26 Mayıs 2014 Pazartesi

Ölmüştür geçmemiştir- ERBİL TUŞALP

Korku yenildi. Hakarette nispi azalma var. Küfür tükendi gibi. Düzey diye bir sorunu hiç olmadı. Yalan stoku tehlikeli seviyede. Yıllar öncesinin “işkence gördüm” uydurmasından sonra Köln’de “madene inip kömür çıkardığını” söylemesine yalan denmedi, gülen güldü, gülmeyen pes dedi.
Bunca yalan dolan, hile hurda, kir pastan sonra elbette hiç kimse ondan nezaket, zarafet, merhamet, sevgi, hoşgörü beklemiyordu. O yine bildiği gibi yaptı. Müslüman çetenin sirkatini söylerken şecaatini arz etti.
Dahası cumhuriyet tarihinin en büyük “yolsuzluk kılıfının” -o öyle dedi- kahramanı olarak Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan, İhlas, Jet-pa, Sayha vurgunu yemiş gurbetçilerin çocuklarını “Hatmi Şerif’lerle, Ezanı Muhammed’lerle…” bir güzel uyutup “üzerine bir bardak soğuk su içmeyi” önerdikleri milyar euro’lar için tek söz etmedi.
SPK saptamalarına göre çarşıda pazarda, camide dernekte, divanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste, meydanda 2007 yılına dek acılı vatanın her köşesinde “400 bin kişinin 5 milyar euro dolandırıldığı” bir kez daha unutturuldu.
Bugüne uzanan yılların dolandırıcılığına ise siyaset icabı değinmedi.
On iki yılın soygunu vurgunu, rüşveti zimmeti, ihtilası irtikabı, hırsızı arsızı, sahtecisi kalpazanı, pususu kumpası, eziyeti öfkesi, zulmü baskısı şiirlerle, şarkılarla, dualarla örtüldü, acılı vatanın eli mecburcu evlatlarının huzurunda cumhurbaşkanlığı yolculuğunun startı verildi.
POMPALI DEYİNCE
Şimdi sıra tahrikte. Vahşetle şiddetle denendi. Kadının bedeniyle, saçıyla kılıyla; işçi, emekçi, öğrenci, öğretmen, doktor, gazeteci, yazar, sanatçı, aydının söylemiyle; sendikanın, derneğin, kooperatifin, üniversitenin eylemiyle tahrik edildi.
Tahrik-1: Başbakan Tayyip Bey, İstanbul’da PKK’nın düzenlediği eyleme pompalı silahla karşılık veren bir yurttaşı “Vatandaşa sabır tavsiye ediyorum. Ama bu sabır nereye kadar olur, bunun da endişesi içerisindeyim. Hayatına kastettiğiniz vatandaş kalkıp da eğer elinde böyle bir tedbiri, böyle imkânı varsa, kendisini savunma yoluna gidecektir” diye tahrike yönlendiriyordu. (4 Kasım 2008)
Bu tahrik Çiller’in “yolsuzluklarını aklayan” Erbakan’ın “kadrolaşmasını kollayan” RP-DYP ortaklığının 1997 den beri sürdürdüğü kadrolaşmanın silahlı yanını anımsatacaktı. Kadrolaşma deyince 170 bin silahlı polis ve 86 bin korucu ile 2004 yılında ithal edilen 60 bin pompalı tüfeğin büyük kısmının Kombassan’ın Konya’daki hipermaketi çıkışlı olduğu akla geliyor… 85 bin 368’i ruhsatlı pompalı tüfek vardı.
Tahrik-2: Başbakan Tayyip Bey, yıllar sonra Okmeydanı Cemevi’nin bahçesinde öldürülen Uğur Kurt’un arkasından benzer bir tahrike daha imza atacaktı:
“Polis eli kolu bağlı mı dursun? Bütün bu araçların üzerine bu teröristler camları kırmaya çalışıyorlar. Polis eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum. Hiçbir medya yaralanan polislerin durumu ne olacak demiyor.” (23 May 2014)
SON NOKTA
Buraya eklenecek küçük bir not “tahrik-rejim” ilişkisi arasındaki bağı somutlayacaktı.
Gezi parkı kalkışmasında 18 yıllık biber gazı stokunun üç haftada tüketilmesinden sonra 80 ile yayılan özgürlük ateşini söndürmek için 400 bin biber gazı, 43 toma, 12 akrep daha alınacaktı. Bu iş için ayrılan 44 milyon liralık ek ödeneğin 32 milyonu, Kalkınma Bakanlığı’ndan 12 milyon lirası Tayyip beyin örtülü ödeneğinden karşılandı.(15 Kasım 2013) Doğrusu da buydu. Kalkınmanın sırası değildi. Başbakanın destan yazan polise küçük ikramının sözü olmazdı.
Ama kim ne derse desin diktatörlük kurmanın maliyeti yüksekti. Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri’ne yapılan bütçe harcamalarının dört aylık tutarı 10 milyar 400 milyonu bulmuştu. 2013’te aynı dönemdeki harcama 8,9 milyar liraydı. (24 Mayıs 2014)
Tahrikte son noktayı koyarken iç savaş siparişine sımsıkı sarıldığını bir kez daha kanıtladı.
Köln’e gitmeden önceki acımasızlığı “sabır yoklayıp” tavan yaptı:
“Şimdiye kadar sustuk, ama kimse kusura bakmasın, şımarıklık karşısında had bilmezlik karşısında susmayız. Vuran kıran karşısında susmayız. İşte bakın dün yine bir olay oldu. İşte Berkin Elvan’ı anmak için törenler düzenleniyor. Yani biz her ölüm karşısında tören mi düzenleyeceğiz? Ölmüştür geçmiştir.”
Köln’de özgürlük ateşine elini uzattı, Nazizmin kana buladığı coğrafyanın orta yerinde biti canlandı.

ERBİL TUŞALP
SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder