Hemen hemen her TV kanalının, farklı isimler altında da olsa ekonomi programı var. Rakamlar, grafikler, şekiller, sunucular; çoğu zaman programlara çağrılan akademisyenler, işadamları, borsacılar, bankacılar, uzman diye tanıtılan kişilerle de süsleniyor, çekici belki de etkili hale getirilmeye çalışılıyor.
Kişi böyle bir programı izlerken ne bekler? Gelişmeler hakkında bilgi edinmek, gelişmelerin nedenlerini öğrenmek, geleceğe ilişkin öngörüleri açıklamaları dinlemek, belki bu öngörüler, açıklamalar ışığı altında geleceğe dönük kararlar almak.
Bu tür programlar, kendilerinden beklenen işlevleri ne ölçüde yerine getiriyor? İzleyicilere yarar sağlıyor mu? Bu tür soruların yanıtları farklı olabilir.
Bilgi verirken ne öz ne ayrıntı, bu konuda sağlıklı bir ayırım yapılmalı, bazı rakamlar saklanır ya da geri plana itilirken detaya boğulunmamalıdır. Nesnel davranmama, yanlı tutum daha rakamlar verilmeye başlanırken bile gözlemlenmektedir. Bazı çevrelerin, hükümetin hoşuna gitmeyecek rakam ve bilgiler ya verilmemekte ya da üstünkörü geçiştirilmekte, buna karşın olumlu görülebilecek veriler, bilgiler vurgulanmakta hatta abartılmaktadır. Olumsuz bir veri ya da rakam geldiğinde, olumsuzluk geleceğe ilişkin iyimser bir yorumla dengelenmektedir.
Ekonomimizde BİST (Borsa İstanbul) çok önemli yer tutuyormuş gibi, borsadaki gelişmelere geniş yer ayrılıyor. Bakıyorum fiyatlar hakkında bilgi veriliyor, ancak işlem hacmine değinilmiyor ya da ayrıntılı bilgi verilmiyor. Borsadaki gelişmeleri, bir öncü gösterge olarak kabul eder ve kanıtlarsanız, bu bilgilerin geleceğe ilişkin tahminler açısından bir değeri olur. Ayrıca işlem hacmindeki gelişmelerle destekli bir fiyat hareketi analiz açısından anlamlıdır.
Ekonomide reel ilişkiler, bu bağlamdaki gelişmeler ışık tutucudur. Parasal gelişmeler, çoğu ekonomistin vurguladığı gibi bir peçedir. Bu peçeyi kaldırıp ardındaki gelişmeleri görmek, açıklamak gerekir.
Ekonomiyi bir bilim olarak kabul ediyorsanız, neden-sonuç ilişkisini, illiyet bağını kurmamız gerekir. Nedenleri irdelemeden, açıklamadan yalnız sonuçlar üzerinde durmak yeterli olmuyor. Kaldı ki sonuçlar da ancak nedenlerine göre değerlendirilebilir. Aynı sonuç nedenine göre başarı olarak görülebileceği gibi başarısız olarak da nitelendirilebilir.
Geleceğe ilişkin tahminler, öngörüler yapılırken bunların gerek nitel, sayısal gerek kuramsal dayanakları da verilmelidir. Ekonomideki olumsuz gidişin her açıdan görünür hale geldiği günümüzde, bazı çevrelere şirin gözükmek en azından istenmeyen kişi durumuna düşmemek ve karamsarlık boyutlarını dağıtmak için, bazı programlarda geleceğe ilişkin olumlu tahminler ortaya atılıyor. TL değer yitirirken, borsa düşerken, TCMB’nin rezerv kaybı büyürken, bilançolar bozulurken Türkiye büyüme açısından diğer ülkelerden ayrışıyor. Diğer gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızı düşerken Türkiye’de büyüme hızlanacak imajı yaşatılmaya çalışılıyor. Niçin Türkiye ekonomisi bu yıl geçen yıllara göre daha hızlı büyüyecek?
Bunun nedenlerini üretim ve harcamalar açısından ortaya koymak, desteklemek gerekir. Özel tüketim harcamaları mı artacak? Özel kesim yatırım harcamaları mı hızlanacak? Kamu harcamaları mı genişleyecek? İhracat hızlı artarken, ithalat mı azalacak? Ne olacak da Türkiye ekonomisi 2013 yılında daha hızlı büyüyecek? Nedenlerinin açıklanması gerekiyor.
Diğer bir konu fiyat artış hızı... Fiyat artış hızının yılın son çeyreğinde durağanlaşacağı hatta düşeceği ileri sürülüyor. Niçin? Ulusal parasının değeri kısa sürede yüzde 15 azalmış, piyasa faiz oranı nerdeyse katlanmış böyle bir ekonomide fiyat artış hızı niçin yavaşlasın? Kaldı ki geçen yıl, yılın son iki ayında fiyat artış hızı sırasıyla yüzde 0.58 ve yüzde 0.38 gibi çok düşük düzeylerde kalmıştı. Bu yıl özellikle yılın son aylarında baz etkisinin de olumsuz olacağı kesin.
Bir ekonomi programının bilgi verme, açıklama, olaylar arasında ilişki kurma, geleceğe dönük sağlıklı öngörülerde bulunma açısından yararı olmalıdır. Programlara konuk olarak işadamları, akademisyenler, uzmanlar, yöneticiler katılıyor. TV’lerdeki diğer programlarda olduğu gibi, ekonomi programlarında da icazetli, onaylanmış konukların katılımcıların seçildiği izlenimi ediniliyor. İcazetli, onaylı olmayan katılımcıların, konukların bir bölümü de TV kanalının genel eğilimine ters düşmemeye, programı yöneteni zor durumda bırakmamaya özen gösteriyor. Sonunda ortaya, gerekli niteliklerden yoksun programlar çıkıyor.
Kişi böyle bir programı izlerken ne bekler? Gelişmeler hakkında bilgi edinmek, gelişmelerin nedenlerini öğrenmek, geleceğe ilişkin öngörüleri açıklamaları dinlemek, belki bu öngörüler, açıklamalar ışığı altında geleceğe dönük kararlar almak.
Bu tür programlar, kendilerinden beklenen işlevleri ne ölçüde yerine getiriyor? İzleyicilere yarar sağlıyor mu? Bu tür soruların yanıtları farklı olabilir.
Bilgi verirken ne öz ne ayrıntı, bu konuda sağlıklı bir ayırım yapılmalı, bazı rakamlar saklanır ya da geri plana itilirken detaya boğulunmamalıdır. Nesnel davranmama, yanlı tutum daha rakamlar verilmeye başlanırken bile gözlemlenmektedir. Bazı çevrelerin, hükümetin hoşuna gitmeyecek rakam ve bilgiler ya verilmemekte ya da üstünkörü geçiştirilmekte, buna karşın olumlu görülebilecek veriler, bilgiler vurgulanmakta hatta abartılmaktadır. Olumsuz bir veri ya da rakam geldiğinde, olumsuzluk geleceğe ilişkin iyimser bir yorumla dengelenmektedir.
Ekonomimizde BİST (Borsa İstanbul) çok önemli yer tutuyormuş gibi, borsadaki gelişmelere geniş yer ayrılıyor. Bakıyorum fiyatlar hakkında bilgi veriliyor, ancak işlem hacmine değinilmiyor ya da ayrıntılı bilgi verilmiyor. Borsadaki gelişmeleri, bir öncü gösterge olarak kabul eder ve kanıtlarsanız, bu bilgilerin geleceğe ilişkin tahminler açısından bir değeri olur. Ayrıca işlem hacmindeki gelişmelerle destekli bir fiyat hareketi analiz açısından anlamlıdır.
Ekonomide reel ilişkiler, bu bağlamdaki gelişmeler ışık tutucudur. Parasal gelişmeler, çoğu ekonomistin vurguladığı gibi bir peçedir. Bu peçeyi kaldırıp ardındaki gelişmeleri görmek, açıklamak gerekir.
Ekonomiyi bir bilim olarak kabul ediyorsanız, neden-sonuç ilişkisini, illiyet bağını kurmamız gerekir. Nedenleri irdelemeden, açıklamadan yalnız sonuçlar üzerinde durmak yeterli olmuyor. Kaldı ki sonuçlar da ancak nedenlerine göre değerlendirilebilir. Aynı sonuç nedenine göre başarı olarak görülebileceği gibi başarısız olarak da nitelendirilebilir.
Geleceğe ilişkin tahminler, öngörüler yapılırken bunların gerek nitel, sayısal gerek kuramsal dayanakları da verilmelidir. Ekonomideki olumsuz gidişin her açıdan görünür hale geldiği günümüzde, bazı çevrelere şirin gözükmek en azından istenmeyen kişi durumuna düşmemek ve karamsarlık boyutlarını dağıtmak için, bazı programlarda geleceğe ilişkin olumlu tahminler ortaya atılıyor. TL değer yitirirken, borsa düşerken, TCMB’nin rezerv kaybı büyürken, bilançolar bozulurken Türkiye büyüme açısından diğer ülkelerden ayrışıyor. Diğer gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızı düşerken Türkiye’de büyüme hızlanacak imajı yaşatılmaya çalışılıyor. Niçin Türkiye ekonomisi bu yıl geçen yıllara göre daha hızlı büyüyecek?
Bunun nedenlerini üretim ve harcamalar açısından ortaya koymak, desteklemek gerekir. Özel tüketim harcamaları mı artacak? Özel kesim yatırım harcamaları mı hızlanacak? Kamu harcamaları mı genişleyecek? İhracat hızlı artarken, ithalat mı azalacak? Ne olacak da Türkiye ekonomisi 2013 yılında daha hızlı büyüyecek? Nedenlerinin açıklanması gerekiyor.
Diğer bir konu fiyat artış hızı... Fiyat artış hızının yılın son çeyreğinde durağanlaşacağı hatta düşeceği ileri sürülüyor. Niçin? Ulusal parasının değeri kısa sürede yüzde 15 azalmış, piyasa faiz oranı nerdeyse katlanmış böyle bir ekonomide fiyat artış hızı niçin yavaşlasın? Kaldı ki geçen yıl, yılın son iki ayında fiyat artış hızı sırasıyla yüzde 0.58 ve yüzde 0.38 gibi çok düşük düzeylerde kalmıştı. Bu yıl özellikle yılın son aylarında baz etkisinin de olumsuz olacağı kesin.
Bir ekonomi programının bilgi verme, açıklama, olaylar arasında ilişki kurma, geleceğe dönük sağlıklı öngörülerde bulunma açısından yararı olmalıdır. Programlara konuk olarak işadamları, akademisyenler, uzmanlar, yöneticiler katılıyor. TV’lerdeki diğer programlarda olduğu gibi, ekonomi programlarında da icazetli, onaylanmış konukların katılımcıların seçildiği izlenimi ediniliyor. İcazetli, onaylı olmayan katılımcıların, konukların bir bölümü de TV kanalının genel eğilimine ters düşmemeye, programı yöneteni zor durumda bırakmamaya özen gösteriyor. Sonunda ortaya, gerekli niteliklerden yoksun programlar çıkıyor.
Öztin Akgüç.
15 Eylül 2013 - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder