‘Cumhuriyetin başını kesmek’: Menemen Olayı + Hukukun işlevsizleşmesi -Cumhuriyet

‘Cumhuriyetin başını kesmek’: Menemen Olayı -Sinan Meydan-

“Bu ne haldir! Bu, Cumhuriyetin ve bizim başımızı kesmektir…”
Mustafa Kemal ATATÜRK

94 yıl önce, 23 Aralık 1930’da, Menemen’de, yedek subaylığını yapan genç öğretmen Asteğmen Kubilay, Cumhuriyet düşmanı bir grup tarikat mensubunun çıkardığı isyanda vahşice katledildi.

Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tarikatlara, cemaatlere teslim edenler, Cumhuriyeti daha doğarken boğmaya çalışan tarikat isyanı Menemen olayını da unutturmak istiyorlar. 

Peki ama 94 yıl önce Menemen’de gerçekten ne oldu? Kubilay neden ve nasıl şehit edildi?

İSYANA HAZIRLIK

1930’da Manisa’da Giritli Derviş Mehmet adında biri ortaya çıkıyor. Nakşibendi tarikatına giriyor. Çevresindeki birkaç kişiyi “Mehdi” olduğuna inandırıyor.

Derviş Mehmet, 7 Aralık’ta, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet, Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan ve Çakıroğlu Ramazan adlı 7 müridiyle birlikte “mehdiliğini” ilan etmek için harekete geçiyor.

7 Aralık sabahı Derviş Mehmet ve müritleri Manisa’dan Paşaköy’e geçiyorlar. Birkaç gün burada Derviş Mehmet’in bacanağının evinde kalıyorlar. Burada bir taraftan zikirlere devam ederken diğer taraftan silahlanıyorlar. Birkaç gün sonra Kıtmir adlı köpeği de yanlarına alıp müritlerden Sütçü Mehmet’in köyü Bozalan’a gidiyorlar.

Bozalan köyüne geldiklerinde müritlerden Çakıroğlu Ramazan gizlice kaçıyor. Böylece 6 kişi kalıyorlar. Burası Rumeli göçmenlerinin yaşadığı bir köydür. Köy halkı fazla dindar değildir. Derviş Mehmet ve müritleri bu köyde göze batınca Sümbüller Dağı’nda bir kulübe yaptırıp 15 gün kadar orada kalıyorlar. Her gün zikir yapıp esrar içiyorlar. Derviş Mehmet, burada “mehdiliğini” ilan ediyor.

22 Aralık gecesi, Kıtmir’i de yanlarına alarak Bozalan köyünden ayrılıyorlar. Şimdiki hedefleri Menemen’dir. Plana göre orada bir gece Hoca Saffet Efendi’nin yanında kalıp gerekli öğütleri ve telkinleri alacaklar, sonra da İstanbul’daki Nakşi Şeyhi Hoca Esat Efendi’ye telgraf çekip isyanı başlatacaklar.

İSYAN

Tarih: 23 Aralık 1930, salı, 

Yer: Menemen…

Mehdiliğini ilan eden Derviş Mehmet ve müritleri, 3 tüfek, 4 tabanca, yüzlerce mermi, balta, testere, kılıç ve bıçak gibi silahlarla şafak vakti Menemen’e varıyorlar. Çektikleri esrar nedeniyle dumanlı kafalarla Menemen’e giriyorlar ancak ne yaptıklarının da farkındalar.

Saat: 07:15.

Derviş Mehmet ve müritleri, sabah namazında Müftü (Gazez) Camisi’ne giriyorlar. Başı sarıklı Derviş Mehmet, cemaatin şaşkın bakışları arasında şunları söylüyor: “Aziz cemaat! Ben mehdiyim! Dinimizi korumak için buraya geldim! Beni dinleyin!” Bu sırada müritlerden Nalıncı Hasan, camide mihrabın yanında duran ve üzerinde Fetih Suresi’nin birinci ayetinin yazılı olduğu yeşil sancağı alıyor.

Derviş Mehmet ve müritleri tekbir getirerek ellerindeki yeşil sancakla camiden çıkıyorlar. Menemen sokaklarında dolaştıktan sonra Belediye Meydanı’na geliyorlar. Halkı o yeşil sancak altında toplanmaya çağırıyorlar.

Saat: 07:40.

Belediye Meydanı’nda 80-100 kişi birikiyor. İsyancı yobazlar ellerindeki yeşil sancağı meydana dikiyor. Derviş Mehmet, meydana toplanan halka, “Ey ahali! Başlarınızdaki şapkaları atınız ve şu sancağın altından geçerek bize katılınız!” diye sesleniyor. Öğleye kadar o sancağın altında toplanmayanların, arkalarındaki 70 bin kişilik halife ordusu tarafından kılıçtan geçirileceğini söylüyor. Kalabalık gittikçe artıyor. Toplanan kalabalığın bir bölümü müritlere katılıp zikre başlıyor.

Bu sırada bazı vatandaşlar olayı Emniyet güçlerine haber veriyor. Tekbir seslerinin yükseldiği meydana önce Bölük Komutanı Jandarma Yüzbaşısı Fahri Bey geliyor. Niçin toplandıklarını soruyor. Derviş Mehmet, “Ben mehdiyim! Şeriatı ilan ediyorum! Bana kimse dokunamaz! İzmir-Bergama yolu adamlarım tarafından tutulmuştur. Yolumdan çekil!” diyor. Yüzbaşı Fahri Bey, kalabalığın dağılmasını istiyor ancak kalabalık dağılmıyor. Fahri Bey tedbir almak için oradan ayrılıyor. Bunun üzerine halkın bir bölümü Derviş Mehmet’i alkışlıyor. Böylece Derviş Mehmet ve müritleri daha da cesaretleniyor.

KATLİAM

Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Fahri Bey, telefonla 43. Alay’dan yardım istiyor. Alay Komutanlığı da asıl işi öğretmenlik olan Asteğmen Kubilay’ı bir müfrezeyle olay yerine gönderiyor. Kubilay, silahını bile almadan ve emrindeki erler de sadece manevra mermileriyle olay yerine hareket ediyor.

Saat: 08:30.

Kubilay, birliğini meydanın bir köşesinde bırakarak tek başına cezbeye tutulmuş öfkeli kalabalığa doğru ilerliyor. Kalabalığın ortasındaki Derviş Mehmet’e, “Siz kimsiniz? Hükümete isyan mı ediyorsunuz? Çabuk dağılın!” diye bağırıyor. Kubilay’la Derviş Mehmet arasında itiş-kakış yaşanıyor. Bu sırada Kubilay vuruluyor. Genç asteğmen kanlar içinde yere yıkılıyor. Mustafa Muğlalı’nın Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği 26 Aralık 1930 tarihli rapora göre birliğin başındaki çavuşlar önce hareketsiz kalıyor, sonra firar ediyorlar. Böylece Derviş Mehmet ve müritleri daha da cesaretleniyor. Bu sırada yaralı Kubilay, camiye sığınmak istiyor, ancak on on beş adım ötedeki cami avlusuna kadar gidebiliyor ve orada düşüyor. Bu sırada hiç kimse Kubilay’a yardım etmiyor. Cumhuriyetin genç asteğmeni, “yobaz öfkeye” teslim ediliyor.

Derviş Mehmet ve müritleri, Kubilay’ın yanına gidiyorlar. Derviş Mehmet, yaralı asteğmeni sürükleyerek binek taşına götürüyor. Müritlerden Alioğlu Hasan, torbasından bir bıçak çıkarıp Derviş Mehmet’e veriyor. Bu, çiftçilerin bağ bahçe işlerinde kullandıkları, asma budadıkları, ucu kıvrık, tırtıllı büyük bir bıçaktır. Derviş Mehmet, elindeki bıçakla genç Cumhuriyetin genç öğretmeni Asteğmen Kubilay’ın başını gövdesinden ayırıyor. Bazı görgü tanıklarının anlatımına göre Derviş Mehmet, avuçlarıyla Kubilay’ın kanını içiyor. 

Derviş Mehmet, elindeki başı, caminin önündeki büyükçe bir taşın üzerine koyarak “Gördünüz mü? Kâfirlerin akıbeti işte budur!” diye bağırıyor. Sonra, yeşil sancağın tepesine taktığı kesik başı, meydana getirtip orada bir elektrik direğine bağlıyor. 

Derviş Mehmet “Kalkın ahali! Müslümanlığı kurtaralım!” diye bağırıyor. İşin daha da acı yanı, oradaki kalabalık Derviş Mehmet’i alkışlıyor.

Bu sırada olay yerine gelen iki bekçi; Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki, isyancı yobazlara ateş etmeye başlıyorlar. İsyancılardan birini yaralayan bu bekçiler de isyancıların açtığı ateşle şehit ediliyor.

Bir süre sonra Yüzbaşı Ragıp Bey ve Yüzbaşı Bahri Bey komutasında makineli tüfek takviyeli iki bölük olay yerine geliyor.

“Teslim olun!” çağrısına Derviş Mehmet, “Ben mehdiyim! Bana kurşun işlemez!” diye cevap veriyor. Derviş Mehmet’in üzerinde Şeyh Ahmet Muhtar’ın yazdığı bir muska var. Derviş Mehmet buna güveniyor.

Başlayan ateşte Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet öldürülüyor. Mehmet Emin yaralanıyor. Nalıncı Hasan ve Küçük Hasan ise kaçıyorlar ancak çok geçmeden yakalanıyorlar.

İRTİCA OLAYI
Menemen olayı, başından itibaren “Cumhuriyet karşıtı bir irtica olayı” olarak görülüyor.

Menemen olayı gerçekleştiğinde Cumhurbaşkanı Atatürk, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’yla birlikte Trakya gezisindedir. Edirne’de Kemalköy’de belediyede olayı öğrenen Atatürk’ün ilk tepkisi şudur: “Bu ne haldir! Bu, Cumhuriyetin ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur. Bu kasaba ‘ville modite’ (lanetli şehir) ilan edilmeye müstahak olmuştur.”

Atatürk, 28 Aralık 1930’da Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’ya gönderdiği yazıda bu olayı “irtica teşebbüsü” diye adlandırıp şöyle diyor: “Kubilay Bey’in şehadetine mürtecilerin gösterdiği vahşeti, Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla onaylamaları, bütün Cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.”

TBMM, 1 Ocak 1931’de Menemen Olayı’nı görüşmek için toplanıyor. Başbakan İsmet Paşa, Menemen Olayı’nın üç aylık bir hazırlığın sonucu olduğunu, bu olayla bir kere daha dinin kullanılmak istenildiğini belirtip “laikliğe” vurgu yapıyor. Konuşmalardan sonra Menemen ile Balıkesir ve Manisa merkezde sıkıyönetim ilan edilmesi kabul ediliyor.

Atatürk 7 Ocak 1931’de Çankaya Köşkü’nde bir toplantı yapıyor. Toplantıya Başbakan İsmet Paşa, Meclis Başkanı Kazım Paşa, Milli Müdafaa Vekili Zeki Bey ve Sıkıyönetim Komutanı Fahrettin Paşa katılıyor. Bu toplantıda Atatürk, olayın siyasi boyutunun araştırılmasını, olayla ilgisi olanların mutlaka cezalandırılmasını, verilen idam hükümlerinin hemen infaz edilmesini, alkışlayan ve olaya seyirci kalan Menemen halkının göç ettirilmesini istiyor. İsmet Paşa, çok ağır yaptırımlara karşı çıkıyor. Bunun üzerine Atatürk, Menemen’in “ville modite” (lanetli şehir) ilan edilmesi ve halkının göç ettirilmesi gibi ağır yaptırımlardan vazgeçiyor.

1 Ocak 1931’de TBMM’de yapılan oturumda Menemen Olayı “Cumhuriyet karşıtı bir irtica olayı” olarak adlandırılıyor. Menemen Türk Ocağı, “Bu irtica baskınını unutma!” diye başlayan bir bildiri yayımlıyor. Bütün okullara Kubilay’ın resmi asılıyor. Kubilay’ın Menemen’de öğretmenlik yaptığı “Zafer” okuluna “Kubilay” adı veriliyor. Kubilay’ın eşine ve çocuklarına “vatana hizmet maaşı” bağlanıyor. Atatürk’e, olayı kınayan telgraflar çekiliyor. Pek çok ilde irtica karşıtı mitingler yapılıyor. 31 Aralık 1930’da İstanbul Darülfünunu’nda “İrticayı Telin Mitingi” yapılıyor. Orada Hukuk Mektebi Müderrisi Muhiddin Adil Bey şunları söylüyor: “Arkadaşlar aslında imha edilmek istenen Kubilay değildir, bu Kubilay timsalidir. Caniler, şuurla hareket etmişler, yeniyi, hürriyeti, medeniyeti, gençliği ve Cumhuriyeti imha etmek istemişlerdir…” Gazeteler, Menemen olayını “Cumhuriyet karşıtı bir irtica olayı” olarak okurlarına aktarıyor.

YARGILAMA SONUCU
Menemen, hem 1929 ekonomik buhranından en çok etkilenen hem de -kapatılan- 1930 SCF muhalefetinin en güçlü olduğu yerlerden biridir. Ayrıca göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bir yerdir. Göçmenlerin hem geçim hem uyum sorunları vardır.

Menemen’de, halifeliğin kaldırılması, kılık kıyafet devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması gibi laik karakterli devrimlere içten içe tepki duyan insanlar vardır. Burada Nakşibendi tarikatının faaliyetleri gizliden gizliye devam ediyor. Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendiliği yaymak için görevlendirdiği Laz İbrahim Hoca bölgede bir tarikat iklimi yaratıyor. Nitekim Menemen olayı öncesinde Manisa’da tarikat toplantıları, zikir ayinleri yapılıyor.

Menemen iddianamesinde, Menemen olayı “tarikat ağacının zehirli meyvesi” olarak adlandırılıyor.

Menemen yargılamaları sırasındaki ifadelerden ve olayın gelişiminden de bu vahşetin temelinde medrese kültürünün ve tarikat yapılanmasının yer aldığı görülüyor. 

Kubilay’ın başını kesen yobazlar, Kehf Suresi’ndeki “Ashabı Kehf” kıssasına dayanmak istiyorlar. Derviş Mehmet’in Manisa’dan Menemen’e gelişindeki dinsel simgeler bunu kanıtlıyor: Derviş Mehmet’in kendini “Mehdi” ilan etmesi, ayın 7’sinde 7 kişi yola çıkmaları (hicret etmeleri), sürekli zikirler ve tekbirlerle motive olmaları, yanlarına “Kıtmir” adlı bir köpek almaları, camiden aldıkları yeşil sancak, “bana mermi işlemez” söylemi, muska ve son olarak kesik baş bir dinsel sahne oluşturuyor. Bu sahnede Ashabı Kehf Mağarası yerinde ise Bozalan’da sığındıkları ahşap kulübe var.

Soruşturma sonunda olayla ilgili 606 kişi tutuklanıyor. İstanbul’da Nakşi Şeyhi Erbilli Şeyh Esat Efendi de tutuklananlar arasındadır. Mustafa Muğlalı Paşa başkanlığındaki Divanı Harbi Örfi, Menemen sanıklarını iki grup olarak yargılıyor. Ele geçirilen delillerden, İstanbul’da yaşayan Şeyh Esat Efendi’nin, Laz İsmail Hoca aracılığıyla Derviş Mehmet ile ilişki kurduğu anlaşılıyor. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra Şeyh Esat Efendi, müritleri köşkünde ağırlamış ve hatta onlarla mektuplaşmıştır. Mahkemede bazı sanıklar deli numarası yapıyor. Yargılamalar sırasında -kadın istismarından, esrarkeşliğe kadar- tarikat, cemaat bataklığı, olanca çirkefliğiyle gözler önüne seriliyor. Duruşmalar sonunda Menemen olayının Naşibendi tarikatı ileri gelenlerince planlanan bir irtica olayı olduğu görülüyor. Mürtecilerin, 1930 yerel seçimlerinde SCF’ye oy veren Menemenlilerin kendilerine yardım edeceğini düşündüğü anlaşılıyor.

Yargılanan 105 sanıktan 27’si beraat ediyor, 37’sine idam cezası veriliyor. TBMM, 37 idam kararından 28’ini onaylıyor. Geride kalanlara ise 24 ile 1 yıl arasında hapis cezası veriliyor. İdam cezaları 4 Şubat 1931’de infaz ediliyor.
                                                  ***
23 Aralık 1930’da Menemen’de sadece genç öğretmen Asteğmen Kubilay’ın değil, onun şahsında aslında Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyetin boğazı kesilmek istendi. Tarikat, cemaat bataklığı büyüdükçe laik Cumhuriyetin boğazını kesmek isteyen yeni Derviş Mehmetler yetişmeye devam edecektir.

KAYNAKÇA
------------------
Hâkimiyeti Milliye, 29 Aralık 1930.
Hâkimiyeti Milliye, 5 Ocak 1931.
Osman Selim Kocahanoğlu, Divan-ı Harp Zabıtlarına Göre Menemen ve Kubilay Olayı, İstanbul, 2013.
Sinan Meydan, “Cumhuriyetin Boğazına Dayanan Bıçak: Menemen Olayı”, Sözcü, 24 Aralık 1918.
Sinan Meydan, “Tarikat Ağacının Zehirli Meyvesi Menemen Olayı”, Sözcü, 23 Aralık 2019.
Sinan Meydan, “R. Tayyip Erdoğan’ın Tarih Tezlerine” El-cevap, 11. bas., İstanbul, 2019. 
TBMM Zabıt Ceridesi, D.3, İ.4, C.24, s.3.
TC Resmi Gazete, 3 Şubat 1931, S.1716, s.1.
Yaşar Şahin Anıl, Mahkeme Tutanaklarına Göre Menemen İrtica Olayı Davası, İstanbul, 2007.
                                                        /././

Hukukun işlevsizleşmesi -Öztin Akgüç-

Hukuk toplum yaşamında özel ve tüzel kişiler, bireyle devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen uyulması gereken kurallar bütünüdür. Amaç devletin hukuka bağlılığı, kişilerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, ilişkilerde adil çözümle herkesin hakkını almasıdır. Hukuk toplumsal yaşamın temel kurallarıdır.

Hukukun işlevsizleşmesi, etkinliğini yitirmesi, yozlaşması “profanizm” toplum yaşamında istenmeyen gelişmelere yol açar. Hukuk kurallarını uygulayan, hukuki düzeni sağlamakla, ilişkileri hukuk kurallarına uygun biçimde çözmekle görevli yargının güven yitirmesi, suç oranını artırır, mafya düzenini geliştirir, teröre elverişli ortamı yaratır, toplumsal barışı bozar, zedeler, kargaşaya yol açar.

Yargıya güven yitirilince, kişisel hak arama “ihkakı hak” olmaya başlar. Kişi, haklı gördüğü şeyi zor da kullanarak elde etmeye başlar; suç, şiddet, yasa ihlalleri artar.
Kişi, kişiler uyuşmazlıkları yargıya başvurarak değil, mafya aracılığı ile çözmeye yönelirler. Hukuk düzeninin yerini mafya düzeni almaya başlar. Mafya düzeni haksızlıklara, güçlünün haklı olmasına, güçsüzün kaybına, hakkını yitirmesine yol açar.

Yargı yürütmenin güdümüne girdikçe, devlet hukuk devleti olmaktan giderek uzaklaşır, hak ve özgürlüklerin güvencesi ortadan kalkar, keyfi kararlar toplum vicdanını yaralar, tepkiler doğurur, birlikte yaşama isteği, toplumsal barış zedelenir.
Hukuk toplumun bir kesimine yarar sağlama, bir kesimini de cezalandırma aracı haline gelir. Savcılar, Erdoğan, Cumhur İttifakı konusunda çok duyarlı hale gelir, bazı suçlar yolsuzluk, şiddet, yasa ihlalleri görmezlikten gelinirken, Erdoğan eleştirileri ülkede “cürümü ekber” sayılmaya başlanır; ağır ceza istemli davalar açılır, tutuklamalarla gözdağı verilir.

Adaletin mülkün (devletin) temeli olması uzun deneyimler sonucu varılan yargıdır. Temelin sarsıldığını görerek düzeltici önlem almak gerekir.

Hukukun işlevini yitirmekte olduğu, giderek yitireceği yıllar önce öngörülmüş, yazılmış ancak görmezden gelinmiştir. Çok sayıda hukuk fakültesi açar, görece düşük giriş puanlı öğrencileri alır, bazı vakıf üniversitelerinde “çan sistemi”  değerlemeyle de not verilirse sonuçta diploma verilir ancak hukukçu yetiştirilemez. Çan sistemi değerlemede, örneğin sınavda 10 üzerinden 7 veya “C” ancak geçebilir bir sınav kâğıdını çanın tepesine çıkarır; diğer not da yükselirse, sonuçta eğitim verilmeden diploma verilmiş olur.

Hukuk eğitim müfredatında, eğitim programında, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi, hukuk tarihi, Roma hukuku, iktisat konuları yer almalı, yetkinlikle işlenmelidir. Mülkiye’yi bitirdikten sonra Ankara Hukuk Fakültesi’nde fark sınavlarını verdiğimden konuya yabancı sayılmam.

Yargıda görev alacakların sınav dışında oldukça uzun bir yetiştirme dönemi, yetkili değil yardımcılık dönemi geçirmeleri, öğrenim, deneyim edinmeleri gerekir.
Eğitimin yanı sıra dürüstlük, medeni cesaret sahibi olmak, alçakgönüllü olmak, çalışkanlık, herhalde yargıda görev alacaklarda aranan niteliklerdir. Yargıç, siyasal hatta kamuoyu baskılarına karşı, etki altında kalmadan karar vermelidir.

Ekonomik kalkınma, toplumsal barış, özgürlük güven için hukuka işlevlik kazandırılmalı, haksızlıkların önlenmesi, adaletin sağlanması, sorumlulukların saptanması hatta cezalandırılması gerekir.

Düşünür, yazar Henry David Thoreau bu özdeyişini yineleyeyim. “Haklıların mahkûm edildiği bir ülkede tüm doğruların yeri cezaevidir.”
Adalet dilenerek, acındırarak sağlanamaz. Adalet bazılarının inayeti değildir; mücadele savaşımla kazanılır.

Adalet tanımı Romalı hukukçu Ulpianus’tan bu yana fazla değişmemiştir. Adalet kavramı, dürüst yaşamayı, herkesin hakkını almasını da kapsar.

Temel hukuk kurallarına aykırı keyfi kararların, uygulamaların, eylemlerin bir sorumluluğu yaptırımı olmalıdır. Kamu görevlileri, keyfi, bazı kişi ya da çevrelere yaranmak için yetki kullanamazlar. Devlet, keyfi uygulamalar, haksızlık nedeniyle tazminat ödemek zorunda kalırsa ilgiliye geri dönmeli, rücu etmelidir. Keyfilikle, kişisel beklenti hukukla bağdaşmaz. Yargıçların savcıların da sorumlulukları, topluma hesap verme zorunluluğu vardır.
                                                    /././

(Cumhuriyet)


Saray müteahhidinden üçüncüsü geliyor+Milyonlar asgariye talim zengin alışverişte+Emekliyi aç bıraktı sıra ailelerde+Yine bir AKP’li için üniversitede adrese teslim kadro açılıyor -SÖZCÜ

 Saray müteahhidinden üçüncüsü geliyor -Deniz Ayhan-

Ankara’da AOÇ arazisine Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı yapan ve Marmaris Okluk Koyu’ndaki yazlık sarayı da inşa eden Rönesans Holding’ten yeni bir saray geliyor.Ankara’da AOÇ arazisine Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Marmaris Okluk Koyu’nda da yazlık sarayı inşa eden Rönesans Holding şimdi de dünyanın en büyük Adliye Sarayını yapıyor. Ankara’da eski MİT yerleşkesine yapılan Adalet Sarayı ihalesi, 8 Aralık 2023’te 23 milyar 998 milyon liraya sonuçlandı. Ancak İdare Mahkemesi 30 Nisan 2024’te pazarlık usullerine uyulmadığı gerekçesiyle ihaleyi iptal etti. Danıştay iptal kararını kaldırdı ve 19 Eylül’de temel atılarak inşaata başlandı.(https://www.sozcu.com.tr/saray-muteahhidinden-ucuncusu-geliyor-p119288)

                                                                     ***
Milyonlar asgariye talim zengin alışverişte

İktidarın ekonomi politikaları iki fotoğraf ortaya çıkardı. Biri açlık sınırındaki asgari ücretliler, diğeri sistemin daha da zenginleştirdiği yüksek gelir grubunun lüks harcamaları.Geçim derdindeki milyonların asgari ücret kararına kitlendiği yılın son günlerinde, ülkedeki küçük bir grubun ulaşabildiği lüks tüketim ise başka bir tabloyu yansıtıyor. Derin yoksulluğun hayatın her alanında gözler önünde yaşandığı bu dönemde, lüks restoranlar dolup taşarken, dünyaca ünlü lüks markalar binlerce liralık ürünlerine alıcı bulabiliyor. Örneğin İsviçre’den lüks saat ithalatı hız kesmiyor.(https://www.sozcu.com.tr/milyonlar-asgariye-talim-zengin-alisveriste-p119283)

                                                               ***
Emekliyi aç bıraktı sıra ailelerde -Cem Yıldırım-
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından ‘Emekliler Yılı’ ilan edilen 2024, milyonlarca emekli için sefalet yılı oldu. İktidar şimdi de 2025’i ‘Aile Yılı’ ilan ediyor. Sözcü, ailelerin içinde bulunduğu durumu araştırdı. Binlerce aile ancak yardımla ayakta duracak hale geldi. Üç çocuk tavsiyesine karşın doğum oranı azaldı, boşanmalar arttı. Kadına yönelik şiddet patladı, cinayetler arttı.(YARDIM ÇAY-SİMİDE YETMİYOR) 2022 yılı Haziran ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tanıtılan Türkiye Aile Desteği Programı’nda ilk olarak 2.5 milyon haneye yardım edildi. Bu sayı 2024’ün Aralık ayı itibarıyla 4.9 milyon hane oldu. Hanedeki kişi başına düşen ortalama aylık gelire göre; 850-1.250 TL arasında yardım yapılıyor. 2024 yılında yardıma muhtaç bir haneye aylık 2 bin 280 TL yardımda bulunuldu. Kişi başına 19 TL yardım yapıldı. 2025 yılında ise yoksul aileye 2 bin 494 TL yardım yapılacak. Kişi başına günlük 20.7 TL ödenecek. Bu parayla 1 çay 1 simit bile alınamıyor.1 Temmuz 2021’de kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi’nden tek imza ile çıkıldı. Kadına yönelik şiddet ve cinayetler arttı, 2021’den bu yana katledilen kadın sayısı 1.187 oldu. 7.6 milyon kadın şiddete karşı KADES uygulamasını indirdi.  2004-2023 arasında bin kişilik nüfus başına düşen evlenme sayısı yüzde 37 azaldı. Boşanmalar ise yüzde 49 arttı. 2004’te 615 bin 557 çift evlenirken 2023’te bu sayı 565 bin 435’e geriledi. 91 bin 22 olan boşanma sayısı da 171 bin 881’e yükseldi. Doğurganlık 2.10’un altına indi. Ailesinin yanında bakımı sağlanamayan çocuk sayısı bu yılın eylül ayında 169 bin 118 oldu.(Emekli yılı emekliyi bitirdi)  Emekli Yılı’nın sonlarına gelinirken, bu sene emeklilere yaşatılanlara tepkiler sürüyor. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, ‘’Cumhurbaşkanı 2024’ün emekli yılı olacağını söyledi ama 2024 emekliyi bitirme yılı oldu. Emekli kirasını bile ödeyemez hale geldi, bırakın geçinmeyi, nefes bile alamaz durumda. İstanbul’da ortalama kira 24 bin 989 lira, Ankara’da 21 bin 247 lira ve İzmir’de 23 bin 728 TL. Emekli 12 bin 500 lira maaşla ne yapsın? İktidar halkın sırtına yük bindirmeye devam ediyor. Halk yoksullukla boğuşurken, sarayında lüks içinde yaşayan iktidar hesabı sandıkta verecek” dedi. (Erbaş sürprizi bozdu) İktidarın 2025 yılını Aile Yılı ilan edeceğini, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ağzından kaçırdı. Erbaş, “Cumhurbaşkanlığında aile ile ilgili yeni birim kuruyor. 2025 Aile Yılı ilan edilecek” diyerek Erdoğan’ın sürprizini de bozdu.
                                                  ***
Yine bir AKP’li için üniversitede adrese teslim kadro açılıyor -Ali Macit-

SÖZCÜ, ağabeyi Ankara TÜGVA Başkanı olan Tuğba Yeğin’le ilgili iddiaları sordu, rektör sorulara yanıt vermedi.Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi’nde, 2019’da AKP Karabük Milletvekili adayı olan ancak daha sonra adaylıktan çekilen Tuğba Yeğin için özel kadro açıldığı iddia edildi.Ağabeyi Ankara TÜGVA Başkanı olan Yeğin’in için kadro iddialarını Karabük Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Kırışık’a sorduk. Rektör Kırışık, soruları cevapsız bıraktı.

Resmî Gazete’de yayınlanan ilanda İşletme Fakültesi’ne alınacak bir akademisyen ile ilgili özelliklerin Tuğba Yeğin’i tanımladığı öne sürüldü. 

                                              Rektör Prof. Fatih Kırışık

Yeğin’in akademik çalışmaları da Karabük Üniversitesi’nin açtığı ilana uyuyor. Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi, Üretim Yönetimi ve Pazarlama Bölümü için doktor öğretim üyesi ilanda açılan bir kişilik kadroda şu özellikler aranıyor: “Doktorasını işletme alanında yapmış olmak. Sosyal Pazarlama ve Sürdürülebilirlik ile Tüketici Davranışları üzerine çalışmalar yapmış olmak.”

(Sözcü)

T-24 "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM" -25 Aralık 2024-

 

Adıyaman'da 72 kişiye mezar olan İsias Otel davasında karar: 'Olası kast' yok; 6 sanığa 8 yıl ile 18 yıl arasında hapis cezası, 5 sanığa beraat

Otel sahibi Ahmet Bozkurt savunmasında, "Eğer deprem bu kadar şiddetli olmasaydı otelim yıkılmazdı" dedi. Mahkeme "olası kast" suçundan ceza vermedi

isias otel

Adıyaman'da, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023'teki depremlerde yıkılan ve aralarında KKTC'li çocuk sporcuların da olduğu 72 kişinin hayatını kaybettiği Grand İsias Hotel'e ilişkin 3'ü tutuklu 11 sanığın yargılandığı davada, otel sahibi Ahmet Bozkurt'un da yer aldığı 6 sanığa 8 yıl 4 aydan, 18 yıl 5 ay 7 güne kadar değişen oranlarda hapis cezası verildi.  Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin zemin katındaki çok amaçlı konferans salonunda dün sabah başlayan ve gün boyu devam eden duruşmada karar açıklandı. Dün sabah 10.00'da başlayan duruşma saat 02.00'ye kadar yaklaşık 16 saat sürdü.(https://t24.com.tr/haber/72-kisiye-mezar-olan-isias-otel-le-ilgili-dava-sonuclandi-,1205147)

                                                                   ***

Patlamanın olduğu fabrika, ‘FETÖ yatırımı' ve 'PKK’ya silah taşıma' iddiasıyla gündeme gelmişti: Önce kayyıma devredildi, sonra satıldı -Ceren Bala Teke-
Balıkesir’de bu sabah patlama yaşanan, 11 kişinin hayatını kaybettiği fabrikanın sahibi ZSR Mühimmat, geçmişte farklı iddialarla gündeme geldi. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Yavaşçalar Av ve Spor Malzemeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. adıyla sektöre giriş yapan firma, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında şirket sahibi İsmail Yavaşça’nın “FETÖ üyeliği” nedeniyle yargılanmaya başlamasıyla önce kayyıma ardından da 2017’de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildi. TMSF tarafından satışı yapılan firmanın yüzde 45’i Çekya merkezli Topalipo as adlı firmaya ait. Kalan hisseler de Ömer Faruk Kalyoncu’ya ait olan Zirve Holding ve Senta Madencilik Sanayii ortaklığında bulunuyor. Firmanın başında Yavaşça’nın bulunduğu dönemde Sabah gazetesinin, ‘fabrikadan PKK’ya silah taşındığı’ iddialarını haberleştirdiği de görüldü.(https://t24.com.tr/haber/patlamanin-oldugu-fabrika-feto-yatirimi-ve-pkk-ya-silah-tasima-iddiasiyla-gundeme-gelmisti-once-kayyima-devredildi-sonra-satildi,1205069)

                                                                  ***

Asgari ücret belirlendi, belirsizlik bitmedi -Binhan Elif Yılmaz-

Asgari ücretin belirlenme süreci, yılın son günlerine kalır. Artık rakam belli oldu ama aşağıda açıkladığım belirsizlikler devam ediyor.

Asgari Ücret Komisyonu’nun toplantılarının günleri bile belirsizdi. Perşembe ya da cuma günü toplanacağı söylenen komisyon, aniden ve hızla bu gece toplandı. İşçi kesimi son toplantıda temsil bile edilmedi. Toplantı hızla bitti. 2025 yılı asgari ücret yüzde 30 artışla 22.104 TL oldu.

Asgari ücretli memnun olmadı haklı olarak. Acaba Cumhurbaşkanından bir açıklama gelir ve artar mı beklentisi ve belirsizliği var şimdi de.

Geçen haftaki Asgari Ücret Komisyonunun ikinci toplantısında Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve TÜİK temsilcilerinden gelen temel ekonomik veriler incelenmişti. Veriler ışığında yaşam maliyetinin gözler önüne serilmesi gerekiyordu ki bunun için de söz konusu maliyeti ve satın alma gücündeki azalışı tam olarak tespit edecek endeks ve istatistiklere ihtiyaç vardı. Aksi halde emeği enflasyondan koruyacak gerçek orana ulaşmak zordu, belirsizlik içerecekti. Öyle de oldu, emek enflasyondan korunmadı.

Ancak asıl belirsiz olan asgari ücretin tespitinde temel alınan enflasyon oranındaki belirsizlik ve gerçekleşen ya da beklenen enflasyonun ne ifade ettiği.

Asgari ücret artışının belirlenmesinde TÜİK enflasyon verisi baz alınıyor. Oysa hane halkı bütçesinden en büyük pay gıda, kira gibi temel harcamalara ayrılıyor. Bu temel harcama kalemlerinin enflasyonu TÜİK’in açıkladığı manşet enflasyonun çok üstünde.

Yıl sonunda TÜİK’in açıklayacağı enflasyonun yüzde 46 civarında gerçekleşme olasılığı yüksek olmasına rağmen, asgari ücrete enflasyon oranının oldukça altında zam yapıldı. Belirsizliklerden biri, gelecek yıl beklenen enflasyon oranına göre yapılmasıydı. Ama o oranı bugünden tahmin etmek imkânsız. Çünkü TCMB bu verileri sıklıkla revize ediyor. Şöyle;

TCMB 2023 yılının kasım ayındaki IV. Enflasyon Raporu’nda yılın bitmesine iki ay kala, 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 7 puan arttırarak yüzde 58’ten yüzde 65’e yükseltmiş ve nihayetinde 2023 enflasyonu da 64,8 olarak gerçekleşmişti. Aynı raporda 2024 yıl sonu tahmin hedefini de 3 puan arttırarak yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltmişti.

Yukarı doğru revizyonlar 2024 yılında da devam etti. 2024 yılının II. Enflasyon Raporunda, yani son güncellemeden altı ay sonra 2024 yıl sonu enflasyon tahminini 2 puan yukarıya doğru revize etti ve yüzde 38 oldu. Son olarak kasım ayındaki IV. Enflasyon Raporunda 2024 yıl sonu enflasyon tahminini bu kez altı puan yukarı taşıdı ve 38’den yüzde 44’e güncelledi. Aynı raporda 2025 yıl sonu enflasyon tahminini de 7 puan arttırarak yüzde 14’ten yüzde 21’e çıkardı. Gerekçe de genel olarak enflasyonun ana eğilimi ve beklentilerdeki iyileşmenin öngörülenden sınırlı olmasıydı.

Bir yandan da enflasyon beklentileri TCMB enflasyon tahminlerinin oldukça üstünde. Özellikle hane halkı enflasyon beklentisinde aşağıya iniş çok yavaş.   

Bir başka belirsizlik kaynağı, işveren kesimi emeği bir maliyet unsuru olarak kabul ettiğinden gelecek yılın yatırım planlaması ve hedeflerinin içine personel maliyeti olarak neyi dahil edeceğiydi. Türk-İş yüzde 45 enflasyon farkı ve ek olarak yüzde 20 refah payı teklifini komisyona getirse de takvim dışı bir şekilde ve acilen toplanan Asgari Ücret Komisyonu toplantısında TİSK’in önerisine gerek bile kalmadı, Bakan Işıkhan açıklamanın ardından toplantıyı bitirdi. Geriye asgari ücretlinin geçim belirsizliği kaldı. İşveren ve sermaye kesiminin artık gelecek yılın hedeflerindeki ve maliyetlerindeki belirsizlik azalabilir. Çünkü net 22.104 TL olan asgari ücret, brüt 26.004,7 TL’dir. İşverene de maliyeti 30.555,53 TL’dir.

Belirsizliği büyüten bir başka konu, özellikle ekonominin daraldığı ve geleceğin puslu olduğu dönemde TCMB’nin faiz kararının da asgari ücretin belirleneceği bu haftaya sıkışmış olması. TCMB’nin faiz indirim döngüsünü başlatacağına kesin olarak bakılıyor. Ayrıca bu döngüyü nasıl devam ettireceği ve enflasyonu nasıl etkileyeceği de belirsiz.

TCMB faiz oranını düşürürken krediye ulaşım olanağı artacak sermaye ile enflasyonun altında ücret artışı ile geçiştirilen emek üretim faktörü yan yana. Bir başka deyişle yükselen enflasyonun tek sorumlusu ücretlilermiş gibi alınan / alınacak kararlar.

Asgari ücretin artış süreci tamamlansa da belirsizlikler ortadan kalkmıyorAsgari ücretin nasıl ve ne zaman ortalama ücret haline geldiği sorgulanmıyor örneğin. Asgari ücretli sayısı yaklaşık 7 milyon olsa da çalışanların yarısından fazlası bu civarda maaş alıyor. Tüm ücret artışlarının asgari ücret artış düzeyine göre yapılacak olması da cabası.

Ayrıca asgari ücret mevzuata göre yılda bir kez arttırılırken, 2022 ve 2023 yıllarında iki kez arttırılmasının gerekçeleri üzerinde de durulmadı, sorgulanmadı. Önemli olan emekçinin enflasyonun yükünü bir nebze olsa sırtından atabilmesiydi. Ancak “çalışanların enflasyona ezdirilmemesi” söylemleriyle, 2022 genel seçimleri ve 2023 yerel seçimleriyle örtüştüğünü herkes biliyordu.

İki yıl boyunca asgari ücret yılda iki kez arttırıldıktan sonra 2024’te bir kez arttırıldı. Ücret artışlarının enflasyonu arttırmaması için olsa gerek diyeceğiz ama, iki kez arttırıldığı 2022 ve 2023 yılları enflasyonu yüzde 65’e yakındı, çok yüksekti. Yüksek enflasyonun yaşandığı dönemde iki kez ücret artışı yapılırken bu ilişki kurulmamış mıydı? Yoksa enflasyonun asgari ücret artışını zorunlu kıldığını kabul etmek çok mu zor?

Bir başka belirsiz konu, asgari ücretin ne zaman yoksulluk sınırının altında kalacağı. Maalesef asgari ücret artışının üzerinden 3 ya da 4 geçmeden ücret yoksulluk sınırının altında kalıyor. Hatta 2023 Temmuz ayında asgari ücret 11.402 TL olarak belirlendiğinde açlık sınırının altında kalmıştı bile. Büyük olasılıkla yeni asgari ücret Mart 2025’te yoksulluk sınırının altında kalacak.

Asgari ücretin yasal dayanaklarından birini hatırlatarak yazımı tamamlıyorum: Anayasa 49. madde: “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır”.

Bugün alınan asgari ücret artış kararının, yukarıdaki madde hükmüyle uyumlu olmadığı anlaşılıyor olsa gerek. Şimdi ücretler baskılanınca enflasyon düşecek mi gerçekten?

                                                                 /././

Kulis: Işıkhan’a ''Bugün açıklansın'' denildi, Ankara'ya dönen bakan ayağının tozuyla asgari ücreti açıkladı -Cengiz Anıl Bölükbaş-
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, sürpriz bir karar alarak bugün 4. toplantısı gerçekleştirdi. Toplantı sonrası açıklama yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 2025 yılı için geçerli olacak olan asgari ücretin 22 bin 104 lira olarak belirlendiğini duyurdu. Bakanlık kulislerinden yansıyan bilgilere göre, Balıkesir’de meydana gelen ve 11 kişinin hayatını kaybettiği patlamanın ardından bölgeye giden Bakan Işıkhan, asgari ücretin bugün belirlenip açıklanmasına yönelik gerçekleşen telefon trafiğinin ardından Ankara’ya dönme kararı aldı. Işıkhan, başkente döner dönmez ayağının tozuyla belirlenen asgari ücreti açıkladı.(https://t24.com.tr/haber/kulis-isikhan-a-bugun-aciklansin-denildi-ankara-ya-donen-bakan-ayaginin-tozuyla-asgari-ucreti-acikladi,1205118)

                                                                 ***

2 milyon liralık bir otomobilde 400 bin liralık “inat vergisi…”-Murat Batı-

Vergi mevzuatımızın birçok yerinde mükellef lehine olan vergi dilimleri, maktu istisnalar gibi uygulamalar her yıl doğrudan yeniden değerleme oranının artışına bağlanmıştır. Ancak otomobiller için uygulanan matrah artışı gelir vergisi dilimi gibi yeniden değerleme oranı kadar her yıl artmamaktadır.

Ülkemizde 2023 yılında 928 milyar lira, 2024 yılının ilk on bir ayında ise (Ocak-Kasım) 1 trilyon 278 milyar lira ÖTV tahsil edilmiş. Bu sayılar oldukça yüksek zira 2023 dahil son yedi yıldaki ÖTV tahsilatlarının toplam vergi tahsilatına oranının ortalaması yaklaşık yüzde 21,45’tir. Bunun anlamı son yedi yılda toplanan her bin liralık verginin 214,5 lirası ÖTV’den alınmış demektir. 2025 yılı Bütçe Kanun Teklifindeki beklenen hasılat ise 2 trilyon 145 milyar 950 milyon liradır.

Motorlu araçlardan tahsil edilen ÖTV 2024 yılının ilk on bir ayında 448 milyar liradır. 2025 yılı Bütçe Kanun Teklifindeki beklenen hasılat ise 819 milyar liradır.

Otomobil gibi motorlu araçlardan tahsil edilen ÖTV’nin bu kadar yüksek olmasının nedeni sadece fiyat artışları ile araç tüketim sayısı değil; ÖTV’nin uygulanma şeklidir de.

Yani otomobil gibi motorlu araçlardan alınan ÖTV’nin fazla olmasının vergisel açıdan nedenleri; hesaplama usulü ile ÖTV basamaklarının yeniden değerleme oranı (YDO) kadar artmayışıdır.

Şöyle ki vergi yasalarımızda gelir vergisi tarifesi, maktu harçlar gibi birçok kalem her yıl açıklanan yeniden değerleme oranı kadar artırılır. Ancak motorlu araçlara uygulanan ÖTV tarifesi maalesef yeniden değerleme oranı kadar artmamakta ve bu durum bizlerden yani araba satın alanlardan daha fazla vergi (ÖTV ve KDV) alınmasına neden olmaktadır.

Daha basit bir ifadeyle motorlu araçlar için hesaplanan ÖTV’nin tabi olduğu tarife basamaklarının yükseltilmesinde yeniden değerleme oranı kadar artması gibi otomatik bir düzenlemenin bulunmaması daha fazla vergi (ÖTV ve KDV) ödememize neden olmaktadır.

ÖTV tarifesinin güncellenmesi tamamen Cumhurbaşkanının takdirine bırakılmıştır.  Otomobiller için en son matrah güncellemesi 24 Kasım 2022’de yapıldı. 24 Kasım 2022’de yürürlüğe giren 6417 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile otomobillere ilişkin hem ÖTV matrahları hem de tarifedeki matrah dilimi sayısı artırıldı.

Daha da önemlisi Cumhurbaşkanı 24 Kasım 2022’den bu yanadır yeni bir düzenleme yapmış değil.

Şayet sadece son üç yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı şu an 2 milyon TL’lik bir aracı 1 milyon 611 bin TL’ye alabilirdik.

Şöyle ki aşağıda motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen otomobiller için ÖTV tarifesi bulunmaktadır.

Yukarıdaki tabloya göre aracın vergisiz fiyatı 184 bin TL’yi aşmıyorsa vergisiz fiyatına yüzde 45 ÖTV oranı uygulanmaktadır. Ancak aracın vergisiz fiyatı 184 bin TL ile 220 bin TL (220 bin TL dahil) arasında ise vergisiz fiyatın tamamına yüzde 50; 220 bin TL ile 250 bin TL (250 bin TL dahil) arasında ise tamamına yüzde 60; fiyatı 250 bin TL ile 280 bin TL (280 bin TL dahil) arasında ise tamamına yüzde 70; fiyatı 280 bin TL’yi aşıyorsa tamamına yüzde 80 ÖTV oranı uygulanmaktadır.

Ayrıca ÖTV dahil çıkan tutara yüzde 20 KDV de uygulanmaktadır. Tabloda görüldüğü üzere 1600 cm³'ü geçmeyen bir aracın vergisiz fiyatı 190 bin TL ise 190 bin TL’nin tamamına yüzde 50 ÖTV oranı uygulanmaktadır. Ya da son satırında görüldüğü gibi örneğin aracın vergisiz fiyatı 290 bin TL ise 290 bin TL’nin tamamına yüzde 80 ÖTV oranı uygulanmaktadır.

Böylece bugün piyasa satış fiyatı yaklaşık 605 bin TL’nin üstünde olan motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen otomobillerin tamamına yüzde 80 ÖTV uygulanmaktadır.

Diğer taraftan motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçen ama 2000 cm³'ü aşmayan otomobillerde vergisiz fiyatı 170 bin TL’yi aşmayanlar için yüzde 130; aşanlarda ise yüzde 150 ÖTV oranı uygulanmaktadır. Hatta motor silindir hacmi 2000 cm³'ü geçenlere yüzde 220 uygulanmaktadır. Elektrikli araçlarda ise bu oranlar yüzde 10 ila yüzde 60 arasındadırYüksek seviyedeki araçlardaki oranlar aşağıdaki tabloda da görülmektedir.

İnat vergisi

Gelir vergisi dilimleri gibi otomobillere uygulanan ÖTV tarifesinin de YDO kadar her yıl artırılması gerekmektedir ancak kanunda böyle bir hüküm olmadığı için bu şekilde bir düzenleme yapılmamaktadır. Ve yine kanundan kaynaklı olarak bu değişiklik sadece Cumhurbaşkanının takdirine bırakılmış durumdadır.  

Bugünden çok fazla uzaklaşmadan otomobillere ilişkin tarifeyi sadece 2022 yılı yeniden değerleme oranı (yüzde 122,93), 2023 için yüzde 58,46 oranı ve 2024 yılı için yüzde 43,93 (YDO) kadar artırsaydık aşağıdaki yeni tarifeye ulaşmış olacaktık.

Buna göre örneğin motor silindir hacmi 1600 cm³'ü geçmeyen ve satış fiyatı 2 milyon TL olan bir otomobil için şu an 741 bin TL ÖTV ve 333 bin TL KDV ve toplamda 1 milyon 74 bin TL vergi ödenmektedir.

Ancak tarifedeki basamaklar, sadece son üç yılın yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı bu kez aynı otomobile 416 bin TL ÖTV, 268 bin TL KDV ve toplamda 684 bin TL vergi ödeyip aynı aracı bugün yaklaşık 1 milyon 611 bin TL’ye satın almış olacaktık.

Görüldüğü üzere otomobillerdeki tarife, yeniden değerleme oranı kadar artırılmadığından 2 milyon liralık bir otomobile fazladan 389 bin lira yani yaklaşık 400 bin lira ödeyerek sahip olabilmekteyiz. Vergi idaresi Hazine yararını gözettiğinden bu düzenlemeyi ısrarla yapmamakta inat etmektedir. Naçizane yapılmayan bu düzenlemeden dolayı fazladan ödenen bu vergi farkına inat vergisi demek istiyorum. Ve Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek’i bu inadından vazgeçmeye davet ediyorum.   

Ezcümle

Vergi mevzuatımızın birçok yerinde mükellef lehine olan vergi dilimleri, maktu istisnalar gibi uygulamalar her yıl doğrudan yeniden değerleme oranının artışına bağlanmıştır. Bu otomatik bir hal almıştır ve bizim lehimize bir uygulamadır. Ancak otomobiller için uygulanan matrah artışı gelir vergisi dilimi gibi yeniden değerleme oranı kadar her yıl artmamaktadır.

Özetle ÖTV hesaplamasında -özellikle otomobillerde- kullanılan bu basamakların YDO kadar güncellenmesi vatandaş lehinedir.

                                                                    /././

"GÜNDEM BAŞLIKLARI" -24 Aralık 2024-

Son Dakika... Balıkesir'de patlayıcı üretim fabrikasında patlama: Ölü ve yaralılar var!-Cumhuriyet-

Balıkesir'in Karesi ilçesinde patlayıcı üreten bir fabrikada patlama meydana geldi. Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, yaptığı açıklamada patlamada ölü ve yaralıların olduğunu bildirdi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-balikesirde-patlayici-uretim-fabrikasinda-patlama-olu-2282222)

                                                                     ***
Balıkesir'de patlayıcı üretim fabrikasında patlama: 12 can kaybı, 3 kişi ağır yaralı -Birgün-

Balıkesir'in Karesi ilçesinde patlayıcı üretilen bir fabrikada patlama meydana geldi. Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, meydana gelen patlamada 12 kişinin hayatını kaybetiğini 3 kişinin de yaralandığını bildirdi. Çıkan yangın sebebiyle bölgeye çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Ekiplerin soruşturması sürüyor

                                                                   ***

Medyada dev satış: Habertürk ve Show TV el değiştirdi -Birgün-

Park Holding’in Ciner Yayın Holding’deki hisselerinin tamamı, farklı alanlarda yatırımları bulunan Can Grubu’na satıldı. Böylece iş insanı Turgay Ciner, medyadan çekilmiş oldu. Ciner Yayın Holding bünyesinde Habertürk, Show TV ve Bloomberg HT gibi kanallar bulunuyor. Satışın ekonomik tarafına ilişkin bilgi paylaşılmadı.(https://www.birgun.net/haber/medyada-dev-satis-haberturk-ve-show-tv-el-degistirdi-586004)                 ***

Habertürk ve Show TV'yi satın alan iş insanından ilk açıklama geldi: Bizim herhangi bir dahlimiz olmayacak-T24-
Turgay Ciner’in Ciner Yayın Holding'deki hisselerinin tamamını alan Can Grubu'nun Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can, Ciner Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kenan Tekdağ ile amca çocukları olduğunu onun vasıtasıyla bu yatırımı yaptıklarını ifade etti. Kemal Can, "Kenan Tekdağ abimizdir, ailemizin büyüğüdür. Abimiz zaten Ciner Grubu'ndaydı. Bundan sonra da işin başında o olacak. Bizim herhangi bir dahlimiz olmayacak" dedi.(https://t24.com.tr/haber/haberturk-ve-show-tv-yi-satin-alan-is-adamindan-ilk-aciklama-geldi-bizim-herhangi-bir-dahlimiz-olmayacak,1204869)

                                                            ***
Honda, Nissan ve Mitsubishi birleşti -Sözcü-

Otomotiv sektöründe yaşanan mali sıkıntıların ardından Japonya'nın dünyaca ünlü otomotiv devleri Nissan, Honda ve Mitsubishi düzenledikleri basın toplantısında işbirliği ve birleşme kararı aldıklarını duyurdu.(https://www.sozcu.com.tr/resmen-aciklandi-honda-nissan-ve-mitsubishi-birlesiyor-p118685)                                              ***

Kulis: Meclis'te Erdoğan'ı umutlandıran gelişmeler var, Gelecek-Saadet vekilleri komple AKP'ye geçebilir -T24-
Nefes yazarı Deniz Zeyrek, TBMM kulislerinde hareketlilik yaşandığını ve bu gelişmelerin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden aday olma konusunda umutlandırdığını iddia etti. Zeyrek, Gelecek Partisi'nde Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ dışında tüm milletvekillerinin AKP'ye katılabileceğini, aynı şekilde Saadet Partisi yönetiminin de AKP'ye geçmeye sıcak baktığını yazdı. "Bir de İYİ Parti’yle DEVA’dan transferler olursa 41’i bulmak zor olmasa gerek" diyen Zeyrek, bu şekilde 360 milletvekilinin oyuyla erken seçim kararı alınabileceğini belirtti. (https://t24.com.tr/haber/deniz-zeyrek-meclis-kulislerinde-erdogan-i-umutlandiran-gelismeler-var-gelecek-saadet-vekilleri-komple-akp-ye-gecebilir,1204886)

                                                          ***

Emre Yazgan’ın hayatını kaybettiği çığ felaketi göz göre gelmiş: Palandöken'de İRAP raporunun dikkate alınmadığı ortaya çıktı -T24-
Judo Milli Takım sporcusu Emre Yazgan’ın hayatını kaybettiği, 4 sporcunun da yaralandığı Palandöken’de yaşanan çığ felaketi, güvenlik önlemlerinin yetersizliği tartışmalarına neden oldu. Çığ riski bulunan bölgelerin belirlendiği İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) raporunun ise dikkate alınmadığı ortaya çıktı. Geçmişte Çığ Gözlem Evi olarak kullanılan ve 2019 yılında dönemin Erzurum Valisi ve şimdiki AFAD Başkanı Okay Memiş’in girişimleriyle yaptırılan Vilayetler Evi’nin de çığ riski altında bulunduğu İRAP raporuna yansıdı.(https://t24.com.tr/haber/emre-yazgan-in-hayatini-kaybettigi-cig-felaketi-goz-gore-gelmis-palandoken-de-irap-raporunun-dikkate-alinmadigi-ortaya-cikti,1204852)

                                                             ***
Grev yasağına rağmen direnen metal işçisi kazandı -duvaR-

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın grev yasağına rağmen 20 gündür 4 fabrikada fiilen direnişi sürdüren Hitachi Energy işçileri kazandı. Birleşik Metal-İş sendikası toplu sözleşmenin imzalandığını duyurdu.Sendikanın yaptığı duyuruya göre yeni sözleşme uyarınca işçilerin eline geçecek zamlı ücretler net 44.000 bin lira ile net 107.000 TL arasında değişecek. (https://www.gazeteduvar.com.tr/grev-yasagina-direnen-metal-iscisi-kazandi-haber-1744568)                                            ***

Türkiye'de müşteriye en çok at ve eşek eti yedirilen iller -duvaR-

Tarım ve Orman Bakanlığı gıdadaki hileleri duyurmaya devam ediyor. Bakanlığın listesine göre, müşterilerine at ve eşek eti yediren 12 il öne çıktı.(https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiyede-musteriye-en-cok-at-ve-esek-eti-yedirilen-iller-galeri-1744447)                              ***

Kalamış Marina Koç Grubu'na dönüyor -T24-

Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı'nın ihalesinde en yüksek ikinci teklifi veren Koç Holding'in imzaya çağrıldığı ilan edildi. Özelleştirme ihalesini Diyarbakırlı iş insanı Vahit Karaarslan  kazanmıştı. İkinci büyük teklifin sahibi Koç Grubu daha önce iki kez ihaleyi kazanmış ancak ilkinde kendi vazgeçmiş, ikincisinde ise Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ihaleyi iptal etmişti. İhaledeki son gelişmeye ilişkin Koç Holding'in Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yaptığı açıklamada şu ifadeler yer verildi: "16 Temmuz 2024 tarihli açıklamamızda, bağlı ortaklığımız Tek-Art Kalamış ve Fenerbahçe Marmara Turizm Tesisleri AŞ'nin (Tek-Art), Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından ilan edilen Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı'nın 40 yıl süreyle 'işletme hakkının verilmesi' yöntemi ile özelleştirilmesine yönelik ihaleye katılacağı ve ihalenin kazanılması halinde konuyla ilgili bilgilerin yatırımcılarımızla paylaşılacağı kamuya duyurulmuştu" (https://t24.com.tr/haber/kalamis-marina-koc-grubu-na-donuyor, 1204872)

                                     ***

Urfa'da kuraklık: 'DSİ su bıraktı ama geç kaldı' -Fatma Keber/duvaR-

Urfa’da yaşanan kuraklık nedeniyle toprağa attıkları tohumlar çürümek üzere olan çiftçilerin çağrıları sonrası DSİ harekete geçerek su bıraktı ancak çiftçilere göre geç kalındı.(https://www.gazeteduvar.com.tr/urfada-kuraklik-dsi-su-birakti-ama-gec-kaldi-haber-1744527)

                                                                        ***

Trump'ın Adalet Bakanı adayında yok, yok -Sözcü-

ABD'de Temsilciler Meclisi Etik Komitesi, Trump'ın eski Adalet Bakanı adayı Matt Gaetz'in yüz kızartıcı suçlarını gözler önüne serdi. Uyuşturucu, fuhuş ve rüşvetle suçlanan Gaetz'in, reşit olmayan biriyle cinsel ilişki girdiği de ortaya çıktı. Gaetz, suçlamaları reddetse de, rapor kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.(https://www.sozcu.com.tr/trump-in-adalet-bakani-adayinda-yok-yok-p118941)                                                ***

İş yeri mühürlenen gazete çalışanlarının yeni adresi kafe oldu -Özel Çelik/duvaR-

Düzce Belediyesi ekiplerinin mühürlediği Oksijen Medya çalışanları, işlerine bir kafede devam ediyor. İmtiyaz sahibi Keleş, Mührün sökülmesi için hukuki olarak hak arayışımıza devam edecek" dedi.(https://www.gazeteduvar.com.tr/is-yeri-muhurlenen-gazete-calisanlarinin-yeni-adresi-kafe-oldu-haber-1744511)

                                                                     ***
(derleyen: mstfkrc)


Öne Çıkan Yayın

Çok şey söyleyip bir şey anlatmama sanatı! -Mehmet Y. Yılmaz /T24-

Cumhurbaşkanı “altı doldurulmamış sözlerle sürece sahip çıkıyormuş gibi görünme” konuşmalarını hep yapıyor. Ama esasen hiçbir şey söylemiyor...