Zeytine karşı kan davası! -Özer Akdemir / Evrensel-

AKP’nin hedefinde bir kez daha zeytinlikler var. Binlerce yıl süren yaşam süresi nedeniyle Anadolu’da “ölmez ağaç” olarak bilinen zeytinleri koruyan ve kamuoyunda Zeytincilik Yasası olarak bilinen Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’u aşmak için iktidar olduğu günden bu yana 9 kez girişimde bulunan AKP, halkın ve Meclisteki muhalefetin sert tepkisi sonrası bu yasa ve yönetmelik tekliflerini geri çekmek zorunda kalmıştı. AKP 10. kez zeytinliklerin “madencilik ve enerji üretimi” gerekçesi ile yok edilmesine dönük yasa teklifini Meclise sundu. Teklifte yer alan kroki ve tablolarda Akbelen Ormanı’nın çevresindeki İkizköylülerin yıllardır korumaya çalıştığı zeytinlik alanlar da yer alıyor.

Teklifin gerekçeleri her şeyi anlatıyor

AKP Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu,  Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve Denizli Millitvekili Şahin Tin imzası ile 13.06.2025 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan yasa değişikliği teklifi birçok AKP’li milletvekili tarafından da imzalandı.

Kanun teklifinin gerekçelerinin sıralandığı bölümde yer alan “Madencilik faaliyetlerinin daha etkin ve verimli şekilde yapılması, maden arama ve işletme faaliyetlerine yönelik izin süreçlerinin öngörülebilirliğinin artırılması ve izin sürelerinin daha makul hale getirilmesi, yatırımcıların kazanılmış haklarının korunması” cümleleri aslında kanunun yine maden ve enerji şirketlerinin bastırması ile çıkarılmak istendiğini gösteriyor.

Zeytinlikler doğrudan hedefte

Kanun teklifinin geçici 45. maddesi ise doğrudan Zeytinlikleri hedef alıyor:

“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsat sahibi veya rödövansçı olan gerçek veya tüzel kişiler tarafından ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı veya fiili olarak üzerinde zeytinlik bulunan bu kanuna ekli harita ve koordinat listesi sınırları içinde alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda, madencilik faaliyeti yürütülecek kısımdaki zeytin ağaçlarının maden sahalarının bulunduğu ilçe ve il sınırlarına öncelik vermek suretiyle taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak bakanlıkça izin verilebilir.”

Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel

Benzer bir teklif 2022 yılında geri çektirilmişti

2022 yılında da benzer bir yönetmelik değişikliği ile Zeytincilik Yasası’nı baypas etmeye çalışan AKP hükümeti o dönemde yükselen tepkiler sonrası yasayı geri çekmişti. Yönetmelik değişikliği teklifi tam da Akbelen Ormanı’nın altındaki kömüre ulaşmak için kesilmesine karşı verilen mücadele sürecinde, ormanda bilirkişi keşfinin yapıldığı gün Meclise sunulmuştu. Bu nedenle Akbelen’e özel bir madde olarak algılanan yasal değişiklik önergesine karşı ciddi bir muhalefet örgütlenmiş, tasarı geri çekilmişti.

‘Maden lobileri Zeytin Yasası’na kan davası güdüyor’

Ulusal Zeytin ve Zeytin Yağı Konseyi (UZZK) de son yasa teklifi ile ilgili yaptığı açıklamada “25 yıldır zeytinleri ve Zeytincilik Kanunu’nu korumak için adı farklı ama özü aynı olan zeytinlik alanlarda madenciliğe izin veren yasa, yönetmelik değişiklikleri için her bir iki yılda bir tekrarlanan girişimlerin hep karşısında durmak zorunda kaldık” denildi. 2022 yılında TBMM’de reddedilen yasa değişikliği teklifinin “ısıtılarak”  13/6/2025 tarihinde yine Meclise getirildiğine dikkat çeken UZZK Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Tan; “Anlaşılan madenci lobiler bu inatlarından ve adeta kan davasına dönüşen bu istemlerinden asla vazgeçmeyecekler! Bizler de bir kez daha ve daha güçlü bir sesle haykırıyoruz ki; “Milyonlarca zeytin üreticisinin ve kutsal zeytin ağaçlarının gazabına uğramadan öncekiler gibi elinizi kutsalımızdan derhal çekin” dedi.

Nejla Işık: Yine ısmarlama bir yasa teklifi

Son yasa teklifinin canlarını sıksa da kendilerini mücadele kararlılıklarından yıldıramayacağını söyleyen Akbelen Ormanı’nın korunması mücadelesinin önde gelen kadınlarından, son seçimlerde muhtar seçilen İkizköy Muhtarı Nejla Işık gazetemize konuştu. Işık şunları söyledi; “Altı yıldır burada, bu madenlere ve termik santrallere karşı bir mücadele başlattık. Köyümüzü, toprağımızı, havamızı, suyumuzu, canımızı ortaya koyarak ata mirasımızı zeytin ağaçlarımızı 6 yıldır koruyoruz. Zeytin Kanunu’nu uygula diyerekten burada şirketi durdurmaya çalışıyoruz ama aç gözlü şirketler durmuyor! 2022 yılında tam bizim Akbelen keşfinin olduğu gün yeni maden yönetmeliği çıkarılmıştı. Tam da Akbelen’deki zeytinlikleri hedef alıyorlardı. Burada da öyle. Ismarlama bir yasa teklifi var karşımızda yine. Hedefte yine bizim zeytinliklerimiz var. Ancak onlar nasıl pes etmiyorsa, biz de pes etmiyoruz. Canımız pahasına zeytin ağaçlarımızı yine koruyacağız. O yasanın geri çekilmesi için yine elimizden geleni yapacağız.”

Fotoğraf: Pınar Çetinkaya/Evrensel

‘Hedefte sadece zeytinler yok’

Bu yasa değişikliği ile hedefe konulan zeytinlerin sadece İkizköylülerin zeytinleri olmadığını belirten Işık, “Zeytinlikleri aşınca köyü kaldırmayı planlıyorlar. Sadece İkizköyü değil daha onlarca ormanı, merayı, tarım arazisini talan etmek istiyorlar. O yüzden burada yok edilmek istenen sadece zeytin ağaçlarımız değil. Her zaman bahsettiğimiz gibi yaşamımız yok edilmeye çalışılıyor, yaşam alanlarımız yok edilmeye çalışılıyor” diye konuştu.

‘Tarımı, köylüyü bitirerek enerji üretimi şart mı?​’

Bu saldırı karşısında birlik olmaktan, ortak mücadeleden ve mücadeleyi büyütmekten başka çıkar bir yol olmadığını söyleyen Işık şunları söyledi, “AKP’li milletvekilleri bir tane zeytin ağacının biz köylüler için ne anlama geldiğini biliyorlar mı ki de enerji için, elektrik için, maden için kömür için inat edip duruyorlar? Niçin bizi görmüyorlar bu başımızdakiler, bu karar vericiler? Enerji bu kadar şart mı? Şartsa bu şekilde mi yapmak lazım? Zeytinleri talan ederek mi, toprağı öldürerek mi, tarımı, gıdayı, köylüyü bitirerek mi yapmak lazım?​”

‘Herkesi birlikte mücadeleye çağırıyoruz’

Zeytinden karnını doyuran, zeytinle geçinen partili partisiz herkesi mücadeleye çağıran Işık, “Biz mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz, daha da büyüteceğiz. Gerekirse yine yollara düşeceğiz. Belli ki önümüzde çetin günler bizi bekliyor. Zeytini koruma mücadelesi daha da yükselecek. Herkesi, özellikle Milas’ı, Yatağan’ı Avrupa Birliği coğrafi işaret almış Milas zeytinyağını, Milas zeytinini korumaya davet ediyoruz” diye konuştu. Şirketin köylülerin birliğini bozmaya çalıştığını, yıldırma çabalarının sürdüğünü aktaran Işık, “Zaten şirket bunu Akbelen’i kesmeden önce de söylüyordu, kestikten sonra da söylüyor. Zeytinlikleri hedef alıyordu, Zeytin Yasası’nı değiştireceğiz diyorlardı” diye konuştu

‘AKP’li vekillere sesleniyorum; elinizi vicdanınıza koyun!’

Yasa teklifine imza atan AKP’li vekillere de seslenen Işık, “Elinizi vicdanınıza koyup öyle hareket edin. Burada yapılan bir yanlışlık var. Lütfen bizleri de düşünün. Cepleri dolu bu şirketleri değil artık köylüleri, mağdur edilenleri düşünün!” dedi.

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Talan yasasının özeti

Yasa değişikliği ile ilgili bir açıklama yapan Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği gerekçeleri ile birlikte madde madde ele aldığı teklifle ilgili şu özeti paylaştı;

  • ÇED ve ruhsat süreçleri kısaltılacak, ÇED sürecinde diğer izinler alınabilecek,
  • Maden alanlarına denk gelen ormanlar MAPEG’e ücretsiz devredilecek,
  • Kurumlardan görüş alma süreçleri MAPEG tarafından yürütülecek,
  • Stratejik ve kritik madenlerde acele kamulaştırma yapılacak,
  • Bir alanda farklı madenlerin olması durumunda daha önce tek ruhsat verilirken şimdi farklı ruhsatlar düzenlenecek,
  • Muğla yöresindeki termik santrallere kömür sağlamak için zeytinlikler madenciliğe açılacak,
  • Enerji yatırımlarında orman tahsis izinleri kolaylaştırılacak,
  • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı enerji ve maden yatırımları için  imar planı yapabilecek, inşaat ruhsatı düzenleyebilecek,
  • Kamulaştırma kararları “tapu” sayılacak.
  • EPDK’ye acele kamulaştırma yetkisi verilecek.
  • Yapı ruhsatı almadan işletmeye geçmiş olan enerji yatırımlarından bu belgeler istenmeyecek, üretim devam edecek.
  • Kanun teklifi ekinde yer alan  iki adet kroki ve koordinat tablosunda yer alan zeytinlikler kamulaştırılacak ve kömür madenciliği yararına açılacaktır. Tabloda N19 ve N20 No’lu pafta No’ları yer almaktadır. Koordinatlar Muğla, Yatağan, Kemerköy civarına, büyük ihtimalle Akbelen civarındaki parsellere denk gelmektedir.

Zeytin Yasası’nı delme girişimleri:

AKP henüz iktidarının birinci yılında, Zeytincilik Yasası’nı değiştirmek için ilk çalışmayı gündeme getirdi. Bu tarihte maden mevzuatı ile ilgili yapılan görüşmelerde taş, kum, çakıl ve kireç ocakları gibi maden arama ve çıkarma faaliyetlerine zeytinlik alanlarının da dahil edilmesi istendi. Tepkiler sonrası geri çekildi. Daha sonra sırasıyla 17 Ocak 2006’da, 15 Temmuz 2008’de, 3 Temmuz 2009’da, 21 Nisan 2010’da, 20 Şubat 2013’te, 16 Haziran 2014’te, 17 Mayıs 2017’de ve 1 Mart 2022’de Zeytin Yasası’nı aşma girişimi olarak nitelendirilen yasal düzenlemeler gündeme getirildi. 16 Haziran 2025 tarihli yasa değişikliği teklifi bu alanda TBMM’ye getirilen 10. teklif.

Özer Akdemir / Evrensel

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yazlık tarzı tartışma konusu oldu -T24-

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Marmaris'teki programında giydiği kahverengi takım elbisesiyle gündem oldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 Haziran'da cuma namazını yazlık sarayının bulunduğu Marmaris'te kıldı. Genellikle koyu renkli takım elbiseler tercih eden Erdoğan, bu kez kare kabartmaları olan açık kahverengi bir ceket, koyu kahverengi bir pantolon ve koyu kahverengi bir ayakkabı tercih etti. Erdoğan'ın 'yazlık tarzı' sosyal medyada tartışıldı. Genellikle seçim döneminde giydiği ve seçim galibiyetiyle özdeşleştirilen kareli ceketlerine atıfta bulunularak, "Erdoğan 'winner ceketini' çıkarmış" yorumları yapıldı. 

Milletvekillerinden de yorumlar geldi 

CHP İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Erdoğan'ın tarzını "Giyim konusunda kendimi çok zevksiz bulurum. Abi o nasıl tarz? Sen benden de zevksiz çıktın. Sarı ceket, bol pantolon, Kırmızı ayakkabı. Allah aşkına hiç mi aynaya bakmadın?" sözleriyle eleştirdi. 

Ayakkabısının fiyatı tartışma konusu oldu 

İyi Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Erdoğan'ın ayakkabısının 300 bin lira olduğunu iddia etti. 

Çömez, "Stefano Ricci, İtalyan. Timsah derisi. Kahverengi. Tam 300 bin TL. 20 emekli bir araya gelse, bir çift ayakkabısını ancak alabiliyor bir aylık emekli maaşları ile. Kestane balı, manda yoğurdu, Medine hurması ve yulaf ezmesine ise paraları kalmıyor!" diye yazdı. 

Erdoğan'ın ayakkabısının lüks İtalyan markasına ait olduğu iddiaları üzerine sosyal medyada yerli bir ayakkabı markasının 1435 lira olan benzer ayakkabısı paylaşıldı ve ayakkabının bu markaya ait olduğu öne sürüldü. 

DMM: Ayakkabı yerli üretim 

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) de "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın giydiği ayakkabının yabancı bir markanın ürünü ve fiyatının 5 bin 550 Euro olduğu yönündeki iddiaları yalanlarken, yerli üretim olduğunu açıkladı.

"Erdoğan aynı taktikle ilerliyor" 

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan da bugünkü köşesinde Erdoğan'ın tartışılan takımına şu sözlerle yer verdi:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmaris’te kahverengi tonlu bir takım elbiseyle görüntülendi. Erdoğan’ın meşhur ekose 'kazanan / kazandıran' bir ceketi vardı. O ceketin tantanası çok yapıldı. Elitler yadırgadı, ahali benimsedi ve o ceket, 'kazandıran ceket' olarak şan yaptı.

Erdoğan, aynı taktikle ilerliyor. Yine elitlerin, küçük ve büyük burjuvaların, 'şehirliler kahverengi giymez' diye ahkam kesenlerin inadına... Bu sefer de kahverengi giymiş.

Erdoğan’ın 'kazandıran ceketi'ni taklit eden çok siyasetçi çıkmıştı. Bakalım kahverengi tonlu takım elbiseyi ilk hangi siyasetçinin üzerinde göreceğiz." 

Yapay zekâya da soruldu 

Erdoğan'ın tercihi, X'in yapay zekâ uygulaması Grok'a da soruldu. Grok, şu yorumu yaptı: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te giydiği hardal sarısı ceket, kahverengi pantolon ve kırmızı ayakkabı muhtemelen tatil ortamına uygun, rahat ve şık bir seçimdir. Renklerin sembolik bir anlam taşıdığına dair resmi bir açıklama veya kanıt bulunmuyor. Sarı, neşe ve iyimserlik ifade edebilir, ancak bu kişisel bir stil tercihi gibi görünüyor. Ayakkabıların timsah derisi olduğu ve 5.500 Euro olduğu iddiası tartışmalı; bazıları fiyatın 50-60 dolar olduğunu ve timsah derisi olmadığını söylüyor. Sosyal medya abartısı anlamı büyütmüş olabilir, ancak kanıtlar daha çok moda odaklı bir seçim olduğunu gösteriyor." 
T-24

Rüya mı kâbus mu? + İsrail’in doğrudan ve dolaylı müttefikleri -Cumhuriyet

 

Rüya mı kâbus mu?-Ergin Yıldızoğlu-

Netanyahu’nun 30 yıllık rüyası nihayet gerçekleşti. İsrail, İran’ın nükleer programının “geri dönülmez” bir noktaya geldiğini iddia ederek nükleer ve askeri altyapısını hedef aldı. Saldırılarda, İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, iki nükleer bilimci, 300’e yakın sivil öldürüldü. Saldırıların istihbarata ilişkin bir boyutu da vardı: Haaretz, Mossad’ın İran içinde bir süredir gizli olarak konuşlandırdığı insansız hava araçlarını (İHA) devreye sokarak İran’ın savunma sistemlerini felç ettiğini yazıyor. İran Ticaret Odası’ndan Hamid Hosseini, The New York Times’a verdiği demeçte, “saldırıların özellikle de üst düzey komutanların, nükleer bilimadamlarının öldürülmesinin liderliği gafil avladığını” söylemiş.

Saldırılarının amacı üzerine genelde iki yorum var. Birincisi: ABD’nin önceden haberi vardı; saldırıyı önlememiş olması, onay verdiği, İran’ı daha zayıf bir el ile masaya oturmaya zorlamayı hesapladığını düşündürüyor. İkincisi Netanyahu, Trump’ın İran’la nükleer müzakereleri sürecini sabote etti. Bence ikincisi daha gerçekçi. Çünkü Netanyahu’nun ABD’yi İran’la bir savaşın içine çekme planına uygun.

İran’ın seçenekleri İran füze ve insansız hava araçlarıyla misilleme başlattı. İsrail’in hava savunma sistemleri güçlü ama kusursuz değil. İran’ın, geçmişte, saldırıları sınırlı tuttuğu iddia ediliyordu. Bu kez farklı. İran’ın kendini sınırlama lüksü yok. Tel Aviv, Hayfa, Kudüs’ü vurmayı başardığına bakarak bu kez, saldırılarının (kimi yorumlara göre Rusya’dan aldığı askeri teknolojik desteğin katkısıyla) daha etkili olduğu söylenebilir.

İkincisi: İran siber savaş alanında son yıllarda önemli adımlar atmış. 2023’te İsrail hastanelerine yönelik etkili siber saldırılar gerçekleşmiş. Buna karşılık İsrail, İran’da yüzlerce benzin istasyonunu devre dışı bırakmış. Siber savaşta kimin neye sahip olduğunu bilmek çok zor. Ancak genel kanı, İsrail’in bu alanda üstün olduğu yönünde.

Üçüncüsü: Foreign Affaires dergisinde çıkan bir yoruma göre en tehlikeli seçenek, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’ndan (NPT) çekilmesi. İran, bomba yapabilecek düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip. Saldırılar bu stokların tamamını yok etmemiş olabilir. Uluslararası denetçiler ülkeden çıkarılırsa, İran’ın yeni gizli tesisler kurması da kolaylaşır. Kısacası, İsrail saldırıları İran’ın nükleer programını kısa vadede yavaşlatsa bile, uzun vadede tam tersine hızlandırabilir. Yazar, örnek olarak 1981’de Irak’ın Osirak reaktörünün bombalamasını veriyor: Irak rejimi nükleer programına daha fazla kaynak ayırmaya başlamış. Bugün İran’ın teknolojik olanakları Irak’ın 1990’lardaki düzeyinin çok üstünde. NPT anlaşmasından çıkarsa çok daha hızlı ilerleyebilir. Bu da bölgede bir nükleer silahlanma yarışı başlatır.

İsrail-İran savaşı çok tehlikeli jeopolitik sonuçlar yaratabilir. İran, Hürmüz Boğazı’nı kapatarak petrol sevkiyatını sabote etmeye karar verirse yalnızca Ortadoğu’yu değil tüm dünya ekonomisini sarsar. Petrol fiyatlarının birkaç gün içinde fırlaması bir küresel resesyonu tetikler. Dahası, İran’ın bu tür adımları ABD’yi, İngiltere, Fransa ve Suudi rejimini petrol sevkıyatını korumak için İran’a müdahaleye zorlayabilir. Bu durumda bir bölgesel savaştan kaçınılamaz İran rejimi, bu sarsıntılarda yıkılırsa son derecede büyük bir bölgesel kaos oluşabilir.

Gelişmelerin, ABD boyutu da önemli. Bir yaklaşıma göre Trump, seçim sürecine giren bir lider olarak yeni bir savaşla Ortadoğu bataklığına sürüklenmek istemez. Ancak İran ABD üslerine saldırırsa, Trump’ın seçeneği kalmıyor. Ben, Los Angeles olayları arkasındaki mantığa, MAGA tabanının İran’la savaş konusunda bölünmeye başlamasına bakarken faşist liderlerin, savaşları, iktidar inşa etmek için kullandıklarını anımsıyorum.

Netanyahu’nun İran saplantısı hem kısa dönemde hem de uzun dönemde, İsrail’i büyük bir belirsizliğin içine attı. İran’ın tepkileri, nükleer yayılmanın, enerji güvenliğinin ve dünya ekonomisinin geleceğini etkiliyor. Mossad’ın İran içinde derinlemesine örgütlenebilmesi, yeni bir istihbarat çağının başladığını gösteriyor.

Gazze soykırımıyla kurcalamaya başladığı “Pandora’nın Kutusu”nu nihayet açan Netanyahu’nun rüyası, İsrail ve tüm bölge halkı için kâbus olmaya başlıyor.

                                                                        /././

İsrail’in doğrudan ve dolaylı müttefikleri -Mehmet Ali Güller-

Gazete ve televizyonlardaki “İsrail İran’ı rezil etti”, “İran kâğıttan kaplanmış” türünde yorumları gördükçe Yalçın Küçük’ü anımsıyorum. Hep şöyle derdi: “Türkiye’deki İsrail, İsrail’deki İsrail’den daha güçlüdür.” 

Kuşkusuz çok abartılı bir değerlendirme ama kısmi bir doğruluğu var ne yazık ki. Üstelik Türkiye’deki İsrailcilik tek bir kesime değil, birçok kesime nüfuz etmiş durumda. Örneğin mezhepçi dincisi, “İsrail ‘Şii İran’ı’ rezil ediyor” diye, seküler Batıcısı da “İsrail ‘kadın düşmanı İran’a’ dersini veriyor” diye keyifli. (Elbette Türkiye’deki İsrailciliği, Türkiye’deki Amerikancılıktan ayıramayız son tahlilde.) 

Atlantik’in İran’a karşı üç hatlı savunması 

ATLANTİK’İN İRAN’A KARŞI ÜÇ HATLI SAVUNMASI

Oysa gerçek şu: İran kâğıttan kaplan değil ve Batı’nın 40 yıllık baskısına ve ambargosuna karşı, her türlü açık ve örtülü saldırıya insanıyla, silahıyla gayet başarılı bir şekilde direniyor

İran’ın başarısını ortaya koyan askeri bilgi olarak belirteyim. İran, saldırgan İsrail’e yanıt hakkı olarak füze fırlattığında İsrail ve müttefikleri o füzeyi tam üç hat üzerinden durdurmaya çalışıyor: 

1. hat: İran füzeleri ateşlendiğinde onları engellemek üzere önce a) Irak’taki ABD füze savunma sistemleri ve savaş uçakları, b) Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Fransız savaş uçakları ve c) Bölgede bulunan ABD-USS Carl Vinson uçak gemisi ve ona eşlik eden füze imha gemileri harekete geçiyor. 

2. hat: İran füzeleri ilk hattı aştığında, bu kez onları engellemek üzere a) Doğu Akdeniz’deki ABD savaş gemileri, b) Ürdün’deki ABD savaş uçakları ve füze savunma sistemleri, c) Ürdün Hava Kuvvetleri ve d) Kıbrıs üslerindeki İngiliz savaş uçakları harekete geçiyor. 

3. hat: İran füzeleri ikinci hattı da aştığında bu kez onları engellemek üzere a) 2000 km menzilli İsrail Arrow 3’ler devreye giriyor, b) ardından 1500 km’den başlayıp 500 km’ye kadar Arrow 2’ler İran füzesini engellemeye çalışıyor, c) düşüremezse 300 km’den başlayıp 40 km’ye kadar Davut Sapanı savunma sistemi devreye giriyor ve orası da aşılırsa d) 70 km’den 4 km’ye kadar olan mesafede Demir Kubbe İran füzesini yakalamaya çalışıyor. 

İSRAİL KÜRECİK’TEN NASIL YARARLANIYOR?

Görüldüğü üzere İsrail Demir Kubbe’sini aşarak Tel Aviv’i vurabilen İran füzeleri, sadece İsrail savunmasını değil, ABD, İngiliz, Fransız ve Ürdün savunmasını delerek hedefine ulaşıyor aslında. İsrail’in İran’a kadar ulaşmasında ise tersine bu ülkeler kolaylaştırıcı rol oynuyor. 

Tüm bunları görmeden “İran kâğıttan kaplanmış” demek, sadece gerçeği ıskalamak değil, ötesinde koyu bir Atlantik propagandasına aldanmaktır. 

Öte yandan İsrail’in İran karşısındaki müttefiklerinin ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün’le sınırlı olmadığını da hesaba katalım. Zira ABD ve NATO müttefikleri de dolaylı bir şekilde İsrail’in yanında yer almış oluyorlar: 

Örneğin ABD üsleri bulunan Körfez ülkeleri de dolaylı olarak İsrail’in yanında saf tutmuş oluyorlar. 

Örneğin Şara’nın Suriyesi... İsrail uçakları Suriye hava sahasında yakıt ikmali yaptılar, Esad zamanında bu mümkün değildi. Ve soralım: Acaba hangi üsten kalkan tanker uçaklar yakıt ikmali yaptı İsrail uçaklarına? 

Örneğin her ne kadar Ankara “Kürecik radarındaki veriler sadece NATO müttefikleriyle paylaşılır” diyerek yalanlasa da Kürecik’ten İsrail’e istihbarat akışı sağlanmaktadır. 23 Nisan 2024’te, bu köşede “İsrail Kürecik’ten nasıl yararlandı?” başlığı altında anlatmıştım: “Kürecik radarı, ABD tarafından kurulup NATO üssüne dönüştürüldü. Üsteki AN/TPY-2 radarı ABD ordusuna ait. Dolayısıyla bölgedeki üslerini İsrail’e kullandıran, İsrail’e silah veren ABD, elbette AB/TPY2’deki istihbarat bilgilerini de İsrail’e veriyor!” 

Kaldı ki ABD’nin Akdeniz’deki savaş gemilerine de istihbarat/ veri akışı Kürecik’ten sağlanıyor ve ABD o bilgileri İsrail’le paylaşıyor. 

NATO İRTİBATI

Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin “Kürecik radarındaki veriler sadece NATO müttefikleriyle paylaşılır” açıklaması, aslında bir dezenformasyondur. Çünkü İsrail ve Ürdün, NATO’yla da irtibatlıdır. 

İsrail’in İran’a saldırdığı 12 Haziran gecesinden saatler önce, NATO ile Ürdün, Amman’da “NATO’nun diplomatik irtibat bürosunun açılması” için imza attılar. Ve o Ürdün, İsrail uçakları İran’a saldırırken değil ama İran İsrail’e yanıt hakkını kullanırken “hava sahasını kapatmaya” geçti; Ürdün Hava Kuvvetleri birkaç İran füzesi ve İHA’sı düşürdü. 

İsrail’in NATO irtibatını da anımsayalım: İsrail, 2016’da, Ankara’nın onayıyla NATO merkezinde daimi ofis sahibi olmuştu! 

Özetle tüm bu müttefik ağına rağmen 2 bin km’den Tel Aviv’i vurabilen İran, iddia edildiği gibi kâğıttan kaplan değildir, tersine 40 yıllık Batı ambargosuna rağmen ulusal silahlanma başarısı sağlayabilen örnek durumundaki bir ülkedir.

                                                             /././

Cumhuriyet

BİRGÜN "Gündem" -15 Haziran 2025 -

İran'da üst düzey üç nükleer bilimci daha İsrail saldırısında öldürüldü -Birgün-

İran'da devlet medyası, İsrail saldırılarında üç üst düzey nükleer bilimcinin daha öldürüldüğünü teyit etti ve kimliklerini açıkladı. Böylece İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırılarında öldürülen üst düzey İranlı nükleer bilimci sayısı 9'a yükseldi.İran'ın yarı resmi Tasnim haber ajansı, bugün üst düzey üç nükleer bilimcinin daha İsrail saldırısında öldürüldüğünü duyurdu. Tasnim, bilim adamlarının Ali Bakaei Karimi, Mansour Asgari ve Saeid Borji olarak tanımlandığını söyledi.(https://www.birgun.net/haber/iran-da-ust-duzey-uc-nukleer-bilimci-daha-israil-saldirisinda-olduruldu-630778)

                                                           ***

‘Parası neyse vereyim’ dedi -İsmail Arı/Birgün-

Bir gencin ölümüne ve üç kişinin yaralanmasına neden olduğu için 4 yıl 2 ay hapis cezası alan Kınık’ın kızı Zehra Kınık, mahkemeye dilekçe vererek, “Teminat ödeme karşılığı yurtdışı çıkış yasağının kaldırılmasını” istedi.(https://www.birgun.net/haber/parasi-neyse-vereyim-dedi-630907)

                                                             ***

Öne Çıkan Yayın

halkTV "Köşebaşı" -23 Kasım 2025-

 İddianamedeki ‘sır’ avukat: Baskı kurdu tehditle ifademi organize etti -Bahadır Özgür-  İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı İB...