16 Ekim 2016 Pazar

Fo, özgürlükte çıtayı yükseltti-Nilgün Cerrahoğlu

Anarşist, solcu, ateist sanatçı Dario Fo, komünist direnişçilerin efsanevi şarkısı“Bella Ciao” ile uğurlandı. Katafalka konduğu Milano’daki “Piccolo Teatro”sahnesinden alınarak Duomo katedralinin bulunduğu görkemli meydana “BellaCiao” notaları eşliğinde getirilen Fo’ya burada, “laik” bir tören yapıldı. Sanatçının tek oğlu Jacopo törende babasına şu sözlerle veda etti: 
“Annem (üç yıl önce ölen tiyatro sanatçısı Franca Rame) ve babam hayatta ne idilirse, sahnede de hep o oldular. Dario ve Franca’yı insanlar bu nedenle, sahici oldukları için sevdi. İkisi de çok baskı görmelerine rağmen hiç baş eğmedi. (Dario Fo) Kaybedecekleri bir şeyleri olmayan ve iktidarları olmayan insanların, gereğinde iktidarı ellerine geçirebileceklerini gösterdi.” 

Solculuğu yüzünden yıllarca ABD’ye sokulmayan, ülkesinde faşist saldırılara maruz kalan, TV’lerde 15 yıl ekrandan men edilen Dario Fo, Vatikan’la da Katolik değerlerini hicvettiği “Mistero Buffo” (Gülünç Gizem) oyunu nedeniyle “papaz olmuştu”... 
Dört koldan karşısına çıkartılan bu engellere rağmen duruşundan hiçbir dönemde taviz vermeyen ve gerek hayat, gerek sahne arkadaşı Rame ile eserlerini kıyıda köşede kalan küçük tiyatrolarda oynamaktan çekinmeyen Fo, olağanüstü yeteneği ve yaratıcılığı ile hep ayakta kalmayı başardı. 
Özellikle bu gerekçeyle (“yerleşik düzen güçlerine meydan okuyarak ezilenlere onurlarını teslim eden ve tiyatroyu yenileyen sanat ruhu adına”) Fo’ya ’97’de Nobel Edebiyat Ödülü verilmişti. 
70 yıllık sanat serüvenindeki bu tutarlı ve dirençli mücadelesi yüzünden İtalya, Fo’yu şimdi bir “özgürlük totemi” olarak uğurluyor.

Yozluğa tepki 
Gazeteler arkasından şöyle şeyler yazıyor: “İktidara, bu ülkede özgürce kafa tutmanın maliyeti nedir.. bunu Fo’nun öyküsünden çıkarabilirsiniz. İtalya geçmişe nazaran bugün daha özgürse, bunu tiyatro ile edebiyatın aynı zamanda siyasi bir mücadele aracı olduğunu bize öğreten Dario Fo ve Franca Rame’ye borçluyuz.” 
Soğuk savaşta Hıristiyan Demokratlara, ’90’larda Berlusconi’ye ve son dönemde sosyal demokrat Başbakan Renzi’ye eleştirilerini esirgemeyen Fo, sağdan sola siyasi yelpazenin yozluğuna ve dejenerasyonuna hep öfke duydu. 
Berlusconi’nin iktidardan ayrılmasının Çizme’de hiçbir şeyi değiştirmediğini iddia eden sanatçı, Renzi’yi “Berlusconi’yi yargıdan kurtarmakla” suçluyordu. “İtalya başı sonu belli olmayan bir ‘mısır bulamacına’ (polenta) dönüştü” diyordu. 
Fo’nun bu ağır eleştirilerine rağmen Renzi hiç kin gütmedi ve sanatçının arkasından güzel şeyler söyledi. 
“İtalya, Dario Fo ile tiyatro, kültür, sivil yaşamın baş aktörlerinden birini kaybetti” diyen Başbakan Renzi, ekledi: “Onun hicvi, sahnede yarattıkları, çok yönlü sanatsal etkinlikleri dünya çapında bir İtalya’nın büyük mirası olarak kaldı.”

Nöbeti Dylan devraldı 
100 küsur tiyatro oyunu olan Dario Fo, İtalya’nın dünyada en çok yabancı dile çevrilen ve eserleri en çok yabancı dilde oynanan yazarlarından biriydi. 
Volkan gibi sönmeyen enerjisi, üretkenliği, sıcaklığı, cana yakınlığı, duyarlılığı, zekâsı, iyimserliği, samimiyeti, cesareti, tutkusu ve de ülkeyi bölen cüretkâr çıkışlarıyla ölümüne dek gündemde oldu. İki ay öncesine dek ise sahnedeydi. Akciğer komplikasyonlarıyla son nefesini verdiği hastanede, sahneye koymayı tasarladığı son oyunu için son güne dek şarkı provalarına devam etti. 
Nobel Edebiyat Ödülü’nü edebiyat dünyası dışından alan ilk büyük sanatçı olan Fo’nun öldüğü gün, “folkçu” Bob Dylan, bu büyük ödüle layık görülen ikinci istisnai isim oldu. Böylece “düzen karşıtı” iki “aykırı sanatçı” arasında tesadüfi bir nöbet değişimi kaydedildi. 
Biz de Fo’ya uyan Bob Dylan’ın unutulmaz dizeleriyle uğurlayalım kendisini: “Nice yol gitmeli ki insan, adem olabilsin... / Nice denizde süzülmeli ki martı, kumsala konabilsin... / Nice kez yukarı bakmalı ki insan, göğü görebilsin... / Ve kaç kulağı olmalı ki, ağlayanı duyabilsin...” 
Nobel arada bir “Nobel”liğin hakkını veriyor.

Nilgün Cerrahoğlu
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder