Türkiye'nin süt devinde bakteri skandalı -Sözcü-
Konya Şeker’in dev gıda markası Torku'ya ait Panagro tesisinde 100 tonun üzerinde süt tozuna bakteri bulaştı. Sağlığa zararlı süt tozlarının imha edileceği öğrenilirken, yaşanan gıda skandalının arkasında liyakatsiz atama olduğu iddia edildi.
Son günlerde Soma Termik Santrali'nde üretimin durdurulması ile gündem olan Konya Şeker'de ciddi bir skandal daha patlak verdi. Konya Şeker'in amiral markası Torku'nun Konya'da bulunan Panagro üretim tesisinde, hatalı planlama nedeniyle 100 tonun üzerinde süt tozuna bakteri bulaştı. İnsan sağlığına zarar verecek hale gelen besinlerin imha edileceği öğrenilirken, yaşanan skandalın arkasında ise liyakatsiz atama olduğu öne sürüldü. (ZARAR 30 MİLYON LİRAYI AŞTI) Tarımdan Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadettin İnan'ın haberine göre, 100 tonun üzerindeki süt tozunun çöpe gitmesiyle birlikte kurumun zararı personel ve diğer giderler dikkate alındığında 30 milyon lirayı aşmış oldu. Skandalın perde arkasında ise dikkat çekici iddialar var. Panagro’da süt üretim prosesine bakteri bulaşmasına rağmen üretime devam edildiği, bu yüzden tüm üretimin bozulduğu ifade ediliyor. Üstelik bu süreçte tesiste, alanında uzman bir isim yerine bir elektrik mühendisinin “Süt Üretim Direktörü” olarak görev yapması dikkat çekti. Çiftçi kuruluşu olan bir şirkette liyakatsiz yönetimin yol açtığı bu büyük zarar, üretici ortakların ve bölge çiftçisinin emeğini de heba etti.(SKANDALI PAYLAŞAN İŞÇİ KOVULDU) Tesisin üretim sürecindeki usulsüzlükleri gündeme taşıyan 12 yıllık bir çalışan ise işten kovularak cezalandırıldı. Söz konusu personel, kurumun WhatsApp “Süt Grubu”nda bu durumu paylaştığı için “şirket bilgilerini sızdırmak” gerekçesiyle tazminatsız şekilde işten çıkarıldı. Yaşananları Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve Konya Valiliği’ne ihbar ettiğini belirten personelin, kurumun milyonluk zararını önlemek yerine susturulmaya çalışılması dikkat çekti.
***
Bakanlık ve AKP’li belediye tapulu evlerine çöktü -Müslüm Evci/Sözcü-
Konya’da 2006 yılında AKP’li Meram Belediyesi öncülüğünde başlayan ve 2008 yılında biteceği duyurulan Gedavet Konutları aradan geçen 19 yıla rağmen bitirilemedi. Belediyeye açtıkları davaları kazanan hak sahipleri dört gözle evlerine kavuşmayı beklerken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı söz konusu alanı “Rezerv Yapı Alanı” olarak belirledi. Aldıkları haberle yıkılan hak sahipleri SÖZCÜ’ye konuştu.
Konya’nın Meram ilçesinde 2006 yılında dönemin AKP’li Meram Belediye Başkanı Refik Tuzcuoğlu tarafından tanıtımı ve ihalesi yapılan, 128’i arsa sahibi olan Meram Belediye'sine ait, toplam 512 daire, işyerleri ve sosyal alanların bulunduğu Gedavet Konutları, 2008 yılında tamamlanarak teslim edilmesi gerekirken yüklenici firmanın battığı gerekçesiyle aradan geçen onca yıla rağmen teslim edilmedi. Proje nedeniyle 270 kişi mağdur oldu.(MAHKEME MERAM BELEDİYESİ’Nİ GARANTÖR GÖRDÜ) Projenin yayınlanan reklamlarında inşaatları yapacak olan firma Meram Belediyesi’ni garantör olarak gösterdi. Mahkeme dava açan bazı mağdurların mağduriyetinin giderilmesi için karar verdi. Verilen karar neticesinde Meram Belediyesi’nin söz konusu zararı gidermesine hükmedildi ancak mağdurlara bekledikleri ücret verilmedi.
(BAKANLIK’TAN HAK SAHİPLERİNİ YIKAN DUYURU) 19 yıldır 4 farklı AKP’li belediye başkanıyla yaptıkları görüşmelerden sonuç alamayan mağdurlara bir darbede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan geldi. Bakanlık, konutların bulunduğu alanı “Rezerv Yapı Alanı” olarak belirledi.(HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATILDI) Yıllardır evlerine kavuşma hayaliyle bekleyen ancak Bakanlığı’ın kararıyla adeta yıkılan hak sahipleri, Gedavet konutları önünde bir araya geldi. SÖZCÜ’ye konuşan hak sahipleri duruma isyan etti: Mağdurların Avukatı Mehmet Enes Güngör, Bakanlık kararının doğrudan mülkiyet hakkı ihlali olduğunu söyledi. Avukat Güngör, Bakanlığı’n kararına karşı yargı yoluna başvurarak haklarını arayacaklarını söyledi.(“TAPULU EVLERİMİZE ÇÖKÜYORLAR”) 18 yıl önce Gedavet konutlarından ev aldığını söyleyen Emekli bir asker, “Ben 60 yaşındayken buradan ev aldım. Şu an yaşım 78 hala evimi bekliyorum. Burayı beklerken hasta oldum. Şu an Parkinson hastasıyım. Ben bu belediye başkanı ve AK Parti’ye yıllarca oy verdim ama geldiğimiz noktada bizi mağdur ettiler. Devlet vatandaşının yanında olmalı. Ama biz yalnız bırakıldık. Biz güzel bir haber beklerken şimdi de tapulu evlerimize çöküyorlar” dedi.(“ARTIK TAPUSU OLANIN DA GÜVENCESİ YOK”) Evini satıp Gedavet Konutları’ndan ev alan ancak evine kavuşamadığı için yıllardır kirada oturduğunu söyleyen bir başka hak sahibi ise, “Biz buradan 19 yıl önce ev aldık. O zamanlar benim küçük çocuğum 2 yaşındaydı şimdi 21 yaşında. O zamanlar bu evi almak için oturduğumuz evi sattık. Şimdi buradan da evimizi alamayınca yıllardır kirada oturuyoruz. Bu da yetmezmiş gibi belediye oturmadığımız evler için emlak vergisi bile ödüyoruz. Hakkımızı helal etmiyoruz. Bunlara oy verdik, vermez olsaydık. Bu ülkede artık tapusu olanın da güvencesi yok. Artık her istedikleri kişinin tapusuna çökebiliyorlar” ifadelerini kullandı.(“ÇOĞUMUZ SAĞLIĞIMIZDAN OLDUK”) Evlerini beklerken çok sayıda kişinin ya hasta olduğunu ya da hayatını kaybettiğini ifade eden bir diğer hak sahibi ise, “İnsanlar ev sahibi olmak isterken dert sahibi oldu. Birçok insan evine kavuşamadığı için üzüntüden hastalandı. Hatta kimisi de hayatını kaybetti. Çoğumuz sağlığımızdan olduk. Bizim tek suçumuz belediyeye güvenmek mi? Yıllardır her gelen belediye başkanı mağduriyetimizi gidereceğini söyledi ama hiçbirisi sözünü tutmadı. Şimdi açık açık evlerimize çöküyorlar. Burası nasıl rezerv alanı olabilir. Evlerimiz çürük değil. Her yıl buradan numune alınıp incelenir. Bu binalara yüzde 90 sağlamlık raporu verildi. Şimdi türlü filmlerle evlerimize çöküyorlar. Hakkımız haram olsun” siteminde bulundu.***
Profesörsüz, doçentsiz programlar: Bu nasıl akademi -Mustafa Kömüş-
Her kente üniversite açmakla övünen AKP, profesör bulamıyor. Bin 278 bölümde profesör, bin 50 bölümde doçent yok. Profesör olmayan bölümler içinde tıp, diş hekimliği, hukuk ve yapay zeka bölümleri dahi var.
Ülkedeki üniversitelerin kalitesi uzun süredir eleştiriliyor. Bütçesinden eğitimin kalitesine, rektörlerden akademik kadrolarda yaşanan dönüşüme kadar süren bu eleştirilere ise kulaklar tıkalı. Şu anda yüz binlerce öğrenci ise yine de üniversiteli olma hayali kuruyor. 1 Ağustos’ta başlayan tercihler 13 Ağustos’ta sona erecek. Öğrenciler bu süreçte hayallerini kurdukları bölümlere girebilmek için tercih yapacak. Peki akademinin durumu nasıl? Bu konuda Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yayımlanan kılavuz bize bazı fikirler veriyor. Kılavuza göre kamu üniversitelerinin lisans bölümlerinin 1278’inde profesör, 990 bölümde ise doçent bulunmuyor. 400 bölümde ise hem profesör hem doçent yok.(TEK BİR PROFESÖR YOK) Profesörü olmayan bölümler içinde dikkat çekici bölümler de bulunuyor. Tıp, hukuk, diş hekimliği, hemşirelik, bilgisayar mühendisliği, psikoloji, sosyal hizmetler, yazılım mühendisliği gibi bölümlerde bazı üniversitelerde profesör yok. Yine son dönemde YÖK tarafından övgüyle bahsedilen yapay zekâ bölümlerinin bazılarında tek bir profesör dahi bulunmuyor. Öğrencilerin her dönem en çok girmek istediği bölümlerden olan tıp fakültelerinde profesör olmayan bir üniversite bulunuyor. 60 kontenjan ayrılan Trabzon Üniversitesi’nde profesör ya da doçent doktor bulunmuyor. Afyon Kocatepe, Çankırı Karatekin ve İnönü üniversitelerindeki hukuk fakültelerinde profesör sayısı sıfır. Bunun yanında Boğaziçi, Bolu Abant, Eskişehir Osmangazi, Gaziantep, İzmir Demokrasi, Pamukkale, Sakarya ve Tokat Gaziosmanpaşa üniversitelerinin hukuk fakültelerinde ise sadece 1 profesör bulunuyor. Profesör bulunmayan bölümler arasında dikkat çekici bölümlerden biri de diş hekimliği. Batman, Bingöl, Hatay Mustafa Kemal, Iğdır, Nevşehir Hacı Bektaş, Niğde Ömer Halisdemir ve Van Yüzüncü Yıl üniversitelerinin diş hekimliği fakültelerinde hiç profesör bulunmuyor. Afyonkarahisar Sağlık bilimleri, Aksaray, Çankırı, Erzincan, Giresun, Karabük, Karamanoğlu Mehmet Bey, Kütahya Sağlık Bilimleri, Muğla Sıtkı Koçman, Pamukkale, Sakarya ve Yozgat Bozok üniversitelerinde ise bu sayı sadece 1.(DERSE YAPAY ZEKÂ GİRSİN!) YÖK’ün son dönemde övünerek açtığı yapay zeka bölümleri de aynı durumda. Üniversitelerin Yapay Zeka ve Makine Öğrenmesi, Yapay Zeka ve Veri Mühendisliği, Yapay Zeka Mühendisliği bölümlerinin 16’sında hiç profesör yok. Bunların bazılarında profesörle birlikte doçent doktor da bulunmuyor. Yine son dönemin en çok tercih edilen bölümleri arasında yer alan ve kamuda sadece Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde açılan pilotaj bölümü de aynı durumda. Bölümde profesör de doçent de yer almıyor. Son dönemde gözden düşen mühendislik bölümleri de çok farklı değil. 200’ü aşkın mühendislik bölümünde hiç profesör bulunmuyor.(MÜHENDİSLİK HATASI) En ilgi çeken mühendislik bölümlerinden biri olan yazılım mühendisliği bölümlerinin 19’unda da profesör yok. Bilgisayar mühendisliğinde ise profesör bulunmayan üniversite sayısı tam 35. Dikkat çeken bölümlerden bir diğeri de sağlık yönetimi oldu. 60 üniversitede bulunan sağlık yönetiminin 25’inde hiç profesör bulunmuyor. Diğer bir deyişle 10 sağlık yönetimi bölümünün 4,1’inde profesör yok. Sosyal hizmetler bölümü ise çok daha kötü durumda. 58 üniversitede bulunan bu bölümün 29’unda profesör yok. Bir diğer deyişle 2 sosyal hizmet bölümünden birinde profesör yer almıyor. Hemşirelik ve psikoloji bölümlerinin verileri de dikkat çekti. 117 hemşirelik bölümünün 32’sinde, 62 psikoloji bölümünün ise 34’ünde yani yarısından fazlasın hiç profesör bulunmuyor.
***
23 Nisan'da yaşanan felakette evlerinin yanındaki sulama kanalının kenarında oynayan Özlem Üstün, suda ellerini yıkamak isterken elektrik akımına kapıldı. Kızının çırpındığını gören Cennet Üstün de panikle suya atlayıp kurtarmaya çalışırken akıma kapıldı. Olay sonrası gözaltına alınan 9 şüpheliden 4'ü tutuklandı. İhmaller zincirinin sorumluları için kararı 1 günlük nöbetçi hakim verdi.
Osmaniye'nin Toprakkale ilçesinde 23 Nisan 2025 tarihinde meydana gelen ve anne Cennet Üstün ve kızı Özlem Üstün, hayatını kaybettiği doğalgaz kazası, ihmaller zinciri sonucu gerçekleştiği iddiasıyla gündeme geldi. Doğalgaz kazı çalışması sırasında gerekli teknik ve hukuki önlemlerin alınmaması, yer altı hatlarının denetlenmeden kazıya başlanması ve denetim eksiklikleri, enerji hattına müdahale edilmesine yol açarak faciaya neden oldu.(ŞÜPHELİ 5 KİŞİ SERBEST BIRAKILDI) Olayla ilgili Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada, şu an dört kişi tutuklu bulunurken, beş kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ancak, elde edilen bilgi, belge ve teknik deliller, sorumluluğun yalnızca bu kişilerle sınırlı olmadığını ortaya koydu. Aile, soruşturmanın genişletilmesi ve asli sorumluların da yargı önüne çıkarılması talep etti.(HAKİM DEĞİŞTİ SERBEST KALDILAR) Yapılan soruşturmada Mehmet Nuri Oğuz, Cuma Sayak, Burak Kılıçarslan ve Murat Güven tutuklanmıştı. Anne-kızın ölümüne neden olan dört şüpheli dosyanın Sulh ceza hakimi tayin dolayısı ile gitti. Bu nedenle yerine müstemir yetkili hakim gelene kadar dosyaya nöbetçi mahkeme hakimi geldi. Tahliye kararını nöbetçi hakim verdi. Hakimi değiştikten sonra ayrı ayrı adli kontrol ile serbest kaldı. ('İŞİN İÇİNE SİYASET Mİ GİRDİ ZENGİNLİK Mİ?') SÖZCÜ'ye konuşan acılı baba isyan ederek şu ifadeleri kullandı: "Böyle bir adalet olur mu? Ben küçücük çocuğumla bir başıma kaldım. Daha toprağı kurumadı serbest kaldılar. Bunun hiçbir haklı tarafı yok. Bunu milyonlarca insan seyretti. Adalet istiyorum. İşin içine siyaset mi girdi, zenginlik mi? Bilmiyoruz. Türkiye de adalet bu mu?"('BU KARAR HUKUKA AYKIRIDIR') Avukat Büşra Kapan, 'bu karar hukuka aykırıdır' diyerek şu açıklamayı yaptı: "Soruşturma dosyasındaki sanık ifadeleri, bilirkişi raporu, CD izleme tutanağı ve kazı çalışmalarına ait kamera görüntülerine bakıldığında; şüphelilerin kusurunun bulunduğu sabittir. Bu kusura ve soruşturma dosyasında henüz delillerin toplanmamış olmasına rağmen verilen bu tahliye kararı hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Müvekkil adına tüm itirazları yapmış bulunmaktayız. Sürecin takipçisi olacağız. "
***
1 Ocak'ta resmen başlıyor: IBAN'a para transferinde bu açıklamayı yazmak artık zorunlu olacak -Mustafa Balcı-
Hazine ve Maliye Bakanlığı, 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla kayıt dışı ekonomi ve terör finansmanını engellemek amacıyla para transferlerinde yeni yükümlülükleri devreye alacak. Yayınlanan yeni tebliğle birlikte 200 bin TL ve üzerinde işlem yapacak kullanıcıların, para transferinin detayına ilişkin en az 20 karakter uzunluğunda açıklama yazmaları zorunlu tutulacak.
Son yıllarda yükselişe geçen dolandırıcılık vakaları ve mobil-internet bankacılığı üzerinden elde edilen yasa dışı gelirlerin artması üzerine harekete geçen Hazine ve Maliye Bakanlığı, bugün yayınladığı yeni tebliğ ile 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla para transferlerinde uygulanacak kısıtlamaların detaylarını paylaştı. (IBAN'A PARA TRANSFERİNDE AÇIKLAMA ZORUNLULUĞU) Bankaların IBAN üzerinden yapılan EFT, Fast ve havale gibi para transferleri sırasında gönderim amacında yer verdiği seçeneklerin dışında kalan 'diğer' ve 'bireysel ödeme' seçeneğini işaretleyen kullanıcılar, 200 bin TL ile 2 milyon TL arasında kalan tutarlarda para transferleri için en az 20 karakter uzunluğunda açıklama girmek zorunda kalacak. Açıklama kısmında para transferinin hangi amaçla yapıldığına ilişkin detaylı bilgiye yer verilecek. Bakanlığın konuya ilişkin yayınladığı tebliğde şu ifadelere yer verildi: "Bankalar ile ödeme ve elektronik para kuruluşları, elektronik transfer işlemleri ve havalelerde müşteriye işlemin mahiyetinin beyanı için en sık kullanılan işlem türlerini seçenek olarak sunar. Ancak elektronik transfer işlemleri ve havalelerde, işlemin mahiyetinin beyanı için sunulacak seçeneklerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca elektronik transferler için belirlenen başlıklar haricinde asgari olarak; gayrimenkul alım ödemesi, motorlu taşıt alım ödemesi, borç verme/borç ödeme, hediye/bağış/yardım, vergi/resim/harç ödemesi, tazminat/sigorta ödemesi, avukatlık/danışmanlık/ müşavirlik ödemesi, sağlık ödemesi, kripto/dijital varlık, şans oyunları/bahis ödemesi, eğlence/sosyal medya ödemesi başlıklarının yer alması zorunludur. Müşteriye sunulan seçenekler arasında işlemin mahiyetine ilişkin somut bilgi içermeyen, genel mahiyette “diğer” veya “bireysel ödeme” gibi başka seçeneklerin olması ve bunların müşteri tarafından seçilmesi durumunda, işlemin mahiyetine ilişkin olarak en az 20 karakter uzunluğunda işlem açıklaması temin edilir"
(MİKTAR ARTTIKÇA YENİ BELGELER İSTENECEK) Söz konusu kısıtlama 200 bin TL ve 2 milyon TL sınırının dışında da kademeli olarak uygulanacak. 2 milyon TL ile 20 milyon TL arasında kalan transferlerde kullanıcıların 'Nakit İşlem Beyan Formu' doldurmaları zorunlu tutulacak. 20 milyon liranın üzerinde yapılacak transferlerde ise söz konusu paranın kaynağına dair ek bilgi ve belge temin edilmesi şartı aranacak. Müşterinin yaptığı açıklamanın onaylanmaması durumunda para transferine izin verilmeyecek. (UYGULAMA ATM'LERİ DE KAPSAYACAK) Düzenlemeyle birlikte 2026 yılı itibarıyla ATM üzerinden yapılacak para transferi işlemleri için de aynı şartlar aranacak. Kullanıcıların banka fark etmeksizin ATM’lerden yapacağı ve işlem tutarı ya da birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin toplam tutarı 200 bin TL'yi aşması halinde, söz konusu işlemler için açıklama zorunluluğu aranacak.***
Aktaş’ın ilk davası: Çocuğa tecavüzden yargılanmak -Özgür Cebe/Sözcü-
1994’te Osmaniye’ye göç eden Aziz İhsan Aktaş, burada 15 yaşındaki çocuğa tecavüz etmekten yargılandı, 5 yıl sonunda aile ve çocuk şikayetinden vazgeçti.
Beşiktaş Belediyesi’ne yönelik operasyonda organize suç örgütü lideri olmaktan tutuklandıktan sonra itirafçı olup CHP’li belediye başkanlarının tutuklanmasını sağlayan ve karşılığında etkin pişmanlıktan yararlandırılarak ev hapsine alınan Aziz İhsan Aktaş’ın tecavüzden yargılandığı ortaya çıktı. Aktaş’ın, Diyarbakır’da akrabası Veysi Aktaş’ın tutuklanmasından sonra ailesiyle birlikte göç ettikleri Osmaniye’de bir kız çocuğuna tecavüz ettiği belirlendi.(GÖÇ ETTİLER) Öcalan’ın sekretaryasındayken geçtiğimiz günlerde infazını tamamladığı için tahliyesine karar verilen akrabası Veysi Aktaş’ın 1994 yılında tutuklanması üzerine bölgedeki olağanüstü hal şartlarından dolayı Aziz İhsan Aktaş ve ailesi de aynı yıl içinde Diyarbakır’ı terk edip Osmaniye’ye göç etti. Ancak Aktaş göç ettikleri yıl Osmaniye’de ikamet ederken 15 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmek suçundan gözaltına alındı. 26 Ağustos 1994 günü küçük kız çocuğu Adli Tıp’a sevk edildi.(18 YAŞINDAYDI) O tarihte 18 yaşında olan Aktaş’tan kızın ailesi ve küçük kız şikâyetçi oldu. Aktaş hakkında Osmaniye Cumhuriyet Başsavcılığınca “Reşit olmayan mağdureyi rızası ile alıkoymak, ırza geçmek ve kızlık bozmak, kavgada korkutmak maksadıyla bıçak çekmek, adiyyen müessir fiil, kavgada korkutmak maksadıyla silah boşaltmak” suçlarından dava açıldı. Aktaş savunmasında kızın yaşının küçük olduğunu bilmediğini ve rızasıyla birlikte olduklarını söyledi. Yargılama devam ederken küçük kız ve ailesi şikâyetinden vazgeçince 5 yıl süren yargılama sonunda ve yasa gereğince Aziz İhsan Aktaş hakkında 7 Aralık 1999 günü mahkeme beraat kararı verdi. (Sevgilisini hamile bıraktı çalışanıyla evlendirip bir de ismini değiştirdi) Evli ve 5 çocuk babası 49 yaşındaki Aziz İhsan Aktaş, kendisinden 25 yaş küçük sevgilisi Gökçe G.’yi hamile bıraktığı için eşi ve çocukları duymasın diye şirket çalışanlarından biriyle resmi olarak apar topar evlendirmek zorunda kalmıştı. Ardından da gayrı meşru ilişkisinden hamile bıraktığı sevgilisine Beşiktaş Belediyesi’nden 14 milyon liralık ihale aldı.(ŞEYTANİ PLAN) Sevgilisi adına kurduğu İldeniz Organizasyon adına aldığı ihalenin reklam ve organizasyon işleri olduğu belirlendi. Gayrı meşru ilişkiden dünyaya gelen bebeği için şeytani plan hayata geçiren Aktaş, sevgilisi Gökçe’yi Aktaş Grup bünyesinde çalışan Şaban Ü. ile resmi olarak evlendirdi. Ancak Şaban Ü.’ye önce adını ve soyadını Aziz İhsan Aktaş olarak değiştirmesini istedi. Böylece bebeğin nüfustaki kaydında çocuğun babası, kendi ismini taşıyan biri oldu. Aktaş’a yürüten KOM savcıları tarafından bu husus da sorguda soruldu. Ancak Aktaş, bunun özel ailevi bir mesele olduğu ve soruşturma ile alakalı olmadığı için bu soruya cevap vermek istemediğini belirterek susma hakkını kullandığı belirtti.(RIZASI VAR DEDİ, KIZIN YAKINLARINA SALDIRDI) Osmaniye 1’inci Asliye Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan Aziz İhsan Aktaş, mahkemedeki savunmasında rıza olduğunu savundu. Aktaş, olay nedeniyle kızın yakınlarının kendisine saldırdığını, kendisini savunmak için bırak çekip silah sıktığını savundu.
Topağacı 12 gündür karanlıkta: 'Kentsel dönüşüm değil, halkı yerinden etme projesi'-Sibel Bahçetepe-
Ümraniye Topağacı Mahallesi’ndeki kentsel dönüşüme karşı halk bu sabah yaşam alanına sahip çıkmak için Ümraniye Belediyesi önünde bir araya geldi. Mahalleli "Ümraniye Belediye Başkanının 'proje' dediği şey, halkı yerinden etme operasyonudur" dedi.(https://www.birgun.net/haber/topagaci-12-gundur-karanlikta-kentsel-donusum-degil-halki-yerinden-etme-projesi-643245)
Amazon deposunda ‘sıfır zam’ dayatıldı -Ethem Kutay TOKER/Birgün-
Amazon işçileri baskı ve mobbingle karşı karşıya. İstanbul Tuzla’daki depoda işçilere ‘yüzde sıfır zam’ teklif edildi. İşçiler sendikanın tavrından endişeli.
Dünyanın en büyük şirketlerinden olan Amazon emek düşmanlığında sınır tanımıyor. Uzun çalışma saatleri, ağır iş yükü ve ihlal edilen molalarıyla dünyanın her yerinde sömürüyü sürdürüyor. Son yıllarda büyüyen e-ticaret hacmiyle beraber Amazon çalışanları daha da ağır şartlarda çalışmaya mahkûm edildi. 2018’de Türkiye pazarına giren Amazon dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da işçi düşmanlığı ile servetine servet katıyor. Amazon işçileri ağır çalışma şartlarının altında eziliyor.(İŞYERİ BASKI DOLU) İstanbul Tuzla’da bulunan Amazon deposundaki işçiler, baskı ve emek sömürüsü ile karşı karşıya. Depoda çalışan işçilerin örgütlü olduğu Türk-İş’e bağlı Türkiye Liman, Dok ve Gemi-İş Sendikası (Dok Gemi-İş) ise işçiler yerine işverenden yana tutumuyla eleştiriliyor. Depoda süren toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmeleri, işveren tarafı yüzünden tıkandı ancak işçiler, sendikalarının işveren ile ortak hareket etmesinden endişeli. Bir süredir devam eden TİS görüşmelerinde işveren tarafı 6 toplantının 5’inde teklif dahi sunmadı. İşveren, 6’ncı toplantıda sıfır zam dayatmasını masaya getirince süreç arabulucuya taşındı. İşyerindeki baskıcı tutumdan dolayı ismini açıklamak istemeyen bir Amazon depo işçisi çalışma şartlarını BirGün’e anlattı.
Depo işçisi, "Sendika bizden talep topladı ancak masaya bunlardan hiçbirini götürmedi. Taslakta bizim taleplerimiz yer almadı. Patron yüzde sıfır zam teklif etti, burada maaşlar 30-31 bin TL bandında. Bu da Amazon’un kendi işçileri için geçerli. Taşeron depo işçileri asgari ücret seviyesinde çalıştırılıyor. Patron da zam yapmayı reddediyor" diye konuştu. İşyerinde çalışma koşullarının insani olmadığına dikkati çeken işçi, "Kampanya dönemlerinde mola bile vermeden çalıştırılıyoruz. Ve bu dönemlerde yıllık izin dahi kullanamıyoruz. Bu dönemler bazen aylarca bile sürebiliyor” dedi. Aylarca izin hakları gasp edilerek çalıştırılan işçiler, yemek molaları gibi mesai haklarında da baskı gördüklerini anlatarak "Yemek molalarına bir iki dakika dahi erken çıkarsak hakkımızda tutanak tutuluyor. Geçmişe yönelik ‘kayıp zaman’ tutanakları tutuluyor. Tüm bunlara rağmen yüzde sıfır zam teklif ediliyor” ifadelerini kullandı. Patronların "verimli ve hızlı çalışma ilkesi" adı altında ‘sıkı çalışma’ safsatasını dayattığını anlatan işçi, "İçeride telefonlarımız dolaplarda duruyor. Dış dünyayla iletişim kuramıyoruz. Cenazesi olduğunu insan kaynaklarından öğrenen iş arkadaşımız bile oldu” dedi. Depo işçisi, sözleşme masasında haklarının gözetilmediğinden endişe ettiklerini ifade ederek "Emeğimizin karşılığını almaya, sesimizi duyurmaya ihtiyacımız var” diye konuştu.
***
'Kırmızı halı eksik': AKP Gençlik Kolları Başkanı havalimanına VIP'ten giriş yaptı -Cumhuriyet-
AKP Gençlik Kolları Başkanı Yusuf İbiş, yasal hakkı olmamasına rağmen Kayseri Havalimanı’na VIP bölümden giriş yaptı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/kirmizi-hali-eksik-akp-genclik-kollari-baskani-havalimanina-vip-ten-giris-yapti-2423769)
Bakanlığa bağlı bankada tazminat skandalı: Bir yıllık müdüre 144 bin dolar tazminat!-Cumhuriyet-
Emlak Katılım Bankası’nda kısa süre görev yapan eski genel müdüre yüksek tazminat ödenmesi tartışma yarattı. Sayıştay, ödemenin hukuka aykırı olduğunu belirtti ve geri alınmasını istedi. Konu Meclis gündemine taşındı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı Emlak Katılım Bankası’nda sadece 14 ay genel müdürlük yapan Deniz Aksu’ya 144 bin dolar tazminat ödendi. Sayıştay, bu ödemeyi hukuka aykırı bularak geri alınması gerektiğine karar verdi.(SAYIŞTAY RAPORUNDA DİKKAT ÇEKEN TAZMİNAT ÖDEMESİ) Gazeteci Veli Toprak’ın haberine göre, 2018-2019 döneminde 14 ay genel müdürlük yapan Deniz Aksu’ya 144 bin dolar (güncel kurla yaklaşık 5,8 milyon TL) tazminat ödendi. Sayıştay, bu ödemenin haksız olduğunu belirtti ve paranın geri alınmasını istedi.(TAZMİNAT GERİ ALINMADI BANKA YÖNETİMİ ANLAŞMA YAPTI) Ancak geçen altı yıl içinde tazminat iadesi yapılmadı. CHP Burdur Milletvekili ve Meclis KİT Komisyonu üyesi İzzet Akbulut konuyu Meclis gündemine taşıdı. Banka yönetimi ise Aksu ile dava açmamak üzere karşılıklı anlaşmaya vardıklarını açıkladı. Yanıtta, “Taraflar arasında ikale/makul yarar bedeli ve benzeri hususlar hakkında dava açılmayacağı yazılı olarak teyit edilmiştir” ifadesine yer verildi.('14 AYLIK HİZMETE YÜKSEK TAZMİNAT') Akbulut, duruma tepki göstererek, “Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir kurumunda 14 aylık hizmete 5 milyon 750 bin TL tazminat verildiğini göremezsiniz” dedi.(EMLAK KATILIM BANKASI'NIN KAMU KİMLİĞİ VE TARİHÇESİ) Emlak Katılım Bankası, yüzde 99,99 devlet sermayesiyle faaliyet gösteren kamu bankasıdır. Banka, 4603 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş, kamu sermayeli ve devlet denetimindeki katılım bankası olarak tanımlanmaktadır. 1926’da “Emlak ve Eytam Bankası” adıyla kurulan banka, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını taşır. Cumhuriyet’in imarı, inşaat projelerine destek ve yetim haklarının korunması amacıyla faaliyete geçen kurum, yıllar içinde isim değişiklikleri yaşadı. Bir süre “Türkiye Emlak Kredi Bankası” ve “Türkiye Emlak Bankası” olarak hizmet verdi. 2018’de katılım bankasına dönüştürülerek 2019’da “Emlak Katılım Bankası” adıyla faaliyet izni aldı.
***
(derleyen: mstfkrc)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder