Türk-iş toplu sözleşme masasını devirirken kime sordu?-Nuray Sancar-
2021 yılında Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplanacağı saatte Halk TV muhabiri boş salonu görüntülemişti. Hükümet, işveren ve Türk-İş temsilcilerinin olması gereken salonda kimse yoktu. Bu son tur toplantıya gerek duymadan, masada işçi temsilcileri olmadan, Tayyip Erdoğan asgari ücretin miktarını açıkladı. Zaten Türk-İş’ten başka sendikaların temsilcilerinin dahil edilmediği asgari ücret tespiti sürecinin işçi bileşeni yarı yolda bir safra gibi dışarı atılmıştı. Doğrusu uzun zamandır her zam döneminde ‘tarafları’ bir araya getirme mizansenini yinelemenin gereksizleştiğinin işaretiydi bu. Daha sonraları asgari ücretin yılda iki kez değil bir kez belirlenmesine, işçilerin bir yıl boyunca aynı maaşa talim etmesine karar verildi.
Enflasyonun, belirlenen asgari ücretin gerçek değerini ve emekçinin alım gücünü erittiği koşullarda bir yıla sabitlenen asgari ücret, nüfusun büyük bir çoğunluğunu açlık sınırında yaşamaya mecbur bırakıyor. Çünkü artık asgari ücret geçim ücreti ortalaması haline geldi.
2024 asgari ücreti açıklandıktan sonra Türk-İş Başkanı Ergün Atalay yılda bir kez yapmak zorunda kaldığı olağan mağduriyet konuşmasını yaptı. 2021’de ve aslında hiçbir zaman, göstermediği inisiyatifinin sorumluluğunu işveren ve hükümet temsilcilerinin üzerine atarak “Bundan sonra bizi çağırmasınlar biz yokuz” diye konuştu. Daha önce o masaya konfederasyona bağlı sendika temsilcileriyle oturan Atalay, bu kez bir kuaför, bir taşeron, bir engelli ve bir “kadınımız” ile oturmuştu. Kendi sendikalarını uzaklaştırdığı pazarlık sürecinin yeni bileşenini ‘Asgari ücretliler konuşsun’ diye açıklıyordu.
‘Hükümet tarafı’ herhangi bir rakam bildirmemişti ama Türk-İş’in bağlı sendikalarıyla ve üyesi işçilerle herhangi bir miktar üzerine anlaştığı da tartışmalı. Mağduriyet konuşmasında “Biz tankların önüne yatanlardık” hamasetinin ardından “Sözümüzü dinlemiyorlar, o yüzden bir daha komisyona katılmayacağız” diyen Atalay’ın 29 bin küsurluk asgari ücret talebi ile iktidar ve işveren tarafının anlaştığı 22 bin lira arasındaki aralık öyle görünüyor ki Türk-İş’in şimdiye kadarki sorumsuzluğunun üstünü örten bir mazeret imkanı sağlamış görünüyor.
Bu sorumsuzluk 1960 Anayasası’yla kazanılmış toplu sözleşme pratiğinin adım adım ortadan kaldırılması sonucunu vermek üzere. Ya da artık verdi. Oysa işçi sınıfı bu hakkı kazanabilmek için epey mücadele vermiş, hak Anayasa’ya eklendikten sonra da ancak 1963 yılında yasalaştırılmıştı; uğruna iki işçinin ölümüyle sonuçlanan Zonguldak grevi de çoktan hatıralardan silindi.
Türk-İş işçi sınıfının en geniş kesimini temsil eden konfederasyondur ama asgari ücret tespit aşamasından önce yapması gerekeni yine yapmamıştır. Konfederasyona bağlı sendikaları süreçten dışlamış, örgütlü işçileri ‘Onlar adına mücadele edeceği’ beklentisine sokmuş, bir kuaför, bir taşeron, bir ‘kadınımızla’ masaya oturmayı tercih etmiştir. Nihayet bu süreçten her zamanki gibi yine mizansen bir küskünlük ve eleştiriyle çıkmıştır. Toplu sözleşme masasına katılmama kararını da kendi kendine alan Ergün Atalay bunu işçilerine ve sendikalara danışmadan kamuoyuna açıklamıştır.
Asgari ücretin çalışma bakanı tarafından bir gece apar topar, mecalsiz ve hükümet-işveren bloku ile iş birliği artık gereksizleşmiş sendika dışlanarak açıklanması rezaletinde cehenneme giden yolu bizzat Türk-İş bürokrasisi döşedi. Sendikal örgütlülüğü gereksizleştiren odur. Küskün konuşmasında asgari ücretin yılda bir defa belirlenmesi kararını bile eleştirmeyen, tersine kabullenen bürokrat Ergün Atalay, toplu sözleşme gibi kanuni ve fiili bir hakkı iptal edebilme yetkisini kendisinde bulabildi. İşveren kısmının, memleket tekellerinin istediği de buydu zaten.
Rakam ilan edildikten sonra hâlâ Erdoğan’ın son dakika müdahalesine bel bağlayan ve yine işçiyi ‘baba’dan beklentiye sokan ekran müdavimi ekonomi uzmanlarının, her konudan anlayan politikacıların günahını da buna eklemek gerekir.
Bu arada Ana Muhalefet Partisi Başkanı Özgür Özel işçileri greve çağırdı. Ne var ki işçiler arasında hiçbir örgütlenmesi olmayan partinin unuttuğu grevin dışarıdan bir çağrıyla gerçekleşmesinin mümkün olmayacağıydı.
Grev bir örgütsel disiplin gerektirir, sınıf içinde örgütlenmek ve çağrıların arkasında durmak gerekir. Daha yeni metal işçilerinin grevi yasaklanmışken bu karara uymayacağını belirten işçilerin arkasında durmak gerekir. Grev çağrısını işçisine zam yapmayan firmaların ürünlerini boykot etmek, 1 milyon kişi katılımlı ve erken seçim talepli miting yapmak gibi değişik hedeflerle bulanıklaştırdıktan sonra örgütsüz grev çağrısının kayda değer hiçbir yankısı olmayacaktır. Tersine işçi eylemlerinin emekçilerin kazanımı için değil de CHP’nin iktidarına bir altlık yapılacağı kuşkusu büyür. Bu da sınıfı birleştirmekten çok bölmeye yarar.
2024 emekçilerin önemli bir kazanımının sulandırılmasıyla bitiyor. Toplu sözleşme patronlar sınıfı ve arkasındaki devletle sendikalar arasında yapılan bir kontrat olmaktan çıktı. İşçi sendikaları arasından uzlaşabildiğini, kamu sendikalarından anlaşabildiğini masaya oturtan iktidar, zaten iğdiş edilmiş bir mevzuatla zaman kaybetmek istemediğini göstermiş oldu; Türk-İş bürokrasisinin de yardımıyla. Çünkü bu mevzuatın yaşaması işçilerle patronlar sınıfı arasındaki güç ilişkisine bağlıdır. Konfederasyon terazinin işçiden yana ağır basmaması için yapılanmış bir devlet kurumu olduğunu göstermiştir.
/././
Ezdirmemek ne kelime suyunu sıktılar -Bülent Falakaoğlu-
Havada uçuşuyordu büyük laflar: ‘Asgari ücrete yüzde 45 zam gelecek’, ‘Enflasyona ezdirmeyeceğiz’, ‘25 bini bulacak’…
Veee… Gece yarısı sürprizi! Sabahında, Bakan Mehmet Şimşek, “Ülkede ciddi bir hayat pahalılığı ve enflasyon sorunu var” dedi. Gecesinde ‘Fazlası enflasyonu artırır’ yalanına uygun şekilde asgari ücrete tepki çeken zam geldi.
***
Hayat pahalılığı varsa, mağdurlarını telafi etmek gerekmez mi?
Ama tersi oldu. Şimşek’in sanki öz eleştiri veriyormuş gibi duran sözü işçiye kılıç oldu.
Enflasyon oranı 2023’ü TÜİK’e göre yüzde 65 düzeyinde kapattı. Bu yılın ocak ayı başında yüzde 49 oranında yapılan yapıldı.
Enflasyon bu yılı yüzde kaç ile kapatacak? Yüzde 45’in üstünde. Ortalama enflasyon hesabına göre ise yüzde 60! Asgari ücrete yapılan zam oranı kaç? Yüzde 30.
Bu mu ezdirmemek?
***
Rakamlara daha ayrıntılı bakınca, işçiyi ezmenin de ötesine geçildiği görülüyor.
Şöyle ki…
Son bir yılda taze sebzelerde artış oranı: Yüzde 125.
Doğal gaz abonelik ücretlerinde yüzde 125.
Kira artış oranı: Yüzde 109.
Çocuk bakım hizmetleri yüzde 90.
Eğitim ve gıda gibi temel harcamalardaki artış yüzde 80!
TÜİK’in bu rakamları gösteriyor ki… Birçok harcama kaleminde yaşanan artış açıklanan enflasyonun üzerinde. Vatandaşlar en temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. Asgari ücrete yapılan zam telafi etmekten çok uzak.
‘Ezmek’ ne kelime, işçiyi un ufak ettiler!
AÇLIK SINIRI BİLE OLMAYACAK
İşçinin suyunu sıkma hali bu yıl farklı bir durum yarattı: En azından 4-5 ay açlık sınırının üzerinde seyreden asgari ücret 2025 yılında işçinin eline geçtiğinde açlık sınırının altında kalacak.
Nasıl mı?
Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) araştırmasına göre kasım ayı 4 kişilik aile için açlık sınırı yani sadece gıda masrafı 20 bin 967 lira.
Aralık ayı enflasyonunun yüzde 2-2.5 arasında olması bekleniyor. Bu oran eklendiğinde 20 bin 967 liralık açlık sınırı içinde bulunduğumuz aralık ayı sonunda 21 bin 400 liraya çıkacak.
Yeni yılın ilk ayında ise… En az yüzde 4 daha eklenecek. Çünkü ocak ayında, vergi ve harçlar yüzde 43 zamlı olacak. Enerji, otoyol ve köprüler zamlanacak. Kış sebebiyle gıda- meyve sebze fiyatı artacak.
Kısaca zam yağacak. Her ocak ayında zam yağar ve yeni yılın ilk ayında enflasyon yüksek çıkar. Bu yılın ocak ayında yağacak zamlar da en az yüzde 4’lük enflasyon yaratacak. 21 bin 400 liralık açlık sınırı, yüzde 4’lük bu artışla 22 bin 250 lirayı aşacak.
Ocak ayı ücreti işçinin eline şubat ayında geçer. Ücreti eline geçtiğinde asgari ücretli işçi görecek ki… Eline geçen para açlık sınırının 150 lira altında!
***
Tüm yıl boyunca da hayat pahalılığı sürecek.
Orta vadeli programda 2025’in enflasyon hedefi için yazılan yüzde 17.50 oranı çoktan çöpe atıldı. Mehmet Şimşek bile o düzeye inanmıyor.
Merkez Bankasının 2025 hedefi ise yüzde 21. Onu da geçiniz!
Enerji ve gıda kalemlerinde yaşanan yüksek artışlar…
Hükümetin, alacaklarına (vergi ve harçlara) yeni yılda yüzde 43 zam yapmış olması…
Dolar kurunun 42 TL’ye çıkacak olmasının etkisi…
Akaryakıt fiyat artışlarının bugünden daha çok artacak olması…
2025’te faizin daha düşük olmasının getireceği harcamaların baskısı…
Ve benzeri sebeplerle yüzde 21’lik enflasyon hayal.
DOLARLA ÇARPITMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretlinin yaşadığı hayal kırıklığını dolar hesabıyla gidermeye çalıştı: “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözüne sadık kaldık. 2002’de 126 dolar olan asgari ücret 628 dolara çıkmış oldu.”
Bir... Geçen yılki artış oranı enflasyon oranından 35 puan daha az olan kur ile hesap yapmak yanıltma amacı güdüyor. Aynı hesap altınla yapılsa bambaşka çıkıyor. İşte hesap!
2002 aralık asgari ücret: 184 TL.
Çeyrek altın: 27.40 TL.
Alınabilen çeyrek altın sayısı: 7.
2025 ocak yeni asgari ücret: 22 bin 100 TL.
Çeyrek altın 5200 TL.
Alınabilen çeyrek altın sayısı: 4.
Neredeyse yüzde 50’lik alım kaybı.
İki… Dolar enflasyonunu yani ABD’de yaşanan enflasyonu dikkate almak gerekir. Dikkate alınarak yapılan düzeltme sonucu asgari ücretin on yıl önceki 450 dolar düzeyi ile aynı olduğu görülüyor.
Üç. 7.5 milyon insanın asgari ücret aldığı, 4 milyon insanın 17 bin lira ile 20 bin lira ücret aldığı ülkemizde asgari ücret ortalama ücret düzeyine gelmiş durumda. Ortalama ücretleri 2002 ile kıyaslarsa Erdoğan da görecektir ücretlerdeki büyük erimeyi.
GECE YARISI OPERASYONUNUN ANLATTIĞI
Asgari Ücret Tespit Komisyonu yarım asırdır hiç gece vakti toplantıya çağrılmamıştı. Gece asgari ücret açıklanmamıştı.
Neden bu gece operasyonu? Ne anlatıyor?
Teknik bir gerekçesi yok! Açıklanan düzeyden utandıkları için de değil.
Düşük ücret düşük faize geçiş için!
Perşembe günü açıklanan faiz öncesi Merkez Bankası asgari ücretin az artırıldığını görsün istendi. Merkez Bankası bugün büyük ihtimalle faizlerde düşüş süreci başlatacak. Böylece iktidar patronlara, ücretler ve faizler konusunda yeni yıl hediyesi vermiş olacak!
Uzun süredir patronlar, ‘İşçi maliyeti yüksek’, ‘kur düşük’, rekabeti kaybettik ihracat yapamıyoruz’ deyip duruyorlardı. Hükümet de ses verdi; ‘Emek maliyetini’ baskıladı, faiz düşürmek sırada, biraz da kurlar gevşedi mi tamamdır.
***
Bundan önce düşük faiz politikasının uygulayıcısı Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin programı enflasyonu patlatıp ücretleri eritmişti. Şimdiki Bakan Şimşek’in programı da ‘enflasyon’ bahanesiyle ücretleri baskılıyor.
Sermayenin sözüm ona programı değişiyor, ortada iki ayrı program olduğu iddia ediliyor ama sonuç değişmiyor: Hepsi işçinin alım gücünü vuruyor.
BİR KÜFE VARSA O DA İŞÇİNİN SIRTINDA
Hükümetin tarafı açık!
Patrona asgari ücret desteğini 700 TL’den 1000 TL’ye çıkardı. Artış yüzde 42! İşçiye yüzde 30 verilirken patrona yapılan bu kıyağın bedeli yüz milyarlarca lira ediyor.
İşçiden esirgenen patrona ‘helal’ kabul ediliyor. Öte yandan har vurup harman savruluyor. Saray’ın aylık harcaması 10 milyar liraya dayandı. Saray sadece 1 ayda 40 bin asgari ücret yiyor.
Bütçenin Saray’a ayırdığını ikiye katlıyor. Bütçe 5’e izin veriyor Saray 10 harcıyor. İşçi emeği çok ucuz olmalı, ürettiği artı değer çok olmalı ki patronlar ve Saray doysun. Kapitalist bir mekanizma işte!
***
Yeni asgari ücretten sanayi burjuvazisi memnun. İhracatçı memnun. KOBİ’ler memnun. Yeni yılda 6630 liraya kendisine MESEM üzerinden öğrenci emeği tahsis edilecek olan patron memnun.
Onların başka talepleri de var; daha az vergi gibi…
‘Onları memnun ettik’ diyemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki ‘Sırtımızda yumurta küfesi var, daha fazlası olmaz.’
Oysa bir küfe varsa o da emekçinin sırtında! ‘Enflasyonla mücadele için ücretler baskılanmalı’ diyen burjuva iktisatçıların görmezden geldiği koca bir küfe.
/././
HTŞ'nin Şam valisi: Sorunumuz İsrail ile değil
Heyet Tahrir El Şam’ın atadığı Şam Valisi Mahir Mervan, İsrail’in Suriye’deki toprak işgalini savunarak "Sorunumuz İsrail ile değil" açıklaması yaptı.(https://www.evrensel.net/haber/538196)
/././
Alevi kurumlarından tepki: Sessiz kalmak onaylamaktır
Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Alevi İnanç Kurulu yaptıkları açıklamalarda, Suriye’de Alevilerin hedef alınmasına sessiz kalmanın saldırıları onaylamak olduğunu vurguladı. Suriye'de Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından iktidarı alan cihatçı Heyet Tahrir el Şam’ın, (HTŞ) Suriye’de Alevileri hedef almasına tepkiler sürüyor. Özellikle bir Alevi türbesinin yakıldığını gösteren videonun sosyal medyada yayılmasının ardından Suriye’nin birçok kentinde protestolar düzenlenirken, Türkiye’de de Alevi kurumlarından açıklamalar geldi.(https://www.evrensel.net/haber/538172)
***
Suriye'de Alevilerin yaşadığı bölgede çatışmalar artıyor













