6 Mayıs 2013 Pazartesi

Hürkuş'un Anımsattıkları...- Orhan Erinç / Cumhuriyet


Tayyareci Vecihi Hürkuş Anıtı dün Kadıköy’de Kızıltoprak girişinin başındaki üçgen alanda açıldı.
Kadıköy Belediyesi’nin alkışlanacak girişimiyle dikilen anıt, Türk uçak yapımcılığının Kadıköy’de başlamış olmasını da simgeliyordu.
Uçak sözcüğü henüz dilimize yerleşmemişti. Kuş sözcüğünün Arapçasından türetilen Osmanlıcalaştırılmış bir sözcüktü.
Bugün uçaksavar topları diye anılan savaş silahına da “Tayyare dafi toplarıdeniyordu.
***
Ankara’da görevli Cumhuriyetçiler ve okurlarımızla bir araya gelip 89’uncu yılın ilk kutlamasını yapmak ve Sevgili Balbay’ın Yargıtatörünü imzalamak için Ankara’da oluşum nedeniyle açılışa katılamadım.
Ama 1943 yılından bu yana türlü ısrar ve olanaklara karşın ilçesini terk etmeyen bir Kadıköylü olarak ne yazayım diye düşünürken çocukluk günlerime dönüverdim.
Boğaziçi Köprüsü’nün açıldığı 1973 yılı öncesinde İstanbul’un Anadolu yakasında oturanların sayısı 500 bini biraz aşkın sayılarla belirtiliyordu.
Osmanlı paşalarının köşkleri ile çoğu tek katlı evlerin oturanları sokak sokak, mahalle mahalle birbirlerini tanır, en azından kim olduğunu bilirlerdi.
Çiftehavuzlar’dan Üstgöztepe’ye Kayışdağı Caddesi’ndeki 115 numaralı eve taşındığımızda cadde neredeyse bomboştu.
Akşamları at arabalarına dizdikleri tenekelerle Kayışdağı Suyu’na giden sakalarla, Kadıköy Hali’ne bostanlarında yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri, atların çektiği ve uzun direklerin oluşturduğu arabalarıyla götüren bostancıların dışında taşıt pek görülmezdi. Kadıköy ile Kozyatağı arasında çalışan iki halk otobüsü ile banliyö treni ulaşım için yeter de artardı.
Şimdi tümüyle betonlaşmış olan Gözcübaba, bıldırcın curnatasında elleri çifteli avcıların gözde av alanlarından biriydi.
Yerleşim, Kayışdağı Caddesi’nin Kadıköy’e giden yönündeki Beşevler durağında biterdi.
Oradan Kuyubaşı’na kadar olan bölüm buğday ekilen tarlalardı.
Bugün eski Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi’nin yer aldığı, alanda asırlık çitlembik ve sakız ağaçları vardı.
Buğdaylar biçilip harman kaldırıldığında alan bomboş kalırdı.
İşte o yıllardan birinde Hürkuş’un pırpırlarından biri o alana iniverdi. Mahallenin çocukları ve gençleri bir koşu gidip uçağın etrafını sardık.
Aklımda 5 lira diye kalmış, ama 5 lira o yıllarda çok büyük paraydı. Belki de 50 kuruştu. Her neyse. Bağışı yapan büyük gençler, pilotun arkasındaki bölüme oturuyor ve havalanıp birkaç tur atıyordu. Biz küçükler de gıpta ile izliyorduk.
Geceleri rüzgâr azıtıp da pırpırı sürüklemesin diye zincirle ağaçlara bağlanıp önlem alınıyordu.
İşte benim Vecihi Hürkuş’u duyduğum ilk olay böyleydi.
***
Sanıyorum ki Kadıköy’ün tayyareciliği bununla da sınırlı değildi.
Rahmetli annem, Göztepe’deki Ihlamur Sokağı’nın sonunda köşkü bulunanŞefik Türsan Paşa’nın çocukları İsmail, Müşfik ve Sabih Türsan’ın da 1930’lu yıllarda tahta iskeleti çadır beziyle kaplayarak yaptıkları pırpırla uçtuklarını anlatırdı.
Pırpırın, köşkün bahçesinde duran tahta iskeletinin kalan bölümünü ben de Çiftehavuzlar’da otururken görmüştüm.
***
İşte size Hürkuş’un anımsattığı Göztepe’den çocukluk anıları...
Orhan Erinç

6 Mayıs 2013 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder