9 Ocak 2014 Perşembe

Adalet Bakanı Bozdağ: - UTKU ÇAKIRÖZER

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hükümetin seçimler öncesinde TBMM’deki çalışmalarındaki önceliğinin “yeniden yargılama” değil HSYK’nin yapısını değiştiren düzenleme olacağını açıkladı. Yolsuzluk soruşturmalarında soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesi ilkelerine uyulmamasından şikâyetçi olan Bozdağ, bu konularda geçmişte de yanlışlar yapıldığını ve kendilerinin o dönem bu konuları daha çok dile getirmesi gerektiğini ifade etti. Devlet içinde Gülen cemaatine yönelik olduğu ileri sürülen tasfiyeler konusunda ise Bozdağ, “Devlet ortak kabul etmez” dedi. Adalet Bakanı, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesine göre kurulan özel terör mahkemelerinin kaldırılacağını, dinlemeler ve soruşturmalar konusunda da yeni bir düzenleme getirme hazırlığı yaptıklarını açıkladı. 
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, dün gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda, gündemdeki konularla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı: 
Çolakkadı ve Altınok incelenmesin: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ile ilgili bir izin vermeyi düşünmüyorum. Oktay Erdoğan ve Emniyet Müdürü (Selami Altınok) ile ilgili izin vermeyi düşünmüyorum. Diğerleriyle ilgili (savcılar Zekeriya Öz ve Muharrem Akkaş) ise vereceğim. 
Yeniden yargılama ‘komisyona havale’: Barolar Birliği Başkanı’ndan yeniden yargılama konusunda yaptıkları çalışmayı yazılı iletmelerini istemiştim. Bugün de görüşecektik. Çalışmamız nedeniyle haftaya kaldı. Arkadaşlarımız çalışıyor. Olumlu bakış üzerine kurulmuş bir çalışma ekibi var. “Bu nedir?” diye bir araştıralım dedik. Anayasa açısından yapılabilir mi? Yansımaları ne olur? Davalara etkisi olur mu olmaz mı? Onlar çalışılacak. 
Önceliğimiz HSYK yasası: Çok kapsamlı bir çalışma yapılacak. Ondan sonra oturup konuşacağız. Bugünden yarına sonuçlanacak bir konu gibi gözükmüyor. Meclis takvimi de ortada. Şimdi önceliğimiz HSYK. 
Tutumumuzda değişiklik yok: Darbeler konusunda tutumumuz çok net. Darbeye teşebbüs etmiş, demokrasi ve hukuk devletini yok etme teşebbüsünde bulunanlarla ilgili ilkesel tutumumuzda değişiklik yok. Yeniden yargılama ve diğer konularda pek çok tartışma yapılıyor. Biz bu tartışmalara kulağımızı tıkayamayız. 
Affa benzerse korkusu: Feyzioğlu önerisinde kesinleşen mahkeme kararı ile ilgili ortaya çıkan hususlarla ilgili düzenleme var. 5 Temmuz değişikliğini esas alan bir düzenleme. Özel bir şart ihdası öngörüyor. Ama bu konuda eşitlik, hukuk devleti gibi konularda Anayasa Mahkemesi’nin koyacağı irade önemli. Geçmişte Ecevit  ve Erbakan döneminde bir af çıktı. Daha sonra yansımaları ortaya çıktı. Tüm alternatifleri tek tek olumlu olumsuz yönleriyle incelemeye tabi tutuyoruz. Hukuk devleti açısından özel bir düzenleme yapmak mümkün mü, genel bir düzenleme daha mı iyi, daha mı kötü? Alternatifler ortaya çıkmadan bilmek mümkün değil. 
‘Kumpas’ sözü yenilemeye yetmez: Mevcut kanun hükümleri bakımından bu söz yeniden yargılamaya yetmez. Yasada şartlar sayılıyor. Davayı hükme bağlayan mahkeme, bu şartlar içinde uyanlar var mı yok mu karar verecek. 
Ben bozamam, çünkü: (“Adalet Bakanı’nın kanun yararına bozma hakkını kullanacak mısınız” sorusu üzerine): O temyizden geçmeden kesinleşen hükümler için. Bu davalar için hukuken benim yetki kullanmam mümkün değil. Biri temyizden geçti. Diğeri de temyize tabi. Eğer kanun yararına bozma yetkisini tüm davalar için bakana verirsek tüm dosyalar bakana gelir. Ayrı bir temyiz kapısı açılır. Bu da çok sıkıntı doğurur. 
Geçmişte daha çok dile getirmeliydik: Şu andaki soruşturmaların hukukun dışında yürüdüğüne dair pek çok haber, yorum, eleştiri var. Soruşturmanın gizliliğini ihlal önemli. İnsanların hukukunu ve onurunu korumak için lazım. Masum bir insanı başında lekeleyip suçlu olarak algılanmasına neden olunuyor. Herkesten çok yargı görevlilerinin buna riayet etmesi lazım. Geçmişte biz bu konuları dile getirdik ama o gürültü patırtı arasında duyulmamış olabilir. Belki daha fazla dile getirilebilirdi. Öyle olsa daha da görünür olurdu. Ama öyle olmaması bugün bu konuları yüksek sesle dile getirmemizi engellememeli. (“Öyleyse 2007’den beri bu konularda yaşananlar da yanlış değil miydi” sorusuna) Bunların hepsi yanlış. 
Başbakan’ın HSYK eleştirisi takdir edilmeli: Başbakan’ın Tekirdağ’da HSYK ile ilgili “yanlış yaptı” ifadesi ayıplanacak bir iş olmaması lazım. Takdir edilecek bir yaklaşım olarak bakılmalı. Soruşturmanın gizliliği, sabahın köründe ev aramalar konularında tavrımız çok açıktır. Herkesin toplumda bir yeri var. İnsanlara davet kararı çıkarmadan yakalama kararı çıkarılması, gözaltına alınması hukukun açık ihlalidir. 
Soruşturma yargılamadan önemli: Cumhuriyet savcılarının başlattıkları soruşturmalarla ilgili inceleme talimatı verdim. Bir yıl içinde kaç soruşturma başlattılar, kaçı takipsizlikle, kaçı itirazla bitti. Kaç iddianame mahkemelerce kabul edildi, kaçı beraatla sonuçlandı. Bu rakamlar bu noktadaki standardımızı gösterecek. Yüzlerce kişi hakkında soruşturma başlatıyorsunuz. Çok büyük kısmı takipsizlikle, beraat ile sonuçlanıyorsa bu sistemin işleyişinde birtakım sorunlar var demektir. Soruşturmayı yargılamadan daha fazla önemsiyoruz. Lekelenmeme hakkını ihlalin son derece büyük sorunlara yol açıyor. Bu rakamlar çıksın, yasal altyapı bakımından neler yapmamız gerekirse adım atmak lazım. 
İzmir sorusuna Meclis yanıtı: (“İzmir’deki soruşturmada polislerin görevden alınması müdahale değil mi” sorusuna yanıt) Bu algı insanların bazılarında olabilir, oluşması için gayret de gösterilebilir. Ama yasalar ve devam eden olaylarla ilgili hiçbir çalışma yapılmaz diye kural koyarsak öncelikle Meclis’i kapatmak lazım. Hiç yasa yapmamamız lazım. CMK, CMUK, Borçlar Kanunu aynı anda mevcut kanunlarla yüz binlerce dava yürürken yenilendi. ‘Soruşturmalar devam ederken çalışma 
yapılamaz’ dediğinizde yasama ve yürütmenin elini bağlarsınız. Atamalar hükümetin takdiridir. İdare algılar üzerinden tasarrufta bulunmaz. Doğru mu değil mi diye yapılan işe bakar, ona göre tasarrufta bulunur.
Devlet ortak kabul etmez: Memurlar yasaya uygun atandığı gibi yasaya uygun olarak da alınabilirler. İdare hukukunda müktesep hak olmaz. Başvuru olursa yargı denetimini yapar. Devletin içinde farklı farklı yapılanmalara izin verirse devletin herkese ait olma özelliği sona erer. Görev yapanların siyasi görüşleri, mensubiyetleri farklı olabilir. Ama bu farklar görev icrasına yansırsa devlet ona müdahale eder. Nasıl ki Allah şirk kabul etmez, devlet de şerik (ortak) kabul etmez. 
HSYK düzenlemesinde anayasa ihlali yok: Bu HSYK düzenlemesi çok tartışılacak. Anayasaya aykırı bir düzenleme kesinlikle değil. Bizim yaptığımız anayasanın kanunla düzenleme yetkisi verdiği alanda düzenleme yapmaktan ibaret. Yargı denetiminin dışındaki bir alanı denetime açıyoruz. Yargı denetimi getiriyoruz. Layüsel yapıdan hesap verebilir yapıya geçiş imkânı sağlayacağız. Hem AB hem de Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu kriterleri açısından bu çok önemli. 
Çarşaf listenin önüne geçeceğiz: Üye sayısı ve kaynaklarına dokunmuyoruz. Ama çarşaf liste yapılmasının önüne geçeceğiz. Herkes bir kişiye oy verecek ve gruplaşma, tam kadro gelme olmayacak. Çoğulcu bir yapı çıkacak. (“Fiilen bakanın ve yürütmenin eline geçmiş olmayacak mı” sorusuna) Hayır öyle görmüyorum. Kurulun seçme hakkını ortadan kaldıran bir düzenleme yapmadık. 
Terör mahkemelerini kaldıracağız: Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesine göre düzenlenen özel yetkili mahkemelerin varlığı hukuk devletinde her zaman tartışılır. Yeni de değil bu. Daha önce de söyledik. Bu noktada Türkiye’de terörle mücadele nedeniyle ihdas edilmiş DGM’ler, ÖYM’ler oldu. Şimdi TMK 10’a göre görev yapan mahkemeler var. (“Kaldırılması düşünülüyor mu” sorusu üzerine) Kaldırılması için bir çalışmamız var. 
Dinlemelere yeni düzenleme: CMK soruşturmaları sırasındaki usullerle ilgili ciddi eleştiriler var. CMK 135’te kuvvetli şüphe varsa dinleme kararı alabiliyorsunuz. O da 3 ay. İkinci defa 3 ay. Sonra örgütün faaliyeti çerçevesinde ise ilanihaye dinleme kararı aldırıyorsunuz. Ama 220. maddede örgüt tanımı yok. Sadece “asgari üç kişi” diyor. Bu konuda yakında açıklanacak bir çalışmamız var. Ceza muhakemesinde keyfi kullanmaya uygunluk veren yapılar varsa bunları revize eden çalışmalar var. Dinleme dahil, bu konu üzerinde çalışıyoruz. Bir noktaya da geldi. Meclis tatile girmeden bu konuda bir adım atacağız. Soruşturmanın gizliliği olur ama gizlenmiş soruşturma olmaz. UYAP’a soruşturmayla ilgili her şeyin girilmesini sağlayacağız. 
Danıştay açıkça usulü çiğnedi: Adli Kolluk Yönetmeliği ile HSYK bildirisi kurulun görevleri arasında yoktur. Yasanın dışına çıktılar, yetki gaspı yaptılar. Yaptıkları anayasa ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. 138. maddenin katlidir. Kurul öldürmüştür. Ertesi gün Danıştay kararı, HSYK açıklamasındaki cümlelerle örtüştü. Danıştay’da ise kanunlar çok açık. Yürütmeyi durdurma talebi olması halinde idari savunma alınmadan karar verilemez. Danıştay’ın hiç tebligat bile yapmadan bunu açık açık çiğnemesi beni rahatsız ediyor. Anayasa değişikliği yapmadan sağlıklı bir adli kolluk yapma imkânı yok.  
‘LEKELENMEME HAKKI’NI ‘DİNİ’ ÖRNEKLE ANLATTI  
Bozdağ sohbet sırasında, özellikle 17 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrasında hükümetin üzerinde titizlikle durmaya başladığı soruşturmanın gizliliği, masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı gibi konuların önemini Kuran’dan örnek vererek anlatması dikkat çekti. Bozdağ, peygamberin ikinci eşi için zina iftirası atıldığı ve herkes tarafından eleştirildiği bir dönemde gelen vahiyde, “Bu apaçık iftiradır. İspatını istemek, ispat edemeyenlere ceza vermek gerekmez mi?” dendiğini anımsatarak, “Herkesin kendine intikal eden olaylarla ilgili doğruluk-eğrilik araştırması yapmasında fayda var. Aksi halde inciten işler yaparız. Bir iftiraya kendimizi kullandırabiliriz” diye konuştu.  

UTKU ÇAKIRÖZER
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder