15 Mart 2014 Cumartesi

Güne Uyarlı Provokasyonlar - ŞÜKRAN SONER

Toplumu patlamaya hazır bomba kıvamında kutuplaştırdıktan sonra, kirli siyasal çıkarları sürdürme adına, ister hepsi iç, ister iç-dış odaklı olsun, güne uyarlı provokasyonları sahneye koymak kolaylaşır. Bu kirli oyunu bozabilme toplumsal barıştan yana çoğunluk iradesini egemen kılabilmede elbette ülkenin toplumsal birikimleri, deneyimleri, “sağduyu” olarak tanımlanan refleksleri çok önemlidir. 

Çok sevdiğim, sık sık kullandığım kaba bir benzetme ile bu ülkenin vatandaşlarının yüzyılların bilinebilen tarihsel çokkültürlü birikimleri Anadolu’da var olmuş uygarlıkların bileşkesi, Anadolu Aydınlanması olarak tanımlanabilecek değerleri, Cumhuriyet kazanımları ile 7 nokta üstü depremlere dayanıklı çimentosu, direncinin çok örneğini yaşadık. Çevremizdeki, yakın tarihlerde dünyamızdaki pek çok ülkeyi paramparça eden projelerde, çağın vebaları ırkçılık ve dincilik, her türden alt kimlik ayrımcılığı üzerinden, özünde en çok yoksunlaşma, yoksullaşma ile beslenen provokasyonlarla iç savaşlara uzanan çatışmalarda, ödetilen kanlı bedeller sonrası parçalanmaların sınırlarından dönebildikse bunu ortak aklımızla oluşmuş dayanıklılığımıza borçluyuz. Ancak üst üste yaşanan bu ağır depremlerin yarattığı yıpranmanın üzerine, daha güçlü depremleri oluşturacak koşullara karşı önlemlerimizi almada ortak irade giderek çuvallıyorsa riskler katlanıyor demektir. 
Provokasyonlarda geçerli stratejiler için bir dönemler sendikacılarımızın diline dolanmış söylemle; “yöntem hep aynı yöntemdir”. Provokasyonların boyutları, sonuçları ne olursa olsun bir ucunda göreceli kolayca açığa çıkarılabilecek tetikçiler, diğer ucunda ipleri ellerinde tutan güç odakları vardır. Tetikçileri yakalamak, tetikçileri besleyen bataklıkları kurutmak elbette çok önemlidir. Yetmez. Zor olanı ipleri ellerinde tutan çıkar odaklarının oyunlarını bozmak.
***
Berkin Elvan-Burakcan’ın ölümlerinin ardından, uzun zamandır uykuda, duyarsız “sağduymuzun” uyanışına tanıklık ediyoruz. Seyirci kalma lüksünün olmadığını görüp sorumlulukla bir şeyler yapma gereğini duyanların içinde, ne yazık ki demokrasilerde var olması gereken olmazı, hukuk devleti düzeni içinde kamu erkinin işletilmesi, İktidarları, siyasi erkin kurumları, sorumlularından eser yok. Tam tersi iktidar erkinin liderliği, başbakan başta toplumu kutuplaştırmada, provokasyonlara elverişli koşulları yaratmada nerede ise başrolü oynuyorlar. Berkin Elvan ile Burakcan’ın acılı aileleri çok daha duyarlı, siyasi erkin üstlenmediği sorumluluğu sırtlarında taşıyorlar. Ülkede çok uzun yıllar toplumsal işlevlerini yerine getirememiş, bir biçimde kolları kanatları kırılmış toplumsal örgütlülükler geleceğimizi karartmakta olan tehdidin boyutları karşısında korkmuş olarak uzun bir uykudan uyanmışçasına kimi cılız ama anlamlı duruşlar sergiliyorlar. İşveren, işçi, meslek örgütlerinden çocukları öldüren provokasyonlara, kirli oyunlara kaşı en azından ilkesel doğru çıkış sesleri yükseliyor. 
Berkin Elvan’ın cenazesinde toplanan yüz binlerin buluşmasındaki ortak güç, toplumsal tepkinin, doğrudan örgütlülüklerin dinamiklerinin ürünü olduğunu söyleme lüksümüz yok. 12 Mart-12 Eylül yasaklı düzenlerinin yıkımının üstüne sivil İktidarlarının güne uyarlı provokasyonları ile hukuk devleti düzeni içinde hak arama örgütlülüklerini içten yıkma projelerinin katkıları ile gelen kırılmalar var. Demokratik düzen içinde örgütlü hak arama dinamiklerindeki dibe vuruşun getirdiği bu dağılmada, moral değerler yıkımında, gelişen güne uyarlı tepkiler de var. 
Gezi direnişleri kıvılcım, sosyal medya iletişim aracı, ortak sorunlar, kaygılar, korkular karşısında ortak tepkileri buluşturan her toplumsal hareket, neden, bir anlam, işlev kazanıyor. Berkin Elvan’ın cenazesindeki kendiliğinden büyük buluşma yüz binlerin diliyle “yetti gayri” anlamında bir büyük patlama, uyarı niteliğini taşıyor. 
Elvan’ın ölümüne giden yolda o kadar çok İktidarlarının doğrudan doğruya sorumlu oldukları haksızlık, hukuksuzluk, provokasyon içerikli gelişmelere var ki. Büyük tepki, hepsine birden cenazeyle de olsa birlikte karşı duruş, uyarı içeriğini taşıyor. İktidarları yürüyüşü, gidişi yolu için bir kırılma noktası. En azından cephe yandaşlarını diri, yanında tutma anlamında güne uyarlı provokasyonların acilen gündeme sokulması gerekiyor. İşte Burakcan’ın canını alan güne uyarlanmış provokasyon aynı akşam böylece sahneye konuluyor. Kaosun yumağında, bu ülkenin birikimleri ile hiç de hak etmediği bir yerlere çekilmesi uğruna, İktidar erki başrollerde, nefret söylemi araç, toplumu cephelerde kutuplaştırmada güne uyarlı yeni provokasyonlar gündeme sokuluyor.  

ŞÜKRAN SONER
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder