İstanbul'da kadınlar yasağa rağmen sokağa çıktı: Öfkeliyiz, yastayız ama isyandayız! + İzmirli kadınlar: Deprem ve siyasi iktidarın yarattığı enkazı mücadelemizle kaldıracağız + Ankaralı kadınlar: İsyanımız yasımızı aşıyor, kadın dayanışması yaşatıyor (EVRENSEL)

 

İstanbul'da kadınlar yasağa rağmen sokağa çıktı: Öfkeliyiz, yastayız ama isyandayız! 

                                                                                                Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel

8 Mart İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü öncesi Beyoğlu Kaymakamlığı’ndan yasak kararı geldi, İstiklale çıkan bütün sokaklar kapatıldı. Çok sayıda kadın ise Cihangir çevresinde bir araya geldi. Saatler süren bekleyişin ardından açıklama yapan kadaınlar, "Öfkeliyiz, yastayız ama isyandayız!" dedi. Kadınlar dağılırken, polisin biber gazlı müdahelesine maruz kaldı.

EYLEM YASAKLANDI, KADINLAR "8 MART YASAKLANAMAZ" DEDİ

İstanbul Feminist Gece Yürüyüşü sosyal medya hesabından "8 Mart Yasaklanamaz! 2003'te 100'e yakın kadınla başlayan Feminist Gece Yürüyüşü'müz onca baskıya, yasağa, engellemeye rağmen durmadan büyüdü. Her yıl olduğu gibi bu yıl da meydanları doldurmak, birbirimize güç vermek için sokaktayız!" açıklaması yaptı. Kaymakamlığın ve İstanbul Feminist Gece Yürüyüşünden kadınların yasak kararına ilişkin açıklamalarına haberimizden ulaşabilirsiniz.

Yasak kararının ardından İstiklal Caddesi'ne giden tüm sokaklar polislerce kapatıldı. Bölgede oturduğunu söyleyip geçmek isteyenlere ise  ikametgah soruldu.

Kadınlar ve LGBTİ'ler Cihangir’de bulunan katlı otopark önünde ve başka çeşitli noktalarda toplanmaya başladı. Dövizlerinde erkek egemen sisteme karşı sözler ve talepleri yer aldı. Polis daha sonra Cihangir otoparka çıkan tüm sokakları da kapatıp kadınların girişine izin vermedi Kurulan barikatın kadınlar “Katilleri durdurun kadınları değil” sloganı attı.

Her geçen dakika artan kalabalık sık sık "hükümet istifa sloganları attı.

Öfkeliyiz, yastayız patriyarkal kapitalist yılıma karşı isyandayız” pankartı açan kadınlar, polis engellemesi nedeniyle bekleyişlerini uzun süre sürdürdü.

“HAYATLARIMIZ DEĞİL, PATRİYARKA YIKILSIN DİYE FEMİNİST İSYANDAYIZ!”

Uzun süren bekleyişin ardından kadınlar bulundukları yerde Feminist Gece Yürüyüşü basın açıklamasını okudu. Açıklama şu şekilde:

Sokakları ve geceleri feminist isyanla, coşkuyla ve dayanışmayla doldurduğumuz Feminist Gece Yürüyüşü’nün 21.’si için buradayız, sokaklardayız. Yirmi yıl boyunca çok şey gördük; savaş, işgal, yoksulluk, ırkçılık, artan emek sömürüsü, LGBTİ+ düşmanlığı, yönetilemeyen pandemi, ekonomik kriz ve giderek güçlenen patriyarka.

Şimdi ise 6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrasında on binlerce kişinin hayatını kaybettiği, yaralandığı, evsiz kaldığı bir dönemden geçiyoruz.

Patriyarkal kapitalizmin yol açtığı yıkım, bizlere doğal afet diye açıklanmaya çalışılıyor. Doğayı, kentleri rant uğruna mahvedenler, afete müdahale biçimleriyle de insan hayatına zerre önem vermediklerini gösteriyor. Deprem bölgesinde dayanışma kurmak için seferber olan insanları polisle tehdit edip baskı uygulayarak dayanışmayı kriminalize etmeye ve insanları birbirine düşman hale getirmeye çalışıyor.

Üzgünüz, Öfkeliyiz!

Biz kadınlar; insan hayatının hiçe sayılmasını, devletin krizleri yönetme, sorumluluğunu yerine getirme konusundaki acizliğini ve bunun sonuçlarını çok iyi biliyoruz!

Bu iktidarı;

Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ederek milyonlarca kadının hayatını tehlikeye atmasından, 6284’e karşı saldırıların önünü açmasından, erkek şiddetini teşvik etmesinden tanıyoruz.

Erkek şiddetine maruz kaldığı için şikâyete giden kadınları karakollardan evlere geri göndermesinden; mahkemelerde tecavüzcü ve katil erkekleri, erkeklik indirimleriyle affetmesinden; hayatına sahip çıkan kadınlara ağır cezalar vermesinden; nafaka hakkına saldırmasından; kürtajı engellemeye çalışmasından; kamu kreşlerini kapatıp çocuk bakımını özel sektöre ve yoksulları da cemaat ve tarikat kreşlerine mecbur bırakmasından; ev içindeki tüm iş yükünü kadınların sırtına yüklerken kadınları sermayeye ucuz iş gücü haline getirmesinden tanıyoruz.

Kadınları aileye hapseden, aile dışında var olmalarını kabul etmeyen politikalarından, LGBTİ+’ları hedefe koymasından, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalışmasından tanıyoruz.

Diyanete sonsuz bütçe verip kreşleri kapatırken dini kurumlarda eğitimi teşvik edenler, bugün refakatsiz çocukları tarikatlara, dini kurumlara vermekte beis görmüyor.

Bu iktidarı, bu erkek-devleti her yıl 8 Mart’larda yüzlerce polisiyle, TOMA’sıyla, barikatıyla bizi, isyanımızı engellemeye çalışmasından biliyoruz.

Öfkeliyiz!

Yaşadığımız afetin sonuçlarının, kadınlar için katmanlı olduğunu biliyoruz; hayatı sürdürme, yeniden kurma yükünün, afet durumunda da kadınların üzerinde olduğunu, temel ihtiyaçlarının nasıl ikincilleştiğini görüyoruz ve depremin üzerinden daha 1 ay geçmişken kadınların hayatlarının daraldığına tanıklık ediyoruz.

Öfkeliyiz, yastayız. Ama isyandayız!

Tüm bu yaşananlar, bizlere bir kez daha feminist mücadelenin ve dayanışmamızın; şiddetin, adaletsizliğin ve eşitsizliğin olmadığı bir dünya kurmanın tek yolu olduğunu gösterdi. Başka bir dünya kurma talebimizin haklılığını bir kez daha gösterdi.

Her yıl olduğu gibi burada el ele, yan yana bir aradayız; erkek devlete, homofobiye, transfobiye, ırkçılığa, emek sömürüsüne, patriyarkal kapitalizmin yıkımına karşı buradayız. Sırtımızı ranta değil birbirimize yaslayarak, erkek egemen sistemin yarattığı her türlü şiddete karşı birlikte isyan ederek, dayanışarak, direnerek ve yaşamlarımızı adaletten, eşitlikten yana kurmak için buradayız.

Mücadelemizden, hayatlarımızdan, birbirimizden, feminist bir dünya kurma tahayyülümüzden vazgeçmiyoruz.

Öfkeliyiz, yastayız, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz.
Patriyarkal Kapitalist Yıkıma Karşı Feminist İsyandayız!"

KADINLARA BİBER GAZLI MÜDAHALE

Açıklamanın ardından tertip komitesi, eyleme son verdiklerini duyurdu. Polis kadınların sadece belirli noktalardan ve küçük gruplar halinde çıkmaları için barikat kurdu. Kitlenin ana gövdesi alandan ayrıldı. Bir grup kadın beklemeye devam etti.

Daha sonra bazı kadınlar polisin barikat kurduğu bir noktadan çıkmaya çalışırken polisin biber gazlı müdahalesine maruz kaldı. Kadınlardan bazıları gözaltına alındı.

KADINLARIN ÖFKESİ VE TALEPLERİ DÖVİZLERDE...

 İzmirli kadınlar: Deprem ve siyasi iktidarın yarattığı enkazı mücadelemizle kaldıracağız 

                                                                                               İzmir | Fotoğraf: Evrensel

İzmir Kadın Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelen kadınlar, “Depremin ve siyasi iktidarın yarattığı enkazı birleşik mücadelemizle biz kaldıracağız” dedi.

Alsancak eski Leman Kültür önünde toplanan kadınlar, “Bu enkazı kaldıracak, yeni bir hayatı mücadelemizle kuracağız” yazılı pankart arkasında, “Katillerden hesabi kadınlar soracak”, “Kadın yaşam özgürlük”, “Kadınlar yürüyor mücadele büyüyor” sloganları eşliğinde Türkan Saylan Kültür Merkezi önüne yürüdü.

İzmir'de 8 Mart eylemlerine katılan kadınlar

Tek adam rejimini birleşerek göndereceklerini vurgulan kadınların coşkusu sokağa yansıdı. Özellikle deprem zamanında hükümetin yapmadıklarını eleştiren kadınlar, dayanışmanın gücüyle deprem bölgesindeki kadınların yanlarında olmaya devam edeceklerini belirtti. Taşınan dövizlerde de eşit işe eşit ücret, kreş ve dayanışma ön plana çıktı.

KADINLAR: BİZ DE SİZİ YAZDIK

İzmir'de 8 Mart eylemlerine katılan kadınların taşıdığı dövizler


İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun “Defterimize yazdık” söylemine tepki gösteren kadınlar, “Sokak ortasında kadınları katledenlere, mahkemelerde efendi göründü diye indirim vermenizi yazdık. ‘Şort giydi tahrik etti’ diyenleri korumanızı yazdık. ‘Küçüğün rızası vardı’ demenizi yazık. ‘Gülistan Doku’ nerede diyenlere kulağınızı tıkamanızı yazdık. Emeği için mücadele eden kadınların üstüne polis göndermenizi yazdık. ‘Kadın erkek eşit değildir ki zaten’ demenizi yazdık. İstanbul Sözleşmesini feshetmenizi yazdık. Sürtük demenizi yazdık. ‘Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek’ demenizi yazdık. Kahkahalarımızdan rahatsız olmalarınızı yazdık. Nefret mitinglerinde LGBTİ’leri hedef haline getirmenizi yazdık. Devlet nerede diyen depremzedelere ‘adi, şerefsiz, haysiyetsiz’ demenizi yazdık. Bilim insanı, siyasetçi, basın emekçisi ve her meslekten kadınlara düşmanlığınızı yazdık. Şirketlerin milyon dolarlık vergi borçlarını silenlerin, bizlerin yemekhane hakkına, eğitim hakkına göz dikenleri yazdık. Depremzedelere parmak sallamanızı yazdık” dedi ve “O defteri yırtar, başınıza çalarız”, “AKP’den hesabı kadınlar soracak” sloganları attı.

“ÖRGÜTLENEREK HESAP SORACAĞIZ”

İzmir'de 8 Mart eylemlerine katılan kadınların taşıdığı dövizler

İKP adına basın açıklamasını Nuray Öztürk, Selin Kurşun, Özgün Başer okudu. Depremdeki ihlallere dikkat çekilen açıklamada, Çok sevdikleri sermayenin, sözde yardım yapan sermayenin, arama kurtarma ve yardım için hiç düşünmeden bölgeye koşan işçilere, işten atma tehdidi ve yıllık izin dayatması var. Ne AKP ne yaslandığı, yaslanmadığı sermaye güçleri değil halk seferber oldu. Yaralarımızı dayanışmamızla biz sardık, onların yaptıklarını unutmayacak, örgütlenerek hesabını soracağız” denildi.

“KADERCİ DÜZENİNİZİ YIKACAĞIZ”

İşsiz, kayıt dışı istihdam gibi sorunları kadınlar daha çok yaşadığı dile getirilen açıklamada, “Yani kadınlar, belli politik tercihler doğrultusunda bilinçli ve planlı biçimde istihdamdan dışlanmaktadır. Biliyoruz ki yeni yaşamı kurmak bizim elimizdedir.  Bu iktidarın yok ettiklerine rağmen yeni bir yaşamı başarmak bizim dayanışmamızla, örgütlülüğümüzle mümkündür. Kadınları işsiz ve güvencesiz bırakmayı kendine iş edinenlere sesleniyoruz 8 Mart tarihsel sorumluluğu gereği yeni başlangıçlara gebedir. Bu da sizin sonunuzun başlangıcı olacak! Bugün bu alanı, sokakları dolduranlar yaptıklarınızın hesabını soracak. Yıllardır ülkeyi kadın cinayeti cehennemine çevirenler bilsin ki, kaderci düzeninizi yıkacağız kadının emeğin yaşamın düzenini eşitlik ve özgürlük temelinde kuracağız” ifadelerine yer verildi.

Açıklama sonrası kadınlar deprem bölgesinde göndermek için yanlarında getirdikleri ped, hijyen malzemesi ve oyuncakları topladı.

BORNOVA: “ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ İLE DEĞİŞTİRECEĞİZ”

Bornova'da 8 Mart eylemlerine katılan kadınlar

Bornova Kadın Dayanışma Derneği de Bornova Küçükpark Meydanında bir araya gelerek taleplerini ve öfkesini dile getirdi. Hükumetin kadın düşmanı politikalarını eleştiren BORKAD'lı kadınlar, “Tüm kadınlara çağımızdır; evlerimizi başımıza yıkan- hayatımıza kast eden bu düzeni değiştirmek için; emeğimize göz diken, bedenimizi mal gibi gören, bizi şiddete, ölüme, ailenin kölesi sermayenin kulu olmaya iten, çocuklarımızı istismara sürükleyen bu düzeni işçi sınıfının ve emekçi kadınların örgütlü mücadelesi ile değiştireceğiz. İşçi ve emekçi kadınların mücadele tarihinden biriktirdiklerimizle değiştireceğiz. Haklarımız ve hayatlarımıza çöken bu karanlık düzeni, kadınların örgütlü dayanışması ve birliği ile aşabiliriz. Hak ettiğimiz insanca yaşamı inşa etmek için el ele verelim” dedi.

ALİAĞA: “HAYATIMIZDAKİ TEK ADAMLARI GÖNDERECEĞİZ”

Aliağa'da 8 Mart eylemlerine katılan kadınlar

Aliağa Emek ve Demokrasi Platformu çağrısıyla kadınlar Petrol-İş Sendikası önünde toplanarak bir yürüyüş gerçekleştirdi. “Ranta, yıkıma, ihmale karşı kadın dayanışmasıyla hayatı yeniden kuracağız” pankartı ile yürüyen kadınlar, Aliağa Demokrasi Meydanı'nda basın açıklaması yaptı.

Aliağa'da 8 Mart eylemlerine katılan kadınlar

Basın açıklamasını okuyan Deniz Gültekin, “Hayatımızdaki tek adamları gönderecek, eşit, özgür bir dünyayı kuracağız. Kadınlar olarak; adil, eşit ve özgür bir yaşam için en geniş kadın ittifaklarını ve kadın dayanışmasını sağlayarak kadın iradesini güçlendirmeyi, tam da bugün bir sorumluluk olarak görüyoruz. Kadın bedenini hedefleyen tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi anayasalara karşı kadın özgürlüğünü esas alan bir toplum inşası için 8 martla yeni bir anlama kavuşacağına inanıyoruz. Büyük mücadeleler sonucu kazandığımız İstanbul Sözleşmesini biz değiştirince yeniden uygulayacağız” diye konuştu.

DİKİLİ: HESAP SORACAĞIZ

Dikili’de de kadınlar Atatürk Meydanı’nda basın açıklaması düzenledi. Depremzede kadınlarla dayanışmak için Kız Kardeşlik Köprüsü kuracaklarını söyleyen kadınlar, alana kurdukları standa ped, hijyenik malzeme ve oyuncak toplandı.

Kadınlar, “Yaşanılan bu afet basit bir gerçeği net olarak gösterdi ki; Türkiye’deki temel sorun kaynak sorunu değildir. Kaynakların doğru bir şekilde kullanılmayışıdır, örgütlenememektir. Biz öğrendik artık zorda kalan iktidarın hangi yöntemlere baş vurduğunu. Yapılan her haksızlığın karşısında olacağız, hesabını soracağız” dedi.

Ankaralı kadınlar: İsyanımız yasımızı aşıyor, kadın dayanışması yaşatıyor

Ankara Kadın Platformu ve 8 Mart Ankara Feminist Gece Yürüyüşü’nün çağrısıyla Sakarya Meydanı'nda toplanan kadınlar, "Depremi katliama ve büyük bir yıkıma dönüştürenlerden hesap soracağız" dedi.(https://youtu.be/3vwxKGbcs84)

Ankara Kadın Platformu ve 8 Mart Ankara Feminist Gece Yürüyüşü’nün çağrısıyla kadınlar Sakarya Meydanında bir araya geldi. Yapılan açıklamada, “Dayanışmayı büyütmek için, acımızı paylaşabilmek için Ankara Kadın Platformu’nun düzenlediği 8 Mart eylemini ve Feministlerin örgütlediği 17. Feminist Gece Yürüyüşü ’nü birleştirdik, ortaklaştık, isyanımızı büyüttük, sesimizi çoğalttık. Depremi katliama ve büyük bir yıkıma dönüştürenlerden hesap soracağız” denildi.

Kadınlar, buluşma noktası olan Sakarya Meydanında bir araya gelirken sık sık “Hükümet istifa”, “Çadırda, sokakta, her yerde, kadınlar  birlikte”, AKP’den hesabı kadınlar soracak”, Afet değil cinayet, devlet hesap verecek”,  “Rantçı devlet, yıkacağız elbet” sloganları atıldı.

Meydanda toplanan kadınların Yüksel Caddesi'ne yürümesi polis tarafından engellendi. Meydanın iki sokağı bariyerlerle kapatılırken kadınlar sık sık ‘Barikatı aç’ sloganı attı.

Kadınların ısrarı sonucu yürüyüşe rotasyon değişikliğiyle başlandı.

Yürüyüşün ardından tekrar Sakarya Meydanına gelen kadınlar burada basın açıklamasını okudu. Yapılan açıklamada, “Yıkımlarla, kayıplarla ve büyük bir acıyla geldik 8 Mart’a; dayanışmaya ve yan yana olmaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var bugün. Bu yıl, daha güçlü olmak için, dayanışmayı büyütmek için, acımızı paylaşabilmek için Ankara Kadın Platformu’nun düzenlediği 8 Mart eylemini ve Feministlerin örgütlediği 17. Feminist Gece Yürüyüşü ’nü birleştirdik, ortaklaştık, isyanımızı büyüttük, sesimizi çoğalttık. Bu yıl heyecanımızla, coşkumuzla değil ama öfkemizle, isyanımızla, yüreğimizde taşıdığımız yasımızla ve her şeye rağmen kaybolmayan umudumuzla tekrar sokaklardayız” denildi.

6 Şubat gecesi önce 7.7 şiddetinde ve aynı gün 7.6 şiddetinde başka bir depremle Suriye’de ve Türkiye’nin 11 ilinde on binlerce insanın yaşamını yitirdiği, yüz binlerce kişinin göçük altında kaldığı ifade edilen açıklamada, “Saray rejimi, arama-kurtarma çalışmalarında son derece kritik olan ilk 36 saatte harekete geçmeyerek, on binlerce insanın ihmal yüzünden hayatını kaybetmesine neden oldu. Suriye’deki sınır kapılarını kapatarak on binlerce insanı ölüme sürükledi, Suriyeli kadınlar, kız çocukları ve LGBTİ+’larla dayanışmamızı engellemeye çalıştı. Yüz binlerce insan eşini, çocuğunu, sevdiklerini, evini, köyünü, şehrini kaybetti. Devlet, bilim insanlarının uyarılarını dinlemediği gibi, kendi kurumlarının hazırladığı raporları da görmezden gelmeyi seçti, politik bir tercihle, yaşamdan ve yaşatmaktan yana bir tavır almadı. Bizler yönetenlerin, sermayenin çıkarları ve hırsları uğruna öldürülüyoruz. Ancak bilinsin ki yine bizler erkek egemen devletin bize dayattığı karanlığı dayanışmayla aydınlatacak eşit, özgür ve güvenceli bir yaşamı birbirine kenetlenen ellerimizde yeniden filizlendireceğiz” denildi.

"DEPREMİ KATLİAMA DÖNÜŞTÜRENLERDEN HESAP SORACAĞIZ"

İktidarın, insan yaşamının söz konusu olduğu böyle bir süreçte bile, ötekileştiren, kutuplaştıran bir dille, tekçi politikalarda ısrar ederek, dayanışmayı örgütleyenleri kriminalize ederek engeller yarattığı belirtilen açıklamada, “Yetmedi, dayanışmayı büyütenlere kayyum atayarak yok edebileceğini sandı. Biz kadınlar, unutmayacağız. Depremi katliama ve büyük bir yıkıma dönüştürenlerden hesap soracağız. Şehirler, köyler, kasabalar, başımıza yıkılırken, bu felaketten en çok kadınlar, çocuklar, LGBTİ+lar ve mülteciler zarar gördü. Her fırsatta LGBTİ+ları hedef göstererek nefreti ve cinsiyetçiliği körükleyenlerin, deprem bölgelerinde de aynı tekçi, ayrımcı anlayışta ısrar ederek tüm topluma kapsayıcı bir şekilde hizmet etmeyeceğini biliyoruz. En temel insan haklarından olan barınma hakkından yoksun bırakılan, deprem alanında dahi ayrımcılığa maruz bırakılan kadınlar, hijyenik olmayan, insanlık dışı koşullarda evde kendisine dayatılan bakım emeğinin kat kat fazlasını çadırlarda vererek, yaşamlarını sürdürmeye ve hayatta kalmaya çalışıyor. Tuvaleti ve banyosu olmayan yerlerde sağlıktan söz edilebilir mi? Kadınlar, açık alanda, güvenlikten yoksun bir ortamda, ihtiyaçlarını karşılamak zorunda bırakılıyor. Yardım dağıtımı esnasında taleplerini erkeklere söylemek zorunda bırakılıyor, ya da dile getiremedikleri için, ihtiyaçlarına ulaşamıyor” ifadelerine yer verildi.

"BU BASKI REJİMİNE BOYUN EĞMİYORUZ"

Sadece yıkıma uğramış kentlerde değil, Türkiye’nin  her yerinde erkek şiddetinin artarak devam ettiği vurgulanan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Derinleşen ekonomik krizin etkilerini de kadınlar yükleniyor. İşsizlik, güvencesizlik, kayıt dışı istihdam ve yoksulluk artıyor. Patriarkayı arkasına alan AKP iktidarı, kadınları ve LGBTİ+ları yok saymaktan öteye geçerek yok etmeyi meşrulaştırmaya çalışıyor. İktidar, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmakla bizi susturabileceğini, yargıyı ele geçirmekle bizi yıldırabileceğini sanıyor ancak yanılıyor. Haklarımızın konuşulmasının dahi yasaklanmaya çalışıldığı bu baskı rejimine boyun eğmiyoruz. Sesimizi daha gür çıkarıyor, dayanışmamızı daha çok büyütüyoruz. Patriarkal ve tekçi din yorumlarını tüm topluma dayatan Diyanet’in Aile Bakanlığı iş birliğiyle sosyal politikalar alanında yetkilendirilmesi kabul etmiyoruz. Buradan haykırıyoruz, bize uygulanan her türlü şiddete ve zorbalığa karşı yine dayanışmayı büyütüyoruz. Feminist isyanımızla birlikte tüm gücümüzle o patriarkayı yıkacağımızı yine ve yeniden haykırıyoruz. Erkek devletin, erkek adaletin ve erkek düzenin tüm araçlarını birbirimizden güç alarak, birbirimizi savunarak, gözeterek ve yaşatarak un ufak edeceğiz”

EVRENSEL


İstanbul’un karnı, nasıl Suudi mülkü oldu? - Bahadır Özgür / BİRGÜN

 

Kararname ile afet yasası ve imar kanununa dayanarak plan değişikliği re’sen onaylandı. Böylece Suudiler’in kaçak yapısı yasallaştırıldı. Her şey istedikleri kıvama gelince Suudi şirket projeyi gün yüzüne çıkardı.

Deprem riski ve sorunlu yapı stoku yoğun Zeytinburnu’nda, ilk kentsel dönüşüm nerede yapıldı biliyor musunuz? 
Konut bulunmayan nakliyeciler sitesi Ambarlar’da. Burası tek parselde yapılmış en büyük dönüşüm projesi. Erdoğan’ın imzasıyla başlayan, afet yasasıyla boşaltılan, imar planıyla değeri artırılan bir arazinin, etrafındaki yaşamları da yutarak nasıl Suudi sermayesi haline geldiği, şu günlerde yeniden hatırlanmayı hak ediyor.

Ambarlar, kişisel tarihimde de iz bırakmış bir yerdi. Gazeteciliğe ilk başladığım Evrensel’in merkezi, nakliyeciler sitesinin yanında, büyük ihtimal kaçak yapılmış, alelacele kullanıma açılmış, kayıtsız işçilerin çalıştırıldığı tekstil atölyelerinin bulunduğu bir binadaydı. Tam karşısında, pazardan aldığı tuzluklar Abdullah Öcalan’a benzetildiği için bir ara gözaltına da alınmış olan Diyarbakırlı bir kebapçı vardı. Yağda boğulmuş böreklerin satıldığı pastanelerin, birkaç küçük bakkalın, açık deterjan dükkanlarının, İstanbul’un üç trompet atölyesinden birinin yer aldığı sokakların adı yoktu. Göç etmiş ailelerin kurduğu iptidai apartmanlardan oluşmuş bu mahallenin asli sahipleri arasında, Kazlıçeşme’nin dericilerinden miras kalan fareleri de saymalı. Minibüse binmek için 500 metrelik bir yolu, gece onların nezareti olmaksızın yürüyemezdiniz. Ve elbette çocuk tinerciler, küçük hırsızlık çeteleri, 90’ların meşhur Beyoğlu emniyet amiri ‘Hortum Süleyman’ın döve döve sürgün ettiği E-5 seks işçileri…


Bütün bu Dickensvari detayların ötesinde capcanlı, kocaman bir emekçi bölgesiydi Ambarlar. Türkiye’nin en uzun otobüs hattı 500 T’lerin son durağıydı. Binlerce emekçi sabah-akşam Tuzla-Zeytinburnu arası gidip geliyor, bodrumlardaki atölyelerde oyuncaktan tekstile hemen her şey üretiliyor, İstanbul’un günlük iaşesi ülkenin dört bir yanından durmaksızın akıyordu. Bir nebze ucuz ürün alabilmenin, yiyebilmenin sebebiydi burası. Mega kentin, hamalların sırtında büyüyen karnıydı. O hamallar, örnek sendikalardan birini de yarattı üstelik. Sendikacı Sabri Topçu’nun Ambarlar’da örgütlediği TÜMTİS, öbek öbek depolardan çıkıp yürümeden 1 Mayıs, 1 Mayıs sayılmazdı.

Peki ne oldu bu insanlara? Öldüler mi, yer yarılıp içine mi girdiler? Mal mülk sahibi olup zenginleştiler mi? Neredeler şimdi?

KİRİN PASIN İÇİNDEKİ ‘ALTIN MADENİ’

Ambarlar, Cumhuriyet’in ilanından 14 yıl sonra kurulan Türkiye Nakliyeciler Derneği’nin bünyesindeki yüzlerce küçük şirketi barındırıyordu. Nakliyeciler Kooperatifi (NASKO) tarafından işletilen depolarda, günlük ortalama 250 TIR’la gelen 3000 ton ürün toplanıp dağıtılıyordu. İnşaat furyasının hızlandığı 2010’dan sonra AKP, şehrin göbeğinde kalmış bu araziye gözünü dikti. Yenilemek, sağlıklı hale getirmek yerine, kirini pasını gösterip Ambarları murdar edecek bir propagandaya girişti. “Hadımköy’de yer yapıyoruz” dediler. Ve 2014’te araziyi ihaleye çıkardılar.

Tahincioğlu, Varyap, Ege Yapı, Dumankaya, Nef gibi inşaat devleri, yıllarca üzerinde yaşayanların ancak karnını doyurabilmiş arsada, altın madeni gördüler. Meğer uzun süredir peşindelermiş. 240 milyon dolara sürpriz şekilde Suudi Arabistanlı Al Qemam Holding’in kurduğu Akzirve Gayrimenkul’e kaldı ihale. Ambar sahipleri anlaşmaya mecbur bırakıldı. Bir kısmı direndi, davalar açtı. Ne var ki 6 Şubat 2017 günü Bakanlar Kurulu kararı ve Erdoğan’ın onayı ile ‘riskli alan’ ilan edildi. Polis marifetiyle yıkımına başlandı. Ambar sahipleri Danıştay’a koştular, yıkımı durdurdular. Bu sefer de deprem tehlikesi bahane edilerek 30 Temmuz 2018 günü, ‘rezerv yapı alanı’na çevrildi. Yani afet yasası gereği kentsel dönüşüm yapılmak zorundaydı. Tüm bir Zeytinburnu 1. derece deprem bölgesiyken Erdoğan’ın önceliği, üzerinde kimsenin yaşamadığı, tek katlı depolardan oluşmuş Ambarlar oldu.

Rezerv yapı alanı ilanı ambarını satmayanların mülküne el koymanın da önünü açtı. Tabi sessiz sedasız Ambarlar’ın yakınına devasa deposunu kurmuş UPS gibi küresel lojistik tekelleri ile bazı yerli kargo şirketlerinin, yıkımı neşeyle izlediğini ekleyelim. Ucuza hizmet veren onlarca küçük taşımacılık firmasının yok olması, pek hoşlarına gitmiştir.

23 Kasım 2018’de uygulama imar planı askıya çıktı. Kat izni 15’e yükseltildi. Görünürde kocaman bir yeşil alan vardı. Şirket orayı da düzleyip satış ofisi binasını dikti. Olay imar planına aykırılıktan dolayı idare mahkemesine götürüldü. Mahkeme haklı buldu. Lakin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı anında devreye girip Cumhurbaşkanlığı 1 No’lu kararnamesi, afet yasası ve imar kanununa dayanarak plan değişikliğini re’sen onayladı. Böylece Suudiler’in kaçak yapısı yasallaştırıldı. Artık her şey arzu ettikleri kıvama geldiğinde Suudi şirket projeyi gün yüzüne çıkıverdi.

ADI İSTANBUL’UN FETHİNDEN GELİYOR

8 milyar liralık yatırımla bin 441 lüks konut, otel, AVM, premium rezidanslar, 10 bin metrekarelik oyun alanı ve park, kocaman bir cadde, kafeler, restoranlar, fitness ve spor merkezleri vs. vs. yapılıyor. Tasarımı İngiltere’nin ‘star mimarlık’ ofislerinden Chapman Taylor’a ait. Daha inşaat halindeyken, Körfez’in Arap zenginleri başta olmak üzere, kentsel dönüşüm sayesinde vergi avantajıyla paylaşıldı. 16 Mayıs 2022’de yapılan lansmanda projenin adının ‘Topkapı 29’ olduğu açıklandı. Fatih Sultan Mehmet’in, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’a girdiği yerde inşa edilmesinden esinlenmişler.


Ne kadar da ironik! Siyasete atıldığı günden beri fetih propagandası yapan; topun yerine TOKİ’yi, güllenin yerine imar yasasını savaş alanına sürüp İstanbul’u yeniden fetheden Erdoğan, tahtını kurduğu mülkü götürüp Suudilere tapuladı. Yetmedi Suudiler, “Sizin Cumhuriyet’in köküne beton döküyoruz” dercesine resmi açılışın Cumhuriyet’in 100. yaş gününde, 29 Ekim 2023’te yapılacağını ilan ettiler.

Ambarlar böyle dönüşüp, Suudi sermayesi haline geldi işte…

Şimdi bölgenin yeni zengin sakinlerinin göz zevkini bozacak her şey kaldırılıyor. Kebapçı da yok trompet atölyesi de. E-5 travestilerinin çoğu öldürüldü zaten. Tuzla’dan emekçi katarları gelmiyor. Gebze’ye doğru yayılan cezaevi-işlik karışımı depolarda iş bulabiliyorlar ancak. Haliyle sendika da gitti. 1 Mayıs’ın kent merkezinde hissedilen ruhu silindi. İstanbul’un günlük iaşesi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kolin-Cengiz-Limak çetesinin işlettiği otoyol haracı nedeniyle daha pahalıya taşınıyor artık. Suudi lüksünün gölgesinde kalmış yoksul apartmanları ise sürgünle deprem korkusu arasında, hangisinin bahtına çıkacağını bilmeden, eğreti halde sırasını bekliyor. O esnada Erdoğan televizyondan gürlüyor: “İdeolojik sabotajlara rağmen kentsel dönüşümde kararlıyız.”

Gürlüyor da, elini attığı her kentsel dönüşümün yerinden ettiği binlerce insan nereye gitti? 

21 yıldır dönüştürüyor da enkaz altındaki binlerce insan nereden geldi?

Bahadır Özgür / BİRGÜN

KISA KISA GÜNDEM - 8 MART 2023 -

Asrın ihmali! (Mustafa Bildircin-BİRGÜN)


İslahiye ve Nurdağı ilçelerindeki yapı stokuna yönelik depremden 40 gün önce, kritik öneriler içeren rapor hazırlandığı ancak raporun dikkate alınmadığı ortaya çıktı. Raporda imzası bulunan yetkili, pasif göreve çekildi. (
https://www.birgun.net/haber/asrin-ihmali-423945)

Çocuklar Menzil Cemaati’ne teslim (İsmail Arı-Birgün)


Menzil Cemaati, Adıyaman’daki köyünde 1100 depremzede çocuğun bulunduğunu açıkladı, çocuklara “tekbir işareti” yaptırdığı görüntüleri paylaştı. Menzil şeyhi karşısında ise asker ve polis ‘el pençe divan’ duruyor.(https://www.birgun.net/haber/cocuklar-menzil-cemaati-ne-teslim-423942)

Yargıda yeni düzenlemeleri içeren kanun teklifi: Ağır hasta çocukların annelerinin cezaları ertelenebilecek(Birgün)

Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı İcra ve İflas Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifine göre, kanser hastalığı gibi ağır hastalığa yakalanan çocukların hükümlü olarak cezaevinde bulunan annelerinin cezalarının infazı ertelenebilecek.(https://www.birgun.net/haber/yargida-yeni-duzenlemeleri-iceren-kanun-teklifi-agir-hasta-cocuklarin-annelerinin-cezalari-ertelenebilecek-424001)

Yeşilay da arpalık!(İsmail Arı-Birgün)


103 yıl önce kurulan Yeşilay da tıpkı Kızılay gibi AKP’nin arka bahçesi oldu. Sağlık Bakanlığı’nın 291 milyon TL aktardığı Yeşilay’ı Erdoğan’ın kızı, eski TÜGVA müdürü ve çok sayıda AKP’li yönetiyor.

Depremzedelere göndermesi gereken çadırları ve yardım malzemelerini satan Kızılay gündemdeki yerini korurken 103 yıl önce kurulan Yeşilay da iktidarın arka bahçesine dönüştürüldü. Yeşilay’ın da neredeyse tüm yöneticileri tıpkı Kızılay’da olduğu gibi AKP’li veya iktidarla yakın ilişki içerisinde olan isimler. İktidarın Yeşilay’ı bu kadar önemsemesinin nedeni ise milyonlarca liralık bütçesi.Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nun “Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler” başlıklı bölümünde yer alan bilgiye göre, bakanlık kasasında Yeşilay’a 291 milyon 354 bin TL aktarıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın son son 8 yılda Yeşilay’a aktardığı toplam para ise tam 844 milyon 984 bin lira olarak açıklandı.

                                                                         ***

AKP’LİLER YÖNETİMDE

Yeşilay'ın yönetiminde bulunan isimler şöyle:

► Esra Albayrak


AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı ve eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın eşi.

► İlyas Kaya

yesilay-da-arpalik-1133810-1.

AKP’li eski Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi.

► Ahmet Kaan

yesilay-da-arpalik-1133811-1.

Önder İmam Hatipliler Derneği’nde genel başkanvekilliği görevini yürütüyor.

► Ülkenur Büke

yesilay-da-arpalik-1133812-1.

2019 yerel seçimlerinde AKP’den Silivri Belediyesi meclis üyeliğine seçildi.

► Salih Çil

yesilay-da-arpalik-1133813-1.

İBB’de çalıştı, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA’da müdürlük yaptı.

► Safa Koçoğlu

yesilay-da-arpalik-1133814-1.

Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı. Aile Bakanlığı’nda müşavir olarak çalıştı.

► Faruk Kacır

yesilay-da-arpalik-1133815-1.

AKP döneminde İBB’de yöneticilik yaptı. PTT’de müdürlük yaptı.

► Samet Koca

Bilal Erdoğan’la birlikte Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nda yöneticilik yaptı.

► Suna Üstüner

yesilay-da-arpalik-1133816-1.

İçişleri Bakanlığı’nda daire başkanı.

► Harun Mertoğlu

yesilay-da-arpalik-1133817-1.

Saray’a bağlı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’nda (TİHEK) yer alıyor.

► Salih Kaygusuz

yesilay-da-arpalik-1133818-1.

Erzurum İl Milli Eğitim Müdürü.

                                                                         ***

Milyonlar akıyor

♦ 2015: 15 milyon TL
♦ 2016: 15 milyon 930 bin TL
♦ 2017: 16 milyon 443 bin TL
♦ 2018: 116 milyon 322 bin TL
♦ 2019: 93 milyon 289 bin TL
♦ 2020: 148 milyon 548 bin TL
♦ 2021: 163 milyon 83 bin TL
♦ 2022: 291 milyon 354 bin TL

Toplam: 8 YILDA 844 MİLYON 984 BİN TL

                                                                      ***

Boğaz’da tarihi yapı tahsis edildi

İstanbul Sarayburnu’ndaki tarihi Sepetçiler Kasrı 2011’de Yeşilay’a tahsis edildi. Tarihi yapı Yeşilay Genel Merkezi olarak kullanılıyor.
Öte yandan 2021’de tarihi Sirkeci Garı sahasında bulunan liman bölgesi, Yeşilay’a 49 yıllığına tahsis edildi. Ancak 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmaları ile Sepetçiler Kasrı’nı AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın imam hatipten arkadaşı Hasan Gürsoy’un almak istediği ortaya çıkmıştı.

                                                                        ***

Fotoğraf: AAFotoğraf: AA

Kızılay başkanı yalan söylemiş

Çadır ve yardım malzemelerini satmasıyla ülke gündemine oturan Kızılay’ın Başkanı Kerem Kınık, kısa bir süre önce yaptığı açıklamada “155 yıldır kamudan katkı almıyoruz. Bağışlarla, uluslararası fonlarla kendi girişimlerimizle bütçemizi oluşturuyoruz” demişti. Ancak Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu ile Kınık’ın doğru söylemediği ortaya çıktı. Raporda Yer alan bilgilere göre, sadece geçen yıl bakanlık kasasından Kızılay’a yaklaşık 74 milyon TL aktarıldı.

Aile saltanatı kurmuşlar(İsmail Arı-Birgün)

                                            Atalan çiftinin düğününe AKP’li vekil Ravza Kavakçı da katılmıştı.

Sağlık Bakanlığı’nın kasasından her yıl milyonlarca lira aktarılan Yeşilay’ın genel müdürlük koltuğuna Sultan Işık Atalan’dan sonra eşinin oturduğu ortaya çıktı.

Kızılay’ın depremzedelere göndermesi gereken çadır ve yardımları satması büyük bir tepkiye neden olurken Yeşilay’da da durum farksız. Hem 155 yaşındaki Kızılay hem de 103 yaşındaki Yeşilay, liyakatsiz yöneticilerle dolduruldu. İktidarın arka bahçesine dönüştürülen Yeşilay’ın da neredeyse tüm yöneticileri tıpkı Kızılay’da olduğu gibi AKP’li veya iktidarla yakın ilişki içerisinde olan isimler. Yeşilay’ın genel müdürlük kadrosunda yaşananlar ise yok artık dedirtti.

Yeşilay’ın genel müdürlüğünü 2018’den 2020’nin ağustos ayına kadar Sultan Işık Atalan yaptı. Aynı zamandan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın derneği olarak bilinen Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) yöneticisi olan Atalan, 2020’nin başında Nurullah Atalan ile evlendi. Çiftin nikahına dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak gibi çok sayıda AKP’li katıldı.

Sultan Işık Atalan evliliğinden bir süre sonra, 2020 yılının ağustos ayında maaşlı bir yöneticilik koltuğu olan Yeşilay Genel Müdürlüğü görevini bıraktı. Ancak genel müdürlük koltuğuna kocası Nurullah Atalan’ın oturduğu ortaya çıktı. Halen bu göreve devam eden Atalan ile Yeşilay yetkililerine BirGün ulaştı. Ancak habere dair bir açıklama yapılmadı.

Sağlık Bakanlığı’nın 2022 Yılı Faaliyet Raporu’nun “Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler” başlıklı bölümünde yer alan bilgiye göre, bakanlık kasasında Yeşilay’a 291 milyon 354 bin TL aktarıldı. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın son son 8 yılda Yeşilay’a aktardığı toplam para ise tam 844 milyon 984 bin lira olarak açıklandı.

Yeşilay’ın yönetiminde AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı ve eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın eşi olan Esra Albayrak, AKP’li eski Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi olan İlyas Kaya, 2019 yerel seçimlerinde AKP’den Silivri Belediyesi meclis üyeliğine seçilen Ülkenur Büke, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜGVA’da müdürlük yapan Salih Çil gibi çok sayıda yandaş ve bürokrat yer alıyor.

Enkaz kalkmadan Kolin ihaleyi aldı (İsmail Arı-Birgün)

Beşli Çete’den Kolin Holding’in, TEİAŞ’tan deprem felaketinin 5’inci gününde 85 milyon TL’lik ihale aldığı ortaya çıktı. Milyonluk ihale ‘pazarlık’ usulüyle verildi. 

En az 46 bin yurttaşı yaşamdan koparan ve 11 kenti yerle bir eden büyük deprem felaketinin 5’inci gününde, kamuoyunda ‘Beşli Çete’ olarak bilinen şirketler arasında yer alan Kolin’e milyonlarca liralık bir ihale verildiği açığa çıktı.Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü (TEİAŞ), Denizli ve Aydın’daki üç jeotermal enerji santralı için bir ihale düzenledi. İhaleyi Kolin Holding’e bağlı Armin Elektrik İnşaat’ın aldığı açıklandı. Şirket ile TEİAŞ arasında 10 Şubat tarihinde 85 milyon 885 bin TL’lik sözleşme imzalandığı duyuruldu. Milyonlarca liralık ihale, Kamu İhale Kanunu’nun tartışmalı 21/B maddesinde düzenlenen pazarlık usulüyle yapıldı. Bu ihale maddesi, uzun yıllardır ‘adrese teslim ihale’ olarak yorumlanıyor.(AKP İLE BÜYÜDÜLER)  Kolin, AKP’yle birlikte büyüyen, ‘ilgi alanları’ genişleyen, ihalelerin vazgeçilmez ismi olan şirketler sıralamasında başı çekiyor. Dünya Bankası’nın 1990-2020 yılları arasında en çok ihale alan şirketler listesinde Türkiye’den beş şirket ilk 10’da yer almış, bunlar arasında Kolin de bulunmuştu. Listeye göre Limak, dünyada en çok altyapı yatırımı ihalesi alan 2’nci şirket olurken, Cengiz 4, Kolin 5, Kalyon 6 ve MNG 7’nci sırada. Öte yandan Armin Elektrik Şirketi, kamudan son 5 yılda 18 ihale kaptı. Bu ihalelerin toplam bedeli ise 420 milyon TL’yi buluyor. Şirketin en fazla ihale aldığı kurumların başında ise TEİAŞ ile TCDD geliyor.

Uyuşturucu bütçesinin sadece 3’te 1’i harcandı (Mustafa Kömüş-BİRGÜN)


Uyuşturucu kullanımı artarken Emniyet’in bağımlılıkla mücadele için ayrılan bütçenin sadece üçte birini kullanarak 310,6 milyon TL harcadığı ortaya çıktı.(https://www.birgun.net/haber/uyusturucu-butcesinin-sadece-3-te-1-i-harcandi-423971)

CHP’li Yüceer’den 8 Mart raporu: İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığından bu yana en az 603 kadın öldürüldü (Evrensel)

CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer 8 Mart raporunda “İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürüldü, 464 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti” dedi.(https://www.evrensel.net/haber/484359/chpli-yuceerden-8-mart-raporu-istanbul-sozlesmesinden-cikildigindan-bu-yana-en-az-603-kadin-olduruldu)

İstanbul’daki toplanma alanlarının yüzde 60’ı artık yok!(Nisa Sude DEMİREL-Evrensel)

Afet Uzmanı Dr. Kubilay Kaptan: “İstanbul afet planında yer alan toplanma alanlarının yüzde 60’ı şu anda mevcut değil, var olan toplanma alanlarının çoğu afet toplanma alanına uygun değil”.İlk müdahalede oldukça yetersiz ve geç kalınan Maraş merkezli depremlerin üzerimden bir ay geçmesine rağmen, hâlâ temiz suya erişim çok zorken, bazı bölgelere ise çadır ya da konteyner ulaşmış değil. Yaşanan yıkıcı deprem akıllara beklenen İstanbul depremini getirdi. 6 Şubat depremi hem hazırlıksızlığı hem de koordinasyonsuzluğu ortaya çıkarırken, beklenen İstanbul depremine dair korkuları artırdı. İstanbul depremine ilişkin yapılması gereken hazırlıkları ve eksiklikleri konuştuğumuz Afet Uzmanı Dr. Kubilay Kaptan durumun vahametini şöyle özetledi: “İstanbul afet planında yer alan toplanma alanlarının yüzde 60’ı şu anda mevcut değil.” ("TOPLANMA ALANLARI UYGUN NİTELİKTE DEĞİL") Yaşanacak bir depremin ardından ilk sığınılacak yerler deprem toplanma alanları. Fakat son yıllarda birçok afet toplanma alanı ya AVM dikildi ya farklı amaçlar için kullanıldı ya da afet toplanma alanı olmaya uygun değil. AFAD’ın İstanbul için 10 bin ile 20 bin arasında afet toplanma alanı olduğunu söylediğini belirten Kubilay Kaptan “Bu sayıya küçük çocuk parklarını bile dahil ediyorlar. Halbuki buralarının niteliği afet toplanma alanına uygun değil” diyor. Kaptan afet toplanma alanlarının sahip olması gereken özellikleri “Afet toplanma alanları binlerce insana aynı anda yardım götürebilmek için seçilir. Afet toplanma alanı denilen alanlar ya yola yakın, ya çığ riski altında, ya bataklık. Afet toplanma alanları konteynerler, hastaneler kurmaya uygun olmalı. Bunlar da en az bir stadyum büyüklüğünde yaşanabilir” diye anlatıyor.("KAPI KAPI BİLİNÇLENDİRME ZORUNLU") Halihazırda var olan ve işe yarayabilecek toplanma alanlarının da insanlar tarafından bilinmediğini söyleyen Kaptan “Bunların bilinmesi halka bırakılmaz. Merkezi ve yerel kuruluşların iş birliğiyle kapı kapı gezilmesi gerekiyor. Toplanma alanlarının yeri, deprem anında ne yapılması gerektiği anlatılmalı. Deprem çantası sağlanmalı. Bunlar o kadar küçük miktarlara mal olacak şeyler ki” diyor.Türkiye genelinde binaların yüzde 6’sının tamamen göçmesi bekleniyor. Geri kalan binalarda yaşayan insanların deprem sırasında ne yapacağını bilmesinin hayati olduğunun altını çizen Kaptan “Yüzde 6’sı tespit edilerek yıkılması gerek zaten. Fakat insanlara deprem anında ne yapacağının anlatılması, işlevli bir deprem toplanma alanının olması ve insanların yerini bilmesi zorunluluktur” ifadelerini kullanıyor.(KONTEYNER YOK, GÜBRE KONTEYNERLERİ GÖNDERİLİYOR) Tüm bunlar yapılmadığı sürece mahallelere afet müdahale konteyneri konulmasının anlamsız olduğunu ifade eden Afet Uzmanı Dr. Kubilay Kaptan, “Mahallede afet ekibi yok, kullanılabilecek bir deprem toplanma alanı yok. Konteynerin içindekiler neye yarayacak o zaman?” diyor ve “’Yapalım da arkasında durmayalım’ mantığı yine” diye ekledi. Deprem bölgesine barınmak için gönderilen konteynerlere de değinen Kaptan “Her afet bölgesinde kaç kişinin açıkta kalacağı bellidir. Ona göre depoda hazır konteyner bekler. Ama bunu yapmadıkları için şimdi şantiyede ya da gübre deposu olarak kullanılan konteynerler depremzedelere gönderiliyor” dedi.("DEPREM HAZIRLIĞI SADECE BİNA GÜÇLENDİRME DEĞİLDİR") Her durumda olduğu gibi afet yönetiminde de inşaat kafası ile hareket edildiğini söyleyen Afet Uzmanı Dr. Kubilay Kaptan “Birçok insan istenen paranın büyüklüğü nedeniyle evine risk tespiti yaptıramıyor. İnsanlar ölme riskini göze almak zorunda kalıyor” diyerek 8 katlı bir binanın sadece inceleme masrafının 280 bin TL’ye varabildiğini söyledi. Deprem hazırlığının bina güçlendirmekten ibaret olmadığını söyleyen Kaptan bir an önce insanların deprem anı hakkında bilinçlendirilme çalışmaları yapılması çağrısını yaptı.

SOCAR’ın zam teklifi işçide tepki yarattı (Eren SARAN-Evrensel)

SOCAR Holding’e ait PETKİM ve Star Rafineri’de yeni dönem toplu iş sözleşmesinde Petrol-İş Sendikası’nın yüzde 64 zam isteğine karşılık yüzde 25 zam teklif edildi, işçiler duruma tepki gösterdi.

Noter ücretlerine yüzde 100 zam (SOL)

Noterlik hizmetlerinden alınan ücretler ikiye katlandı. Noterlerde yapılan işlemlerden tahsil edilen ücretlere ilişkin tarifede yüzde 100 oranında artışa gidildi.

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan 2023 yılı noterlik ücret tarifesine göre, noterler taşınmaz sözleşmelerinde, satışa konu taşınmazın satış değerinin binde 1’i oranında ücret alacaklar. Bu ücret 500 TL’den az, 4 bin TL’den fazla olamayacak.(Her bir sayfa için 23,76 TL) Noterlerin, yaptıkları işlemlerden harçlar kanununa göre aldıkları harçların yüzde 30’u oranında tahsil ettiği noter ücretinde alt sınır 8,66 TL’den 17,32 TL’ye, vasiyetname ve vakıf senedi düzenlemesi ücreti 391,91 TL’den 783,82 TL’ye, hazırlanan her bir sayfadan alınan yazı ücreti 11,88 TL’den 23,76 TL’ye, tescili gereken işlemlere ait kağıtlardan, işlem başına maktu olarak alınan ücret ise 3,71 TL’den 7,42 TL’ye çıkarıldı.

Betona su kattılar, itiraz eden mühendisi darp ettiler (SOL)

İnşaat mühendisleri, meslektaşlarının maruz kaldığı saldırıyı basın açıklamasıyla protesto etti.

Uşak’ta bir yapı denetim mühendisi numune aldıktan sonra betona su katıldığını fark etti. İtiraz eden mühendis ve yanındaki stajyeri, inşaatın kalıp ustaları tarafından darp edildi. 1 Mart'ta Kemalöz Mahallesi'nde 4 katlı bir konut inşaatında yaşanan olayda, yapı denetim firması kontrol mühendisi Y.Y. yanındaki stajyer A.A. ile birlikte inşaat sahasına girerek beton dökümü sırasında ilk mikserden numune  aldı. Fakat numune alımından sonra beton mikserine su katıldığını fark ederek çalışanları uyardı. Denetleme için bulunduklarını ve betona su katılma işleminin kendilerine söylenmesi gerektiğini hatırlatan kontrol mühendisi betondan bir kez daha numune aldı.(Kalıp ustaları saldırdı) Aynı şantiyede ikinci mikserin beton dökümü sırasında yine betona su katıldığını gören kontrol mühendisi, yüksek makine gürültüsü nedeniyle el işaretleri ile durumu kalıp ustalarına anlatmaya çalıştı. Kalıp ustaları mühendisi binanın üst katlarına çağırdı. Stajyer ve mühendis binaya çıkmaya çalışırken merdivenlerde inşaatın kalıpçılarının saldırısına uğradı. Şiddete maruz kalan mühendis ve stajyer darp raporu alarak, inşaat ustalarından şikayetçi oldu.(Mühendislerden protesto) Sözcü’nün haberine göre betona su katılmasının içinde bulunulan şartlar altında beton dayanıklılığını yüzde 50'ye düşürebileceğini belirten İnşaat Mühendisleri Odası Uşak Şubesi Başkanı Ümit Alp, "Su katılmasının kötü yanı mukavemeti düşürür. Alınan numunelerde beton mukavemeti düzenli çıkarsa bir yaptırımı yok ancak düzensiz çıkarsa karot örneği alınacak. O da yetersiz çıkarsa bina yıkılabilir" ifadelerini kullandı. Uşaklı mühendisler kent meydanında toplanarak meslektaşlarına yapılan saldırıyı kınadı. Grup adına konuşan Alp "Ne yazık ki bu insanlık dışı saldırı ilk değildir. Yapı denetim firması çalışanları, denetim görevlerini yerine getirirken şantiyelerde aynı riskle her zaman karşı karşıya kalmaktadırlar" diye konuştu.

(derleyen:mstfkrc)











Öne Çıkan Yayın

BİRGÜN "Köşebaşı+Gündem" -22 Haziran 2025-

Lokomotifler kıskaçta -Havva Gümüşkaya- Lokomotif sektörlerde üretim çarkları yavaşladı, istihdam azaldı, siparişler düştü ve konkordato baş...