreci. Sicili kabarık olan ülkemiz bu konuda geçmişte birçok sınavda başarısız olmuştu. Dolayısıyla bundan sonra yaşanan restorasyon örneklerine sanat tarihçilerinin, kültür bilimcilerinin, arkeologların ve uzmanların mutlaka temas etmesi ve süreci takip etmesi gerekiyor. Zira Kültür ve Turizm Bakanı'nın 'Hatay'ın yaralarını turizmi ayağa kaldırarak saracağız' minvalindeki açıklaması bu sürecin sağlıklı yürümeyeceği adına bazı kaygılar yaratmış durumda. Bundan sonraki süreci ise hep birlikte göreceğiz ve yakından takip edeceğiz.

ÖZKAN ÖZTAŞ / SOL 


Sinpaş projesi ikinci İsias Otel faciası olabilir! - Özer Akdemir / EVRENSEL

 


Yaklaşık 45 bin insanın yaşamını yitirdiği Maraş depremlerinin en acı öykülerinden birisi de Adıyaman İsias Otelde yaşandı. Adıyaman merkezdeki İsias Otelde büyük çoğunluğu turist rehberleri ile KKTC’li öğrenci, öğretmen ve veliler olmak üzere 60 kişi yaşamını yitirdi.

Geçtiğimiz günlerde Marmaris Kent Konseyi İsias Otel faciasına dikkat çekerek ciddi bir uyarıda bulundu. “İsias Otel ile Sinpaş projeleri birbirine çok benziyor. Yarın aynı kaderi paylaşmasınlar!.. ”

Marmaris İçmeler’de, Kızılbük koyunda bir devre-mülk, otel-konut inşaatı olarak devam eden Sinpaş projesi ile ilgili gazetemizde birçok haber çıktı. Bilirkişi raporlarında proje ile ilgili dikkat çekilen konular, ÇED gerekli değildir kararının mahkemece iptali ancak buna rağmen projenin devam etmesi, şirketin pandemi yasaklarını, inşaatın mühürlenmesini takmayıp çalışmayı sürdürmesi gibi…

Sinpaş projesinin neden İsias Otel faciasına benzetildiğini Marmaris Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi ve aynı zamanda Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Halime Şaman’a sordum.

İKİ PROJENİN BENZERLİKLERİ NELER?

İsias Otel gibi Sinpaş projesinin de başlangıçtaki yapılma amaçlarının sonrasında değiştiğini hatırlattı Şaman: “İsias Otel önce konut olarak imal edildi, sonradan otele dönüştürüldü. Simpaş ise otel olarak başlayıp sonra devre mülk konuta dönüştürülüyor”.

Adıyaman İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Özgür Tunç, İsias Otelin temellerinin 1990-91 yıllarında aile apartmanı yapılmak üzere atıldığını, projenin kaba inşaatı bittikten sonra 10 yıl boyunca beklendiğini açıklamıştı. On yıl atıl durumda bekleyen inşaata otel ruhsatı veren zamanın Adıyaman Belediye Başkanı (1994-2004) Abdülkadir Kırmızı, ruhsat değişikliği onayını hatırlamadığını ileri sürüyor; “21 yıl öncesini hatırlamam mümkün değil” diyor.

İşine gelmeyeni hatırlamaz tabii!

‘EVLADININ ÜSTÜNE TOPRAK ATILAN BİR ANNENİN YÜREĞİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ?’

Ancak, 6 Şubat tarihinden sonra bu otelin adını yaşamları boyunca unutamayacak onlarca, yüzlerce kişi var! Başta KKTC’li ortaokul öğrencilerinin aileleri olmak üzere, kullanılan dere kumu ve ince kolon demirleri yüzünden en ufak bir yaşam üçgeni kalmayacak kadar çöken enkazda can verenlerin aileleri hiç unutamayacaklar İsias Otelin adını!

Çocuklarını kaybeden ailelerin onların ardından yazdıklarını okumak bile insanın canını o kadar yakıyor ki! “Evladının üstüne toprak atıldığını gören bir annenin yüreğini gördün mü? Bir başına kalmış bir babanın eve dönüşünün anlamsızlığını? Evladının cansız bedenini gören bir annenin, hayatta oluşunun ızdırabını? Hangi çocuk için ağlayacağına şaşırdığın oldu mu?” yazmış İsias Otelde 14 yaşında yaşamını yitiren Hayal Gençoğlu’nun annesi! Hangi acı tarif eder ki evlat acısını!..

BU FELAKETE DAVETİYE ÇIKARMAK DEĞİLSE NE?

İsias Otel ile Sinpaş benzerliğine yeniden dönecek olursak; Sinpaş da İsias Oteli gibi yıllarca atıl kalan bir projenin devamı aslında. Kızılbük Koyu’nda 30 yıl önce başlayan inşaat 2006 yılında o zamanki sahipleri Hattat’ların iflas etmesinin ardından durmuş. Daha sonra Sinpaş Holdinge satılan projeye 2021 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafında verilen ÇED gerekli değildir kararı ile yarım kalan inşaat devam ettirilmiş. Bu kadar süre atıl durumda kalan, denizin tuzunu, yağmuru, rüzgarı, irili ufaklı depremleri atlatan inşaatın yaşadığı korozyona rağmen mevcut proje değiştirilerek binanın üstüne 3 kat daha yapılmasına, yani konutların 10 kata çıkmasına izin verilmiş! Buna felakete davetiye çıkarmak denmez de ne denir?

Halime Şaman Sinpaş’la ilgili açılan davada yapılan bilirkişi keşfindeki fotoğraflarda yer alan korozyon görüntülerini örnek olarak verip ekliyor; “İsias inşaatı tatlı suyun yol açtığı bir korozyonla karşı karşıya iken Sinpaş tuzlu suyun da etkisiyle daha fazla korozyona uğradı. 30 yılı aşkın bir süre atıl vaziyette kalan demirler ve çimento haliyle korozyona maruz kalıyor”.

BİNANIN TEMELİ BİLE YOK!

Sinpaş konutları da İsias Otelin bunduğu Adıyaman gibi birinci derece deprem kuşağında olan yerde yapılıyor. Eski bir inşaat olduğu için yeni deprem yönetmeliği bir yana 1999 depreminden sonra çıkarılan inşaat yönetmelikleri bile bu proje için geçerli değil. Üstelik projenin zemin yapısının da uygunsuz olduğu bilirkişi raporlarında ortaya konmuşken ve inşaat sürecinde patlatılan kilolarca patlayıcı bu zemini iyice yormuşken Sinpaş’ın sonunun da İsias Otel gibi olması riskinden bahsetmek karamsarlık olmasa gerek.

Halime Şaman bu gerçeklere dikkat çektikten sonra bir başka çarpıcı iddiayı daha dile getiriyor; “Maalesef bu binaların temeli de yok! Sanki bir temel varmış gibi zemine çimento püskürterek temel görüntüsü verildi. Hal böyle olmasına rağmen bir de üzerine artı 3 kat daha çıkma onayı verildi. Bu kadar ahlaksızca bir iş yapılıyor!” diyor.

Firmanın bu eleştiriler karşısında binalarda güçlendirme yaptık, açıklamasının da gerçeği yansıtmadığını söylüyor Şaman, “Güçlendirme yapmak için önce proje çizilip sonra da ruhsatın alınması gerekiyor. Şu ana kadar, bizim açtığımız mahkemelere ulaşan bir güçlendirme ruhsatını görmedik. Bir tadilat ruhsatı var ama güçlendirme ruhsatı yok. Sadece duvarlara eklemeler yapmışlar ama bu güçlendirme işlemi değil”.

YENİ ÇED SÜRECİ MİNAREYE KILIF

Sinpaş projesinin hukuki süreci de aslında çok ciddi hukuk ihlalleri ile dolu. Proje ile ilgili en son Danıştay geçtiğimiz yılın aralık ayında ÇED gerekli değildir kararını iptal eden yerel mahkemenin kararını onadı. Ancak, tüm bu ÇED davalarında olduğu gibi şirket hemen yeni bir ÇED süreci başlattı ve bununla ilgili Ankara’da bakanlıkta 12 Ocak tarihinde İDK toplantısı yapıldı. Bu toplantıya katılan Halime Şaman’ın gözlemleri karamsarlıktan öte deneyimle ilgili; “Hissettiğimiz şuydu; Minare çalınmış ve kılıfı hazırlanmış. Muhtemelen ÇED olumlu kararı çıkacak.”

Aylardır, Kızılbük Koyu’nu betona boğarak, milli park alanında dinamit patlatarak devam eden Sinpaş hukuksuzluğuna karşı mücadele edenler, taptaze deprem acılarını da anımsatarak bir kez daha uyarıyorlar; “Sinpaş ikinci bir İsias Otel faciası olabilir!”

UNUTTURMAYACAĞIZ!

Depremin acısı büyük, tarifsiz… Hâlâ enkaz altlarında çıkarılmamış cenazelerimiz var. Hâlâ yüz binlerce insanımız evsiz, susuz, aşsız. Hal böyle iken ve geçmişte yapılan hatalar nedeniyle adeta gök kubbe başımıza yıkılmışken, aynı hatalar tekrarlanmak isteniyor. Sonra göz göre göre gelen felaketler, “Kader planında olan işler” diye olağanlaştırılmaya çalışılıyor. Herkesin acısıyla baş başa kalması ve sonrasında da olan biteni unutması isteniyor. Biz unutmayacağız, unutturmayacağız!..

Özer Akdemir / EVRENSEL

Akşener TT oldu: 'Tarih olacaksınız' - SOL

 Akşener'in masadan kalkıp, İstanbul ve Ankara belediye başkanlarına adaylık çağrısı yapması üzerine tepkiler yükseldi, Akşener, TT oldu.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, altılı masadaki diğer dört genel başkanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak önermesi üzerine, bunu kabul etmediğini belirterek millet ittifakından ayrılınca tepkiler yükseldi.

Dün gece parti kurmaylarının yanı sıra Ankara’da bulunan milletvekillerini olağanüstü toplantıda bir araya getiren Akşener, bugün de genel idare kurulu (GİK) toplantısına başkanlık etti. Buradan altılı masadan kalktığını ilan eden Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmezken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı aday olmaya çağırdı.

Akşener’in masadan ayrılması, kısa süre kalan seçimler öncesi muhalif seçmenin de tepkisiyle karşılaştı.

Twitter’daki paylaşımların bazıları şöyle:

(SOL)

Kemal Okuyan'dan Akşener ve Kılıçdaroğlu açıklaması: CHP'deki dengeler değişecek + Fatih Yaşlı: Masayı dağıtmak toplum nezdinde bir karşılık bulamaz + TKP Genel Sekreteri Okuyan: Sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu! (SOL)

   


Kemal Okuyan'dan Akşener ve Kılıçdaroğlu açıklaması: CHP'deki dengeler değişecek

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, İYİP Genel Başkanı Akşener'in restine ilişkin 'Normal karşılanabilecek bir şey değil. Cumhuriyet Halk Partisi'nin içiyle ilgili bir boyut da görüyorum' dedi.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, İYİP Genel Başkanı Meral Akşener'in altılı masadaki diğer parti liderlerini ağır sözlerle eleştirip İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'a çağrı yaptığı sözlerini Cumhuriyet'e değerlendirdi. 

Meral Akşener'in masadan kalkacağını öncesinde kendisinin de tahmin ettiğini belirten Okuyan, "Ama bu kadar çirkinleşmeyi -çünkü bir çirkinlik var ortada- beklemiyorduk. Ama zaten hep beklemediğimizle karşılaşıyoruz bu ülkede. Söyleyeceğim şey şudur: Biz Türkiye Komünist Partisi olarak, bu sözünü ettiğimiz alternatifi oluşturmak için elimizden geleni yapacağız" dedi. 

'Şimdi değilse ne zaman'

Okuyan'ın Cumhuriyet'in sorularına yanıtları şöyle: 

İYİ Parti lideri Meral Akşener'in açıklamalarını izlediniz. Cumhurbaşkanı adayı konusundaki çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkçası Millet İttifakı'nın iç dinamikleri bizi ilgilendirmiyor. Biz hep toplumsal ve siyasal boyutlarıyla değerlendirdik şimdiye kadar. Ve başından beri ısrarla şunu söyledik: Türkiye'de siyaset, ilkesizlik, programsızlık ve tamamen pazarlıklar üzerine kurulu. Şu anda da artık şunu söyleyebiliriz çünkü ayyuka çıkmış bir gerilim, tartışma var Millet İttifakı içinde. Artık bir ittifak kaldı mı onu da bilmiyoruz. Olacağı buydu. Yani Türkiye'de yirmi yıldır yobaz, piyasacı, Amerikancı bir iktidar var. Bunun alternatifini aşağı yukarı aynı politikalarla sağlamaya kalkılırsa iş gelir, pazarlıkla dayanır ve masa dağılır. Ben geçen hafta bir dostumla konuşurken, ‘Meral Akşener bu masadan kalkacak’ demiştim. Nitekim bu doğrulandı. Nedeni de çok basit: Çünkü iktidarla muhalefet arasında sanıldığı gibi, mutlak bir karşıtlık yok; bir geçişkenlik var. Yani bu geçişkenlik ideolojik, siyasi ve örgütsel bir geçişkenlik. Yani kast ettiğim şu: Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı arasında aynı siyaset felsefesi iç içe geçmiş durumda. Aynı ideolojiler (yani dünya görüşleri) iç içe geçmiş durumda. Yapısal olarak da bir iç içe geçmişlik var: Mesela Mansur Yavaş'ın hangi partiye ait olduğu belli değil. Bu konuşulduğu için söylüyorum. Biz aslında başka partilerin iç işleriyle ilgilenmeyiz. Şimdi burada ortaya çıkan tabloda bize düşen şu: Biz Millet İttifakı içerisindeki yarılmada taraf değiliz. Tabii ki Akşener bizim için sicili belli, geçmişi belli bir siyasetçi. Dolayısıyla taraf değiliz derken eşit mesafeden söz etmiyorum. Ama artık halkımız bu ülkede şunu anlasın: Türkiye solu, devrimcileri, başkalarına sığıntı, başkalarına destek olmak yerine kendi alternatiflerini yaratmak zorunda. Şimdi değilse ne zaman? Deprem yıkmış geçmiş ülkeyi. Büyük bir ekonomik kriz yaşamışız. Türkiye'de devrimci bir alternatif ilkeleriyle halkın karşısına çıkmayıp başka ittifaklara sığıntı olmaya kalkarsa, bu döneme ihanet ederiz. Bizim yaklaşımımız bu. Dolayısıyla, bu beklediğimiz bir şeydi, onu söyleyeyim. Ama bu kadar çirkinleşmeyi -çünkü bir çirkinlik var ortada- beklemiyorduk. Ama zaten hep beklemediğimizle karşılaşıyoruz bu ülkede. Söyleyeceğim şey şudur: Biz Türkiye Komünist Partisi olarak, bu sözünü ettiğimiz alternatifi oluşturmak için elimizden geleni yapacağız. 

Kemal Bey, sizce Cumhur İttifakı'nın bu sürece bir müdahalesi olmuş olabilir mi? 

Kesinlikle olmuştur. Ama herkes her şeye müdahale ediyor zaten.

'Milli mutabakat isteyenler var'

İktidarla bir uzlaşma ihtimali görüyor musunuz peki?

Elbette. Bunu isteyenler var. Yani ‘Türkiye'de bir milli mutabakat olsun, geniş bir şey olsun’ diyenler var. Türkiye'de hem seçim öncesinde, yani 14 Mayıs'ta yapılacaksa- hem sonrasında yeni dengeler ortaya çıkacak, bu belli. Ama bu dengelerin ortaya çıkması bu halka ne verecek? Ben şu anda Hatay'dayım, içim sızlıyor. Ortalık savaş alanı gibi. Terk edilmiş, çaresiz bir kent. Hala bir organizasyon yok. Bugün benim gördüğüm tek organizasyon Osmaniye'ye bizi sokmamak isteyen, polis güçlerinin organizasyonuydu. Orada tıkır tıkır işliyor her şey. Ama şu anda Hatay'a bakıyorum, yok. Hatay'da organize hiçbir faaliyet yok. Şimdi, dolayısıyla bu ülke, bu kadar acıyı madem yaşadı, madem 20 yılın üstüne böyle bir depremi yaşadık, o zaman artık buradan çıkmanın yolunu bulalım. Benim söyleyeceğim budur.

'Kılıçdaroğlu bizi de aradı'

Akşener'in çıkışından sonra siyasi partilerde bir hareketlilik görülüyor. Kılıçdaroğlu, SOL Parti ve TİP ile bir görüşme sağladı. Bu durum sola açılma veya yeni bir arayış olarak değerlendirilebilir mi? Sizinle de görüşecekler mi?

Sayın Kılıçdaroğlu bizi de aradı. Ben bugün Osmaniye'de olduğumu söyledim ama görüşme nedeni seçimler falan değildi. Deprem dönemindeki çalışmalarla ilgili ve nezaket ziyaretiydi. Bir de son dönemde bizim partimize ve başka sol güçlere karşı yürütülen baskılara dönük bir dayanışma ziyaretiydi. Biz de 'hay hay' dedik. ‘Ankara'da Genel Merkez binamızda görüşürüz’ dedik ama ben bugün Osmaniye'de olduğumu söyledim. Dolayısıyla gelecek haftaya ilişkin bize geri döneceklerdi. Ama bu süreçte, altılı masa, Millet İttifakı'yla ilgili bir görüşme değildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Akşener'in hemen ardından ''Taşlar yerine oturacak'' ifadesini kullandı. Sizce bu söylem ne anlama geliyor?

Evet, şimdi taşlar yerine oturacak konusu, tahminimce önümüzdeki dönem Türkiye'de bütün siyasi dengelerde değişiklik olacak ama başka bir şey daha olacak: Cumhuriyet Halk Partisi'nin içindeki dengeler de değişecek. Bu çok net. Çünkü açık ki bugün Meral Hanım’ın iki Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanının ismini açıktan zikretmeye cesaret etmesi, normal karşılanabilecek bir şey değil. Dolayısıyla o ifadede ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin içiyle ilgili bir boyut da görüyorum."

                                                                   /././

Fatih Yaşlı: Masayı dağıtmak toplum nezdinde bir karşılık bulamaz.

İYİP'in varlığını CHP'ye borçlu olduğunu hatırlatan akademisyen Yaşlı, 'İYİP'in adayı 'bölen' olmaktan öteye gitmez' dedi.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener, seçimlere 72 gün kala kurucusu olduğu Altılı Masa'dan ortak adayın belirlenememesi hakkında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle ayrıldı. Beş siyasi partinin aday olarak önerdiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinin CHP'li Başkanları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nu "göreve çağırdı".

Meral Akşener'in siyaset tarihinin önemli bir uğrağında gerçekleştirdiği hamleyi soL'a değerlendiren akademisyen Fatih Yaşlı, "masayı dağıtmanın toplum nezdinde bir karşılık bulamayacağını" belirtti. İYİP'in AKP sonrası Türkiye'nin kurucu aktörü olmayı hedeflediğini kaydeden Yaşlı, "Kılıçdaroğlu'nun adaylığı bu planları bozdu" dedi.

'Kılıçdaroğlu sağ partilere alan açtı'

İYİP'in varlığını CHP'ye borçlu olduğunu hatırlatan Yaşlı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Eğer bugün İYİP diye bir parti varsa varlığını neredeyse tamamen CHP'ye ve Kemal Kılıçdaroğlu'na borçlu aslında. Kılıçdaroğlu bir yandan CHP'yi sağa çekerken bir yandan da Cumhur İttifakı dışındaki sağ partilere alan açtı. Bunu da bir iktidar stratejisi olarak gördü. İYİP, CHP'nin verdiği vekiller sayesinde seçime girebildi, gücünü de Altılı Masa'daki varlığıyla arttırdı. Ancak kadroları masayı sadece kendi büyümesi için bir sıçrama tahtası olarak gördü ve hem Ekrem İmamoğlu'nu hem Mansur Yavaş'ı bu strateji doğrultusunda kamuoyu nezdinde adaylığa hazırladı. Böylece hem AKP'ye kaybettiren parti olarak görülecekti hem de AKP sonrası Türkiye'nin kurucu aktörü olacaklardı. 

'İYİP'in adayı 'bölen' olmaktan öteye gitmez'

Kılıçdaroğlu'nun adaylığı bu planları bozdu. Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı olduğu bir Türkiye'nin İYİP'in hayalindeki Türkiye olmadığı görüldü ve masa dağıtıldı. Ben, bunun İYİP açısından ciddi bir bedeli olacağını, masayı dağıtmanın bedelinin toplum nezdinde bir karşılık bulamayacağını düşünüyorum. Bu saatten sonra İYİP'in çıkaracağı aday toplum için bir 'bölen' olmaktan öteye gitmeyecektir."

                                                                    /././

TKP Genel Sekreteri Okuyan: Sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu! 

İYİP Genel Başkanı Akşener'in yaptığı açıklamanın ardından TKP Genel Sekreteri Okuyan 'Piyasanın, uluslararası lobilerin, yobazlığın tutkalı bu kadar' yorumunu yaptı.

İYİP Genel Başkanı Meral Akşener'in altılı masadan ayrıldığını duyurduğu açıklamanın ardından TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan "Halkı oyalamak, sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu!" yorumunu yaptı.

Okuyan sosyal medyadan yaptığı paylaşımda "İlkesiz ittifaklar diyorduk, işitmediğimiz hakaret kalmamıştı. Piyasanın, uluslararası lobilerin, yobazlığın tutkalı bu kadar. Halkı oyalamak, sahte çözümleri umut diye pazarlamak ve işte sonu!" ifadelerini kullandı.

Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...