Nurtopu gibi bir 19 Mart -Mine Söğüt-
Hadsiz ve kötü niyetli bir iktidarın demokrasinin zaaflarını kullanarak neler yapabileceğini yeterince deneyimlediysek, şimdi biraz da bu iktidara karşı neler yapılabileceğini deneyimlemek gerekiyor

İdare Hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday, İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etmesine ilişkin olarak, “Kararı İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu değil İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’nun alması gerekirdi. Ancak bu karar hangi organ tarafından alınırsa alınsın tamamen hukuk dışı bir karardır’’ dedi. Günday, ‘’O dönem İmamoğlu ile birlikte geçiş yapan kişiler yürürlükte olan yönetmelikteki kriterleri karşılamıştır. Yatay geçiş de diploma da artık kazanılmış bir haktır. Bu karar tamamen hukuk dışıdır’’ diye konuştu.
Kararı T24’e değerlendiren İdare Hukukçusu Prof. Dr. Metin Günday, şunları söyledi:
‘’Kararı İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’nun alması gerekirdi’’
‘’Öncelikle İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu’nun diplomayla ilgili karar alması gerekirdi. Ama fakültelerin bir tüzel kişiliği yok. Üniversite rektörlüğü fakültelerin üstünde. Dolayısıyla bir üst kurul olan üniversitenin yönetim kurulu böyle bir karar aldı.
Karar başından itibaren hukuka aykırı. İşletme Fakültesi’nin Yönetim Kurulu’nun ya da İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu’nun böyle bir karar almış olması fark etmez. Bu karar hangi organ tarafından alınırsa alınsın tamamen hukuk dışı bir karardır. Bu kararın hukukla izah edilecek bir tarafı yok. Bir ‘siyasi kumpas’ ya da ‘siyasi komplo’ denilebilir.
‘’İdari işlem yapıldığı tarihteki hukuk kuralına göre değerlendirilir’’
İmamoğlu 1990 yılında Girne Amerikan Üniversitesi’den İstanbul Üniversitesi’nin ilanının ardından başvuru yapmış. Belgelerini toplamış. Gerekli zaman diliminde İmamoğlu ile birlikte çok sayıda insan başvurusunu yapmış.
Hukukun en temel ilkesi şudur: Bir idari işlem hangi tarihte yapılmış ise o tarihte geçerli olan hukuk kurallarına göre değerlendirilir.
1990-1991 öğretim yılı için ilan verilmiş. O tarihte yürürlükte olan mevzuata göre 1982 yılında çıkmış yatay geçiş usul ve esaslarını belirleyen bir yönetmelik var.
‘’Yönetmelik belli; İmamoğlu birlikte geçiş yapan herkes kriterleri karşılamış’’
Buna göre, yatay geçiş için ne gibi koşulların arandığı belirlenmiş. Bu koşulların olup olmadığının hangi organın belirleyeceği de belirlenmiş. Öğrencilerin ayrıldığı kurum ile yatay geçiş yapacağı kurumun eş değer olması lazım. Bu eşdeğerliliği kim tespit edecek? Yatay geçiş yapılacak olan kurum belirleyecek. Eşdeğerlilik tespit edilmiş.
Öğrenci ayrıldığı kurumdaki bütün derslerden geçmiş olmalı. İmamoğlu bunu da yapmış.
Öğrenim gördüğü dönemde sınavlarda almış olduğu notların ortalaması asgari 60 olacak. Koşullar bunlardan ibaret. İmamoğlu ile birlikte geçiş yapan tüm kişiler bu kriterleri sağlamış.
‘’Yatay geçiş de diploma da kazanılmış haktır’’
Artık yatay geçiş işlemi tamamlanmıştır. Yatay geçiş artık o dönem geçiş yapan herkes için kazanılmış haktır.
Bundan sonra İmamoğlu İstanbul Üniversitesi’ndeki eğitimini tamamlamış, bütün sınavlara girerek başarı sağlamış ve mezun olmuş. Ardından bir diploma almış. Bu diploma da bir kazanılmış haktır. Ki İmamoğlu bir de bu diplomayla bir de yüksek lisans yapmış.
Aradan bu kadar süre geçtikten sonra diplomanın iptali usulsüzdür. ‘Yok hükmündedir’, ‘açık hata vardır’ gibi gerekçeler artık öne sürülemez. Bunu öne sürenlerin 35 yıldır akılları neredeydi.
‘’Üniversite yönetimi 5 yıl önce söylediği ‘hukuka uygundur’ görüşünün ardında duramıyor’’
2019 yerel seçimlerinde İmamoğlu İBB başkanı seçildikten sonra diplomasıyla ilgili böyle iddialarda bulunulup şikayette bulunulmuştu.
2020 yılında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü bir açıklama yapmıştı. Yatay geçişin ve diplomanın tamamen hukuk olduğunu kamuoyuna duyurmuştu.
Ardından İmamoğlu tekrar İBB Başkanı seçildi. CHP’nin cumhurbaşkanı aday adayı oldu. Şimdi bu iddia İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeniden gündeme getiriliyor. Şimdi üniversite yönetimi 5 yıl önce açıkladığı ‘hukuka uygun’ görüşünün ardında duramıyor. Aksini iddia ederek diplomayı iptal etme kararı alıyor. İşin bir vahim kısmı da bu.’’
Ne olmuştu?
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun lisans okurken KKTC'deki Girne Amerikan Üniversitesi'nden İstanbul Üniversitesi'ne yatay geçiş yapmasıyla ilgili 'usülsüzlük' iddiaları yeniden gündeme getirilirken, İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştı.
İmamoğlu, soruşturma kapsamında ifadesi alınmak üzere savcılığa davet edilmişti.
Başsavcılık, İmamoğlu hakkında, üniversite diplomasının sahte olduğu iddiasıyla "resmi belgede sahtecilik" suçundan açılan soruşturma kapsamında İstanbul Üniversitesine gönderdiği yazıda, İmamoğlu'nun diploması dayanak gösterilerek kurulacak iş ve işlemlerin hukuka aykırı olmaması adına gerekli işlemlerin bir an önce yapılmasını istemişti.
İmamoğlu'nun avukatları konuyla ilgili basın toplantısı yapmış, YÖK'ün raporda işaret ettiği "Girne Amerikan Üniversitesi'nin tanınmadığı" kararının detayları anlatılmıştı. Avukat Mehmet Pehlivan'ın anlattığına göre İmamoğlu, 1990 yılında yatay geçiş başvurusu yapmıştı. Pehlivan, YÖK'ün "Girne Amerikan Üniversitesi'ni tanımama kararını" 1991 yılında aldığını, ilerleyen yıllarda da yürürlüğe koyduğunu belirtmişti.
Pehlivan, "Biz olan hukukla değil, yaratılmak istenen algıyla mücadele ediyoruz. Yatay geçiş başvurusunun yapıldığı tarihte tanıma ve denklik işlemlerinin yasal mevzuatta bir karşılığı yok. YÖK'ün tanıma ve denklik işlemlerinin yasal bir dayanağa kavuşması ancak 14 Temmuz 1996 tarihli RG'de yayımlanan yönetmelikle olmuştur. YÖK'ün tanıma ve denklik kuralı, İmamoğlu'nun yatay geçiş müracaatından 6 yıl sonra getirilmiştir. 6 yıl sonra getirilen bir kuralı geriye yürütmeyi hukukla açıklamak mümkün değildir" açıklamasını yapmıştı.
Eski Danıştay Üyesi ve İdare hukuk Profesörü Ali Uzun da "İdare hukuku açısından 34 yıl önce yapılmış bir yatay geçişin ve sonrasındaki diplomanın şimdi geri alınabilmesi ve iptal edilebilmesi hukuken mümkün değil" demişti.
18 Mart'ta diplomadaki durumu görüşmek üzere toplanan İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, İmamoğlu'nun diplomasının iptal edildiğini duyurdu. İstanbul Üniversitesi, İmamoğlu'nun da aralarında bulunduğu 28 kişinin diplomalarının "yokluk" ve "açık hata" gerekçeleriyle geri alınmak suretiyle iptaline karar verdi.
İmamoğlu ilk açıklamasında, İstanbul Üniversitesi yönetiminin böyle bir kararı alma yetkisi olmadığını, kararı işletme fakültesinin alabileceğini ifade ederek, "Bu kararı alanların tarih ve adalet önünde hesap verecekleri günler yakındır" dedi.
İmamoğlu'nun avukatları ise İstanbul Üniversitesi Yönetimininin yetki gaspı yaptığını ifade ederek, "Bu karar yok hükmündedir. Üniversite Yönetim Kurulu bu kararı alamaz. Fakülte yönetimi alır. Kazanılmış hukuka uygun hakkın geri alınması mümkün değil. Usule uygunluk gereği işletme fakültesi yönetim kurulu karar alması gerekirdi" dedi.
(https://youtu.be/Kcc1kqoQ03k)
***
“Diploma” soruşturmasında ifadesi alınan Girne Amerikan Üniversitesi kurucusu Tozan: 'Şüpheli’ olarak ifade verdiğimi imza atarken öğrendim! -Cengiz Anıl Bölükbaş-
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlatılan 'diploma' soruşturması kapsamında “şüpheli” sıfatıyla ifade veren Girne Amerikan Üniversitesi kurucu ortağı Özalp Tozan, “Benim ‘şüpheli’ olarak ifade verdiğimden ifadeye imza atarken haberim oldu. Ben oraya ‘bilginize başvurulacak’ denilerek çağrıldım” dedi. İmamoğlu’nun tanımadığını ve İmamoğlu’na ilişkin evraklara o dönemki görevi gereği imza attığını dile getiren Tozan, “İyi iş yapan insanlar böyle sorgulanmamalı. Bu çok yanlış” diye konuştu.
“Özalp Tozan, o imzayı keyfe keder atmamıştır”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınan Tozan, konuyla ilgili olarak T24'e şunları söyledi:
“Ben şüpheli olarak ifade verdiğimden ifadeye imza atarken haberim oldu. Ben oraya ‘bilginize başvurulacak’ denilerek çağrıldım. Evrağı imzalayınca ‘şüpheli’ tanımını gördüm. Şaşırdım açıkçası. Çünkü bu tanım beni farklı bir konuma koyuyor. Bu yanlış bir şey. Ben üniversite kuruculuğu, üniversite yöneticiliği yapmış insanım. Kıbrıs ekonomisine katkı veren bir projeye katkı veren bir insanım. Burada yapılan şey belli yetkiler, belli pozisyonlar gereği yapılmıştır. O imzayı Özalp Tozan keyfe keder atmamıştır. O bir görevdi. Kayıt Kabul İşleri Direktörü olarak yapılan bir görev iken bir öğrenciye atılan bir imzadır. Orada atıla imza kişiye özel atılmış bir imza değildir. Kişinin öğrenciliğini, İngilizce eğitim aldığını tescil etmek amacıyla atılmış bir imzadır. Ben ‘Ekrem İmamoğlu’nun kağıdına imza atıyorum’ diye imza atmadım ki. Ben kişisel olarak İmamoğlu’nu tanımıyorum. Ben binlerce öğrenci gördüm. Ben öğrencilerimle ilişkilerimi saygı çerçevesinde, sınırlarımızı bilerek ilerlettim. Hiçbir öğrenciye kişiye özel bir davranışta bulunmadım.
Ben o dönemde yaşanan olayla ilgili ifademe başvuruluyor diye gittim. Öyle davet edildim. Benim gibi başka insanların da çağrıldığını düşünerek gittim. Girne Amerikan Üniversitesi’nin kurucusu dört kişi. Bu dört kişiden biri benim ve Ankara’da yaşıyorum diye beni aradılar. Siz diğer kişileri aradınız mı? Diğerleri de kurucu ortak. Diğerleri üniversitedeler halen. Ben 1992 yılında ayrıldım. Üniversitenin sahiplerini aradınız mı? Amerikalıların üniversiteden ayrılmasından sonra ben de ayrıldım.
“Gurur duymam gerekirken…”
Şüpheli olarak ifadem alındı sanki ben bir örgüt kurmuşum gibi. Görevli olarak imza atmış olmamın sorulması absürt bir soru değil mi? Niye görevlisin diye sorsalar absürt bir soru değil mi? İmza atmamın neresi yanlış? Birisi bana bunu izah edebilir mi? Yanlış olmayan bir mesele için niye ifadeye çağrılıyorum, biri anlatabilir mi? Birisi tanınmayan bir ülkede böyle bir üniversite kurdum diye beni tebrik ediyor mu? Ben baskı yaptım Kıbrıs’ta üniversite açmaları için. İnsanlar bugün bana bunları niye yaptınız diye soru soruyor. Ben elbette adıma bir büst beklemiyorum. Ama iyi iş yapan insanlar böyle sorgulanmamalı. Bu çok yanlış. Ben üniversite kuran biri olarak gurur duymam gerekirken hesap veren duruma sokuldum. Ben eğitim kurumu kurdum. Bugün adada binlerce insan eğitim gördü. Bunun faydasını hesaplayabilir misiniz?”
İfadesinde, üniversitenin kuruluşunu anlattı
Tozan soruşturma kapsamında dün ifade vermişti. Tozan, savcılık ifadesinde de şunları söyledi:
"1986 yılında Serhat Akpınar ile beraber şu anki adıyla Girne Amerikan Üniversitesi’ni resmi anlamda kurduk. Kıbrıs’a üniversite kurmamızın amacı adanın ekonomisine destek olmaktı. Üniversitenin kuruluşunda devlet desteği de oldu. Özel Üniversite Yasası, bizim arzumuzla ve Sayın Rauf Denktaş’ın desteğiyle 1986 yılında çıkmıştır. 1986 yılında University College of Northern Cyprus (UCNC) ünvanını kullanarak, Southeastern Üniversitesi (Washington, ABD Kampüsü)’nin afiliye kampüsü olarak anlaşmamızı yaptık. Bizim çalıştığımız dönemlerde üniversitenin Türkiye tarafından tanınması ile alakalı hiçbir talebimiz olmadı. Zaten uluslararası anlamda tanınan bir üniversiteydi. Öğrencilerimizin tanınması yeterliydi bizim için. Girne Amerikan Üniversitesi, Amerika’daki üniversitenin şemsiyesi altında afiliye olarak kuruldu. Benim görev aldığım dönemde Girne Amerikan Üniversitesi’nin bizzat kendi bastığı bir mezuniyet diploması söz konusu değildir. İlk mezunlarımızın diploması, Amerika’dan gelen Southeastern Üniversitesi rektörünün verdiği diplomadır.
Benim yöneticilik yaptığım 1986 - 1992 yılları arasında üniversiteye kayıt olan herkes bilir ki bu üniversitenin Türkiye’de denkliği yoktur. Girne Amerikan Üniversitesi’nin dönemlerde kesinlikle denkliği yoktur. Bunun altını çizerek söylüyorum. Bizim denkliğimiz Amerika’daki Üniversitenin denkliğinden geliyor. O zamanlarda üniversite tanıtımlarında da söyledim. Ben kayıt kabul işleri direktörü olarak öğrencilerime hiç birine yalan yanlış bilgi vermedim. Girne Amerikan Üniversitesi diploma vermeyeceğim anlamı anlaşıldı olduğu üniversite üzerinden diploma verdirileceğini söyledim. Konuşmalarım ve üniversite tanıtımlarımın genel bu şekildeydi. O dönemlerde Girne Amerikan Üniversitesi’ne kayıt olan öğrencilerin hepsi Türkiye’de denkliği olmadığını bilir ancak Amerika’da ki bağlı olduğu üniversitenin denkliği üzerinden fayda sağladığını bilirler. Girne Amerikan Üniversitesi’nin Türkiye’de denkliği yoktur. Denkliği dolaylıdır. Amerika üzerinden vardır."
"Kendisini tanımıyorum, neden böyle bir şey yazdı bilmiyorum"
Tozan ifadesinin devamında, şunları kaydetti:
"Ekrem İmamoğlu'nun, beni 'hakkında bilgi alınacak kişiler' listesine yazma sebebinin, İngilizce hazırlık okulundan öğrencileri benim kurmamdan kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Kendisini şahsen tanımıyorum. Neden böyle bir şey yazdı bilmiyorum. İstanbul Üniversitesi beni bu konu hakkında aramadı. Haberdar edilmedim. Girne Amerikan Üniversitesi bir Vakıf Üniversitesi değil özel şirket üniversitesidir. Ama bir özel ve uzaktan olmayan üniversiteler arası geçiş kurumsal olarak olması mümkün değildir. Bu yasal bir şeydir. Yani özel bir üniversiteden devlet üniversitesine geçiş yapmak yasal değildir. Diğer geçiş ise programlar arasından geçiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki bir üniversiteden devlet üniversitesine geçiş yapılabilir ama ben tanımlamıyorum. Ben İstanbul Üniversitesi’ne geçiş yapan kimseyi tanımıyorum ve hatırlamıyorum. Üniversitenin 5 bin ile 10 bin arası öğrencisi vardı. Zaten Girne Amerikan Üniversitesi o dönemlerde çok küçüktü 80 - 100 tane öğrencisi vardı. Bu kapsamda Türkiye’deki üniversitelerin bir çoğu geçiş yapılamayacağını biliyordur. Benim bu konuyla alakalı bilgim bu kadardır. Ben kimseye hayatım boyunca bu konuda referans olmadım. Benim tek amacım Kıbrıs’a ekonomik anlamda katma değer sağlamaktır."
***
“Aba Ama”, eğitim ve otomotiv -Ercan Uygur-
ABD ve AB, Çin’den yaptıkları elektrikli araçlar ithalatına ek gümrük vergileri getiriyorlar. Çünkü kendileri rekabet edemiyor. Türkiye’de iktidar bunu anlamadı veya anladı ama iktidarını sürdürmek için teknolojiden ve rekabetten vazgeçiyor
