“Kırım yazılarınızı beğeni ile okuyorum” diyor Ukrayna’da yaşayan ve olayları yerinden izleyen bir okurum. Sonra devam ediyor:
“Size bilgi aktarımı olarak duyduklarımızı, gördüklerimizi yazmak istiyorum. Rusların tarih içinde Müslüman halklara yaptıkları bilindiğinden birçok Tatar aile göçtü bile. Binbir güçlükle geri dönerek elde ettiklerinden sonra 20 yıl ertesinde tekrar yollara düşmek. Yeni bir yaşam için göçmek… Kırım’da seyahat edenlere kimlik soruluyor. Tatarların kimliklerini alıp yırtılıyor. Yok edilme başladı bile.
Kırım’a elektrik veren Dinyeper Nehri üzerindeki, Kakhovka hidroelektrik santralına iki gün önce helikopterlerle Rus askerlerinin indirildiği söyleniyor.
Kırım’da geçen haftadan beri yerel TV kanallarının hepsi kapalı.
8 Mart günü Tatarlara ait otel, işyeri ve araçlar yakıldı.
Ukrayna merkez bankasının Kırım bağlantıları kapatıldı. Para biriminin ruble olacağı, bir süre Ukrayna Grivna’sının da tedavülde olabileceği söylendi bile. Yani referandum iyi planlanmış kısa bir piyes görüntüsüne girdi bile.
Ruslar Donuzlav Gölü’nün dar geçitinde hurdaya ayırılmış eski bir savaş gemisini batırarak, içeride bulunan Ukrayna deniz filosuna ait kimbilir kaç gemiyi hapsettiler.
Böylece (Ukrayna’nın Rusya’ya Kırım’da yapmış olduğu gibi…) kendi topraklarında başka bir ülkeye üs vermek nelere mal oluyormuş görüldü. Meclisten geçmeyen teskereyi hatırlamak lazım. Özellikle bugünlerde.
Ben şöyle düşünüyorum: Glasnost sonrası Sovyetler’in dağılmasıyla beraber, Avrupa’daki eskinin Varşova Paktı ülkelerini Batılı yapacaksın. Büyük kale Polonya gidecek, Doğu Almanya yok olacak. Geçmişin yaramaz çocuğuÇavuşesku’nun Romanyası’nı AB’ye alıp, üstelik Köstence’ye olağanüstü büyük bir üs yapıp Karadeniz’de dayılanacaksın. Çekleri, Slovakları, Bulgarları, Slovenya,Litvanya yazmıyorum bile.
Sonra Rusların tarih boyu buna göz yumacağını bekleyeceksin.
Bu saflık olurdu ama görünen o ki olmuş…”
Körlüğün nedeni ‘kibir’
Kırım’da yaşananları içerden özetleyen “yurttaş gazeteciliği” ve hem Irak tezkeresine yaptığı gönderme nedeniyle çarpıcı ve etkileyici bulduğum okurumuzun çözümlemesinden ayrıştığım tek nokta; son satırdaki, kinayeyle kullanılmış olduğuna inandığım “saflık” tespiti.
Okurumuz tarafından özlü biçimde sıralanan Kırım’ın işgaline yol açan dinamiğin kilidi gerçekte Batı’nın “saflığı” değil “kibri” oldu.
Soğuk Savaş sonrası dönemin “çıkar birliği” ile önceleri olmadığı ölçüde Washington’la kenetlenen AB ülkeleri ve başta ABD bir “kibir tutulması” yaşadı.
Soğuk Savaş’tan ezici zaferle çıkan Batı; öyle anlaşılıyor ki Rusya’nın çeyrek asır içinde silkinip kendi “lebensraum/yaşam alanı” içinde gördüğü bir coğrafyada tekrar dünyaya kafa tutacağını hesaplamadı.
11 Eylül konjonktüründe; Çeçenleri tepelemek tutkusuyla “İslamcı terör karşıtlığında” Batı ile el sıkışan Moskova ile kurulan bu yeni ilişkilerin yeni bir denge olduğu varsayıldı.
Batı açısından bakıldığında Rusya böylece hem eski kıtada geriye püskürtülüyor hem 11 Eylül sonrası dünyada İslamcı terör karşıtlığında kendi safında yer alıyordu.
Özellikle Obama döneminde Washington-Moskova hattına damga vuran bir “yeni başlangıç/ reset” arayışı Moskova ile varıldığı düşünülen bu özel “yumuşama/detant” varsayımının sonucuydu.
2008 Gürcistan’daki alarm çanları dahi Batı’nın “aşırı güç” havalanmasından gelen bu “uyuşukluk halini” üzerinden atmasını sağlamadı.
Kırım’da yaşananları içerden özetleyen “yurttaş gazeteciliği” ve hem Irak tezkeresine yaptığı gönderme nedeniyle çarpıcı ve etkileyici bulduğum okurumuzun çözümlemesinden ayrıştığım tek nokta; son satırdaki, kinayeyle kullanılmış olduğuna inandığım “saflık” tespiti.
Okurumuz tarafından özlü biçimde sıralanan Kırım’ın işgaline yol açan dinamiğin kilidi gerçekte Batı’nın “saflığı” değil “kibri” oldu.
Soğuk Savaş sonrası dönemin “çıkar birliği” ile önceleri olmadığı ölçüde Washington’la kenetlenen AB ülkeleri ve başta ABD bir “kibir tutulması” yaşadı.
Soğuk Savaş’tan ezici zaferle çıkan Batı; öyle anlaşılıyor ki Rusya’nın çeyrek asır içinde silkinip kendi “lebensraum/yaşam alanı” içinde gördüğü bir coğrafyada tekrar dünyaya kafa tutacağını hesaplamadı.
11 Eylül konjonktüründe; Çeçenleri tepelemek tutkusuyla “İslamcı terör karşıtlığında” Batı ile el sıkışan Moskova ile kurulan bu yeni ilişkilerin yeni bir denge olduğu varsayıldı.
Batı açısından bakıldığında Rusya böylece hem eski kıtada geriye püskürtülüyor hem 11 Eylül sonrası dünyada İslamcı terör karşıtlığında kendi safında yer alıyordu.
Özellikle Obama döneminde Washington-Moskova hattına damga vuran bir “yeni başlangıç/ reset” arayışı Moskova ile varıldığı düşünülen bu özel “yumuşama/detant” varsayımının sonucuydu.
2008 Gürcistan’daki alarm çanları dahi Batı’nın “aşırı güç” havalanmasından gelen bu “uyuşukluk halini” üzerinden atmasını sağlamadı.
Ve referanduma saatler kala
Yeni küresel düzenin ilişkileri ayrıca son dönemde bambaşka bir dünya yarattı. Öyle ki Kırım’ın işgali ardından Batı bugün dahi Rusya’ya verilmesi gereken kararlı tepkiyi ortaya koyamıyor.
Putin’i “hukuk yerine orman kanunu uygulamakla” suçlayan Merkel örneğin iş yaptırımlara geldiğinde ayak sürüyor. Rusya’ya ihracat yapan 6200 Alman şirketinin, işlerinin bozulmasını istemiyor.
Almanya’da çok net ortaya çıkan bu tablo aslında Batı ve Batı’nın tüm büyük şirketleri için geçerli. Çokuluslu şirketlerin hepsi birer “devlet” olmuş; uluslararası ilişkilerde “devletlerin” ağırlığı ile yarışıyorlar.
14 milyar dolar Rusya’ya yatırım yapan Exxon örneğin, “yaptırımlara” karşı.
ABD’den sonra Rusya’yı 2. büyük pazar seçen Pepsi ve gene burada büyük yatırımlar peşinde olan Boeing gibi şirketler hep yaptırımlara karşılar.
Moskova’ya verilecek “askeri bir karşılık”ta bulunmayınca Kırım hamlesinden Putin önemli bir zaferle çıkmış sayılıyor.
Okurumuzun da değindiği üzere Ukrayna ile bağlantısı günler öncesinden kesilen ve yüzünü artık fiilen Rusya’ya çeviren Kırım’da “referendum” yalnızca bir formalite.
Bu formaliteyle Kırım, daha güçlü bir otonomi mi ile “Rus protektorası mı” olacak yoksa damardan Rusya’ya mı bağlanacak sorularının yanıtı bulunacak.
Meşru şekilde yapılmayan referandumu Batı haliyle tanımıyor.
Ama öyle ya da böyle Putin, Kırım’ın statüsünü fiilen değiştirdi bile! Ve bunu “orman kanunlarıyla” yaptı.
New York Times’ta gördüğüm son karikatür Putin, Obama ve Merkel’i bir satranç tahtasıyla betimliyordu.
Üzerinde Kırım yazan satrancın yüzeyinde, Batılılar piyonlarla oynuyordu…
Putin ise, “piyon” yerine yalnızca tank, tüfek, askerlerini öne sürüyordu…
Kırım’da kimin mat olacağını son kertede zaman içinde göreceğiz.
Yeni küresel düzenin ilişkileri ayrıca son dönemde bambaşka bir dünya yarattı. Öyle ki Kırım’ın işgali ardından Batı bugün dahi Rusya’ya verilmesi gereken kararlı tepkiyi ortaya koyamıyor.
Putin’i “hukuk yerine orman kanunu uygulamakla” suçlayan Merkel örneğin iş yaptırımlara geldiğinde ayak sürüyor. Rusya’ya ihracat yapan 6200 Alman şirketinin, işlerinin bozulmasını istemiyor.
Almanya’da çok net ortaya çıkan bu tablo aslında Batı ve Batı’nın tüm büyük şirketleri için geçerli. Çokuluslu şirketlerin hepsi birer “devlet” olmuş; uluslararası ilişkilerde “devletlerin” ağırlığı ile yarışıyorlar.
14 milyar dolar Rusya’ya yatırım yapan Exxon örneğin, “yaptırımlara” karşı.
ABD’den sonra Rusya’yı 2. büyük pazar seçen Pepsi ve gene burada büyük yatırımlar peşinde olan Boeing gibi şirketler hep yaptırımlara karşılar.
Moskova’ya verilecek “askeri bir karşılık”ta bulunmayınca Kırım hamlesinden Putin önemli bir zaferle çıkmış sayılıyor.
Okurumuzun da değindiği üzere Ukrayna ile bağlantısı günler öncesinden kesilen ve yüzünü artık fiilen Rusya’ya çeviren Kırım’da “referendum” yalnızca bir formalite.
Bu formaliteyle Kırım, daha güçlü bir otonomi mi ile “Rus protektorası mı” olacak yoksa damardan Rusya’ya mı bağlanacak sorularının yanıtı bulunacak.
Meşru şekilde yapılmayan referandumu Batı haliyle tanımıyor.
Ama öyle ya da böyle Putin, Kırım’ın statüsünü fiilen değiştirdi bile! Ve bunu “orman kanunlarıyla” yaptı.
New York Times’ta gördüğüm son karikatür Putin, Obama ve Merkel’i bir satranç tahtasıyla betimliyordu.
Üzerinde Kırım yazan satrancın yüzeyinde, Batılılar piyonlarla oynuyordu…
Putin ise, “piyon” yerine yalnızca tank, tüfek, askerlerini öne sürüyordu…
Kırım’da kimin mat olacağını son kertede zaman içinde göreceğiz.
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder