Kitap fuarı nedeniyle Frankfurt’tayım. Yaklaşık yedi bin yayıncı ve sektör kuruluşunun katıldığı fuarın bu yılki konuk ülkesinin Brezilya olduğuna, Türkiye pavyonunda sergilenen, TEDA aracılığıyla yabancı dillere çevrilmiş Türk yazarlarının kitaplarının büyük ilgi gördüğüne ilişkin haberleri okumuşsunuzdur.
TÜYAP ve Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı açısından ise bu fuar yeni kurulacak ilişkiler açısından önem taşıyor. Bilindiği gibi Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında üç yıldır uygulanan bir “uluslararası alan” projesi var. Bu proje her yıl ayrı bir “konuk ülke” belirlenmesini ve uluslararası ilişkiler ağının genişletilmesini, dolayısıyla çok sayıda ülkenin, yabancı yayınevlerinin, telif ajanslarının artan sayıda katılımlarının sağlanmasını öngörüyor. Bu projenin hayata geçirildiği yıldan bu yana İspanya, Mısır ve Hollanda konuk ülke olarak fuarda yer aldılar. Bu yılın konuk ülkesi ise Çin Halk Cumhuriyeti.
Önümüzdeki yıl Kore’yi, daha sonraki yıl da Almanya’yı konuk ülke olarak ağırlamak doğrultusunda görüşmeler yapıyoruz.
Bunlar hoş gelişmeler.
TÜYAP ve Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı açısından ise bu fuar yeni kurulacak ilişkiler açısından önem taşıyor. Bilindiği gibi Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı kapsamında üç yıldır uygulanan bir “uluslararası alan” projesi var. Bu proje her yıl ayrı bir “konuk ülke” belirlenmesini ve uluslararası ilişkiler ağının genişletilmesini, dolayısıyla çok sayıda ülkenin, yabancı yayınevlerinin, telif ajanslarının artan sayıda katılımlarının sağlanmasını öngörüyor. Bu projenin hayata geçirildiği yıldan bu yana İspanya, Mısır ve Hollanda konuk ülke olarak fuarda yer aldılar. Bu yılın konuk ülkesi ise Çin Halk Cumhuriyeti.
Önümüzdeki yıl Kore’yi, daha sonraki yıl da Almanya’yı konuk ülke olarak ağırlamak doğrultusunda görüşmeler yapıyoruz.
Bunlar hoş gelişmeler.
Bir de Türkiye adına madalyonun hiç hoş olmayan öbür yüzü var. Gezi olayları Alman aydınlarını etkilemiş; konuştuğum insanlar Türk hükümetinin Gezi olayları sırasında başvurduğu orantısız şiddeti demokrasinin yara alması, kişi temel hak ve özgürlüklerine darbe vurulması olarak değerlendiriyorlar. Hükümetin ters yönde yaptığı açıklamaları inandırıcı bulmuyorlar.
Başbakan tarafından açıklanan “demokrasi paketi” ise Alevilerin cemevlerinin ibadethane olarak kabulü, anadilinde eğitim, Ruhban Okulu’nun açılması gibi temel talepler dikkate alınmadığı sürece bir “oyalama taktiği” olarak değerlendiriliyor.
Frankfurt’ta görüştüğüm çeşitli ülkelerden aydınlar eğer gerçekten bir darbe girişimi söz konusu olmuşsa faillerin mutlaka yargılanıp cezalandırılması düşüncesini paylaşıyorlar. Bununla birlikte Balyoz davasında savcıların mahkemeye sundukları “kanıtların” büyük bölümünün düzmece olduğu uluslararası kurumlar tarafından da saptanmış dijital veriler olduğunu, bunların nasıl olup da Yargıtay tarafından ciddiye alındığını, bu “sözde kanıtlara” dayanarak onca insanın nasıl mahkûm edilebildiğini anlamakta zorlanıyorlar.
AKP sözcülerince dile getirilen ve bir sunucunun kovulmasına neden olan“ekranda dekolte” olayı ise Alman kamuoyunda ülkemizi küçük düşüren bir alay konusu! Basında, “İşte Türk demokrasisinin sınırı!” türünden alaycı sözler ve karikatürler yer alıyor.
Başbakan tarafından açıklanan “demokrasi paketi” ise Alevilerin cemevlerinin ibadethane olarak kabulü, anadilinde eğitim, Ruhban Okulu’nun açılması gibi temel talepler dikkate alınmadığı sürece bir “oyalama taktiği” olarak değerlendiriliyor.
Frankfurt’ta görüştüğüm çeşitli ülkelerden aydınlar eğer gerçekten bir darbe girişimi söz konusu olmuşsa faillerin mutlaka yargılanıp cezalandırılması düşüncesini paylaşıyorlar. Bununla birlikte Balyoz davasında savcıların mahkemeye sundukları “kanıtların” büyük bölümünün düzmece olduğu uluslararası kurumlar tarafından da saptanmış dijital veriler olduğunu, bunların nasıl olup da Yargıtay tarafından ciddiye alındığını, bu “sözde kanıtlara” dayanarak onca insanın nasıl mahkûm edilebildiğini anlamakta zorlanıyorlar.
AKP sözcülerince dile getirilen ve bir sunucunun kovulmasına neden olan“ekranda dekolte” olayı ise Alman kamuoyunda ülkemizi küçük düşüren bir alay konusu! Basında, “İşte Türk demokrasisinin sınırı!” türünden alaycı sözler ve karikatürler yer alıyor.
Türkiye’deki gelişmeler Almanya’da yaşayan Ortadoğulu yabancıları da kaygılandırıyor. Nadir, Frankfurt’ta bir taksi şoförü; Afganistan’da tıp öğrenimini Taliban dehşetinden yarıda bırakıp Almanya’ya sığınmış. Konuşuyoruz; Türk olduğumu öğrenince “Yazık” diyor, “siz Mustafa Kemal Atatürk’ün değerini bilmiyorsunuz.”
Susuyorum.
Benzer sözleri aynı gün, iki saat sonra bindiğim taksinin İranlı şoförüReza’dan duyuyorum. “Atatürk’ün çizdiği yolun tersine attığınız her adım sizi, bizim yıllardır içinde çırpındığımız bataklığa biraz daha yaklaştırıyor” diyor. Sonra 35 yıldır dönemediği kendi ülkesi İran’ı, Irak’ı, Mısır’ı, Suriye’yi sayıyor.
Yine susuyorum.
Ne diyebilirim ki?
Susuyorum.
Benzer sözleri aynı gün, iki saat sonra bindiğim taksinin İranlı şoförüReza’dan duyuyorum. “Atatürk’ün çizdiği yolun tersine attığınız her adım sizi, bizim yıllardır içinde çırpındığımız bataklığa biraz daha yaklaştırıyor” diyor. Sonra 35 yıldır dönemediği kendi ülkesi İran’ı, Irak’ı, Mısır’ı, Suriye’yi sayıyor.
Yine susuyorum.
Ne diyebilirim ki?
Deniz Kavukçuoğlu
12 Ekim 2013 - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder