Bazı konuşmalardan, sözlerden ve sorulardan bıktım! Şöyle, vali “ Erdoğan’la Öcalan’ı takdir ediyorum” demiş; soru “Devletin valisi bunu nasıl söyler?” Bu ne şaşkın bir soru, söyler. Yeni iş yasası, taşeronluğu daha da güçlendirecek! Soru, “İleridemokraside bu nasıl olur?” Olur kardeşim, oldu da! Anayasayı sürekli çiğneyen bir başbakanımız var. Soru “Bu devlet adabına sığar mı?” Sığar!
Hepimizin hissettiği ama açıkça söylemeye dilimizin varmadığı bir şeyi bari ben söyleyeyim. Biz hep birlikte muhalefetin şaşkın söylemlerinden ve iş bilmezliğinden bıktık!
Sokaklarda fazla gezdiğim için tüm içtenliğimle söyleyeyim, halk sonuçsuz konuşmalardan, sürekli Tayyip Erdoğan eleştirisinden bıkmış durumda. Millet “Yeter”diyor. “Siz konuşuyorsunuz, Başbakan her istediğini yapıyor, istediği her yasayı artık Meclis olmaktan çoktan çıkmış Meclis’ten geçirerek önümüze sunuyor.” Daha da ileri gidip Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçimlerinde ilk turda işi bitireceğini söyleyebilirim.
Dünya tarihi göstermiştir ki kaos durumunda risk almayı bilen siyasetçiler, hem kendilerini hem de ülkelerini düze çıkarmışlardır. Bizim önümüzde Atatürk gibi bir örnek var. Atatürk bir kaos ortamında 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkarak İstanbul’dan bağımsız yeni bir Meclis için yollara düşmüştü. Şimdi insanların anlamadığı bir şey var; anayasayı defalarca çiğnemiş, dört bakanının fezlekesi Meclis’te uyutulmaya çalışılan, Soma katliamıyla tüm cehaleti ve acımasızlığı ortaya çıkan bir iktidar var. Hukuku yok eden ve çoğunluk onda olduğu için her yasayı geçiren bir iktidar var. Peki muhalefet partileri o Meclis’te durmakta neden ayak diretiyorlar. “Kaos” olurmuş, şu andaki durumumuzdan daha fenası olamaz. Evet, siz Meclis’i boykot etmemekte ayak direttikçe, çatı aday diye kapı kapı dolaştıkça Erdoğan kazanıyor.
Neden muhalefet partileri cumhurbaşkanı seçimini boykot etmiyor! Milyonlarca insanın oy vermeye gitmediği bir cumhurbaşkanı seçimi her şeyiyle bir falso olur. Şu sahte demokrasi oyununun sonu artık bir gelmeli. Açık söylemek gerekirse sokaktaki insan yeniden sandığa gitmek istemiyor. Öyle bir ortam oldu ki siyaset, insanların canını sıkıyor. Bir bezginlik kol geziyor. Tayyip Erdoğan, şiddet dolu stratejisiyle önlenemez bir biçimde ilerliyor. Tüm kozları kendine çeviriyor. Hiç beklenmedik bir şey gerek. Bu şiddet dolu strateji ancak böyle bozulur.
Bir yazımda önermiştim, muhalefet partileri Meclis’ten çekilin ama halk meclisleri kurun. Soma’da bir tane, Zonguldak’ta bir tane, Van’da bir tane, yurdun dört bir yanında kurun bu meclisleri ve bölge halkı sizlerle birlikte kendi geleceği için sorular sormaya başlasın, çözümler önerin.
Diyeceksiniz ki, medya Erdoğan’ın elinde meclislerin sesi duyulmaz. Öyle değil, siz bir meclisleri kurmaya yönelin bakın en sonunda o Erdoğan medyası da bunları haber yapmak zorunda kalacaktır.
Bu arada havalar ısındı ve PKK, Erdoğan’a gözdağı vermeye başladı. Şöyle diyor,“Kardeşim, ya bize idari özerklik tanırsın ve bunu yasallaştırırsın ya da biz hiçbir yere gitmediğimizi tüm ülkeye gösteririz.” Bu durum muhalefetin elinde müthiş bir kozdur. Kürt açılımını Tayyip Erdoğan’dan almak ve Kürt sorununun bütün Türkiye’nin sorunu olduğunu anlatmak ve gerekeni yapmak için!
Bütün bunlar için cesaret gerekir. Gandi’nin Mandela’nın, Mustafa Kemal’in cesareti ya da ülkemizin yakın geçmişinden verelim, Ecevit ve Erdal İnönü cesareti.
Son söz, bir zamanlar pazarları ve esnaf lokantalarını dolaştığım için CHP’nin yüzde on barajını geçemeyeceğini söylemiştim. Ölüm tehdidi dolu fakslar almıştım, rahmetli İlhan Abi, “Kız sen ne yaptın böyle” diye sabahın köründe beni gazeteye çağırmıştı.
Yanılmamıştım, CHP o seçimde yüzde on barajının altında kaldı. Şimdi böyle giderse Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını birinci turda kazanacak, diyorum. Çok bozulabilirsiniz, kızabilirsiniz ama öyle görünüyor. Dilerim muhalefet kendine bir çekidüzen verir ve hep birlikte bir düzlüğe çıkarız.
IŞIL ÖZGENTÜRK
Cumhuriyet
Hepimizin hissettiği ama açıkça söylemeye dilimizin varmadığı bir şeyi bari ben söyleyeyim. Biz hep birlikte muhalefetin şaşkın söylemlerinden ve iş bilmezliğinden bıktık!
Sokaklarda fazla gezdiğim için tüm içtenliğimle söyleyeyim, halk sonuçsuz konuşmalardan, sürekli Tayyip Erdoğan eleştirisinden bıkmış durumda. Millet “Yeter”diyor. “Siz konuşuyorsunuz, Başbakan her istediğini yapıyor, istediği her yasayı artık Meclis olmaktan çoktan çıkmış Meclis’ten geçirerek önümüze sunuyor.” Daha da ileri gidip Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçimlerinde ilk turda işi bitireceğini söyleyebilirim.
Dünya tarihi göstermiştir ki kaos durumunda risk almayı bilen siyasetçiler, hem kendilerini hem de ülkelerini düze çıkarmışlardır. Bizim önümüzde Atatürk gibi bir örnek var. Atatürk bir kaos ortamında 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkarak İstanbul’dan bağımsız yeni bir Meclis için yollara düşmüştü. Şimdi insanların anlamadığı bir şey var; anayasayı defalarca çiğnemiş, dört bakanının fezlekesi Meclis’te uyutulmaya çalışılan, Soma katliamıyla tüm cehaleti ve acımasızlığı ortaya çıkan bir iktidar var. Hukuku yok eden ve çoğunluk onda olduğu için her yasayı geçiren bir iktidar var. Peki muhalefet partileri o Meclis’te durmakta neden ayak diretiyorlar. “Kaos” olurmuş, şu andaki durumumuzdan daha fenası olamaz. Evet, siz Meclis’i boykot etmemekte ayak direttikçe, çatı aday diye kapı kapı dolaştıkça Erdoğan kazanıyor.
Neden muhalefet partileri cumhurbaşkanı seçimini boykot etmiyor! Milyonlarca insanın oy vermeye gitmediği bir cumhurbaşkanı seçimi her şeyiyle bir falso olur. Şu sahte demokrasi oyununun sonu artık bir gelmeli. Açık söylemek gerekirse sokaktaki insan yeniden sandığa gitmek istemiyor. Öyle bir ortam oldu ki siyaset, insanların canını sıkıyor. Bir bezginlik kol geziyor. Tayyip Erdoğan, şiddet dolu stratejisiyle önlenemez bir biçimde ilerliyor. Tüm kozları kendine çeviriyor. Hiç beklenmedik bir şey gerek. Bu şiddet dolu strateji ancak böyle bozulur.
Bir yazımda önermiştim, muhalefet partileri Meclis’ten çekilin ama halk meclisleri kurun. Soma’da bir tane, Zonguldak’ta bir tane, Van’da bir tane, yurdun dört bir yanında kurun bu meclisleri ve bölge halkı sizlerle birlikte kendi geleceği için sorular sormaya başlasın, çözümler önerin.
Diyeceksiniz ki, medya Erdoğan’ın elinde meclislerin sesi duyulmaz. Öyle değil, siz bir meclisleri kurmaya yönelin bakın en sonunda o Erdoğan medyası da bunları haber yapmak zorunda kalacaktır.
Bu arada havalar ısındı ve PKK, Erdoğan’a gözdağı vermeye başladı. Şöyle diyor,“Kardeşim, ya bize idari özerklik tanırsın ve bunu yasallaştırırsın ya da biz hiçbir yere gitmediğimizi tüm ülkeye gösteririz.” Bu durum muhalefetin elinde müthiş bir kozdur. Kürt açılımını Tayyip Erdoğan’dan almak ve Kürt sorununun bütün Türkiye’nin sorunu olduğunu anlatmak ve gerekeni yapmak için!
Bütün bunlar için cesaret gerekir. Gandi’nin Mandela’nın, Mustafa Kemal’in cesareti ya da ülkemizin yakın geçmişinden verelim, Ecevit ve Erdal İnönü cesareti.
Son söz, bir zamanlar pazarları ve esnaf lokantalarını dolaştığım için CHP’nin yüzde on barajını geçemeyeceğini söylemiştim. Ölüm tehdidi dolu fakslar almıştım, rahmetli İlhan Abi, “Kız sen ne yaptın böyle” diye sabahın köründe beni gazeteye çağırmıştı.
Yanılmamıştım, CHP o seçimde yüzde on barajının altında kaldı. Şimdi böyle giderse Erdoğan, Cumhurbaşkanlığını birinci turda kazanacak, diyorum. Çok bozulabilirsiniz, kızabilirsiniz ama öyle görünüyor. Dilerim muhalefet kendine bir çekidüzen verir ve hep birlikte bir düzlüğe çıkarız.
IŞIL ÖZGENTÜRK
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder