3 Mayıs 2014 Cumartesi

1 Mayıs’ın Anlattığı-NİLGÜN CERRAHOĞLU

1 Mayıs badiresinden akılda kalan unutulmaz pek çok kare var: Gezi’de yaşamını yitirenlerin posterleri ardında “Biz insanca yaşamak istiyoruz!” diyerek yürüyen gruplara karşı Beşiktaş’ta gösterilen polis şiddeti, Pavey’le annesine gözaltı girişimi, çantalı kadın direnişi, sokakta “Çin seddi” ören “çelik duvar” açılımı, 1 Mayıs baskısını vurdumduymaz “selfie” hafiflikleriyle ölümsüzlüştiren polisler, benzer biçimde… bu kez uğradıkları gözaltı zulmünü “selfie” aracılığıyla tarihe kaydeden mazlumlar… 

Dünyanın ibretle tespit ettiği bu “1 Mayıs kareleri”, mevcut Türkiye fotoğrafını ortaya koydu. 
Özellikle iki kare alabildiğine çarpıcıydı: Bomboş kalan Yenikapı ile Taksim meydanlarının kuşbakışı fotoğrafları… 
Başbakan’ın “Gösterinizi gidin orada yapın!” dediği Yenikapı’ya,1 Mayıs’ı dilediğince kutlamak isteyen göstericiler rağbet etmedi... 
RTE’nin alayıvalayla yaptırdığı 600 bin metre karelik meydan, böylelikle inler ve cinlerin top oynadığı boş bir havaalanı pisti görünümüne büründü.
Başbakan’ın işaret ettiği alanın ıssızlığına koşut biçimde, ancak koyu diktatörlüklerle bağdaşan bir polis kuşatması altında kalan Taksim de “bomboş” kaldı…
‘İki Türkiye karşı karşıya’ 
Bu iki alanın birbirinden uzaklığı ve boşluğu, yan yana gelmeyen/gelemeyen iki uzlaşmaz Türkiye’nin somut belgesi gibiydi. 
İtalya’da… “La 7” televizyonu nitekim 1 Mayıs olaylarını; tamamıyla bu açıdan… “İki Türkiye karşı karşıya!” başlığıyla verdi. 
Ana haber bültenindeki ilk dış haber olan Türkiye’nin 1 Mayıs şiddeti için yapılan temel yorum “Taksim’in fethi için sürdürülen savaş” şeklindeydi.
CNN ve France 24 gibi kanallar, Türkiye’de olan bitene… Ukrayna’daki iç savaş provası geriliminin hemen ardından yer biçmişlerdi. 
BBC ise İrlanda Sinn Fein lideri Gerry Adams’ın tutuklanmasına ilişkin haberlerden sonra Türkiye’nin 1 Mayıs krizine girdi ve Ankara’daki eski ABD Büyükelçisi James Jeffrey ile yapılan bir mülakatla konuyu masaya yatırdı. 
Oral Çalışlar ve Ali Bayramoğlu gibi yandaş kalemler, şu sırada tam SETA Vakfı’nın düzenlediği bir toplantı vesilesiyle gittikleri ABD’den; “Washington’dan Türkiye nasıl görünüyor?”“Washington Türkiye’yi sildi mi?” doğrultusunda yazılar döşeniyor; bizim Gezi’den beri yazdığımız “Türk modelinin çöküşüne” ilişkin kaygıları belirtiyorlar… 
BBC’nin 1 Mayıs görüntüleri ardından ekrana getirilen James Jeffrey söyleşisinde… bu sorulara yönelik Washington’da esen havayı anlamak imkânımız oldu. 
“Geçmişe göre bu gösterilere çok daha fazla insan katılıyor!” diye söze giren ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi; “Erdoğan… son seçimlerdeki başarısına rağmen, (gösterilere) aşırı şiddetle tepki gösteriyor!” dedi ve ekledi: 
“Bunun nedeni yüzde 56’nın Erdoğan’a karşı oy vermiş olmasıdır. Yüzde 56, Erdoğan’ın Türkiye’yi götürmek istediği yere gitmek istemiyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimine dek daha bu tür gösterileri çok göreceğiz!” 
Yandaşların da Washington’dan yazdığı gibi, ABD yönetimi; “Bu kadar oy alan bir hükümet başkanının neden bu denli şiddete başvurmak ihtiyacı hissettiğini”anlamakta zorluk çekiyor. 
Veya tersten bakıldığında… Seçimlerden henüz çok yeni bu kadar yüksek oyla çıkmış olan bir lidere, neden bu derece yüksek voltajlı tepki gösterildiğini çözmeye çalışıyor… 
Alman Cumhurbaşkanı Gauck da nitekim Türkiye’deki olaylı ziyaretinde, benzer biçimde “Sandıkta bu başarıyı yakalayan bir liderin neden bu kadar baskıya ihtiyaç duyduğunu anlamadığını” söylememiş miydi? 
Bu çelişkiye Batılıların kafası tam basmıyor….
‘Protestolar Erdoğan’a yarıyor!’ 
Batı’nın anlamakta zorlandığı konu yalnız bundan ibaret değil. 
Bu kadar baskı ve yolsuzluk varken; ve bu baskıya ve yolsuzluklara iyi kötü başkaldırı refleksi veren bir Türkiye de var ve de ortada iken… Erdoğan’ın nasıl olup ta sandıktan bu derece yüksek bir oy oranıyla çıktığını anlamakta da güçlük çekiyorlar. 
Doluya koyuyorlar almıyor. 
Boşa koyuyorlar dolmuyor. 
Hesapları tutmuyor… 
Ancak günün sonunda bu kafa karşıklığında kartlarını gene “statüko”dan yana oynamayı yeğliyorlar… 
James Jeffrey’nin de bu bağlamda BBC röportajında vardığı sonuçlar hayli zihin açıcıydı: 
“Protestolar Erdoğan’ın ekmeğine sonuçta yağ sürüyor” dedi özetle Jeffrey;“Gösteriler karşısında Başbakan taraftarlarına her seferinde çıkıp ‘Bakın beni desteklemezseniz işte olacağı bu: Kaos!’ demek fırsatını elde ediyor…” 
Jeffrey’nin sözlerinden ABD başkentinde son kertede bir “Bekle gör!” havasının estiğini görmemek mümkün değil. 
BBC’nin sorularına nihayet “Türkiye gibi ülkelerde çoğulculuk ve denge-fren mekanizmaları; Batı’daki gibi yerleşik ve köklü değildir” yanıtını veren deneyimli diplomat, “bon pour l’orient/ şarka bu kadar yeter” yaklaşımıyla tamamladığını sözlerini bitirirken- mealen- şunları da ekledi:
“Herşeye rağmen Türkiye’de çevre ülkelerine nazaran görece bir istikrar var. Dönüp bir de Ukrayna’ya bakın!” 
Özet Ukrayna krizi, Erdoğan’a yaramış durumda. 
TC Başbakanı’nı “model ülke lideri” olarak artık baş tacı eden yok ama dereyi geçerken de at değiştirmeye kolayına kimse yanaşmaya niyetli görünmüyor.  

NİLGÜN CERRAHOĞLU
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder