Uyuşturucu operasyonunda tutuklanan özel harekâtçılar uyuşturucu kuryesiymiş!
Kısa aranın ardından biriken konulardan bir bölümünü aktarayım, haftanın ilk yazısında.
Önce, Muş’ta gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonunu aktarayım.
Muş-Bingöl karayolunda üç hafta önce uyuşturucu operasyonu gerçekleştiren polis ekipleri, yol uygulamasında şüphelendikleri iki aracı durdurup arama yaptı.
Savcılık talimatıyla yapılan aramada, her iki araçta toplam 10.5 kilogram metamfatemin, 6 kilogram dolayında eroin ve yaklaşık 200 bin lira para ele geçirildi.
Araçlarda bulunan biri çocuk altı kişi gözaltına alındı. Zanlılardan dördü tutuklandı.
Nefes aldığımız bu coğrafyada hemen her gün karşılaşılan türdeki bu operasyonu farklı hale getiren ise, tutuklanan iki şüphelinin Emniyet özel harekât biriminde çalışıyor olmaları.
Görevleri terörle mücadele etmek olan özel harekâtçı polislerin, uyuşturucu kuryesi oldukları anlaşıldı. Diğer iki şüpheli ise, uyuşturucunun naklinde polislere yardım edenler.
Savcılığın gizlilik kararı verdiği operasyonda tutuklanan iki özel harekâtçı, Van Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevliler. Operasyonu oluşturup yöneten Siirt Emniyeti. Yakalamayı yapan ise Muş Emniyeti. Polislerden birisinin aracında ailesinin bulunduğu ortaya çıktı.
Büyüteç’i okuyanlardan kimileri, “koskoca Emniyet teşkilatı, çürük elmalar bulunup temizlenmiş” diyebilir. Ancak tutuklanan özel harekâtçı polislerin şöyle bir özelliği var:
İki polis de, şimdilerde siyaseti bıraktığını açıklayan önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde “hiç polislik yapmamış adaylar arasından yapılan seçmelerle teşkilata girenlerden.” Daha önceleri, özel harekâtçı polisler, teşkilat içinde seçilirdi.
Ancak, AKP iktidarında Soylu’nun rehberliğinde, özel harekât’ın dokusu değiştirildi.
Bu arada, Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’i öldüren tetikçiyi İstanbul’dan Ankara’ya getiren iki özel harekâtçı polisin de yine dış kaynak alımı olduğunu hatırlatayım!
Özel harekât artık nasıl yönetiliyorsa; üniforma giyme şansını elde eden polisler, suç işlemekten geri kalmıyor!
* * *
KOM’daki intihar sonrasında üç polis müdürüne tayin
Emniyet teşkilatının en önemli birimleri arasında yer alan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı’nda (KOM) yaşanan intihar olayını aktardım Büyüteç’te yakın zamanda.
Bu konuda gelişmeler var.
Emniyet Genel Müdürlüğü, KOM’da komiser rütbesiyle görev yapan Kürşat Özkan’ın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olaya adı karışan üç polis müdürünün KOM’dan tayinini çıkardı.
Özkan’la birlikte Moskova’ya resmi görevle giden Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yener Su Eskişehir’e, Bütçe Şube Müdürü Alpaslan Güleç Giresun’a ve KOM Başkan Yardımcısı Ahmet Güler ise Teftiş Kurulu Başkanlığı bünyesine atandı.
Şunu ekleyim, tayini çıkan polis müdürlerinden Güler, bizzat Moskova’ya gitmiş değil. Güler’in KOM’dan tayinin çıkarılma gerekçesi, daha önce başka bir dosyadan aldığı kıdem durdurma cezasının uygulanması ve iki polis müdürünün adının karıştığı olayda denetim görevini yapmasında görülen eksiklik.
Özkan’ın ölümüyle sonuçlanan süreçle ilgili yürütülen soruşturmada polis müdürlerine sadece 6 ay kıdem durdurma cezası verildi, Emniyet Genel Müdürlüğü Disiplin Kurulu’nca.
Oysa soruşturmayı yapan polis başmüfettişi, söz konusu polis müdürleri hakkında 16 ay kıdem durdurma cezası istemişti.
Bu sürecin bir boyutu.
Diğer boyutunda ise, savcılık soruşturması var. Savcılıkça yaklaşık 1,5 yıldır sürdürülen adli soruşturmada iki polis müdürü Su ve Güleç hakkında takipsizlik kararı verilmesi dikkati çekti.
Aynı yazıda, Emniyet Genel Müdürlüğü üst düzey yönetiminden bazı isimlerin, İstanbul Adliyesi’nden bazı isimlerle görüştüğünü, girişimlerde bulunduğunu aktardım.
Savcılığın takipsizlik kararı vermesi bu nedenle dikkat çekici.
Sonuç olarak; ortada intihar etmiş bir komiserin cenazesi var.
Yanında, olaya karışan ancak “kimi kamu yöneticilerince işin içinde olmadıkları yönünde kulis yapılan” iki polis müdürü ve iki polis müdürünü “işin içinden sıyırtmaya çalışan kamu yöneticileri” var.
Tabii, müfettişin talebine uymak yerine daha az cezaya imza koyan EGM Disiplin Kurulu üyelerini ve eldeki verilere rağmen takipsizlik veren savcılığı unutmamak lazım.
Ayrıca, söz konusu süreçle ilgili olaya doğrudan katılmayıp, başkanlık bünyesinde görevli personel üzerinde “denetim görevini yerine getirmeyen, ihmal eden” dönemin KOM Başkanı ve sonrasında KOM’dan sorumlu Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Çorumlu ve ekibi var.
* * *
Emniyet Genel Müdürü hakkında çirkin iddia
Emniyet teşkilatı kulislerinde çok çirkin bir bilgi dolaşıyor son günlerde.
Doğrusu, bilgi demek yakışıksız olacak, dedikodu demek daha doğru.
Zaman zaman Büyüteç’te Emniyet kulislerine yer verdiğim olur. Ancak, şimdilerde konuşulan bu konuyu içeriği nedeniyle yazıya almadım. Israrla birkaç farklı kanaldan gelmesine karşın aktarmayacağım.
Sadece şunu belirteyim, iddianın merkezinde mevcut Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş var. Geçmişte özel yaşamıyla ilgili yaşadığı iddia edilen bir süreç; kulaktan kulağa, dilden dile yayılıyor.
Üstelik, doğruluğu kanıtlanmamış konuyu; çok uzakta değil, Demirtaş’ın yanı başındaki kimi üst yöneticiler dillendiriyor. İsimlerini şimdilik açıklamak istemiyorum. Ama şunu belirteyim; bu isim/isimler, son dönemde Ankara’daki merkez teşkilatı çatısı altında yoğun biçimde kulis yapanlar.
Bu iddianın gündeme getirilmesi, aynı zamanda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı da rahatsız ediyor. Zira, Demirtaş’ın göreve gelmesinde Yerlikaya’nın da etkisi var. Demirtaş’a yönelik ortaya atılanlar, dolaylı olarak Yerlikaya’yı hedef alıyor. Bir taşla iki kuş misali.
Öte yandan, Emniyet Genel Müdürü Demirtaş, doğrudan kendisine bağlı Medya Halkla İlişkiler ve Protokol Dairesi Başkanlığı’na yeni atama yaptı. Demirtaş, bu göreve Adana Valisi iken özel kaleminde birlikte çalıştığı lise müdürünü getirdi!
Önceki daire başkanı, gazeteci kökenli Levent Eke, Soylu döneminde, bizzat Soylu’nun talimatıyla göreve geldi. Demirtaş göreve geldikten sonra geçtiğimiz günlerde Eke, daire başkanlığından istifa etti. Bir süre vekaleten yürütülen göreve önceki hafta yine dışarıdan atamayla Güngör Selçuk getirildi.
Liyakat örneği: Lise müdürü Emniyet’te daire başkanı oldu!
Son dönemin kamu atamalarında en dikkat çeken ya da problem olan başlık “liyakat.”
Adana Valiliği ile örtüşemeyecek görev olan Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki daire başkanlığına lise müdürünün atanması dikkat çekici.
Medya alanında teşkilat içinde akademik eğitim almış personel varken teşkilatı tanımayan dışarıdan farklı akademik eğitim almış kamu personelin getirilmesi ne kadar verimli olabilir ki?
İşte bir örnek; İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bakan olduktan hemen sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Eski Dekanı Prof. Ergün Yolcu’yu Ankara’ya transfer etti. Mesleğinde liyakatli. Bakan başdanışmanı olarak İçişleri Bakanlığı’nın her türlü mahrem toplantısına katılıyor.
Ayrıca, Ergün Yolcu’nun kendisi gibi iletişim alanında akademisyen eşi Doç. Özgü Yolcu da yine İçişleri Bakanlığı’nın en önemli birimlerinden Göç İdaresi’nde iletişim danışmanı olarak görev yapıyor. Eşi gibi önemli toplantılarda masada.
Yolcu Ailesi, İçişleri Bakanlığı bünyesinde görev başında.
Eğer, sivil personel aranıyorsa Polis Akademisi bünyesinde medya halkla ilişkiler alanında akademik eğitim almış olanlar var. Demirtaş, söz konusu olanağı Yerlikaya benzeri gibi değerlendirebilirdi.
* * *
MSB ve İçişleri, polisin KHO’nu takip ettiği iddiasına sessiz kaldı
Yazıyı ihraç edilen teğmenler konusuyla tamamlayım.
Büyüteç’te bir önceki yazıda “polis teşkilatının Kara Harp Okulu’nun takip edip etmediğini” gündeme getirdim.
Çünkü KHO’yu bünyesinde barındıran Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Erhan Afyoncu, kılıçlı yemin olayının ardından komutanlarla yaptığı toplantıda okulla ilgili kendisine Emniyet’ten bilgi geldiğini aktardı.
Büyüteç’in yayımlanmasının ardından ne üniversiteden, ne Afyoncu’dan, ne Emniyet Genel Müdürlüğü’nden, ne İçişleri Bakanlığı’ndan, ne de Milli Savunma Bakanlığı’ndan olumlu ya da olumsuz bir açıklama geldi.
Taraflar, halk deyimiyle kulaklarının üzerine yatmış durumdalar sanki. Ses yok.
Böylesi durumlarda, ‘sükût ikrardan gelir’ misali dolaylı olarak durumu kabullendiler ve doğruladılar.
İlgili kurumların konunun takipçisi olmasında fayda var, zira iş raydan çıkmasın…
/././
Elon Musk’tan OpenAI’a 97,4 milyar dolarlık teklif: Şeytana pabucunu ters giydiren bir plan!-Eray Özer-
Elon Musk, OpenAI’a 97,4 milyar dolarlık bir satın alma teklifi yaptı. Piyasalarda önce değer düşük bulundu, sonra anlaşıldı ki Musk’ın planı başka: Yapılan teklif bildiğimiz OpenAI Inc.’e değil, OpenAI’ın kâr amacı gütmeyen yan kuruluşuna. İşte Musk’ın şeytana pabucunu ters giydirecek planı…
Elon Musk’ın son hamlesini duymuşsunuzdur: X’ten birbirlerine demediklerini bırakmadıkları, can düşmanı Sam Altman’ın yapay zekâ şirketi OpenAI’ı için bir grup yöneticiyle birlikte 97.4 milyar dolarlık bir satın alma teklifinde bulundu.
Haber bu haliyle de bir miktar şaşırtıcı, kabul ediyorum.
Nihayetinde Musk’ın kendi de Grok isimli bir YZ modeline sahip.
Tabii buna rağmen bu alanda yakın zamana kadar -DeepSeek’in son hamlesini saymazsak- rakipsiz sayılabilecek OpenAI’ı almak istemesi anlaşılabilir.
Lakin bu satın alma hamlesinin satır aralarında inanılmaz bir “hinlik” yatıyor.
Anlatayım.
Haberi ilk okuduğumda bana tuhaf gelen şey teklif edilen rakamdı.
Şimdi 97,4 milyar dolara “çok düşük” diyeceğim ve doğal olarak öfkeleneceksiniz ama öyle.
OpenAI’la birlikte Stargate Projesi’ne girişen Japon banka devi SoftBank, firmaya yapacağı 40 milyar dolarlık yatırım için OpenAI’ı -gayriresmi iddialara göre- 300 milyar dolar üzerinden değerlemişti.
Dolayısıyla “97,4 milyar dolara OpenAI’ı almak hayal” diye geçirdim içimden.
Sonra biraz derinlemesine okuma yapınca gördüm ki, kazın ayağı bambaşka!
Elon Musk ve yatırımcıları bu parayı OpenAI’ın kâr amacı gütmeyen kısmı için teklif etmişler!
Peki, bu ne demek; açıklayayım:
Sam Altman ve ekibi yolun başında OpenAI’ı yapay zekâ çalışmalarını bir anlamda denetleyerek geliştirmek adına kâr amacı gütmeyen bir şirket, daha doğrusu bir vakıf hüviyetinde kurmuşlardı.
Hatta o zamanlar Elon Musk da bu işin içindeydi; bugün hala “OpenAI’a şu kadar para verdim, dolandırıldım. Bunlar kâr amacı güdüyorlar” diye her fırsatta ağlıyor.
Sam Altman bu kâr amacı gütmeyen yapının yanına bir de gelen yatırımları alabilmek için bildiğimiz türden, yani kâr amacı güden bir şirket daha kurmuştu.
İşte bizim bugün OpenAI diye bildiğimiz aslında o şirket. Yani OpenAI Inc.
İki binden fazla çalışanı olan, milyarlarca dolarlık yatırımları alan dev bir yapıdan bahsediyoruz.
Kâr amacı gütmeyen vakfın ise sadece iki çalışanı ve toplamda 22 milyon dolar değerinde gayrimenkulü ve sermayesi var.
Fakat işin acayip kısmı, kâr amacı güden şirketin kontrolü işte bu küçük vakıfta.
Hatırlayın, çok değil 1,5 yıl önce bu vakfın yönetimi Sam Altman’ı diğer şirketteki CEO görevinden almaya kalktı, hatta aldı da…
Lakin birkaç gün sonra tüm dengeler değişti ve Altman şirkete bu kez çok daha güçlü bir şekilde geri döndü.
Üstelik bu ikili şirket yapısının kendini rahatsız edeceğini bildiği için kâr amacı gütmeyen yapının yönetim kuruluna sektörden ve kendine çok yakın isimleri getirdi ki ileride bir sorun çıkmasın.
İşte Elon Musk müthiş bir planla bu küçük şirkete 97,4 milyar dolarlık teklif yaptı.
Altman anında X hesabından cevap verdi ve “Ben 9,74 milyar dolar verip Twitter’ı -özellikle X demedi (EÖ)- alayım senden” diye Musk’la bir anlamda alay etti.
Musk ise onun bu gönderisine cevaben sadece “Dolandırıcı” yazdı.
Fakaaat…
Musk’ın bu teklifi ince hesaplanmış bir teklif.
Teklifin henüz OpenAI’a ulaşmadığı söyleniyor; siz bu yazıyı okuduğunuz esnada belki de ulaşmış olacak.
Ulaştığında Sam Altman’ın kâr amacı güden şirketini bu vakfın boyunduruğundan kurtarması daha zor bir hale gelecek.
Zira OpenAI Inc. (kâr amacı güden şirket) ve Altman, diğer yapıdan kurtulmak isterse vakıf niteliğindeki şirketin tüm mal varlığını piyasa değeri üzerinden satması gerekecek.
Musk’ın ekibinin yaptığı teklifle işte bu mal varlıklarının değeri bugün itibarıyla 97,4 milyar dolar!
Oysa dün 22 milyon dolardı!
Ve üstüne üstlük Altman bu yönde bir hamle yapmıştı. Yani vakfın her şeyini kâr amacı güden OpenAI Inc.’e geçirmek için bir başvuruda bulunulmuştu.
Şimdi eğer vakıf Musk’ın 97,4 milyar dolarlık teklifini değil de diğer şirketin teklifini kabul ederse niye daha düşük bir teklifi kabul ettiğini anlamlı gerekçelerle açıklamak zorunda.
Uzmanlar aksi bir durumda bu geçiş işleminin incelemeye girebileceğini söylüyor.
Son olarak, bu hamleyle SoftBank’ın yapacağı 40 milyar dolarlık yatırımın da gecikebileceği böylelikle Musk ve ekibinin zaman kazanacağı da dile getirilen iddialar arasında.
Çok acayip ama tam da Elon Musk’a yakışan bir plan değil mi?
/././
Mülkiye müfettişlerinin, Kartalkaya ön raporuna T24 ulaştı: Yetki Bolu İl Özel İdaresi’nde; 5 kez denetim yaptılar, yangın güvenliğine bakmadılar-Cengiz Anıl Bölükbaş-
Mülkiye müfettişlerinin, 78 kişinin yaşamını yitirdiği yangın faciasının yaşandığı Grand Kartal Oteli ile ilgili ön raporunda, tesisi denetleme yetkisinin Bolu İl Özel İdaresi’nde bulunduğu belirtildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ve Bolu Belediyesi’nin yetkileri ile ilgili tartışmaya girilmeyen raporda, tesise daha önce farklı tarihlerde üç kez ruhsat veren kurumun Bolu İl Özel İdaresi olduğu, itfaiye raporu ile Kültür ve Turizm Bakanlığı raporlarının da ruhsat dosyasının parçası niteliğini taşıdığı vurgulandı. Ruhsat tarihinden itibaren Bolu İl Özel İdaresi’nin 2011-2024 tarihleri arasında tesiste beş kez denetim yaptığının anlatıldığı raporda, buna rağmen yangın güvenlik önlemlerinin denetlenmediği, itfaiyenin yeniden inceleme yaparak rapor hazırlaması ve bu raporun denetim dosyasına konulması konusunda adım atılmadığı belirtildi. Raporda, denetime ilişkin eksikliklerin zamanında tespit edilmesi için gerekli kararları almadıkları ve asgari özeni göstermedikleri gerekçesiyle, Bolu İl Özel İdare Genel Sekreteri Sırrı Kösterili ile İl Özel İdare Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal‘ın hukuki sorumlulukları olduğu tespit edildi. Müfettişler, Kösterili ve Bal hakkında soruşturma izni verilmesi gerektiğini belirtti. Savcılık soruşturması kapsamında tutuklanan Kösterili ise ifadesinde sorumluluğun Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda olduğunu söyledi. Kösterili ile birlikte tutuklanan Bal ise yangın denetimi konusunda yetkili olmadıklarını vurguladı.(https://t24.com.tr/haber/mulkiye-mufettislerinin-kartalkaya-on-raporuna-t-24-ulasti-yetki-bolu-il-ozel-idaresi-nde-5-kez-denetim-yaptilar-yangin-guvenlik-onlemlerine-bakmadilar,1217982) ***
İmamoğlu'nun 7 yıl 4 aya kadar hapsi istenen iddianame kabul edildi: Duruşma 11 Nisan'da
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu'nun, katıldığı bir panelde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve ailesiyle ilgili kullandığı ifadeler nedeniyle hakkında hazırlanan iddianame kabul edildi. İmamoğlu'nun 7 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle yargılanmasına 11 Nisan'da başlanacak. İmamoğlu'nun "kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret", "tehdit" ve "terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek" suçlamalarından 2 yıl 8 aydan 7 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılmasının ve siyasi yasağının talep edildiği iddianame, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Mahkeme heyeti, ilk duruşmanın 11 Nisan'da yapılmasına karar verdi.(https://t24.com.tr/haber/ibb-baskani-imamoglu-nun-7-yil-4-aya-kadar-hapsi-istenen-iddianame-kabul-edildi-durusma-11-nisan-da,1217995)
***
Mimar Sinan Devlet Hastanesi’nde ihalede usulsüzlük ve istismar iddiası: Kadın çalışanın müdür yardımcısının cinsel saldırısına uğradığı öne sürüldü -Ceren Bala Teke-
Büyükçekmece Mimar Sinan Devlet Hastanesi'nde yapılan ihalelerde ve hizmet alımında usulsüzlük olduğu, kamunun zarara uğratıldığı iddiaları üzerine savcılık soruşturma başlattı. Aralarında dönemin başhekimleri, başhekim yardımcıları ve idari yöneticilerinin de olduğu 9 kişi hakkında 11 Aralık’ta İstanbul Valiliği tarafından soruşturma izni verildi. Öte yandan; soruşturmada adı geçen Mali ve İdari İşler Müdürü A.B.’nin kız çocuklarının fotoğraflarını çekerek sosyal medya hesabında yayınladığı, bilgisayarında depoladığı ve istismar ettiği iddiaları da soruşturma dosyasına girdi. Müdür yardımcısı M.D.’nin ise hastanede tedavi gören bir kadın çalışana cinsel saldırıda bulunduğu ve daha sonra “sen ilk değilsin” ifadelerini kullanarak mesaj attığı öne sürüldü.(https://t24.com.tr/haber/mimar-sinan-devlet-hastanesi-nde-ihalede-usulsuzluk-ve-istismar-iddiasi-kadin-calisanin-mudur-yardimcisinin-cinsel-saldirisina-ugradigi-one-suruldu,1218000) ***
Erdoğan'ın eski avukatının ayakkabısı olmayan çocuklarla cami açılışı yaptığı ortaya çıktı
***
(T-24)