Türkiye'nin süt devinde bakteri skandalı -Sözcü-
Konya Şeker’in dev gıda markası Torku'ya ait Panagro tesisinde 100 tonun üzerinde süt tozuna bakteri bulaştı. Sağlığa zararlı süt tozlarının imha edileceği öğrenilirken, yaşanan gıda skandalının arkasında liyakatsiz atama olduğu iddia edildi.
Son günlerde Soma Termik Santrali'nde üretimin durdurulması ile gündem olan Konya Şeker'de ciddi bir skandal daha patlak verdi. Konya Şeker'in amiral markası Torku'nun Konya'da bulunan Panagro üretim tesisinde, hatalı planlama nedeniyle 100 tonun üzerinde süt tozuna bakteri bulaştı. İnsan sağlığına zarar verecek hale gelen besinlerin imha edileceği öğrenilirken, yaşanan skandalın arkasında ise liyakatsiz atama olduğu öne sürüldü. (ZARAR 30 MİLYON LİRAYI AŞTI) Tarımdan Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadettin İnan'ın haberine göre, 100 tonun üzerindeki süt tozunun çöpe gitmesiyle birlikte kurumun zararı personel ve diğer giderler dikkate alındığında 30 milyon lirayı aşmış oldu. Skandalın perde arkasında ise dikkat çekici iddialar var. Panagro’da süt üretim prosesine bakteri bulaşmasına rağmen üretime devam edildiği, bu yüzden tüm üretimin bozulduğu ifade ediliyor. Üstelik bu süreçte tesiste, alanında uzman bir isim yerine bir elektrik mühendisinin “Süt Üretim Direktörü” olarak görev yapması dikkat çekti. Çiftçi kuruluşu olan bir şirkette liyakatsiz yönetimin yol açtığı bu büyük zarar, üretici ortakların ve bölge çiftçisinin emeğini de heba etti.(SKANDALI PAYLAŞAN İŞÇİ KOVULDU) Tesisin üretim sürecindeki usulsüzlükleri gündeme taşıyan 12 yıllık bir çalışan ise işten kovularak cezalandırıldı. Söz konusu personel, kurumun WhatsApp “Süt Grubu”nda bu durumu paylaştığı için “şirket bilgilerini sızdırmak” gerekçesiyle tazminatsız şekilde işten çıkarıldı. Yaşananları Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Konya Valiliği’ne ihbar ettiğini belirten personelin, kurumun milyonluk zararını önlemek yerine susturulmaya çalışılması dikkat çekti.
***
Bakanlık ve AKP’li belediye tapulu evlerine çöktü -Müslüm Evci/Sözcü-
Konya’da 2006 yılında AKP’li Meram Belediyesi öncülüğünde başlayan ve 2008 yılında biteceği duyurulan Gedavet Konutları aradan geçen 19 yıla rağmen bitirilemedi. Belediyeye açtıkları davaları kazanan hak sahipleri dört gözle evlerine kavuşmayı beklerken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı söz konusu alanı “Rezerv Yapı Alanı” olarak belirledi. Aldıkları haberle yıkılan hak sahipleri SÖZCÜ’ye konuştu.
Konya’nın Meram ilçesinde 2006 yılında dönemin AKP’li Meram Belediye Başkanı Refik Tuzcuoğlu tarafından tanıtımı ve ihalesi yapılan, 128’i arsa sahibi olan Meram Belediye'sine ait, toplam 512 daire, işyerleri ve sosyal alanların bulunduğu Gedavet Konutları, 2008 yılında tamamlanarak teslim edilmesi gerekirken yüklenici firmanın battığı gerekçesiyle aradan geçen onca yıla rağmen teslim edilmedi. Proje nedeniyle 270 kişi mağdur oldu.(MAHKEME MERAM BELEDİYESİ’Nİ GARANTÖR GÖRDÜ) Projenin yayınlanan reklamlarında inşaatları yapacak olan firma Meram Belediyesi’ni garantör olarak gösterdi. Mahkeme dava açan bazı mağdurların mağduriyetinin giderilmesi için karar verdi. Verilen karar neticesinde Meram Belediyesi’nin söz konusu zararı gidermesine hükmedildi ancak mağdurlara bekledikleri ücret verilmedi.
(BAKANLIK’TAN HAK SAHİPLERİNİ YIKAN DUYURU) 19 yıldır 4 farklı AKP’li belediye başkanıyla yaptıkları görüşmelerden sonuç alamayan mağdurlara bir darbede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan geldi. Bakanlık, konutların bulunduğu alanı “Rezerv Yapı Alanı” olarak belirledi.(HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILDI) Yıllardır evlerine kavuşma hayaliyle bekleyen ancak Bakanlığı’ın kararıyla adeta yıkılan hak sahipleri, Gedavet konutları önünde bir araya geldi. SÖZCÜ’ye konuşan hak sahipleri duruma isyan etti: Mağdurların Avukatı Mehmet Enes Güngör, Bakanlık kararının doğrudan mülkiyet hakkı ihlali olduğunu söyledi. Avukat Güngör, Bakanlığı’n kararına karşı yargı yoluna başvurarak haklarını arayacaklarını söyledi.(“TAPULU EVLERİMİZE ÇÖKÜYORLAR”) 18 yıl önce Gedavet konutlarından ev aldığını söyleyen Emekli bir asker, “Ben 60 yaşındayken buradan ev aldım. Şu an yaşım 78 hala evimi bekliyorum. Burayı beklerken hasta oldum. Şu an Parkinson hastasıyım. Ben bu belediye başkanı ve AK Parti’ye yıllarca oy verdim ama geldiğimiz noktada bizi mağdur ettiler. Devlet vatandaşının yanında olmalı. Ama biz yalnız bırakıldık. Biz güzel bir haber beklerken şimdi de tapulu evlerimize çöküyorlar” dedi.(“ARTIK TAPUSU OLANIN DA GÜVENCESİ YOK”) Evini satıp Gedavet Konutları’ndan ev alan ancak evine kavuşamadığı için yıllardır kirada oturduğunu söyleyen bir başka hak sahibi ise, “Biz buradan 19 yıl önce ev aldık. O zamanlar benim küçük çocuğum 2 yaşındaydı şimdi 21 yaşında. O zamanlar bu evi almak için oturduğumuz evi sattık. Şimdi buradan da evimizi alamayınca yıllardır kirada oturuyoruz. Bu da yetmezmiş gibi belediye oturmadığımız evler için emlak vergisi bile ödüyoruz. Hakkımızı helal etmiyoruz. Bunlara oy verdik, vermez olsaydık. Bu ülkede artık tapusu olanın da güvencesi yok. Artık her istedikleri kişinin tapusuna çökebiliyorlar” ifadelerini kullandı.(“ÇOĞUMUZ SAĞLIĞIMIZDAN OLDUK”) Evlerini beklerken çok sayıda kişinin ya hasta olduğunu ya da hayatını kaybettiğini ifade eden bir diğer hak sahibi ise, “İnsanlar ev sahibi olmak isterken dert sahibi oldu. Birçok insan evine kavuşamadığı için üzüntüden hastalandı. Hatta kimisi de hayatını kaybetti. Çoğumuz sağlığımızdan olduk. Bizim tek suçumuz belediyeye güvenmek mi? Yıllardır her gelen belediye başkanı mağduriyetimizi gidereceğini söyledi ama hiçbirisi sözünü tutmadı. Şimdi açık açık evlerimize çöküyorlar. Burası nasıl rezerv alanı olabilir. Evlerimiz çürük değil. Her yıl buradan numune alınıp incelenir. Bu binalara yüzde 90 sağlamlık raporu verildi. Şimdi türlü filmlerle evlerimize çöküyorlar. Hakkımız haram olsun” siteminde bulundu.***
Profesörsüz, doçentsiz programlar: Bu nasıl akademi -Mustafa Kömüş-
Her kente üniversite açmakla övünen AKP, profesör bulamıyor. Bin 278 bölümde profesör, bin 50 bölümde doçent yok. Profesör olmayan bölümler içinde tıp, diş hekimliği, hukuk ve yapay zeka bölümleri dahi var.
Ülkedeki üniversitelerin kalitesi uzun süredir eleştiriliyor. Bütçesinden eğitimin kalitesine, rektörlerden akademik kadrolarda yaşanan dönüşüme kadar süren bu eleştirilere ise kulaklar tıkalı. Şu anda yüz binlerce öğrenci ise yine de üniversiteli olma hayali kuruyor. 1 Ağustos’ta başlayan tercihler 13 Ağustos’ta sona erecek. Öğrenciler bu süreçte hayallerini kurdukları bölümlere girebilmek için tercih yapacak. Peki akademinin durumu nasıl? Bu konuda Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yayımlanan kılavuz bize bazı fikirler veriyor. Kılavuza göre kamu üniversitelerinin lisans bölümlerinin 1278’inde profesör, 990 bölümde ise doçent bulunmuyor. 400 bölümde ise hem profesör hem doçent yok.(TEK BİR PROFESÖR YOK) Profesörü olmayan bölümler içinde dikkat çekici bölümler de bulunuyor. Tıp, hukuk, diş hekimliği, hemşirelik, bilgisayar mühendisliği, psikoloji, sosyal hizmetler, yazılım mühendisliği gibi bölümlerde bazı üniversitelerde profesör yok. Yine son dönemde YÖK tarafından övgüyle bahsedilen yapay zekâ bölümlerinin bazılarında tek bir profesör dahi bulunmuyor. Öğrencilerin her dönem en çok girmek istediği bölümlerden olan tıp fakültelerinde profesör olmayan bir üniversite bulunuyor. 60 kontenjan ayrılan Trabzon Üniversitesi’nde profesör ya da doçent doktor bulunmuyor. Afyon Kocatepe, Çankırı Karatekin ve İnönü üniversitelerindeki hukuk fakültelerinde profesör sayısı sıfır. Bunun yanında Boğaziçi, Bolu Abant, Eskişehir Osmangazi, Gaziantep, İzmir Demokrasi, Pamukkale, Sakarya ve Tokat Gaziosmanpaşa üniversitelerinin hukuk fakültelerinde ise sadece 1 profesör bulunuyor. Profesör bulunmayan bölümler arasında dikkat çekici bölümlerden biri de diş hekimliği. Batman, Bingöl, Hatay Mustafa Kemal, Iğdır, Nevşehir Hacı Bektaş, Niğde Ömer Halisdemir ve Van Yüzüncü Yıl üniversitelerinin diş hekimliği fakültelerinde hiç profesör bulunmuyor. Afyonkarahisar Sağlık bilimleri, Aksaray, Çankırı, Erzincan, Giresun, Karabük, Karamanoğlu Mehmet Bey, Kütahya Sağlık Bilimleri, Muğla Sıtkı Koçman, Pamukkale, Sakarya ve Yozgat Bozok üniversitelerinde ise bu sayı sadece 1.(DERSE YAPAY ZEKÂ GİRSİN!) YÖK’ün son dönemde övünerek açtığı yapay zeka bölümleri de aynı durumda. Üniversitelerin Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi, Yapay Zeka ve Veri Mühendisliği, Yapay Zeka Mühendisliği bölümlerinin 16’sında hiç profesör yok. Bunların bazılarında profesörle birlikte doçent doktor da bulunmuyor. Yine son dönemin en çok tercih edilen bölümleri arasında yer alan ve kamuda sadece Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde açılan pilotaj bölümü de aynı durumda. Bölümde profesör de doçent de yer almıyor. Son dönemde gözden düşen mühendislik bölümleri de çok farklı değil. 200’ü aşkın mühendislik bölümünde hiç profesör bulunmuyor.(MÜHENDİSLİK HATASI) En ilgi çeken mühendislik bölümlerinden biri olan yazılım mühendisliği bölümlerinin 19’unda da profesör yok. Bilgisayar mühendisliğinde ise profesör bulunmayan üniversite sayısı tam 35. Dikkat çeken bölümlerden bir diğeri de sağlık yönetimi oldu. 60 üniversitede bulunan sağlık yönetiminin 25’inde hiç profesör bulunmuyor. Diğer bir deyişle 10 sağlık yönetimi bölümünün 4,1’inde profesör yok. Sosyal hizmetler bölümü ise çok daha kötü durumda. 58 üniversitede bulunan bu bölümün 29’unda profesör yok. Bir diğer deyişle 2 sosyal hizmet bölümünden birinde profesör yer almıyor. Hemşirelik ve psikoloji bölümlerinin verileri de dikkat çekti. 117 hemşirelik bölümünün 32’sinde, 62 psikoloji bölümünün ise 34’ünde yani yarısından fazlasın hiç profesör bulunmuyor.
***
23 Nisan'da yaşanan felakette evlerinin yanındaki sulama kanalının kenarında oynayan Özlem Üstün, suda ellerini yıkamak isterken elektrik akımına kapıldı. Kızının çırpındığını gören Cennet Üstün de panikle suya atlayıp kurtarmaya çalışırken akıma kapıldı. Olay sonrası gözaltına alınan 9 şüpheliden 4'ü tutuklandı. İhmaller zincirinin sorumluları için kararı 1 günlük nöbetçi hakim verdi.
Osmaniye'nin Toprakkale ilçesinde 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen ve anne Cennet Üstün ve kızı Özlem Üstün, hayatını kaybettiği doğalgaz kazası, ihmaller zinciri sonucu gerçekleştiği iddiasıyla gündeme geldi. Doğalgaz kazı çalışması sırasında gerekli teknik ve hukuki önlemlerin alınmaması, yer altı hatlarının denetlenmeden kazıya başlanması ve denetim eksiklikleri, enerji hattına müdahale edilmesine yol açarak faciaya neden oldu.(ŞÜPHELİ 5 KİŞİ SERBEST BIRAKILDI) Olayla ilgili Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, şu an dört kişi tutuklu bulunurken, beş kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ancak, elde edilen bilgi, belge ve teknik deliller, sorumluluğun yalnızca bu kişilerle sınırlı olmadığını ortaya koydu. Aile, soruşturmanın genişletilmesi ve asli sorumluların da yargı önüne çıkarılması talep etti.(HAKİM DEĞİŞTİ SERBEST KALDILAR) Yapılan soruşturmada Mehmet Nuri Oğuz, Cuma Sayak, Burak Kılıçarslan ve Murat Güven tutuklanmıştı. Anne-kızın ölümüne neden olan dört şüpheli dosyanın Sulh ceza hakimi tayin dolayısı ile gitti. Bu nedenle yerine müstemir yetkili hakim gelene kadar dosyaya nöbetçi mahkeme hakimi geldi. Tahliye kararını nöbetçi hakim verdi. Hakimi değiştikten sonra ayrı ayrı adli kontrol ile serbest kaldı. ('İŞİN İÇİNE SİYASET Mİ GİRDİ ZENGİNLİK Mİ?') SÖZCÜ'ye konuşan acılı baba isyan ederek şu ifadeleri kullandı: "Böyle bir adalet olur mu? Ben küçücük çocuğumla bir başıma kaldım. Daha toprağı kurumadı serbest kaldılar. Bunun hiçbir haklı tarafı yok. Bunu milyonlarca insan seyretti. Adalet istiyorum. İşin içine siyaset mi girdi, zenginlik mi? Bilmiyoruz. Türkiye de adalet bu mu?"('BU KARAR HUKUKA AYKIRIDIR') Avukat Büşra Kapan, 'bu karar hukuka aykırıdır' diyerek şu açıklamayı yaptı: "Soruşturma dosyasındaki sanık ifadeleri, bilirkişi raporu, CD izleme tutanağı ve kazı çalışmalarına ait kamera görüntülerine bakıldığında; şüphelilerin kusurunun bulunduğu sabittir. Bu kusura ve soruşturma dosyasında henüz delillerin toplanmamış olmasına rağmen verilen bu tahliye kararı hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Müvekkil adına tüm itirazları yapmış bulunmaktayız. Sürecin takipçisi olacağız. "
***













